18 Ocak 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

18 Ocak 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İngiltere Nasıl Bir ol Tutacak? İlk Tahminlerle Sonraki Neticeler Arasında Farklar Olduğu Anlaşılıyor Yeni Hattı Hareket Nedir? İtalyan Başvekili Mussolini iliz Başvekili le Hariciye l] Tının Roma seyahatin- den ne netice çıktı?. Ortada ü türlü rivayetler dönüyor. İagiliz ve İtalyan devlet adam- larının görüşüp konuşması bittik- ten sonra politika âlemini en çok n neticeleri ne olacağıdır. Bunu görmek için de Çök beklemeğe lüzum kalmıya - cak. Yeni gelen Avrupa gazetolerin- de Roma mülâkatı etrafında ya- zılan yazılarda bu görüşmeler - den nelet çakacağına dair şayanı dikkat tahminler vardır. Fakat filiyat sahasındaki neticeleri gör- mek için kerhalde daha biraz bek- lemek icab edecek. Papalığın, Vatikanın gazetesi olan Osservetore Romano po ka aleminde olup biten şeyleri gör- Mmek ve göstermek itibarile ihmal ik terir. Şimdiye kadar Avrupada en karışık moseleler - çıktığı zaman Papanın gazetesi fikrini söyle - Mel . 2>'> etmemiştir. - Fakat göylediği zaman da muhtelif ce- reyanları bilerek işin nereye va- Tacağını kestirmek suretile mü - taleasını anlatınıştır. Hiç şüphesiz ki İngtliz Başve « kili ve Hariciye Nazırının İtal « yan payitahtına gelmesi karşısın- da Vatikan mehafili lâkayd kal- mamiştir. - Papanın diplomatları bilhassa İspanya işlerile çok meş- guldürler. Son zamanlarda İtal - ya ile Pransa arasında da p ginlik başgösterince katolik kili- sesi bunu ihmal etmemiştir. İn « gilterenin alacağı vaziyet ise Va- tikanı bir kat daha alâkadar ot - mektedir. Onun için Vatikanın ga. zetesi İngiliz Başvekili ile Hari- tiye Nazırının Rom, vesilesile bu hâdisenin bir tarafe tan İngiliz - İtalyan anlaşmasının tatbiki, bir taraftan da Fransız - İtalyan münasebatının alacağı şe- kil etrafında yürüttüğü tahminler Avrupa politika mehafilinin na - zarı dikkatini celbetmektedir. En ziyade alâka uyandıran şudur: ,İngiltere 1le İtalya arasındaki meselelerin konuşulması o kadar ehemmiyetli değildir. İngiliz Baş- vekilinin Romada en ziyade alâ- kadar olduğu meselenin Fransız - İtalyan münasebatı olduğu söy « lenebilir. Vatikan gazetesine göre Roma mülâkatının ehemmiyeti asıl şu noktada toplanıyor: Konuşulan mevzulardan ziyade İngiliz devlet adamlarının ne va- ziyet alacakları İngilizler için üç noktadan birini intihab ederek o- na göre bir siyaset takibi lâzım gelmektedir. Bu üç nokta da şun- lardır: 1— İtalya ile Fransa arasındaki ihtilâf karşısında lükayd kalmak; 2— İtalya ile Fransa arasındaki ihtilâfta araya girerek — tavassut etmeğe kalkışmak; 3- İtalya ile Fransa arasındak: ihtilâfın kendisine de taallüku ol- duğunu ileri sürerek karışmak. İşte Akdeniz için devam eden ihtilâfların istikbalde alac ği şe- kil İngilterenin bu üç noktadan hangisini kabul edeceğine bakı İngilterenin —alacağı veriyetin Akdeniz meselelerinde büyük bi: tesiri olacaklır. Onun için Roma mülâkatı konuşulan bahislerden ziyade İngilterenin alacağı vazi- yeti göstermek itibarile im neticeler verecektir. Akdenizdeki rekabetlerin mahiyetini, tesirleri-| ni göstermek itibarile Roma ko- nuşması büyük bir rol oynuya - caktır. İşte Vatikan gazetesinin nok - ——— — - n k önü sarkık geceliğinden taşan be- 'az, gözü alan, günlü bü göğüs etlerinde ufacıcık parmaklarını yen boyun, adire gez- 1nı'doktorun BU DA BİR RESA! Garlan, otuz beş seno evvel, B Nevyorkun en büyük ve eu yük- # sek otellerinden birl olan (As- forya) ya asansörcü olanık girmişti. Geçenlerde, asansörle ne kadar yük- seklere çıktığını hesab etmek mera - Kına düşmüş, asansörün azafle sekiz kilemetre uzunluğundaki bir mesa - feye mundll olan çıkıp İnmeleri dik - kat nazarına alınırsa otuz beş sene içinde 700,000 kilometro indiği anla- , Kürelarzla ay arasındaki mesafe bu kadardır. İNGİLTERENİN EN HASİS ADAMI İngilterenin en hasis, en pinti adamı olmakla maruf Alber john Grav, seksen allı yaşında olduğu halde Ölmüş ve bütün servetini İngiltere Maliye Ne- zaretine terketmiştir Grav, Bristolde küçüük sefil bir oda- da yaşıyor, komşuların verdiği yemek arlıklarile karnmnı doyuruyordu. — Hiç kimse bu fakir adamın parası oldu- Buna İhtimal vermiyordu. Cemazesini kaldırmak için gelen be- lediye memurları, eski bir dolabın gö- | zünde, kocaman bir sarfın içinde ban- ka oüzdanları, yepyeni banknotlar, bir gok da hazine tahvllleri görünce hay- İngiliz Başvekili Çemberlayn tal nazarı budur. Artık mülâkat oldu, bitti. Bundan sonra gelecek malü - mat, cereyan edecek — hâdiseler Londranın yukarıda sayılan — üç noktadan hangisini tercih edece- ğini gösterecektir. İtalya - Fransa gerginliğinde İngilterenin araya girerek iki tarafı barıştırmak is- teyip istemiyeceği pek nazik bir mevzudur. Şimdiye kadar Londra ile Paris arasında cereyan eden muhaberelerden, hele İngiliz Baş- vekili ve Hariciye Nazırının Ro- maya giderlerken Parise uğrıya- rak Fransız devlet adamlarile gö- rüşmelerinden çıkan netice şu 0- luyordu: Fransa kendi toprakla » rından kimseye bir karış yer ve- remiyeceğini kat'i olarak bildir - diği için İtalya ile kendi arasın - daki ihtilâfın halli eğer fedakâr- lığa dayanacaksa bunu kabul et-” miyecektir. Çekoslovakya buh - ranı Avrupada harbe yol açmasın diye araya girilmiş ve sulhun kur- tarılması için Çekoslovakyanın retten kendilerini alamamışlar. Say- maşlar: 30,000.000 frank, bizlm para - mazla 1,200,000 lirat, İntiyar pinti, bıraklığı vasiyetna - mede bu paraları, edevlet borçlarının ödemesi yartile İngiliz maliye nezare- tinez terkettiğini yazmaktadır. mgtliz, maliyesi, paraları teseilüm etmiş, ve bu esrarlı adamın hüviyeti, ve paraların menşel hakkında tahki- Kat yapılmasını emretmiştir. SEYYAN KADIN İlk devriğlem sayahatini yapan ka- din kimdir biliyor musunuz?, Barre adlı bir Bretanyalı renç kız- dur. Bu kız, meşhur nebatat âlimlerin- den Kommerson'un hizmetçisi ddi kek kıyafetine girdi ve âlimin 1767 den 1770 € kadar süren tetkik seyahatlerin de yanında bulundu. Bu suretle bütün ünyayı — dolaşmıya müvaffak — oldu. Herkes kendini erkek sanıyordu. 13 RAKAMI VE TALİ Pariste, bizlm tayyare piyangosu gibi her ay çekilen (milli bir pirango) var- dır. Bunun son çekilişinde, büyük ik- ramiye olan 200,000 Hra, 232051 mu- müraya Habet etmtişlir. Bu rakamlar eemedilirse 13 eder. 1876 da, seri teşrinin 13 üncü günü, sast 13 ü 19 dakika geçe, Pezetde Loriston sokağında 13 mumaralı evde oluran Müsyö Lül, 203,719 numaralı ti aldı ve büyük ikramiyeyi ka - zandı. Demek ki 13 rakamı dalma uğursuz dekli. Böyle iken meşhur Fransız zen- ginlerinden Baron Roçild, Paris bele- rünerek, sabahlara kadar bahcede, gül- diyesine müracaatia evinin mumara- sının 13 den 11 mükerrere tahvilini Tica etmiyti. Buna aldırmıyanlar da çok. Meselâ Framez arlistlerinden Mistengetin boy- mundaki küçük madalyonun üzerinde raktığı tesirin neticesi olarak da- ima türlü endişelere yol açmak- tadır. Fransanın dediğine göre İ- talya ile arasını bulmak için baş- ka bir tavassuta lüzum görmü - yor. Fakat İtalya - Fransa gerginli- ğinde kendisi de doğrudan doğru- alâkadar olduğunu ileri süre - rek İngiltere harekete geçecek 0- lursa o zaman Pransa tarafını tu- O n önesemini olmuştuk ki tasavvur ede - | kendini tecziye tacak demektir. Bir Kadın Yüzünden .. u tanıyalı bir hafta olma- bir dost mezsiniz. İki arkadaşın birbirine | bu kadar sıkı bağlarla merbut ©- luşun zevkini bilmem tahmin e- der misiniz? | Yaşlarımız, kazançlarımız ara- sında fark yoktu. Fakat o saflığın, temiz kalbliğin hududsuz bir ga- | ye olduğuna emindi. £ İnanır, onlara sonsuz b iler! iyilikleri yapmak ister yapardı. Fakat bu. temizlik yerlerde hayata mağlüb - ettir - Miş, sevginin izlirabdan — ibaret olduğuna — inandırmıştı. Gençti, iyi bir meslek sahil rinde ve ahlâkı düzgündü. Emin olun yaptığı kabahatle - rin cezasını — görmeden o kondi etmek — isterdi. Sevmek on! in (plâtonik aşk) dedikleri cinse benzer. * İztirabı fazla, en küçük hâdisenin kıymet kazandığı bir kaç yıllık hatıra o- lan bambaşka bir şeydi. Altı yıl evvel onunla ilk defa bir kır ge- zintisinde tanışmıştık. Samimi ol- duğu her hareketinden belli olan bu genç o zaman kendine mah - sus birçok vasıflar taşıy Necminin de iyi dostu olan bu arkadaş aramıza ilk girdiği gi denberi kendisini bize sevdirmişti. Hele ikimiz bir kaç gün birbirimize çok isınmıştık. Bürhan benim her söylediğime uyuyordu. Fakat bir gün, bir gece eğlentisinde Bürhan güzele ya - kın esmer kadınla tanışmıştı. O gece hiçbir fevkalâdelik göster - miyen arkadaşım bir ara: — Birader bu kadın ne şeker şey, onu kukla gibl — seyretmek istiyorum. Fakat... — Sonra? Devam etsene.. — Bana çok sert misamele e - diyor, Ondan çekiniyorum. Bu sözlere gülünmez mi?.. Ben de böyle yaptım ve: — Bürhan, cidden toysun. Ka- dından korkulur mu? Sen onü muhakkak elde edersın. Dedim. Biraz sarhoştuk. Bürhan yeri dan kalktı, niçin ve nereye gide- ceğini söylemeden benden ay - rıldi. birçok * — Bürhanı, uzun — zamandır görmedim. Birkaç gün sonra İs- tanbuldan ayrılıyorum. Veda zi yaretine geldim. Yarı şaka söylediğim bu sözler onu birdenbire harekete getirdi: — ©O geceden sonra beni yalnız bırakacaksın demek. Niçin? Ne « reye gideceğini biliyorum. Kusu- ra bakma seni istemiyerek renci- de ettim. Fakat emin ol hiç bir şey bilmiyordum. Eğer bilseydim. Bürhan bir şeyler anlatmak is - tiyordu amma benim bir şeyden haberim yoktu. O, tecssürle söz- lerine devam etti: — Geç öğrendim. Fakat senin de kabahatin var bana bir şey söy - lernedin, Hayret içinde kalmıştım. Hiç sında gezdirdi, gezdirdi. — Gideceğiz. Ağır bir hasta. W I Yazan: MURAT KAYAHAN | bit şey bilmiyordum amma yan - lışlığın sebebiyet verdiği bir hâ- disenin cereyan ettiği muhakkak- tı. Bürhanı daha fazla üzmemek lâzımdı. — Bir yanlışlık olacak il züm sen neler söylüyorsun?. — Canım saklama © geceki ka- dını sen seviyormuşsun. Halbuki bana hiç bahsetmedin. — Ne münasebet kim — söyledi sana bunları? Ben o kadıni yal- nız tanırım ve İyi arkadaşımdır. Onu fazla merâkta bırakmamak için hakikâti anlatmak — istedim. Bürkan Nazanı seviyordu, fakat ona bir yanlışlıkla aksini söyle - mişler. Halbuki Nazan da her yyerde Bürhandan bahsediyordu. Ona: — Nazan herkese senden bah- sediyor, sen de onu — seviyorsun. Sizi tanıştırayim da bu dertten kurtul. * Birkaç " yıldır. — sevişiyorlardı. Mes'uttular, evleneceklerini bile söylüyorlardı. - Bir iş yüzünden İstanbuldan ayrılmıştım. Eşe dos- ta mektub yazmak âdetimdir. Na- zanın ve benim yakın arkadaş - larımdan olan Nerimana yazdı « #ım mektublarda hep Bürhanla Nazanı soruyordum. Bir gün yine Neriman mektu « bunda Nazanın - evleneceğinden bahsediyordu. Ben de ertesi gün derhal Bürhana bir mektub yaz- dim. Birkaç gün geçtikten sonra İs- tanbula döndüm. * Bürhan Eline sıkıştırılan zarfı dikkatle muayene etti. Yavaş ya- vaş zarfı yırttı. Önce imzaya bak- tış Bürhandan.. Fakat mektubun ilk satırları dire baş dürdı, yine alevli bakışla gözbebeklerinde toplıyarak © soruyu karşıladı — Kızımdan başka birşey olsun da, ne iste Doktor ilk önce biraz durgun, biraz defişik, gonra daha biraz açılan, şenlenen bir sesle cordu" — Kardeşim, çocuğum, bayanım gibi bir şoy" mi diyoyim?. Güney doktorun dıraladığı bütün bu kelime- lere güldü, güldü: — Aman doktor, ben kızım demenizi beğen - mezken neler de buldunuz?. Dedi. Doktor yine biraz durgun, yine biraz değişik: — Bulamadım,.. Bulamıyorutmn. Siz bir şey bu- hun, onu söyliyeyim!. Dedi. Ergen kızın yüzüne bir pembelik yayıldı. Sesi titredi: — Bilmem siz düşünün... Derken, yine kendi kendisine sözüne bağladı: İsterseniz yalnız adımı söyleyin. Beni Güney diye çağırın. aa sammmamann V0: İ7 gaaaaamamnmaş YaTAn: ETEM İZZET BENİCE geyaaaaaaaaıııı Doktor üstüste mırıldandı: — Güney... Güney! Güzel... Tatlı bir söyleniş! Genç kız mamasına sevinen ve &l çırpan ço- cuklar gibi şen şen doktoruün kelimelerini tekrar- ladi ve sordu: — Güzel mi doktor?. Tatlı mit. Her vakit durgun, gölgeli duran, dikine bakan doktorun gözlerinde birden bir yanma, bir titreme bir uzanma oldu. Ve.. bü uzanmada iki bakışın bir- leşişi vardı: — Güzel... Çok güzel! Çok tatlı... Doktar sözünü bitirirken hastabakıcı çayı ge- tirdi: — Çayı, getirdim. Fakat, on bir numaradaki hastanız ağır bir kriz geçiriyormuş. Hemencecik sizi istiyorlar doktor.. —— Dedi. Hastabakıcı hem çay arabasını Güney'in karyolası yanına sürüyor, hem de soluk soluğa bunları söylüyordu. Tastabakıcının bu sözleri deminki şenliğe ağu katan bir bildirim oldu. Doktor üzüldü, ilk önce: — Keyilli bir çay içecektik... Dedi, Güneyin yüzüne baktı. Güneyin yüzü de birden solmuş, birden asılmıştı. Doktor, hiç beklemediği bir vakitte gelen bu habere içerledi. Hastabakıcıdan sordu: —Kim var hastanın yanında? — Bay Neşet var «L'huile camphre» yapıyor. — Benim gelmemi o mu istedi?, — Evet... Doktor parmaklarını beyazı çok saçları ara - Anlaşılan bir kalb aksesi geçiriyor. Diye söylendi. Yerinden kalktı: — Yetişirsem yine çayımızı berâber içeriz Gü- ney. Dedi. Genç kızın solgün yüzünde bir gülücük dağıldı: — Peki doktor, beklerim... SON İKİ KELİME On beşinci günün akşamı idi. Güney ile doktor uzun uzun konuştular Doktor odadan çıkarken, Güney sözünü bitiri- yordu: — Kimim bekliyecek doktor? Bu, o günün akşamında Güneyin son iki keli- mesi oldu ve doktor: — Kimim bekliyecek?, onun aklını başından almiğte "| zanın evleneceği haberi ona maz derecede kat'i bir tesif Hiçbirşey söylemedi. DimAi lemiyordu. Gözleri doldu. Bif ler yapmak istedi. Bir me! bir ihtimal onu harab eti * Bürhan beni karşısında ğü zaman hayret etmişti. nenin hüzün verici havası B (Devamı 7 inci Radyo Porgra Ankara Radyo BUGÜN 4| 1840 Proğram. 18,35 Türk müziği (İncosar | çı Üller, H. Gür, H. Tokay, Nectp Aşkın). 28.20 Saat, alans, tahvilki. mukut barsası (fiat). 22,20 Müzik (senfonik v 23 Müzik (dans plükları). 2346 - 24 Bon ağans uj yarınki program., $ YARIN 1230 Türk müriği - Pi, 13 Saat, ajanı, metesroleji M deri, 13.10 - 14 Müzik (—ııdll' müzikler). 1857 Hicri Zilkade 1939, Ay, 1, Gün 18 Kasif 18 İkincikânun ÇARŞ, Sözünü ağız boşluğunun içinde ve dilinin al - tında tekrarlıya tekrarlıya ondan ayrıldı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: