17 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

17 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika Numarası : 114 Yazanı Rahmi YAĞIZ Türk Takaları Rus Filosunun 0 Anda Gecenin Sessizliği İçinde Uzaklara Kadar İşaretine İtaat Etmemişti Yayılan Korkunç Bir Taraka Ufku Sardı < — Ne var! . — — Ha sancağımıza bak. Uzakta OŞklar var... Moskot gemtleri o- — Tufan reis sert bakışlarını ak - n İoşluğuna daldırdı, işaret edi-| iı tarafa baktı. Uzakta beliren OWt yaklaştığı farkedilen ışıkları mırıkdandı: — Rus gemileri olacak.. Ne ya- Balum... Çatışacağız!. » Sonra bütün haykırışile emir - Birişti: — Yağ takaları kıyıya dümen tsunlar... Ha bizim uşaklar en- | İlıe açılacağız... Topları, torpido larını, mitralyözleri güver- | alın... 'Rus donanmesile | şıyoruz. | Gemilerde büyük bir çabukluk | terdi. Birkaç dakikada bü- | emirler yerine getirildi. Filo- — Bök harbe hazır bir duruma geç- | kendi üzerine gelen fenerlere | Abay Çakolof'un emrindeki filo- | 'luy. karşı yürüdü. Nisbetsiz bir deniz harbinin b.ış- hm tayılan dakikalar yildırimi 'atile birbiri ardına aktılar. l Bir asır kadar süren yarım sa- — Mlik zaman geçince iyider iyiye | lana çıkan ve bacalarından tiyah duman sütunları - savuran destroyerlerinin korkunç top- tehdldkâr namlılarını kü - fük filotillâya çevirerek nişan al- ::ıı. ateş tanzimine hazırlandı- , Tüfan reis gocüğunu giymiğ, takası (Hüdaverdi) nin dü- 'benın. geçmiş, harbi idareye ha- =nıqu Rus — destroyerinin 'a cundasında bir işaret gö - y Süktü: SN Üç düşman harb gemisinin ta- hıııı Çevrilen projektörleri loş- silmiş, gölgeli suları birer ay- ©M kadar parlak bir satha çevir - k — Yine ptojektörlerin ışığı kade- — füeli borda hattında bulunan dest- Töyerlerin güvertelerini da ay- tinlatıyor, topların Tufan kaptan | — Müfrezesine dirise edilen namlı - | ları birer ölüm ejderi halinde iyi- — €e farkediliyordu. Tufan reis, bir işaretle 9 taka- — lik müfrezesini üçerli üç grupa — Gyarmıştı.-Grupların arasında bir — kaçar yüz metrelik mesafe vardı. /— Fakat gerek bu mesafe, gerek ta- kaların kabiliyet ve ehemmiyeti Bunları düşman elinden küartar - “Tağa kâfi gelecek radde ve dere- tede değillerdi. — Dümen başında ve kumanda — Vaziyetinde bir heykel tavrı taş- ZORBALAR SALTANATI No, 162 Yeniçoriler, çok telefat ve mec- fTuh yermişlerdi. Bütün yeniçeri - kışlaları, evleri ve hanları yara- — hlarla dolu idi. Yaralılar, padişah ile anlaşan — Yeniçerifağalarını takbih eyleyip — Yattıkları yerlerden feryad edi - Yorlardı: — | — Bu anlaşma ve bu acaz, oca « #ımızın felâketidir... Canımızı fe- da eden bizler feryad ve figan — der dürürken ne hakla yeniçeri “ağaları bu işe tevessül eyl. ylemiş - l llı.llui düşen yeniçerilerin ço- ıwıklınvııknbılınd.ıw | cak tedbiri düşünmeğe, bulmağa | ğaları dinsizdirler.. Padişahtan pa- yan cesur Türk kaptanı işin şaka- ya gelir tarafı kalmadığını pekâlâ kestirmişti. Fakat ne kaçmanın, ne savuşmanın imkânı vardı, ne de yüzyüze vuruşmanın... Kendi takasında baş güverle - deki mini mini top, bu her biri çe- ik zırhlarla kaplı harb gemile - rine isabet etse dahi hiç, amma biç bir tesir yapacak hulde de - Meseleyi halletmek için kurnaz davranmak, ufacık bir hile ile işi savuşturmaktan başka çare kal- miyordu. Bu hile ne olabilirdi?. Hangi tedbire, hangi denizci kurnazlı « ğina başvurmak doğru olurdu.. 'Tufan kaptan bir taraftan bir- birlerinden ayrılan gruplarını göz- den -geçiriyor, bir taraftan — Rus gemilerinin korkunç topları ile tehdid edilerek Onadirin prova cundasında toka edilen: — Staper ediniz! İşaretini yokluyor, bir taraftan da şu kısacık ve tehlikeli zaman parçasında kendilerini kurtara - uğraşıyordu. Türk takalarının İşarete İtaat Tiyatrocular, Halkı | etmediklerini gören Rus filotillâ- sının kumandan gemisi Onadir hazır bulunan ilk topunu birbi- rinden uzaklaşmağa çalışan taka- lara doğru ateşledi. Gecenin ses- sizliğini, Karadenizin projektör- lerle nurlanan simsiyab sularını inleten derin ve uğultulu akisler- le uzaklara kadar yayılan kör - kunç bir tarraka ufku sarstı. En- Kinin uçsuzluğunda kayboldu. Çıkan mermi ölüm ıslıkları ça- larak Tufan velsin bulunduğu üç takalık kısmın üzerinden uçmuş, uzaklarda, yağ yüklü takaların i- lerisinde denize düşmüştü. Yüklü takalarda heyecan ve telâş baş - göstermişti. Tayfalar öteye beri- ye koşuşuyor, sahile doğru yol alan 10 parça gemi çilyavrusu gi- bi suyun üstünde dağılmağa baş- hiyordu. Buna mukabi! Tufan Reisin müf- rezesinde, bir numaralı halk fi- Tosunun 9 gemilik zayıf, fakat a- car ve yılmaz parçasında göreni hayrete düşürecek, değme mu - | | hariblere parmak ısırtacak bir soğukkanlılık hâkim bulunuyor- du. (Devamı var) Aldatıyorlar mı? (5 inci sayfadan devam) reddüdsüz ve yana yakıla cevab verdi: — Cidden içinden çıkılmaz bir vaziyettedir. Varyetesiz olmuyor.. Nasıl bir adam şöyle bir lokanle- ya gitince çeşid çeşid — yemekler görmek isterse, tiyatro da böy dir; halk burada her şeyi görmek, dinlemek, zevk almak. eğlenmek.. Biz s&hmnemizi halkın isteğine gö- Te idare etmek mecburiytindeyiz.. «Yalnız temsil var.. - Başka şey yok.» diyemeyiz. Halkın erken ge- lemiyeceği için erken başlamak da, kabil değildir. Bakınız... Şimdi sa- at sekiz.. Henüz akşam — okuyor. Bu zaman bizim seyircilerin ki - misi henüz sofra başında, kimisi de bakkalda, kasab, balıkçıda, ma - navda evine nevale tedarikile meş-. gul,. Tiyatroya 9 dan evvel na - sıl gelirler. Dokuzda varyetoye, | dokuz buçuk, ona çeyrek kala biz temsile başlarsak, bu temsilden, bu oyundan seyirci he anlar biz ne| anlarız ben de bilmem. Yazan: M. Samı KARAYEL 78f taraf şu süretle feryad edi- | yorlardı. — Parişahla uyuşan yeniçeri a- ra almışlardır. Kocalarımız, ağa- beylerimiz din ve ocak uğrunda cazt vermişlerdir. Yeniçri zabit ve ağalarını istemezük... Padişah bi- ze lüzim değil... Bir gür evvel yeniçeri ağalarile taahhüd senedi imzalıyarak orta- lığı sükünete irca eden Sultan Mahmud, bir gün sonra ikinci bir belâ ile karşılaşmak üzere bulu - nuyondu. Yeniçeri yaralılarının - karıları Bu yüzden san'atkârlar vazife- lerini yapamıyor, kendilerini güs- teremiyorlar.. Biltabi halk da gör-| düğünü — beğenmiyor, bir takım saçmalar seyrede ede tiyatrodan soğuyor, gitgide uzaklaşıyor. Bu yüzden, zaman zaman birçok san- Rikârlar, bu işle geçinen çoluk ço- cuk gahibi kimseler sahneyi terk | etmek mecburiyetinde kalıyarlar. Şimdiye kadar sahne bu sebeble birçok değerli elemanlarını kay - betmiştir. Bir yandan san'atı kör- letiyoruz, diğer taraftan da vazife- mizi tam yapamamak gibi elim bir mecburiyet içinde istemiyerek ve viçdanımız sızlıyarak halka bek- kediğini verememek ve bir nevi aldatmak, iğfal etmek mevklinde ve ıztırarında bulunuyoruz. Tiyat-, ro, birçok teferrüatı olmak itiba- file tutula - Mmüaz. Hiç olmazsa saat yirmi dürde, kadar müssade olunmalıdır ki ne halk, ne san'at, ne de bizler mu- tazarrır olalım. sinema ile bir ve çocukları, maktullerinin ailele- Tİ vo akrabaları İstanbulu tekrar fitneye sevketmiye — çalışıyorlar ve taraf, taraf bağrışıyorlurdı. Bu gürültü ve feryadlar per - şembe günü seher vaktinde te - sirini gösterdi. Binlerce .yeniçeri yaralısı aile- lerinin feryadları çok geçmeden yirmi dört saat evvel küllenmiş aolan kıvılcımı ortalığa sıçratmağa vesile oldu. Şöyle ki: Seher vakti sabık kaptanı der- ya Alipaşa tasllükatından — olup eşkiya arasında Kandıralı Meh - med diye maruf olan bir sergerde bir çalımını bularak Kasımpaşa ta-| rafına geçti. Kandıralı Mehmed, cür'etkâr bir sergerde olduğu için hemen, hemen eşkiya güruhu tarafından tanılan oşhastan idi. Mehmed, başına topladığı ser- serilerle Galstada, Kasımpaşada, Mihver'in (4 üncü sayfadan devam) la takib ediyor. Bu mehafilin « dindiği malümata göre Tokyo ka- binesindeki nazırlar arasında e- Baslı bir ihtilâf vardır. Bunlardan bir kısmı Almanya ile İtalya ve Japonya arasında sskeri, bir itti- fak vücüde getirmek istiyorlar. Hem de bunun çabuk olması fik- rinde imişler. Diğer nazırlar son derece ihti- yat gösterilmesi taraftarı bulunu- yorlar. Eğer Almanya ile İtalya İle böyle bir ittifaka girişilecek o- lursa Japonyanın vaziyeti daha ziyade zorlaşacağını, Amerika ile gerginliğin yeni baştan artacağı- ni ileri sürüyorlar. Şu son za- manlarda Tokyo ile Vaşington a- rasındaki münasebat eskisine nis- betle daha iyileşmiştir. Böyle ol duğu halde şimdi tekrar Amerka ile arayı bozmak bir kısım Japon | diplomatları ve devlet adamları tarafından hiç muvalık görülmü- yormuş 1— Fakat ne olursa olsun eğer bu noktai nazarda olanların dedi- ği dinlenmez de öbür taraftakiler galebe ederse Japonlar da Alman- ya ve İtalyan ittifakına girmiş o- lacaklardır. Bu takdirde Amerika için vazi- yet daha chemmiyet kesbedecek - tir. © zaman istikbalin türlü h- timalleri hatıra geliyor: Bir kâvga çıkarsa Amerika da izter istemez buna karışacaktır. Hulâsa Vaşington mehafilini dü-) şündüren şudur: İtalya ve Japonya a- rasında askeri #ttifak halinde A- merikanın bher iki tarafı da teh- caktır. Bahrimuh tarafın- dan Almanya, Bahrimuhitikebir tarafından da Japonya her su - retle Amerikayı tehdid edebile - Devleti Almanya | ceklerdir. Diye düşünülüyor. (5 inci sayfadan devam) hi, bedeni faaliyeti usulü dairesit- de idare etmek, teneffüs cihazla- Tını dailma dikkat altında bulün- durmak Tâzımdır. Gerek hastalığa tutulanlara ve gerek salim olanlara sulistimalin, yorgunluğun, gece yarılarına ka- dar eğlence yerlerinde kalmanın, bilhassa alkolün mazarratları İ- yice anlatılmalıdır. Pis havalı yerlerde oturmamak, bıfzissihha şartlarına tiayet tav- siye etmek kâf. değildir. Kaynamamış süt içmek, yıkan- mamiş, toza maruz meyvaları ye- mek mikropları vücüde — sokı Veremli arkadaşlardan, hizmetçi- lerden mümkün mertebe uzak bu-| lunmalıdır. Veremliler, kendi - kendilerini todavi edebilirier mi? Evet, fakat şunlara riayet etmek şartile: A— Veremin tedavisi çok uzun sürer. Binaenaleyh sabırlı olmalı, tabibi müdavinin — tavsiyelerine riayet etmeli. B.— Apartımanların, odaların — Ovcak namusu elden gitmiştir. Gülübe bizde iken ocak ağaların- dan bazılarının satılması dolayı: sile padişahla (tilâf aktedilmişti Bizler bu &hdı tanımayız. Binler: ce yeniçeri mecruh düşmüş, bin - lercesi maktul olmuştür. Çoluk, gocukları feryad ederler. Evleri, | barkları yanıp kül olanlar bos - tanlarda ve arsalarda aç ve billâç bağırışıp dururlar... - Müslüman olan bayrağımız altına toplansın.. | — Dellâlların bağırmaları bir gün eyvel korkudan oraya buraya sin- , miş ve kaçmış olan yeniçerileri - yaklandırmağa kâfi gelmişti. Zaten; Üsküdar tarafından sa- raya geçen Kadı Paşa ve kuvvet- lerinden dolayı bu semtler hükü- metsiz ve kuvvetsiz bir halde idi. Tersanede ise, gemilerde bulu- İnsanlarda Verem Ne Zaman Başladı? Nüfuzlu 8— Buna karşı Amerikalılar na- sıl bir çare bulacaklar?. Bu da kimseye meçhul değildir: Taarruza karşı Avrupada emni - yet cephesini tesis etmek. Amerikanın doğrudan doğruya herhangi bir tehdid ve tehlike al- tında olmadığını ileri sürerek bu pürüzlü davalara karışmamak fik- rinde olan mehafile gelince; bu | fikirde olanların şu son zaman - | larda sesleri pek de işitilmiyor. | Almanya ile İtalyanın arasındaki ittifaka Japonya da girerse bu - nun Amerika ıçin az bir tehdid olmıyacağını bunlar da düşünme- ğe başlamışlardır. Neticede şu anlaşılıyor ki dün- yayı meşgül eden büyük derdler | karşısında Amerikalılar daha zi- yade seyirci ve lâkayd vaziyette kalamıyacaklardır. 9— İspanyanın Almanya ve İ- talya ile birleşmiş olması da A- merikalıların dikkatle takib et - tikleri bir keyfiyettir. Bundan son- ra İspunyada bir faaliyet sahası olacaktır. Ondan sonra en mühim faaliyet sahası herhalde Afrika- dır. Çünkü Berlin - Roma mih -« verinin hedefi yalnız şarkı Av - rupa adeğli ayn: zamanda İspanya ile Afrikadır. İşte Amerikalıların düşüncele- rine dair verilen melümatın hulâ- Sası. Görülüyor ki Japonyanın ala- cağı vaziyet Amerika için ehem- miyetle takib edilmektedir. Onun için geçen gün Japon Harbiye Na- zırı General İtagaki tarafından söylenen şu sözler de Japon kabi- Alman - İtalyan ittifakı- a girmek taraftarlarının fikrini göstermektedir. — Eğer Almanya ile isterlerse | Japonyanın da Berlin - Roma mih- veri devletlerile askeri bir anlaş - ma akdetmesi imkânsız değildir. pencerelerini, kapılarını açık bu- Tundurmalı. Ateşe yaki Üşümek hissedince ya kalın elbise giymeli, veya örtünmeli, 'Toz çok muüzırdir. — Perdeleri, perdelerin — süsleri —kaldırılmalı. Temizlik için süpürge yerine - lak bez kullanmalı. - Dişleri temiz tutmalı. Sağlan olmalarına dikkat etmeli. Yemek-| leri iyice çeğneyip yemeli, Hazmı | ağır şeyleri yememeli, Her yemekten evvel ve sonra €n azı üç çeyrek saat istirahat et- meli, Sabah ve akşam vücudün hara- ret derecesini almalı ve kaydet - meli. Normal hararet 36,8 dir. 37,5u Beçti mi, normal dereceye ininci- | ye kadar yataktan çıkmamalı. Hastalığı yaymamak için: * Yerlere tükürmemeli. Tükürük çok tehlikelidir. Kâğıd mendil kul- lanmak, kirlenince yakmak iyidir. Sanra, şunu ve bunu öpmemeli. Hususi tabak, bardak, çatal ve aire kullanmalı ve bunları ayrı ler yoktu. Ramiz Paşa kuvvetle - rini saraya getirmişti. Çok sürmedi. Kancıralı Meh - medin etrafınâ binlerce sergerde ve serseri toplandı. Kandıralı, etrafına topladığı bin- lerce kişi ile ilk evvel tersaneyi bastı. Limanda demirli olan do- nanmaya vaziyet etti. Esasen; Kalyoncular Ramiz Pa- şadan müşteki idi. Tersaneyi soyup| soğana çeviren ve bütün akraba ve taallükatını tersaneye yerleş tiren Ramiz paşaya içten içe diş bileyip fırsat bekliyorlardı. Kandıralı tersaneyi ve gemile- Ti zaptettikten sonra, Tophane Üze-, rine yürüdü. 'Topçu ve arabacı neferatının hemen ekserisi Tuna boyundaki Rus muharebesi dolayısile sefer- de bulunduklarından Tophanede pek az mustahfız vardı. Tophane mustahfızları gelen eş- | tirmeğe 75“' N T1Ek nııı'— 17 mayIs 19 Danzig Meselesi Polonyalılar Bugün Ne Vaziyettedirler ? Danzig Serbest Şehrinin Mazide de Bir Çok Haâdiseleri Vardır itler, Danzig serbest şehrini Almanyaya ilhak etmek is- tiyor. Polonya Hariciye Nazırı mira - lay Bek, Diyet meclisi kürsüsün- de şu sözleri söylüyor: «Polonya, Baltıktan sürülmesine — müsaade etmiyecektir.> İşte Avrupayı a- teşe -boğacak — ihtilâfin - düğüm noktası... Danzig ahalisinin ekserisi Al - mandir, Fakat, etrafında 1919 sulh muahedesile tesis olunan bir kori- dor vardır. Bu koridor ahalisi de | Polonyalıdır. Miralay Bek'e göre «Koridor» tabiri sun'i bir icaddır: «Çünkü koridorun bulunduğu a- Tazi Polonyalılarla meskündur. E- hemmiyetsiz bir Alman akalliyti vardır.» ALMAN MUHACİRLERİ Prusyalılar, orta çağda şuraya & hicret den bir milletti. Tö- lmanyadan gelen tüccar- | O ları, sen'etkârları, zürrar yerleşti. | (6 ŞAİAY el S rirlerdi Bu muhacirler seneden se- neye arttılar, Prusyanın garbina yayıldılar. Bu arazi, Polonyanın Pomeranya kısmıdır. Almanlar, Versay muahedesin- den sonra ayni üsüle müracaat et- | tiler. Karidorun cenub kısmında bir jermen ekseriyeti vücude ge- çalıştılar. -Almanyanın gayrimdnbit yerlerinde bulunan 30,000 aileyi Netze vadisindeki | 160000 hektazlık araziye yerleş- tirdil Fakat emellerine muvaffak ola- madılar. Bugün Netzede bulunan- Almanlar pek za) 1 bir akalliyet teşkil etmektedirler. Buna rağmen ümidleri kesi! - medi.. Pomeranyalıların da — jer- men olduklarını iddiaya kalktilar. Halbuki burada —sakin bulunan «Kachoubes» ler, din, lisan ve 1rk itibarile halis slavlardırlar. Binaenaleyh, Polonyayı bir em- Tivaki karşısında - birakmak için başka bir çareye başvurmak lâ - zim geliyordu. Almanyadaki otomobil yolları- | nin ehemmiyeti malüm. Alman - | ya, korıdordan geçecek bir oto - mobil yolile Steteni Koenisberge reptetmek isiyor. Ve bünü - sirf seyyahati kolaylaştırmak için yap- mak istediğin söylüyor. Bu yolun, sevkulceyş bakımım- daki ehemmiyetten hiç bahset - miyor. Polonyalılar, Pomeranya Voyvodalığının geniş bir yol e ayrılmak istenilmesindeki mak - sadı, buradan er veya geç zarhli ——— bir yerde, bir kapta yıkamalı. Ayrı bir odada ayrı bir yatakta yatmalı. Veremlilerin, evlerinde tedavi- leri bir hıfzissihha meselesidir. Buna rizyet edeclerse hastalıktan kurtulurlar. yya mukavemet zımnında ka- pıları açmadılar. Fakat Kandıralı mustahfızları şu yolda tehdid etti: Sergerdenin bu tehdidi karşı « sında mustahfızlar kapıları açıp teslim oldular. Tophane sergerdelerin eline ge- çer geçmez topçu ve arabacı ka - zanlarını İstanbul tarafına nak - lettiler. Eski âdetlerinden olduğu vaç. hile kazan kaklırdılar ve meydanı Tâhma azimet eylediler, Sultan Mahmud vo vüzerası bu halden neden sonra malümattar olmuşlardı. Hattâ; Ağakapısında Padişahla uyuşan yeniçeri zabit ve eğaları- nn bile malümatı voöktu. “Devamı var) a yovırıuk' okoeebillerin. geçeceğini âla biliyorlar. DANZİG $ ŞEHİR Danzig meselesine gelince: Bu şehir, Vistolün kıyılarında — 1,070 kilemetro boyunca uzanır. Vistol Krakoviden itibaren - seyrüsefere müsaiddir. Buğday, odun, kömür göbi ağır yüklerin nakli için en masrafsız bir yoldur. Bir asır evvel, nehrin üzerinde altları düz gemilerin buğday nak» lettikleri görülüyordu. Fakat, se- fer bir iki ay sürdüğü için buğ- daylar filizleniyordu. Gemiler, syyar birer çimenleğe dünüyordu. Danzig, Vistolün deltasında bu- lunduğu için Baltıkın en mühim limanlarından biridir. Versay muahedesi Danzigi sere best bir şehir yaptı, ne Almanlara, ne de Polonyalılara verdi. “ Danzif bugünkü terakkisini Po> lonyalılara barçludur. Versay mu- çizenler, limanın coğrafl zarına ulmadılar. Danzig ahalisi- nin £6 96 sı Almandır. Bir de tarihe bakalım Danzig orta çağda da serbest bir şehirdi. Napolyon, 1807 de muh- tariyetini lade etti. Bu idare 1814 e kadar sürdü, 997 den 1793 & kadar 146 senelik bir müddet müstesna olmak üzere Dünzig Polonyaya aid idi. 1814 den 1918 e kadar Almanların hâ- kimiyetinde kaldı 1919 da, Danzigin serbesi bir şehir ilânı tekarrür ettiği zaman Almanlar, eski muhariblerdn bir çeyunu buraya gönderdiler. Bun- lar zabıta ve belediye işlerinin ço- ğunu ele aldılar ve Danzig tâbii- yetine geçtiler. Şehirdeki Alman ekseriyeti bu suretle vücude gel- di. Danzigde Alman askeri yoktur. Fakat, birçok teşekküller vardır. ki bunlar, istenildiği zaman asker T kocaman propaganda afişlerile doludur. Bunlardan biri, bir Alman Ya- Hudisının Nevyork bankalarından birinin büyük kasasına altın istif ettiğini göstermektedir. Sokaklarda çizmeli genç nazi- İçrin dolaştıkları görülür. Bun- lar, Rusyadan gelen ve ucuz satı- lan kahve gibi, tereyağı gibi şey- leri alıp yemezler. DANZİGE KARŞI GDYNİA Polonyalılar, 1923 de, serbest şehrin 20 klibmetro ilerisinde Göynla Himanını inşa ettiler. Bu- r&sı 200 hanelik küçük bir balıkçı köyü idi. 1930 da Gdynla limanı ti careti 404500 ton idi. 1938 de 3,600.000 tonu geçti. Gdynia ayni zamanda bir harb limanıdır. İşte Polonyalıların de- niz hududlarını terketmek iste - melerinin sebeoi budur. Almanların Gdynia - limanın Danzigin ehemmiyetini kaybetti- Teceği 1ddiasında bulunmaları a- bestir. Avrupa sulhu için Daazigin serbest şebir olarak kalması lâ - zımdır. Bundan ahaliye bir zarar — gelmez. 1466 da çektiği bayrak da Polonya bayrağı üzerindeki iki beyaz salib vardı. Şarki Prusyanin ayrıldığından bahsetmek de doğru değildir. Ak- dolunacak hususi bir itilâf ile Al- mazlar koridordan serbestçe ge- çebilir. Polonya arazisinde tevak- kuf etmemek şartile pasaport da acanmaz. Plebisit teklifine gelince: Po - meranya voyvodalığında ©& 10 Ak man yoktur. Şu hülde kuvvete müracaat ka- hyor. Polonya hükümeti, Çekas - lovakyada yapılan emrivakiin tek- Yar olunamıyacağını açıktan açı- ğa ilân ediyor. Bakalım netce ne-

Bu sayıdan diğer sayfalar: