9 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

9 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSTANBULUN UMUMİ SAATLERİNE DAİR minönünde b yeni inşaa- ata başladı.. Bilmem far - E kında mıisiniz, İnşaat ma- halli, eski Valide hanının ol lu- #a mahaldir. Dikkat edersmniz, görürsünüz. Gazetcierin yazdığı- va göre, büraya bir saat xulesi yapılacakmış.. Eskiden Eminönünde bir tast vardı. Kalktı. O saatten, doğru iş- lemiyor, diye şikâyet ederdik.. Fakat, şimdi, arıyoruz. İnşaliah, yeni konacak saat doğru İşler de, vaktimizi, zamanımızı biliriz. Ma- löm ya, İstanbul içindeki umum? saatlerin hepsi bir hava çalar. EVLENME BOŞANMA ——" VAK'ALARI FAZLA İMİŞ, Bir Amerikan gazetesi bir ista- tistik yapmış... Dünyada, en çok boşanma vak'aları, sinema pay - tahtı olan Holivudda oluyormuş, Sinema yıldızları, evleniyorlar ve boşanıyorlar, Onlar için koca ve- ya karı değiştirmek, İstanbul ba- yanlarının çorap değiştirmesi ka- dar sık sık vukua geliyormuş.. A- gaba, oradaki karı kocalar da, HÂDİSELER KARŞISINDA Son Telgraf AĞLAMAĞA BAŞLADI kadınların kullardıkları çoraplar gibi çürük mü?. İNSANLARLA MAYMUNLAR ARASINDAKİ FARK Bir âlim, insanların maymun- Jarla —olan — münasebetlerini tetkik ediyormuş. Malüm ya, Dar- vin isimli âlim ,insanların may - munlardan istihale suretile tü - rediklerini iddia eder. Bu nazariye| dünyanın bugünkü haline bakı - hırsa, doğru görünüyor. Çünkü, maymunlar fazla mu- kalliddir. Bugünkü insanlar da öy- le değil mi?. Bir devlet bir ilhak işi yapıyor, arkasından bir baş- kası ayni işi yapmağa kalkıştyor. Komşunun bayanı bir kostüm tiriyor ,evde, sizin bayan da kos- * 1 mayısda Ankarada topla - nacak olan neşriyat kongresine göndetrleceği raporu hazırlamak üzere dün Basın Kurumunda bir totlantı yapılmıştır. Bu toplan - tıda Maarif Vekâleti - tarafından sualter etrafında görüşülmüştür. e Üniversite edebiyat fakültesi tarii ve'coğrafya şubeleri talabe- sinden 90 kişilik bir grup döçent- kerile birlikte Yedikule surlarını gezmişler, profesör talebeye iza - hat vermiştir. 4 Geçen ay İstanbul civarında yapılan sürek avında 123 yaban domuzu öldürülmüştür. * İki gündenberi şehrimizde bu- Junan İktısad Vekili Hüsnü Çakır| bugün Ankaraya dönecektir. &4 Darüşşafaka mezunları Emi- nönü Halkevinde toplanmış ve ye-| ni sene bütçesini kabul etmiştir. * Kadıköy iskele meydanında Jyapılacak park için fualiyete ge- LHADİSE İLE BAŞBAŞA Çilmiş, bazı tesisat vücude ge- tirilmesine başlanmıştır. İ Tarihi Roman: No, 46 Genç kadının saçlarımı okşama-| a başladı: — Seni burada nasıl bıraktılar?. Acımadılar mı? — Niçin acıyacaklar? Arab or- dularının birkaç güne kadar şu- radaki gölde boğulup mahvola - caklarını herkes biliyor. Ölüme mahküm insanlardan korkulur mu hiç?. Selim kendini tutamadı: 2 bizi ördek sürtüsü mü yok-| sa kurbağa mı sandınız? —S Banil Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli brsetkürede 0 el denka İ GÖĞ Bi ddi tüm isterim, diye tutturuyor. Şir ketihayriye vapurlarını beyaza boyatıyor, arkasından — başkaları yorlar, Bir zengin hususf bir oto- Mobil alıyor, sonradan görme biri de bir otomobil alıyor. BİR MİLLET DAHA Zavallı Arnavutlar matem içine de.. Evvelki gün, gazetede, bir arkadaş, bir şey sormak için Ar» navutluk konsolosluğuna telefon ediyordu. Telefonu açtı. Numara- yı çevirdi. — Alo., dedi. Ve durdu.. Bekliyordu.. Böyle saniyelerce bekledi. Sonca, kısa bir iki cümle ile konuşup işini bi tirdi. Sordak: — Telefonu açtığın zaman ne - den bir müddet bekledin.. Arkadaş mütcessirdi. Şöyle ce- vab verdi: — Karşıma bir kadın çıkmıştı. İnce, titrek bir sesle «Alo» diye sesime cevab verdi.. Fakat, ağlı - yordu.. Hıçkıriyordu. Onun hiçki- | rıklarının durmasını bekliyordum. | Bu hazin sahneye ne dersiniz?. Bir millet daha ağlıyor!. HER GÜN YENİ BİR Avrupa gazoteleri son günlerde | şuna benzer yazılar yazıyor: Dün- yada hâdiseler o kadar çabuk in- kişaf ediyor ki, bir hâdise üzerin- de düşünmeğe, tedbir almağa va- Kit kalmadan, bir yeni ve belki daha mühim bir siyasi sürprizle karşılaşıyorsunuz. Akşam yata - ğanıza uyumak üzere yatarken, er- tesi sabah nasıl bir yeni hâdise ile karşılaşacağısızı - kestiremezsiniz. Bu kadar emniyetsiz, bu kadar dstikrarsız bir hava yeryüzünde hiçbir zaman görülmemiştir. AHMED RAUF v Florya plâjlarındaki fiat ta- rifelerinde bu sene tenzilât yapı- lacaktır. * Ankara caddesinin asfalt in- şaatına mayısın birinde başlana- caktır. | * Belediye Eminönü ve Tak - | sim gibi kalabalık meydanlara bi- rer çöpçü onbaşısı koymuştur. Bun-| lar tramvaydan inen halka bilet- | lerlmi yere atmayıp sepetlere at- malarını ihtar mektedirler. 4 Fransada eski Çek zabitlerinin) Fransız ordusuna slınması hük- kında bir cereyan vardır. * Macarlar 4 - 4 tarihli Buda - peşte itilâfı ile kendilerine bıra- kılan Slovak topraklarını İşgal et- mişlerdir. * Fransız hükümetinin ayni toprakları içinde bulunan şeyh Sakd hakkındaki tasavvurları ü- zerine San'a hükümeti — hududa gönderilmek üzere asker topla - mağa başlamıştır. Yazan: CELAL CENGİZ kurulmuş çadırları görüyor mu- sun? — Onlar sizin askeriniz mi? — Evet. Hepsi Arab mücahid- leri.. — Gölü uçarak mi geçtiniz? — Hayır. Etrafını — dolaşarak. Maamatih yol bulmasaydık. larla yüzüp geçecektik. Genç kadın bir müddet pence - reden dışarıya baktıktan — sonra, tekrar geri çekildi.. Başını bitkin bir tavırla duvara dayadı: - —— Burada ne yapacaksınız? — | kın temayülâtını mümkün olduğu | kader kendi vicdanının ilcası ile Trak Karaya Oturdu inkilâb Ve Politika.. (1 inci sahifeden devam) tidar mevkine terketmiş olarak demokrasi tekâmülü ile bir arudu inkılâbın hızlanmasına ve muay- yen hedefler üzerinde ilerlemesi- ne temellük ediyor. Memleket i- çinde ve halk safları arasında şim- diye kadar hiçbir milletin tari- hinde görülmemiş derecede her türlü nizadan, ihtilâftan, şahsi en- dişeden uzak bir birlik ve sami- miyet havası esmektedir. Hiçbir cebre, zora ve tahakkü- me dayanmadan Kemalisi inkı - Tâbın bayrağı ve Milli Şef İnönü- nün önderliği altında toplanan bu mlili vahdet ve yekparelik her çeşid politika oyununa karşı asla tahammül gösteremiyeceği ise en yakın misalleri ile göz önündedir. Son intihab denemeleri ile hal- de telif eden Milli Şef göze batan ve kalblere arada bir huzursuz- luk veren bazı pürüzleri de gider- miş ve bu bakımdan da milli vah- det hislerini büsbütün takviye et- mek imkânını yaratmıştır. İçine girmiş bulunduğumuz ye- ni devir, birinci vasfı ile bu hu- susiyeti arzederken diğer vasıf - ları ile de şunları gözönüne ko - yüyor: A— Türkiyede politika yok, inkılâbın hızla ilerleyişi vardır.. B— Cobirden, tahakkümden, zorfın uzak hakiki demokrat prensipler, fazilet, bilgi, sây ve feragate müstenid bir çalışma ik- tidar mevkiüne hâkimdir. C— Milli rey, milli vicdan, mil- H tefekkür ve bunların mesnedi olan milli matbuat hürriyeti Milli Şef ve onun hükümeti tarafından garanti altına alınmış bulunuyor. D— Türk genci, Türk münev - veri vejimin ve Türk yekpareli - ğinin en asil nigehban ve muha- fızı olarak daima en büyük teyak- kuz ve hassasiyete sahib bulunu- yor. İşte bütün bu sebebler, Türki- yede milli ve ana politika dışın- da herhangi bir politika cereya mının yaşıyabilmek şöyle dursun tutumabilmesine dahi daima yer ve imkân vermiyecek olan se - behlerdir. Mutlaka polilika yap- mak istiyenler ancak bu memles ket çocuklarının zihinlerini çel- mek, fitne ve foradı kundaklamak istiyenler olabilirler ki, onlar da doğdukları anda boğulacaklarını hesaba katamıyan gafillerden ve suiniyet erbabından başka kim- seler olamazlar!. ETEM İZZET BENİCE Dünkü kesif sis yüzünden Deniz! Bankın Trak vapuru Marmarada, | Trilye önlerinde karaya oturmuş. tur. Vapürün birdenbire karaya oturması yolcuları telâşa düşür - müşse de, panik olmamıştır. Mu- danya müddeiumumisi bir motörle Trilyeye gitmiştir. Yolcular mo- törle ve diğer vesaitle karaya çı- | karılmışlar ve Bursaya gönderil - mişlerdir. Siş çekildikten sonre Sus vapuru Trilyeye gelerek Trak vapurunu — Fernando'yu aradık.. Bula - madik. Şatoyu yakıp döneceğiz. Genç kadın gözlermi — açarak haykırdı: — Ne dediniz? Bu güzel binayı yakacak misıniz? — Evet, Şaşılacak ne var?! Her| idüşman ordusunun — yaptığından haşka bir şey yapacak ceğiliz. Dışarıdan akseden şen sesleri duyan İspanyol dilberi birdenbire — Askerleriniz çok neş'eli.. — Şüphesiz. İşbilyeyi yakındı ele geçireceğimizden emin olduk- ları için, Sinyorun gömdüğü şa- çrabları çerek eğleniyorlar. —Kaleye nasıl gireceksiniz? — Burcları yıkarak.. Ve yük- sek duvarları aşarak... — Söylenmesi çok kolay... Fa - kat, yapılması çok güç bir iş, Ben- ce Arab ordusu, kayalara çarpıp ı O L İ S Ve:. Mahkemeler Şikâyet Dilini Etmiş / Tut ! tmış ! ut /.. B vadis isminde bir şahsın ya- başladı: ralanmasına sebebiyet ve- | *— Geçen sene, bir pazar mesine dün de asliye üçüncü ce- | lası Nazmiyenin evine gitmiştim. zada devam edildi. * — | Nazmiye ve kızkürdeşi ile akşama| Mmüdafaasını yaptı. Akşam olunca, kalkıp evime dön- & ... hüdltünin vaktunüu mü: | mek İsledim. Fakat Narmiye br zabıtaca tesbit edilen şahidlerin | kaldım. Yemekten sonra, tombala hepsi de müekkilim lehinde şahld- nın dükkânma tütün almak için gelmiş; o sırada dikkatsizliği yi Neden | Sen undan bir müddet evvel A-) eliha hâdiseyi Aanlatmağa ren tütüncü Anderyanın muhake-| günü idi. Sabahleyin Ayşenin ab> Dünkü duruşmada suçlu vekili, kadar hoş Ve tatlı vakit geçirdik. teakıb hazır bulunup, höviyetleri | Takmadı. Ben de onu kıramadım, İlk etmişlerdir. Avadis; Anderye-) zünden elindeki çanta ile tezgâh üzerinde bulunan taşa çarparak | onu ayağının üzerine düşürmüş ve bu suretle kendisini yaralamıştır. | Bu işde müekkilimin kabahati ol-/ mamakla beraber, insan! hisleri - | nin tesirile bu müşterisinin tedavi- sinde büyük bir alâka göstermiş, | ona yardım etmiştir. Mückkilimin. bu hareketi; davacı da kendisin- den daha fazla menfaat ümidini | uyandırmasına sebeb olmuş ve iş-| le ne alış verişimiz var?. te bunun için müekkilim hakkında şikâyette bulunmuştur. Davacının iddia ettiği gibi mü- ekkilim kahveci değil, tütüncüdür. O taş da tezgüh üzerine çırak ta- rafından konulmuştur. Davacının, iddiasını teyid eden tek bir delil | di. Dilini tutsana so bile mevcud değildir. Bu sebeble müekkilimin beraetini isterim. Müddeiumumi de — Esderyanın suçünü sabit görmediğinden be - Taetini taleb etti. — Heyeti hâkime kısa bir müza. kereden sonra Anderyanın bera - etine karar verdi. Bu Seneki Belediye Bütcesi Belediye bütçesi satı günü şehir meclisine verilecektir. Bütçe âdi ve fevkalâde olarak ikf kısmı ihtiva etmektedir. Bu sene bütçeye ko- nan tahsisatla çehir haricindeki Üç senelik yol inşaatına devam e- dilecektir. Asfalt yolların bu sene- ki taksiti olan 230,000 lira verile- cektir. Nafıa için 85,829, maarif için 2,021,424 lira konmuştur. Zi- raat 41,021, veteriner 44,128, sıh - hiye, 137,086 dır. Muhtelif masraf-| larda 843 bin küsur tira kabul e- dilmiştir. Maaş ve ücret kabul e- dilen miktar 4,300,056 Tiradır. Ça aekme ati ae n beze İ" çekmeğe başlamıştır. Vapurun ka- Taya epeyce oturduğu zannedil - mektedir. Vapurun ne suretle ka- raya oturduğu hakkında tahkikata devam edilmektedir. Buradan bir| tahlisiye gemisi gönderilmiştir. re dönüp gideceklerdir. Selim bir sedirin Üstüne otur- du: — Bulâfları bırakalım şimdi. oynamağa başladık. Biz yukarıda Emine ile misafirleri de şarab - du. Emine oturdukları odadan dı- şarıya çıkarak, yukarıya seslen, rini dinlememiştik, oyunla meş - guldük. seni mi dinleyeceğiz! sen bu terbiyesiz kadınla başa çı- Kkamassın!. dim, Şefika ile beraber çıktım, eve, oyun oynarken, alt katta oturan çiyorlardı. Bir âra, oşağıda bir gürültü ol- — Hiç utanmıyor musunuz, bizi| neden dnliyorsunuz? Onun bu hareketine şaştık, kal-| dık. Zira, biz kat'iyyen kendile - Nazmiye ona şu cevabı verdi: — Ne münasebet kardeşi Sizin- O sırada Ayşe de sofaya çıktı ve Emineye hitaben : — Ne söylenip duruyorsun? Hep) Emine öfkelenmişti: — Sana ne oluyor, utanmaz. de-| | Eminenin kızı Şefika annesinin| | kolundan tutarak, onu odaya gö- türmek istedi. — Vaz geç Allah aşkma anne, İşte kavga böyle başladı. Niha- yet Emine öfkesini yenemedi, Ay- şenin üzerine hücum etti. Kızca- Biz korkusundan merdivenleri hız-) la çıkarak, bizim bulundı odaya girdi. Ben ayşeyi, En nin başını yaralarken görmedim.» Şahid Nimet de şu ifadeyi ver- di: e— O gece evimde işlerimle meş-| güldüm. Saat yedi sekiz sıraların- da Şefika geldi, kız. pek telâşlı idi. Ağlıyarak anlattı: — Ah Nimet teyzeciğim bilmez- sin bilmezsin neler oldu? Ayşe ile| Anhem döğüştüler. Ayşe, anne- min başını yardı. Zavallı kadın çok, kân zayi etti ve bayıldı. Hemen efendim, mantomu giy- lerine gittik, Emine Hanımın bu-| lunduğu odaya girdim. —Kadın, yüzü gözü kan içinde yatıyordu. Benim hâdise hakkındaki malü - matım bu kadardır.» Üçüncü ceza heyeti hâkimesi, hâdiseyi gördüğü söylenen Eleni- nin de şahid sıfatile dinlenmesine ve bu sebehden duruşmanın 17 ha-| zirana bırakılmasına karar verdi. M. HİCRET — Adın da kendin kadar güzel, Maryana! Hakikati söylediğine inanmak istiyorum. Don Petro - nun kızının buraya, bir papas e- At da burada, meydan da burada. | vine niçin geldiğini de anlamak Herkes boyunun ölçüsünü göste- cek. Hele sen bana hakikati söy- istiyorum! . — Babamdan Sinyor Fernan - le bakayım şimdi: Adın ne? Kim- | do'ya bir mektub getirmiştim. sin?. Buraya neden ve nereden geldin?. Genç kadın, tuzağa düşmüş bir kedi gibi, gittikçe küçülüyor, bü- zülüyordu. — Adım Maryana... Serâsker | Dön Petro'nun kızıyım.. Kıştale» den geldim... Dedi, Maryana artık gerbest konuşu- yardu.. Karşısındaki Arab zabi - tinin kendisine bir zarar vermi - yeceğinden emin - görünüyordu. Perde perde yükselen sesinde tat- h bir ahenk, bakışlarında gitlik- Yüşeta Na e — Kıştale hükümetinin seras - keri, buraya mektub göndermek için senden başka birini bulama- di mi?. — Hayır, Çünkü Fernando'ya getirdiğim mektub çok mühim ve mahremdi. Önu kendisine gizli verdim. Selim düşündü: — Babanın Kral ile arası nasıl? —Çok açık.. — O halde Petto, Kraldan gizli olarak Sinyor Fernando'ya tali- mat verdi, öyle mi? Gmç kız hayretle gözlerini aç- — — Babam, Fernando'ya taltmat KYER ha ——— —— Şişeve | Kristal | imalâtımız Şehrimizde şişe bühranı son | günlerde pek fazlalaşmıştır. Ayni bal; Yunanistandar da ) iş- j solunduğundan Paşabahçe şişe ve | cam fabrikasına yeniden mühim siparişler verilmiştir. Diğer taraftan sırf Türk bilgi ve işçiliği ile yapılan mezkür fab- rika imalâtı mütecaddid Balkan şehirlerinde çok rağbet görmekte- dir. Bükreş ve Belgraddan bile fab- rikamıza kristal siparişleri veril- miştir. Bundan başka Paşabahçe şişe ve cam fabrikası köylülerimiz için muayyen tipler dahilinde yaptığı muhtelif çeşitleri yeniden arttır- miş ve bunların ucuza satılması imkânlarını da ayni zamanda a- ramağa başlamıştır. Hatayın İltihakı (1 tnci sahifeden devam) Taber bilhassa Suriye gazete- leri bazı haberler ve müta » lealar neşretmektedirler. Bilhassa Beyrutdan şu ma- Tümat verilmektedir: Beyrut 6 (Hususi) — Birkaç| zamandanberi — Hatayın kat'i surette Türkiyeye ilhakı hake kında birçok şayialar dola - gayordu. Pransanın yeni An- kara sefiri Masiğli'nin Beyruta gelerek fevkalâde — komiser Puo iki gün devam eden gö- yüşmeleri, bundan — sonra da miralay Köle'nin Ankarayı zi yireti bu şayiaları daha ziya- de kuvvetlendirmiştir. Hatta | Beyrutta dolaşan sözlere ba - kılırsa bu hususta cereyan et- mekte olan müzakereler neti» celenmek üzeredir. Bununla beraber, gazeteler Hatay işinden — daha riyade, Suriyenin istiklâl — davasile meşgul olmaktadırlar. Böyle bir sırada Hatayın Türkiyeye |* ilhakı aleyhinde — neşriyatta bulunarak, Türkiyenin sem - patisini kaybetmemek mülâ- hazasile hareket edildiği an - | laşılmaktadır. Hatta Hatay me-| selesinde ilk zamenlar çok ile- vi giderek Türkiyeyi gücen- dirmiş olduklarına —nedamet eden gazeteler bile vardır. Hatayda bütün Türk kanuun - | larmın ve parasının — kabulü, gümrük nizamlarının değişti. rilmesi gili Hatay meclisince toptan alınan kararlar hakkın- da gazeteler mütalea serdine bile lüzum görmemektedir. - ler. PUO PARİSE GİTTİ Fransanm Suriye fevkalâde, komiseri- Puo dün akşamki Toros ekspresile şehrimize gel-|. miş, istasyonda Valt muavini ve Fransız sefareti erkâmi ta-i rafından karşılanmıştır. Fev- kalâde komiser yine dün ak- şamki ekspresle Porise git - miştir. Komiser Suriye ve Ha- taya eid işler hakkında Fran- sız Hariciye Nazırı ile görüş- tükten sonra, Suriyeye döne- cektir. verebilir mi hiç?!. O, babama de- | ğil, bütün İspanyaya hâkimdir. — Ne dedin? Harbi idare eden baban değil mi?, — Hayır. Harbi Fernando ida- re ediyor. Bütün kale kumandan- ları Sinyor Fernando'nun emri âl- tandadır. — Ne garib şey! Emeviyede, an büyük kumandan halifedir. Bü- tün kumandanlar ona tâbidir. Bu- rada askerler bir papasın emri al- tında bulunuyor demek! . — Evet. İspanyada Sinyar Fer- nando ne derse, ne isterse o olur. En büyük kumandan odur. — Babanın ona ne yazdığını tah- min etmiyor musun?. Maryana önüne baktı: — Tahmin ediyorum. Hattâ mek- tubda neler yazıldığını da bili - yorum. — Baha söylemekte bir mah - zur var mı? Zıvıllı Arnavutlu Yaran: Ahmed Şükrü & İtalya, «Korsika, Tunus, B Savuar diye bağırırken, vutluğa vurdu. Meğer bülü gürültü, asıl hedefi gizlemek İ bir manevradan ibaretmiş, ri harekâta başlamazdan hâdiselerin silsilesi ehemmij sizdir: İtalya durup du: Arnavutluğa asker çıkarılmat müsaade edilmesini istemiş, navut Kralı ve meclisi bunu dedince, bir Tirana haberine ff Te yüz bin, İngiliz kaynaki dan verilen bir habere göre de tuz bin asker memleketin tilâzina teşebbüs etmiştir. İtalya kırk beş milyon nü büyük donanmıya, tayyare fil larına sahib olan ve milyon âsker çıkarabilen bir devleli Arnavutluk ise, bu memleket jansının neşrettiği beyannamedi| ki tarifo göre de efakir surette f| İâhlı, donanmasız ve bir tek ( yaresiz bir milyon nüfuslu» Bi millettir Fakat Çekoslovakya'di farklı olarak faik kuvvetler Ö” nönde boyun eğmemesi, Arnavtf luğa dünyanın sempatisini kı dırmıştir. 4 Acaba, Arnavutluk meselesi, talya ileabu zavallı küçük di arasında mevzif bir harbe münlf| sır mt kalacak? Arnavutluk £ selesi iki şekilde umumileşebilii 1— Bu, mihver devletleri t fından girişilen büyük bir taurff zun başlangıcı olabilir. Arnavtf| luktaki- muvaffakiyetleri üzerli Almanya ve İtalya, daha gef teşebbüslere girişerek karşı ta ”| rafı mukavemete tahrik edebil Şimdilik böyle bir emaze rünmüyor. Musolini'nin bu teyi büse girişirken Hitler'e malümt verdiği şüphesizdir. Almanya & birkaç sebeple İtalya'nın bu B reketini tasvib etmiş ve h bundan memnun kalmıştır. R ma - Berlin kombinezonunun & tün faydalarını şimdiye kadar matıya temin etmiştir. İtalya kümeti, kendi efkârı umumiye ”| sine katşı bu hizmetlere mukt birşey elde etmek ister. Gerçi Adriyatik ergeç Alı menfaatleririn — ve alökalarıri çerçevesi içine girecektir. Fal henüz ona sıra gelmemiştir. 2— Bu hâdise bir Avrupa bine, İngiltere ve Frans: İ ya'ya mukavemet etmiye kârb vermelerile de müncet - olab Filhakika eğer Arnavutluk uzüf zZaman mukavemet edebilse, b dan doğacak karışıklıkların ne labileceğini kestirmek — zorlaşir Fakat Arnavutların mukave etmek istememelerinden değli, £ radaki kuvvet nisbeti pek bü, olduğundan bu mukavemet uzuf müddet süremez. İngiltere, İti yan teşebbüsünün, AkdenizdeP| statükoyu geranti eden 16 nisi mukavelesine mugayir olduğufi bildirmekle beraber, Arnavutlü ile doğrudan doğruya alâkadar OF madığını söylemiştir. Fransa Ğ bu meselede muhteriz davranıy! Gerçi Yugoslavya'da efkârı u ” mumiyenin heyecan içinde buluff duğu haber verilmektedir. Ve YÜ nanistan'da da büyük telüş ve dişe vardır. “Fakat bu devletleki| (Devamı 6 1ncı sahifedi Bııgı'in Nöbetçi Eczahaneler Fatihde: Yedikulede (Teofilo Bülatla (Hayım Berk), ninde (Hamdi), Yenikapıda ( rım), Fatihde (Fuad), Şehzade ” başında: (Hamdi), Eyüpte: (ArtfP| Beşiktaşta: (Nail Halid), Sari * yerde: (Nuri), Üsküda me Kenan); (Bağlarbaşı), Kadikö yünde; Söğütlüçeşmede — (H Arat), Mühürdarda (Sadık Te rem), Yeldeğirmeninde (Yeşull Bakırköyde: (Merkez), KumkaPf da: Beyazıdda — (Süheyl Cet Eminönünde: Bahçekapıda (| Nocati), Divanyolunda: (Esadi Unkapanında (Harilaos) (rn L

Bu sayıdan diğer sayfalar: