25 Nisan 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 11

25 Nisan 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

miş olan dü Tengin her bir İ dür ve kesilmek zamanlar, bu kozlar di leri e. Dricör Bilenler için Kâğıdı S vermiştir. rinde yapmalıdır. D dört karasu cla naenaleyh mâa verme! Zaman koz Âsını, arkasından da ört karo oynayarak üncü hoşuna gidiyordu. Dedi f en sadece iyi bi- yapmıy dostluğumuz bozulur diye & Babası bu sözlerden memnun z ü. —Postanın getirdi ktupların icinden büyük zarf çekti. Zarfın içinden bir çok Tavhebere ları nunla n var, Peril kadar gidebileceğini bilmez de- ilim, Jack güldü, cevap vermek Ü- Bere idi ki, beklenilen misafir tirdi, İhtivar Beardmore: © — Boajur Yale, rahat uyudu- iĞLİK ÖĞÜTLER YANYER I AGAR ler bu sorguya ce- n hiç tereddüt —göster- Genç olsun, yaşlı - olsun at, mo 1, biraz da, ge- yaşamak demektir. Işinden n çalışmaya moc- r? hekimler uy- iş adamların. Gençler, hele erken ları, hele fikirle dalma öyle değildir. Gür çalışabilen bir Fikir a- damı da erken yatarak erken kal- karza gene şüphesiz iyi yapmış ©- fikir — adamları yazılarını, en iyi â €n iyi tablolarını a çıkarırlar. On - cek sağlık tavsi- kend'leri için en iyi bildikle- anda çalışmak. Ancak tabi- Ti zama i atın da haklkını kesmiyerek, yeni- den kuvvet bulmaya yetişecek *ka- dar uyumaktır. umun zamanı böyle, herke- düşünüş veya yaşayış tare se de, herkes lâzım gelen bir gay v Bu da erken olsun, geç elcun, yataktan kalkmanın şekli- dır . Uykudan uyanınca birdenbire yataktan çıkarak ayağa kalkmak, kele gençi'kten sonra, tehlikeli e- 'r. Önün için, uyanmca ilki, arak bir ili dakika bütün vücuclü, daha ziyade baş İ- i ve boyunu ellerle oğuş faydalı değil, lüzum- Uyle da, on sağa, scla ve bacalıları Kkapayarak, oda f ranattik yapmak, r iyi olur! İInzan bolti Ona kur da | ve ayrıca | cıl olsa el yar bir kozla kes- k mecburiyetinde kalacak - ilk Lövesini alıp caybetmek vazi- i behemehal hacma verme- lidir. 5 Eğer böyle yapmayıp ta illkk toz Lövesini alır, ikincisini has- sım — Mor'un son İngilterede her sene yapılan at yarışları arasında iki i ile Gran Naşmal yüz in alâkasını u- yandırır, Bu iki yarış yalnız İn- gilterenin değil, bütün dünya - nım en büyük at yarışlarıdır. Geçenlerde yapılan bü yarışı Frank Furlong isminde bir İr- lândalının malı olan sekiz yaşın da ve Reynoldstavn isminde bir at kazandı. BDu yarıştan bahsedişimizin asıl sebebi, bu atın yarış âlemin de şimdiye kadar görülmemiş ve yarış tarihine geçmemis bir hâdisenin kahramanı olmasıdır. Gran Naşmal'da birinci gelen | ata para mükâfatından başka, sahibine bir kupa, antrenörüne bir kupa, jökeyine bir kupa ve- rilir . Bu sene birinciliği &lan - atın antrenörlüğünü bizzat atın sahi bi olan Frank Furlong yapmış- tır. Atı birinciliğe götüren bini- cisi de bu adamın oğludur. Bu itibarla her üç kupayı da Fur - long ailesi almıştır. Senelerden- d o! ngiliz Prond NWztional yarışında birinci galen at YARIŞ TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BiR HADİSE bti beri yaprlan bu - yarışlarda üç kupanın bir aileye gitmesi ilk ISPOR Ben baharı, en sevdifim ve herkes tarafından sevilmesini cendan'dilediğim iki nesnenin n_üjde:i:i sayarım ; Deniz ve te- nis. Sporun fenası ve zararlısı yok tur. Her spor bilgi içinde yapıl- mak şartile az çok iyidir ve fay- dalıdır. Ancak, bütün sporlar i- çinde en iyi ve en faydalıları de- niz ve tenistir. Kış biter bitmez tenis kortla. dının” hazırlanması. di ülür. Soğuk aylarda kimsesiz ve bas kımsız kalan tenis -sahalarına, yeni toprak dökülerek can veri- lir. Hemen hemen baharın ilk günlerinden başlayan bu canları dırma işi, her gün biraz daha ilerler ve baharın en rlık bir gü- nünde, linoleom döşenmiş gibi nuz mu? Jack, hizmct_r,î)fe ses- len de daha kahve getirsin. Derrick Yale'ın köşkte misa- firliği roman maceralarını ve Csrarı sever yaşta olan genç Ja- cl0ın, cok haşuna gidiyordu. Sonra Yale öyle alelâde polis ha fivelerinden değil di. Fevkatta- seaları vardı, yahut öyle örünüyordu. Derin bakışlı göz- ,cehresinin ağır hatları, ki- srı her keste ve her yerde lar brrakıyordu. zaman uyu- iri aldı, gü- ardı, bir müd- dot teticiz etti. Jarnes Beardmore merakla sor da: Ş — Halkada fevkalâde bir şey mi görüyorsunuz? — Bu halkayı peşkire geciren kimseni n di da fena ha berler aldığını anlıyorum. Bü kadının dostlarından veya akra- basından biri hasta.. yle.. Sofrayı ha- zırlayan hizmetci kız Tane sa- balleyin annesinin ölüm dere- cesinde hasta olduğunu haber almıştı. Jack ta bir gümüş halkadan bu kadar isabetli bir falcılık ya- pılabileceğine şaştı. — Peki ama, bunu nasıl an- ladımız? dive sardu. Yale başmmı saladı, — Ben anlamam, duyarım. Halkayı elime aldığım zaman derin bir keder tahassüsü gecir- dim. Bu tahaftır ama. bövledir. Bu sabah yeni yeni ne haberler var Beardmore? İhtivar zencin cevap olarak Kızıl Çenberli kâğıdı uzattı. Ya la kâğıdı aldı, icindekileri oku- duktan sonra avucunun içine koydu. şöyle bir tarttı: — Bu mektubu getiren bir bahriyelidir, hapishaneden çık- mıştır, son zamanlarda da cpey- ce para kaybetmiş bir adamdır, dedi. James Beardmore bir kahka- ha salrverdi: — Her halde kaybettiği para- yı verecek adam ben değilim, gedi ve sofradan kalkarken sor- u: — Bu tehdi ddi mi sanı yorsunuz? Yale müsterihane cevap ver- di: — Son derece ciddi.. Hattâ ben varımızda bulunmadıkca bir. vere erkmamanızı sizden rica e- deceğim. Bu Kızıl Çenberin ger çi acavin üsülleri var. Fakat eünün birinde sahne kahraman- ları gibi her hangi hir verde can verirseniz. bu. her halda kimee- yimemnun edecek bir hâdise olmıvacaktır. İhtivar cevan vermedi. Oğlu endise ile bahaema balrtı: — Baba, dedi hir mürldet i. cin sövle baska bir memlekete seyahate orkenniz.. — Sefil bir kara ceteden kac- mak icin tendimi rahatsız mr e- deceğim? Belki ben onları baş- ka hir divara pönderirim. Nereve röndereceğini sövle- medi, Fatat ne demek istediği- açıkça anlaşılrvardu. —3 Tas kalnli kız Tack Reardmore o sahah ev- den çıktığı zaman, pek düşün- - | ceki VE BAHAR ı benliğimizi açık havaya vere meğe can atarız. Bu can atış, damarlarımızda — bahat kanının akısındandır. İşte o zaman, deniz de gözümüze haşka türlü görünmeğe başlar. Bütün bir kış, işimiz düştükçe karşıdan karşıya geçerken, altı- mızda kasvet veren sulu bir so- kaktan başka bir şey saymadığı- mız denizin rengi açılır ,billür- laşır ve hafif bir iyed kokusu tatlı tatlı ciğerlerimizi yalar... Içimizden bir hasret haykırır: — Denize girsek... Kotraya binsek... Kürek çeksek!... Deniz sporları, hangisi olursa olsun, sporların en can vericisi « dir. Deniz, bir eczahane gibidir... Fakat elimizde bir reçete, kapı- sından içeri girdiğimiz zaman, biribirine karışan ilâç kokula - rımdan içimize haygınlık, gözle- rimize bir ürkeklik yayılan ec- zahanelerden değil... Coluk ca- cuk, genç yaşlı, kadın erkek, hepimizin derdine birer deva ve len atı göstermektedir. Atı tu- tan zat sahibi, csu sevinçle e- linden çeken karısı, atın üstün- de oğludur, i jökey düm düz, tertemiz kortlarda, bembeyaz ve sade kıyafetli ka- dın ve erkeklerin, sihhat ve ne - şe arkasından koşuştuklarını gö rürlz. En yaşlılara bile bir gençlik, en yorgunlara bile bir tazelik veren bu güzel spor, kışm ilk günlerine kadar sürdükten son- ra biter... Kimsesiz ve bakımsız kalan kortların yeniden canlan- ması için müjdeci baharı bekle - riz.. . Ağaç dallarında hafif kokulu pembe, beyaz çicekler açtığı za- man, insanın damarlarında da başka bir kan dönmeğe başlar. | Bütün bir kış şehrin, üstten su, | alttan çamur sızan sokaklarile dar ve havasız binalarında kir- lenen, bunalan, miskinleşen görünüyordu. Ayakları, la.smı tâbi olmıyarak, köşkleri- nin bir mil ilerisindeki çayırlı - Bğa doğru vürüvordu. Burada komşuları Froyant'ların arazisi ile kendi köşklerinin arazisini ayıran kalm bir çit uzanıp gidi- yordu. Geceki vağmurlu fırtına dinmiş, çayırlara, ormanlara baslşa. bir tazelik gelmişti. Çitin kenarma gelince durdu. B.ııız asağıda köskün eski sa- hiplerinin yantırmış olduğu kü- çük kulübeye baktı. AGörünürde kimseler yoktu. Citin hizasından asşağıya doğru yürüdü. Az ileride daha bir kac Bün evvel acılmış bir kapı var- dı. Kanıvı gecti. Küçük köske yaklaştı. Genc bir kız piüneslen- meğe çıkmış gibi, kösklün nero- nunda oturuyordu. Delikanlının vekl'aetiğini PÂrünce — istemiye istemiye ayağa kalktı. Hasır şankasının altında güneşin göl- gelediği nadir güzellikte bir yü. zü vardı. Soğuk bir mecburiyet. le: — Bonjur, dedi. — Bonjur Thalia., ren çekici ve ferah bir cezaha - ne... Denizi bol bir memlekette, de nizden çok az faydalzasın ve yüzde seksenimizde yüzme bil - mesin, sihhatimiz ve sağlamlı « ğımız nâmına bir cürüm sayılsa az değildir. Saklamağa lüzum yok, bizde umumi illet haline getlmiş üç şey vardır: Nezle, bronçit ve göbek. Bütün yaz denize giren, deniz de dolaşan, deniz havası alan kimselerde, kış günlerinde nez- le ve bronşitin, eskisine göre, azaldığı, hafiflediği veya büsbü- A0 i| tün ortadan kalktığı tecrübeler- 'e sabittir. Sonra göbek... Hemen bir ço- Zumuz, ya yaşavışımızın, ya g- da alışımızın şekillerine göre bi r “kule marulu gibi göbek li >' 'e durmadan da bun- da iyizdir. Ağ ağlı yemeklerin va- yış icabı hareketsiz- likle biric k karın etrafında günden güne biriktirdiği yağla- rı, en iyi ve en kolaylıkla erite- cek spor, açık havada kürek çek mektir. Gıda almak, gidanın - zararlır ve faydalı taraflarını bir düzüye vücutta biriktirerek hepsini bir den vücude zararlı bir hale soke mak demek değildir. Vücudü iş leterek zararlısını atmak, fayda Trsını da lüzumu kadar muhafaza etmek demektir. Vücudü, umumi! heyetile en iyi işleten iki spor, tenis ve de - niz sporlarıdır. Kışın son gün - leri geçince teniş kortlarının ha zırlanmağa başladığını görür, bahar çiçekleri açmağa başladı« ğı zaman denizin ciğerleri olksa- yan iyodlu kokusunu duyarm, Bunun için baharı, en sevdiğim ve herkes tarafından sevilmesi- ni candan dilediğim bu iki spo - run müjdecisi sayarım. Sadun Galip SAVCI zife ve Kızın bu soğuk hali delikan- lyı şaşırtıyor. ve icine hüzün veriyordu. Onun canlı bir neşe kaynağı olduğunu bilmiyor de- ğildi * — Neden, dedi, niçin bana bu kadar soğuk davranıyorsunuz? Genç kız dudaklarının ucun- dan gülümser gibi oldu. — Çünkü, dedi, çünkü ben çok roman okumuş bir kızım. Bizim gibi kücük daktilograflar milyoner oğullarına sert dav- ranmazlarsa, Bartiyi kavbeder- ler. Zaten size karsı ne diye hoş görünmeğe çalısavım, anlamı- yorum, İnsan kimi severse ona hoş görünmese calışır halbuki, ben, sizi hiç mi, hiç sevmiyo- rum. Övle dik ve dünedüz konusu- yordu ki, delikanlı hakarete nğ- ramıs sibi kımkırmızı kesildi. Ve ilâve etti: — ]ıgk, size belki hiç aklını- za gelmiyen bir şey söyliyeyim mi? Bir delikanlı ile genç bir kı- zı hali bir adava atılmış farzedi niz. Pek tabildir ki, delikanlı, (Arkası var) eR —a —— x

Bu sayıdan diğer sayfalar: