19 Ocak 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

19 Ocak 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SON TELGRAF —19 2 inci Kânun 1839 Akdeniz İhtilâfı Bü İtalya, İngiltere İle Fransanın —X Arasını Açmıya Çalışıyor Üç İhtimal Var: İngiltere Ya Seyirci Kalacak, Ya Araya Girip İki Tarafı Barıştıracak Veyahut Müdahalede Bulunacak Berlin, İşin Doğrudan Doğruya Müzakere ile Hallini İstiyor Bütün d işlere seyirci vaziyetinde kalan Milletler Cemiye tinin meşhur binan atikanın — gazetesi İngiliz W devlet adamlarının Romayı ziyaretleri dolayısile Fran- Ba ile İtalya arasındaki gerginlik- te İngilterenin alacağı vaziyeti tahlil ederken ya İngiltere tama- mile seyirci ve lâkayd kalacak, yahud araya girerek iki tarafı barıştırmak rolünü almak istiye- cek ve yahud kendisini de bu ih- | tilâfta alâkadar görerek gergin - liğin ortadan kalkmasını- isti cek; diye üç ihtimali ortaya sür- mektedir. Berlinin noktai nazarına gelin- ce, Korrespondenz Alman Harici- ye Nezaretinin fikirlerini anlat - Müdhiş Bir Deniz “Sivri Sineği,, makla şöhret almış bir gazetedir. İtalyanın Akdenizde istediklerini alması lâzım gekdiğini bu gazete- de yarı resmi Alman gazetesine göre Akdenizde vaziyeti büsbütün değiştirecek üç mühim nokta var- dur. Suriye, Filistin, İspanya. İtalya muhtelif şeyler — istiye- bilecektir. Akdenizde bugün bü- yük bir devlet başgöstermiştir. Es- | kiden Akdeniz sahillerinde baş- ka milletler kendilerine siyasi ve iktısadi imkânlar hazırlamışlar, elde etmişlerdi. Bugün birleşmiş halde bir İtalyan mületi vardır ki dostlarından emindir. — İtalyanın meşru ihtiyaçları nazarı dikkate alınacaktır. İngiltere için Akdeniz hayati bir ehemmiyete malik olmamak- la beraber İngiliz imparatorluğu için bu denizin hayati bir alâkası bulunmaktadır. Onun için Akde- niz sahillerinde sulhun tesisi İn- giltere için esaslı bir ehemmiyeti halzdir. Korrespondenz Akdenizin vazi- yetini kendi noktai nazarınca böy- Te anlattıktan sonra — ihtilâfların doğrudan doğruya —müzakereye girişilerek balledilmesi usulü mu- vafık olduğunu — söylemektedir. Diğer taraftan Berliner Tageb- (Devamı 6 ıncı sahifede) Rir İngiliz münhendisi tarajfın dan inşa olunan bu (Vedet - karak ol gemisi) nin Sutampton tecrübele. #i yapılmaktadır. Bu müthiş tahrib ületinin saatte 100 kilometre sür'ati vardır. Dört deniz torpili, üç küçük topla mücehhezdir. Üç motörlüdür, ve motörleri 1000 beygir kuvvetin dedir. ||Meraklı Şeyler | KORSALAR, KEMERLER VE L — ÇAMAŞIRLARI lere misbetle İç camaşırı Bi- yenler günden güne asalıyor!. | Dedelerimiz keten veya ipekli | gömlekler, bunun üzerine yünlü fani- deler, zibin denilen pamuklu yelekler | güverlerdi. Kışın, en fakirin bile, ko- yun postundan olsun, bir kürkü, bir kocuğku vardı. San zamanlarda, sporla uğraşan ranç- derimiz, gömleklerinin altına, kafes gi- Bi delikli ve ince bir fanileden başka birşey giymiyorlar. Kadınlar da iç çamaşırlarına pek rağ- | | bet zöstermiş orlar, Amerikada ise hiç | #iymiyorlar, Amerika kadınlarının roblarının al- fında birşey yok. Sade bir Sutyen zorj işle o kadar, Bu suretle farkında ol - madan dördüncü Hanri ve on üçüncü Lül zamanındakt kadınları taklid et- miş oluyorlar. Zira, o devrin kadınları da Çiç çamaşımı) nedir bilmezlerdi. Yedinci Şarl'in gözdesi Anj Sorel, Holandadan İki işlemeli çecelik göm- deği getirtiği vakit bütün kibar ka - Ginlar Dunları evirmişler, çevirmiş - ler, hayretla bakmışlardı. Korsaya gelince; bu çok etkidir, Ya- manlılar, Romalılar vücudlarımı, ka- rınlarını ve göğüslerini güzel göster- mek için korsa kullanırlardı. Orta çağın kibar kadınları © kadar sıkı karsalar giyerlerdi KI kımıldan- makta değli, nefes almakta bile güçlük çekerlerdi. © devrin modası kbabı göğsün kaha- mık, belin de ince olması lâzımdı. Son yirmi sene İçinde korsa modası öldü. Kullananlar da pek az kaldı. UMUHAKRİR KRALLAR Kraflardan birçok muharrirler, e- dibler ve şairler yetişmiştir. İkinci Ro- berin iâtince yazdığı şiirler pek met- hurdur. D uncu Lülnin şayanı dikkal Bir ahlâk kitabı vardır. Dördüncü Han- Ti gok güzel şiirler yazardı. 14 üneti Lül bircok eserler birak - maştır! (Mektublar, hatıralar). On be- şinci Ldi, E71B de küçük bir coğrafya kitabı yazmış ve bastırmışlır, 16 1nci Lüh, on iki yaşında iken Kompriea öre manımı tasvir eden bir eser yazdı ta- bettirdi. Birçok eserler de tercüme et- H On sekizinci Lül, birçok şilrlerden maada, bir de, Paris - Brüksel seya- hatnamesi yazdı, En çok yazan hükümdar, Napalyon Bonaparttır. — Biraktığı — mektübların kolleksiyonu, Korsika tarihi. hatırala- ti yürml beş cildden fazladır, FRANSA İHTİLALİNİN 150 İNCİ SENESİ Fransazlar, büyük ihtilâlin yüz el- linci senesini kutlulamıya hatırlanı - yorlar, Bu münasebetle, ihtilâlin diğer mil- letler üzerinde husule getirdiği tesir- lere dair birçok konferandar hazır » Tamışlar, Konferansddara 17 sen kü - munda başlanılacaktır. Mevaular şunlardır 14 temmmez ihtilâli, ihtilâl ordusa, ih- Wlâl hükümeti ve ricali, mafbuatı, ihti- Kle ald vesikalar, ihtilâl ve din; fe- minizm, siyasi ve içtimal prensipleri. MİLYARDERLERİN GARANETT Amerika milyarderlerinden Batey Vard seyahate çıkmış, ba sirada Ro- Maya uğramış ve (Aşk - Vesta) ma- bedini görmüş. Pek beğenmiş, Plânını, resimlerini çizdirmiş. Amerikaya dö- nünce hemen aynini yaptırmış. Mabedin Inşası, bahçesinin tanzimi 15 ay sürmüş. 150 amele çalışmış. Kar evimle Gö - S nüÜl ayni ma- hallede bü- yümüşler, —ayni mektebde oku - muşlardı. Sevim mektebi bitirme - den — evlenmişti. Kocasile uzak bir tine gitmişti. A - radan on sene geç- ti. Sevimle Gönül birbirlerini — bir daha hiç görme - mişlerdi, — Gönül bekârdı. Vaziyeti iyi idi, Yaşı artık yirmi yediyi bul- muştu. Sevim de ayni yaşta idi, Gönülün şimdi « ye kadar evlene. meyişinin müay- yen bir sebebi yoktu. Birkaç ta- lib çıkmış, Gönül bunları beğenme- mişti. — Gönülün gönül verdiği baş zı delikanlılar da genç kızı beğen « memişlerdi. Fakat, bekâr » lıktan memnün - du, Gezip tozu - yor, eğleniyordu. Başında ev, koca, çocuk — galleleri yoktu. Kendisini hâlâ mekteb sıra» larındaki —Gönül zannediyordu. Sevimle Gönül ayrıldıkları ilk aylarda sık Bık mektublaşıyorlar- dı. Fakat, bir sene sonra, birbir- lerinin adreslerini — kaybettiler. Artık mektublaşmak mümkün de- Bildi. Hayat, yeni arkadaşlar, de- ğişik muhitler, birbirlerini ara - mağa fırsat vermiyordu. — Belki birbirlerinden on sene uzak kal- dıktan sonra, konuşacak mevzu - ları da kalmamıştı. Birbirlerini tamamen unuttu « lar.. Geçen gün, Gönül, eski hatıra defterlerini * karıştırıyordu. Yeni taşındığı apartımanda, kütüpha - nesini, yazıhanesinin — gözlerini yerleştirecekti. Yaprakları sarar- mış bir hâtıra defterinin sahife - lerini çevirirken, gözüne, kırmızı mürekkeble yazılmış birkaç sa - tır ilişt, Merakla okumağa baş- ladı: «Bugün Sevim evleniyor.. Öyle hüzünlüyüm ki. Kendimden sak- Tıyamayacağım.. Onu, çok sevdi - gim arkadaşımı — İaskanıyorum, Sevim benden daha mu güzel?.. Benim de oldukça güzel olduğu. mu bütün arkadaşların. söylüyor. Fakat, şans.. Ne denir? Ben. hâlâ mekteb sıralarındayım.. Kimbilir, daha kaç sene dirsek çürüteceğim? Sonra ne olacak?. Hayat ve istik- balim nasıl bir cereyana kapıla - cak.. Hiçbir şey bülmyiorum.. Yal- miz, büyün çok acı düyuyorum.. Kelbim sızlıyor. Sanki, başımda ağır bir yük var.. Mes'ud değilim.. Altı aydanberi konuştuğum Hik- met bile, şimdi gözlerimin önün- de bir akreb gibi canlanıyor.. Are tık Hikmeti de sevmiyörum.. O da benim gibi bir talebe. Beni çok sevdiğini, hayatımızı birleştirece gimizi, benimle mutlaka evlene - ceğini söylüyor.. Acaba doğru mu?| Ona inananayım mı? Önümüzde daha uzun seneler var. Kimbilir, masıl fırtmnalı hâdiseler cereyan edecek?. Hikmet, daha tahsilinin yarısında.. Bir o kadar daha oku- yacak.. O vakte kadar birbirimizi unutacağız.. Hayat, onu bir tarafa, beni bir tarafa atacak?. O, beni se-| viyor.. Fakat, bu, çocukluk aşkı.. O, istikbalini kazandıktan sonra, hayat önüne birçok genç kızlar ve kadınlar çıkaracak.. Onlarla eğ - lenecek, onlarla düşüp kalkacak.. Ben artık Hikmeti uwutmalıyım. Of başım ağrıyor.. Gecenin saat| on birk. Odamda yalnızım.. Çok aztırab çekiyorum.. - Dokunsalar ağlıyacağım.. Hikmet geçen gün yolladığı mektuunda: «İki sene sonra darülfünun kimya şuberine gireceğim.. Orada üç sene oku - duktan sonra kimyager olacağım.. Sonraaskerliğimi yapacağım.. Ve bir mülessesede kimyager olarak çalışmağa başlıyacağım.. Biraz pas | ra biriktireceğim.. Evlenmek - için; hazırlanacağım.. Sonra gelip seni | başını kaldırdığı vakit. bir ——— : BAKIM SIRASINDA Doktor hastaların bakım sıralarını bitirdiktan sonra, Güneye geldi. İlk önce sordu; — Nasil geçirdin geceyi?. — Çak güzel doktor.. — Ağrı, dolgunluk tilân?. — Hiçbir şeyim yok. Doktor bir saniye durdu. Sonra, gözlerini genc xızın gözlerine bağladı ve onun minicik ellerini a- wuçlarının içine aldı: — Güney, bugün yurtta son günün... Dedi. Güney güldü: — A.. Doktor yüzüme kârşı böyle son gün... demeyin. Konukseverliğiniz de mi yok? — O başka. Başımın üstünde yerin var. Fakat, önce doktorluğumu yapayım... Dedi, anlattı: — Bütün araştırmalarimız bitti. Fennin, tibbin, doktorluğun yapılmasını istediği herşeyi yaptık. Hiçbir yerinde en küçük bir bozukluk bulamadık. Bana geldiğin zamanlarda hastalığını bulamadığı- ma üzülüyordum. Fakat, şimdi en küçük bir üzün- tü duygum bile kalmadı. Sağlamsın, iyisin, içli'dişli en güzel,'en gürbüz bir gövden var! — Peki doktor, beni aylarca kıvrandıran o baş ağrılarım, kafamdaki dolgunluk nedendi?. Daha şurada üç dört gündür ki, başımın iyiliğini, sağlı» ğinı buldum, — Baş ağrılarınız; kafa dolgunluklarınız hiçbir şey değil. Sinir bozukluğundan, yorgunluktan ge- len ağrılar. Burada size verdiğim ilâçlar arasında sinir için olanları da vardı. Bakınız onlar hemence- eik iyiliğini gösterdiler. j — Peki amma doktor, ben niçin sinirli olürüm? Sinirlenecek hiçbir şeyim yolş. — Herhalde var. Kendinizi birşey için üzüyor- sunuz. Onun için üzülüyorsunuz. Ondan yana kendi nize derd ve yaratıyorsunuz! Güneyin Kıpkırmızı teni binden apak.oldu: — Ah doktor, yalnızlık, kimsesizlik. İşte beni sıkan şey. —e V0 8 gaa Yeran: ETEM İZZET BENİCE aa amımımıı Dedi, ilâve etti: — Bakın burada ne kadar iyileştim. Sinirle - rim düzeldi, baş ağrılarım geçti. Üzüntülerim dur- du. Şenlendim. Kilom arttı. Rengim değişti. En tatlı, en berrak gün ve gecelerimi burada geçindim. Sizin bende yarattığınız sevgi ve saygı bütün ben- liğimde yorotti. Yurdunuzu sevdim, yuvanızı sev- dim, sizi sevdim. İyiliğiniz, gönül alıcılığınız, öze- niniz, bakımınız, tatlı diliniz beni size o kadar yak- laştırdı, © kadar ısındırdı ki... Doktor bütün bu caşkun öğümler karşısında: — Hep bunlar sizin iyiliğinizden. Kendinizi hepimize çok çok sevdindiniz!. Ded. Güney devam etti: — Bilseniz hasta olmadığıma, iyileştiğime ne kadar üzüldüm. Hasta olsaydım da burada, yanı- nızda kalsaydım.. diyeceğim geliyor!. Doktor sözlerini şen gülücüklerini boğa boğat — Yono.- İşte bu olmaz. Komplimanın bu kadarı yersiz. Siz iyi olun da yine sevgimiz, beraberliğimiz olsun. Hastamdınız, şimdi de yakın tanıdığım, sev- diğim birisi olursunuz... Dedi. Güney bu sözleri: — Siz de öyle doktor. Benim sevgili ve saygılı tanışım, doktorum olacaksınız. Diye karşıladı ve sordu: — Bugün çıkacak mıyım doktor?. — Evet.. İstediğiniz saatte çıkabilinsiniz. Güney yetişmiş, fakat, yaramaz bir genç kız hoppalığile ayaklarının üzerinde sıçrıya sıçrıya ve doktorün avuçlarıni avuçlarının içinde sıkarak: — Bugün çıkayım, fakat, akşam çayını yine be- raber içtikten sonra, € mi doktor?. Dedi, ilâve etti: — Şimdi sizi fazla alakoymuyayım. Göreceğiniz hastalar var... Amma çaya söz değil mi?. Doktorun dudaklarında başlıyan sevinçli bir gülümseme, yüzünde dağıldı: — Peki, söz!, Ve ayrıldılar. Doktor koridora çıkarken göz- lerinin içinde yine onun bol gülüşlü, yakın, sokul- gan, şen, tatlı ve sevimli varlığından sinen gölge ler vardı. Kendi kendisine: (Devamı var) REŞAD FEYZİ bulacağım.. Ö zaman — ben Sj karşına, hiç beklemediğin bir B manda, hiç beklemediğin bir "J küde çıkacağım..Buna — emin Fj Gönül.. Aşkım. hiçbir vakit ' miyecek.. Seni asla unu: ğım.. Yıllar geçecek, sen beni F nutacaksın.. Bütün — hatıral | zihninden silinecek.. Fakat, seni unutmuyacağım..> diyordi Hikmetin bu mektubu beni '[ düşündürdü. Ona imandım.. ,j kat, sonra, kendi kendime eVff| güdüm. Gülüşüm kısa — sünfül Birden hiddetlenmiş, mbdll maştim.. Bu çocuk beni alı avutuyor, — saçmalıyor, Gözlerim doldu.. Fakat, bu 9ÜĞ : tekrar Hikmeti dıl'uıuwıııl— 4 1 çocuğu çok seviyorum. Acabd, larca sonra, hakikaten beni ıj bulacak ma?. Bugün Sevim miyor.. Ben de kalbimi gizlice E metle tışanlıyayım mi?. Sonrü Ç sukutu hayale uğramaz uıııo'ı Sevimi kukanıyorum.. İtiraf ! meliyim.. Kendmi teselliye tacım.. Hikmetle yüreğimi mak mecburiyetindeyim. ti düşünerek teselli buluyorğ) Onun sözleri, vaidleri hayal İğ olsa, şimdilik, bunlarla kendirli , vutmak mecburiyetindeyim- Ü k mül, metin ol. Hayat uçurumu, marındaki dikenli, fırtınalı gö" da iradeni kaybetme.. Haydi reyim seni Gönt Gönül hatıra defteri üzeril dan uyanmış gibi dalgın ve semdi. Gözlerini bir iki defa kapadı.. Duvardaki saatin tü ları kulaklarında ne korkuf$ uğultu yapıyrdu.. Gözleri, # bir noktaya dikilmiş, kımıld yordu. Derinderin düşündü. 19 Konuşma (Çalraat aaati). 1820 Saat, ajans, meteorolaji berleri zirsat borsası (fiat), 1030 Türk müziği (Pasıl Hibazkâr faslı). 2015 Konuşma. 2035 Türk müziği (şarkılar). 1— Leylâ — Hüzamı şarkı - bahi hüsmü an. i— Leyli — Mücam şarkı - intizar oldum. $— Lem'i — Hüzam yarkı - süki. 4— Refik Fersan — Tanbur ö— Lem'l — Sazinak şarkı - Bicranlı, ö— Lem'i — Rasi şarkı - YEk Fersan. 1 Saat, esham, tahvillt, makut borsası: (flat). Mürik Çoda müziği - 1220 Türk müziği - Pi. 13 Saai, ajans, meteoroleji BAF 1310 - 14 Müzik (şen parçalıf ÇÜ

Bu sayıdan diğer sayfalar: