14 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

14 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 14 -5-035 , Ankara, 13 (Hususi muhabi- Timiz bildiriyor) — Posta ve telgraf idaresi teşkilât ve vazi - elerine dair kanun lâyıhası Ka- Mutaya gelmiştir. Lâyrhanıı e- Sasları şunlardır: İdarenin ve meclisin ve en Yüksek Aâmirini — (Bayandırlık anınmı) posta vekili müdürü Tmumi temsil eder. : Merkez ve vilâyet müdüriük- lerinin vazife ve salâhiyetleri Ayrıca bir talimatname ile te:bit olunur. Bu kadroya dahil me- Murlar devlet memurlerınm ha- iz oldukları hak ve menfaatleri Muhafaza ederler. Bunlarm — muhakeme usük- leri devlet memurlarının - tâ - bi oldukları muhakeme usulleri- nin aynidir. 1683 numaralı as- keri ve mülki tekaüt kanunları hükümleri tatbik olunur. Me- Murların maaşları şahsidir. Bu kanuna bir de kadro ilâve edil- - Miştir, | Şubeleri reisi 100, yüksek fen he Yeti reisi 100, bir aza 90, ( Tettiş heyeti | Teftiş heyeti reisi 90, bir baş | Müfettiş 80, bir ikinci baş müfet | tiş 70, üç birinci smıf müfettiş | 55,altr ikinci smıf müfettiş 45, sekiz müfettiş muavini 35, bir W şef 30, bir memur 25, diğer bir mMmemür 20. ——— Umumi Müdürlük kalemi İ Bir müdür 55, bir mütercim 45, bir şef 35, bir daire müdürü 80, bir memur 25, bir memur 20, 4 emsali hasılının bir misli fazla- A sına kadar ücretle T olunabilir. ” ll!umclıt müdürlüğü vi _)ıııdnı TO.WMm.ıı;vlig şube müdürü 40, iki birinci smıf şef 35, iki ikinci smıf şef 30, beş birinci sınıfmemur 25 ü ııpıf memur 20, iki kâtip kâtip 17,5. ğevazım müdürlüğü K Aneyaununu stihdam Alınacak Kazan , Ankara, 13 (Hususi muhabi- Timiz bildiriyor) — Beyanna - Meye tâbi mükelleflerden ayrıca ak maktu kazanç vergisi hakkındaki lâyıhanın aldığı son #ekil şudur: Beyannamelerinde kâr - olmadığı veya zarar ettikle- Kösteren mükellefler hakla- Tinda tahakkuk ettirilmiş olan "Ell'.î mükellefiyetin varidat i- daresine verecekleri ayrı bir be- Yanname ile müteakıp senenin Eumi masraflarına ithal edile- Seği bildirilir. — '"8'! , beyannamelerde kazanç Yarksi kanununun Kazanç be - Üği i ür:zlcri hıklund; İ:le '::' vi İ ümleri- _.2 tübidir, e ıgmyıı_ l — Beyanname usulü ile ka- ü'f:erziıiu tâbi mükellefler | dözçüfünün tatbiki nokuı;ı_nfll; ayrılmıştır. Birinci )h:n" bankalar, ban’l::ı'.ıhk işleri ü:â:““ şirketler, tasarruf ve ı,w___ Sandıkları, bankerler ve Ban lik muameleleri ile uğra- ler İkraçt Mübayaacılar, simsarlar, Eg;:_'ifq'_i!. her nevi sigorta şır TMişyor, “Borta acenteleri ve ko- Cat y Çüları, ithalât ve ihra - Mişye, Deynelmilel nakliyat ko- —:î__î"f?lım ticaret ve fabrik: Tej ŞöSilleri, toptan ihraç tacir Vazişeoter muavinleri, noterlik Tüplayıi ni İfa eden adliye men - Balap İ kısma, her nevi fabri - a, bep, Hatbaalar. Üçüncü kıs- *ti 300 ton ve daha faz- K aa lazı bulun - | , borsa ve acente - | $ t POSTA, TELGRAF, TELEFON Teşkilât Kanunu Lâyihası Dün Kamutaya Verildi rü 45, bir şube müdür muavini 40, bir şef 35, dört muavin 30, sekiz birinci sınıf memur 25, se- kiz ikinci sınıf 20, sekiz kâtip 17,5. dört kâtip 16. Bir fabrika müdürü 45, bir mühendis 70 bir muhasip 45, bir ressam 35, Hesab işleri Bir müdür 70, bir muavin 55, dört müdür muavini 45, se- kiz muhasibi mesul 40, sekiz bi- Tinci sınıf şef 35, 18 ikinci sınıf 30, 20 birinci sınıf memur 25, 30 ikinci snıf 20. Vilâyetler teşkilâtı Üç birinci sınıf merkez müdü- rü 80, yedi ikinci sınıf 70, on i- ki üçüncü sınıf 55, on beş dör- düncü sınıf 45, yirmi beşinci sı- nıf 40, iki birinci smıf merkez mü: müavini 70, on iki ikinci $5, iki üçüncü 45, on üç üçüncü 40, yirmi yedi birinci sınıf mer. kez şefi 35, 219 ikinci sınıf 30, 360 üçüncü sınıf 20, sekiz mü - hendis veya fen müfettişi 70, on birinci sınıf fen memuru 55, on iki ikinci 45, on dört üçüncü sı- nıf 40, 10 müfettiş muavini ve- ya mühendis 35, bir baş maki - nist 40, üç baş makinist 35, 939 birinci sınıf memur 20, 1079 i- kinci sınıf şef 17, 500 üçüncü sı- nıf 17, 293 dördüncü sınıf 10. Posta işleri Bir reis 90, bir muavin 80, bir ikinci muavin 70, iki üçüncü sı- nıf muavin 50, üç şube müdürü 45, üç muavin 40, beş şef 30, 10 birinci sınıf memur 25, 8 ikinci sınıf memur 20, 8 kâtip 17,5. Evrak işleri Bir reti , bir iki şube mü 45, iki şube dürü 40, üç birinci sınıf şef 35, üç ikinci 30, altı birinci sınıf me ı!n7u; 25, beş ikinci 20, beş kâtip Bir reis 90, bir muavin 80, bir ikinci muavin 70, bir üçüncü mu avin 55, bir şube müdlürü 45, bir şube müdürü 40, bir şef 35, bir Mş yebe sutüdü.. | gaf -d0 Dir ŞeFf 20, Beyannameye Tâbi Olanlardan ç Vergi Lâyihası la vapur işletenler, transit de - Po ve antrepo işletenler, sahip | 1 oldukları madenleri, dalyanları ve voli mahallerini kiraya ve « renler, nüfusu 10 bin ve daha fazla olan mahallerdeki hanlar- la, şehir ve kasabalardaki apart- manları toptan kiraladıkları halde doğrudan doğruya işlet - miyerek parça parça kiraya ve- renler ve mültezimler dahildir. Dördüncü kısma, bina vergi- si kanunu mücibince gayri safi iratları iki bin lira ve ondan faz- la olan mahallerde ticaret ve sa- nat yapanlar ve kazanç vergisi kanununun 47 inci maddesi mu cibince beyannameyi vermeyi | tercih edenler. Uçüncü madde — Sanat ve ticaret gruplarından birinci kıs- ma' dahil olanların ödeyecekle- ri, asgari vergi üç kısımdan te- rekküp eder: 1 — Sanat ve ticaret icra edil. diği yere göre değişen maktu vergi. 2 — Sanat ve ticaretin icrası i- in istihdam edilen memur ve müstahdem başma ve çalışılan yere göre değişen mütehavvil vergi. 3 — Sanat ve ticaret nevine göre yalnız ticaretgâhın gayri safi iradı veya hem ticaretgâh, | hem ikametgâh gayri safi iratla | zının mecmuu Üüzerinden tahak- kuk ettirilöcek nisbi vergi. Yukarıdaki vergilerin miktar ve nisbetleri bağlı cetvellerde gösterilmiştir. Bu cetvellerde ya zılı sanat ve ticaret nevilerin - AÇ N KP de Tatil Günleri Lâyıhası Kamutayda ( Muhabir.m z bildiriyor | ” Sara, 15 Tatil günleri lâyıhası Kurul- taya geldi. Lâyıhanın esbabı mucibesinde şöyle denilmekte - dir: “İleri memleketlerden her bi. ri kendisi için ulusal bayram ol- mak üzere, tek bir gün kabul et- miş ve yalnız o gün gerek mem- leket içinde ve gerek yadellerde ulusal bayram yanmakta bulun. müuştur, Bizim için bugün Cum- hüriyet bayramı günüdür,. Bundan başka haftada bir gün kâfi gelmediğinden her ulus ta kendi anane ve tekâmüllerire göre ünlü dinlenme günleri ka- bul edilmiştir. Pazar günü hafta başı olarak kabul edilmiş o güne genel tatil günü denilmistir. Pazar günü arsrulusa tatil günüdür. Ekono- mi bakımından yürdumuzun il- ginli bulunduğu diğer memle- ketlerin de kabul ettiği bu tatil gününde şimdiye kadar filen ayrılmamakla bir gün kaybet - miş oluyorduk. Bunlardan bir çök zararlar gördük, meselâ: perşembe günü akşam üzeri ec- nebi memleketlerinden çekilen bir telgraf onlarda cumartesi günü akşamından başlayan ta- tilder dolayr ancak pazartesi günü mahalline varmaktaydı.,, Lâyihanın maddeleri şunlar - dir: 1 — Ulusal bayram yalnız cumhurluğun ilân edildiği 29 bi cinci teşrin günüdür. Yapılacak ulusal bayram 28 birinci teşrin öğleden sonra başlamak üzere 29, 30 günleri devam eder. 2 — İşbu ulusal bayramın ne şekilde yapılacağı lcra: Vekille- ri heyetince gösterilir. — — * Genel tatil günleri aşağıda Ğ İlmiçele ; egi Mda a İstiklâ “savaşında son zaferin kazanıldığı 30 ağustos günü, B — Her sene birinci kânu- nun otuz birinci günü öğleden sonra ve ikinci kânunun birinci günü bayramdır. C — 22 nisan öğleden sonra ve 23 nisan günü. D — Mayısın birinci günü, E — Üç gün şeker bayramı, H — Dört gün kurban bay- ramı. Bu maddede yazılı tatil gün- erinin ikinci maddede yazılı bayram günlerinden 28 ve 30 birinci teşrin günlerinde hususi yerlerin kapatılması mecburi değildir. Hafta pazar gününden - lar, Cumartesi günü saat l;ıdşen başlamak üzere her haftanın bi- rinci günü tatildir. Zaruri ihtiyaçlarla alâkalı a- lış veriş dükkân ve mı;::ılıu:ı hakkında cumartesi günü hafta tatili günü cereyan etmez. 25 haziran 325, 23 nisan 337, m'l“l.(ve dğer tatil günl-rine sid ) anunlar llğvılmuştur. TAN SFALLAR SIYASAL KONUŞMA idealizm mi, Realizm mi ? Her gün okuduğunuz ve taş- kın canlılığı hakkında elbette ki sizin de bir fikir edinmiş ol- duğunuz Bay Peyami Safa çı- kardığı “Hafta,, mecmuasının son nüshalarının birisinde pesi- misme dolu bir makale neşretti; bu makale “İdealizm,, i yerlerin dibine soktuğu için kaydedil- meksizin geçemez. Makalenin mevzuu şüdur: Londrada iki yaşındanberi kör olan birisinin gözlerini yirmi yaşma vardıktan sonra bir dok- tor operasyonla görecek hale getirmiştir. Fakat körün ev- velce insanlar hakkında yaptı- ğı tahayyül bugün gördüğü va- ziyete uymadığından büyük bir hayal sukutuna ve inkisara uğ- radığımı söylemiş! Peyami Safa bu hadiseyi ha- tırlattıktan sonra diyor ki:“İde- alistler realitelerin özünü göre- cek ikinci bir idrak gözünden mahrum oldukları için kendi is- teklerine ve özleyişlerine göre bir âlem tasarlarlar.,, Hürriyet, müsavat ve devlet idealleri hep bu nevidendi ; fakat bir gün geldi ki “Bu idealist ab- dalların idrak gözleri hakikati görmeğe başladı... Ve eskiden- beri besledikleri vehim dünyası ile hakiki varlığın cevheri ara- sındaki fark önünde şaşaladılar ve,, bu mu idi?,, diye mırıldandı lar!,, Bay Peyami Safa bu görüşü- nü kuvvetlendirmek için harp sonu “hadiselerini anlatıyor ve nihayet sözlerine şöylece son veriyor: “Hayal sukutu o kadar hazin oldu ki, şimdi bugün mil- letler ya tekrar harbe dönmek veyahut gözlerini kapıyarak es- ki vehimleri içinde yaşzmak is- tiyorlar. Fakat hakikat hiçbiri- nin yakasını brrakmıyor ,, Hakikat! Realite! İşte Peya- mi Safa'nım dayandığı direk! İş- te o İcazkâr uyandırıcı! İşte o sihirbaz göz açan! Fakat Peyami Safa bize bu hakikatin, bı abilir mi? önünde biraz — şaşalad ve gözlerini açarak, m ha- yale uğramış olduğunu büyük bir inkisar Ve hüsranla idrale et- sin! Realistler, “hakikat,, dedikle- rine perestiş edenler değil mi- dirler ki transformation, yani ta havvül hadisesine cazibe kanu- nu kadar bir kıymet ve kudret verdiler! Bunlar değil midirler ki, kosmos'un — kâinatın, dur- madan her an değişmekte oldu- ğünu ispat edip duruyorlar. Bunların babası olan Heraclite midir nedir — ismini bir türlü hatırımda tutamadığım Yunan mütefekkiri — daha o zamanlar “Aynı eşikten iki kere geçil- mez!,, diyordu! Gene transfor- mistlerin üstadı'olan Hegel de- Askeri memurlar Hakkında Ankara, 13 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Sü Bakan - lığınca bir dahili hizmet kanunu esasları hazırlanarak — meclise verilmiştir. Bu kanunla askerlik tarif edilmekte ve dereceleri sa- yılmakta ve askeri memurların vazifeleri sayılmaktadır. den !ıizılı_nndı yalnız ticaret . gih iradı için nisbet gösterilip, ikametgâh iradı tayin edilme- mis olanların nisbi vergileri nız ticaretgâhlarının eı:::lıe üıey.' :fddh:up edilir. İkamnetgâh inde sayfiye dahil değildir. C.etvclde ıkımetg—lh Üzerinden nisbi vergi almacağı gösterilen ticaret ve sanat nevilerini ya - panlar hükmi gahıslar oldukları halde nisbi vergi münhasıran ti- caretgâh üzerinden alır. Yeni tadilât haziranda mutz- ber olacaktır. Şu kadar ki 935 de alımacak vergiler için bu ka- :ııu_ıuk:;ıhıkkukımı ait hüküm- leri unuün neşrini litea tatbik olunur. Hr , Bütçe encümeninin tesbit et- tiği cetvel şudur: Beheri 300 tondan fazla va « pür işletenler, transit - depoları beke Ko T ve antrepoları işletenler, iş'.t. tikleri vapurların beher resmi tonilâtosu için | kuruş ve idare merkezleri tarafından işgal edi- len binalarm gayri safi iradımnm yüzde beşi, işletilen depo ve an- ıı:;p::lınıı gayri safi iratlarının yüzde onu verginin nisbetini teşkil etmektedir. v Neferi 10 bin ve daha ziyade olan yerlerdeki hanlarla şehir- ler ve kazalardaki apartmanları toptan kiralayıp parça parça ki- raya verenler . pansiyneculük hariç - kır_ıyı verdikleri gayci menküllerin gayri safı iratları Tmecmuunun yüzde 2 si nisbetin- de maktu vergi vereceklerdir. Sahibi oldukları madenleri ve dalyanları ve voli mahallerini ki Taya verenler verginin taallük ettiği mali yıldan evvelki mali yıla ait beyannamelerinde yazılı kira bedellerinin yüzde beşi, — realitenin ne ol- | ğil midir ki, bu cümleyi şu şelfıe_ sokmuştur: “Ayni çaydan iki kere geçilmez.,, Müsaade ediniz, buna ben de biri: ilâve ede- yim: “Ayni adamı iki kere gör- mek imkânsızdır!!,, Çünkü iki örme arasında o ında birçok izyolijik, fiziko - şimik, pisişik değişmeler olmuştur! Yalnız on- da mı? Görenin gözlerinde, göz- lerin reflekslerini alan dimağın- da, ruhi haletinde de değişiklik- ler olmuştur. O halde bu kadar uçan, dur- madan akan, değişen, bir tek an bile kendi kendine benzemiyen bir oluşun hakikatinden, realite- sinden bahsetmek abes değil mi dir? Eğer aldanma varsa — tam- dır, iç ve dışı sâridir, hayal âle- | minde de, hakikat âleminde de | " ayni derece hükmünü sürmekte- dir! Biz varlığın özlüğüne kadar gitmedikçe, orasını açıp bilme- dikçe, bu böyledir ve böyle ka- Tacaktır! « Bizim hakikat ve müspet de- diğimiz ilimler — ancak “nasıl,, sualine cevap verebilmiş'erdir! Fakat “neden,, suali hâlâ da ka- l perdeler altında kalmakta- dır ve kaldıkça da biz aldanma- ğa mahkümuz. İster içten, ister dıstan! Fakat bu suretle madekmi al- danmak mukadderdir, ben kendi hesabıma idealizm aldatımını tercih ediyorum ve bunun da iki sebebi vardır: Birisi şudur kibu aldanışta hiç olmazsa ben kendi kurdu- ğum, kendi yarattığım şeye al- danıyorum. Başkasının maska- rası olmuyorum. Ötekiler, realite diye bağıran- lar ise — perde arkasından ha- reket edenlerin maskarası olu- yorlar, panayırda Kaleydoskop âletini kurarak durmadan deği- şen manzaralar gösterenlerin | — $ PATRİĞİN SAKALI Bundan evvel de İstanbulda gürültü vardı. Bundan evvel de densiz adamlar sokakta vakitli vakitsiz bağırır çağırırlar, oto- mobiller klâkson çalar ve yük arabaları kaldırım taşlarını çe- kiçlerdi. Lâkin biz dikkat et- mezdik. Belki her gece bizi böy- le uyandıran bir gürülü kulağı- mıza çalınırdı ama alışmıştık. Bunu gecenin tabii hallerinden sayardık. Haçan (vaktaki) gürültü ile mücadele yasası çıktı... Kulak - larımızda alışmadığımız bir saf- lık belirdi; sinirlerimizde de gör mediğimiz bir oynaklık. Şimdi en ufak gürültü ile uyanıyor — Hay Allah cezasını ver« sin! Saygısız, densiz herif! Bu saatte böyle gürültü edilir mi?. Hani ya gürültü ile mücadele?. diyoruz ve uyukumuz büsbütün kaçıyor... z Sinirlerimiz şimdi - Ermeni patriğinin sakalına döndü. Vaktile uzun sakallı bir Er - meni patriği varmış. Zamanın muzip tahaflarından birisi bu sakala debelleş olmuş ve arka- daşlarile yahut yanında geçin - diği efendilerile bahse girmiş: — Ben bu patriğin sakalını kestiririm... İlk rastladığı za- ,man patriğe sormuş: — Aman patrik efendi! Ce « nabmızdan bir şey soracağım, ı — Buyurun! — Yatakta iken sakalınızı yorganın içine mi alırsınız, dı- şina mı?. — Vallahi! Hiç dikkat etme- dim... ı O akşam patrik yatar yatmaz herifin suali aklıma gelir. Ba- kar, sakal içerde. Bir müddet öyle kalır, fakat ateş basar, sa- kalmı yorganın üstüne çıkarır. oyuncağı oluyorlar! İkinci sebep de şudur ki tari- he, tarihin revişine, beşeriyetir açılması değerine bakarken ön- de — realite diye bağıranları değil — ülkü ve ideal diye yürü- / yenleri görüyorum! Bugün tarih bu sonuncuların eseridir. Yara- tan da onlardır, yürüten de on- lardır! Ötekiler ,yani realist de- nilenler ise — hep bunların ar- kalarından gelmiş ve ekseriyetle de onların artıklarından geçin- miş olanlardır. Birkaç söz de harp sonu hadi- serleri hakkında: Harp sonu hakikaten büyük inkisarlar doğurdu. Fakat tarihte ilk kere mi böy- leoluyor! Tarih hiçbir. zaman doğru bir hat üzerinde yü - Tümemiştir. O da'ma zikzaklar, münhaniler yapmıştır. Büyük yorgunlukları — her zaman bü- yük durmalar arkalamıştır. Rö- | nessans ve reformation devirleri ni ve bu devirlerin icap ettirdiği | büyük gayretleri ve vuruşmala- rı — Jesuite, ve Savonarolla'lar devri takip etti. Fransız inkılâ- bını — İttifakı mukaddes devri arkaladı. 1848 senesi hamlele- rinden sonra — Üçüncü Napo- leon ve Bismark devirleri geldi! Fakat tarih hiçbir zaman geri gitmedi. O vardığı yerde durdu ve fakat yorgunluğunu gider- fnek ve yeni hamleler yapmak için kuvvetler topladı! - Dikkat edilecek nokta şudur: Du_rduğu zamanlar bile ileriye doğru atılmağı hazırlıyan un- surları sinesinde taşır! . Fransız inkılâbınr arkalıyan irtica devrinde meselâ — o iki büyük şair yetiştirdi: Birisi Cha- teaubriand, öteki de Hugo. Cha- teaubriand irtica taraftarı idi: "Bu sefer de sakal yellenmiye başlar.., İçeri alır yine bunalır, | dışarı çıkarır; olmaz. Geceyi uykusuz geçirir. Ertesi gece yi« ne aynı uyukusuzluk ve üçüncü günü patrik sakalını kestirir ve kurtulur, yiz. c B. FELEK ezaame —— — ——— n Buğday suiisti- mali tahkikatı Ankara, 13 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Buğday su- üstimali hakkındaki tahkikat ev rakı üzerinde tetkikat yapan İse tanbul vilâyet idare heyeti bu i- şi salâhiyeti dışında görmüş ve meselenin Devlet şürası tara - fından tetkikini kararlaştırımış. tır, Ziraat bankası, eski Istanbul şübesi direktörü Ahsenin alâka- snı kesmiştir. , Çorum'da Uç Tevkif Bir Türkçe hocası iki talebe tevkif edildi ? I Muhabirimiz bild'riyor ) Çorum orta mektebi türkçe muallimi Ruşen Ferit, komünist Tik suçu ile zan altına alınmış- tir. Rüşen Feridin evinde yapı- lan aramada komünistliğe ait mektuplar, gazeteler, kitaplar bulunmuştur. Tahkikat derinleştirilince Ru şen Feridin talebelerine de ko- münistlik aşıladığı anlaşılmış - tır. Orhan ve Necmi işminde iki talebe ayni suçtan zani altında Hügo ise — inkılâbın an'anele- rini temsil ediyordu! Hangisi galebe çaldı? Hugo! Çünkü tarihin gidişi ve oluşu yolu üzerinde idi! Bugünkü Avrupada dahi — tarihin gidişi ve oluşu yolu üze- rinde bulunanlar az değildir Galebe onlardadır! Peyami Sa- fa eöer hakiki transformist ve tekâmülcü ise — bunu kabul et- melidir. Çünkü kâinatın geri gi- dişi umumivetle yoktur! Ahmed AĞAOĞLU dddi Li aai el bulunuyor. ! — Kolera ve Tıfüs aşısını bulan âlim öldü Frankfurt - Am-mayn - 13 (ALA.) ;hlîolerı ve tifüse kar- şı aşıyı bulmuş olan profesör Vilhelm Kolle 67 yaşmdî ölmüş tür Pro_ieıör Franfürt, Törapö- tik ve kimyeyi Törapötik enstitü !u_nd.c Pol Erlih'in yerine geç - mişti . Vilhelm Kolle, uluslar kurumu sıhhat komisyonunda uzun müddet Almanyayı temsı! . niıde';ıuıdiıyıı'vuım-:

Bu sayıdan diğer sayfalar: