8 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

8 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A HARBİNİN MESELEL L ü “hd adaları.. KEMAL SUNMAN nistanın hayatında © [ birer mevkii olan yer- © şimdi Yunanistamın lerinde başkaları tara- Yea ele geçirilmiş ola- Sütunlarında tekrar © yerlerde çok kan denizde, kara; D Şimdiki Yunanis- korumak için kahra- fedakârlıkla uğ- ürbin ayrı bir destanı Tüphe yok. tliyle denize serpilmiş irının en küçüğü bile vazı olursa olsun e- Kküşesinde yer almış- k birer birer m Siklad Hana meftun olan Av- bu adalarda hep es- ilham perilerini ara- & sığamıyan Lord * adalar birer cevelân ilde İngiliz şairi ea anı oralardan opla- adalarının girinti birbirlerine olan uzak- ikliminin tatlılığı 'an, asaba tatlı bir Çt hulâsa insama ce- a - Ğİ bulunmaları değildir. işaret edildiği gi- eski — Yunanistanın N kadar hatırası vardır. fi ancak o eski devir- ini arıyanlar yaşata- “Meselâ şurada — bir | SAcak birkaç taşı kal- h ” mabedi ile esatirin birkaçını hatırlat- bir adada meselâ ahdetmiş ıı.k sık ziyaret et- ir,. O mabude bu ada- hiç bir yabancı gine emin e- ılrııı.. yıkanmıştır. fşık için me elim Mabüudeyi çıldırası- /Henç çoban omu yıka- h . Bedbaht de- | “h cezasını görmüş, da- G var. uzaktan görünür- Münbit birer toprağa darı zannını verecek Bununla beraber g, Etleri de vardır. Fa- Söylenen şudur ki & ÇAM C F A U , meyvasını yiyen hıııı edilmektedir. larda — Yunanistanda h lttkâr da heykelleri h Siklad adala- BBLK- yer gibi bu ada- ni yaşamı. Bir za- ' eti YN 'at hayatında # —Hnınılıı bahsetti- Adaları aymi zamanda Yay SÜlşveriş pazarı idi. Ve huzuru temin e- '.*-ı birden gelir, bir- ROMAN: 136 HAYRET! tiy, ” Salihle kavgalıyız. M Ki kemdisine kara| “süm gibi fema halde a: daveti kabul etmem! / “Bunla dostluk mu ya- .._. Sürü lakırdı etti. Sor- KŞ a karşı nedir senin ü Tsümelim yok. : Hı Yalnız ona ""bıınmm de Seveceksin/ Yazan : ETEM İZZET EENİCE_ Reldi, bizi nikâka ça- | le. Eski zamanların mabut- ları dolaştığına itikat edilen © adalarda artık yemi girenler ham mad- de arayücaklar. Bugün Siklad adalarına girenler orada ne bu adaların türlü hatı- ralar uyandıran mazi: ne de esatirin perilerinden kalmış çeşme- kerin izlerini görmeyi merak ede- cekler. Bu adalar mevaddı iptida- iye itibarle fakir değildir. Hem a- aramış olan Avrupalılar nler de bulmuşlar- dı. Ham madde aramak devrinde meselâ Paros adasının mermeri ar- tık heykel yapmak için değil de başka ne gibi işler için lüzm o lur kimbilir.. Eski Yunanistanın hatırası için acıklı hal, İş Ve İşçi Arıyanlar, gikâyetler, lemenni- ler ve müşküller İş arayan genç bir kız Lise tahailini bitirmiş genç bir kız, resmi ve hususl müesseselerde, yazı- hanelerde iş aramakladır. İş sahipleri- nin Son Telgraf Halk sütunu vüsıla« siyle «Nebahet> İsmine — müracaatları rica olunuz. Anadolula bir genç İş arıyor 17 yaşında orta okul üçüncü a. nifa kadar okumuş, hayatta kim- sesi olmuıyan Anadolulu bir genç her nevi İş aramaktadır. Yazı ve besap işlerine vükıf olduğu gibi daktilo da bilir. Müuhterem iş sahiplerinn Halk sütununda (H. 967) — rumuzuna müracaatları rica olunur. İş arayan bir genç On sekiz yaşındayım. Bu sane İstan- bul Eekek Liassinin onuncu sınıfını | pe kiyi edrece ile ikmal etlim, Hesa- bira küvvetlidir. Orta bir ücretle tahr #ilimle mütenasip çalışacak bir yer a- Tamaktayım. İş sahiplerinin lütten (Çelakan) rüntitüna mürecnat etme- #i rica olunuz. İş hıyıtııı yeni kın,ııık isteyen genç bir kız Yazısı düzgün, biraz daktilo bilen ve ortackılun 8 incl sınıfına kadar oku- muş 17 yaşında bir kızım. Allevi va- ziyetim dölüyisiyle hayalırm, İstikba- limi kendim çalışarak temin otmek möcburiyetinde — bulunduğumdan — iş gaharına atılmak — istiyorum. Bana iş vermek suretiyle bem himayeye muh- taç bir kıza et büyük bir yandımda bulunacak ve hem de onun istikbalini hazırlıyacak olan yazıhana, husüst mücesese ve emsali iş yerleri sahiple- rinin Son Telgraf Halk Sütunu — Se- mâahat i#mine müracaatlarını diler ve kendilerine şimdiden en derin minnet, şükran hisleriyle leşekkürü bir borç bilirim. | Daktilo Bilen Bir Genç İş Arıyor Liseyi bitirdim. Şimdilik askerlikle hç bir ilişiğm yoktur. Daktilo bilirim, el yazım güzeldir. erhangi bir müeese- sede çalışmıya hazırım, İş vermek İs- tiyenlerin Sa Telgraf Tazetesi R. N. G. rumuzuyla müracaatları. Gelen İş Verme Mektupları Bayan Nebahat (Büyük Portabane- den) — Bayan N, D, 8. A, Meral (İs- tanbuldan) — Mektuplarınız — vardır. Sazt 19 — 19 arasında akmanız mer- cuftur. Açık konuşma: Bayan — Hayrünni- da — mektubunuz. bügün — gönderil- mıştir. — Sana göre öyle. — Bana göre değil, hakikat böy- Salih, ben Naciyeyi müdafaa et- tikçe fena halde içerliyordu. — Yazık.. Yazık!, Dedi, ilâve etti: — Dektoru çok severdim, © da bu sevgimi kaybetti, Bula bula bir Lübnanlı Arap kızdan başka- sıni bulamadı mı?, Bir Türk kızile evlenmek onun için milli bir bozç ve bir vazifeydi. Zaten cenebi kız- larile, Türk olmuyam unsurlaria evlenen Türk erkeklerine fena halde içerliyorum. Bu da enlardan biri oldu. — Camım, ecnebilik başka, Na- ciye yine başka, Türk harsile mü- kemmel kaynaşmış bir kız ve bir | | derbederlik yakışmaz. Bu Rakibesi kızın yü- Derbeder tramvay levhaları Işıkların maskelendiği gün- lerden kalma bir iş var, hâlâ sürüp gidiyor. Tramvay ara- balarının nereye gideceğini gösteren renkli levhalar, ara- banın ön tarafında ve aşağı dadır. Bu levhalar hep bura- da mı kalacak?. Pek âlâ kalsın, belki, ileri- de yine lâzım olur. Fakat, bir kısım tramvaylarda, bu lev. halar yukarıdadır?. O, ne- | den?. Sonra, bir kısım tram- vaylarda bu levhalar, yalnız, | arabanın giltiği istikamette ve ön taraftadır. Arka tarafı- na bakıyorsunuz, leoha yok. Bazı tramvaylarda var. Ön tarafındaki levha aşağıda, arkadaki levha yukarıda, es- ki yerindedir. Gölürüyor ki, bu gayri- muntazam levha asış insana | şu fikri veriyor: Bu levhala. rın şöyle veya böyle asılmış olması, hiç bir esasa istinat etimyor. Gelişi güzel asılmış- tır: Bu, işte lâübali ifade eder. Tramvay İdaresi gibi koskoca bir idareye böyle levhalar, bu idarenin erkâ- nından bir zatın gözüne çarp- sa da, bunlar, zahmet edilip bir düzeltilse, iyi olur. BÜRHAN CEVAT zünü tırmıklıyan kızın mahkümiyeti Kıskançlık yüzünden - birbirile kavga eden Zekiye ve Perihan isimlerindeki iki kızın muhake . meleri dün 2 inci Asliye Cezada bitirilmiştir. Bunlardan Zekiye hırsından Perihanın yüzünü ma- nikürlü tırnaklarile tırmalayıp yâ. zünde iz bırakacak şekilde yara- ladığından 5 ay hapse 30 lira para cezasına mahküm edilmiştir. DoK (DİYOR Kİ ) Bahçe Hele yaz mevsiminde x2 çok ge- niş bahçeleri olanlar ne bahtiyar- dırlar. Fakat galiba onlar apartı- manların sıkışık — hayatına katlü- nanlara mazaran, bu bahtiyarlık- larının bellci de farkında değiller- mizin döküntülerini yakar, hulâ- sa vücude gençlik kuvveti verir, Sinirler daha sakindir, zihin daha açıktır. Bahçesi olanlar yaşlılar ve da- ha gençler için günün —her saati için güneşli ve gölgeli mantakalar ayırmalıdırlar. Hararetin dereoe- sine, yaşa, uzviyetin -mukaveme- tüne göre bu mantakalardan — biri seçilir. Kuşlarla — beraber uyanıp bühçeye inerek, ftaze havayı te- netfüs etmenin ne büyük zevki vardır. İnsan günün mümkün ol- duğu kadar büyük kısmını hep bahçede — geçirmelidir. —Yemek hahçede yenmelidir. Hulâsa, bah- çeleri olanlar bakikaten gıpla e- ilecek insanlardır.. Bile çocuğu.. Salih bu bahis üzerinde bana hiç lâkırdı söyletmiyor. Sadece: — Sen öyle zannedersin, Diyor ve.. mantık silsilesini sür- dürüyor: — En Türk zannettiğin ırkı de- Hişik ailenin bile irabında Türke . karşı nasıl bir hiyanet hamlesine kalkıştığını sırası gelince görür- sün. Bu harp bize çok şeyler öğ- retti. Düşmana terkettiğimiz her karış imparatorluk toprağı — bu yabancı ırktan gelmelerin suikas- * dına uğramıştır. Ve.. hâlâ da her tarafımızdan şulkastla çemberlen- miş bulunuyoruz, Yalnız, Şamda- ki hava bile bunu size ifade ede- bilmelidir. O ne söylerse söylesin benim bir kulağımdan giriyor, öbüründen çıkiyordü. — tmkâm yok. Onun nikâhına gitmek için söz verdim. Dedim. Buna da dehşetli kızdı: — Senin söz vermiye hiçbir hak- kın yektur. Kadınlar söz verdik- leri vakit ancak kocaları hesabına MAHKEMELERDE : | “Kudretim olsaydı bir kurban keserdim!,, “Koyunlar bahalı.. İnşallah bir ho- roz kesip çerkez tavuğu yapayım,, -—F_ Z Yazan: HÜSEYİN BEEÇET _:ı—_ — Ah bu yumurcak ahi Her zaman söylerim de sözümü geçi- remem, En sonunda bu da büşi- mıza geldi. Önmrümde mahkeme kapısı nedir bilmezdim. Bunları da mı görecektim. — A hanımcığım.. Sen de ba . cak kadar çocuğu başı boş sokak- lara ne birakıyorsün? Çocuktür bu.. Demek canı çekmiş, iki tane koparayım demiş. Haydi öbürü de çocuktur.. O da ona böbürlenmiş.. Asıl kabahat, onun anasında. Ço- cukla çocuk olunur mu? Yahut yaptın, İki tokat ona vur, iki tokat da kendininkine.: Çıkıver işin için. den vesselâm.. Öyle olsaydı, sen de 'bu kadar ilerletmezdin işi.. Kapa- nır gider, böyle dallanıp budak- Tanmazdı.. Değil mi? — Tabii.. Öyle — olurdu amma, olmadı işte.. Mübaşirin yayvan, bir ahengi mahsusla perde perde yükselip al. çalan sesi duyuldu: — Felanet. Naime., Fetanet.. Na...i...mece! , kardeş.. Çağırıyorlar.. Sen şu benim çantamı al tut.. Gel, sen de dinle... Ah! Ödüm de ko- puyor.. Hâkim karşısına ilk defa gçıkıyorum.. Aman Allahım.. Ne- dir bu başıma gelenler?. Yarab- bim, sen bana kuvvet, kudret ih. san eyle... — Hanımcığım.. Mahkemeye gi- rerken dokuz kere Yâ Halim, do- kuz kere de Yâ Selim okuyup hâ- kime doğru üfleyiver.. Pok celâl- lanmasın.. Haydi bakalım.. Kendi- ni metin tut!. Dudaklarını kımıldatarak bir şeyler okudu.. — Püüfl Püüf! diye üfledi.. Sır- tanı sıvazladı.. — Haydi kadınım.. Korkma... Korkacak birşey yok.. Bu herke- sin başına gelir.. Haydi bakalım.. Hâkimin huzurunda, sekizer onar yaşında iki çocukla otuzla kırk arasında iki kadın sıralandı- lar, Bunlardan biri, dışarıda ko- nuşan kadındı. Hâkim, dava evrakını okuduk. tan sonra, çocuklardan başlıyarak, hepsine ,birer birer sual tevcihine başladı. Önce dışarıda yaşlıca bir kadınla konuşan kadın Naime idi, Diğer kadın Fetanet.. - Naimenin oğlu Şahin Erol Fetanetin oğlu da Rıza idi. Davanın seyrinden anlaşıldığı- na göre, Naimenin oğlu Şahin E- rol, Fetanetin bahçesinde tahta . perdeden dışarıya çıkan dallardan erik koparırken Rıza gelmiş, Şa- hine küfür etmiş, Şahin Rızayı dövmeğe başlamış, Rızanın anne- si Fetanet, oğlunun fetyadını du. yarak arsaya çıkmış, Şahini döv- meğe başlamış, Şahinin annesi Na- ime de gürültüyü duyup arsaya fırlamış, iki kadın biribirine gir . miş, saçsaça, başbaşa gelmişler, döğüşmüşler, ikisinin de entarile- ri yırtılmış, yuılırx gözleri tırmık söz vermiş olabilirler ki, bunun için de kocalarının müssadelerini almaları iktıza eder, Sen bana sor- madan, danışmadan nasıl yaptın | bu işi?. — Seksen defa bunun ıııilnılı— şasını yaplık. Dedim, devam ettim: l — Ben kurunuvüusta esiri deği- lim. Sana cariyelik içn de gelme- di ikri hürriyetimi muhafaza ettiğim kadar vicdan, aile, muaşe- ret, itikat serbestliğimi de muha- faza ediyorum. Hiçbir vakit bir esir muamelesine tahammül ede- mem. Verdiğim süz senin hesabı- na dahi olsa başta benim hesabı- madır. Bir kadın herşeyden önce evini ve kocasmı temsil eder ve bu gibi hallerde koca karısına i- inat eder. O, bu noktal nazara asla yanaş- madı. İki gündür bunun lâkırdısı oldukça o suratı asıyor, ben de ısrar ediyorum: — Mutlaka gideceğiz. Ve. o kestirip atıyor: — Ben gidemem. Sen gitmek is- bir akrabam bile elsaydı yı içinde kalmıştı, Annelerinin kav- galarına çocuklar da iştitak et . mişlerdi. Hepsi biribirinden dayak yediklerini iddia ediyorlardı. Mahalleden birkaç kadın şahit olarak dinlenildiler, Bunla:, Na - imeyle Fetanetin dövüştüktorini görmüşlerdi. Hâkimin: — Hangisi hangisini döğüyordu sualine, hepsi: — Vallahi bilmem ki, ikisi de biriberlerine vuruyorlardı. A üstüste; saç saça başbaşa döğü; yorlardı. Diye cevap verdiler. Hâkim: — Bakın, siz komşusunuz.. Kom. şuluk arasında böyle şeyler ayıp- tır. Haydi, ikiniz de davanızdan vaz geçin de, dava düşsün.. dedi. Önce PFetanet: — Hayır! dedi. Vaz geçmem Yeni yöptırdığım ipekli entariım parça parça oldu. Mahalleye rez'i öldüm, Üstelik hem çocuğum, hem ben, dayak yedik. Nasıl vaz ge- çerim. Naime: | — Ben vaz göçerim.. dedi.. Eğer © da vaz geçerse, vaz geçerim. Bir | iştir olmuş.. Uzatmakta mana yok. | Yok, eğer Fetanet vaz geçmezse, benim de davam davadır, Hâkim, Fetanete tekrar ihtar etti — İkiniz de hapse mahküm o- lursunuz. Bakın, iyi düşünün.. Sen| pişmanlık fayda vermez. Fetanet «ikiniz de hapse mah- küm olursunuz. sözünü duyunca, biraz değişti. Yumuşadı. Nihayet, ikisi de davalarından vaz geçtiler ve bu dava sukut etti, Naime, koridorda, mahkemeye girmeden evvel konuştuğu kadına: — Kardeş. Şu çantamı ver! de- di. Çantasını ahp koltuğunun al. tına sıkıştırdı. Tekrar söze baş - ladı: — Çok şükür, bu işten — şöyle piyrüpak çıktım.. Bir de hapislere | girseydim, ne yapardım? Kudre- tim olsa, bir kurban keserdim am. ma, koyunlar da kimbilir kaça?. Amma, horoz da kurban yerine geçer, değil mi kardeş? İnşallah | bir horoz kesip çerkez tavuğu ya- | yapım. i amma, hanımcığım kur. ban kesince fakire fıkaraya da- ğıtmak Tâzım. — Bizden iyi fakir fıkara mı o. lur? Öbür gün gel Bir çerkez ta- vugu yapıp beraber yiyelim... — | Alman vapuruna | yüklenen ihracat satılan mühim miktarda hububat, deri, yağlı tohumlar limanımızda bulunan bir Alman vapuruna yük- lenmeğe başlamıştır. Mallar Ro . manya yolile sevkedilecektir. tiyorsan yalnız başına gidersin. Yarın akşam da nikâh var. Bil- mem ne olacak?, NACİYE İİLE KARŞI KARŞIYA, Naciye kapıdan geçerken yine bana uğradı. — Kardeşim nikâha gelemiye- rum!, Dedim. Hayret içinde: — Neden?, Diye sordu. — Salih bırakmıyor. Dedim ve.. anlattım. Tabii Arap- lık - Türklük meselesine temas et- miyerek. Fona halde sinirlendi. Ku cağızın esmer yüzü hiddetten ve. kan hücumun üdeta moslaş- mıştı. — Hâlâ bu adamla oturmakta 1s- rar ediyorsun. Şayanı hayret bir tahammülün var!. Dedi, ilâve etti: — Eğer benima böyle bir kecam Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Davr «Türkiye bazışın ve nizamın kalesidir. isimli bugünkü baş yazısında Hitlerin ve Çöeçü'in son nutuklarından her iki devlet — adamır nın da Türkiyenin tuttuğu yolun doğ- rulgunu anlamış göründüklerin söy- liyerek: «Bu dürüst ve samlmi barış siyase- tinin dünyanın bu kıtmını, harhin fe- vayiinden — koruduğunu — görüyorlar. Türkiye, işgal ettiği —mühim sevkul- veyşi vaziyot ttibariyle Balkanların bir ucundan başlıyarak Yakın Şarkın ve Orta Şarkın her tarafına harbin yayılmaşına mâni olmakla her iki mus harip zümreye hizmet ettiği gibi, bu- ralarda — yaşıyan mill kadı leri de bugüne den — istilade | ir. Butlar, gün geçtikçe e- hemmiyeti dahâ iyi anlaşılın ve kıy- metine baha biçilemiyecek kadar bü- yük hizmetlerdir. Türkiye, dünyanın bu kızınında barışın ve ni e Sülhün nin böyle olmakta devam ederei yet ve medeniyete hayırlı ve şerelli hizmetler £a edecektir. Türkiyenin siyasotini anlamış görünenler, anun istiklâlini mahafaza —etmek hususun- daki kat't azmini de elbette anlamış- lardır. Bu istiklâle dokunukluğu takdirde, Türkiye barışın değil, har- bin kalesi olacaktır demektedir. | CUMHURİYET | B. Yunus Nadi sAmerika ayaklanı. yör> isimli bugünkü başı anda A- | merikanın İngiltereyo yardımının ağır yürürken hızlanmıya başladığını söy- ledikten sonra — ezcümle şunlar yaz- maktadır: <Amerikâan stratejisi şimdilik biri- birine bağlı gu iki hedefi gözününde | tutuyo: — Atlantik harbini İngiltere — kay- betmesin ve İngiliz edaları iggal olun- masin Bu iki hedef temin — olunduğu tak- dizde Amerika neticeden emindir. Zannederiz kt Mihver dahi bu hesap- taki vahameti takdir eder. Binsen: leyh gittikçe şiddetlenen ve şümuli nen Amerikan âzmine mütnazır ola- rak Mihver devletleri istikbali lâyık olduğu elddiyelle dezpiş etmekte ola- caklardır. Balkanlardaki san harp vükiları A- merikan efkârını şiddetle kamçıladı. Yüksek sesle söylenen kuvvetli nutuk- larda haksız yere şamar yemiş bir damın sönmek bilmiyen hiddet ve ki- ni görülüyor. Yazdımda ağır yürüyen Ametika şimdi Atlantik münakalâtırın — Ame- rikan donanması tarafından himayesi meselesini halletmek — mecburiyetiyle karşılaşmışlır. Mütcokıp günlerde A- | zerikenın bilhassa bu mesele ile meş- Bul olacağımı göreceğiz. Bu mesele hallolunduğu günse yeni | dünya barbi hakikaten kat'1 neticeler | vadeden en çetin ve ayni zamanda en büyük safhasına girmiş olacaktır.> TAN B. Zekeriya Sertel <Muharipler kar- gısında Türkiye» isimli bugünkü baş yaznsında İngiliz Hariciye Nazırı M. Edenin memleketimiz hakkında — söy- lediği ve siyasetimizi tükdir eden nut- kundan bahsederek: . #€Türkiyenin bütün gayesi, bu har- bin dişinda kaknak, toprakları üze- rindeki istiklâ! ve hürriyetini - koru- maktan ibarettir. Aldığımız müdafaa tedbirleri, sadece — yangının sirayeti ihtimallerine karşı uyanık bulunmak içindir. Siyasetimizde müstakil oluşu- muzün sebebi ve mânası budur. İkt tarafın da bunu anlamış - olduklarını gösteren son beyanat bizi memnun et- miştir.> demektedir. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın «Balkan ve kayilne dairs isimli bugünkl baş ya- zısında Edenin son mutku münmzebe- tyle Balkan hâdiselerinin bir tahlili. ni yapamkta ve: «Yunanistana — gönderilen — kuvvet- ler Libyayı zayıflatmak bahayna Şi mali İngiliz — ordusumdan ayrılmıştır. Sözünü tutmak için İngiltene tara- fından sarfadilen gayret Lübyadaki İngiliz kuvvetlerini saralı ve Musır hududuna kadar geri çeklmiye mec- bur etti. Hğer İngitere Balkanlarda bir cephe tasis etmek — tasavvurunda bulunsaydı böyle mi olurdu? Hazırlık yapılmadan, büyük bir kuvvet toplam madan, büyük bi taarruza geçtiği ne- rede görülmüştür? İngiltere yirmi ay- danberi her tarafta tedafii bir vazi- yette kalmıştır. Her vak'ada Almas> ya, İngiltereyi tecavüiz emeliyle itham etmiş, fakat her defasında da tecavüz Almanyadan — gelmiştiri - İngiltereden evvel çabuk davranmak bahanesi her zaman ileri sürülmüştür. Fakat vakaşıl İngilterenin tecavüzü aklına getirmei- yecek kadar hazırlıksız bulunduğunu meydana çıkarmıştır. Balkanlara iptida — İtalra — tecaviiz eti Sonra Almanya geldi ve yarıma- dayı işgal siğna aldı. — Hakikst bum- dan ibarettir. Bunun haricinde söple- nen sözler kimseyi aldatamıyan, aa kikali örtemiyen bahane ve iddlalar. dır.» demektedir. İ 100 bin dolarlık bidön ısmarlandı değil de evimde oturmuya mecbur. we den çıkar, ya ben evi terkederdim. — Başa gelen çekiliyor.. ÇArkası var) Almanyaya görderilecek 2ey - tinyağları — için 100 bin delsetik bidon ısmariamıştır. Bunlar yakın. da gelecek ve zeytinyağı ihraca- tana baslanacakiz. - üdk GUNUN? )Ü Hıdırellez arada kay- nadı, asıl bahar ne vakit başlar ?. Bu yıl Hidirelleze nazar değdi, galiba.. Bir kısım - İs- | tanbullular, — Hidirellezi, tâ Pazar günü yaptılar; çoluk çocuk, ellerde sepetl leler, Pazar günü erkenden kırlara döküldüler. Bunlar, Hıdirellez günü u- mumi tatil günü olmadığı için, kendilerini bahar gez- mesinden mahrum bırakmak istemiyenlerdi. Sonra, ö dik ki, Hıdı- rellez Pazartesi günü imiş Bi- zim gazete dahil, bir çok ga- zeteler, Hıdırelezin Pazartesi günü olduğunu yazdılar. O gün, erkenden, bir çok İstanbullular, yine kırlara, çayırlara çıktılar. Hıdırellez tes'it olunuyordu. Fakat, sonra öğrendik ki, Hidirellez, Pazartesi de de- ğil, Salı günü imiş.. Tesadüfe bakın: Salı günü gözlerini açan İstanbullular oldukça bol bir yağmur ve serin, ıslak bir hava ile karşı- laştılar. Bu, bir sukutu ha« yaldi. Kırlara gezmiye gidi- lemezdi. Akşamdan hazırla- nan dolmalar, kuzular, hel- valar, mutfakta, haitâ, se- petlerin, — çıkınların içinde kaldı.. Herkes, evinde, bunları kemali içinde yedi. Hulâsa, bu yıl, Hıdırellez, bir şeye benzemedi ve arada kaynadı, gitti. Eski İstanbulluların, erba- bının söylediklerine göre, he- nüz, çayırlık, kırlık yerlere gidilip oturulamaz. Mevsim erken, havalar serin, yerler yaştır. Filvaki, Mayısın bi- rinci haftası sonuna gelmiş yıstır. nezdin- de meteber olan Mayıs ise eski Mayıstır. Binaenaleyh, İstanbulda bahar, yeni Mayısın 13 ünde başlar. Ancak, Mayısın 13 ünden sonradır ki, havalara emniyet edilip, uzak kır gez- meleri yapılabilir. O vakit, Hidirellez gezmelerinden bir şey anlamıyanlar, yahut, bir yere gidip te iyi eğlenemi- yenler, ağızlarının tadını bu- lamıyanlar, Mayısın 13 ün- “den sonraki güneşli günleri beklemelidir. O — günlerir zevki, lezzeti ve neş'esi baş kadır. Asıl bahar o zaman dır. R. SABİT Olmuyacak temenni Bir Maarif Müfettişi teftiş için bir işli Meklebi — ziyarete kapıda

Bu sayıdan diğer sayfalar: