1 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

1 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SON TELGRAF —İHAZİRAN 1938 —e0 F A — BERLİN-ROMA | ittifaktaki Gizli | Maddeler Üç Taraflı Anlaşmanın inTani Zamanı Gelmiştir _lapon Gazetelerinin Mütaleaları Hitler'in Siegfried müdafaa hattını teftiş lmanya ile İtalyanın aske- | Berlin ve Romanın vaziyeti yeni | | dünyada pek alâka ile takib edi- h ri ve siyast bir ittifak ile hirleşmeleri karşısında Vars şovanın vaziyeti müsald karşıla- madığı anlaşılmıştır. Berlin - Ro- ma mihverinin böyle bir ittifaka warması birinci derecede Lehis - tanın politika mehafilini meşgul eden bir keyfiy Onun i Varşovadaki akisleri dinlemek ! liyor. lüzumsuz değildi. Bugün de A- merikahların ne düşündüklerini söylemek kabil olacak, Avrupada olan biten. şeylere ikalılar artık eskisi gi- bi yalnız olmak vaz! Tünmüyorlar. Bil ki sulh cephesinin many etinde gö- Avrupada- faaliyeti ile hınabileceği ü Ingılterede Kibarlar Amerikalıların ne düşündüğü- nü anlattıktan soz de büyük bir hayret uyandırma- miştir, Fakat Amerika mehafili- nin bu vesile ile tekrar ett nokta vardır: Avrupada hâlâ bir takım diplomatlar İtalya e Al- arası açılacağını ve İ- talyanın sulh cephe: Amerikalı diplomatlar ötedenberi Nelerdir? Meraklı Şeyler| | VAYAT SİGORTASI E Kz lirasına sizorla etlirmiştir. BİR HAZİNE ARANIYOR Meşhur Çinli baydud Tien - Şenin Kirin dağında bir mağaraya sakladı- yi aramak için bir heyet yola irleşik Amerikanın Delavar e- yaleti zenginlerinden Piyer &. Duper hayatını, 1,100,000 İngi- â> hai çıkmıştır. Hu haydadun hazinesi 20.000 000 İn- giliz Hrası tahmin olunuyor. İFEK ÇORAFLAR ipek çorapların ömrü pek aadır. Bir, iki defa giylidi mi, ya ipekleri atar, ya da delinir. Bu delikler örülür, bir | müddet daha giyilir. Nihayet işe ya- rıyacak hali kalmaz. Çöp tenekesine ı atlır. Bir Amerika gazetesi, yırlık ve eski | corapların alılmamasını tavsiye edi- yor, Niçin biliyor musunue?, Amerikada bir şirket, bunları top- gyor, Japonyaya gönderiyormuş. Hat- | 14 geçenlerde büyük bir yük vapuru | Les Angeleden 5000 kilo, exki çorapla iaponyaya hareket elmiştir Japonlar, — bunları iyice yıkıyorlar. Sonra ipliklerini ayırıyorlar, yeniden gorap yamıyorlar, tekrar Amerikalıla- ra salıyorlarmış. Amerikada, tütün içmeğe yeni al kapısına şöyle bir levha asılmış: «Tir- Bu mektebe devam edenler, öğle ve akşam yemeklerinden soara on boş günler de alınmış resimlerinden biri nı.nur-ohııu)ı.._ım kanaâtinde diler. Şimdi it! n edilmesi de Amerikan doplomatlarının de- diğini tasdik etmiş oldu. göre Berlin - Ro- flıyacağı Ü- nidine düşerek o yolda politika takib etmek istiyen bazı Avrupalı diplomatların hesabi yanlış çık - mıştir. İkinci hokta: Bu $i talya ile Almanya siyast birliğini mümkün clduğu kadar sımsıkı bir hale koymak - tadır. Her iki devlet bu ittifi tarafına a- nasile ve hi besliyarlardı. | şı birleşmiş bulunuyor. — İtaly bund. sonra mukadderatını Al- manyaya bağlamış oluyor, Onun için bundan sonra İtalyanın Al - manyadan ayrılac düşmek pek beyhudedir. , Üçüncü nokta: Artık bu sımsı- a kendi siyasi 'a da Japonya- u söylene - 4 1 1 bir keri ve ihtimale kar- ümidlerine lerin hususunda ümidlere Gakikalarını tütün lemeğe hasrediyor- | larmış. Geniş ve rahal kolluklara oturuyar- | har, Pipolarını, tütün kesolerini çıka- rıyortarmış. Bir muallim, piponun na- Sil temizlendiğini ve doldurulduğunu, siZaranım masıl sarıldığımı, piponun na- Si şakılın İçildiğini. sizara damanlı Tının nasıl çekilip üflendiğini tarif e- diyormus. Talebelere, tütünün cinsderi hak - kında da malümat veriliyormuş. Doktorun Öğütleri HIÇKIRIK A ten, ıçkırik; ve tehlikesiz bir şe: Ekseriyetle —ase rden ileri gelir. mmiyet Bu- nun Hıçkırık tutanlara gazozlu hiçk Fakat suyu yudüm yü- çmeli ve her yudum al - su da içirilirse ları i ilâcı, nineler ııııı:ın, geçer dum rasında derin bir nefes ek, aldatmak ( r. Küçük p na geti: kes mak da faydalıdır. rağmen hıçkırık devam & se, mide boşluğuna sıcak kom-) pres koymalı. SAKARYA tarafın va- te görülü - rlin - Roma it- h cephesi arasındaki asebetler bundan sonra iyi- cek değil, daha gerginleşe - İngilterede, sosyeteye girecek kibar aileleriz kızları evvelâ İr e | tere Kraliçesine takdim edilirler, Ve bir küçük — merasimden sonr. simde, İngiliz genç kı rından bir grupun bu heyecanlı takdim merasimine gidişi görülüyor ilk baloya ve süvareye giderler. Yukarıdaki Ve Yosma'yı yakalamâk için yeniden adımla- rını Bızlandırdı. Fakat, bu kez de ayağına Hanife Ablanın kölu sarıldı: — Dokunma Hüseyin kızcağıza Geçkin kadin bir demet çıra gibi son ışığını vere vere, son dermanını derliye derliye karyola- sından inmiş, sürüne sürüne merdiven başına ka- Aar gelmiş, Hüseyinin ayağına sarılmıştı. Yosma, Hanife kadını görünce haykırdı: — Ablacığım, ablacığım sen de yalvar, beni dinlemiyor. Çok para getirdiğim! söyledim. Evin eşyasıni yeniden alacağım. Artık eskisi gibi değil. Para çok. Eline her hafta birkaç yüz lira verece- ğim. Bıraksın konuşalım!, Fakat Hüseyin durmadan haykırıyordu: — İmikânı yok. Andım var, ağzını burnunu kan çanağına çevireceğim!, BİR SAAT SONRA Bir &aat sonra merdiven üzerindeki bu fırtına dinmiş. Hüs: yatışmış, Yosma posbiyiğin kü- cağın; fet kışlarını onun kızartı ve morarlıdan şişman — yüzünün içinde bir kara nokta eibi duran gözlerine dikmiş, güle Büle an- İstıyordu: an bal O bülde ne olacak?, Amerikalılara göre İngiltere ile (Devemı 7 inci sayfada) —a VV İT yaeamı * — Tasa edilecek hiçbir şey yok. Bal gibi yut- turdum. Beni tanıyacak çevrelere hiç uğramıyor, uğrasam onunla gitmiyorum. Son derece uyanık ve tetik üzerindeyim. Beraber sokağa çıktığım va- kit ötomobille gidiyorum. Ona öyle görünüşüm var ki beni süt çocuğu sanıyor. O yokken voliye çı» kıyorum. Hiçbir ipucu yakalamasına imkân yok: Hanife kadın sordu: — Peki kim bu enayi?. Yosma oturduğu kucak üzerinde fıkır fıkir kaynıyarak, kırmıyan, güce gitmiyen bir pozla: Yoo.. İşte onu söyliyemem! Dedi, sözüne ekledi: — Artık ben gidiyorum. Neredeys evde bulamazsa bütün fiyakam bözul yim? Başka türlü papel çıkmıyar!.. Sözlerini bitirir bitirmez pesbiyığın kücağından atladı, onların yeni bir şey söylemelerine ve bir gelir. Beni Ne yapa- Sinemasında 2 hi 2 süper film birden CHARLES VANE! PİERRE A! KADIN OYUN LÖRETTA YOUN! WARNER BAXTER Birinci vc Balkan 15 kuru; l yakiler mektebi..> | h |& Ca HİKÂYE İki Hüküm adın rekabeti kadar müh- lik, müthiş bir-şey daha var, derlerse, sakın inan- mayın! Erkekler, en müthiş azıli düşmanllarını - bile affederler, u- nuturlar. Fakat, , düş - manların M aki İmırın. ne âflederler, ne de unuturlar. Bü- tün K uykularında o - nu sayıklar, rüyalarında onu gö- rürle: Kadın rekabetinin bir hususi yeti de vardır. Erkekler, düşman l uşmaz, dargın dururlar. Lâkin kadınlar, arkadan kuyu kazar, yüz yüze gelince tatlı tatlı konuşurlar. Yalnız şu v k kadınlığı ından için bunu, ta Bayan Râna , Bus- olma - görmelidir. ile Bayan R: an düşmanı» irbirinin kanına uhsar, İkisi de, bi susamıştırlar. Bu düşmanlığa sebep nedir? Ne dırlar. nliğin, uzun yallardanberi, müzmin bir hastalık gibi devam etmesidir. uzun boylu, balık etin - de, penbe tenli, tatlı kumral bir kadındır. Ruhsarın hesabina na- zaran kirk şındadır; kendi iddiasına göre de Gtuz beşinde... Buğuların, pumataların, krem- lerin yaşları yenilediği muhak- kaktır; yaltız bu itibarla Râna - nin iddiasını hakikat olarak kabul edebiliriz. Ruhsar, orta boyl günu, siyah saçlı, siyah gözlü bir kadındır. Rânanın hesabına na-- zaran elli yaşındadır, kendi id- diasına göre de otuz üçünde.. Buğuların, pumataların, krem- lerin yaşları yenilediği muhak- kaktır; yalnız Bayan — Ruhsarın Ki yaşını bulir di il otuz üçün vasatisini almak muvas fiktir. Onların düşmanlıkları o hale lmiştir ki biri ölecek olsa, & bürü cân sıkıntısından belki tat h canına kıyar. Çünkü, birbirleri- le çekişmeğe o kadar alışmışlar dir. Ruhsar, — sabahleyin ktan ği zaman; bugün ne yapa- diye düşünmez; — Râna, acaba bu saatte ne yapıyor? diye kafasını yorar, Râna; bugün, nereye gidece - ğim? diye tereddüdler geçirmez; Ruhsar, acaba bugün nerelere gidecek? diye anlamak, öğren - mek ister, üzülür. Düşünceleri, eğlenceleri, hep birbirini kontrol, gizli veya açık- Ca, adım adım takip — etmektir. Bu hususta, müşterek dostlarının, ahbaplarının da hayli yardımları dokunmaktadır. Rüna, rakibesini tazib için fır- Bat kaçırmaz, şeytanı hasodinden çatlatacak vesileler icad eder. Ra- kibesinin, temiz, şık giyinmemesi | için, terziyi para ile kandırır, pöt lu, bozuk dikmesini terhin eder. Ruhsar da ayni çareye başvur- olmalı ki, Râna da bir tevi- , zayıfın döl- | | ye terzisinden şikâyet çder. | yi en bir çok | zengin olmuş, bir çok | sların sermayesi artm R da, i | | seklnı de iki taraf, kirli elek elek elerler. Olan olmiyan bütün kusur ve günahlarını in- safsızca, — merhametsizce döküverirler. İkisinin birleştikleri bir nokta | vardır: Poker! İkisi de «Pokere , in tiryakisi - dirler. Dört ahbap bir araya geldiler mi, hemen teklif ederlei — Bir Kare yapalım mu? Fakat, bir hâdise, poker parti- e son çektirdi. Karşılıklı hü- lardan yılmıyan iki rakip sözl di | | | ermişli Bir gü n bir ahbap evinde po- | orlardı. Râna, kayıbda idi, Ruhsar da, sırf rakibesine zi- yan olsun, diye, her eli gördü - ğünden, her kâğıda hiç de kârda değildi. Oyunun sonlarına 'na, önündeki son fiş; ortada oldukça yüklü bir pot var- dı. O, gittiği için, Ruhsar da tek- mil fişlerini sürdü. Kâğıdlar açıldı; Râna, kaza - nıyordu, Ruhsarın kâğıdı küçük- tü. Râna, elini uzattı: — Ben kazandım. Ruhsar, itiraz etti: — Hayır, kazanamazsınız. — Neden? — Çünkü hiç bir şey söyleme- diniz. — Söyledim. Öbür oyunculara sordular. On- lar da, oyun heyecanile bir şey duymamışlardı. Ruhsar, göğsünü gererek: — Gördünüz mü? mamiş.. Râna, israr ediyordu: [ — Söyledim. Ruhsarın — yüzi imse duy- | buruşmuştu ortaya | | azan: ETEM İZZET BENİCE yeyaaamaamuaaamn engel çıkarmlaarma fırsat vermemek için hemen mantosunu, çanlasımı kaptı: — Haydi, hoşça kalın.. Diye kapının yolunu tuttu! SOKAKTA Genç kadin sokağa kendisini bir boğuntudan, bir haydud elinden, bir ölüm kıskacından kurtar- mışların geniş nefesile attı: — Kurtüldum. Artık bu son! Diyor, hem gözlerile bir taksi arıyor, söyleniyordu: — Gördüğü, göreceği işte bu kadar. Beş yüz lirâam git Ona hiç acrmıyorum. Fakal, canımı kertardım. Beni ebilirdi. Sakat bırakabilir- di Akla gelmedik durumlara söke bilirdi. Hele o gazetelerdeki resimli Tlân yüreğime inerdi. Nere- den de bunu düşünebildi. Söylediği vakit parmak- hem larını ğöğsümün içine indirmiş, ciğerlerimi çeki - yör sandım. Amma, bu buluşu çok beğendim. Be- ni işj gelirli bir çiftlik gibi iŞletmesini sürdüre - bilmek için ancak bu kadar orijinal bir şey düşü- ne bilirdi. Fakat, 'bir daha beni göremiyecek ki, o şey- tandan çalınmış zekâsını işletebilsin! SON GÜNAH Taksi Mis sokağının alt köşesinden kıvrılıyor- du. Yosma sert bir söylenişle: — Dur burada.. Dedi. Sonra sordu: — No yazdı saatin? — Altmış iki yazmış. Genç kadın: — Al şu parayı, ben burada iniyorum! Diye çabuk çabuk arabadan İndi ve oradaki bir sokağın içinde gözden kayboldu. — Çok yoruldum bugün. Bu herifin sinirle - rim üzerinde yaptığı paniği gidermek, kendimi rarlamak için biraz olsun eğlenmeliyim. Bu ak- 'i geldi. yor, yürüyordu. Ein sön: (Devamı var) l 'azan: MAHMUD Y .uılı ve alay eden bir tavırla , Rânaya doğru attı: Benim — paraya Alın, sizin olsun! B hissetmişti, iyacım karoti bi güldü! — Evet, âşıklarınız, etek dolu- su para döküyorlar... Neden ihti- yacınız olsun artık? Ruhsar da hiddetiriden titreme- ğe başlamıştı: — Bunu, bir iltifat diye kabul ediyorum. Ya, sizin gibi, üste pa- ra verecek hale gelseydim!.. Masadan kalkmışlardı, ikisi de mantolarını giyerek çıktılar, bir daha da yüz yüze gelmediler, Çünkü, Râna da doğru söyle - mişti, Ruhsar da... Yalnız, bu iki büküm, ikisi hakkında da doğru Ankara Radyosu BUGÜN 19 Program, 19,05 Mürik (Dans müziği - Pl). 1930 Konuşma (Ziraat saati). 1945 Türk müziği (Fasıl heyeti), 20,20 Memleket saat ayarı, ağanı meteoroloji haberleri. 2045 Türk müziği, 1 Balimin Hicaz peşrevi (Bislendi. d— Faikin Hicaz yarkı: zani firkat). 5— Tanbur taksimi, 6— Koşma: (Ebruların zahımi), 7— Rahminin Kürdili Hicazkkr şar kı: (Sen ey canımın camı). — Osman Nihadın Kürdilihlcarkâr garkı: (Akşam rüneşi). 9— Salâhaddin Pmarm Kürdili hi- cazkâr şarkı: (Aşkınla yanan gönlüm)e 10 Sadettin Kaynak — Muhayyer: (Ne zaman görsem onu), 2L30 Konuşma. RLAS Esham, tahvilât, kambiyo - tukul ve ziraal borsası (flat). 21,55 Neşeli plâklar, 22? Müzik (Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın). B3 Son ajans haberleri ve yarınki program, 2815 - M Müzik (Cazband) Pi. YARIN 12,30 Program. 1235 Türk müziği - P. 13 Memleket saat ayarı, ajanı ve melcoroloji haberleri. YK,18 - 14 Müzik (Kafışık program- P. ÇAtoşi u- 1357 Hieri Rebiulâhir Mayıs 13 19 Ay 6, Gün 152, Hızır 27 1 Haziran PERŞEMBE 1355 Ruml

Bu sayıdan diğer sayfalar: