27 Nisan 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

27 Nisan 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AA LITIMNTT | — kedonya M B Bi vleti.. ALİ KEMAL SUNMAN | ç Mellerne nasil olu- —Vllııi)ı—ıııı,1 ktası üzerinde dur- h fötülmiyebilir. Daha h gN meselesinin girdiği d Cüi a Ecçirmek iktiza Sene Avrupada “Şlnn, SElübiyetinden son- M.'ıîloı ve eylül î,’. '& tarafından İn- beegi'tdan doğruya (aa şelerile geçmiş- ı.'::':" çok bahsedilmiş İ olamadı. Yani İn- dediğilü edilemedi. İn- ı.iı" göre bu keyfi- sişlalının Balkanlara fn p Selinde esaslı bir z acını teşkil et- Kttine göndemek. Gerel önderildi. Get "" da oldu. Fakat harp faaliyeti felce —üdıı.. kuvvetle- irilemedikçe İngiliz çıkarmağa teşeb- a dı. Bu böyle olun- M hhij baska taraflardan olacak diye düşül- 'myanın müttefiki su" Afrikada hare- Veyş üzerine yü- Almanya da Balkanlar- bir rol oynamağa ha- . Geçen sonbahardan- Bele cereyan ettiği he- a" Kibi değildir. Dobrucayı tekrar farlar ne kadar sevin- için tezahü- 'dı. Lükin ki ikilik gözden ka- M di &Vı'liınllı:ll:- taraftarlarının pa* kadar yan baktıkları u. Bununla beraber dendiği zaman Ma- Aarafını unutmamak Vâ- Bulgaristanı | Döküler d a ümdur. Bulgaristanda rı, Sovyet taraf- ' bir de Makedonya he istediğini de göz - ü icap ediyordu. faristanın — siyasetini itin Makedonya hareke- derini Katırlamak lâ- hğda. Makedonya fırkası ki 935 de ihtilâl çı- k | I | fakibata uğramış ve Bihayet verilmiş de- emelleri ötedenbe- Oynuyacakları rol ya 4Y ve İtalya herhalde nn kasının faaliyetin- *luyorlardı. Sofya- Alıııııu bunu ketini, Tlar ve Makedon- ü milli hare- ttaş Olduğunu söylüyor- kaklakek faaliyeti- eri de Bulgaristan- ba <ermar v ildca =ııdıîhm 4 gelince Ma- Feçmeyi düşünüyor- — hem Vunz- H SAROMAN: 125 Jen de Seveceksin / Yazan : ETEM İZZET BENİCE_ Çti biz y a belli etmek iste- . ""_:.ylııııı. Fakat, . HeMetçi “kendisine ne Hakikalen bunu merak ENDİŞ _.:;" Naciyeyi ıırraıîıe. miilâ Lübnandan ne ha- _.:ını Bildirmedi. Ken- 'edi. Bir yandan 'da GEZİYEtİ tuhaf. Kontrol. & 'Yor, saatli santsiz " kontrol ediyor?, li iyiği kendisine ne söy- İyiye tahmin ede- | ca ederim. dan yer abı e ..ıı.v!. tarafından teşvik görel Makedonya hareketi. Sözü tekrar başladığı ııkl?!ı getirmek lâzım: Avrupa harbinin Balkanlara kadar gelmesine ihti- mal vermek istemiyen bazı Avru- palı askeri ıııhı.ı'riıı '::nııö::dıı:ı O muharrirlere - s.kı::::ııı Balkanlarda bir eephe değildi. Fakat harbin baş- ileri sürülmüş olan bu fikirler vekaylin sonradan geçir- diği safhalari uymamıştır. İstik- beli keşfeder şeklinde söz söyler- ken ihtiyati bir kayıt koymayı en eski kâhinler de unutmazmış. Bu- nun isabeti şimdi de anlaşılıyor. Vekayün birbirine olan irtibatı ise aşikâr: Geçen senedenberi doğru- dan doğruya İngiltereye taarruz emellerinde muvaflak olamıyan mihver tarafı İngiliz imparatorlu- iunu tehdit için onun — yollarını tutmağa kendini mecbur görmek- tedir, İngiliz tarafı da o yolların üzerinde mukabil harekette, Hâ- disatın — sebepleri ile neticeleri birbirine bağlı. HALK ÜTUNU lş Ve İşçi Arığanlar, | terenrini- gikâyetler, ler ve müşküller Daktilo bilen genç bir kız İş arıyor Ortamektebin sekizinci sınıfına ka- dür okumuş, yazısı, ifadesi muntazam, &z daktilo bilen on altı yaşında müte- vazi bir aile kızıyım. Hem; şimdiye kadar bütün gşefkat ve — Ihtimamiyi bana bakan alleme küçük bir yardım- da bulunmak ve bem de - istikbalimi hazırlamak emeliyle ticarethane, ya- mhane gibi müessesalerde bir işe gi- ' rerek bütün dikkat ve gayelerimi sa- dece vazifeme Bağlamak İstiyorum. 'Tek başıma hayat yolunda atlığım bu İlk odımda yanlarında iş vermek su- rotiyle beni teğci edecek olan iş sa- hiplerinin lütfen Son Telgraf Gezetesi Halk sütunu vamtasiyle (5. K.) ye bir mektupla müracaatlarını hürmetle ri- Müessese ve yazıhanelerde iş arayan iki genç kız On altı yaşında; —mali imkânsızlık sebebiyle — Orta — Okulun — 7 inci aınıfında — Göhslli — birakmıya — mece bur kalmış bir genç kızım, A- ilevt vaziyelim dolayısiyle çalışıp ha- yatımı, İstikbalimi kendim yapmak Mecburiyelinde — olduğumdan — hususl mücsstselerde, yazıhanelerde herhan- lar hiç bir yerde çalışmamış olan ”"—İ'.'.u ıı:aı zarur! masraflarını allesine yük olmadan temin ı':ı”: K vü vazife hayalına girm i biğle Temi, hurusl müceseselerde ka- gaatkür bir Öeretle iş aramaktadır. Kendisin! tavgif etmek istiyen iş sa- hiplerinin Tütfen Son Telgraf Halk sü- tunu Meral'e müracasiları rica — olu- muz. ğ Gelen iş verme mektupları ran Meral: Gelatadan "—nll.'lu ” Taksimden — Bayan N. D: S an, Parmakkapıdan mektuplarınız yardır. Lütfen saat 15 — 17 arasında sananız mercudür. dışında da söyliyebileceği hiç bir oklur. ıe)ı"ıîuı. bütün bunlara rağmen | endişe etilğimi uçıkça keydetmi- ye mecburum. YİREEE YOK Dün Naciye geldi. Daha gelir gelmez sordum: — Lübnandan haber var mı? — Yook.. Dedi, ilâve etti: — Bugüne kadar almam lâzım- — Niçin gelmedi acaba? — Sebebini tahmin elemiy orun. Demekle beraber bir tefsir de yapmadı değil. Endişelerimi ona da söyledim: Sular idaresi Evvelki gün, Şehir Meclisi, Sular İdaresinin esas nizam- namesini müzakere ve tasvip etti. Bu yeni nizamname ile, Sular İdaresine daha derli toplu bir mahiyet verilmiş o- luyor. Sular İdaresi, bundan böy- İe doğrudan doğruya Beledi- ye riyasetine bağlanmakta- dır. Belediye, Sular İdaresi- ni, daha ziyade emri ve kon- trolü altında bulunduracak- tır. Şimdiye kadar, bu idare, | Belediyeye bağlı olmakla be- raber, bir çok hususlarda, â- deta, ayrı bir müessese gibi idi. Bu yüzden, belki, aksı- yan tarafları vardı. Su, bir şe- hirde âmme mevzuu olduğu- na göre, bu davayı doğrudan doğruya Belediyenin elinde tutması gayet tabüdir. Sular İdaresi, kâr getiren veya kâr düşünen bir ticari mücssese, halkın hizmetinde ve emrinde bir âmme müessese- sidir. Burada hâkim zihniyet ve hkanaat yalnız ve sadece halkın menfaatleri, halkın hizmeti, halkın ihtiyaç ve sıh- hati olmadıdır. BÜRHAN CEVAT Turing klübünün toplantısı 'Turing ve Otomebil Klübü dün Eminönü Halkevinde toplan- mıştır. Dahili seyahatlerin yüzde 300 arttığı tesbit olunmuştur. Şimdi yaz geliyor. Isirıcı hüşe- Yeler uyanmak üzere... Bunlardan başka sıcaklar beygirde, köpekte, yılanda da asazmmâ gehlikesini art- tırır. Sivrisinek, tahlakurusu, pl- re vesaire gibi evimizde rabatımızı bozan müz'iç haşerelerin sarma- larından, daha doğrusu iğnelerini sokmalarından — kurtulmak müm- kün oluyor. Şöyle bir filitleniyo- Tuz, tamam., Sivrisinek, arı, örümcek wurmâs mında yara yerne bakarız, iğnesi kalmışsa çıkarırız. Sonra içine Üç dört damla sirke veyahut — asitfe- nik damlatılmış su ile yara yerini yıkarız, Bir kaşık suyun içine se- kiz on damla amonyak karışıtırıp yıkamak ta iyidir. Fakat beygi- Tin veyahut köpeğin, yılanın 1sır- ması bunlara benzemiyor. Beygir ısırdığı zaman, — diginin açtığı berenin ve yaranın cesame- tine göre tehlike — vardır. İsırma gök kuüvvetli olmuşsa, yara yerle- rinden su akar ve ekseriya çı- banlar da hasıl olur. Bu yaraları, içine biraz kâfuri ilâve edilmiş rakılı veya kolonyalı su, bir kaç damla gül sirkesi ka- tılmaş su, yahut bir iki damla &- sitfenik damlatılmış su İle yıka- malıdır. Şayet yara kırmızı, par- dak bir vetnk alırsa, sür'atle dok- tora müracaat etmiye ehemmiyet vermelidir. Hattâ bu dereceyi bul- durmadan doktora gitmek muva fıktır. Köpeğin wırması ise çok — Ihti- yatlı bulunmamızı icap ettirir. Bi isırmanım tedavisine de yarın ba kalım. ——— —- O, bunu gayet iyi bir fırsat bildi: — Fena değil. Salihten ayrılman için iyi bir vesile, Bunu bir izze- tinefis meselesi yaparsın, olur bi- ter. Dedi. — Sen bana boyuna Salihten ay- yılmamı söylüyorsun. Fakat, an- dan sonra ne yuparım Naciye?, Dedim. O gayet nikbin: — Hiçbir şey. Diyerek devam ettit — Halil Necibe gidersin. — Arıma Halil Necip meydanda yok!. b - Herhalde dönecektir. — Ölmediyse.. — Öldüğünü tahmin etmiyorum, — Neden?. — Ölmüş olsaydı, bugüne kadar aplaşılırdı. — Ölmemiş olga bile hemen be- ni alahilecek mi bakalım?. — Hiç şilphe etme, Bu nokta üzerinde de zihnimi kurealıyan bir moktayı söyleme- | MAHKEM Nişanlısı tabancayı çekip d 'Sevgil'si, oturduğu iskemleden şüp b yı mış.. Çocuk feryat etmiş — İZ Yazan: HÜSEYİN BEHÇET <Zİ —— — Şu kızı görüyor musun? — Ev Ne olacak? — Bak; dikkatli bak da, sana şömdi birşey anlatacağım.. Güsterdikleri kıza ben de bak- | tım. Orta böylu, balık etinde, es- | dner tenli, güzelle — çirkin arası, gayet mağrur edalı, yinmi yirmi iki yaşlarında kadar Lahmin edi- lebilen bit kızdı. Etrafına bak - mueyor, önüne bakarak yürüyordu. «Şu kızı görüyor musun?» diye soran dolikanlı, arkadaşına:; — Şimdi gel şöyle oturalım da, macerayı derdi aşkı — anlatayum Sana. — Ne olmuş? Birisi âşık olmuş da, sarkınlılık mi etmiş? — Dinle be birader!, Sen de lâfı karıştırmayı o kadar seversin ki... — Peki, dinliyorum. — Şu geçen kız yok mu? — Var... — Bunun burada bir davası var, Geçen sefer dinledim. Şimdi onu anlatacağım.. —Efendim, bu | kızın adı Mehpare... Cevdet diye | bir tuhaliyoci ile nişanlanmış.. Bir müddet beraber gezip toz - muşlar, yiyip içmişler, konuşup Bülüşmüşler, gülmüşler, eğlen - | mişler... — Sen de, yeni romancılar ro- mana-başlar gibi, lâfı “uzattıkça eşaniı Nişanlarımışlar de, — Öğöt! Sen de 1âf dinlemesim hâlâ öğrenemedin, Şimdi vaz ge- çeceğim.. Anlafınıyacağım. — Haygdi, anlat anlat.. Dinli - yorum. Nihayet, çocuk bundan yavaş | yavaş soğumağa, yüz çevirmeğe, başlamış. Yine buluşup konuşu- yorlar ammna, artık, öylesine... Kız tebii işi farketmiş, Takip et- miş, takip ettinmiş. başka bir kız- la da düşüp kalktığını, buluşup komuştuğunu öğrenmiş... — Eccey? — Bir gece Beyoğlunda, çocuğa, yanında bir kızla rastlamış.. On-. | lar bunu görmemişler.. Gizli gizli peşlerinden gitmriş.. Çocukla kız, tenha bir içkili lokantaya ginmiş- ler, İç tarafta bir köşeye çekilmiş- başlamışlar. Biraları da getirt - mişler.. kadehleri tutuşturup yu- — Biraz sonra bu kız da b - kantaya girmiş. Yürümüş, iç ta- Tafa geçmiş.. la maşukun kar- şılarına dikilmiş. Elinde de bir - tabanca... — Yaaaa? Eyvaaah! — Evet.. Elinde de tabanca... 'Tabancayı çevinmiş. — Haln herit!. demiş. Şimdi ben seni ürmiyeyim de, kimi öl - düreyim? v İkisinde de bet beniz atmış. Limon kesilmiş. Zavallı — sevgili, oturdüğu iskamleden yere düş - müş bayılmış. Oğlan feryada baş- lardır. Fakat, ondan sonra da Asıkları kendilerini yüzüstü et- mişlerdir. Halit Necibin bunlar. olmadığını nasıl tahmin Naciye bu sörün Üzerine biraz durakladı ve düşündü. Sonra: — | Halil Necibin böyle bir çiy. | lik yapabileceğini zannetmyorum. | Dedi. | — Aksine nasıl güvenilebilir?, 1 — Herbalde güvenmek Tâzım.. | Çünkü, nihayet senin için vehir bile içen bir adamın sana sahip olmaktan başka gayesi yoktur. — Bu gayeye vardıktön sonra pekâ'ü benden seğuyabilir. | — Herhalde bunu aklına getir. memelisin.. — Akla gelmiyecek gibi değil | ki, | Pedimi, onun da samimi fikrini almak için biraz daha fikrimi izah ettim: — Onun şimdi bütün hedefi ba- | | Tamış. Garsonlar yetişmişler.. Bu-| ELERDE : ikilince dü- nu yakalayıp elinden Labancayı almışlar... — Ooogoh! Ben de «tabancayı patlatmış'» diyeceksin sandım da, heyecan geçiriyordum. — Tabancayı patla'sa, burada böyle elini kolunu sallıya sallıya gezdirirler mi? Asıl işin duha ko- mik taralı bundan sonra... Ta - kızın elinden almışlar.. ışlar.. Kızı teslim et- da kakdırmışlar.. ği mi? kutmuş amma, işte.. | — Mehpare.. Övdet.. Mehpare.. | Cev...decet!.. Diye bir ses duyuldu. Mübaşir, tarafları çağırryordu. Şimdi bu nidâ ile yarıda kalan genç, arkadaşına: | — Gel, gel Allah aşkına.. Din- | Hiyelim şunu... dedi. Koridorda, gencin — arkadaşına gösterdiği genç kız, orta boylu, | sarışın, yakışıklı bir gençle, mah- | kemede, yanyana durdu. | Hükim, mübaş!re: — Şahit Şemsü'yı çağır.. dedi. Mübaşir, kapıdan koridora doğ-| — Şahit, Şemst!. Uzunca boylu, mütenasip, kı* vır kivir saçlı ve kimpikli, esmer Bgüzeli, şik tuvaletli genç bir kız içeriye girdi. Alelüsul tahlif edil- dikten sonra, hâkim sondu. | — Mehpare Cevdete lokantada P tabanca çekmiş.. Siz de - araday-. mıştınız.. Nami oldu? Anlatın ba- kalım.. Şamsa, gözlerini! süze süze, kı« rıla döküle, eğile büküle anlat - imağa başladı: — — Cevdeti yeni tanıdım. Evlen- mek teklif etti. Nişanlısı olduğunu, fakat, buylarını beğenmediği için ayrılacağını söyledi. Ben önce, ve- 'nim yüzümden nişanlısından” aye rılacak diye, bu teklifi kabul et- mek istemedim. Zaten ayrılaca - ğini temin etti. Önce nişanlanıp bir müddet nişanlı kalmayı mu- vafık buldum ve teklif ettim, Ni- şanlanacaktık. Bir iki kere bera- ber sinemaya — gittik. Sonra da, | hâdise gecesi, Beyoğlunda bir lo- | kantaya gittik. Yemek yiyorduk. Bu bayan içeri girdi. Elinde bir | tabanca vardı. Ben tabancadan çok korkarım. Tabancayı görünce | düşüp bayılmışım. Ondan sonra- | Bını bilmiyorum. | — Tabanca boşmuş.. İçerisinde | Kkurşun yakmuş.. Ne dersiniz? Bi- liyar musunuz? — Hayır.. Başka hiçbir şey bil- Mmiyorum. — Peki.. Şu tarafa geçiniz, o- turunuz... Şahit Yorgi... (Devamı 6 ıncı sahifede) dilerini tatmin edilmiş bulurlar. Tatmin edilmiş olan bir adam e- minel ki, bütün ihtiraslarını birden ve bir anda kaybeder. Naciye bu fikrime itiraz etti: — İmkânı yok. Halil Necip bu kategoriye dahil edilemez., Diyerek devam etti: — O tam plâtonik bir âşık. Ha- yatını bile fedaya karar verebilen bir âşık sevdiği kadını kolları a: sına aldığ vakit ihtirasını değil, belki ve olsa olsa aklını kaybeder. Bu mevzu üzerinde uzun boylu durmadım, Bir başka endişemi da- ha ona söyledim: — Halil Necibin âkıbet anlaşıl- mudan Salihle bir hâdise olur ve. , benim evden çıkmam icap ederse ne yaparım?. Naciye hiç tereddüt etmeden ce- vap verdi: — Bize gelirsin. Başım üstünde yerin var. Bu cevap benim için hakikaten büyük bir kuvvet oldu. | uzamakla, 3 —SON TELGR Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM Abidin Daver «Almanlar Eege Deni- zi adalarında> başlığı ile yazdığı - bu- günkü makalesinde şöyle demektedir: sAlmanların Semendirek'len — Lim- ni'ye, orudgm ad Midilli'ye geldikleri BiDİ adadan adaya sıçramak suretiyle Kge denizindeki bütünm adaları — işgal | eimök ve buralara yerleşerek hava kuvvetleri, denizaltı gemileri, hücum botları ile Eçe denizine hâkim ol- mak istediklerini görürüz. Onlkiada'- man da İtalyan hökimiyeti altında ol- duğu düşünülürse bu sürü —Valara yerleşen Mihver kuvvetlerinin Ege denizini İngiliz - donanması için pek tehlikeli bir mıntaka haline - getire- ceklerini ve Bağazlar mıntakası ile İne Bülere arasındaki deniz yolunu ke- seçeklerini kabul etmek lâzımdır. Bunun çaresi, İngi sevkülceyşi — cher 1 de, Almanlar, buralara iyice aKM KAELILLI Kadınlar, biletçi olu- yor da, valman neden olamıyor?.. Kadınlardan tramvay bi- letçisi olduktan sonra, bir meslekdaş, şöyle soruyor: — Neden, — kadınlardan tramvay vatmanı da — olmu« yor?.» Bu suale, bir de espri ilâve ederek, devam ediyor: «— Vatmenlıkta, konuş- mak yasak, biletçilikte ise, | konuşmak bol.. Biletçinin işi, zaten, akşama kadar konuş- mak değil mi?, Binaenaleyh, vatmanlık, bayanların tab'ı- peden evvel geri almaktan iba- Almanların — Türkiyeye verdiğleri teminat ile Çanakkale yo- dunu kesmiye matuf hareketleri ara- sındaki büyük tezadın gözümüze bat- fığını söylemeklen kendimizi — âlamı- yona> CUMHURİYET Yunus Nadi #Amerikan — makinesi> başlıklı bugünkü makalesinde ezcüm- le çöyle yazmaktadır: *Fakat Amerikan makinesi çok ağır, bir türlü çabuk kalkınamıyor. Bir kere fam ayağa kalkabilse şüphesiz değme kuvvetin önüne geçemlyeceği bir kuv- vetle yürüyecek. Ancak hıklâ tam aya- dA kalkamadı ve binaenaleyh bizce kattâ yürümeğe hile başlayamadı. Bu- nun netlcesi İse Amerikan yardımımın vaziyetle telifi zor yavaşlığı ve Kkifas yetsizliği şeklined tecolli ediyor. İnsana gayrlihtiyazi bi istinad nok- | tası bulunsa da büyük ve ağır Ameri- kan makinesi bir kere yerinden oynas tılıp ayaklandırılsa hissi geliyor. Bu istinad noktasını bulacak olan- dar biç şüphesiz gene Amerikalıların kenidleridir.> TASVİRİEFKÂR «Acaba İngiltereye Limni adasından gidilebilir mi?.> başlıklı yazıda şöyle deniliyor: #«Görülüyor, ki barp uzadıkça Al- manların cepheleri hergün biraz daha Alman kuvyetleri hergün biraz daba dağılmaktadır. Bu uza- mak ve dağılmak keyfiyeti ise vazi- yeti, bergün biraz daha; cihan harbi- 'nin vaziyetine benzetmektedir. Alman- darın orduları buğün Norveçten - İse panyaya, Manş denizinedn Karadeni- ze kadar bütün Avrupa üzerinde ser- pümiştir. Bu yetişmiyormuş gibi son 'en beş yirmi gün zarfında bir de Balbı Kanlar Ülkesi, Alman ordularına yeni ve vâsi bir ayılma sahası daha olmuş- tur. Fakat Almanlar bunu da kâfi gör- miyerek şizndi bir de Adalar denizin- deki adalara da birer birer ayak ata- zak oralarda kıt'alar yerleştimuiye kalkışırlarsa bu kadar - dağınıklığın içinden sonunda nasıl — çıkacaklarını merak etgeemek kabil değildir. TAN M. Zekerlya Sertel <Amerikan yar- dımı yenl bir safhaya giriyor.> başlık- h yazısında diyor kiz «Görülüyor ki, Amerika, ne paha- #ina olurta olsun, İngiltereyi mağlüp olmaktan kurtarmıya karar vermiştir. Bu kararını tatbik ederken tedrictt bi- taraflık kanununun dışına çıkmaktan da gekinmemektedir. Amerikanın bu akışı Onu tedricen harbe sürüklemek- teldr, Amerikan elkk umumiyesi de bu zarureti günden güne kabule mül- temayil bir safhaya girmekledir. Bu cümleden olarak bu hafta Gallop mü- carenee, tarafından yapılan tetkik, A- merikalıların © 80 harbe doğru gi- dildiğini kabul ettiğini göstermiştir. Zaten Uzük Şarkta yazyetin kas- bekili nczaket, japonyanın Sovyet Rusya ile yaptığı anlaşma, cenyp de- güzlerinde Japon donazıma ve ordusu. nun tahaşşüdü de, Amerikaya harbin vzak olmadığını anlaşmaktadır.> YENİ SABAH Hüseyin Cahit Yalçın cAlmanya ne yapatak?» başlıklı yazısında —hulâsa olarak diyor ki: «Almanya İngiltereye galip gelemi- yeceğini çaktan unlamıştır. Geçen Ha- ziranda Manş denizi kıyılarından İn- Biliz sahillerini uzaktan aciz içinde veyre daldığı dakikâdanberi bu acı ha« kikati idrak etmiştir. «Binacnaleyh, Balkan maderası nle hayete ererse, buradaki — Alman kuv- diye beklemek Izındır. Hüdam bize mi olacaktır? “Bovytler Birliğine mi tevcih edilecektir? İspanya — tarikiyle Şimali Afrikaya mı geçilecektir? Pran- mz limanları mı ele — geçirilecektir?. Burasını ancak —- Pührer bilir. - Bizlem bildiğimiz bir şey varsa o da Alman- yanın müharebesiz dul ibarettir.r Civatanın kilo- sunda 7 kuruş ihtikâr yapmış Cıvata fabrikası müdürü İsak Alkandari, dördüncü Vakıf han- da müteahhit Talât Özdemire sat- tığı cıvataların kilosunda 7 ku- na ııy:uıı gelmez, Biletçilik ise, kendileri için biçilmi; kaftandır.» A Bu lâtifelere, daha, nâmü- tenahi lâtife eklemek müm- kündür. İkinci büyük mahzu« vu şudur ki, vatmanlıkta, da- ima, sabit bir yerde durmak bir yere bağlanmak, kımılda- mamak lâzımdır. Halbuki, sı- kıntılı bayanlarımız, bu işi yapabilirler mi?, Sonra, vatman, daima, ö- nüne, yani, ayni istikamete bakmak mecburiyetindedir. Bayanlarımız buna razı ola- bilirler mi?. Onlar islerler ki, gözleri, sağı, solu, etrafı kolaçan et- sin.. Vatmanlığın, bayanlarımı za hoş gelecek yegâne tarafı, arabanın en önünde gitmek ve arabanın idaresini ele al- maktır, Bilirsiniz ki, bir tram« | vay içinde bulunan herkes, vatmanın emrindedir. Bu hal, bayanlarımız içim büyük bir zevktir. Ve hattâ, bu kadar insanı idaresi altı. na almaktan doğan bir gurur bile hissederler. Aözağı Yalnız, mevsimin kışı var, | yazı var. Kışın, vatmanlık kolay değildir. İki yamı açık sahanlıkta, ayakta beklemek, pek te cazip bir manzara ol- parmakları sızlar. Hes le bayanlar.. İncecik çorap, | küçücük papuç içinde, 9 na» vrin parmakları donmaz da ne yapar?. Yazın ise, sahanlık havas dardır, rüzgârlıdır. Püfür pü- für eser.. Arabanın içi, bu es- nada, âdeta yanar. 'eki biletçi, o kalabalıkta, boyuna ter döker.. e Eğer, vatmanlığın fayda ve mahzurlarını karşılaştırırsak, bayanlar için hiç te olmadığı neticesine zz gA RAR: SABİT dönüyor Petrol Ofisi Umum — Müdürü 'Talha Sabuncunun - reisliğindeki heyetimiz önümüzdeki salı günü Romanyadan şehrimize gelecek - tir. Haber verildiğine göre, Ramamı 'ya ile yeni bir petrol anlaşması bu işin, muvafık varırız. -Ğdimckıpı- Sirke- ci tramvayları ni- çin seyrek işliyor? Edirnekapı — Sükeci tramvay- ları son günlerde çök seyrek ola- Tak işlemektedir. Meselâ öğle va- Ü kitleri seferler arasında 18 — 20 | dakika fasıla vardır. - Bu yüzden biz işte çalışanlar eve öğle yeme- #ine gidemiyortuz. İdare en Jüzum- İu aaatlerde olsun seferleri sıklaş- tırmalıdır.> SÖON TELGRAF — Okuyucu- muzün bü hüklı Gileğinin tram- vay idnresince ehemmiyetle na- Fakaj n . | den geçemedim: na sahip olmak. Bunu temin ede- Naciyenin son sözlerini düşü- | Tuş #atikâr yapmış ve yakalanarak K "':."::niiîyu"mm' eee ".:."':,.';ıır..ı“.:d.ı T Tircok kadınlar üşıklarına i- | bilmek bir gayedir. İasanlar ga- | nüyorum: Millt Korunma Kanununa göre | | 2” Ülknte alınması Yazımdır. n lesini onun bil- | rol altına aldı. Neden marmışlar ve kocalarını bırakmış- | yelerine vasıl olduktan sonra ken- | (Arkası Var) | hakkında takibata başlarmıştır. “öyorum, Bunun — bilmiyı z ee ada V #6 L d p D şü . & Üa ae

Bu sayıdan diğer sayfalar: