2 Eylül 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

2 Eylül 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

î Günün Meselesi: Evlere Kum Çuvallafı Dağıtılacak Odunluk ;Çamaşırlık Gibi Yerler Sığınak Haline konacak Hava tehlikesinden korun - ma komisyonu dün - vilâyette vali muavini Muzafferin nez- dinde toplanmışlır. Komisyon herhangi bir hava taarruruna karşı icab eden bütün koruma tedbirlerini almaktadır. Ezcümle bütün evlere kum çuvalları - dağıtılması — düşü - | nülmektedir. Damlara 5 - 10 santim kadar kum döşenecek ve yahud da her evde buluna- tak olan gözcüler - tarafından yangın bombaları düşer düş - mez üzerine açılan kum çuv: larından kum dökülmek su - Y eZ e e eni Köprünün . İki Tarafı İstimlâkden Şimdilik Sarfınazar Edildi Öğrendimizle göre yeni yapıl - Tmakta olan Atatürk köprüsünün Unkapanı ve Azıdkapı tarafla - Tında ve başlangıçlarındaki mey- Ganların açılıp tanzim edilmesi i- #inin tehir olunması Belediye la- Tafından kararlaştırılmıştır. Her nekadar bu meydanların Bazıl tanzim olunacakları ve müs- fakbel şekilleri hakkında şehirci lik mütehassısı M. Prost tarafın- dan hazırlanmış plânlar mevcud Bulunmakta ise de, Belediye reis- | liği; burada yapılacak istimlâk - | in ve tanzim işinin uzun zama- a mütevakkıf olduğunu görerek | #imdilik bundan vaz geçmişlir. | Ancak münakalâtın sekteye uğ- Tamayıp intizamla yapılabilmesi #çin Köprüye inen iki yol yapıla- Caktır, Diğer taraftan Atatürk köprü- Bünü inşa eden müteahhid, önü - Tnüzdeki ayın 25 inci günü yeni Köprüyü Belediyeye teslim ede - Geğini bildirmiştir. 29 teşrinlevvel bayramı gününde de açılma mera- timi parlak bir şekilde yapılacak- tır. Tarirlim Yardımcı Muallimler Maarif Vekâleti muallim ihti - Yacını karçılamak için orta mek- lere yardımcı Ymuallim alma- Üa karar vermiştir. Bunuh için dün Üniversitede bir itmtihan açılmış- fir, Bu imtihana muallim mektebi,| Tezunu olup da mecburi hizmet- lerini ikmal etmiş olanlarla Vekâ- letçe muallim — olmalarında bir Mahzur bulunmayan lise mezim - ları iştirak etmişlerdir. İmtihan - lür türkçe, tarih coğrafya, yabancı| dilden yapılmaktadır. Dün bu imtihanların - sözküleri Yapılmıştır. Bunların muvaffak - lanları yazılı imtihana alınacak- Her evin müşterek bir sığı- mağı olması, her apartıman ve evin birer korunma âmiri, kum gözcüsü bulunması gibi esaslı ve lüzumlu tedbirler de tek - mil şehirde en büyük bir sür- atle tatbik olunacaktır. Diğer taraftan, İstanbulda yapılan inşaatta «sığınak» lar bulunması meeburi olduğu hal- p de birkaç senedir buna riayet o- lTunmadığı görülmüştür. Ekser yerlerde hâlen aparman, ©- dunlük, çamaşırlık gibi kulla- nılan bu odaların yeniden ya- pılacak tadilâtla sığınak haline konacaktır. Vapurlarımız Akdenize Çıkmıyorlar Akdenizde Bulunan Vapurlar da Yakın Limanlara Gidiyorlar Denizyolları idaresi dün verdiği bir kararla Akdeniz seferlerini lâğ- vetmiştir. Avrupada harbin baş - lamış olması Akdenizdeki gemi - lerimizin de tehlikeli bir vaziyete| — düşmesine sebeb olduğundan se- yahatte bulunan — vapurlarımıza teksizle en yakım olan Hmanlara sığınmaları bildirilmiştir. Diğer taraftan dün llmanımız - dan «Mersin> postasını yapmak üzere hareket eden deniz yük da- iresinin «Kadeş» vapuru da tel - sizle emir verilmek suretile Ça - nakkaleden İstanbula döndürül - müştür. —e-- İlk Yapılacak Limanlar İngilizlerle Yapılacak Tedkikat Neticelendi Memleketimizin limanları üze - rinde bir müddettenbe mütehassıslarının yaptıkları tet - kikat nihayetlenmiş ve hüküme - timizle İngilizler arasında anlaş - maya varılmıştır. Meclis açılınca Tlman inşaatı için icabeden tahsi- Bat istenecek ve inşaata — derhal başlanacaktır. İngiliz firmaları ilk olarak Sam- sun Hmanına büyük bir menderek inşa etmeğe başlıyacaklardır. Ondan sonra sıra ile Trabzon ve Çatalağrı limanlarının nşasma| geçilecektir. İngiliz | Hâdiselerin Seyrini Takib Ediyoruz Bugünün heyecanlı haberlerini görenler hep, Umumi harb sene- lerini hatırlarlar. Acaba, yeni bir umumi harbe doğru mu gidili - yor?. Böyle bir şüpheli sual dahi yersiz olur. Bülün temennimiz, sulh, huzur ve ebedi barıştır. Türk milleti sulhperverdir. Bü- tün davamız: «Yurdda sulh, ci - | | handa sulh» düsturile hulâsa edi- | lebilir. Fakat, sulh koruyucusu olmamız aezimizden değil, sulha olan ih- tiyacımızdan ileri geliyar, Sulhu korumak - için hüsnüniyetimiz, kuvvetimiz, imanımız ve kudre- timiz var. ” Endişe etmiyoruz, — soğukkâanlı bulunuyoruz. Asil Türk millei, herzamanki metanetini, itidalini mubafaza ediyor. Büyük bir dik- katle hâdiselerin seyrini takib e- diyoruz. BURNAN CEVAD Değiştirilmiyecek Ecnebi Paralar Ecnebi yolcuların beraberlerin- de getirdikleri ccnebi paralardan sterlin, dolar ve Fransız frangı ha- riç olmak üzere diğer ecnebi para- ların 'Türk paralarile bir müddet için değiştirilmemeleri dün mali- 'ye Vekâletinden alâkadarlara res-| men tebliğ olunmuştur. Bu ihtiyatf tedbir son para te- mevvüçlerine karşı alınmıştır. KISA POLİS HABERLERİ *& Büyükdere kibrit fabrikasında çalışan Hüseyin' adında bir amele elindekt baltayı kazaen ayağına düşürerek yaralanmıştır. * Ermanak adında bir gencin idaresindeki — motosiklet Şişlide Hasan adında birine çarparak ya- ralamıştır. Bu arada kendisi de mmotosikletten düşerek —muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. * Şoför Mahmudun idaresinde-| ki gtomobil Cibalide Nayika adın- da bir kıza çarparak yaralamıştır.| î **& Fatihda Said adında bir leb- lebici sokakta kendisile alay eden Kemal adında bir çocuğu yarala- mıştar. * Beyoğlunda Yeniçarşıda. iç- | kiti lokantası sahibi Aspai ile arka-| daşlarından Kâmil ve Ahmed içer- lerken aralarında çıkan kavga ne-, | ticesinde Aspi Kâzımın yaralamış- tır. | — Beşiktaşta oturan İsmail Kak- kı adında biri sarhoş bir halde Be- yoğlundan geçmekte iken bilâse- beb Ankara kahvesinde oturmak- 'ta olan Abdi adında birini yarala- dığından yakalanarak — tahkikata başlanmıştır. * Emirgânda glikoz fabrikasın- da çalışan Ahmed adında bir a - mele merdivenden düşerek yara- | lanmıştır. | “ Said Ne Bakıyorsun, O Yılışıklara? ,, Adliye Koridorlarında Hakiki Hayatı Görmek Daha iyi Mümkün Genç bir kadının iki erkek a - leyhine açtığı ölüm tehdidi dava- sına dün asliye birinci cezada ba- kılmıştır. | Hâdisenin davacısı — Leylâ is - minde genç bir bayandır. lunan, sana 27 - 28 yaşında olduğu his- sini veren Leylâ orta boylu, temiz kıyafetli, oldukça güzel bilecek bir kadındır. Muhakeme başlamadan evvel dar koridarda Xâh sinirli sinirl dolaşarak can sıkıntısından — bir aşağı bir yukarı geldiği beyaz mermerlerdeki adımlarım hesab- byan, kâh köşedeki geniş tahta #ıranın üzerine ilişip ancak birkaç dakika oturduktan sonra yine do- laşmağa başlıyan Leylâ davasına intizaren yerinde duramıyor, ara- sıra da kendi kendine sinirli si - nirli birşeyler söyleniyordu. oturmaktan da; do - da vazgeçti. Karşıdaki nbaşına giderek aşağıdan gelenleri seyre koyuldu. — Ancak | bu da uzun müddet devam etme - | di! Ellerinde muayene kâğıdları, arkalarında iki polis olduğu hal de küçük bir kafile halinde mer- | divenlerde beliren entarili, boya- h yüzlü, sarı oksijen saçlı «nu - ayene kaçağır günahkâr kudırda- rın gürültülü lâtife ve kahkaha- larla görünüşler! ile beraber ora- dan da ayrılıp yine geniş sıranın yanına geldi | Hemen hepsi kırmızı, sarı, yeşil | Bibi en göz alan renkler çilmiş dâr kısa kollu bir en yip pörsümüş düdak ve yüzlerini içlerindeki ateşi dışarı vurmak is- ter gibi kıpkırmızı boyıyan ve en göenci 30 yaşından aşağı olmiyan bu kadınlar etraflarile hiç alâka- dar olmuyarak kendi lâtife ve â- lemlerinde yukarıya; ilâmat ka - lemine çıkıyorlardı! Ve onlar kim-| seye bakmadıkları halde merdi- venleri dolduran kalabalık halkım hepsi de kendilerile meşguldü. Bunları her gören gayriihtiyari bir kere başını o tarafa çeviriyor, 5 kuruşluk oksijenin sihirli,yar- dımi sayesinde hepsi kızıl " sarı renge bürünen boyalı başların - dan çorapsız, yüksek ökçeli is- karpinli, sandallı, hattâ terlikli a- yaklarına kadar onları manalı bir düdak büküşile seyredip hayretle bakışıyordu. Bir aralık arkalarındaki - polis önlerine geçerek onlara birşeyler söyledi. Sonra hepsi durdular. Genç polis memuru elindeki ka- barık derkenarlı bir kâğıd deste- sİni çevire Çevire sulh ecaz mah- kemesinin koridoruna doğru iler- ledi. Mahkemo kapısının yanın - daki tabellâiyı seri bir nazarla oku- duktan sonra aradığı yerin bu -« rası olmadığını anlamış olacak ki denile - len se - Oluyor tekrar kafilenin başına geçip yu- karı merdivenlere doğru ilerle - diler. Fakat 'bu kısa tevakkuf esnasın- da koridorda evvelâ kimsenin na- zarı dikkatini celbetmiyen küçük bir hâdise olmuştu: Onların merdivenbaşında du - Tup polisi beklemeğe başlamala- rından bir iki saniye sonra; demin- ki sinirli genç kadın birden otur- duğu yerden fırladlı. Karşısındaki kaloriferin dibine çömelmiş, ge- lenleri seyretmekle vakit geçiren genç bir erkeğin yanına nefesne- fese yaklaşarak: — Said ne bakıyorsun öyle ©- rospulara?. dedi. Hiddetten kasilmiş — olmasına rağmen sert bir tonla savrulan bu ilk hitabdan sonra, öbürkünün hâ- l istifini bozmadığını, gözlerini karşıkilerin göz alan elbiselerin - den, yılışık tebessümlerinden a - yırmadığını görünce daha kuv - vetli, azarlıyan bir ifade ile ih - | tar etti: | - Bana söylüyorum be... Niy aldırmıyorsun? Genç erkek bu ikinci hitabı da işitmemişti. sanl © vakit Leylâ; nefretini dudaklarında acı bir kınbaç gibi şaklıyan sesle haykırdı: — Alçak.. Edebsiz. her | Öbürü kalabalık bir halkın çe tasında çırrak şırrak suratına ( - nen bu iki tahkir dolu ke altında sanki eziliyordu artik... Vavi ütün hiddet ve n bir. l nn son Mmal | Je beraber çevik bir hareketle çö- meldiği yerden doğrularak silki- niyor ve kısa bir müddet sert na- zarlarla karşısındaki kadını süz- dükten sonra çok şey söylemek | istediği.halde birşey söyliyeme - | diği belli olan bir yutkunuşla sa- dece: — Haydi git kızım., Git Alla - hini seversen. Benden bulma... Diye söyleniyor... — Bilâhare, cebri bir gülümseme ile başını iki yıp birşeyler mırılda - narak ters tarafa doğru ilerlerken:| *— Beni bıraktın diye ağlıyacak değilim ya... Elbette gönlümü eğ- Jendireceğim», diyor. Sinirli ve o nisbette de barut genç kadın daha söylenecek belli. Fakat tam bu esnada köridarun kuytu derinliklerinden — emektar | mübaşirin etrafa yayılan gür sesi | kavga faslının kesilmesini emre- den hatifi bir hitab gibi çınlıyor: — Leylâ... Sadi... Birbirile atışan genç erkekle, genç kadın şimdi muhakemede bir sırada, yanyana duruyor, fakat birbirlerine bir saniye bile bak- mıyarak okunan dava arzuhalini ve tahkikat evrakını dinliyorlar. Bundan davacının Bayan Leylâ | | düğü Kâğıtları Önümüzdeki Haftalar İçinde Gelmiş Olacak Hükümetimiz nüfus siyasetimiz! bakımından aldığı mühim karar- | larla evlenme ücretlerini kal mış ve bu süretle memlekette ni- kâh muamelelerinin fazlalaşması igin bu meyanda birçok tedbirler daha almıştı. Ancak eskiden bir ücret mukabilinde n evlen- me kâğıdları ücretleri kaldırıldık- tan sonra kıiymetli evrak addile toplattırılmış ve yenileri de ba - sılmamış olduğundan uzun müd- | dettenberi şehrimizde hiç bir akid yapılamamakta idi. Haber aldığımıza güre hükü - ! metin yeni tabı ettirdiği evlenme kağıdları bu haftadan itibaren bü-| tün dairelere gelmiş bulunacak - tır. Bu sebeble önümüzdeki hafta- lar içinde bütün evlenme dairele- Tnide fazla miktarda akid mua - meleleri yapılacağı anlaşılmakta- dır. Bu yüzden şehrimizde iki bu- çuk aydanberi evlenme muame - lesi yapılamadığı söylenmekti ir » oldağu anlaşılıyor. Genç kadın iki senedenberi mı dığı adamın son zamanlarda ken- disine karşı muamelesini değişti- rerek hakaret edip dövmeğe baş- ladığını ve evvelki gece de eve sarhoş gelerek kendisini fena hal- de tokatlayıp öldürürcesine dö dava arzuhalinde acı bir lisanla anlatıyordu: Evrakın okunması bittikten son- Ta reis suçluya ilk suali sordu: - Anlat bakalım oğlum... Ni- ye dövdün bu kadını?, tam bu suale cevab n blrşry or: Demindenbeki korklorda sinirli p, Söaidle kavgadan ği mahkemede de ye iyan ve müthiş — bir inde bulunduğu belli | karak, lâkin Bay reis... Ben davamdan | vazgeçtim. İstidam geri alıyo - rum.. diyor. Öbürü hiç beklemediği bu müsmele karşısında duraklıyor.. Dışarıda yüzüne karşı en şiddetli bir tahkirle haykıran deminki düşman genç kadınla şimdiki müş- fik, affeden genç kadım zöhninde karşılaştırarak bir kelime bile söy- lemiyor. Bayan Leylâ, erkeğine çevirdiği gülümsiyen gözlerini sonra yavaş yavaş öne eğerken hafif hafif i- Vâve ediyor: — Erkeğimdir... Onu mazur gö- Tüyorum.. Ve biraz sonra hâkimin verdiği davanın sukut kararile be- raber genç erkekle genç kadın mahkemeden çıkınca bir müddet kapının önünde duraklıyarlar... Sonra Leylâ; yuvasındaki erkek kugan yanına yaklaşan bir dişi kuş munisliği ile genç adamın yanına sokularak tatlı bir saadetle gülen gözlerini onun gözlerine bırakır- ken koluna da giriyor ve onu e- linden kaçırmamak; başka kadın- aptırmamak istermişçesine | lara Soğuk Kanlıyız, Çünki Kuvvetliyiz Endişeye lüzum yok! soğukkanlı, dikkatli ve mütey: kız bulunuyoruz. Bütün Türk milliti, Milli Şef İnönünün etra- fında, yekvücud, çelik bir kael halindedir. Hâdiseleri bütün si- nir gevşekliğinden uzak bir şekil de, ciddiyet ve ehemmiyetle takib ediyoruz. ! Türk devleti yaptığını ve ya - — pacağını biliyor ve daima bile- cektir. Harb lâkırdılarına ve boğazlaş. maların tafsilâtını veren ajans 1 :berlerine karşı yamamen hissiz İ kalmağa, şüphesiz, imkân yok « $ tur. Fakat, asil Türk milleti, dal- ma muhakemeli ve şuurlu olma- sını bilen kütl Belki, | harb günlerinin — felâketlerine, mahrumiyetlerine, icablarına en iyi göğüs vermesini bilen yegüne millet bizizdir. Çünkü, bütün Türk tarihi savaş destartlarile dolu dur. Vatandaşların — itidali, —sükütu, normal hayatın akışı da göst ki, Türk milleti, herhangi zaman ve anda, avaletinden kaybetmez. Soğukkanlıyız. Çünkü, kuvvet- liyiz, kendimize güveniyoruz, re- jime imanımız vardır. Sapsağlam ayakta ve her zamankinden ha zinde; Yurdun her karış toprağını bek-- İ liyen yiğit Türk çocukları var. Gözlerinde şafak parıltısı, kalb » lerinde iman, güpüllerinde fe rahlık!, Her zaman. tekrar ci iğimiz gi *gi, yeryüzünün ea büyük bahti - ğ Türk olmaktır. REŞAD FEYZİ Birimizin Derdi Hepimizin Derdi Hareket Vakitlerini Gösteren Saatler Şirketihayriye — tarafırdan Köprüye ve mühtelif iskelele- ve günün her saatinde iskele- den köprüye veya Boğaziçine hareket edecek vapurların kalk- ma zamanlarını gösteren birer saat konmuştu. Bunlar arasın- da bazıları iskele memurları tarafından icab ettikçe değiş - tirilmektedir. — Bunlara iti - mad eden halkın çok defa al- danarak vapuru — kaçırdıkları vakidir. Şirket bu halin önüne geçmek üzere — bütün İskele memurlarına hareket vaktini bildiren saatlerin asla ihmal edilmemesini hatırlatmalı! sımsıkı tutarak ağır ağır ilerli yorlar. Bu sırada koridordanberi ©« rın her hareketlerini takib bir ihtiyar dinleyici kendi ken - disine mırıldanıyor: 4 — Şu kadınlar ne acaib mah Iüktur! Onlar hiç belli olmaz doğu —— Taksin vermek istememişti. O za- Man küçük kızı kaçırdık. Siz bu kızı babasına teslim etmekle, bü- fün işleri daha vahim bir şekle Soktunuz. Papulos hiç durmadan anlatı- Yırdu. Belki de birkaç dakika son- Ta işişlen geçmiş olacaktı. — Hayır, aiz bu edama fenalhık *itiniz. İnselhaym çocuğuna ka- | Yuşlu amma, son taksiti ödemek | Tecburiyetindedir. Eğer ödemez- | de gelecek sefer kızım öldüre - | ökler. Bu sabah erkenden babz- fin) telefona çağırdılar: «Parayı Veriniz, yoksa kızınız elden gider. ü sefer Mmaziz değil, Allah Ückse kurtaramaz> dediler. Kız öldükten sonra, siz de ona San verecek deği size cehernemin kapılarını kapa- tacak mı zannediyorsunuz? Eğer maziyi unutmak istiyorsanız, so- racağım suallere cevab vermeniz lâzıradır. Sorunuz, sorunuz, her sua- linize ne biliyorsam, aynen cevab vereceğim. — BSizin hayatınızı kurtarabile- cek bir tek şey beni alâkadar e- diyor. Büyük patron kimdir? Papulas hayretle Tempların yü- züne baktı: — Bu suale benden cevab bek- lemeyiniz, dedi. — Yok canım? Neden? — Çünkü cevab verecek vazi- yette değilim de ondan... Zaten Çeteden hangi birine sorsanız, bu suale cevab veremez. Ualino bile » Telefonun n srasını da — Templar mırıldanir ,—ıh. — Çok acaib şeyler, dedi, fa- “bu anlattığınız küçük masal, | bir tek adam biliyor Templar sigarasından son ne- fesi de çeklikten sonrı — O hakle, dedi, taliiniz yok- muş. Eğer numarayı bilmiyorsa- | niz bakikaten taliiniz yokmuş. — Fakat ben patran hakkında ne biliyorsam, hepsini söyliye - ceğim, hepsini, hepsini... Bırak- mız, anlatayım. Yunanlının sesi birdenbire de- ğişti. Templar başını çevirdi ve bir saniye içinde Yunanlının gördü- Hü şeyi gördü. Arkadan ayni istikamette bü « ük bir otomöbil geliyordu. Oto- mobilir her iki kapısında iki kü- Çük mitralyözün namlusu göze çarpıyordu. Templar derhal ar- | kaya sıçradı ve boylu boyuna u- | zandı. | Ayni zamanda mitralyözün tak- takları işitildi. Kurşunların oto- | mobilin çelik karoserisini deliyor, | camlar paramparça havada uşu- | yoardu. | | Sağ taraftaki kapı 'Tempların | üzerine düşmüştü. Bu suretle vu-i cudünü — parçalanan — camlardan muhafaza eder bir hale gelmişti. Hiçbir tarafından yaralanmadığı- | n anlıyordu. Araba fena halde | yalpalıyordu. Nihayet bir | oldu, Templar bir daha ileriye ' | GANGSTERLER- CELLÂDİ. HTT ZABITA ROMANI doğrü fırladı. Ondan sonra ses kesildi, derin bir sükünet basıl oldu. Birkâç saniye geçti. Templar derhal kendisini topladı. Uzaktan polis düdüklerinin öttüğünü işitti 've çocukların otomobilin etrafına toplanmağa koşuştuklarını gör - dü 'Templar Yunanlıya baktı. Kurs şun yağmuru herifi hemen cto - mabilden dışarı fırlatmış. gibiy- h bilir kaç kurşun yiyen Pa- pulos o dakika ölmi «Aziz» kendi kendine söylendi: Ben aldanguşım, bu dostların hakikaten senin iblis vücudünü ortadan kaldırmağa karar vermiş | ler. Vaziyet Templar için, daha uzun mülâhazalara girişmeğe — müsaid değildi. 57 inci sokakla 5 inci cad- denin köşesinde bulunuyorlardı. Burası çok kalabâlik bir yerdi, 'Templar derhal kaçmaktan baş- | ka çare olmadığını anlamıştı. Kapıyı açtı, otomobilden çıktı. Biriknteğe baylıyan halk tered- | düd etti. Bötün Nevyorklular bir gangsterin kaçmasına mâni ol - | maktaki tehlikeyi iyi bildikleri - çin, böyle vaziyetlerde her hangi bir müdahalede bulunmak hiç iş- lerine gelmez. Çünkü böyle bir | müdahalenin intihardan başka bir gey olmadığını bilirler, Templar hemen elini taban-asına götürdü ve bu hareketi halkın üzerinde sihirli tesirini yaptı. Ksey — yerin- den kımıldamağa cesaret edeme - | 'Tamplara kaçması Templar yıldırım Bibi koştu, sokağın köşesini dön- | İ —-. dü, beşinci caddeye daldı Yaya kaldı ın bir kenarında müşteri peşinde bir taksi otom bili aheste beste gidiyordu. Tempa lar hemen basamağa atladı ve Piyi açtı, otomobilin içine girdi. Ayni zamanda da tabancasını. şoförün ensesine dayadı. — Hemen güze bas Senbasti - yen! dedi. Şoförün ismini direksiyonun zerine konmuş olan plâkadan © « kumuştu. H Şoför gaze bastı. Makineyi yet idare ediyordu. Uzun zan danberi şoförlük ettiği ve bu gibk işlere alışık olduğu belliydi. Hat tâ ne olur ne olmaz diye başın bile arkaya çevirmedi. — Nereye emrediyorsunuz? — Merkez istasyomu: ideyi döndüler, niz? diye sordu. (Denamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: