24 Ocak 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

24 Ocak 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; aZ —SON TELGRAF —ZÂA 2 inci Kânun 1938 Te e Kan Z ZZ AAA — stanbul'un Eski Dertlerinde HK 'Bozkırlıların Hasretıw izden | İ Meyvayı Pahalılandırdı Bu Hasreti Dindirmek İçin Be'ediyeye Düşen Vazife Nedir?. ozkırlı.. Bu kelimenin ma - Hasını en iyi k Ç mallar '« Bonkır, orta Anadolu î:ı“aııınııı bir mıntakasına veri - isimdir. Bozkırlılar, her sene î:aı İstanbula gelirler. Şehrin YYAT moyvacılığın — yaparlar.. kayelâ kirazdan başlanır.. Bir el- Kvı;nde terazi, arkalarında kiraz €i mahalle mahalle, sokak s0- kal K dolaşırlar.. Ve bu seyyar satı- - MMM :”M.ın bütün — İstanbul halkı "*yVasını tedarik eder t birlılar, kış başlarına kadar anbulda Üzümleri de farlar, öyle giderler.. Kirazla, ;lın. arasındaki bütün diğer mey- ım'ırı da, onların - küfelerinden, atın terazilerinden tatarız.. mixr.u.uıı 1, höpiniz, tanırsı - Onl. anık yüzleri, kalırlar. le; akaş, kara bıyıklarile birbir- ine be: Bu saf Anadolu ço- i 1 fazilet, temiz « leri, kon Üt 'da bemen hemen birbirinin &Ynıdır, :“'lnbıxltlu aylarca sokak sokak aSIP meyva satarak beş on kü- ':*ğ' Sahibi olduktan sonra, köy - İne dönerler. irtta küfe ile satıcılık kal ane l Yazan: REŞAD FEYZİ I ca, İstanbul meyvalar gibi Boz - kırlıların hasretini çekti. Bozkır- lılar, talihlerine küserek, köyle - götüren, sevdiren, imrendiren Boz- | karlılardı. Onların yerini kimse tutamadı. Bazi İstanbul çocukları el araba - |-DLT ları yaptılar.. Onların yerine ge- | çerek, şehrin bu ihtiyacını kar - | Haldo küfeler dolusu meyva çürümeğe yüz tutuyor rine döndüler. Haldeki kabzimal- ler, mahallelerde meyva dolaştı- racak seyyar satıcı bulamadılar. Meyvalar çürüdü. Fiatlar paha - landı. Malı, müşterinin ayağına Merih Yine Yaklaşıyor Bunu Meş'um Ve Harb Alâmeti Sayanlar Var aftalık bir İngiliz gazetesi ı 4 e dünyamıza pek yaklaşa- 1"; Ni ileri sürmekte, bu yıldızın laç Mde ne gibi bir hayat olabi- sdir. Bina, nin dünyaya en sidiş, OYaklaştığı tarih 924 sene indan sonra yoluna devam Stini ise de şimdi yine yaklaş - adır. Meri "'mm yıldızı eakl zamanlarda Sin eZ Sayılırdı. Hattâ harb — Zamaşıı BiT mabud tanıyan — bir Barh çei insanlar bu yıldızı da- Mabuduna maletmişlerdir. İ '&ihin harb yıldızı sayılması« Onun kırmızı renginden , Belmektedir. ııı.. daha eskiden meselâ Ro- Zamanında Merih meş'um :_/’;’:ıın Bu atoç rengindeki Budun,”1 daha ziyade ziraat ma- a Malederlerdi. Mti Ai Tarza yaklaşmakta olma sı basebile — katelikler kiliselerde Merih yıldızlarının bu se- | Merih .yıldızı için bu zamanda düşünülen yegâne şey bu seyya- rede hayat olup olmadığıdır. Merih seyyaresinde insan ya - şadığı sözlerini bir tarafa bıraka rak bu yıldızda hayat olup olma- diği dalr ne dediklerini dinle- mek lâzımdır. Merih yıldızının otrafında pek az oksijen vardır. Merih seyya - resinin etrafında kılacak gibi gazlar bulunmadığı anlaşılmaktadır. Fakat nasıl olu- yor da hâlü bazı kimseler Mörih yıldızında hattâ insanlar bile bu- lunduğunu iddia edecek kadar 1- leri gidiyorlar? Şiyaparelli ismin- deki âlim bunu ortaya atmıştı. Çok uğraşmış, yorulmuş olan bu âlim herhakdle böyle bir iddiada bulunurken birşeye istinad et mekte idi. Şiyaparelli bu yıldızda| birçok kanallar ve saire bulun- (Devamı 7 inci sahifedi) | İşte zavallıyı böyle kandırıyor, kanını emiyer, prrosmı çekiyor, şerefini mahved iyordu ŞEREF HIRSIZI Böyle Kadınlardan Kendinizi Sakınınız ! | şilamağa çalıştılar.. Fakat olma - d Nerede Bozkırlılar?... (Devama 7 inci sahifede) İşte Bir Kokot, ransız bahriyesine monsub me adlı bir mülâzimin i- dama, sevgilisi Mari - jan- Morelin üç sene hapse mahküm edildiğini yazmıştık. Her ikisi de casuslukla itham olunmuşlu. San gelen Avrupa gazeteleri genç mülâzimin ve sevgilisinin ha- yatlarına dair çok meraklı ma - lümat veriyor. Aynen pakıedi - yovuz: aer e FEŞ SA SS G BŞ DN MODA BU... BU DA DOĞRU: | Kanına Girdi ŞAKAv an, bir apartıman kirala- Ayaspaşadaki dan bi- | m?k istl k apart rine giriyor, orta kat dâ den birini geziyor. Kaptı — Apartıman güzel, taksimati | da fena değil. Fakat pencereleri... Komşular, içeride olup biteni gö- recekler... — Kolayı var: Mal sahibine söy-| lerim. Birer pançur yaptırır. — İyi amma, o zaman karşıki komşuların apartımanında olup biteni nasıl güreceğim | DOĞRU MU DERSİNİZ? —— Bay — Hayatımda tam manasile Bgüzel iki kadın gördüm. Bayan — Şüphesiz biri ben, ya öteki?, SAİR Çocum Polis memuru küçük bir çocü- Ba soruyor: — Ne istiyorsun. yavrum?... — Çocuğunu kaybeden bir ba- | yan görüp görmediğinizi anlamak istiyorum. anl: Bayan — Hayır! Hayır! Hayır!..| Bu robu artık giyinmiyeceğim. yakışmıyor bana... Bayan tiğini söylü, Bayan — O zaman öyle idi. Fa- kat şimdi modası geçti... | Bayan — Duvarlar çok ince. Ne konuşsak komşular işitecek... Bay — Ne bels var? Biz de on- ların konuştuklarını işitiri »kot, İki Zavallının doğmuştur. Küçüktenberi serbest ve haşarı, süse ve eğlenceye düş- kün bir kızdı. Babası ölünce an- nesi, on beş yaşında olan Moreli; sörler tarafından İdare olunan bir mektebe verdi. Fakat, sörler, rm da mnın — önüne göçmek için de ettiler. Bu haşarı ğ bile - İ i allesine İki Direkli Yelkenli Ve Derya Perileri.. | Kaptan Oltama Yem mısın? Güzel Gözleri Süzerek Bu Cümle Söylenen Takarken Temas Edilen Bu Yumuşak Eller Genç Kaptanın Bütün Vücudünü Sarsıyordu eriste, Rems bulvarında mo- P bilya ile kiraya verilen bir evin küçük bir odasında bir cesed bulunuyor. Boğazında de - rin bir yara var, Zabıta, hüviye- tini tesbit ediyor: Otuz altı yaş « larında, Emil İskarbenk adlı bir Fakat ölümünün sebebi Kazaen kendi kendisini mi öldürmüş, yoksa bir başkası tarafından mı boğazlanmış?, İskarbenk, Bretanyada doğmuş- öğrenmiş. Açık denizlerde, bozuk havalarda yelken ve dümen kul- lanmakta usta olmuş. Büyüyün- ce köy kızlarından birile evlen « miş. Sakin, dürüst bir hayat ya- şıyor. Günün birinde, zengin bir ka - dının, Madam Virjini Heriyo'nun hususi yatına kaptan oluyor. Bir k yarışlara iştirak ediyor, bi « i geliyor. Şöhreti artıyor. Bu sırada Madam Virjini ölüyor. Genç gemici memleketine dönüyor. Az sonra, bir başka hususf yata kaptan tayin ediliyor. Yanında küçük bir miçodan başka tayfa yok. Yatı, Britanya sahilinden lıyor, müthiş fırtınalara rağmen, Akdenize getiriyor. Kan limanına demirliyor. Yatın madeni aksamını siliyor, altın gibi parlatıyor. İçerisini tee mizliyor. Boyasını tazeliyor. Tri- ton yatını uzaktan görenler: — Ne güzel yat but... Demekten kendini alamıyorlar, Bir gün, sahildeki köşke birçok misafirler geliyor. Taraçası güzel kadınlarla doluyor. Soyunuyor - lar, gömleklerini çıkarıyorlar, et- raftan bakan, gören vat mı demi- yorlar. Banyolarını giyiyorlar. sa- hile geliyorlar, denize giriyorlar, Sonra kumların üzerine yatıyor- lar, kayaların üstüne çıkıp otu - seyrediyor Karısı gözünün önü geliyor, Bu güzel kadınlarla mu- kayese ediyor. Yüreğinin çarp - tığırı duyuyor- Gözlerini kapıyor.. * Birdenbire büyük bir çığlık ko - puyor. Kumlarda yatan, kaya - ların üstünde oturan bu güzel ka- dımlar hep birden kalkıyorlar, gü- lerek; ellerini çıparak denize a- tılıyorlar ve yüze yüze yatın ya- nına geliyorlar, — halatlarına ve zincirlerine sarılıyorlar, Sonra, genç kaptanın yardımile yala çıkıyorlar: Takar Yemi — Öhi Ne güzel... Ne temiz, ne| #k yat bul.. Kamaraları geziyorlar, salona girip çıkıyorlar, ve güvertesine CençKaptanınKarısı Gözünün Önüne Geliyor, Yüreğinin Çarptığını Duyuyor gelişi güzel uzanıyorlar, — Güne, banyosu yapmak için Ne beis var!.. İskarbenek, bu deniz perilerini seyrediyor.ve mi tecossis nazarlarının — karşısında kızarıyor, Kadınlardan biri yanın- dakimı — Kaptan, ne yakışıklı diyo rtesi gün yine geliyorlar. Hep- si de genç kaptana meftun, kendi kenâtlerine: <Ne sağlam vücudlu, ne güzel adam bu...» diye söy - leniyorlar. Pariste olsa yüzüne bile bakmak — istemiyecekleri bu' eç gemicinin gönlünü çekmek in neler, ne şuhluklar yapmı - yorlar. Nihayet, ağlarına düşü - rüyorlar. Ve sonra bırakıp gidiyorl. İskarbenek, ustajarı almak için 'Tolona gidiyor. Ertesi günü, lima- nn açıklarında küçük bir adaya balık avlamıya gidecekler. Mu - ayyen saatte güzel kadınlar geli- yorlar. Gülerek soruyorlar: — Hava bozmıyacak a kaptan. bozsa da beis yok... Biz lar gördük geçirdik!.. . adam, (fTda

Bu sayıdan diğer sayfalar: