13 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

13 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ispanya Yumurta Alıyor Bugünlerde memleketimizde yumurta ihracı oldukça artmış- tır. Son günlerde İspanyanın yumurtalarımıza tekrar kapıla- rını açması ve — Almanyanın Türk yumurtaları için konten - | jan listesinde geniş bir yer bi- rakması bu sene ihracatın ol- dukça yükseleceğini göstermek- | tedir. | Son on sene içinde yapılan yu murta ihracatını gözden geçir - diğimiz zaman her sene bir par- ça daha azalma göze çarpıyor - du. Bu sene yapılacak ihracatın son senelere göre oldukça yük - sek olacağı umuluyor. 1930 se - nesinden beri yapılan ihracatın miktar ve değerleri şunlardır: 1930 senesnde ihracat mikta- rı 17.873.000 kilo, değeri 8.326.000 lira. 1931 senesinde 24.540.000 ki- lo, değeri 10,357.000 lira, 1932 senesinde 24.753.000 kilo, değeri 8.026.000 lira. 1933 senesinde ihracat mik- tarı — 17.311.000 kilo, değeri 4.806.000 lira, 1934 senesinde yapılan ihra- cat evvelki senelere göre pek çok düşüktür, ancak henüz kati sayısı belli değildir. Bu seneki ihracat tutarınin 40,000.000 ki- loyu geçeceği umulmaktadır. Çünkü İspanya son günlerde yumurtalarımıza geniş bir kon- tenjan vermiş, Almanya da 22 milyon kilo Türk yumurtası a - lacağını bildirmiştir. Ayrıca I- talya ve diğer yerlere yumurta gönderilecektir. | Edirneden g k eşyadan | beyanname alınmıyacak Edirneden tren ile gelen yol. cular eşyasından gümrük beyan namesi alınıyordu. Kaçakcılığın önüne geçmek için konulan bu | usulün masraflı olduğu gibi, zorluk ta çıkardığından bazı yol cular ve tacirler otobüs ile İs- tanbula gelmeğe başlamışlardı. Bu noktayı dikkatle göz önü- ne alan Şark demir yolları ida- resi gümrük idaresine baş vur- muş ve işin kolay bir usule bağ- lanarak yolcuların eskisi gibi | tren yolunu tercih etmelerinin temin edilmesini istemişti. Büu hususta Edirne ve İstan- bulda tetkikat yapan gümrük ve inhisarlar tetkikat müdürü Mustafa Nuri Bakanlığa verdi. ği raporunda bu gibi yolcular- dan beyanname istenmemesin - de bir mahzur olmadığını bildir miştir. Bakanlık Istanbul güm- rük baş Müdüriyetine bu hu - susta gönderdiği bir. buyuruğu gelen eşyadan beyanname aran- mamasını bildirmiştir. Yalnız tren Yunan toprakla- rına geçerken bagaj vagonu tren ve muhafaza memurları ta- rafından mühürlenecek ve bir muhafaza puslası — kesilecektir. Bu usu! hem kolay hem de mas- rafsız olacağından Edirne yol - cularının isteği tamamile yeri- ne getirilmiş demektir. Yumurta tozu fabrikası Sağlam ihraç edilemiyen yu- murtaların toz haline getirilme- si için bir fabrika kurulması dü- şünülüyor. Yumurta tozu, sanayide çok kullanılan bir madde olduğu i- çin bu fabrika istihsalâtının müş terisiz kalmıyacağı muhakkak - tır.Yumurta tacirleri, fabrika kurulmacı için bazı teşebbüsle- re girişeceklerdir. Duyduğumu- za göre, yumurtacılar şirketi teşkili hakkındaki çalışmalar da yeniden tazelenmiştir. Mahsulât müzesi kuruluyor Memleketimizin bütün mah - sulât ve mamulâtını bir arada göstermek için Ankarada Eko- nomi bakanlığının yeni binası- nın âlt katında büyük bir müze kurulmasına başlanmıştır. Müze bir çok şubelere ayrıla- cak bütün mallarımız burada di- zilmiş bir halde bulunacaktır. Bakanlık müzeye konacak eşya- nn toplanması için memleketin her tarafındaki ticaret odaları - na haber göndermiştir. İstanbul ticaret ve sanayi o- dası bu haberi şehrimizdeki alâ. kadar tacir ve fabrikalara bildir- miştir, Gelen nümuneler odada toplanmaktadır. Parti parti An- karaya yollanacaktır. ——— — - MÜDERRİS K. KÖMÜRCÜYAN Mekteb, banka, şirket ve kütüpha- nelere mahsut 1 kitaplar: Yeni harflerle: - Tenzilli bedeli Kr. Amelf ve tatbiki kambiyo 35 Yeni muhasebe usulü 122,5 Ticari malümat ve bankacılık 105 İktısad ilmi 87,5 İhtisas muhasebeleri 175 (Şirlkt, sanayi, riraat ve ban- ka) ticari ve mali hesab Lügaritma cetvelleri (yeni ra. karnlarla). 56 Başlıca satış yeri: İkbal kütüphanesi ı 70 Asliye Mahkemeleri Yenileme Bü- rosundan: İstanbul — Evkaf idaresile Beyoğlunda Asmalımescid mahalle - snde Venedik sokağında 12-22 No. lu hanede Pandeli arasındaki dava - nin yenilenmesi sırasında halen ika - metgâh: meçhul bulunan Pandeli hak kında bir ay müddetle ilânen tebligat icrasma karar verilmiş bulunduğun - dan tetkikatın yapılacağı 15-6-935 sa- at 10 da Büroda hazır bulunması lü- zumu tebliğ makarına kaim olmak ü- da şimden sonra tren bağajı ile (11445) KIRMIZI VE SiYAH STENOHAL nüp dolaşan kumlu bir yol ya- pılırsa çocukların sabahleyin erkenden, ayakkablarını çiğ ıslatmaksızın (oıobileceklerıpı söylemişti. Bu fikir, Julien'in aklma geleli daha yirmi dört saat geçmeden gerçekleştiril- meğe başlandı. Madame de Re- mal bütün gün Julien'le beraber | recberlerin başında durdu, ga- yetle neşeli idi. Verriöres belediye reisi şehir- en dönünce o kumlu yolu bit- miş bulup şaşırdı. Önun gelişi de madame de Rönal'i şaşırttı; kadıncağız, köcası diye bir kim- se bulunduğunu unutmuştu. M. de Rönal, kendisine danışılma- dan, bu kadar mühim bir tamir :,—_-.purıl a cüret editmeı'ın—l den tam iki ay öfke ile bahset- | ti; fakat bunu madame de Râ mal'in masrafını kendi kesesin. den vererek yaptırmış olması ı S belediye reisini biraz yatıştırdı. Madame de Rönal bütün gün çocukları ile bahçede koşup ke- lebek koğalıyordu. Açık gaz be- zinden koca koca torbalar yap- mışlar, zavallı l&pidoptöres'leri bunlarla yakalıyordu. Madame de Rönal kelebeklere takılan bu yabanice adı, Julien'den öğren- mişti. M. Godart'ın güzel kita- bını Besançon'a ısmarlayıp ge- tirtmişti; Julien de bu _ıı_vıuı böceklerin garip âdetlerini an- latryordu. Tutulan kelebeklerin merha- metsizce iğnelenip kondukları camlı kutuyu da yine Julien yapmıştı. Artık madame de Rönal ile Julien Aarasında bir konuşma mevzuu vardı, artık Julien sü- küt anlarının o müdhiş işkence- sini çekmiyordu. Sözleri yine de en masumca BORSA OYAYAN AAA AAA 11 MAYIS Cumartesi PARALAR 607 12z 20 Pramsız Frangı 167— 20 Liret 2üzm 20 Belçika Praagı 20 Deahimi 20 İsyiçre fe. 20 Leva Florin 20 Çek Kuran Avusturya şilin Mark Zloti Tsvec Kuroa Altın Mecidiye Banknot ÇEKLER Kapanış 1205 612.75 70.42.50 9.66.80 470 837150 2,45,87 64,01.75 1ırA8 19.03.56 42267 3 Fransıt Frangi İngilir Hrası Dolar Liret Belga Drahmt İsviçre Frangı “ Leva Florin Çekoslovak kuronu Avusturya Pereta Mark Zloti Pengo Ley Dinar Yen Çernavets İsveç kurona e bamlle bi aai bü a küğa ni ieeinmi, ESHAM Tş Bankası Mü. N. “ . H Anadolu 94 60 H— 950 950 2445 d Vö 3050 10.25 16,24 yEMlü yoa Sbmm 4150 .e .- İN4 Şirketihayriye Tramvay Bomonti - Nektar M Tttihat değirmencilik TAS. — 950 Şark Değirmenleri 0,90 Şark merkez eczanesi ) 1ISTİKRAZLAR Türk Boreu 1 YA Ğ, . » M Siv-ı-Ersarum İstikrari dahilt TAHVİLÂT Rihtim Anadolu TI 5. M Anadolu mümeesll 9 uncu keşif te yapıldı Bakırköyünde köylüye verile- cek Azatlı ve Yarımburgaz ça- yırlıklarının dün, B(lcıkıııuıncıı keşfi yapılmıştır. Bu yerlerin davalı kısımları, ayrıca hazine- avukatlarından teşkil edilşı bir heyet tarafından tetkik edilmek tedir. şeyler üzerine olmakla beraber hiç durmadan, hem de bu işe son derece alâka göstererek ko- nuşuyorlardı. Zihni de, bedeni de işletip neşe veren bu hayat, işi başından aşan mademoiselle Elisa'dan başka herkesin hoşu- na gidiyordu. Elisa: “Bizim ha- nım, karnaval günleri Verriğres- de baloya giderken bile tuale- tine bu kadar baktığı olmazdı; şimdi günde iki üç defa elbise değiştiriyor" diyordu. Hiç kimseye dalkavukluk et. mek niyetinde olmadığımız için şunu da söylemekten çekinmi- yelim: derisi pek de güzel olan madame de Rönal kendisine hep kollarını ve gerdanını açık bırakan elbiseler yaptırırdı. Bo- yu bosu yerinde olduğundan böyle giyinmek ona pek yara- şıyordu. Vergy'ye yemeğe ge- len Verriğres'li ahbabları ona: — Siz hiç bu kadar genc ol- madınız, derlerdi. (Bu da ora- lara mahsus bir söz gelişidir.) Doğrusu bizim aramızda bu- na inanacak çok bulunmaz ama mMadame de Rönal'in, kendine SAĞLIK oY AE A Bu mevsimin Yemişlerinden ÇiİLEK Güzel kokulu, kibar yemiş kü. çük küçük sepetlerde görülme » ğe başladı. Şimdilik yanma yak- laşmak demokratlığa uygun o - lamazsa da, elbette çoğalacak ve az çok ucuzlayacak. Eski zamanda — çileğin hem yemişine, hem köküne türlü tür- lü iyilikler, bazan da, fenalıklar isnat kdilirdi. Büyük tabiiyat â- limi Linn& romatizma hastalı - ğından kurtulmasını ona bağla- mıştı. Yüz yaşından ziyade ya- şamış olan ünlü edebiyatçı Fon- tanelle bu kadar uzun ömrü çokça çilek yemekten kazandı- ğını söylerdi. Tarihte güzellik kraliçelerinden Bayan Talien ise her sabah çilekli banyo içine girerek güzel derisine parlaklık ve kadife gibi yumuşaklık ve rirdi... Şimdiki hekimler çileğin fay- dalı yahut zararlı olduğunu an- lamak için onun içinde kimya bakımından — ne bulunduğuna bakıyorlar. Çilekte yüzde 89,5 sudan sön- Ta 5,800 şeker, 0,137 — kireç ve çelik vardır. Ehemmiyetsiz olan diğer maddelerini saymıyaca - ğim. Yalnız bazı tahlillere göre çilekte biraz fosfor ile biraz da asit salisilik bulumur. İlkin, çileğin şekeri levüloz cinsinden olduğu için, yeşil seb- ze yemekten usanan şeker has - talıkları için en güzel bir ye - miştir. İçinde kireç ve çelik bu- lunması çileği veremli hastala - Ta tavsiye ettirir. Romatizmalı, kara ciğerleri yolunda işlemeyen, safra yolun- da yahut böbreklerinde kum bu- L L dan fayda bulurlar. Çileğin arasına karıştığı ve “dört yemiş-reçeli,, denilen bir tatlı vardır ki — şeker Hastangı- na tutulmuş olmamak şartile — tadıma doyulmaz: Her birinden birer kilo olmak üzere çilekle kirezi, dağ çileğini (ahududu) ve frenk üzümünü dört kilo toz şekerle karıştırdıktan — sonra, beş altı dakika kaynatınız. Da - ha sonra üç dört saat hafil ateş- li bir firında tutunuz... Çilekten hatıra gelebilecek bir zarar, yıkanmadan yenildiği için onun topraktan getirebile. ceği mikroplardır. Bereket ver. sin ki, Çileğin kendisi mikropla- rı az çok öldürür. Bir kere, çile- gin suyu kara humma mıkrop - larının çoğalmasına engel oldu- ğu tecrübeyle sabittir. Kayna - mış sü ile yıkanmak çilezia ü - zerinde bulunabilecek mikropla- rı yok etmeğe yetişir. En ıyisi çileği yemezden bir saat önce kırmızı şarap içerisine kovsrak bu kadar bakmasında hiç bir hususi kasdı yoktu. Bunda bir zevk duyuyordu; çocuklarla ve Julien'le beraber kelebek avla- madığı saatleri Elisa ile oturup elbiselerini düzeltirdi ve böyle yapmakta hiç bir gizli düşünce- si yoktu. Verriğres'e bir kere- cik gitti, o da Mulhouse'dan ye- ni getirildiğini duyduğu yazlık elbiseler almak içindi. Vergy'ye, — akrabalarından genç bir kadını davet etti. Ma- dame de Rönal evlendiğinden beri, vaktile Sacr&-Coeur ma- nastırında arkadaşı olan ma- dame Derville ile ahbablığını yavaş yavas daha ilerletmisti. Madame Derville, kuzininin çılgınca fikirleri dediği şeylere pek gülerdi. “Yalnız olsam, böyle şeyler hiç aklıma gel- mez” derdi. Paris'te olsa birer saillie (1) denecek olan bu bek- lenilmedik fikirleri madame de Rönal, kocası ile olduğu vakit, bir budalalık etmiş gibi utanır- (1) Saillle, birdenbire, — irticalen söylenen nükte; hazırcevablık, 13.5.935 SEYAHAT NOTLARI Almanya'ya yaptığım yirmi günlük bir seyahatın intibaları- ni yazmak için iki yol vardı: 1 — Gördüklerimi her gün yazmak. 2 — Not alarak - intibalarımı avdette anlatmak,. Ben ikinci yolu takip ederek bu seyahat hakkındaki intiba- larımı umuümi şekilde avdette yazmağı daha faydalı buldum. Uzun tetkik mekaleleri yazacak değilim. Fakat bu dağınık not- larla okurlarıma yeni Almanya hakkında umumi bir fikir ver. meğe çalışacağım. Tayyare ile seyahat Almanya'ya yaptığımız seya- hatın Berlin ile Hamburg ara. sındaki küçük bir kısmı istisna edilecek olursa; heyeti umumı yesi tayyare içinde yapılmıştır. Bize tahsis edilen üç motorlu bir Junkers tayyaresi ile Breslaw'. dan Dresden'e, oradan Münih'e, Köln şehrine, Krupp fabrikası- nın şehri olan Essen'e, Hano- ver'e ve Berlin'e gittik. Berlin | ile Hamburg arasındaki seyahat bazan saatte yüz altmış kilo- metreyi bulan Yıldırım ekspresi ile yapıldı. Sonra gene trenle Berlin'e döndük. Ve Berlin'den memleketimize avdetin Sofya'. ya kadar olan yolculuğu da ge- ne tayyare içinde yapıldı. Bu so- nuncu kisım tayyare yolculuğu- nün en uzün kısmı idi. Berlin'- den sabahleyin saat yedi buçuk- ta hareket ederek Viyana'ya ka. dar 520 kilometrelik yolu iki sa- at on dakikada Kâtettik. Orada yirmi dakika dinlendikten son- ra yolun Budapeşte'ye kadar olan ikinci merhalesini geçtik. Sonra Belgrad'da durduk ve hayet saat tam üçte Sofya'ya geldik. Junkers'in 52 modeli deni- len üç motorlu tayyare saatte tam iki yüz kırk kilometre ka - tetmektedir. Tayyarenin içinde on altı koltuk vardır. Binaena- Çok ta eşya taşıyabilir. Tayyare ile Avrupa'da ilk defa olarak seyahat etmiyo- sum -— 1024 yalında şimdi Cidna denilen Frımo.]?nm:u YHwattr açıldığı zaman, İstanbuldan Pa. ris'e kadar tayyare ile uçmuş- tum. ÖO zaman tehlikeli bir ma- cera gibi görünen tayyare yol- culuğu şimdi Avrupa'da rahat ve seri bir seyahat şeklini almış- tır. Seyahatte yolcunun aradığı üç şey vardır: 1 — Emniyet, 2 — Rahatlık. 3 — Sür'at. Bunların her üçü de temin edilmiştir. Gerçi gazetelerde çı- ——— — —— bir saat öylece bırakmaktır Çi- leği temizlemiş olan şaran, c'le- ği yedikten sonra, tehlikesizce içilebilirse de, o şarabı içmese - niz daha iyi olur. Lokman Hekim | dı; fakat madame Dervyille'in | yanında bulunması ona cesaret veriyordu. Önce düşündükleri- ni ona çekinerek söylerse de fakat yalnız kaldılar mı, ma- dame de Rönal'in ruhuna bir canlılık gelirdi; böyle zamanla- rında, kimseyi görmeden, ara - larında konuşmaktan başka hiç bir eğlence- çıkarmadan yaşa- dıkları uzun uzuc saatler birer an gibi gelip geçer ve onları şen şatır kılardı. Fakat bu seferki gelişinde akıllı, uslu madame Derville kuzinini her zaman Finden çok daha az neşeli, ve çok daha bahtiyar buldu. z Julien de, bu Vergy köyüne geleli beri gerçekten bir çocuk oluvermişti ve kelebek koğala- maktan o da talebeleri kadar zevk duyuyordu. Uzun zaman kendine cebredip kurnazca po litika peşinden koştuktan son- Ta böyle dünyanın en güzel dağları ortasında, insanların ba- kışlarından uzakta, yapa yalnız kalıverince kendini; o yaşta gönlü pek de sarıveren yaşama zevkine kaptırmıştı; madame İstanbuldan Tayyareyle Berlin kan bir çok tayyare kazaları h berleri karşısında tayyare yı culuğundan korkanlar çoktu Ancak tayyare kazaları her ha gi nakil vasıtasının kazaları dan dâha çok değildir. Tutule istatistikler göstermiştir ki ta! yare yolcuları arasında kal nisbeti diğer nakil vasıtaları v hele öotomobil yolcuları arasın daki kazadan çok azdır. Bilha: sa birden fazla motorlu tayyarı ler kaza ihtimallerini hay azaltmıştır. Motorlarından bir ne ârıza olsa, bir tayyare diğe motorları ile ve hattâ tek moto ile yoluna devam edebilir. Bü tün motorları dursa, irtifamı beş misli genişliğinde bir mesa fe içinde her hangi bir noktayı konabilir. Meselâ tayyare bit beş yüz.metre irtifamda uçarsa yedi bin beş yüz metrelik bir da ire içinde kendisine inecek'mü nasip bir yer bularak yere kona bilir. Bu suretle kaza ihtimalle ri hayli azalmıştır. . Rahatlığa gelince; gerçi ya: zın vapur kadar rahat değildir. Fakat denizin dalgalı , olduğu zamanlarda her halde tayyare müreccahtır. Bu bakımdan tren ile tayyare arasındaki mukaye- seye gelince; tayyarenin tren- den kıyas kabul etmiyecek de - recede daha rahat olduğunu Sofya'da trene bindiğimiz za. man anladık. Sür'at hakkında tayyare hiç bir vasıta ile mukayese kabul etmez. Böyle emin, sür'atli ve rahat bir nakil vasıtasından memleke- timizde daha çok istifade edil- mediğini düşünerek üzüldük. Yol ve şimendifer yapmak uzun zamana mütevakkiftir. Fakat büyük şehirler arasında munta- zam tayyare nakliyatı temin ete mek için sekiz on tayyare kâfi- dir. A, S. E. Liman kadrosu Muvakkat kadro ile idare e. dilmekte olan rıhtım ve liman u- mum müdürlüğünün — temelli kadrosu hazırlanmış, Kamutaya verilmiştir. Yeni kadroda hiç bir değişiklik — yapılmamıştır. Li« man ve rihtım umum müdürlü- ğgünün Ekonomi bakanlığına bağlanması işi de son safhaya gelmiştir. Yapılan tetkikler ida- renin Ekonomi bakanlığına bağ lanmasının faydalı olacağını göstermiştir. Yeni bir kulup kuruluyor Modada büyük bir denizcilik kulübü kurulmaktadır. 15 hazi- randa açılacak olan bu kulüp, geniş bir denizcilik faaliyetine imkân verecektir. Kotralar, mo- torsuz yelken kullanmağa mah- sus tekneler, futa ve sandallar hazırlanmaktadır. de Röndi'den korkacak bir şey olmadığını insiyakı ile seziyor” du, Madame Derville gelir gel- mez Julien onunla bağdaşabile* ceğini anlamıştı; hemen onü: ceviz ağaçları altındı yeni açi” lan yolun ta ucuna götürüp ora” dan görülen manzarayı seyret” tirdi; doğtusu o manzara, İs * viçre'nin ve İtalya göllerinif çok kişileri hayran eden manzâ* raları kadar güzel, belki onlar” dan da üstündür. Birkaç adım ötede başlıyan dik * macı tif* manırsanız, ik tarafında derifl uçurumlar bulunan, ta wrmafâ kadar meşe ağaçlar, arasında! »iden bir yola varırsınız. Şim” di bahtiy: * serbest, h <ttâ bul” dan da fazla bir şey, evin sultâ” mr olan Tulien madame de.? nal ile madame Derville'i İ bu yalçın, dik kayaların tewl’: rine götürüyor ve onların bu y vi manzaralar karşısındaki hâ ranlıklarını hazla seyrediyo! Madame Derville: | j (Arkası var) a N. AATY

Bu sayıdan diğer sayfalar: