3 Temmuz 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

3 Temmuz 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Li FO AĞ B daR , Si a : No, 12 — Âlâ, Maneviyat harbin; a » det üstünlüğü ve materyaldan zi- yade muhtaç olduğu esas unsurdur. Şimdi sen mürettebatı topla.. hare- kot etmek üzere olduğumuzu an- lat, onların yüksek maneviyatını körükleyecak, her birini bir deniz aslanı haline getirecek kelimelerle coştur,. Vazifemizi tekrarla.. Ben d:; burada rota için elzem - tedbirleri birdefa gösden geçireyim. Zaten 20 dakikalık zamanımız kâldı. İlk teşkil edecek Mmu - hm Yola çıkalım! | batın sevinçli har hal yerine get hazırlıklarını da 'en müddet ge y'in verdiği işaretle çabucak manevralarını Daha Güneş Etrafı Saran Bir Gürü Yeri Göğü Sarsan Top Sesleri Sabah Mahmurlu- gu İçinde Şehir Halkını Yerlerinden Hoplattı hilerine doğru yola çıktılar... Süvariler, yarı görünen vücud- | ilerini gözden geçiriyorlardı. —| İhtiyat hatırı teşkil eden Sed- | dülbahir önlerindeki İngiliz dret- | botlarının sıralandığı noktaya ge- lince kamodorun kaldırdığı işaret bütün tahtelbahirler — tarafından | tekrazlandı. Madeni setlerle ka « panan kapakları gemilerin işleyen | donki gürütüleri takib etli. Ve, bir dakika evvel arka arkaya di- zili boynuzlu deniz kaplumbağa- İarıni andıran 17 tahtelbahirlik fitotilâ Boğaz sularına daldı, & Bir ağır alçalan denizaltılar göz- den silindi, Yeni vazifelerine baş-| lamak üzere Boğaz — methalinde | kayboldular. | | ei Bi 16 nisan sabahı, Çanakkale bir yıldır alıştığı mutad merasimle u- yanmıştı. | Daha güneş yükselmeden etrafı Batan dehşetli bir gürültü, yeri, | Bökü sarsan top sesleri sabah mah: Fnürluğu içinde yavaş yaşav ken- İdine gelen şehri kaplamış, bir yıl- dır kan dereleri ile sulanan delik Çeşik civar sırtlarda adam boyun- (daki mermilerin gürültülü infilâkı îıırm'ık bir dehşet havası estirmeğe| siperleri üzerine tonlarla çelik “başlamıştı — Ecemizi sar zehirlemiş.. Diyerek ağlaşıyordu. Azak arkadaşı Buran ile beraber ecenin yatağına sokuldu: — Arkanda, seni seven, senin için kanını dökmekten çekinme- iyen koskoca bir ulus var, Ecem!. Herkes seni görmek istiyor.. uzun Bünlerden beri senin hasretini çe | kiyor. Onlara ufak bir gülüşünle hepsini hazineler bağışlamış gibi, tevindireceksin, Ecem! Bilge başını kımıldattı. kapıya İ İ İ Yazan: Rahmi Yağız dev yapılı İygiliz — zarhlılarının, dretnotlarının alev saçan tapları bir cehennem yağmuru ile şehri selâmlıyor, Boğaz tabyalarile Türk yağdırıyor, karada bu müthiş ateş baskısına cevab veven Türk tap- larının şimşekleri de denizde su sutünları yükselten mermiler bit biri ardına bu ölüm kusan düş - man donanmasının üzerinde tek- sife uğraşıyordu. Çanakkaodle bir ana baba günü baş göstermişti. Şehrin bombar- dımana tutulan kısmen boşalmış mahalleleri yer yer yıkıntılarla, İngilizleri z Tanır mısınz (8 inci sayfadan devam) kerlern. Ço nde de Miniminicik bir KONFOR MERAKI İngilizlerin zenginleri de, orla hallile son derece ehemmyet verirler. k- seri evlerde geniş ve rahat kol - tuklar vardır. — Konarlarına çay bardağı konur. Evlerin pencereleri Bayet büyüktür. Kışın soba veya ocak yakarlar. Büyük apartıman- landa, evlerde kalörifer vardır, Gü- müş sofra ve çay takımları en çok sevdikleri şeydir. DİN VE SIHHAT İngilizler sıhhatlerine, temizliğe çok riayet ederler, Sabahları kal- kınca mutlaka bir duş veya banyo yaparlar. Bunu yapamıyanlar da soyunur, yarı beline kadar vücu- dünü siler. İngilterede, Fransaya nisbetle az kilise vardır. Fakat, günün her| saatinde doludur. İngilizler dinlerine, hükümdar-. larına, vatanlarına çok merbut - turlar. Her gün kiliseye gider - ler. Ve her zaman: <«Allah kralı- mizi muhafaza etsin!.... marşını söylerler. İNGİLİZLERİN DOSTLUĞU İngilizler, dostluk hususunda o kadar cömend değillerdir. Bundan hodbin oldukları, — kendilerinden başka bir şye düşünmedikleri, bir seçmekte Fakat bir Yazan: Iskender F. Sertelli toplanan Sirtellâ'lılara yaşaran göz-) lerile gülümsedi. Tanrının oğlu: — Ben senin ölümünü görmeğe dayanamam, Ecem!. Sen yaşaya- caksın.. Türklere büyük bir yurt kurdun.. yaşıdığımız - toprakların üstünde yoksulluktan eser bırak- madın!. Yurdumuzün — sınırlarını Sirtellâ'dan Misır çöllerine kadar genişlettin!. Türk ulusu senin a- yağının dibinde saygı ve sevgi ile unun kolunda hasır bir| fakirleri de konfora | Yükselmeden rültü... — yangınlarla tahrib ediliyor, Muha- eerete cesaret edaemiyerek bulun- dukları evi muhafazaya — cesüret gösteren kadın, çocuk ve ihtiyar- lar yığın enkazı altında kalıyor, alevler içinde kayboluyorlardı. Karşıda, Kililbahdin üzerinde, De- ğirmen tepesindeki — bataryadan başka bütün tabyalardaki toplar | az çok hasara uğramış, Çam burnu hun teşkil ettiği «Ölü zaviye» nin himayesinde Kiltdbahir kafesile Değirmen tepesindeki batarya bu ateş festivalinden nisbeten masun kalmıştı. (Devamı var) HavaTaarruzları- naKarşı Müdafaa (5 ünci sayfadan devam) tehlike işaretinin pek geç veril - mesidir | Şanghay'da, 14 ağustos 1938 do | Çin tayyareleri gelişi güzel otuz | bomba attılar. Bunlardan üç şeh- rin en kalbahık caddesine düştü, 600 kişinin ölümüne, 1200 ünün yaralanmasına sebeb oldu. Eğer halka vaktinde haber ve- rilmiş olsaydı ne bu kadar adam ölür, ne de yaralanırdı. Zayiat 100 de bire inerdi., YANGIN BOMBALARINA KARŞI NE YAPMALI? Yangın bombalarının küçükle- ri vardır, büyükleri vardır. Kü - çüklerinin çıkardığı yangınlar, ev- de bulunanlar tarafından sön - dürülebilir. Büyükleri de ancak (t-. falyenin yardımile... GAZ BOMBALARINDAN NASIL MUHAFAZA OLUNMALI? Bunun için yeraltındaki sığınak- lara saklanmak lâzımdır. Parisde bütün Paris halkını da muhafaza edebilecek yerler yapılmıştır. Son- ra herkesin bir maskesi vardır. TEHLİKE VUKUUNDA NE YAPMALI? Tehlike işareti verilince müme kün ise kızlara çıkmalı. Buna im- kân oamadığı takdinde gaz mas - kesini başa geçirmeli, evvelce ta- yin olunan sığınak mahalline git- meli... —a a defa ellerini uzattılar dost oldular mu, ölünciye kadar dost kalmak- tan, her türlü yardımda fedakâ: | tikten sonra talihini denemek i- çin Amerikaya gitmiştir. Fakat, talih yardım etmemiş, şu- Greta Garbo ve Sevgilisi Meşhur tekâr n dört ay kadar evvel, bir erkek ve bir kadın, ağaçla- rı ve çiçekleri Akdenizin mavi sularına hâkim bir tepenin üzerinde, beyaz bir köşkte tatlı bir balayı hayatı yaşıyorlardı. Dört karabinyer (İtalyan polisi). üç polis köpeği Simbron köşkünü (ismi böyle idi) bukliyorlardı. Ka- pının üzerinde asılı levhada şu yazılı idi: «Girmek yasaktır!. Par- maklığın öte tarafında, solgun be- nizli bir kadın inek sağmakla eğ- lenirken beyaz, dağınık saçlı bir erkek de yolun kenarındaki be - yaz kamelyaları koparıyordu. Yerlilerin «Donna Misteriosa>, yani «esrarengiz kadın» ismini ver- dikleri kadın, meşhur sinema yıl- dizi. Greta Garbodan, erkek de Leapold Stokovskiden başkası de- öildi. Gazete muhabirlerine görün * memeğe çalışıyorlar, her gün giz- lice civardaki Karuzo oteline gi- derek yemeklerini yiyorlar, son- ra yine köşke dönüyorlardı. Jozef Boleslav Koperniküsün oğr-| lu olan Loopold, 56 sene evvel Londrada doğmuştur. Fransada, İngilterede( Almanyada tahsil et İ rada burada org çalarak orkestra şefliğini öğrenmek, — ve nihayet, Amerikanın en mükemmel — bir | erkestra takımımın şefi olmuştur, | Yirmi sene sade bir hayat ge - çirdikten, iki defa evlendikten son- ra, Deanna Durbinle bir filim çe- viriyor. Rolü, işsiz çalgıcılardan mürekkeb bir orkestrayı idare et- mek... İşte o sırada, Greta Gatbo ile karşılaşıyor. İlk görüşte birbirle- Tini seviyorlar. «Sevda ve fakir- Hk saklanmaz!.ş derler. Doğrusu.. Az sonra, seviştikleri ağıza düşü- yor. İtalyaya kaçıyorlar. Bir ay, tatlı bir-sevda havatı geçiriyorlar. Sanra?, Greta Holivuda, Stokovs- ki de Filâdelf'ye dönüyir. Biokovski Chaillot Sarayında verilecek bir konseri idare — için Parise gelmiş. Yer bulmak için istical edenlerin çoğu san'atını de- giül, Greta Garbonun — sevgilisini görmek merakile çırpınıyorlar. Stokovskinin şöhret kazanmasına a bulunmaktan çekinmezler. Diyerek hüngür hüngür ağla - sebeb bu sevda değil mi' cünü aldım.. sana Hamat krabnın başını getirdim! Sarayda toplananlar hayretle Kkesik başa gözlerini diktiler — Bu ne yaman bir yiğit. Bilge kesik başa gözünün ucu ile bir müddet | Azak'a elini uzattı. Tanrının oğ- Ju başımı Ecenin göğsüne iğdi ve | Bilgenin gözleri ıslanmıştı. Soluk | baklıktan Ssonra mağa başlamıştı. Bilgeniri ölüm döşeğinde yattı- | Bini herkes anlamıştı. | Her ağızdan yalnız şu iki keli- | me işitiliyordu: | — Ecemiz ölüyor!. Azak arkadaşına döndü.. Bu - ranın kolundaki heybeyi aldı, içi- ni açtı: — Bak, Ecem!, Hamatlılardan, babamın, soyumun, ulusumun Ö- | hyor, dudaklarını uzatlı ve üç kere de- Jikanlının alnından öptü. İşte bu sırada toplananların hıç- | kırıklarından başka bir şey miyordu. Herkes bir ağızdan ağ- boğazdan nefes alıyor - muş gibi, derin bir sessizlik için- | de titriyordu. — Tanrının oğlu meğer ne bü- yük, ne ünlü bir kahramanmış ta biz bilmiyormuşuz. Diyerek Azak'ı ve kesik başı Parise az tatili bağladı. Sinema yıldızları birer birer Parise geliyorlar. Bu| hafta, Normandiya ile Havr limanına gelen yıldızlar Mirna Loy da var. n kidar kızi sonta «San'at Akadet 'mnın güzelli ürna, ü lendi... Börmek' üzere birbirlerini ite ka- ka ön &ıraya geçmek istiyorlardı. Bu arada Sirtellâ şehrinin en i-| leri gelen ve hatırı sayılan ihti - | yarlarından biri Bilge'nin yanına sokuldu; — Ecem!. Sen Türk kabilelerini bir araya toplayarak, Türk rını birbirine tanıttın.. ve birbi- Tine bağladın! Dünyadan göçer- ken Türk ulusuna büyük ve zen- gin bir yurt bırakıyorsun!. Sen - den sonra bu yurdun, bu ulusun başına kim geçecek? Bunu sen bizden iyi bilirsin!, Senden sonra bize baş olacak adamı bize tan Sen ölmeden onun önünde eğile- lim!. — İhtiyarın - sözlerini ygı Hle karşılamış: — Bizde bu fikirdeyiz Ecemi - herkes kurslarını takip | dızlarının çoğu bu Akademiden çıkmışlardır. O sırada, meşlur Tevantacı Hut nen kızile tanıştı. Valantino, büyük z Filmler-Y ulidl zlar — Mirna Loy Geldi Mirna; Mantara'lı zengin bir emlâk sahibinin kızıdır. Los Anjelos- lârıma mahsus <Wastlake Schol» mektebinde okuduktan Amerikan sinema yı- ti Rodolj Valantina ile evle- Güzel Yıldız Katerin Heprun Yeni Bir Film Çevirecektir. Bu Filmde Yıldız, Dolandırıcı Kadın Rolü Oynamaktadır. arasında t sahibi olmuştu. Mirna- nda hayran kaldı. Kemurmı: bir rol verdi. çevirdiği filmde büyük bir muvaffakiyet gösterdi. AL- | kışlar kazandı. Mirna; nazik, zarif bir kadındır. Sporu, musiki ve res- mi çok sever. Bir kaç sene evvel, sahne vazii Artur Hornblov'la ev- İ IHABERLERI l Vaşington işte Geldik ! Jan Şarl ve Henri Löpaj 1989 Nevyork sergisinde gösterilmek i» çin hazırlanan filmin senaryosu- nu bitirmişlerdir. Bu fülm, Fransız - Amerikan doste luğunun &ir senborü olacaktır. Lâ fayenin Vaşingtona yardıma koş- tuğu devre aiddir. Filme: «Vaşing- ton, işle geldik!..» ismi verilmiştir. Pamuk Prenses Ve Yedi Cüce ik Amerika Cumhurreisi. ve «Metr Goldvin Mayer» sinema şirketinin müdür muavini İ Ruzyelt 2 mayısta Pacise vi olmuştur. James, Riç otelinde si- nema gazete ve mecmuaları mü- harrirlerini kabul etmiş, yakında Biyariçe gideceğini, «Ho dö Hurl- van» filminin ilk gösterilişinde hazır bulunacağın: söylemiştir. Liman Kahvesi Jan Şu, birinci Fransua stüdyo- süunda «Liman kahvesi» adlı bir film çevirmeğe başlamıştır. Fü- min diyaloğu Hanri Troya tarafın- dan yazılmıştır. Vak'a Havr limanında, gemici - lere mahsus bir kahvede geçmeks tedir. Baş rolü Line Viala yap maktadır. Göçmen Edvige Feuillere, Jan Şevrioe ve Jorj Lanne; Leon Joannon'nın «Göçmen: adlı filminin başlıca rollerini üzerlerine almışlardır, Di« yaloğlar, A. P, Antuan tarafından yazılmış uştır. Va Anversde Transval el - mas madenlerinde, göçmenleri el- mas diyarına götüren bir gemi de geçmektedir. Moris Şövalye Rober Siodmak çevridiği «Tu- Zak» filminde mühim bir rol al- mıştır. Sevimli ve şen Fransız ar- tisti, şimdiye kadar daima eğlen- celi ve neşeli filmferde oynuyar- du. Bu defa aksinı. .. «Tuzak» filmınin diğer mümes- silleri de tanılmış san'atkârlardır. Zolanın Manası Bu meşhur filmin yeni bir vere siyonu çevirilecektir. Başrolü de Viviyan Romans «Nana» filmi evvel Jan Rönaar tarafından sessiz olarak çevril « mişti. Vatansızlar Piyer Humburg, «Vatansızlâre filmin senaryosunu bitire Mevzuu, istilâcılar tarafın- dan çıkarılan binlerce zavallırım ( acıklı hayadlarını musavverdir, Lorel Ve Hardi Holivoddan bildirildiğine göre geçenlerde, ehemmiyetsiz bir me- sele yüzünden araları açılan Har« di ile Lorel dostlacının tavassuti- le barışmışlardır. Mücsseseleri) ne tahsisat veril - Filminin frunsızcası Ameri- kada gösterilmeğe başlamış ve ingilizcesinden daha çok rağbet kazanmıştır. zin gösterdiği başa çoban da ol- sa, boyun eğeceğiz.. Diye bağırmıştı. Bilge tekrar gözlerini açarak, başını hafifçe kaldırdı. Bu, onun son kalkışı ve son ki- mıldanışı oldu. Sağ elini Azak'ın omuzuna koydu.. Etrafındakileri bir daha gözden geçirdi. Sumer kahramanlarına ayrı ayrı baktı ve: İşte size cesur ve uğurlu bir baş! Diyerek yavaş yavaş gözlerini kapadı.. FHoenin başı Azak'ın omuşları- na düştü. Bilge artık yaşamıyordu. Halk bir taraftan Azak'ın Su- merlilere baş oluşuna sevinirken, Ecenin ölümü karşısında da yeis ve matem içinde dönüyordu. Tanrının oğul Bilge'nin başını yastığın üzerine yatırdı ve kendi başını Ecenin ayaklarına sürerek ağlamağa başladı. — Bizi öksüz bıraktın - Ecem!, Sumerliler, senin arkandan, düüe ya batıncıya kadar gözyaşı döke- cekler. . Tanrının oğlu Sumer'lilerin bük yük kurtarıcısı Bilge'nin arkasın- dan üç ay ağladı, üç ay sarayın güneş ve ışık görmiyen dehlizle | Tİ arasında, Ecenin matemini tul tu. Sumerliler, doksan bir gün söne Ta Azak'ı büyük törenle Sumee tahtına oturtmuşlardı. İskender Fahreddin SON

Bu sayıdan diğer sayfalar: