9 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

9 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İkinci |İHÂDİSELER KARŞISINDA Sekiz POLİS “-BOYANACAK BİNALARIN aksim ile Harbiye arasın daki binalar bir renge iGİ NASIL OLACAK?. p T yanacakmış.. Belediye şu günlerde hangi renge teyanaca- | /— ğanı tayin edocek ve ev sahibleri- — na bikürecek.. Eskiden İstanbu - —lun büyük konakları tahini bayalı olurdu. Bu renk edebiyatımıza bi- girmiştir. Neden tahini renge | - boyarlarmış bilmiyorunm.. Aca- — ba, gimdi nasıl bir renk seçecek - dler?.. Eğer, kadın elbiselerinin — gengi taklid edilirse, ev sahilderi | — bu işte zarardalar demektir. Çün-— — kü kadın modaları her üç ayda | — bir değişiyor. Kuzum Allah aşkı- Na modaya uyulmasm, sakın.. — MAHALLE BEKÇİLERİNİN — ALACAKLARI AYLIK Nihayet mabhalle — bekçilerinin — kazancına da nazar değdi. Bir va-| kitler yazılıp çizilmişti- Ayda 200-| 900 lira alan bekçiler varmış.. Şim- | di, bir karar ver ” bekçiler ayni maaşı a Yani hepsi ayda 200 - 300 lira mı alacaklar, di * Zannetmem.. Ne ckdu ise, kâr: yolunda olanlara 'oldu.. Artık bekçilik de gıpta e- — dilir bir meslek halinden çıktı.. — ÖTOBÜSLERİN TARİHNİNE —a — AİD BİR VAK'A Otobüslerin tarihine aid bir İn-| Bgiliz gazetesi şu izahatı - veriyor: — edik otobüs 5 nisan 1827 de işle - meğe başladı. Bu otobüsü İki İn- gıııı mlihendisi yaptı- Londra Nle sında işlemeğe başladı. otobüs bir atlı araba | ne evvel kaybolan kocasını Son Telgraf sorsıyordu. Ne ise, otobüs yoluna devam etti. Az gitti. — Zincirleri koptu, Tamir için saatlerce uğra- pila: Nihayet akşama doğru va- racağı yere vardı. Bir köpek oto- büsün altında kaldı. Halk şaföre | hücum etti. Zabıta işe el koydu.» Bu hâdisenin üzerinden tamam bir asır geçmiş sayılabilir. Şimdi, İngiliz gazeteleri, bu tarihi vak'a- dan, bir garibe anlatır gibi bah- sediyorlar. İstanbulda — otobüsler hâlâ böyle işte.. Yalnız bir fark var. Altına bazan köpek, bazan da insan alıyor.. DÜNYANIN HER TARAFINDA KOCA BUHRANI VAR Yine İngiliz gazeteleri haber veriyor: Bir İngiliz kadını, on se- a - majfa çıkmış. Avustralyada kay- holan İngiliz bir böcek mütehas- sısı imiş.. Kadın rüyasında kocası-, zan ölmediğini, bir adada yaşadı- ğını görmüş. Rüya mütemadiyen tekerrür ettiğinden, kadın nihayet, kocasım aramak üzere uzun bir nağa karar vermiş. h.n misini, gitsin, elile koy - $ gibi bulsun.. Hiç yoktan bir beze Şimdi böyle akıllı usul ko- ca nerede?, Demek İngilterede de koca buhranı var.. GIDA MADDELERİNİ 'TAĞŞİŞ EDENLER Bazı gıda maddelerini ilâçlarla tağşiş edenlere Belediye ceza ve- recekmiş.. Gıda maddesine ilâç katmak halkın sıhhatıne neden zarar veriyor anlıyamadık.. Bilükis fayda vermesi lâzım de- Gi mit. Böyle ilâçlanan gıda mad-| deleri hastalanmış. bozulmuş ki | karşılaştı. Hayvanlar ürktü. A - — raba bir çukura yuvarlandı. Oto- büs korkunç gürültüler çıkarı - yor, demir tekerleklerile yeri göğü KÜ * Keresteciler halindeki yeni — pavyon inşastı ve rıhtımla yolla tamamile ikmal olunmuştur. Bu /— münasebetle kabul muamelesinin yapılması için Nafa Vekâletinden Belediyece müsaade istenmiştir. * Sevgilisi Anjeli bundan bir Mmüddet evvel Nişantaşında bir — sokakta 10-yerinden bıçaklıyarak öldüren katil Ropen dün Ağırceza | — mahkemesinde 12 sene hapse mah- küm olmuştur. — Karardan sonra Ropen Amjeli hâlâ sevdiğini söy - lemiş ve muhakeme — heyelinden dosya meyanında bulunan sevgi- Tisinin — resmi ile mektublarının kendisine teslimini yalvarmıştır. — Bu tâleb kabuül olunmamıştır. * Londra setirimiz Tevfik Rüş- — tü Aras Lüleburgazda tren me - | murlarına verdiği paralar arasında| irkün el yazılarile imzalarını n bir 5 Hralığı da yanlışlıkla ini, buparamın kabilse ken- disine iadesini alâkadarlara bildir- miştir. * Şehrimizde bazı yeni lkmek- teb muallimleri 80 lira tutan teç- hizat bedellerini 3 senedir hâlâ alamamışlardır. Vaziyet — Maarif “ Vekâletine şikâyet olunmuştur. HUU GÖKYÜZÜNDE AŞK YARIŞLARI No. 111 — Ben de takdir ederim onu. — ,Fakat, neye yarar, Nesrin? Onu delice seven biri var... Ve bu adam bütün içini safiyetle bana açmış- tır. Eğer ben ona: «Sunayı ben de seviyoruml» demiş olsaydım, Ce mil derhal intihar ederdi, * O kadar çok seviyordu de - mek' — Evet. Ve itiraf edeyim ki, ben| Sunayı - eğer sevgiyi ölçmek lâ- zım gelirse - onun sevgisinden yüz-| de biri nisbetinde bile sevme - Mmiştim. — — Fakat. çok alâkadar oluyor- — dun onunla. Bu evi bile Sung ile AŞ İ EMİRME gl e a ÜK HABERLER ilâç vermişler.. Halkın sıhhatini | düşünen bu ehli hayır insanlara | ceza kesmek insafsızlık olmaz mı?. AHMET RAUF * Karadenizde yine fırtına baş- lamıştır. Bu sebeble Ereğliden kö- üü ölmaği yibe Vğedir 1 - | mandan açılmışlardır. * Defterdarlık Beyazıdda Zey- neb hanım konağının yanındaki Aarsaya bir maliye binası inşa et- meği kararlaştırmıştır. * Kainbiraderini balta ile yara- ladıktan sonra yarı canlı bir va- ziyette kireç kuyusuna atan Ollu Mehmed isminde bir katil Trab- zonda idam olunmuştur. * Talim ve terbiye azalığına Mearif Vekâletim umumi müfet- | tişlerinden Kadri tayin olunmuş" | tur. — Şehrimiz defterdar muavin - liğine İstanbul tahsilât müdür mu- avini Baha tayin olunmuştur. * Maliye Vekâleti teftiş heyeti reisliğine Maliye Vekâleti tetkik heyeti azasından Hakkı Kâmil ta- yin olunmuştur. Vali Müddeinmumi, Ziyaret Btti Vali ve Belediye reisi Lütfi Kırdar dün adliyeye gelerek müd- delumum! Hikmet Onat ile bir müddet görüşmüşti Yazan: İskender F. SERTELLİ genciz.. Arkadaş gibi birkaç gün gezdik, dolaştık. İşte o kadar, Ko- nuşmamız arkadaşlık hududunu hiçbir zaman aşmadı. Nesrin daha bazı şeyler söyle - mek istiyordu. — Biraz daha ısrar etsem ka - nacak gibi.. Diye kendi kendine mırıldanı- yardu. Reşad birdenbire başını ma - sanın üstüne çevirdi: — Yarın sabah erken kalkaca- ğam( Nesrin! Bu gece bu harifa üstündeki tetkikatımı tamamla - maliyim.. Nesrin odada fazla kalamadı. “Zaten-e'da a kadar ahndân bir | da; binim gibi sıkılır. ve' yorulur | buluşacağız. Bana ki Dükkân Kapandı Belediyenin Yerinde Bir Kararı Eminönö — mıntakası dahi mnh bulunan 8 dükkân dün suçlardan dolayı kıpa:ılm.ş!u'. Bunlardan biri Sirkecide bir o- teldir. Diğeri, Uzunçarşı cadde- sinde bir fırın olup, eksik ekmek yapmaktan ve ekmekleri iylce pi-| şirmediğinden kapatılmşıtır. Seddolunan diğet dükkânlar a-| rasında bir kaç tane lokanta ve bi-| rahane ile Çemberlituşta Zindan- kapıda ve Yalıköşkü caddesinde- ki meşhur lokantalardır. Diğer taraftan bir kurukahve - el karışık kahve sattığından ve Hasır iskelesinde bir balık tuz - layıcısı, kokmuş — balıklarla sar - dalye yaptığından ayni — cezaya çarptırılmışlardır. İ Yakalanan Sabıkalı 930 senesinde gümrük kesedar- larından Aliyi tabanca ile öldür- miye teşebbüsünden 7 sene mah- küm iken kaçmış olan Siirtli Meh- met oğlu Halil dün Emniyet ikin- ci şube birinci kısım memurları tarafından yakalanmıştır. KISA POLİS HABERLERİ * Taksimde oturan Andon oğlu| Civzni adında biri dün Beyoğlun-! da Cümhuriyet caddesinden geç- | mekte iken üzerine bir fenalık ge- lerek düşmüş ,.biraz sanra da öl- müştür. Yapılan muayene — neticesinde Civaninin kalp sektesinden öldü. gü anlaşılarak gömülmesine izin verilmiştir. *& Sirkecide Ebüssüüd caddesinde, 62 numaralı evde oturan - Simon | oğlu İsak isminde biri konsolun üstünde bir şişe içinde bulunan tentirdiyotu konyak zannederek içmiş ve zehirlenmiştir. * Hamalbaşında oturan Osman) Galip , Beyoğlunda Şark sineması belâlarındaki kurşunları çalar - ken suç üstünde yakalanmıştır. * Dün Balıklı Rum hastanesinde, istim kazanlarını temizlemekte o- lan 5 ameleden biri olan Ömer a- dında bir amele kazanda havasız- lıktan ölmüştür. * Yenikapı sahilinde bulunan kı dın cesedinin Lâlelldp Şair Fik - | ret sokağında oturan Fatma Ze- kiye adında bir kadına ait oldu- ğu ve kazacn denize düşerek öl- düğü anlaşılmışlır. * Kadirgada Liman caddesinde oturan Didar adında bir bayan mangalda yemek pişirmekte iken içinde yağ kaynamakta olan tava üzerine dökülerek fena halde yan- mış, hastaneye kaldırılmıştır. kızdı ki. Birisi yan baksa derhal | kızarır, morarır ve kafasının için- de birbir şüphe uyanırdı. — Peki, ağabey! dedi. Vaktini çaldım.. Kusura bakma.. Allah ra- hatlık versin. Genç kız yavaşça, boşalan kah- ve fincanını alarak odadan çıktı. Roşad içini çekerek eline küçük bir cetvel aldı. Kendi — kendine söyleniyor: — Beton.. Kireç.. Kum., Tuğla.. Çirento. Taş. Tahta Cetveli elinden fırlatı — Daha sonra pencere, merdi - ven.. Oda., Oda.. Oda.. Aman Al- lahım, ne dar bir çerçeve, ne sı- kıcı ve yorucu bir çalışma sahası bu. Elime bir kitab alıp okumak fırsatını bulamıyorum. Kitab oku- mak şöyle dursun., Hayatımı, ken-) dimi, yaptığım ve yapacağım hu- susi işlerimi bile düşünmeğe va - kit yok. Acaba herkes iş hayatın- Bir Km Sene | Verilen karara göre İsmail bu su- Bir Tabak Makarnanın! Ve. Boğazda Bir Sandal Devrildi Fakat Hepsi de Boğulmadan Kurtarıldı Hakkı adında bir sandalcının sandalı ile karşı tarafa geçmekte olan İzzet, Yascf, Kadri, Artin ve| Mehmet adlarında beş kömür a- melesinin bindiği sandal Beyler- beyi açıklarında yanlarından ge- çen bir vapurun dalgasıı rilmiş, denize dökülen amı sandalcı o sırada oral te olan Ahmet kaptanın deki motör tarafından kurt mışlardır. Hapse Mahküm Yalan Şahadette Bulunan 3 işi de Üçer Sene Hupis Yatacaklar Abdullah isminde bir arkadaşını| eski bir kin yüzünden öldüren Üs-| küdar İsmailin muhakemesi dün Ağırcezada — neticelendirilmiştir. çundan dolayı 10 sene ağır hapse mahküm olmuştur. Ayni davada yalan yere şeh: det ettikleri sabit olun Mustafa, | Niyazi ve Ahmed isminde üç kişi de üçer sene ağır hapis cezasile tecziye olunmuşlardır., —— Hikâyesi ! | Sirkecide Fsktşehir otelinde ©- turan Meşkür isminde bir adam dün oteleiden bir tabik makarna istemiş; oteici de gidip bunu Ö - merin lokantasından almıştır. Fakat Meşkür makarna önüne getirilince, kokmuş olduğunu gö- rerek yiyememiş ve polise şikâ- yet etmiştir. Bunun üzerine Ömer yakalan - | mış, fakat: İ — Benim dükkânimda bugün makarna yoktu. gidip komşu bir ahçıdan aldım. Diyerek bu ahçının dükkânmı da göstermiştir. Memurlar bu ge- fer ikinci dükkâna gitmişlerdir. Dükkân sahibi; filhakika demin Ömerin — kendisinden bir iabak ! makarna aldığımı; lâk'ti kendi ma-| karnalarının taze olup henüz pi - | şirildiğini söylemiştir. Hakikaten dükkândaki makar- nalar muayene edilince de; bun- Tın teze oldukları anlaşılmıştı Ömerin dükkâmında ise hiç ma- karna - olmadığından bir tabak kokmuş makarnanın nereden gel-i diği anlaşılamamış ve iş mahke - meye intikal etmiştir. Sultanahmed 1 inci sulh ceza mahkemesi bu hususta bugün ka- rarını verecektir. mu? Sabah kalk.. Bir fincan çay.?| İşe koş.. Çalış, didin.. Yorul. Ak- şam olunca ayni yoldan eve dön.. Yemek ye, yat! Ertesi gün ayni hayat yine başlıyor. Hem de hiç de- ğişmeden. Her günkü dekor.. Her zamanki eşhas.. Buna bir facla adını vermek için ağlamalıyım. Hayır.. Ağlıyamıyorum. Komed - yya desem, gülmüyorum.. gülemi- yorüm. Emil Zola: «Hayat tiyat - Toyu, tiyatro da hayatı taklid e der'» demiş. Ne doğru söz, İzmire| geldiğim göündenberi adeta ken - Hmi bir dram artisti gibi, perdesi | mütemadiyen açılıp kapanan bir | sahnede — sanıyorum. Fakat, öy- le bir artist ki, ne süflörü var, ne alkışçısı. Halbuki bir san'atkârın bunlara nekadar ihtiyacı vandır. Masanın önünden kalktı. Sigarasını yaktı.. Odanın içinde dolaşmağa biğ ladı, — Yarın akşam Belvüde on nel Mahkemeler Ekmek Tecrübesi Nümune Kimyahaneye Gönderildi Belediye Reisliği tarafından, İs- tanbulun fıkara halkına ucuz ek- mek temin etmek üzere hazırla - nan yeni ikinci nevi ekmeğin tec-i rübesi dün yapılmıştır. $e 25 mısır ve $e 75 şi de yumu- azetem için enteresan bir | .. buğdaydan yapılmıştır. Beni Deli Sandılar! “Allah Düşmammı Oraya Düşürmesin !.,, G dava dinlemek Özere, Ağır- ceza mahkermesine gidiyor- lum. Ceza mahkemeleri korido » rundan geçerken, Sultanahmed birinci sulh cezanın kapısı önün- de, onu gördüm. 25-30 yaşlarında, araşlı, üslü başt yırtık, serseri kılıklı bir a- damdı. Yanmdaki zata bhararetli harertli bir şeyler anlatıyordu. Ben de yanlarına sokuldum ve bi lâhare adının Ahmed olduğunu öğrendiğim adamın sözlerini din- | lemeğe başlı — ... Herifin hayatını ben kur- tardım. Eğer ben olmasaydım, a- dam çoktan tahtakaleyi boyla - mıştı. Dua etsin bana! Şükretsin Allaha ki, hızır gibi beni yetiş - tirdi.. Ellerini arkasında birbirine bağ- ladı, duvara dayandı: — Bir adamın hayatını kurtar- dim amma, bu bana pahalıya mal oldu. Onları ayırmağa çalışırken, | © Nuri denilen hetgele, bıçağını çekerek, kaba etime sokuşturu - | verdi. Bu sıtada kapının içinde müba- şir göründü ve buğday benizli a dama işaret ederek: — Haydi, dedi, gir içeriye, Genç adam, başından yırtık kas- ketini çıkararak, sol koltuğuna sıkıştırdı. Sotra mahkeme sâlo - nuna girdi. Hâkim, davacıya: — Anlat bakayım Ahmed, de- di. Hâüdize nasıl oldu? Ahmed ağır ağır anlatmağa baş- ladi: — O gece biraz eğlenmek için Beyoğluna çıkmıştım. Dönüşte, | Köprü üstünde; Nuzi, Yusuf ve Faikin bürbirlerile döğüştükle - rini gördüm. Yanlarına yaklaş - tığım zaman Faik, diğerlerine yal- varıyordu: — Benden ne istiyorsunuz? Be- ni hiçin zorla götürmek istiyor - | sunuz? Bırakınız Allak aşkına, yo- luma gideyim!... Aralarına girdim. Onları ayır- mük isterken Nuri be: raraladı. Ben yere düştüm. Önler da, bu sırada, oradan geçmekte olan bir taksiye atlıyarak sıvıştılar.. Reis, Küçükpazara yazılan Yu- suf hakkındaki müzekkerenin te- kidine ve duruşmanın ayın 15 ne bırakılmasına karar verdikten san-| ra Ahmede döndü — Ayın 15 İnde tekrar gele - ceksin, — Bu ayın mı? amba günü, Önümüzdeki — çarşambaya bütün evsafı haiz olduğu alâka - darlar tarafından söylenmekte - dir. Kimyahane raporu en geç Pa - zartesi günü alınacak ve matlüp evsafta bulunduğu teeyyüt etti- ği takdirde fırıncılara ieap edon lanacaktır. Bu yeni ikinci nevi ekmek her tarafta 7,5 kuruşa satılacaktır. Devam Edildi sndevücu Madsm — Atina ile muavini Madam Katina ve arka- anın muhakemelerine dün asliye 2 inci ceza mahkemesinde devam olunmuştur. izli olarak yapılan muhake - 'bu celsesinde şoför Osman n Aleksi isminde iki şahid ile Giğer bazı kimaseler dinlenil - miştir. Muhakeme şahid celbi için başka bir güne bırakılmıştır. kemeden çıkarken, reis onu dur- durdu: | — — Sen ne iş yapıyorsun? | —— Esmaftım amma, şimdilik boş) | geziyorum. Esnaf mı? — Evet, Üstüme başıma bakıp belki de inanmıyacaksın amma, tımarhaneye girinciye kadar seb- zecilik yapıyordum. O zaman ki- lığımi kıyafelim de böyle değildi. Bey gibi geçinip gidiyordum, has- tancde - bulunduğum 4 ay içinde bütün paraları yedik. İşte şimdi, meteliksiz serseri serseri dolaşı» yorum. Ne yaparsın. düştük bir kere... Ahmed derin derin iç çekti: - Ben tunarhanelik değildim. u, biraz soğuk almıştım, gribe tutulmuştum. dok-| tor delii tımarhaneye. . Acı 161 mişli — Allah, slar gözlerini yaşart - düşmanımı oraya dü- dar deli değilim, diye bağır. Din- lemiyorlar hiç!!. Varsa — dordin, git Marko paşaya anlat! Davacı belki daha anlatacaktı amma, hâkim sözünü kesti ve: — Yeter, yeter dedi. Haydi ar- tık gi Ahmed kapıdan çıkarken, tek- rar hâkime sordu: — Ne günü gelecektim? Hâkim acıyan nazarlarla ona baktı: — Önümüzdeki çarşamba günü.. MEHMED HİCRET Ahmed önüne baka baka mah- anlatacak? Kimbilir mi dedim. Bunu da bilmiyecek ne var? Aş- kını zaten itiraf etti. Hatta evlen- mekten bile bahsetti. Demek şimdi, nasıl, ne zaman ve nerede evlene- ceğimizi konuşacağız. — Onumla, Öyle ya.. Bundan başka konuşu - lacak bir mevzu kaldı mı? Fakat, ne garib, ne çetrefil talihim varmış| benim de. Yetişken bir kızı dürür-| ken, anasını almak... Doğrusu bu-| na benim kadar herkes şaşacak, Ya babam duyarsa. Yok, yok. Ben| babamdan korkmuyorum. O piş- kin, tecrübeli bir adamdır. Bir şey söylemez. Zaten, mal, mülk gibi, insanların bazı hislere hatta ah - lâka da tevarüs ettiğini kabul et-| mek lâzım. Babamda benim ya - şunda iken ayni şeyleri yapmış. Annem bir başkasile evli iken, o- nunla sevişmiş.. Kadıncağız ko - casından ayrılıp babama varmış. Fakat, bu macera ile benimki ara-| Sında büyük fark var: O zaman çocuk filân yokmuş. Eğer yapıl- mıyorsam, annem bizi, babamla evlendiklten sonra doğurmuş. İn- san Sunanın ve Meleğin macerası- mı ve mazisini öğrendikten sonra, babası hakkında da garib şüphe- lere düşüyor. Şu mel'un şeytanın muzibliğine bak hele. Aklıma ne- ler getiriyor! Şimdi düşünüyorum: Benimle babamdan ziyade annem, meşgul olur dalma.. Biz babamla na göbi, babamın üvey evlâdı me-| yım? Reşad başını sallıyarak kendi kendine gülmeğe başladı: — Yok, yok. Bay- Necmi mu - hakkak ki benim öz bubamdır. Raftan bir eski kitab aldı. Kapağının içine dikkâtle baktı:| — Ben dünyaya geldiğim gün, babam şuraya bir tarıh atmış. Ta: rihin üstünde şu kelimeler yazılı: r ' orların ikisi de gençeiş. Atada Bu yeni cins ekmeğin; istenilen! emir verilerek hemen tmalâta baş-| Madam Atina Davasına| ir, diye rapor verdi. Gön-| şürnesin bay hâkim! İstediğin ka-| arkadağ gibiyiz. Acaba ben de Su- Yuğoslav Hükümetinin Değişmesi Yazant Ahmed Şükrü ESMER Yugoslavyâ-ansızın. bir kabine bulhranı karşısında kalmıştır. Bir kaç gün evvel, Stoyadinoviç hü - kümetinin beş v istifa ederek kabineyi de beraberlerinde sürük- tarzı Hırvat meselesinin halline mânidir.» Hırvat federalizmi, Yugoslav iç politikasının en ehemmiyetli me- selesidir. Cenup İslâvları devleti, İslâv ırkının üç kolundan terek - küp eder: Sırplar, Hırvatlar ve İslovenler. Esasen devlet büyük Hırvatlar ve İsloven kezden mi idare edilecekler? Yok | sa bu üç millet biribirine bir fe- derasyonla mı bağlanacaklardır? | Kral Aleksandr, Sırpları, Hırvat- ları ve İsloyenleri yoğurup bir ha” mur yapmıya ve bu hamurdan bif | Yugaslav milleti yaratmıya ça - lışmıştı. Fakat Hırvatlar buna raği değillerdir. Ve on senedenberi fe- deralizm için — çalışmaktadırlar. İslovenler için federasyon, arzu- ya şayan olmakla beraber, o de“ | rece âcil bir mesele değildir. Ve bunların liderleri olan Papaz Kt | roşetz gimdiye kadar merkeziyet> | çilerle iş birliği yapmakta idi. Kral Aleksandr'ın — ölümünden sonra merkeziyetçiler, şimdi ikti- dardan çekilen — Stoyadinov: teşkil ettiği Yugoslav radikal bir” kombinezonu teşkil etmekle idi. B.rlik üç partiye dayanıyari Sırp radikal partisi, Papaz Koro” şetz'in İsloven Klerikal partisi v€ Spaho'nun Bosnalı müslümanlar partisi. li zümreyi ayıran — ihtilâf, bü | merkeziyet ve federalizm mesclesi olmakla beraber, son aylar için” de Stoyadinoviç hükümetine karif muhalefet — kuvvetleşmekte ide Bazıları hükümetin, otoriter dev” letlere temayül eden dış politikâ” sını tenkid ediyor. Bazıları da şah” 5i ihtiraslar dolayıs'le karşı ta * rafla birlikte yürüyordu. Muha * Tefet nihayet hükümet — blokunü karşı bir cephe birliği teşkil ede” rek ana yasanın değiştirilmesit ve yeni seçim yapılmasını tale? etmiye başladı. Stoyadinoviç isf çocuk Kral ikinci Petro devjetii müukadderatını eline alıncıya K& dar ana iştirmi yeceğii İstemeyiz Vaktile bir sadrazam varmış. bu sadrazamı İstemiyormuş. Toptanf, vak sarayın önüne giderken | nekri Müstafaya raslarlar. Mustafa sen de gel diyerek yakâ | sından tutup beraber alırlar. Sari Gnüne gekliklerinde ahali başlar VY karmıya: — İstemeytz, efendim istemeyiz. — Bir bu adamı istemeyir. Muslafa sen de bağır. Mustafa kendini yerden yere başlar bağırmaka: — İstemeyiz. islemeyiz.. © vaktin padişahı pencereden kınca Mustafanın kendini yerden — Şu adamı bana getirir, emrini Dömiş. ü | Umtuslafa Padişahın huzuruna eti rülmiş. P. — Niçin istemiyorsun oğlum, b dama size ne yanmış? yarh — Hem su katar, hem eksik para vermesek dayak alar. — Kim oğtum kim? — Vilangadaki meyhanecl — Kapansın oğlum kapansın. — p — Mustafa sevincle dışarı çikaf p | haliye karşı kapanacak etendim panacak der. Ahati sorur, neresi kapanacak? — Yilangadaki meyhaneci Ger. — Ulan bir onu mu istemiyerii sadrazamı Btemiyoruz derler. Mustafa da: — Benim sadrazamla ne l:j iyet Y # Benim işim meybancel ile

Bu sayıdan diğer sayfalar: