2 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

2 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FİNANSAL KRONİK Fransadaki Siyasal Krizin Finansal Dört senedenberi Fransada türüp giden finansal kriz, niha- yet Flandin kabinesinin başmı yedi ve Fransayı siyasal- bir krizin içine düşürdü. Fransız bütçesi, dört sene - denberi mütemadiyen her se- ne 10 milyar açık veriyordu, Bil hassa devlet demiryolları idare sinde varidatın son senelerde tok azalması açığın gittikçe ta- mir edilmez bir hale gelmesine seben oluyordu. Altın karşılığı bugün 9b 80 e kadar yükselen yani 80 milyar frank olan Fransa, bütçe açığı - ı kapamak için mütemadiyen borç etmek mecburiyetinde kal- mıştı. Fakat bu borç - sıyasası, sür git devamt edemezdi. Ayrıca yurdun korunması, işsizlere iş bulunması ve saire için yapılan masraflar eksilmiyor, bilâkis günden güne artıyordu. San zamanlarda bir başka kriz daha baş gösterdi: Belçi- kada Zecland kabinesinin Bel - çika frangını yüzde 28 düşürme- sile kâr eden spekülâtörleri yani para oyuncularır bundan sonra Hollanda parası Florine göz dik mişler fakat Hollanda bankası, iskonto bedelini evvelâ yüzde iki buçuktan yüzde 3,5 a ve nihayet 4,5 a çıkararak her türlü spekülâ siyona karşı koymuştu. Belgadan kâr eden, Florinde zarara düşen spekülâtörler, bu sefer Fransız frangından işe baş ladılar, Fransız frangı sağlamdı. Kuv vetli idi. Altın karşılığı haddin den fazla idi. 1926 haziranında Poincarö frangı stablize ettiği zaman, al- t karşılığı 28 milyardı. 1929 senesi nihayetinde bu yekün 41 milyara 1930 da 53, 1931 de 68 ve nihayet 1932 de 83 milyara çıktı. 1933 de 77 milyar, ve ni- hayet 1934 senesi kânunuevve - linde 82 milyardı. Fakat son zamanlarda müt * hiş bir spekülâsiyon başladı. Bank dö Fransdaki altınların bir kısmı hicret etti. Bir hafta zarfında 522 milyon liralık al - tın dışarı aktı. Bu akış nihayet sel halini aldı. Ve milyarları bul du. Hattâ o kadar ki, dört beş gün evael bir günde kaçan altı- nın mikdarı 1,100 milyon fran ga baliğ olmuştu. Bank dö Frans, altın çıkması na mani olamıyordu. Çünkü her kes bankaya asgari 12 kiloluk altın bedelini kâat olarak geti - rince, altınları alabiliyordu. Buna ancak bir şekilde çare bulunabilirdi! İskonto fiatını yükseltmek. Bir kaç gün içinde iskonto - nun fiatımı yüzde 2,5 dan üçe, ve sonra yüzde dörde çıkarıldı. Bu da kâfi gelmedi. Ve niha- No : 41 Sebepleri yet bir hafta içinde iskonto 76 6 yı buldu. Altın külçesi üzerine avans yüzde 3,5 dan yüzde 7 ye, senetler üzerine avans yüzde 4,5 den 6,5 e çıkarıldı. Bu suretle altına bir fren vu rülmuş oluyordu. Bank dö Frans başka türlü hareket edemezdi. Eğer altın üzerine velev mahdut da olsa bir ambargo konmuş olsa idi, bu, » bilhassa paranın tecavüze uğ-. radığı bir devirde - derhal kam biyonun düşmesini intaç ederdi. Ve böyle bir tedbir pratik sa - hada, dövizi maden esasından ayırabilirdi. Nitekim Thennis kabinesinin istifasının arifesinde, Belçikada ayni şekil de tezahür etmişti. Binaenaleyh sermaye ihracı - na mani olacak tedbirler almak, derde deva olamazdı. Çünkü bu tedbir, altın esasmın normal bir | şekilde işlemesine mânidi. Bu su retle ulusal para diğer dö - vizlere nazaran inzivaya çeki - lir ve anormal, suni bir vaziyet ihdas ederdi. Nitekim Almanyada, ve bi - raz da İtalyada vaziyet hemen bu şekildedir. Onun için Bank dö Frans der hal klâsik çareye baş vurdu. Ve iskonto fiatını yükseltti. Ayrıca altın karşılığa bir dar be vurmaması için kişelerine al- tın mukabilinde verilen kâatla- rı piyasaya çıkarmamağa baş - ladı, Bu sonra altınm nisbi bir şekilde karşılığını muhafaza edi yordu. Bu vaziyet, piyasada müteda vil sermayenin azalmasına ve frangın seben oldu. Filhakika spekülâtörlere iyi bir darba vuruluyor, altın hicre tinin önüne geçiliyordu. Fakat | diğer taraftan bu tedbirden do layı sermayeyi müsmir işlerde kullanan müesseseler sıkıntıya düşüyorlardı. Frank tehlikeye girmişti. Bir takım kimseler, arsıulusal tica - rette 1931 den beri altın esasını terkeden İngiltere ile yani ster- Jing ve dolarla mücadele edebil. vaziyet | 1ISTIKRAZLAR akala ae BEa aa gll el lir mek için “dövaluation,, u tavsi ye ettiler. Fakat frangım kıy - metten düşürülmesi Fransanın bütün ekonomik vaziyetini sarsa caktı. Bir çok müesseseler, tica- Tet adaları birliği, frangı tutmak için kıymet koyuyorlardı. Flan- din de hiç bir dövaliation tarafta rı değildi.O da Fransanın iyiliği Si frangın istikrarında görüyor u. Fakat vaziyetin içinden de çıkmak lâzımdı. Bunun için kabi neye geniş salâhiyetler verilme sini istediler. Fransız meclisin - de kuvvetli bir mevkii olan sos - yalist - radikaller, Başbakana bu - KIRMIZI VE SİYAH dame de Rönal'in aynalı dola- bim açıyor, onun içinde bulu- nan şeylerin güzelliği ve düze- ni karşısında saatlerce hayran kalıyordu.Sevgilisi omuzuna da yanıp ona baka da, bir kına gecesi gelinin dü; sepetine yerleştirilen bu elmasları, ku- maşları seyrederdi. Madame de Rönal bazan içinden: “Ben böyle bir adama | düşseydim — nolurdu? diyordu; | ne ateşli ruhu var! onunla ha- | yat ne güzel geçiyor!,, | Julien'e gelince o, kadın si- | Jâhlarının bu müthiş parçaları- na bu kadar yaklaştığı hiç ol- mamiştı. “Paris'te de bundan güzel şeyler bulunmasıma im- kân yoktur!,, diyor ve böylece bahtiyarlığının hiçbir eksiği ol- madığına kanıyordu. Sevgilisi. nin Ö hayranlığı ve akit STENDHAL gilerinin ilk günlerini pek sı- kıntılı ve adeta gmm“m olan o boş teoriyi unutturuyor- du. Öyle anlar oldu ki hep mü- raice yaşamağı - itiyad edinmiş olmasıma rağmen, birçok' âdet. leri bilmediğini, kendisine pek hayranlık gösteren bu kibar bayana söylemekten bile zevk duydu. Sevgilisinin yük- sek bir sınıftan olması sanki kendisini de yükseltiyordu. Ma- dame de Rönal'e gelince o da, herkesin bir gün çok ilerliyecek diye baktığı bu fevkalâde zeki delikanlıya birtakım şeyler öğ- retmeği maneviğ hazların en büyüğü diye karşılıyordu. M. Valenod ile ilçebay bile Julieni” takdirden kendilerini alamıyor- lardı; bu yüzden madame 'de Rönal onları da eskisinden da- ha az budala büli imağa hıılıılı.' GELEARLAE LA AAA BORSA 1 HAZİRAN CUMARTESİ PARALAR Alış 20 Fransız Frangi 20 Liret 20 Belçika Frangt 20 Drahmi 20 İsviçre fr, Leva Florin 20-Çek Kuron Avustürya şilin Mari Zleti Pengo Yen İsveç Kuron Altın Mecidiye Banknot Fransız Prangi İngiliz lirası Dolar Liret Belga Drahmi Tsviçce Prangı eva Florin Çekoslovak kuronu Avusturya Pezeta Mark Çernavets Iş Bankası Mü- N ». . İ Anadolu 96 60 w .W 100 Sirketihayrıye 'Tramvay Bomonti - Nektar Terkos Reji Aslan Çimento Merkez Bankamı Osmanlı Bankası Teleton Ki ızğg ttihat değirmencilik V. T Sarlr Değirmenleri o40 $ark merker eczanes! *B0 'Türk Borcu 1 Kupon Kesik — Z&l0 e sBlakir v BB nn Te 2610 . Haa 2665 Ergani d İstikrazi dahili 94,50 —e —— yolda zahir oldular , Fakat Fransada Poincar&, Doumergue gibi başbakanların bile fevkalâde salâhiyet isteme sine tahammül edemiyen parlâ- mento son sözünü söyledi. Ve projeyi büyük bir ckseriyetle Teddetti. Parlâmento diyor ki: “Evvelden salâhiyet vereme - yiz. Ne yapmak istiyorsanız bi- ze söyleyin, biz tasdik edelim, Ondan sonra icraata girişin. Ka binenin diktatörasını kabul ede meyiz..,, İ Ve nihayet Flandin istifasını verdi. Şimdi son ajans telgrafları meclis reisi Fernand Bouisson- un kabineyi teşkile muvaffak olduğunu bildirmektedirler. Bu kabine ulusal birlik kabinesidir. hiç de öyle hisler göstermiyor- du. Keşfeder gibi olduğu şeyle- re çok keder etmişti; akrllı us- luca öğüdlerinin, artık ne yap- tığını bilmisen bir kadına kâr etmediğini, hatta onun canını sıktığını görünce Vergy'yi br- rakıp gitti. Niçin gittiğini an- latmağa lüzum görmedi; zatert soran da olmadı. Gerçi madame de.Rinıl onu ağlıyarak yolcu €tti ama o gittikten sonra için- de eskisinden daha büyük bir mınhılu&ıd“ı;ıyldu. Artık hemen hemen gün, sevgilisi ile baş başa kıl.ıbiliyorde:.gı Julien de onunla oturup ko- Nuşmak zevkine can atıyordu; çünkü yalnız kaldı mr, yine ak- Ima Fougus'nin teklifi geliyor ve rahatını kaçırıyordu. Bu ye- ni hayatın ilk günlerinde öyle anlar oldu ki bu ömründe sev- memiş ve sevilmemiş genc, sa- mimilik göstermekten büyük bir zevk duydu, o vakte kadar varlığının özü olan yükselmek, büyük mevkilere erişmek sev- dasını bile e de Rönal'e T R | ASKE RLİK — Hava. Ğâîaırışlarına Gaz Savâşlahn (Karşı Korunma Tedbirleri ,H Müdafaa vasıtaları aktif ve pasif olmak üzere ikidir. Aktif müdafaa; 1) Hava küvvetlerile, 2) Yer silâhlarıyla yapılır (topçu,makineli tüfek vesaire) Pasif müdafaa: 1) Gizleme vasıtasıyla, 2) Sağlam sığınaklarla, si - perlerle vesaire vasıtasile yapı- lır, Bu müdafaa vasıtalarından en mühimmi şüphesiz hava kuv vetleriyle' yani tayyareye karşı tayyareyle yapılan müdafaadır. Çünkü taarruz eden düşman tayyarelerine karşı en müessir silâh müdafiin tayyaresi oldu - ğu gibi, müdafi tarafın yalnız hatırı sayılır hava kuvvetlerine korkulu, daha tedbirli gelmesi- ne, istediği gibi alçalıp istediği gibi hareket etmesine mâni o - lur, Yani her hangi bir sebeple müdafiin tayyaresi mutaarrızı hırpalamadığı zamanlarda bile müdafi için — faydası dokunur, Kaldı ki müdafi tarafın tayya - resi için kendi toprakları üze - rinde uçuş, üs yakınlığı, yer si- lâhlarınm himayesine mazhari- yet daima büyük faydalar temi- | nine ve mutaarrızı hırpalamasi- na yardım eder, O halde hava * ya karşı korunma Mmevzuubahis |olduğu vakit akla evvelâ müda- fün tayyaresi gelir. Bunlar iyi bir haber şebekesi- le irtibattâ bulunarak düşman hava taarruzlarını duyar duy « maz yükselirler ve üslerinin ya:- kınlığı dolayısile ekseriya-daha faik bir şekilde birleşerek mu - taarrız hava kuvvetleri tizerine gullanırlar. — — Kadir Şurasr da var ki müdafi taraf ta kendi hava kuvvetlerini şura- ya buraya dağıtmak büyük bir zaaf olacağından mütaarrız tay- yarelerin — her vakit müdafiin tayyare filolarıyla karşılaşma - ması da mümkündür. Bu tak - dirde ikinci derecede aktif si - lâhlara veya pasif müdafaa va - srtalarına başvürmak gerekir. 2) Top ve makineli tüfekler ile müdafaa: Tayyare defi si - lâhlarının tekemmülüne bilhas- sa büyük harptan sonra çok ça- lışılmış ve hayli mühim netice. ler de elde edilmiştir. — Yalnız Tıpkı Doumerguc'in yaptığı gi- Bbi.. » Fakat vaziyet o kadar nazik © kadar karışıktır ki, geniş salâ hiyet olmadan kamutayın “tek- nik reisi,, diye anılan Fernand Bouisson'un da bu işin içinden kolaylıkla kurtulacağı ümit edi lemez. Nitekim ayrıca parlâmento - nun bu kabineye de tam salâhi - yet vereceği umulamaz. * * nin teklifini kabul için duydu- ğu garib heves hakkında ona danışmak istedi ama küçük bir hadise mani oldu, Bölüm XV BAŞ MUAVİN Bir akşam güneş batarken, yemiş bahçesinin ta bir ucun- da, can sıkabilecek kimselerden uzakta, madame de Rönal'in ya- nma oturmuş, derin derin hul- yaya dalmıştı. “Bu tatlı anlar acaba sürer mi?,, diye düşünü- yordu. Zihni, gelecekte ne ola- cağına, bu zor ve zaruriğ mese- ,leye dalmıştı;. zengin olmıyan delikanlıların, “çocukluk çağı biter bitmez başlıyan umutsuz- lük yılları vardır, Julien - işte şimdi bu üzüntüleri geçiriyor- du. Birdenbire: —Ah! dedi, Napoleon'u Fransız genclerine Tanrı yolla- mıştı! Onun yerini kim — tuta- €ak? © olmayınca biz zavallılar ne yapacağız? hattâ hali vakti benden iyi olanlar, ellerindekini arındakini sahip olması mutaarrızın daha | 'ç MSCA... İi dRiDEraaerm aa v Tayyareye karşı ateş için tek bir kundak üzetinde birleştiril - miş makineli tüfenk grupu defi silâhları tekemmül ettikçe hava taktiğinde yapılan deği - şiklikler bu silâhların tesirlerini azaltmağa, çok alçaktan veya çok yüksekten üuçan tayyarelere ayrı ayrı silâhlar — kullanmağa yani yer müdafaa silâhlarınım tenevvuuna sebep olmuştur. Bil- Hassa süratin çok artışı ve çok yüksekten ucarak hedefin üze - rine sessizce ve pıke (şakuli) va ziyette taarruz son — zamanda yer müdafaa silâhınm tesirini hayli azaltmıştır. Maamafih bu silâhlara her katılan yüzler. ce teknik v"ı"ış=ıi-.' otomatik tevcih cihazları, izli mermiler de bu silâhları takviye etmekte devam etmektedir. O derecede ki bugün çok süratle ateş eden bu defi silâhları, tek bir âletle tayyareyi kolayca takip edebil- mekte ve tek bir düğmeye ba - sılmakla tayyare gece ışık ve a- teş altına alımabilmektedir. Hü- lâsa tayyare ile yer silâhları a- rasında öyle bir tekâmül yarışı vardır ki bu yarış — neticesindt yer silâhlarınm mw-affer olaca. gi Tddia edilemese bile mevzii müdafaalarda — bu silâhlar her vakit kendisini hissettirecek ve bunların bulunduğu yerler ile bulunmadığı yerlere taarruzlar başka başka olacaktır. Yer si - lâhları müdafaa ettikleri mın - takalarda tayyarelerin alçaktan uçamamasına veya alçaktan u - çuyorsa süratle hareket ederek hedeflere istedikleri gibi taar - ruz edememelerine sebep olacak lardır ki hiç te az görülemiye - cek kârlardır. 3) Pasif vasıtaların başında gizleme gelir. Gizleme bugün cayıp da sonra yirmi yaşında adam satın almağa, kendilerine bir meslek edinmeğe - yetecek paraları kalmıyanlar ne yapa- cak? Derin derin içini çekerek sö- zünü bitirdi: — Ne yaparlarsa yapsınlar, bu hatıra içimizden çıkmıyacak ve bizim bahtiyarlık duymamı- za engel olacak! Ü Mm:ı de Rönal'in birden- re armı çattığını gördü; kadın soğuük ve hafilser bir ta- vulr t.akınn:ığ_ı. bu biçim düşün- celeri ancak bir uşağa yakıştıra- bilirdi. Kendisinin ğç;ıı);( k::ııgin ol_duğunı.ı bilerek ve ona göre buş:ümüsıü. Julien'e de kendisi gibi zengin gözüyle bakıyordu. Onp hayatından bir kat fazla seviyor ve paraya hiç ehemmi- ye_zı ı;çmıxlordu. ulien bu düşünceleri hi a fedemedi. Madame de Râşı:lîişn kaşlarını çatması onu hulyasın. dan uyandırdı. Oldukça kurnaz- lık gösterip sözlerini değiştirdi - KArkası var N. ATA| bütün ordularda büyük bir sa * nat olmuştur ve amacı sun'i vâ” sıtalarla insanları, silâhları, te- sisleri, hattâ şehirleri düşman gözünden saklamaktır. Uydur - ma inşaatla gizleme, — boya ilc gizleme, geceleyin yanlış ışık * lattırma ile gizleme,, örtülerle gizleme, hülâsa bir sürü qizle_- me usülleri meydana gelmiştir ki bunların her biri için bir sürü kıtalar, mütehassıslar, mektep- ler meydana getirmek zarurcti hâsıl olmuş ve bunlar bugün bü- tün ordulara edebiyatlarıyla, talimnameleriyle girmiştir. 'Taş bir heykelin yerine içi o- yuk ve saçtan bir benzerini o * turtup gözetleme yeri yapmak, koca bir alay ordugâhımnı biçil - miş sap demetleriyle — dolu bir harman yeri şekline — sokmak, dalları — kırılmış ağaçların bir gecede uydurma — benzerlerini yaparak içetisine gizlenmek bü- Yük harpta işittiğimiz ve gör « düğümüz — şeylerdendi. Fakat yarın meselâ bir şehrin beş on kilometre — ötede bir benzerini vücuda getirmek, bir istasyon binasından boyalı bezlerle ulak bir tepecik meydana çıkarmak, dereleri kapamak, tepeleri baş* tan başa boyamak gibi sanatla- ra rastgeleceğiz. Fakat bunlar olmadan da me- selâ örtüler altma, — ağaçlarım dibine gizlenmek, yürürken dur mak, tayyareye karşı bakma * mak, muntazam şekiller alma- mak ta mühim gizleme tedbirle rindendir. Tayyare, tek başma giden insanları 600 metre yük“ Sektca, toplulukları 1500 met - reden, kol halinde ve yürüyen insanları 3000 - 4000 metreden, duman çıkaran — bir treni 7000 mçetsedem Kilelim. ua anan dıse man çıkarmaz —ve yürümezse görmek için 1500 metreye in « mek gerektir. İssanım yüzü şap- kasından fazla parladığı ve zi yayı aksettirdiği için tayyareye bakmak yerini belli etmek de « mektir. Ağaçlıklar altıma gizlenmiş insanlar hareket etmezleree hiy fark olunmazlar, Davar gölge * leri de çok saklar, Muntazam Jeilter ve muntazam hatlar e ?:zlı yeri belli eden sebepler * dir. Üzeri düz yollar da böyle * dir. Geceleri ışık göstermemek, pencereleri siyah perdelerle ka” pamak ve gündüz eşyayı muh « telif renkli boyalarla boyamak çok gizler. Tayyareler bu gizleme ted * birlerini bilirler ve onları mey “ | dana çıkarmak için yerin fotoğ” rafını alırlar. Çünkü gözün gö * remediği bir çok şeyleri fotoğ * raf cihazı tesbit edebilir ve son- ra gerideki bürolarda sakin ola” rak tetkik edildiği vakit bu gizli şeyler görülür. O halde gizle * me tedbirleri alırken yalnız tay yarecinin gözü değil, fotoğrafi de nazarı itibara — alınmalıdır. Fotoğrafı şaşırtan, bizi ıd:.“d_e" saklayan —en mühim şeyin is€ gölgelikler içerisine gîılenl!?ek_ olduğu unutulmamalıdır. ÇÜN kü fotoğraf camının en az "1d7 sas olduğu renk koyuluk ve göl gedir . . Mehtaplı gecelerde tayyare * ler 2000 metre yüksekten YET hayli vâzıh görür. Fakat ref” ler başka başkadır. Eğer .SŞ'E"' dan kendisinin yerini ıa_vı!jlâ:n dım edecek ışıklar ve belli $ ler göremezse hedefini ııu_la_l"”' Hülâsa gece- gizlemesi içit z mühim esas ışıksızlıktır. 1Ş? mazsa bilhassa karanlık £e lerde tayyareler en büyük îâk hirleri bile — bulmakta Bü€ W çekerler. Bunüuri için daha hATT vaktından itibaren şehirle! —'b e şık inzibat! tesisine ve halkt na alıştıracak talimler yaprt*' lüzum vardır. çit Sisle de gizleme miimk'”'fi!lc. Yalnız sisleme mıntakası ğ';ok ş yürül ncen şeyin sathma na çyalı , büyük olmalıdır. Aksi lenen şeyin yerini di l e ür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: