29 Mart 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

29 Mart 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞU AR SA “ENİ » MESELELERİ K * * epa Eski iyilik.. nn bahsi hep Yugeslavya - Son haftalarda siyasi faaliyet radda azımal derecesini buldu. slavyanın şimdiye kadar kar- k bir dönüm noktasında u, vereceği son kararın bun- Sanra istikbal üzerinde de ÖY- Wi bir tesiri olacağı söylendi. n harple İngiltereden Zör - olduğu iyilikleri unulmaması u da bilhassa kaydedildiği- üre siyasette de eski şükran ularının yeri olmak lâzım ği halırlatılmak — isteniyor iktir, Son otuz senedir — bu Sırbistan daha Yugoslavya m evvel Çarlık Rusyasının beği idi. Balkanlarda Cer - nüfuzunu temsil eden Avus- imparatorluğuna karşı Sır- 1 her vesile ile korumayı Çar- isyası hiç ihmal etmemiştir. bu işte iyiden 'yiye mu- olduğu zamanlar ve olma- Vakitler de vardır. Bosan - in 1908 sonbaharında Avus- tarafından — ilhakı üzerine müşkül bir mevkide kal - 'e güz göre güre Sırpların me- İNi tatmin ettrememiştir. Fa- farlık için bu yek büyük bir olmuştu. O andan itibaren Avusturyaya, yani mevklinde kalmak uzun 2a- mukadder olmuş bir key- kürlı bir iş olarak 912 Bal- İtülakı ve ııı neticesi aç - a harp olmuştu. Fakat — çok 'den Bulgarlarla aralarında ihtilâf Sırbistanı yine eski tçi mevkine getirmiş olu - İslâvlık namına Balkan - Bulgarlarla birlikte bir iş k mümkün olunca hep Bul- n kârli çıktığı, Sırpların da | , Tinin mağdur edildiklerin- | 1 İkâyet ettikleri görülmüştür. i harbinin ikinci safhasn- famamile böyle oldu: Ma: 'Yada Bulgarların hissesine askeSi vazifenin de kendi- ' Yükletildiğini söyliyen Sırp- işterek zaferden çok şey Ü- "işlerdi. Fakat Balkan harbi b Sırplar daha üç ay barbe *imek mecburiyetinde kal Çünkü 912 de Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaris- Balkan ittifakı akte- müttefikler kendilerinin kadar parlak muvaffakiyet- üyeceklerini ümit ede- erdi. Halbuki netice um - n fevkinde çıktığı zaman n ettiği fodakârlıkları say- başlamış, Bulgarların işini ne kolaylaştırdığını söyliyerek 'ilinde mükâfatını istemişti. dinlenmedi. Arada kavga için Çarın her iki ta- tiği masihatleri de Bulga- din! Sırbistanın libine ehemmiyet vermemiş- Hkinci Balkan harbi de bu su- gıkmış oluyordu, 'de Avrupa harbinin çıkma- ti âmil de İslâvlik ile Cer - arasındaki gizli ve aşikâr nlık olmuştur. Sirbistan İs- temsil ederek Cermanlığa |koymağa uğraşıyordu. Çar- sile beraberdi. Ayni za- da Çarlık Rusyasının mütte- n Fransa ile dostu bulunan ire de Sırplarla beraber de- Sırplar için bu mücadele DEBİ ROMAN: 96 Sen de k, ya ölüm., ya aşka dif Ve İk ısrar ederse o vakit günah | #a gider. İkna edemedim Ve | kendisine yaptı.. der, vicda- ahat ve huzurumu bulurum. Yuz ben bütün bunları dü - İkçe asabım büsbütün bo - 'or, zihnim arap saçına dü - :, ne yapacağımı, bir türlü İremiyor, içine saplandığım balağından çıkmıya çalıştık- tün bütün batıyorum. Bariptir ki, bütün bu heye- Jorku, endişe içinde dahıa çok anca birden ağlamıya büd- » Bu bir sinir bulhramı idi. Ağlıyor, hem: Allahim gen bana rahat yü- Hermiyecek misin, vedir bt im çile?. ğa karşı harbe hazırlanmayı | Ç aZ bi eat HALK— , Seveceksin / Yezan : ETEM İZZET talibini sulh kenferansında mü - dafaa edecek elan - İngiltere ile Fransa vardı. Artık küçük Sırbis- tanın yerine yeni Avrupa harita- sında Sırp - Hirvat - Sloven kral- bii görülüyordu. Fakat bu krall- ğin her istediğini, galiplerle be - raber bulunan İtalya kabul etmi- yordu. Buna mukabil Amerika Cumhurreisi Vilson da yeni krab lığın dediklerine müzahir çıktı. Çünkü İtalya ile Fransa ve İngil- tere arasında bir takım gizli an- | laşmalar vardı. Eğer bunlara ria- | yet etmek lâzım gelirse Adriya - | tikte İtalyanın dedikleri olacak, | Sırpların, Hırvat ve Slovenlerin istediği olmuyacaktı. Reis Vilson gizli anlaşmaların hükmü olmadı- ğaını ilân edince Sırpları meninun etmek kaliyordu. Yalniz Fiyume Halyanlara geçiyordu. 1919 sulhu tenzim edilirken İn- giltere, Fransa ve Amerikayı tem- | sil eden diplomatlar Avrupada İs- | lâvlığı kuvvetlendirmeyi düşün - müşlerdi. Bu itibarla Sırp - Hır- | vat ve Sleven krallığı Avustur - | ya - Macaristan imparatorluğu - unun enkazı üzerinde geniş hu- dutları olan bir devlet halinde teş- | kil edilmiştir. Krallık sonrudan Yagoslavya namini almıştır. Yir- mi iki sene evvel bu devletin teş- kilinde Sırplara edilmiş olan iyi- lik bugân kendilerine hatırlatıl- mak isteniyor. ÜTUNU-— | İşçi Arıyanlar, , femenni- ler ve müşküller İş Ve Tüm İş vermek - istiyenlerin Son Telgraf F.T. iş rumuzuna irhriren müracaatları.> y Kansatkür, lise mezunu bir genç İş arıyor Beki ve yeni Türkçeye Uihakkın vü- kaf, yazısı düzgün, ifadasi kavvelli, na- Muslu ve kimsesiz lisa mezinu bir genç ücâr bir ücrelle bir l4 aramakta- aliplerin Halk Sütununda aaaalür. rumuzuna müracatları ücseselerde İŞ aramaktâyım. Ütt Sen Telgraf Halk sülü- Mahmüzeye müraca- hususl İş sahiplerinin nu vasılasiyle atları. K R: Galatadan — Bayan l:ğül:“l' Baliç Fenerinden r::ık Saplarınız verdır. Bay Katip, 44 Yıldız. Kahzun Kadın, Pekak, Bayan M T. ; Sempatik, Mübeccel, Utangaç, 1ti Bursulı, $. T.: !ıl.nl'ı', S;'. aamslarınıza gelmiş clan ve mü- ee b ilân — ettiğimliz urnunda aldır- n yd u. Man ORONUŞMA: Bayan Hayrün- nlaaz Mektubunuz adresinize gönderil- Daiştir. Kerreren — aldırmanı mektuplarınızı 15 — 18 BENİCE daha çok kederi yur ırıı ç bana da biraz iy ::Luı:hnlîım gindiklen sonra biraz açıldım, rahatladım ve- ka- | zarımı verdim: ' | — Gidip onu göreceğim'. Bu kararı verirki hem l bir merhamet hissinin yer buldu. igunu, hem de ana karşı hislerim- de bir züaf belirdiğini ves — O ölmesin.. Diyen bir çırpıntanın bulduğunu duyuyordum. Bunun sebebini tayin yer ve İz | Diyordum?. "-'-ı ga kuvvetlenen bir hisle seviyor- dum da farkında Bi J!uşî:'"m. hissimde yerteşen Kuzu Kuzu kesiminin tahdit edi- leceği haberi küçük bir hâdi- #e olarak karşılanmamalıdır. Bu mevzu üzerinde, daha ev- vel, bazı arkadaşlar neşriyat yapmışlardı. Henüz süt kuzu- su iken bu maszum hayvanları kesmek hiç te doğru bir hare- ket değildi. Şimdi, kuzuların epeyce büyümüş olmasına rağmen, | bunların pek küçük iken ke- #ilmesinin tahdit edilmek ar- zusu, çok yerinde bir fikirdir. | Nihayet, kuzu lezzetinden mahrum - kalmak, hiç te mü- him bir mesele değildir. Kuzaların vaktinden evvel kesilmesinin, hayvan tasarru- fu itibariyle ne büyük bir za- rar olduğu meydandadır. Bü- yüyen hayvan, bittabi daha verimli olacak, memleket ik- tısadiyatt için daha çok fay- dalar temin edecektir, | Bahusus böyle bir zaman- | da, her nevi memleket mah- sulünden âzami randıman al- :“I. lüzumu aşikâr değil mi- lir?. BÜRHAN CEVAT Un tlarını ucuz- latmak için tetkikler yapılıyor 'Toprak Mahsulleri Ofisi, değir- menleri kendi işletmeğe başladı #andanberi un maliyetini ucuzlat- mak için tetkikler yapmaktadır. Ofis, değirmenlerden kâr bekle - miyecek ve onu maliyet fiatı üze- rinden fırıncılara - verecektir, Bu sebeple bugünkü un fiatlarının bir miktar ucuzlıyacağı ve dolayısile ekmeğe de tesir edeceği tahmin o- lunmaktadır. Akşamları yatağı girerken, vü- Cudün her noktasını âdeta yıkanı- Tu sabun bulunamadığı odi sabunla yıkamalı. Kirli ma. ballerin Ve kaşınan yerlerin te- mizlenmesine — daha — ehemmiyet vermeli. Sabahleyin kulkıldığı za- Kükürt çiçeği 4 Gram Karbanat dö potas 3 Gram. EKezahanelerde hazır pomadalar da vardır. Vücut bu pomada lle güzelce o- Huştarulduktan sonra altı sast ka- dar kaline terkedilir. İkinci defa olarük yine sürülür. Geceliyin haş- ta gündür. arkasında bulunan gömlekie yatar. Ertesi sabâh kalk: fağ zaman, vücudü tekrar sabunlu gu İle yıkar veyabut hamama gi- der. çekiniyordum?. l Saate baktım. Biri çeyrek ge- | çiyordu. | — Hemen gitsem mi?, | Diye düşündüm, Fakat, nereye gidecektim. — Moktubunda muay- yen bir yer söylemiyordu. — Herhalde her yakitki gibi.. Ben sokağa çıkınca © beni bula- cak.. Dedim. — Ancak, saat ikide.. diyor. Bel--| Ki tam o saatte buralara gelecek- | tir. — Şimdiden sokağa samn beni bulamaz.. Diye düşündüm. Fakat, evde o- l tarmaktan da bunalıyor, içim i- çime sığmıyordu, Bir yandan da düşünüyordum: — Gidip ne yapacağım?. Bu sual karşısında zekâ ve man- tığım susuyordu. Ben de, onlar da ne yapacağımızı bilmiyorduk. En çek aklıma gelen şeyi Ona yal - yarmaktı. Amma, bu yalvarışım | fayda vermezse ne olacaktı?. O wakit kendisini öldürecek miydi? | teş almamıştı, bir şeydi. çikar Y MAHKEMELERDE Zaten“Ummadığın taş baş yarar/,,derler | “Tevekkeli değil.. Kızın âşık ol- makta yerden göğe hakkı varmış,, | |——İ—Yazan: HBÜSEYİN BEHRÇET Genç, genç olduğu kadar da gü- zel bir kadındı. Adliye korido - runda, sinirli sinirli dolaşıyor, mü- temadiyen, dişlerile dudaklarını 1- sırıyor, elindeki minimin! merrdilin ucunu dişeri arasında cımbızlı - yer, asabi hareketler yapıyordu. Yine koridorda dolaşanlardan bi. ri, onu, yanındaki arkadaşına güst- terdi — Şu kızı görüyor musun? dedi.? Sevdiği delikanlının yüzünü dört be- verinden jiletle kesmiş... Tah Allah!.. Sevdiği kadının yüzünü jiletle kesen erkeği işittim- di amma, bunu yeni — işitiyorum. Hem de bu kız, ha? Bak, hiç ümit olunur mu? — Zaten, ummadığın taş baş ya- rar. Ne çaçaron, eli maşalı kadın- lar vardır ki, bunu - yapamazlar. Maamafih — hatırlıyorum, galiba bahbçekapıda bir leblebici dükkâ. nında da bir kız sevdiği gence ta- 'banca çekmişti de, tabanca mi &- — Yüzünü kestiği genci tamı - yor musun? — Şahsan tanıyorum, Hâdise za- ten bizim tarafta olmuştu.. Çocuğu da, mahalleli olduğu için, şöyle üe zaktan tanıyorum. Hah, işte geli- yor.. Bak, dikkat et, yüzünde hâlâ Hiletin izleri var... Gösterdiği- tarafa baktım.. Çe - limsiz,, karakuru bir delikanlı ge- liyordu. Pek âhım şahım birşey değildi amma, derler ya «gönül ki- mi severse güzel odur!» Dikkat ettim.. Delikanlının yüzü. nün iki tarafında da, gayet hafif izler vardı. evvelâ davacı Necatiden soruldu. Necati, hâdiseyi anlatmağa başladı: — Bir gece, tanıdıklardan birinin nişan merasiminde, içki sofrası başında Elimiyaya tesadüf ettim. Ben rakı içiyordum, ©, bira içiyor- du. Orada şöyle teşehhüt miktarı, lır uk konuştuk.. İki gün sonra da, bir gün yine buluştuk.. Bir birahaneye gidip öğle yemeği yedik.. İkişer düble de bira içtik. Ondan sonra — çıkıp bir sinemaya gittik.. Filim seyrettik. Fakat, son- radar viodan azabı duydüm. Çün> kâ, ben nişanlı idim. Viodanım, bu ahbaplığın fazla ilerlemesine mü . saade etmedi. Münasebeti kestim. | Birkaç kere rastladırm.. «İşim var» diye, fazla konuşmadım, yürüdüm. Birkaç defa mektup yolladı; cevap- sız bıraktırm. Nihayet, bir gün yol- da kargılaştık. — Sen artık benden kaçıyor - sun Necati! dedi. Neden yolladı - Hm mektuplara cevap vermedin. Hakikati söylemek, onu da fazla daha ilerisine gitmiyor, düşüne - mez hir halde bütün sinirlerimle, sekâm Ve irademle kasılıp kalı - | yordum. En son giyindim. — Ne oluzsa olsun, vakitli va. | kitsiz çıkacağım.. Dodim. Tam sokak kapısından adımımı dışarıya atarken, içimden bir veş sanki: — Dur Lütfiye. Dedi ve kendimi geriye çek - tim, Yine ayni ses sanki ihtar edi- ardu: — Daha ikiye yirmi var. © şim> di sokakta seni gürürse; “Hah işte beni sevdiği, bana dayanamadığı için hemen kendisini sokağa attı.. diyecektir. Buna meydan verme. Mağlüp olursan bir daha kendini onun sürükleyici kudretinden kur- taramazsın!. Bu ihtar ve tenbik üzerimde | hakikaten büyük bir tesir yaptı. | Düşündüm: — Muhakkak ki, vaktinden önce | sakağa çıkmak benim için büyük bir züaf olacak, me söylesem, ni Bu soktaya gelince muhakemem yapsam, artık onu, kendisini sev- söyledim: — Matmazel, dedim; ben nişanlı bir gencim. Yakında da evlencce. ğim, Onun için, biz artık seninle konuşmiyalım.. Ahbaplığımız bu- rada kalsın! — Net dedi. Bunu bana şimdiye | kadar niye söylemedin? — İyi amma, ben sana hiçbir va- idde bulunmadım ki... Zaten, ara- mızda da hiçbir bağ yoktur. Niha- yet, bir gün beracer iki kadah bi. ra içtik ve bir sinemaya gittik. Hepsi bundan ibaret!. Onun için, ikimizin de birbirimize hiçbir şey söylemeğe hakkımız yok! Bu, çantasını açtı.. Mendil filân gıkaracak zannettim ve hiç o ta- rafa bile bakmadım.. Birdenbine e- lini salladı. Yüzümü bir şeyin çiz- iğini hissettim.. Bir daha, bir de tarafa salladı. Kaç delfa vurdu bilmam.. İki yanağımdan — birden kanlar fışkırmağa başladı. Kan gö: rünce, olduğum yere düşüp bayıl. | mışım, Ayıldığım zaman, yüzüm gözüm sarılı kendimi hastanenede Büuldum. — Yani, yüzünüze ne olmuş? — Etfendim, elindeki jiletmiş ve iki yanağımı, jiletle kesmiş.. İşte, izleri hâlâ duruyor... Efimiyaya da ne diyeceği sorul- di>.: O da anlatmağa başladı: — Dediği gibi, bir nişanda tanış- dik. O gece, Nocati benimle çok a- lâkadar oldu. «Ben bekârım.. Si - zinle nişanlanalım.. Babam çorap fabrikatörüdür. Ben de fabrikanın işlerine bakarım. Babamın benden başka çocuğu yoktur. O ölünce, bü. tün fabrika, bütün paraları, malı mülkü hepsi bana kalacak!» dedi. İki gün sonra buluşmak için rande- vu verdi. İki gün sonra buluştuk. İçkili bir Wkantaya gittik.. Hem yemek ye- dik, hem bira içtik. Çıktıktan sonra sinemaya gittik. Ondan sonra da, Çok deda buluştuk., Gezdik.. Sine- malara gittik. 'Ben bunu gittikçe sevmeğe baş- ladım. Amma, o benden soğuyor. du. Bunu anlıyordum. Bir gün ge- ne buluştuk.. Artık büsbütün so - gümüştu. — Artık seninle konuşamıya - cağrm., Nişanlandım, dedi. Hal - buki, artık Necatiyi iyice sevmeğe başlamıştım. Gözlerim karardı. Ne yaptığımı bilmiyorum, — Peki, .Necati diyor ki: «Biz bir dofa buluşup birahaneye, sine- maya gittik. Ondan sonra bir daha buluşmadık.» sen de ebirkaç de- fa buluştuk> diyorsun, - Hangisi doğru? — Hiç değilse on beş defa bu - huştuk. Hep © birahaneye - gittik. Birahanenin sahibi de, garsonları da bilirler, — Hangi birahanedir 0? Genç 'kız, birahanenin, patro - (Devanmu 5 Mmel sayfada) — mediğime inandıramıyacağım. Mer hametimi, viedan mes'uilyetinden kurtulmak için sokağa çıktığımı düşünmiyecek, mutlaka: Beni se- | veriyor.. diye hükilm verecek, Bu düşünçe ile lekrar yukarıya çıktım. Fakat, müthiş bir müca- dele içindeyim. — Sant ikide gitmek de yine ay- ni şey değil mi?, Diyordum ve.. ilüve ediyordum: - © vakit de «beni sevdiği için geldi. diyecektir. Belki de merba- metime yine onu inandıramıya - cağım, belki de kendisini öldürür. |ken bile srf“inat için kendisini sevdiğimi söylemediğimi sanacak- bri,. — - Herhalde muhakkak ki, hayatı- mun bir dönüm noktasına gelmiş- tim, bu tehlikeli, üzüntülü, mes'u- liyetli dönümü en müsait şart |- çinde geçmeli idim, Ka küçük bir hata, en basil bir ihmal bütün ha- yatıma malolabilirdi. | (Arkası var) 3 —SON TELGRAF — 29 MART 1941 Başmuharrirler | Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Şimdi ne olacak?e kslmli bugünkü — Başmakalesinde Yü goskavyadaki — hükümet — darbesinden #onra; bu darbenin yegâne mucip bk- bebini teşkli eden meselenin; Üçlü Paktın sitna Yugmlavya namına ko- nulan İmzanın ve bilhassa bu imza geri alınmak istenildiği zaman ne olacağın- dan ibaret bulunduğunu beyan etmek- | te ve Yugorlav sürprizinin Balkanlar. daki Alman plânlarını altüst ettiğini, bundan — sonra — Yugoslavyanın — Üçlü Paktla kalması ihtimalinin tasavvur edilemiyeceğini söyledikten sonma: eŞimdilik akla en mülâyim gelen Bokta, Almanya Yunanislanı - karşı Bslgarirlanla beraber ve Yugoslavya- 'nin müzahereliyle yapmayı düşündüğü hareketi, bir müddet tehir edecektir. Bu arada Yugoslav budutlarına yığıla- cak Alman ve İlalyan ordulurı De yi- Bt Yugodlav milletine karşı tekrar bir ginir harbi yapılacaktır. Bununla bera- ber, Almanyanın ne yapacağını tayin edebilmek için, bir kaç gün daha hâ- diselerin inkişatını beklemek daha doğru olur. Şimdilik, — Yugoslavya — sürprizinin Balkanlara ait Alman pllnlarını altüst n olduğunu süyliyebiliriz.> demek- CUMHURİYET B. Yunus Nadi «Keren ve Hararın Sukutu> isimli bugünkü Başmak-lesin- de Şarki Afrikadaki en eski İtalyan müstemlekezi olan Eritzetin en müs- tahkem mevkli bulunan Keren'in ve Habeşistanda — Harar şehrinin — İngiliz İmparatorluk — kuyvetleri — tarafından zaptının ehemiyetini tebarüz ettirmek. te ve İlalyaya İmparatorluk ünvanını verdinen — Habeşistanın; — beraberinde gimdilik Sirenayıka ile Rritreyi de sü- rükliyerek elden — gittiğini, hidisenin İtalyada ve dünyadaki çok büyük olacağını kaydettikten sonra: *Şimali ve Şarki Afrika işlerinin bu tasfiye gokli kadar mühim diğer - bir nokta bütün bu hareketlerden muzaf- fer çıkan İngiliz kuvvetlerinin bundan sonra istenilen —yerlerde kullanılacak veçhile serbest kalmalarıdır. Ve yalnız bü kuvvetlerin deği, Şimali ve Şarki Afrikaya hasredilen bütün İngiliz ham delerinin. Şirmalt Afrikadan sonra Şar- Kİ Afrikanın — dahi tasfiyesle — İngiliz Orta Şark kuvvetleri her galleden üza- de bir verbestlik vaziyetine geçmiş bu- konuyorlar. Bunları takviye edecek ye- ni hümlelerin dalma artan bir gayret hiziyle devam edeceğini de düşünür- vek Orta Şark ardularının ne hatırı sayılır bir kudret haline geçmekte ola- caklarını daha iyi anlamış oluruz. de- mektedir. Yugoslavyada milif bir hü- kümet teşekkül eder etmez Balkanlar. da vaziyetin derhal değiştiğini söylü. yereki «Bu değişiklik yeni bir karışmanın ve fenalaşmanın başlangıcını mi teşkil edecektir, yoksa tehedit altında bulunan Balkanlar biraz emniyet ve süküna kavuşacak madır? Yeni Belgrad kabinesinin Viyanada imzalanın Misakını — reddedeceği Şüpbesizdir. Çünkü — bugünklü Yugos- lav hükümeti bu imzanın - tevlit ettiği aksülâmelin — bayırlı bir — neticesidir. Binşenaleyh, Yugoslav hükümetinin ilk çi bu esâretten - kendisini kurtarmak olacaktır. Vâkil, Belgradda bükümet — darbe- sinin dahili sebeplerle vukua geldiği söyleniyor; Geki Bvelkoviç kubinesinin millt temayüllere — muhalif hareketi böyle bir mukabeleyi zanari kılmış ol. duğu temin ediliyor. Burası doğrudur. Ancak eski hükümetin Sırp milli hle- kerine uymayan hareketi ise Üçler Mi- sakına girmesinden ibarettir. Binaen- pleyh, mesele hangi bakımdan muha- keme edilse netlderinin — Üçler Misa- kandan uzaklaşmıya varması pek tabil. ve zarur! görülür. Mühver, daha doğrusu Almanya bu yeni vâkiayı nasıl karşılıyacaktır? Al- Manyanın memnüniyet beyan etmesine kimse İntizar edemez. “Fakat hizsede coği can mkıntısının — derecesi nereye kadar varacaktır.> Dedikten sonra — Hilâhare Almanya benubina vaziyetin gerçeklen sor e- düğünü söyliyerek yazısını şöyle bitir. meoktedir: «Bize öyle geliyor ki “Almanya az Ççök bir memnünlyetsizlik nümayişleri yaptıklar ve bazı diplomatik tecrübe- Jerden sonra hür Balkan devletleri ta- zafından ve bu devletler - arazisinden Köndisi aleyhinde bir taarruz bareketi ğina dit teminat alırıa günkü Başyazısında muhlelif sunilere #evap vermekte ve bu meyanda: «Yugoslavyadaki —hükümet darbesi, eskisbükümetin Üçler Paktına giürmek için verdiği imzayı — silmiye kâfi mi- » “Sualine gu cevabi vermektedir. «Yeni hükümetin paktı — reddetmesi mühtemel olduğu gibi, Viyanada veri- len imzaya riayetle beraber bilaraflı. iinı muhafara ederek — Yugoslar top- raklarına Alman askeri — sokmumakla İktifa etmesi de mümkündür.> zi Aklımda olan mesele ve eski bir hikâye Bir bana 1« arkadaşımın | marladığı bir yazı var; elim değip bir türlü yazamıye. rum. Bana verilen gmevzu, şöyle bir üç ay oluyor. Ara sı ra, bu arkadaşa rastlarım: — Ne oldu, hani ya, çıkma- dı, hâlâ?, — Aklımda, derim. Fakat, yine unuturum. A- radan bir hafta, on gün ge- çer. Tekrar tesadüf ederiz; yi- ne sörarı — Hani nerede birader?. — Aklımda, aklımda.. Dün yine biribirimize tesa« düf ettik; beni görür görmez, yolun üzerinde şöyle bir dur. du, hazin hazin güldü. Ben hemen, acele acele: — Aklımda birader, üzül. me, dedim. O, yanıma yaklaştı. Sakin; soğüak kanlı bir eda ile: — Sana bir hikâye anlata- yım, dedi.. Ve anlatmıya başladı: — Vaktiyle, Ahmet Cevdet Paşa'kenüz talebe iken, çok sevdiği bir arkadaşı varmış.. K. suşurlarmış, arkadaşı Ah- met Cevdet Paşaya (Tabil o gaman daha Paşa değil, tale- be): — Nazır olursan, benim de bir işim düşerse yapar mr sın?. Ahmet Cevdet Paşa: — Tabü.. Aklımda.. Cevabını verirmiş. Paşa olmuş, sonra da, Adliye Nazırı olmuş.. Eski mektep arkadaşının hatıraları canlanmış.. «Gide- yim, şu Ahmet Cevdete baka- yım, şu benim işi halletsins demis. M_ Ahmet Cevdet Pa- şa ile hoş beş etmişler.. Ziya- retçi arkadaşı: — Hatırladın mı, demi; ;ı:uph iken söz vermiş- — Aklımda.;: Merak etme; sen.. Yaparım.. Nazırın odasından ayrılan eski arkadaş, bir ay kadar beklemiş.. Bakmış, ses sada yok.. Bir gün yine, Paşayı ne- zaret makamında ziyarel et- Kahve, sigara.. Yine ayrıl- Aradan bir müddet Yine ses sada yok.. ir kere daha gidip nazırı görmüş.. Yine: «Aklımda ak- hmda cevabı ve kahveler, si. garalar..» Bu ziyaretler uzamış, fa- kat, iş te olmamış.. Nihayet aradan uzun. bir zaman geçtikten sonra, eski mektep arkadaşı, nazırı bir kere daha ziyaret etmeyi ka- sarlaştırmış.. Nezaret odası- nm önünde ceketinin önünü iliklemiş: — Tak, tak.. Kapıyı — vur- muş.. İçeriden ses: ç — Giriniz.. YaRaL BN Fi sade, usulca, ük boyunlu başını uzatmış.. Nazır Paşa, eski arkadaşını görür gör. mez: —- Aklımda.. Aklımda.. Demiş! BÜRHAN CEVAT İlk okullarda lade İlk Okulların ve ilik Okula devam edenlerin sayısı her ya gittikçe artmaktadır. Ezcümle 1936 , 1937 yılında 408 ilk okul yarken bu yekün — geçen yıl 138 ya baliğ olmuştur, İlk okula de - vam edenlerin sayısı ise 288 bia gocuktur

Bu sayıdan diğer sayfalar: