17 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

17 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜUT ! MESELELERİ hgiltereye arruz., “ Ali Kemal SUNMAN istil fikrinden hiç lemiş olduğunu tekrara E ÜYUk. Yakat Akdenizde, şu- şimdiye kadar cere- olan harekât dolayısile sin ötedenberi —ileri sür- | g İA Sülühazanın bugünlerde | menbalardan da teyit | Ü olması şayanı dikkattir. #in o mülâhazaları ne MUZ. | n sahillerinde olsun, a- İk olsun harekât nöye va- tsin bunun asıl barbi teş- | eği ve neticenin de a- daha uzak olduğu değil İman tarafının ne düşün- İr gu günlerde verilen erlerde kısa olmakla be- Çünkü| * dahili ob | ilde Akdeniz sahasında kaç “lup bitenlerin asıl harbi hediği anlatılmak isteni- jeç Manş üzerinde vuku- ©K barekâta işaret ediliyor. eyi istilâ fikranden Al- fafının vazgeçebileceğine zaten ihtimal verilme- kis İngiltereyi mağlüp Çin ancak İngiliz adaları- , denizden taarruz ede- İliz topraklarına asker çı- hak esas olduğu söyleniyor tarafının bu fikrinden | ü vazgeçmiyeceği Lond- tekrar ediliyordu. HAĞL? sene bu mevsimde Av- P Pransanın silâhinı teslim tn sonra Almanların ye- tnle ile İngiltereye de ta- heleri ihtimalleri İngilir- Gdüşündümemiştlir. Fakat e onları kendilerini top- e Ve adalarında sonuna ka- | vemet için hazırlık gör- ketmiş oldu. Britanya a- yaşıyanlar şu son bir i ise hep © istilâ teşeb- & bir gün vukua geleceği- çıkarmayorlar. trin yazdıklarından öğ- huduı İngiltere istilâya W “ür mi, bu yoldaki tasav- rat sahasında tahakkuk N mi?. Ve daha bir hayli su- MALNn etrafında bir <edebiyat» #i Selmiş oldu, İngilterenin Yi Bkeri muharrirleri, mizah Eklem erbabı geçmiş ssir- kumtanı araştırarak bugün / teki sahifeler arasında mi- dtıyanları tarafından bu is- tinde belki yazılmadık bir amıştır. Evvelâ İmgi- ininın ada olması hilkatin Udur. Eğer kıt'a üzerinde Belki İngiliz vatanı da ev- 'Olanca kahramanlıkla mü- ha rağmen istilâ altına dü- Lâkin ada ile kanşı ya- lm'ı arasında bir deniz var, Üzi aşmak tarihin hangi olursa olsun İngitereyi ği düşünenler için çok , gitgide imkânsız hale , Bu uğurda talihini des İtiyen meşhür kumandan- e tedbirleri eksikti, ne de irina göre vasıta ve silâh- şu İngilizleri iyiden i- k bir daha onları dün- “Tihe karışmaktan kat'i sü- ikoymak arzuları da ar değildi. Fakat dört etrafı ik İngilizleri hem uyanık EBİ ROMAN: 34 H tir Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE Boy; bilhassa iki gözlün- K 'ize ayrı ayrı tenbih edi- "Aman hiç bir yere el sür- Tahkikatta bir yanlışlık e- ti diye, MRyet Vedadin — yaptığısı Yorsunuz?, Küyet rahat ve emin ce- Nt yüz bu böylet, bundau sonra, bulundurmuş, hem de tabii — bir istihkâmın içinde yaşar gibi bir bale getirmişlir. Bunun icabı ola. rak deniz kuvvetimi her asırda dajna üstün bulundurmağa çalış- | mışlar, Bununla beraber İngiliz İmpe- ratorluğu bugün dünya yüzünde hem karada, hem de suda yaşıyan siyesi bir uzviyet ve teşekkül ha- lindedir. Onu vurmak için kâh ka- rada, kâh denizde harekete- geçil- | di. İmparatorluğu vurmak, onun muhtelif parçalarını birbirine bağ- lıyan yolları kesmek suretile İn- giltereyi mağlüp etmek tecrübesi yeni değildir. Fakat bunlar hep Asıl harbin sahası haricinde yapıl- sayılmaktadır. maş — hareketler Bunların net uzak olduğu anlaşı! nan haricindeki her hareket büyük oyunun dışında meraklı- ları oyalamak kabilinden gösteri- len türlü marifetlere, hünerlere benzetilmektedir. Asıl saha — İn- giliz vatanının bulunduğu geniş yerdir, Orada tarihin büyük bir hayat ve memat mücadelesi cere- yan edecek, Alman tarafı da bunü anlatıyor, Yakında orada harbin' asıl safhası bereyan edeceğini söylemek isti- yor. İngiliz tarafı da bunu anlatıyor. Hem suda ve tem karada yaşıyan © mevcudiyetin bütün acası ara- sında bü mücadeleyi başarmak hü- susunda kâfi kuvvet olduğuna İ- nanmışlardır. Bunu şimdiki imti- han daha kuvvetleridirmiş oldu di- yorlar. İstilâ teşebbüsünün bugün yarın olacağın: İngilizler artık o kadar beklediklerini söylüyorlar ki eğer bu olmazsa canları sıkıla- | HALK— ÜTUNU lg Ve İşçi Arıyanlar, Lise 11e kadar okumuş ça- lışkan bir genç iş arıyor Lise 1i gnci sanıfına terti etmiş, ça- lişkan, zeki ve yazısı, iladesi düzgün bir genç. kanaaikâr bir - ücretle tica- rethane, yarzıhane ve hütüsl müesse- selerde bir iş ati tadır. Talip olan- farın lütfen Son Telgraf Halk Sütu- nunda İbrahim'e yazmaları rica olun- müktadır. Ders vermek istiyen bir zat “Yüksek ve temiz bir alleye mensup yaşlı bir zat &ile nezdinde çocuklara | Türkçe Fransızca ve piyana — derleri | verineyi ve terbiyeleriyle meşgul ole | mayı arsu eder, Taşraya da - gider, | Arsu edenlerin H. R rumüziyle - Son Telgraf gazelesine müracaatları — Tica | olunur. Gelen İş Verme Mektupları ! Bayan Şükran; — Yeni bir iş vecme mmektubunuz vazdır. | Lise Mezunu Genç Bir Kız İş Arıyor j Lise son sanıfını ikmal etmiş genç | bir kız resmi ve hususl müceseselerde iş arımaktadır. İş sahiplerinin - Son Tolgraf Halk sülünu vasıtasiyle (Sa- miye) ismine müracaatları rica olu- nur. — Celseyi 10 dakika tatil odi- yorum.. Kaurarını verdi. Celse açılıyor MADMAZEL VİKTORYA : Celse tatili bittikten sonra hâ- kâm mübaşirden, Matmazel Vik- toryanın çağırılmasını istedi, Mü- başirim; üldück — Matmazel Viktorya.. Viktoryaaaa!, Diye haykıra haykıra keriklor. Tarı çınlattığı Matmazel Viktorya | biraz sonra hâkimin huzurunda idi. | Bu ulak tefek yapılı, kenarları İ | kip edilip. edilmediğini Belediyemiz, Kaymakam- lıklara mühim bir tamim yap- tu Bu tamimde. bilhassa, mevsim münasebetiyle, faa- .' liyete geçen yazlık, kır ga- zino ve — kahvehanelerde | müşterilerin — aldatılmaması moktasına ehemmiyet veril- mektedir. Bu gibi yerlerde, halk rahatsız olmuyacak, Faz- la para vermiyecek, nakil va- sıtaları, eğlence yerleri, plâj- dar, fırınlar sıkı bir. kontrol altında — bulundurulacaktır. Bıı gibi yerlerde, bilhassa, te- 'e çok itina olunacak, plıhı: meydan verilmiyecek- tir. Bu tamim çok güzel ve faydalıdır. Fakat, bütün me- sele, bu ümdeki esasların kontrolüdür. Bu kontrol, biz- ce, bilhassa Cumartesi ve Pa- zar günleri yapılmalıdır. Cu- martesi, Pazar günleri, sıkı kontrolün yapılması için de, Kaymakamlıkların, * Nahiye Müdürlüklerinin ve Belediye Zabıtasının, diğer günlerden çok faaliyet göstermesi icap eder. Eğer, yapılan tamimler, lâyikile yerine getirilirse, iyi Bilmiyoruz, meselâ, Belediye evrak hazinesi harıştırılırsa, bugüne kadar, buna benzer kaç tamim meydana çıkar. Şubelerde, tamimler, ha- vale edilen, kaydı yapılıp dosyasına giren bir «evrak» mimler, hiç dosyaya konma- malı, daima açıkta ve alâka- dar memurların görebileceği bir yerde asılı durmalıdır. , bu tamimlerin ta- her zaman kontrol etmelidir. BÜRHAN CEVAT Gözler kayar, akı daha - ziyade mq.ı.ıı—ııım Bu uıı.. önüne göçmek için, te- lâşa düşmekten ziyade, evvelâ hastayı yatırmalı. — Bileklerini ve alnını, çakaklarını kolonya — veya sirke ile oğmalı, Rahatsızlığı hâ- B eden sebebi mümkünse — izale eylemeli. Hastayı (ç açıcı bir hal içinde bırakmalı. Hava aldırmalı. Teskin edici sözler söylemeli. Te- heyyücü — gideren ilâçler — vermli Butun için de doktora mürmecaat etmeli. altın çerçeveli gözlüklü, minyatür yüzlü, kısık bakışlı, yaşını diriliği ile kaybetmeğe uğraşan bir kadım- dı. Mühakeme üsülüne ait ilk se- ramomi bittiklen sonra hâkim ser- Üü — Kaç yıldır Şükriyenin yasın- da bulunuyorsunuz?, Matmazel Viktorya çetrefil, f kat maksadı tamamen ifade eden bir türkçe ile cevap verdi: — 10 yıl kadar oluyor. Eksik de- Gül, fazla. — Şükriyenin Ferdi ile evlen- mesinden önce mi oraya girmiş - luyorsun?, — Evet. — Gece ve gündüz evde mi ka- hırsınız?. — Fyet. - Şükriye ile husnsiyetiniz var T ME N aa Güm “Bu kadar yıldır Köylü kıyafetli, beyaz sakallı 'bir adamdı. Bulanık gözleri ve ha. ) rekâtı, görlerinin pek fazla seç- | mediği hissini veriyordu. Beyaz saçlı bir avukatla, koridorda ko- | nuşuyordu: , | — Bu kadar sene tanıdığım, alıp | yerdiğim altında da böyle kan- | dıracakları hiç aklıma gelmezdi. | Amma, Hâşa huzurunuzdan kö. poğlu öyle de bir yaldızlamış ki.. Avukat da konuşuyor: —Ben ona yaldızlamayı göste- ririm, Onu öyle bir cezaya çarptı- racağım ki, görürsün. Benim kim olduğumu o zaman anlarsın. — Allah ömürler versin, Zaten ben kendi başıma birşey yapamam, Mahkemeye, ömrümde ilk defa giriyorum. Söz de söyliyemem. Bü- | tün ümidim sizde... | — Haydi bakalım.. Şimdi sıra bizim. Hazırlan da, şimdi girece. ğiz. Biraz sonra, avukatla köylü ke yafetli ihtiyar ve esmer, zayıf, si- yah bıyıklı, ufak tefek yapılı bir | adam mahkemedeydiler. İhtiyar davacı idi, Adı Tursun- du. Tursuna hâkim: — Anlat bakalım, dedi. Nasıl dolandarıldın? İhtiyar söze başladı: — Ben Anadoluluyum. Malüm | ya, bizde allın merakı vardır. Her | | İstanbula gelip mal sattıkça biraz altın alır götürürüm. Son defa da İstanbula geldim. Çarşıda dolaşıp | altın sorarken bu yanıma sokuldu. | P — Baba, dedi, altın mi arıyor. sun | — Bret oğul, dedim, Altın ar- yorum, — Bende biraz altın var, Sana satayım, hem de dahâ ucuza ve- ririm, dedi. — * — Ne kadar var? dedim. — Yirmi altınım var, dedi. — Nerede? dedim. — Evde, dedi. k — Ne zaman getirirsin? dedim. — Yarın sabah buluşalım, hep- sini getireyim, dedi, — Kaça vereceksin? dedim. — -| — 28 liradan, dedi. Vur aşağı, tut yukarı, yirmi dör. der liradan pazarlık ettik. Bana bir kıraathane adresi verdi. Pek çapraşık bir yerdeydi. Nekadar gelip gitsam Ge, İstanbulun köşe bucağını pek bilmem. — Oğul, dedim, Ben öyle yerler becerip bulamam. Sen bana sa- bahleyin ötele gel, Altınları ge- tir, Otelin adresini verdim. Ertesi sabah geldi. Küçük bir kese içeti- sinden yirmi tane altın çıkardı. Saydı.. Ahp birer birer baktım. Kesesile beraber cebime koydum. Dört yüz seksen lirayı çıkarıp ver. dim. Bu hemen sıvıştı. O aralık Otelci Hilmi gelmişti. Relikam da oradaydı. Otelde hizmetçi Meb- rude var, o da odama — gelmişti. İ Hilmi: mıdıe?. Matmazel Viktorya, sanki bah- tına küskünlüğün içinde imiş gibi bir saniye düşündü. Sonra çetre- fil, şivece düşük türkçesile mana- h bir cevap verdi: Bir mürebbiyenin hamımetendi- si ile olan münasebet ve hususiyet- leri kadar, Hükim sualini aydınlatıcı isa- hat verdi; — Diğer şahitler sizin Şükriye | ile derin bir hutusiyete sahip ol- | duğunuzu söylemişlerdi. Kısa boylu, ufaktelek, altın çer. çeveli gözlüklü kadın hususiyettem haz duyamların ifadesile: — Çok senolerdir beraber oldu- Kgumuz için bolki iyi görüşüyorduk. Hepsi hepsi bu kadar, Dedi. Ve. devam etti: — Hammefendiyi evlenmeden Ünce tatımıştam. O vakit yalnızdı- lar, Güzin de küçüktü, Belki bu tanışıklığın uzaması — bahsedilen | hususiyeti güzler önünde canlan- da kanacağım aklıma gelmezdi,, | Biraz dikkatlice baktı.. dırmağa vesile olmuştur. MAHKEMELERDE: üş çeyrekten ma- mul Osmanlı altını tanıdığım altın- | — Altın almışsın bey baba, güle güle sakla.. Altının rengini unut- tuk.. Şu mübareklere bir bakayım hiç olmazsa.. Gözüm gönlüm a - çılsın! dedi. Çıkarıp — gösterdim. Aman Bey babacığım, dedi. Bunlar altın değil. Mecidiye çey. reğini altın suyuna batırmışlar. Sana aitın diye vermişler. Şu şim- di çıkan adamdan mi aldın bun. ları? — Evet, dedim. — Tevekkeli değil, yılan gibi süzülüp sıvışıverdi, dedi. Arkasından koştu.. Sağa gitti.. | Sola gitti.. Bulamadı. Polise de ha- ber verdik.. Resimler gösterdi . ler, Orların arasında bunun res- mini bulamadık, Aradan birkaç gün geçti.. Dün akşam yolda yürürken bunu gör- düm. O beni görmedi. Arkasından gizli gizli takip ettim. İlk rastla- dığım polise yakalanttım. İnkâr Ben değilim diyor. “Hiâkim mazmuna sordu. Doğ — ramacı olduğunu söyliyen Raşid d: yevmiye fle çalı- şıyorum. Hemdolsun sabıkalı de- ğilim, aç değilim, çıplak değilim. Bunu yapmam için hiç bir sebep çih yapayım? — Yani bu altınları sen satma- dın mı? — Hayır efendim.. Ne ben sat- tım, Ne bu adamı gördüm.. Ne ta- mırım.. Ne de bilirim.. Otelci Hilmi, otel hizmetçisi Mebrure davacı Tursunun karısı Rukiye şahit olarak dinlenildiler, Otelci ile otel hizmetçisi altın sat- mak üzere otele gelen adamın Ra- Şit olduğunu, Rukiye de koca - sına bu altınları Raşidin sattığını söylediler, Müddelumumi, Raşidin süçu sa- | bit olduğunu — söyledikten sonra ceza kanununun 503 üncü mad- desi mucibince cezalandırılmasını istedi. Tursunun avukatı ayağa kalktı. — Raşidin suçu dolandırıcılık değil, sahte para sürmektir, dedi. Binacnaleyh, ceza kanununun 316 ıncı maddesine göre cezalandırıl. ması lâzımdır. Müddeiumumi buna cevap ver- di: — Temyiz mhakemesi - birinci ceza dairesinin 23/5/935 tarihli ve 1467 sayılı kararı sarihtir. Bu ka- rarı okuyerum: *Gümüş mecidiye — çeyreğinin altın suyuna batırılarak yaklız - lanmak suretile kıymetinden faz- laya sürülmüş oması taklit ve tağ- yir mahiyetinde olmayıp dolan - dırıcıhk suçunu teşkil eder.> Bu karara göre, Raşidin — Türk ceza hükmüne göre tecziyesi icabeder. Talebimizde ısrar ediyoruz. (Devamı 6 ncı sayfada) du; — Şükriyeyi seciye bakımından masil tanırsınız?. Mürebbiye terrddütsüz — cevap verdi; — Çek kuvvetli, çok sağlam bür | yüdükçe alallandıkça bu hissi karakteri vardı. Mahkeme reisi bundan sonra bir. — Bu beraberlik bir sevgi dene- gesini bulmuş muyda?, — Zannediyorum. — Size iç duygularını söytiye- cek kadar aranızda bir hususiyet var mıydı?. — Vardı gibit. Hâkim: — © halde?, Diye başladığı cümleyi bitirdi: — Size herşeyi söylemesi lâ- | ihtarlarına, tenbihlerine rağmen ııılı' lllhhıhm:ı—ü——x Annesi hakkında ne düşünür- | — Bükim bir matalı sual daha sor- | dü ? | Başmuharrirler “ ge bir antipatisi vardı. Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Harp devam edi- yöre isimli bugünklü baş yazısında: — | «klihyerin bir sulh tasrruzu — yapa- çağı ve Hese'in İngillereye sulb tek- JC getirdiği söylenip dürürken İn- giltere ve müttenideri, daha evvel davranarak bir mukabil taarruzla bu Sulü Jakırdılacını ve belki de teklifle- rini reddettiler. Bir kaç gün evvel Londrada Saint james (Sent Ceymiz) zarayında İngillereyi, İngiliz İenpura- torluk ailesiniş diğer âzası olan — Do- minyonları, Hindislanı, Hür Fransayı ve İngillerenin yanında — bulunan di- ğer bütün devletleri temsil eden mu- rahhasların iştiraki ile bir konferans toplandı. Konteransta, İngiltereyi Baş- vekil ile Hariciye Nazırı ve okalliyet paftisi liderleri temsil ettiler. Nutuk- kar söylendi. müzakereler — yapıldı, #ndlar Sçidi. Konderansın — müzakere ve kararları şu dört kelime ile hülâsa eüllebilir. Zalere kadar harbe devam Diye başlamakta ve bilâhare şunla- rı yazmaktadır: ekası'in - İngiltereye — gelmesinden sonra belisen titrek SI işıih sön- anüştür. Harp kasıngası bütün şiddetile devam odeceklir. Zaten, bu hanbin bir uzlaşına barışı ile bilecek soydan kir mücadele olmadığı, tâ buştan ve bil- hastsı geçen şene bügünlerde, Fransa yakıldığı balde, yapyalnız İngil- terenin harbe devam azmini kat'iyetle gözterdiği gündenberi belli idi. Harp devam ediyor ve edecektir, ikl taraftan biri, dövüşemiyecek hale ge- linciye kadar.> CUMHURİYET B. Yünüs Nadi «Pransa meselenl> #slenli buzünkü baş yazısında eveüzm- D «Suriyede Mür Fransızlarla İngiliz- lere karşı reşmi Vişi Fransası kendisi- Ni müdafaa ediyor, ve bu müdafaayı yaparken ocada hiç bir Almâan bulun- ” madığını yüksek söylemekte devam e- derek taarruzun — haksızlığı / üzerinde israr eyliyor. Alman tayyareleri delü- letiyle kendisini Suriye cihetinden tehlikede göcea İngiltere bu hareke- tin bir istilâ harbi deği, Jakat zarurl bir emniyet tedbiri olduğunu — söylü- yor.. Ve —Berlinin de takdir. ettiği #bi— en mühim hâdise olarak dün- Kü iki müttefik arasında harp devam ediyor, ve böylelikle her geçen gün Frunsa meselesi biraz daha vabamet peyda etmekte — bülunüyor. — Dökülen kanların uçurumu derinleştirmekte o- kacağında şüphe yoktur. Memnun olunacak tek nokta gimdi- ye kadar iki memleket arasında harp halinin resmen ü4t edilmemiş olması- Gır. Biz buruda diplamasisine büyük bir güyret ve himmet düşmekte olduğunu görüyoruz. Evvelâ Suriye meselesini Hür Fran- gızlarla Vişi Fransızlarının mücadelesi haline irea etmeti Saniyen de meselâ Suriye istiklâlmi Vişiyo ilân ettirerek bu memleketin İngitlere için bir tehlike sahası — ol- maktan çıkarılmasını temin edecek bir idare şekli bulmak sureliyle Fransa meselesinin daha ziyade vahamet ka- zanmasına meydan venmemeli.» YENİ SABAH B. Hüseyln Cahit Yalçın — «Venedik merasimie isimli bugünkü — baş yazı- «Venedik saraylarından birinde Mih- verin rubani şelleri birleşliler, müsla- kil ve hür Hırvatistan Krallığının vaf- tiz resmini yaparak Üçler Misakı eta- bi mrasına bir yeti arkadaşın daha ka- rıştığını ilân eylediler. Şimdiye kadar Ayrupada Üçler Misakının tesbit etti. Bi nizama boyun eğmiş başka memle- Ketler de vardır. Fakat onlar Berline | giderek oradaki bir kâğıda imzalarını | atmışlardı. Şimdiki Hırvatistanın kas | yıt müamelesi acaba niçin İlalya ge- hirlerinden birinde yapılıyor .» | 'Dedikten sonra Mihverin siyadi va- | ziyetinin zorluklarla kazşılaştığını be- | yan etmekle ve: «Yalnız istilâ, yalnız tahakkâm kâ- | & değldir. Bir istikrar ve emniyet las | Tn zımdır. Hüküm altına alman insan- | Jarın muvafakal ve rızası temin edil- yapamıyorlar. Yapmış görünmek için arada sırada bir devletin Üçler Misa- kına iltihâkını ilân etmeleri kendileri- min bilâkiş acizlerine bir delil vücude getriyor.> demekledir. _o-çıkııv-.çtııı-iı — Ferdi ile evlemmiş olmasına kızdığını söyliyenler de oldu. — Belki o noktadan biraz kır- gndı. Son yilar içinde yani bü- kendisinde duyuyordu. — Bu hissi annesinin kesdisile meşgul olmamasından mu doğu- yordu?, — Hayıta — Niçin olduğunu tahmin edi- yorsumuz? — Daha ziyade Ferdi Beye kar- — Ferdi ile geçinemiyorlar mı idit, — Arada bir kavga ederlerdi. — Neydi bu kavgırlarına sebep? — Herşeyden olurdu. Hususi bir. sebebi yoktu. Bu sırada yine hâkimin bütün arka sırada oturan genç kızıa, sar v kazın sesi duyuldu: — Onu ben söyliyeceğim.. Sıra mu bekliyorum!. | Süpürge luuuı neden yükseliyor acaba? Hiç aklınıza gelir miy- di?. Evet, her maddede ih- tikâr yapılabileceğini düşü- nürsünüz, fakat, süpürge fi- atlerinde de ihtikâr yapılaca- ği akla, hayale gelir miydi?, Gazetclerin yazdığına gö- re son zamanlarda, süpürge fiatleri, sebepsiz yere yüksel- miye başlamıştır. Alâkadar- lar, bu gayritabii yükselişin neden ileri geldiğini tetkik etmektedirler. Süpürge, çok lüzumlu bir vasıtadır. Evlerimizi süpürge ile süpürürüz. Süpürge tut- masını bilmek, bir kadının ilk öğreneceği marifettir. Bir çokları, süpürge tutmasını bilmezler. Avuçları nasır o- hur. Eski ev hanımları, saçla- rını süpürge yaparak, çalışır- lardı. Şimdi, nerede?. Saçlar. la değil, adi süpürge ile, bile, temizlik yapılması hatıra gel- miyor, Vaktiyle, süpürge ka- dınlar nezdinde daha sempa- tik bir âeletti. Şimdi, süpür- ge, hoşa giden bir şey değil- cins cinstir. rgesi vadır, tavan süpürgesi vardır, abdestane süpürgesi vardır, çalı süpür- gesi vardır. Süpürge sopası, dayak âletidir: «— Süpürge sopasiyle ko- valadım.» deriz. Bu söz, süpürge sopasının daima dayanıklı ağaçlardan yapılmış olmasından kinaye- dir. Süpürge fiatleri üzerind : ih- tikâr yapılması, ilk bakışta. insana makul gelmiyor: Çün- kü, süpürge, evvelce olduğu gibi, rağbette bir meta değil- dir. İsteklisi azdır. Binaena- leyh, süpürge fiatlerinin düş- hü olması icap eder. üpürge, eski evlerin mü- hııılııliletııdı.okıdırkı. Nedir bakayım, bilin! Süpürge değil mi?. CaC hıl olmuştur. Âdeta, aristok- ç.lı.nğı saatler çok Huülâsa, süpürge, dün mü- him bir vasıta ve âletti.. Bu- ıh.ııid:.,d:üıni' ve bi- kes bir halı e v R. SABİT Birimizinmenni PepimizinDERDİ, îîıkî mütekaitlerin maaşları Edki katuma göre tokatit olmuş Tekirdağli Emekli bir yüsbaşı ya> zyeri — Kai mütekaitlerin maaşı aadar, Geçen şene, yüzde yirmi beş bir zam yapılmışlı. Yine, geçen sene, Mecliste bülçe müzekereleri sıraaında, eeki mütekaflere yapı- Tn bu aanmmnın peyderpey devam edeceği ve nihayet mkân bulun- “dükça, yüzde yüze kadar çikarı- lacağı vadedilmişti. Bu sene bül- çe müzakereları sırasında, bu baln e tenka edilmedi. Pilvaki, vakil geçli, amma, eelecek sene için ne- zan dikkate alınmak ürere, hatır- datmayı Taydalı buluyaruz.> SÜÜĞ D

Bu sayıdan diğer sayfalar: