9 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

9 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

44—- S0N TELGRAF — 9 NİSAN 198 Türlü İhtimaller Baş Gösteriyor oridor Meselesi Tazelenecek Versay Muahedesinden Kalan Son Pürüzlerden Biri... AlmanlarınTahammülü kalmamış undan sonra —Almanyanın B varacağı meselesi a - rupa matbuatını meşgul e- di> durmaktadır. Yeni gelen Avrupa gazetel rinde tetkik mahsulü olarak ya - zılmiş bazı yazılardan Avrupanın istikbaline ve Avrupada Alman- yanın oynayacağı yeni rollere da- ir yürütülen tahminleri gözden geçirmek, günün meselelerini ay- dınlatmağa yarıyacaktır: İngilte- re, Lehistana yardım için teminat verdi. Bundan sonra Lehistan ile Almanyanın arası artık büsbütün açılraış oluyor, Hitler bundan son- va hangi yolda gidecek? Karpat- 1 raltı Rusyası denilen yer a: Çuco-Slovakyanın malüm âkıbe- tinden sonra Lehlerle Macarlar a» ilerek Lehis - tanla Macaristan müşterek bir hu dud tesis etmiş oldular. Bunun i- leride Almanyaya karşı bir duvar olacağını söyliyenlerin dediğ çık- | madı. Çünkü Artık Slovakya Al- manyanın elindedir. Bu böyle o- — Hitlerin Kitabı Milyonlar Getiriyor | tabının Hitler'e ne kadar kâr temin et- ücadelem ismindeki tiğini tasavvur eder-.siz? M fat Fakat Hi sına göndermektedir. Hitler'in Münihde naryonal sosyalist partisini kurmak için iük arkadaşlarile toplandığı gazino — Karıcığım, ben gençliğinin son birikintilerini birden harcayıveren birisi oldum. Yaşlı olduğumu, yıpranmış olduğumu, hasta olabileceğimi hiç dü- günmedim. Bir atımlık barut gibi birden alev al- dim, birden söndüm. Şimdiki sızlanışlarım, rahat bıra m vücudümdeki gençlik güçlerin « den değil, sinirlerimdeki — bozgundan geliyor. Bu bozgun durdurulamazsa beni en kısa bir zaman içinde ölüme kadar götürebilir. Bunu çok iyi bilik yurum. Kendim de doktor — olduğum için başka bekimlerin demesini beklemeden bunu bilmeli. o- na göre kendimi kullanmalı idim. Fakat, yapama» &m Güney birden Fazıl'ın sözünü kesti; — Hâlâ da yapamıyorsun?, atılışlarım, sen: — Evet yapamıyorum. Bu sabahk! halim de buru anlatıyor. Fakat, ne yapayım, elimde değil. Hastalık. — Amma, işte, hastalığı yenmelisin... Dektor boynunu büke büke tesellisiz bir söy- lenişle: - Evet yenmeliyim. Belki “iyileşirim, gücüm, lunca — Lehistanla müşterek hududu Almanyaya kar- gı bir duvar olmaktı Bundan sonra Almanyanın hedefi Malümdur ki «Mücadelem» kitabı Almanyada her yeni ev- lenen çifte düğün hediyesi olarak verilmektedir. Mekteblerde mükâ- n talebeye de «Mücadelem» kitabı verilmektedir. Bütün kitab- haneler bu kitabla doludur. «Mücadelem» kitabı ayrıca yery bütün milletlerin dillerine çevrilmiştir. Almanyada «Mücadelem, ki- tabı sekiz buçuk marka satılmaktadır. Hitler bu kitab yüzünden 1936 da 18 milyon, 1937 de 24 milyon, 1938 de 30 milyon frank kazanmıştır. ler bu telif haklarını almamakta ve bu paraları parti kasa- | Miralay Bek neyets bır anında karşısındaktlerle görüşürken Slovak toprağının şimal veya ce- nubuna doğru ilerlemek olacak- tir. Bu takdirde Lehistanla Al - halledilecek meseleler yenlden tazelenecektir. Versay sinden kalmış o- lan son bir İz vardır. Bu da orta- dan kalkınca Almanya artık 919 ; Müuahedesini tamamile ortadan kal ktıir. — Yirmi zarfında ne büyük değişiklik. Şarkı Prusyanın Almanya ile arasında Lehistana verilmiş clan bir yol; köridor, dehliz bugünkü Almanyanın gitgide tahammlü e- demediği bir diken gibi durmak- tadır. Memel de Artık Almanya« nın olduktan sonra - Litvanyanın deniz yolu kalmamıştır. Koridor- dan geçecek bir Alman Litvanyanın merkezine kadar gi- rebilecektir. O zaman da etrafının çepeçevre kuşatılmış olduğunu görecektir. Lehistanda 1,000,000 Alman var- dır. Bunların üçte biri Yukarı Si- lezyadadır. Hududun yakininde Bu- böyle olunca orada yeniden bir Südet meselesi çikarmak Al- manlar için zor değildir. Geçen se- ne Çekoslovakyadaki Almanlar nasıl tahrik edilmiş ise bu sene de Lehistandaki bir milyon Alma- ni öylece tahtik edilebilecek Diğer taraftan Galiçya ile Vol- hinyada bir kaç mil, Mazi gözönüne getirilir- se umumi harbin son senesine ka- dar Poznani ile 3ilezyanın Prus- yava tâbi oldukları hatırlanır. liçya da Avuşturya imparator günün y . Eski “Avusturya itmparatorluğunun parçâlarını top- lıyarak kendine maletmek istiyen bugünkü — Almı Macazistanın n çıkmıştır. manyan! 'asında ahi sene üzündeki vardır. YOSMA, —mamamann S0 25 Çazaaaaamaan YN ETEM İZZET BENİCE gea Dedi, İçli, titrek, agulu bir sesle sözlerini sür- dürdü: -- Karıcığım, sana doymak, seninle uzun ta- man yaşamak, seni iyice İçime sindirmek için çok yaşamalıyım. Bunu istiyorum. Taldat bu isteğimi çok görmemelidir. Güney, çok şen, çok tatlı — Ondan hiç korkma.. Dedi, ilâve etti: — Benimle beraber de, benden sonra da yaşı- yacaksın!. Doktor kartı gözleri içine baktı, baktı: - O ne demek? Geçen gün de en böyle söy - ledin. Senden senra yaşamanın manası ne öluyör? Diye sordu. Güney yine gülüyordu. Hem de a artık bir gülüşle, Fıkır fıkır, katıla katıla. — Belki sen benden çök 'yaşarsın kocacığım. ordusu | Lehistan | on Ukraynalı | | | koran tarafından yapılmış ve (beyaz | nan âöı | ten, her akşam sıkı sıkı kapanır, LONDRA KULESİNİN KAPILARI L gadranın meşbur kulesinin ka- piları, eski bir am'aneye riaya- Ba | kapılar kapanırken yapılan merasimi bilenler pek xadır. Londra külesinin etrafı yüksek bir kurla çevrilaidiştir. Kule Giyom lö Kon- kule) Bsmi verilmiştir. Küle evvelâ adliye dairesi, sanra h: pishane aldu. Halihazırda bahriye mü- zesidir. İngiltere hanedanının taçları. kiymetli mücevherleri bu kuüle de hifzelanur, Akşam sant altı oldu mu, başgar. diyan kırmızı çuha ürerine sırıma İş- lemeli bir elbise giyer, başına tüylü bir şapka koyar, eline kocaman bir fe- nor alır. Bir mülârim kumandasında bulu - nelerle kapıya doğru yürür, Bülün nöbetçiler kendisini selâmlar Bivliler de dururlar, şapkalarını çı » karırlar. Kulenin önüne zelinçe nöbetoi sorar: —Duri, Kimdir et. — Anahtarlar!. —Kimin azahlarlarıt. — Kral Jorjun anahtarları... Z— Getiniz öyle isem. Küçük grup yoluna devam eder. Ku- leye girer, Mücevherlerin bulunduğu | odanın önüne gelince şapkasını çıka- rır, ve yüksek bir sesle şu sözü söy- ler: — Allah Kral jorfü himaya ve mu- bafara elsinl, Hazır bulunan bütün gardiyanlar kı- hıçlarını çekerler, selâmlarlar, baş - gardiyan kulenin kapısını kilitler; kü- gük grup, analıtarları kule muhbafızına teslim etmek için geri döner. Meraslın de biter, DELİLERİN ZEKASI İngilterenin en meşhur akıl ve si- nir — hastalıkları — mütehassıslarıhdan Evan Hugfer, delilerden bahsolanur- ken bunların bazam pek büyük bir di- rayet ve zekâ gösterdiklerini töylemiş ve bu sözünü İsbat için İki vak'a am latmış. Doktorun fikrine göre, deliler ken- dilerini arslam sanırlar ve arslın gibi kükrerler. Akıl haslanesi müdürü, dellain bi- rinin bu âdetini terkektirmek iyla bir tülek almış, namlısını üzerine çuvir- müş, aleş edecek gibi bir vaziyet al mış., Deli kükremiye birdenbire mihayel yermiş, havlamıya başlamış, ve Upkt bir küpek gİbi yavaş yavaş müdürun yanma gelerek başını dizlerine süt » müş, ayaklarını yalamış. Bir başka deli, hastahane bahçıva- DNİN yanınş gilmiş, kendisine yar - dim ediyormuş. Bir cün müdür, delinin küçük — bir ©İ arabasını tersine çevirerek dolaş- fığını görünce hayredle bakmıya buş- kamiş. Deli: — Hayret etmeyiniz, demiş. İçeri. sini doldurmak mecburiyetinde kal - mamak için tersine çevirdim... NAPOLYON İYİ BİR —— NİŞANCI DEGİLDİ —H Napalyon Bonapart, nadiren ava çı kardı ve her ava çıkışında mallaka | bir kaza yapardı. Bir gün, uşaklarından birini kal - | çasından, bir başka gün de Mareşal Matena'yı gözünün üstünden yara tad Cenubi Lehistan ise «Büyük Uk- ray n yolu değildir. Ukray- na demek de Almanyanın iktısa- | di müşkülâttan kurtulmak için a- radı membalarının bulunduğu geniş yerlerdir. tabil servet zılısı yok. Bugün, bir saniye sonra bile ne olaca- ee RE A isanın ilk günlerinden bi - N riydi. Tlk bir hava, fıliz ye- #ili gözlü ağaçlar ve.. hâ - kileşen toprak rengi onu gezmiye rda dolaşmıya heveslendir - Düşündü, nereye gitse eğ- lenemiyecekti. İçinde ne sevgi, ne eğlenmek hevesi ve ne de ağla « mak istiyordu. Fakat unutarak istediği birçok şeylerin toplandığı bir tek hatı- ra vardı. Eğlenmemek, can sıkın- tısı onun için mesele değildi. An- cek bahar onu gezmek, eğlenmek ve neş'elenmek hevesine sevkedi- yordu. Hele ağaçlar tomurcuklarını yeşile yaklaşm leri ne kadar güzeldi. Hem bu güzellikler bir de hususi mana « lar taşıyorlardı. Orhan, igünü kırda geçirmiye karar verdi. Ağır ağır Mecidiye köyünün yolunu tuttu. Şişliyi geçerken y rüzgârla yıkandı, ciğerleri koku- la bahar havasile doldu. Mecidiye köyüne gelince kır kahvelerinden birine girdi. Bah - çe henüz hazırlanmamış; sandal m çalışan renk « yalar, masalar depodan çıkıp yer- lerini almamışlardı. Orhan san- dalya, masa aramadı. Yeni yeşere meğe başlıyan toprağa oturdu. Üsküdar önlerine, Şişli gölge- lerle ada sahillerine kadar uza - nan küçük, köpüklü dalgalar ne- - | ler söylemiyordu. kif. Düşündü, deniz güzeldi, güneş kırlara yakın, rüzgür ılıktı. Uzun mak, bu güzel. kana kana içmek istiyordu. at, isteği iradesine hâkim de- ğil ki Yeşile yakın renk, küçük kö - pükler ve sıcak güneş onu o â - lemden talıp tâ uzaklara üç dört Vyal evvele gütürdüler, fen, teknik, şim | 4 | Niçindi?, Hangi kuvvetler onu gerilere Şti Uzakları düşündü, <aşki» diye inandığı hislerin tekrar kendi - sini çember içine almasından kor- kuyordu. Sevmek ömrünü tüket- mişti. Şimdi; sevgiden korkuyor, evginin tatlı bir ıztırab vecen buh- ranımı yaşamak istemiyordu. Fakat yıllar evvel yine o genç yeşillik, hâki renkli toprak ve kü- çük köpüklü dalgalar onu sevgi- nin esiri etmişti. Kadın bu güzel- likler içinde ilâhi gibi kudsileş- mişti. Bunlar, daha doğrusu ge - çen yılları tekt teker, günleri saat- lere ayırarak gözlerinin önünde sıraladı. Ve. Bir yaz günü idi. Deniz, kır, her | şey, herşey güzeldi. zü ilik bir | % | | | n, fakat, ne olduğunu bilmediğimiz şey, bi lenenlere karşı hâlâ en basit bir düğümü bile çözülmemiş bir sır kaynağıdır. fizik hiçbi tersine bizi yaratanın en küçük bir gezini bile or- taya koyamamışlardır rın hepsi birer buluş ve söyleniş olmaktan bir a- dım ileriye geçmiş şeyler değildir.En büyük bil - ginler bu yolda ne vakit. O güzellikler içinde Orhan, Me- Hhasını onun kabul ettiği isimle papatyasını buldu. Onu koparmak okşamak cesaretini gösteremedi ve yalniz hayalini kalbine nak - şetti. Onlar uzun yıllar Kerem ile Aslı gibi yaşadılar, aşk Orhanı hayatın her çeşit çemberinden bir kaç defa geçmiye mecbür etti. Bir gün..© Çok büyük bir gün, yıllar- dan sonra onların kavrulan du- dakları birbirini buldu. Fakat, ne tuhaf değil mi ki bu kavuşma e- bedi bir ayrılığın kapısı oldu , Düşünmek Orhanı harap edi - yordu. Kalktı, yine ayni yollar- dan ve ayni ahestelikle geri dön- | dü. Kendisini, daha açığa muhay- yelesini kaybetmek istiyordu. Rakı şişelerini süslediği came- kâma Önünde biraz durdu, tahta kapıyı hafif bir tekme.ile , açtı Sigara dumanının bulutlandırdı- ği dükkâna girdi. Burası bir mey- hane idi. llk defa içmiyecekti. Fakat ka- rarı ölesiye içmek, hüviyetini ta- mamile kaybex maktı. Hattâ bir ara rakının ken- Lâboratuar, şey bütün ileriliğinin Söylenenlerin, bulunanla- gine sarhoş ol- l Bimı, neler olabileceğini bilmeyiz. Bütün hesablar birden altüst oluverir. Çok yaşamak istiyen bir a- dam için o anda ölmek, sakat kalmak, hasta olmak mümkündür. Mademki bizi yapan biz değiliz; ©- nun için de hiçbir şeye güvenmemeliyiz. Her gün için her şeyi bekliyebiliriz. İster ge- lecek iyilik, ister kötülük olsun! Doktor: — Söylediğin doğru. Diyerek devam etti - Çök iyi buldun: Tabiat kanunları betli ol- maz, Bizi yapan biz değiliz. Bugün bu saniyede öleceği beklenen bir hasta birden hayat bulur, ya- şar, hem de çok yaşar, Ölümü hiç umulmıyan, çe- , kuvvetli, gür, yüzünden kan damlıyan birisi de yine bugünün bu saniyesinde ölüverir. Tabiat, — Bulduk. Demişlerse en derin bir bulamamazlığın içine düşmüşler ve o kaybın içinde yok olup gitmişler- dir. Onun için hâlâ hiçbir şeyi bilmiyoruz, bile - miyeceğiz. Şimdiye kadar bulunan herşey tablatin yapma gücüne aid buluşlar değil, yapılmış şeyleri bulup ortaya çıkarma buluşlarıdır. Onun da niçin ve nasıl yapıldıkları yine o sır kaynağı içinde saklı. Ve Fazıl bir saniye bile sürmiyen bir susmak- tan sonra yine sözüne devam etti: — Elimizde insan yapısı diye bir şey var ve ben hekimim. Hem de söylediklerine göre iyi bir bekim. Fakat. inan ki yüz yıllardır bütün dünya bu insan yapısı üzerinde daha bir sürü ne olduüklarını * anlıvamamıklardır. Ruh | büsbütün zehirlenmesii temenni ederek içti. İradi ni kaybetmiş, yalnız bir tek onda hâkimdi: Aşk!. Hem de sıl?. Adeta bir komedi... O günün gecesi çoktan gi gün ağarmıştı. Onu © yolun Üi rinde ölü buldular. Bilmem # den. Seviyordu. Sevtlebilir ve Mf | ud olabilirdi sanırım. Neticenin buna varacağıni tahmin etmemişlerdi. Ben de kea Yalnız bir tek şey biltyorum. viyor ve seviliyordu. Öldü. FaBu tTuhları her zaman meş'ud: Buf çok iyi biliyorum. Dedikodular Aile Yuvalarım Bozuyor ondrada bir tayyare ça' l mahkemeye müracaat rek karısından ayrılmak İf | talâk davası açmıştır. Çavuş di yor ki: li — Yakında muharebe ol: k diye karı koca çok sinirleniy Bu yüzden de aramızda geçi Tik başladı. Artık birbirimize tâ hammül edemiyoruz. Tahkikattan sonra çavuşun h olduğu anlaşılmış, mahkeme Üİ | lâk kararı vermiştir. Hâkim çavuşa demiştir ki: — Artık başka kadınla evlrll'l' teyiniz. Yine bu yüzden geçise| sizlik başlarsa, bu seler davansfij | dinlemeyiz. RADYO; Ankara Radyosu BUUÜN 11,15 Müzik (Paszar çayı - Pi). 18,15$ Koenuşma (Cocuk saati). 1845 Müzik (Şen oda müziği - tahim Özgür ve Ateş Böcekleri). 19,15 Türk müriği (Fasıl heyeli). ) — Çalanları Makkı Derman, Eşref vi Hasan Gür, Basri Üfler, Hamdi TW" kar. Okuyan: Celâl Tokses, 20 Ajans ve meteorolaji haberlerk 5 Türk müziği. Çalanlar: Vecihe Reşat Erer, Ruttf Kam, Cevdet Kozan. Okuyanları Mustafa Çağlar, Bafli?| Tukay. — Muhayyer peşrevi, 2— Hacı Arif Beyin - Muhayyer şaf” kı - Humarı yek. 3— Hacı Arif Beyin - garkı - İltimas etmeğe. 4— Muhayyer şarkı « Efem şimif Muhay yf | eller sözüne, B— Ruşen Kam - Kemençe takstıtk 6— Türkü - Bahçe duvarını aşdır T— Muhayyer saz semabi. S— Nasibin - Mehmet - Hicaakif şarki - Görmezsem eğer. #— Lavlacı Ovrik - Hicaxkür şarki” gece 18 Halk türküsü - Karşıda kaff yonca, 21 Memleket kaal ayarı 21 Neşli pllktar - R. 2110 Müzik (Riyaseti Cumhur baf” desu - Şel: İhsan Künçer), 22 Anadolu ajansı (Spor servisi), 2218 Müzik (Cazband - Pt ZEAS - 23 Bön ajana Baberleri V? yarınkl program. YARIN 1285 Türk müzlği - PL 13 Memlekel saat ayarı, afans V€ meteoroloji haberleri. 1318 - 14 Müzik (Eğlenceli plâktarh 1357 Hieri 1355 Rumi Sefer Mart 19 27 ————— 1939, Ay 4, Gün 99, Kasım 159 9 Nisan PAZAR ——— Vakitler | Vasati *A da.

Bu sayıdan diğer sayfalar: