21 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

21 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı Beşyüz Altın Liraya Kadar Satılan Genç Kızları Nasıl - Aldatırlardı? | | & İsmini Yatını ski devirlerin iğrenç ve kö- tü hâdiseleri saymakla bi- ler, tükenir mi?. Esir diye duyduğumuz insanların ha- Merak etmez misiniz? Hâ- Edirnekapıda Esirpazarı diye İ hıı'ııS yardış “nda anılan bir meydan Eski İstanbullu dostumu, geçen Yün Yine ziyaret ettiğim zaman, bana, esir satılan günleri acı acı Mlattu Onu siz de dinleyin: v"ı; Edirnekapı ile Fatih arasında 'Ügün hâlâ halk arasında Esir- Zârt ismi verilen meydanda, in- âr, Yani esir insanlar, kur - sanızık koyun gibi, para ile alınıp Veriş Ü Biz, bu meydandaki alış ai Ztrine yetişmedik. Fakat, Ca gidan dinlerdik.. Açıktan a- dang, * Esirpazarı denilen mey - lnn:: €sir alınıp satılması Tan- vetç / Hağriye inkılâbında niha- aç TiR.. Yani Gülhane hattı İ ıh“unu okunduğu devirlerde. | dumuyi, a dan yüz sene geçmiş bu- bt O zaman, bu usulü doğ- oamMamışlar, açıktan açığa &- ». *K Menedilmiş... Fakat, esir Ve D SAlilması, devam ediyordu. | ,.."’;'““k_dı değildi. Bu hal meş- m.i,“E kadar devam etti. Meş- Yani gçe Sircilik yağak edildi. Aatin TEZ Yıl evveline kadar esir " Alıp kullanmak vardı. Meş- u,,';'f tekaddüm eden yıllarda fik P Satmak yerleri, böyle a- vı,,:;ıı;"ar değildi. Bu iş, evlerde lerin Cit Bu işle uğraşan kimse- Vazıpae lTi bir pazar, bir börsa gç, SI görürdü Gi ;'i:î'lrlzı'.n en meşhur esir- .ı_.m_ld dı. Meşhurdu. Evin- Be düye, 20-30 kız bulunurdu. Biz Gaha gçe Yetiştik. Müşterileri de Tiyeya Yade, yazın İstanbula say- Yegg, EPlen zengin Masırli aile- Banlı Sir; fin M alniz bu kadın, zen- lazı & Asırlılara Sattığı esir kız- Rükgy İ eder ve sattığı adamla Ü gaç derdi. Başka türlü vermez- İdi; A, MAmanlarda esir fiatı şöyle 'Ablar 5 ile 10 altın lira ara- '" azlar da 25 ile 50 altın İsdiğim yada satılırdı. — Arablar kteri, Zencilerdi. Beyazlar da '*ıııı.îı' Kafkasyadan getiriiirdi. k"“di Sileleri, esir tüccarlarına Üaha çe Zülarile satarlardı. Bunlar kış OK Cerkes kızları idi. Beyaz Kireeç “Etden güzel olanlar, ba- ai Süsiki bilenler tabll da- 1YA satılırdı. Tiya ı'—“vem.n bu kızları ekse- Biye V. aHnda satın alırlar, ter- #den ı tler, büyütürler, zamanı ba Eski İstanbuldan Sahneler ı Koyun Gibi, Kadın Satılan Esir Pazarları Esir gelince, esir pazarlarında satar- lardı. Böyle ufak yaştakileri, ev- lâtlık için satın alan aileler de vardı. Esirlerin içinde zenci erkekler de vardı. Bunlara köle denirdi. İ- kinci Mahmud zamanında bilhas- sa bunlar çok gelmeğe başladı. Bunlar, Sudandan getirilirdi. Sa- raylara, kibar konaklarına ha - Temağası olarak alınanlar bun - lardı. Bünlara bilindiği gibi, da- h çocukken, küçük bir ameliyat yapılırdı. Kadın esirlere gelince: Para 'ile alınan kadın ve kız esirler, güzel olsun, çirkin olsun, sahibi tara - fından istifraş edilmiş hakkı ta- nılırdı. Bunlara odalık ismi veri- Tirdi. Konaklarda, saraylarda bun- ların ayrı odaları olurdu. Orta | Herşey Meydana Çıkı İlk karısı wll olduğu balde karısının E üstüne evlendiğinden dolayı mahkemeye — sevkedilerek mahküm olanlara Londra ceza mahkemesinde sık sık rasgelini - yor. Böyle bir vak'a da geçen gün olmuştur. Alber Tomas isminde otuz beş yaşlarında bir adam karısının üs- tüne diğer bir kadınla daha ev - lenmişti. Fakat kadımların — her ikisi de birbirinden haberdar de- gild. Mesele geçen gün meydana çıkıp da her üçü da mahkemeye gönderilmiş, iki ortak birbirlerini ilk defa orada görmüşlerdir. Al - Ahlaksızlık Yuvası Pazarları Bir hizmeti görmezlerdi. Şayed, efen- | dilerinden bir çocuk doğururlar- sa nikâh edilirdi. Çocuk olmazsa, | birkaç sene sonra, ya âzad edilir, yahud da kocaya verilirdi ve ya- hud da başkasına satılırdı. Evlerde, konaklarda hizmet et- tirmek için satılan, alınan esirlere hâlayık ismi verilirdi. Bunlar çok genç kızken alınırdı. On beş sene l kadat evlerde hizmet — ettirilir, sonra, dzad olunur, yahud da bir kocaya verilirdi. Evlerde çalıştı- rıldıkları müddet zarfında, her ay kendilerine küçük bir aylık da ve rilirdi. Bu aylık biriktirilir, evle- nirken, kocasına teslim edilir, ay- | "ıca cihaz da yapılırd. Şayed bu | kadın, kocasile geçinemez de ay- İ (Devamı 7 inci sahifede) verdi ber Tomas altı ay hapse mahküm olmuştur. Kocalarının mahküm olduğunu öğrendikten sonra — iki aortak birbirlerinin elini sıkmışlar- dır. Alber Tomasın ilk karısı şöy- le demiştir: — Çok teessüf ettim. Fakat Al- ber sizden evvel benimle evlen - | BAKKAL DÜKKANINDA: ee ——— —— | söyle dediği okunuyor; , 'ahta kurusu tozu İstiyorum. — Peki... Ne kadar?. — Bilmiyorum... Çünkü say - madim, —SON Esq me evvelki yaşayış tarzı ile şimdiki ara- a bir fark var mı?, Sibette... Hem de aannolunduğundan çok, çok fazla,.. O zamanki düşünüş başka, tavır ve h. söz söyley işti mi? Ona ne şüphe. şimdiki gibi giyinilmediği, otu - madığı gibi şimidi gibi de yaşanılmaz- madığı, nefret ettiği için gölürü- yorum. Milyonlar Eekliyen Genç Kız aç senedir kendini seven de-i Hkanlı ile nikâhları kıyıla- cağı gün kaçan kızın hi - kâyesi geçen gün «Son Telgraf» da| vardı. Hindistanın bombay şeh - | olan altmış iki yaşlarındaki Nusli Vodya yazın — İngiltereye gelir, Landra civarındaki güsel köşkün- de oturur. Köşkünde bir zamanlar hizmetçilik eden Mis Briton iş - Tinde bir kız vardır. Bu kızı ma-, denci bir delikanlı seviyor, Kız da| ona varmak istiyor, Fâkat nikâh günü kız kaybolmuş, bulunama - mış, nihayet Hindli — milyonerin kösküne giderek saklandığı an - laşılmıştır. Madenci delikanlı me- yus olarak askere yazılmıs, kız da milvonerin paralarile terzilere ye-, ni veni elbiseler — ısmarlamıştır. Bambayda bulunan Hindli vak'a- dan telgrafla haberdar olunca İn- giltereye doğru yola çıkmıştır. Mis| Britoni şimdi artık Hindlinin köş- kündeki otomobile binerek Lon - dravı dolaşmakta, bol bol masraf- lar etmektedir. Yeni gelen Londra gazetelerin de genç kızın âşıkı delikanlı için — Beni hâlâ sevdiğini annesine sövlemiş. Beni kabahatli bulmu- yormuş. Annesi bana bir mektub gönderdi. Oğlunun yedi sene müd- detir askere yazıldığını uzaklara gideceğini, artık kendisini göremi- yeceğini yazıyor. Beni çağırıyor, oklu ile bir kere daha görüşmemi istiyordu. Sonra diğer bir mek - tubda da oğlunun askere gider - ken bana aid hatıraları, mektub- ları da bir çantaya koyarak götür-| düğürzü bildiriyor ve artık bana hiç bir mektub göndermiyeceğini ilâve ediyordu. Fakat benim istik-| balim artık Hindlinin - elindedir. Onunla konuşmadan evvel hiç bir. şey söyliyemem. Hindli benim | şimdiye kadar tanıdığım kimseler| içinde en şayanı hayret olan bir adamdır. Kızın babası da Mis Btitonun babası da kızının serbest olduğu- nu, istediği adama varabileceğini.| onun için eski nişanlandığı deli - kanlıdun vaz geçebileceğini söy - lemektedir. dı. Hayatın sadeliğinden, geçinmenin ucuzluğundan bahsedecek değilim. Bu herkesin bildiği birşey.. auz kıyafet, yaşayış tarzı değildir. düşünüş de ideal de değişmiştir. Şimdi herşey pratik oldu, herşey sadeleşti. Bu, iyi mi ol du, fena mı?, Vaktile b yüğün küçüğe muhabbeti, küçüğün büyüğe hürmeti çoktu. Şimdiki gençler, hasta bir 1, bir halayı ziyareti bir vazife bilmiyorlur; Suz görüyorlar. Zira, v Ti yok. Çünkü çok çalışıyorlar. Çalışmak mecburiyetindeler. Kurs- lar, konferanslar, mitingler, © kadar çok ki.., Hodbini, modern ruhun bu paraziti gittikçe bü- yüdü. Büyüdükçe de hayat tarzı ve düşünce değişti? Yalnız kendini düşünmek, kendi rahatını, ihtiyacını ve zevklerini temine çalışmak zihniyeti kaim oldu. Bu, gittikçe arttı. Zengin, fakir herkesir ya şamak hakkı vardır. Fakat, kuvvet ve Iktidarına göre herkesin, hemcinsine faydalı olmıya çalışması lâzımdır. Bu, insanlık icabatındandır. Bunu ihmal etmek doğru değildir. Vakıâ yemeklerimiz, son elli senedenberi çok RAF—21 Dün ve Bugün Arasındaki slı Farklar ei ĞÜÜD G İ Ca Yamek _Zamanı, Giyinmek Şekli Büyüklere ve Kadınlara Hürmet Hissi, Hülâsa Herşey Değişti Zamano kadınları tuvalet odalarında böyle süsleniyorlar değişmedi. Fakat yemek saatleri çok değişti. Ço « cukluğumda, öğle yemekleri öğleyin, akşam ye - mekleri de on ikide - alaturka - yenllirdi. Şimdi ise öğleyin saat birde, akşamları da se- (Devamı 7 incı sahifede) Dolandır ıcil ar Kralı O, Daha 14 Yaşında Bir Afacan İken İşe Başladı Bi şm eee ge Finde milyoncr bir pamuk taciri Fakat Sonra Amerika, Kanada ve Fransada Büyük İşlere Girişti Mühim Servetler Yaptı, Ama Şimdi Güban Adasına Sürülmek Üzere Sırasını 033 senesi mart ayırda, Ber- | san hem güzel bir dayak çeke - Bekliyor yordu. Büyük caddelerde, şune linden gelen İngiliz marka bir turizm tayyaresi Burje karargâhında yere İnmıst.. Pilot, kontrol memucuarına, v- sulü dairesinde tanzim edilmiş bir pasaport ibraz ettl Makinesini hangarlardan birine yerleştirdi. Bir taksiye bindi ve az sonra, bü- yük ötellerden birinde lüks bir da- ireye yerleşti. 1882 de Berlinde doğduğunu, Alman tâbilyetinde olduğunu söy- liyen Varner Brandeis Pransaya bu suretle girmişti. Altı sene sön: ra, 30 Sonkânunda Sante hapisha- nesine girdi Bu kısa müddet içinde Varner, boş durmamış, büyük mikyasta doaladırıcılıklar yapmıştı. Fabrk kalardan, tüccarlardan kredi ile aldığı malları yok pahasına baş. kalarına devretmekle berber ta- mam altı sene lüks bir mirasyedi hayatı yaşamıştı. Bu gserserinin hayatı çok me- râklı ve baştan başa maceralarla doludur. Varner, 1899 da Berlinin kerar bir mahallesinde, harab bir evde doğdu. Babası, Rusyanın ne- resinden geldiği malüm olmuyan fakir bir paçavracı idi. Az sonra Alman tâbilyetine geçmişti. Kü « çük afacanın çocukluğu sokak - larda, tozlar ve çamurlar arasın- da yuvarlanmak, yaz ve kış ya- lnayak, - başıkabak — dolaşmakla geçti. Dükkânların sergilerinden meyva, pasta aşırıyor, karnını bun- larla doyuruyordu. On dört yaşına gelince işi büyüttü. Kümeslere girmiye, tavuk, piliç çalmıya baş- ladı. Bir gün yakayı ele verdi. Mev ki komiserinin huzuruna çıkarıldı. Babası da yanında idi. Komiser kendisini azarladı, son- Ta: «Bak, dedi. Bu seferlik seni af ediyorum, fakat, bir daha yapar « rim, hem de hapse tıkarım. Hay- di, âklını başına al, adam olmiya çalışt.» Varner ayni gece evden kaybol- | du. Altı kardeşi vardı. Ailesi, gay- bubetinden müteessir olmamakla beraber zabıtaya haber vermeyi ihnal etmedi. Firari çocuk, meteliksiz idi. Ber- linde serseri gibi dolaşıyor, genç midesini dolduracak yiyecek arı- buna avucunu açıyor, dileniyordu Sonra istasyon civarında dolaşmı iya başladı. Bir gün, Hamburga giden bi yük treni gözüne ilişti, vagonlar dan birine girdi, sandıkların ara sına saklandı. Bahtına, sandık - larda bisküvi, çikolata ve şeker. leme gibi şeyler vardı. Bunlarla karnını doyuruyordu. Yirmi döri (Devamı 6 ıncı sahifode)

Bu sayıdan diğer sayfalar: