25 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

25 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B hsan Böyle Yazan: Osman Cemal KAYGILI gün, Çarşı kapısında oradaki gayet kalabalık Va lüfen ben de oradan geçi - "düm. Bir de ne göreyim? Çar- 4 #apan sokağın içi mahşeral- bi Köşe başını kaplıyan birkaç "Ye sordum: hk* Ne var, ne oluyor, bu kalaba- Niüdir? Hemen birkaç ağız birden bana 1 &yrı cevap yetiştirdiler: — Herifin biri birdenbire yere lanı nalları diki. Ö mış, galiba nalları di — Çoktan dikmiş bile be! — Bazıları sar'ası tutmuş di- a 'âr amma, şimdi ben dikiz et- b Ş pek sar'aya benzemiyordu. w; Ne sar'ası canım. herifcioğlu tan kıkırdamış bile! Sağdan, soldan, Önden, arka - aa traklılar arttıkça, oradal “m';hahk da gittikçe artıyor ve y her kafadan bir ses çıkıyor- , Pir aralık, orta yaşlı bir kadı- ı bir talâş içinde çırpınarak Vay yoluna doğru koştuğu ve Tz y n * ıra yine ayn! telâşla W önüp kalabalığı yararak h * Yahut henüz ölmek üzere o- ih yanma Si "_k.:ı.n. belki ölenin, yahat öl- ’:: Üzere olanın ya karısı, yahut kini akrabasıydı. Karşılıklı dük- | iların önterine birikmiş olan | irciler, asıl kalabalığa pek so- Thadan ve hiç durmadan hep | Gyileseleden bahsediyor ve bu a- hk.h '& hakkında, im ona, bir M nüktedanlıklar dt yapıyı n © Mesel, bunlardan biri bir a- | * #Öyle bir şey yumurtladı: — Mübarek adam, ölecek za - AU tam bu saatte, bizim akzus- Tamanında bulmuş sanki? Ne 'du, biraz daha iksa idi dükkânların kapanma saatin- Jere yuvarlansa idi! başkası şöyle söylendi: ti zim ehaliye de vakit geçi- ç K eğlence lâzım! Şuraya bak | .hw kalabalığa bak, sanki orada ABöz oynıyor. O Ollarında iki büyük sepetle, ;:":'Vıı bir şey götürmekte olan Yaşlı bir adam bağırıyor: Haydi, yöl verelim, yol ve - ölim dölga geçmiyelim, yol ve- Ki ! Ölene rahmet, kalana seli- Gi Yol verelim! İ *nin, yahut da henüz ölmek | ı'%*- Can çekişmekte olanın bu- | ı.b_ı“ğu yerin otrafı şimdi, ka- Gn n a hale getmişti ki ora- #ib; Fösmenin imkânı kalmamış ş%l'dl Hani ya, bu vaziyette, Allap ” ölmiyeceği varsa da ölür. Saryin, Söstermesin, herhangi bir Ve GN bazarın bü kadar İşlek t bir yerinde, insana hafif- &e bir fenalık, bir hühran gelir üdisi, böylece yol kenarına çCak, uzanaack, yahut mu - n 'av.lıı" Yuvarlanacak olursa vay Ba allinin haline vay! Tiy; r_:b:-ı'yettmııe kazaya uğ - Tah | kava, Tahat nefes, fe- mı lâzımdar. Halbuki yol- e GAŞ Einlık geçiren bir in- Tasan güA İrili, ufaklı bu kadar Ti de ( HüŞüyor ve bunların hiç bi- n pt bir yardım etmeden salt n ; ü Bu hülini seyretmek için et öles kul, bu | #tlim mitralyözlerinin kurşunu... İSTANBULSOKAKLARI akın Caddede Düşüp Bazan Nerelere Sürükle Can Vermeyin! Sokak Ortasında Ölenlere Öyle Hor Bakıyorlar Yerde Ölmemeğe Dua Ediyor Ü Meselâ Alemdar caddesinde birisi düşüp bayılsa, halk, yardım için değil, sadece seyretmek için böyle toplanır rirse düşünün siz artık o biçare- nin halini! Neden sonra anlaşıldı ki bu, bir Filistin Ihtilâlini ldarç Edenler | Bir Fransız Gazetesinin Fevzi Kavaklı İçin Anl geçenlerde | n İraktan q ölülmter'| ihtilâlinin- | nadolu Fevz ajanı Kavaki du. Bir Fransız gazetesi F vaklı hakkında şunları yazıyor deki adamları gö - rüyor musunuz?. — Evet, kim bunlar?. — Fevzi Kavaklı'nın adamları. — Şu mitralyöz kurşunlarını gördünüz mü? Gördün — Bunlar da Fev Kavaklı'nın — Hele şu bedevilere bakınız. Ne güzel talim ediyorl. —Asker mi bunlar?. — Hayır! Fevzi Kavaklı'nın ma- iye — Bu geceki baskını yapan kim biliyor musunuz?. — Şüphesiz Fevzi Kavaklı... Suriyede, Filistin de bir araya gelen iki kişinin konuştuğu hep bu, Fevzi Kavaklı, Arabların (Fuh- rer - Rehber) idir. iyetinde son sistem silâhlarla müsellâh 4,000 kişi vardır. Filistin çöllerini hara- | ca kesmiştir. Geceleri - şehirleri, kasabaları basar. Nereden geldiği, nereye gitiği bir türlü anlaşıla- kalb, yahut nezf neticesi ve bir- kaç dakikalık bir ihtizar sonunda gelen bir ölümmüş! İyi amma, ya (Devamı 7 inci sayfada) attıkları Şeyler az, d Kavaklı'nın maksadı Fevz! Kavaklı orta boylu, şişmancadır. Bazuları çok kuv - vetlidir. Beyaz bir bornuza börü- başına ipek bir gocukluğunu Su- riyede geç Sonra İstanbula harbiyeye girdi, piyade mü- imi oldu. Umumi harbde eski smanlı ordusunda hizmet etti. Yüzbaşı oldu. Mütarekeden sonra Suriyeye 5—SsON TELGRAF YXİSAN 1939 Yıldız. Olmak Sevdasına Kapılanlar livud'da, birçok lokantalar ardır, otomobille gezenler bunların önünde dururlar, Yiyecekleri, içecekleri şeyleri 1s- marlarlar. Genç ve güzel bir kız, tepsiyi getirir, dizlerinin üzerine birakır, * İşte Mary Yones. bu lokantala- rın birinde hizmet ediyordu. Sarı- şın, bebek gibi güzel bir kızdı. Bir gün İlokantanın — önünde lüks gık, delikanlı oturu- yordu. Mary yıldırımla vurulmu- | şa döndü. Ömründe bu kadar gü- len sonra delikanlı u. Artık buluşu - h. Delikanlı a- hüden' bile İYİ ADAMDAN KİM KORKAR? ü — Tanıdın mı beni?. gitti. İhtilâlcilerin Cebeli Dürüzde Fransızlartı esir düştü. Divanı harb dan idi idam hükmü y den birkaç saat evvel kaçtı. Kral Faysal'a iltica eti da bir vazife aldı. Filistin isyanı başlayınca Bağ- daddan ayrıldı. Asileri başına top- ladı, mücadeleye başladı. Fevzi Kavaklı'nın istediği ne?, Filistin Arablarının davasını mı müdafaa ediyor, yoksa yeni bir unun temelle- mak?, Bu malüm değil.. Şimdilik malüm olan şu: Kral, emir, efendi, müf' hoca, hulâsa bütün Arab dünya - sının, kendisini bir halâskâr telâk- ki etmeleri... u Ansıkı bir çemberle çevi- Fevzi Kavaklı bazan Arab kıyafetile, bazan da Avrupalı kıyafetil » dolaşır | başına geçti. | —Hayır!... — Ben, İskender denilen ku - mandanım... — Ben de, Diyojen denilen fi- lozofum. iden kozkmuyor. mi- İrak ordusun- | hik gelmeziyi adamdan - kimse | korkmadığı gibi ben de senden korkmiyor İŞTE NÜMUNESİ: Meyhaneye gelen bir müşteri; — Barba! Rakın iyi mi — İyi demek te söz mü?, — Sözüne inanayım mı?... Meyhaneci, köşede müşterilerden birir — İşte nümünet... KARI KOCA ARASINDA: işaretle: Bay. — İkimiz de cennetlik kul- larız!., Bayan. — Neden biliyorsun?... Bay. — Ben, senin diline, ge- nin de benim suratıma sabrımız- dan... İ KARIN AĞRISI: Mualliry. — Üçünüze yirmi el ma, otuz armud, kırk beş erik, altmış kestane verilmiş olsa her birinize ne düşer?... 'Talebe. — Karın ağrısı!... TARİH İMTİHANINDA: Mümeyyiz. — Tufanda sular, en yüksek dağları bile aştı. Acaba insanlar ne oldular?.. Talebe. — Ne olacaklar? Islan- ir otomobil durdu. Volanda Diyojene rastgelir, ve sorar: yatıp sızan | niyorlar? Hele Eğlence Evlerine Düşerlerse Husu- si Hafiyeler Bunla- rın Amerikadan kaç- malarına Bir Türlü Meydan Vermezler Mary delikanlının teklifini ka- buletti. Delikanlı ile beraber Ma- dam Şarlmen'in evine gitti. Bu ka- dını sinema şirketlerine artist ve figüran veren bir simsar sanıyor- du. Madam Şarlmen, güzel kızı tak- dirle karşıladı. büyük bir yıldız olacağını temin etti .Fakat, evve- | lâ bir apartıman tutmak, kıyafe- | mek lâzım geldiğini | Genç kız, bunları y olmadığı cevabın: ve - | GENÇLİK, KISKA rince — Beis yok! dedi, ben ödünç ve iade edersin Mary, Holivudun büyük apar - ndan birinin dairesine şti. Kat kat elbiseler aldı. k bir fotoğraf inüne — oturttular, if pozlarda fotoğrafını al - dılar. Mary Madam Şarlmen'in e (Fransızca konuşur gü- (Devamı 7 inci sayfada) | NÇLIK ' MAZERET SAYILAMAZ k dekender — bir gn Paris Barlarında Çıplak Dans Eden Kızlar içinde îffetîni, ismetini, Faziletini Muhafaza Edenler Çoktur Bakkallık Yapan Bir Kraliçe ir Bükreş gazetesi şöyle fan- B tezi bit hikâye anlatıyor: | &. Demek Madam, — başka birşey istemiyorsunuz?. Fakat şu İpeynirden, tecrübe için biraz al- |manızı tavsiye ederim. Bu sabah geldi. Çok memnun kalacaksınız.... Mağaza müdiresinin büyük bir nezaketle söylediği bu sözlere kar- — Hayır! İstemem!. | — Demek kabil mi?, Müşteri ma- dam, bir kilo da peynir alır, gi- der. Bükreşin bu asri bakkal dük - kânı büyük bir rağbet görmüş. Hakikaten satılan şeyler nefiz, taze ve o nisbette ucüz. Dükkâna gelenler, yalnız öte - beri almak için değil, sahibini, sa- bik Kraliçeyi görmek — merakile geliyorlar. 1935 senesi temmuzunda Yunan Kraâlı Jorj'dan Kraliçe E- lizabet Romanyadaki malikânesinı letmeğe başlamıştı. Mutavassıt- lar yüzünden zarar ettiğini görün- ce Bükreşte bir bakkal dükkânı | açmağa, çiftliklerinin mahsul nü doğrudan doğruya ve ucuz bir fiatla halka satmağa karar verdi. Sabık Kraliçenin (Asri bakkal dükkânı) büyük bir rağbet gör- müştür. Halk, içeri girebilmek i- | çin saatlerce kapının önünde bek- lemek mecburiyetinde kalıyor - muş. Paris kabare lerinden bir sahne risin barlarında, kabarele- | bi oynak ve hafifmeşrep değiller- Tünde çıplak danz eden gü- | dir. İçlerinde Hfetini, ismetini, fa- zel kızlar, zannolunduğu gi- (Devamı 7 inci sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: