6 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

6 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ya EÇ AEP”, Çıldırasıya sevdiği kızın elinden rüzgâ"- kapılıp uçan kâğıdı yakaladığı zaman dona kaldı: Casus! Genç kız her yerden ziya... şimali şarkiyi, Beverioo alanmı görmek isteyor. Henri, — Bir gezinti otomobili iç bukadar seri zum vardı? diye soruyor. ,— Ben gezerken bile otomo- bilimin çok koşmasını, geçtiğim yolları toza boğmasını severim. Geziyorlar. o Hasselt'den Liğ- ge'e kadar Felemenk (hududu- nu dolaşıyorlar. Casus kadın bloknotunu şifreler ve işaretler- le dolduruyor. Seferberlik ha- linde tapılacak yeni istihkâmla- rın hemen bütün planlarını çi- ziyor. Bu sırada bazı ağaç, dam, kule resimleri de yaparak zabi- tin gözünü boyuyor. Bir sabah yine Felemenk hu- dudunda Sinbomeg”'e doğru gi- derken motör sakatlanıyor. Za- , bit başımı makineye eğmiş, şar- kı söyliyerek tamire | çalışıyor. Casus kadın bundan istifade i- le hiç yanından ayırmadığı defterini çıkarıyor. — Şey... diyor, ne kadar ben- zin yakdığımızı bi's bilirmiyiz? ilerde, olur ya, kendim kullan- mağa başladığım zaman bile- yim, kaç kilometre için ne ka- dar benzin gidiyor. Me'aklı şoför hiç işkillenme- den cevap verdi, Bu malümat da defterin beyaz kâtlarına geçti. | Tamir bitmişti, Subay ara- banın önündeki kolu çevirmek | üzere idi ki rüzgâr Madmazelin not kâatlarından birini uçurdu. Subay kâadi kapmak istedi. Fakat rüzgâr kaçırıyordu. Kız: — Bırak, canım, dedi, zahme- tine yazık. Fakat Subay durmadan ko- şuyor, rüzgâr dakâadı hava- landırıp düşürerek o sanki eğle- niyordu. An-Mari Subayın vazgeçme- diğin görünce kendi kedine : — Bu ne inat! dedi, acaba bana ait olduğu için mi bu kâat parçasiyle bu kadar uğraşıyor? yoksa... Ve Subaydan önce kâadı kap- mak için arabadan atladı. Ön- lerine bir çalılık çıktı. Kâat, bir kelebek gibi, çalıların üstünden atladı. Subayda arkasından... Halbuki kız, etekleri çalılara ta- kıldığından, geri kaldı. 5 EŞ Sarışın kızm bu bek- eyişi çok uzundu. Henri niha- yet kâadı yakaladı. Şöyle bir göz gezdirdi. Resim yerine bir takım süel bilgiler yazılmış ol- duğunu görünce,kendini tutamı yarak, haykırmak istedi. Hay. ret! Hiddet! Subay ne yapaca- Zını şaşırmıştı. Demek AniMer- sinsi bir casusdu ve kendisiyle şimdiye kadar gecirdiği hayat bir oyundan ibaretti. Notların bazı kısımları Alman | mü. ca yazılmıştı.Şimdi ne olacaktı, Zabitin evlenme ümitleri da- ğılmış, yerini keskin bir hiddet kaplamıştı. Genç kadm kaygulanmağa başladı : — Neredesiniz, kuzum? bir kâat parçası için bu ne zahmet! bırakm, rica ederim. Başka İşi- miz mi yok, allahaşkma! Subay kızın yanma döndü. Çehresinde bir başkalık vardı. Benzi uçuktu. Kuru ve souk bir sesle konuşuyordu. — Telihsizlik! dedi, tam kâa- dı yakalayacağım sırada tarla- nm kenarmdaki suyun içine düştü ve kayboldu. Otomobile bindiler. son hızla koşturuyordu. An-Meri işi çakmıştı. Bir az evvelizi âşık şimdi müthiş bir düşman kesilmişti, Bourg Leopold denilen köye kadar son hızla geldiler. Bura- Subay oda badanalı duvarlariyle göze Tabanca fişekleri içinde kaçırılan gizli eczalar 1 Casus Maks Weber'de bulunmuştur | çarpan büyükçe bir yapı vardı ki, kapısının üstünde iri harfler- le: Ulusal jandarma levhası görülüyordu. Henri Van otoyu durduruyor ve dışarı atlıyarak bağırıyor: — Hey; jandarmalar! Casus kadın bir an içinde ha- rekete geldi. İşe başladığı daki- kadanberi kurduğu plânı yap- ırası gelmişti. Hemen $0- in yerine geçti, makineyi iş- letti, ve son hızla kaçmağa baş- ladr. Köylerden çocukları ve ta» Hasan Feridin sözleri alkışlanmış- | ar. Dayak Hasan Ferid, suçluların ikrarları - nın dayak yemekten mütevellit oldu- gunu ve bunların bir yere kapatıla - rak mütemadiyen dövüldüğünü ve hattâ bıyıklarınn yolunduğunu, bun- / lara yapılan işkencenin resmi tabip | raporile de teyid edildiğini söylemiş- tir. Hasan Ferid, bundan sonra, dos; yı tetkik ederek daba feci bir vazi yet karşılaştığını, şahitlerden bazıla- tının suçluların suç işlendiği zaman, kendilerinde misafir bulunduklarını, verilen hükmün yersiz olduğuna dair Adliye encümenine telgraf çektikle - rini bildirdi. B'r telgraf Sıtkı imzası ile gelen bu telgrafta şöyle diyordu: “İfade almak için suçluların yanı - Da gittiğim vakit insan şeklinden çık meş dört ceset vardı. korka korka ve sürüne sürüne yanıma geldiler ve ifa de verdiler. Verdikleri ifade doğru - dan doğruya benim sorduğum sual - me €vet veya hayır demekten ibaret- Ibrahim Demiralay söze giriserek: engi, »ten hastalık burada diye ses- Hasan Ferid — Mahkemeleri; sek takdirlerine ve hükümlerine re ene emsiyocum. Yalnız ın tahvilini isti yotum., diyerek, ber alt viii isti Mânisada Memduh isminde bir adam a undan wonra eski Ki Hikmet te söz aldı, Tenkitera ba Tundu. Kürsüye gelen mazbata muharriri Salâhaddin Kocaeli, encümenin dos- yayı esaslı tetkik ettiğini, verilen 8 . İüm cezasının yerinde olduğunu, mah kemelerin verdikleri kararlara Ka - mutayın karışmasının doğru olmadığı nı söyliyerek öllim cezasının yerinde olduğunu bildirdi. Hasan Ferid urun urun cevap ver- di. Bu münakaşalar, Salâhaddinin be- yanatı yarım saat kadar sürmüş ve İ sözleri muhtelif yerlerinde gürültüler İ Je kesilmiştir. Bundan (İsparta) : messili Kamutayın doğrudan doğru - ya karar çıkaracağını bildirdi. Tekrar söz alan Hasan Ferid: — Ya ben anlatamıyorum, yahud Salâhaddin sözlerimi anlamıyorlar. Bunları bana mı söylüyorsun? demiş. Bundan sonra Hakkı Tarık Us ta vukları korkutarak yıldırım gi- bi geçiyor. 35 kilometre yol git- ti. Makine artık yorulmuştu. Motör göğüs darlığına uğramış bir ihtiyar gibi hırıldıyor. Sarr- şım kız yolundan dönenlerden değildir. Arabayı yavaşlatıyor. Öte berisini alarak arabadan atlıyor. Şık otomobil kendi ken- dine yürüyerek bir ağaca çarpı- yor, Ve alevler içinde yanmağa başlıyor. An Meri bu manzara- ya bakmıyor bile, Hendekler- den atlıyarak kanala doğru ağaçlar arasında koşuyor. (Arkası var) Kamutayda Münakaşalar (Baş tarafı 1 inci sayfada) Salâhaddine hücum ederek : “Nihayet kendi kanaatlerimizi Ad- Viye encümeni azaları kâdar kullan - mak cesaretini bulabiliriz. demiştir. Hakkı Tarık ta ölüm cezasının hap- se tahvilini istedi, Bundan sonra Ahmed Ihsan söz al- dı: — Salâhaddine bir sual sormak is- terim, “ben hâkim değilim” dediler ve yürüyüp | gittiler, Encümenlerin mazbata muharrirlerine, yahud ken - dilerine burada arkadaşların hepsinin sorgu osrmak hakkı vardır. Bakan da buradadır. Ona da sorarız... dedi, Hazır bulunan Bakan Sarâçoğlu Şükrü: “Hay hay” dedi. Yusuf Ziya (Eskişehir) mahkeme lerin ve bilhassa Temyiz mahkemesi. nin verdiği karara müdahale mevzuu bahsolmadığını ve Kamutayda esasen böyle bir fikir mevcud olmadığını söyledi. ve o da cezanın hapse tahvi- linin doğru olacağını söyledi. Son söz alan Mehmed Ali: — “Arkadaşlarâ Dayakla itiraf hek kında birkaç söz söyliyeceğim,, diye- rek kendi evindeki hizmetçisinin bir para çalmak meselesinden başından geçenleri anlattı: “Elinizi vicdanınıza ık karar veriniz: Şunu bilinir ki dayakla bir insan herşeyi itiraf eder. Bunu bil - mek için de bir insanın dayak yemesi kâfidir., diyerek sözlerini bitirdi. Al kışlandı. En sonra Hasan Feridin verdiği tak rir reye kondu. Büyük ekseriyetle ka bul edildi. Takrir şudur: “Halil ve Sadri haklarında ölüm <ezasının 24 sene hapse çevrilmesini teklif ederim.,, Temyiz mahkemesi- Bakli hakkendaki kanun e ve teşkilât kanununun bir maddesinin tadili lüyikam onay - ind. Kamutay cuma günü saat 15 ik üzere dağıldı. Kama - rının a ül » sa yeni a yin Yirmine ka Tiyalro mektebine talebe i a inacak İstanbul Halkevinin Ala; deki güzel sanatlar mektebi düne, beri yeni talebe yazım-na 3 Burada üç yıl ders gördükten sonra diploma alan amatörler Şehir tiyat roşuna ve yeni kurulacak tiyatro e « kiplerine werilmektedirler... Bu yıl mektebin kadrosuna göre beş kız, beş erkek talebe almacaktır. Örta mektebi bitirmiş olması gerekli olan bu talebelerin kızları 15, 35 lira erkekleri de 5, 25 lira yol masrafı, barçlık alacaklardır, TAN Bir Kolonya . .. Şişesinin Ja , Hikâyesi Bir tanıdığım vardır, panta - lonunun arka cebinde her za - man için bir küçük kolonya şi- şesi bulundurur. Geçen gün, tramvayda, kendi sine rastladım. Küçük kolonya şişesini çıkarmış, avucuna dam- latıyordu; şişeyi bana da uzatır ken: — Bilir misin,diye sordu, ben bu kolonyayı yanımda niçin ta şırım? — Sıcaklarda ter kokusunu alır da onun için... Değil mi? Güldü: — Bilemedin. Tam bu sirada, arkamızda » ri öksürdü ve kartlaşmış ciğer - lerden kopan keskin bir hışırtı arasında tramvayın sahanlığma koca bir balgam düştü. Arkadaşım, hemen kolonya şişesini açtı avucunu yarı yarı - ya doldurarak, bir nevi dezenfek te yaptıktan sonra bana döndü: — İşte, ben kolonyayı bunun için taşırım. Ve yere tükürmek adeti kalk madıkça, kolonya satıcılarınn en şaşmaz müşterilerinden biri olarak kalacağım.,, Kendi kendime düşünüyo - rum: — Tükürmek, belki de tabif ihtiyaçlar arasındadır. Fakat, insanlar bütün tabiği ihtiyaçla - rı herkesin gözü önünde dele demezler, Ağız dolusu yere tükürmek - le, ağız dolusu küfretmek ara - sında ne fark vardır? Biz belediyenin yere tüküren lerden ceza aldığı günleri de gör dük. Bu kötü alışkanlığa karşı, ne para cezası, ne nasihat kâr etmedi. Yere tükürmek, aramızda öy Te yerlesti ki, bunu gelişi güzel, âdeta gündelik işlerimizden biri gibi Yapıyoruz. Bu gidişle gün gelecek ki, yol sun dükkân arayan bir kiracı doğ- rusu bugünlerde hiç zorluk çekme- den aradığından âlâsını çabucak bulabilir. Çünkü caddelerimizin en işleklerinden, en kuytu mahalle lerine kadar adım başında bir kira- lık dükkân levhası göze çarpmak” tadır. Eskiden hele işlek caddeler de kapalı görünen dükkânların 15 torlarında ya (sene sonr hesabı), yahut bir (ölüm) sebebile kapan- dığı yazılı olurdu. Şimdi bunların hepsinde (kiralık) yazılıdır. Bu da bir dükkân için ölüm demektir. Neden bu dükkânlar böyle kapanı- yor diye düşünmek gerek. Çönkü kapalı dükkân insanı umutsuzluğa ve melânkoliye düşürür. Bir işlek pazar yolunun ortasında birkaç ka- pol dükkân ora piyasasının gedik. İeridir. Acaba bu dükkânlar neden ka İKENDİ KENDİMiZE ÇATIYORUZ Fazla söze ne hacet SAİR İİİ İRİ Ne Dersiniz? Kiralık dükkânlar... İstanbulun neresinde olursa ol. | palıdır?.. Bunun cevabı öyle sanıldığı ka- dar kolay verilemez. rın ondan daha sonra hapandı. ğı söylenebili Bizce bu dükkânların kapanma- sı hastalığile şehrin tecim odan uğraşsa ve bunun cevabını yeridir. Çünkü bütün bu kapanan yerlerdeki tecim önmü; demektir. Bununla da olan yer bu odadır. Eğer bu gibi şeylerle uğraşmıyor ve hadiselerin kendi kendilerine açılıp seçilmele- rini bekliyorsa, o zaman ona (te « cim) değil (bekleme odası) de »« mek daha doğru olur. Biz böyle dü- şünüyoruz. Siz ne dersiniz? ekinin einiinetniinSremizmenetnzkzönlnnenineizentenenei da giderken yere tükürmeyen - leri beldenin adetlerine aykırı giden kimseler gibi tuhaf bir gözle görmeğe başlayacağız. Bu pis alışkanlık “büsbütün aramızda yayılacak olursa, ce- binde yalnız kolonya taşıyanla- dolu, seyyar birer eczahane ta - | rı değil, anti septik maddelerle şıdıklarını görsek yine şaşmaya cağız. Açık söyliyelim ki, bu bir be lediye işi değildir. yere tüküren ler biziz, kendimiziz. O “halde kendi kendimizin yasakcısı ol « malıyız. Salâhaddin GÜNGÖR Hava tehlike- sini bilenler Türk hava kurumuna vatandaşlar rın yardımları bütün h:zile devam et mektedir. Dün sabah kurumun idare heyeti toplanarak üye yazım etrafın da görüşmüş, bazı kararlar almıştır. Türk Ermeni katolikleri İlik ida- re meclisi başkanlığı da, Türk Erme ni katoliklerine hitaben bir beyanna- me çıkarmıştır. Bu beyanname ile bütün vatandaşlar hava seferberliğin de vazile ve yer almağa çağırılmak- tadır. Mersin ve Bilecikte hava tehlike- sini bilen iye yazımı için harekete eçilmistir. Gelen haberlere göte, e orman direktörü ve memurları birer aylıklarını hava kurumuna ver« meği kararlaştırmışlardır. o Yurdun het bucağında önemli çalışmalar sür» mektedir, Hava kurumu İstanbul şubesine müracaat ederek yeniden Üyeliğe ya zılanlar şunlardır; Halide, Şişli Rumeli C. 59 No. 25 lira taahhüt, İshak Süküti, Yağ iske- lesi Soğancılar cad. No. 1 tüccar ve komüsyoncu 20 lira taahhüt, İshak Süküti, Yağ iskelesi Soğancılar cad. No. I Tüccar ve komisyoncu 20 lira teberrü, İzzet Fettah, Yağ iskelesi Soğancılar caddesi No. 2 komisyon- cu 20 lira taahhüt, İzzet Fettah, Yağ iskelesi Soğancılar caddesi No. 2 ko misyoncu, 2$ lira teberrü, Baklaci - | yet, Bulgar vapurları acentesi 20 Hi- ra taahhüt, Ali Haydar, Mahmut pa- İ şa Abut efendi han fanilâ fabrikase sahibi 20 lira taahhüt, Firuz Kapan- çi, Borsa acentesi, 20 lira taahhüt, Karacabeyli Yaşova ve Moiz Salem Balıkpazarı 62 No. sarraf 20 lira ta- ahhüt, 200 lira teberrü, Sirkeci araba vapur iskelesi hamallar: 300 lira te- beri. —— Emniye: müdür üğünde değ şikiik.er Ewniyet müdürlüğü ahlâk zabıtası başmemuru Mennan parmak izi baş- memurluğuna, parmak izi başmemu- Tu Tahir de ahlâk zabıtası başme - murluğuna tayin edilmişlerdir. İkin- ci kısım başmemuru Cemalin istifası üzerine üçüncü ka Tevfik iu vasileye getirilen Tekros muslukları çoğaltılıyor Yangın tehlikesine karşı tedbir 2- Jan terkos idaresi yangın muslukla - rmı çoğaltmağa karâr vermiştir. Şim diye kadar Beyoğlu tarafında bulu- nan 120 musluğa 150 tane daha ilâ- ve edilecektir, İstanbul tarafındaki 150 musluk ta 342 tane olacaktır. —— Afyon depoları Afyon inhisarı köylünün af - yonunu muhafaza için depolar açımağa karar vermiştir. Mem - leketin her tarafmdan gelecek afyonlar borulara konulacak “€ yeni, eski olmak üzere #aStit&- dilecektir. Bu suretle affonlar dağınık bir halde kurtularak toplu bir hate getirilmiş olacak ve.datima gözönünde tutulacak- tır. * Ankarada toplanan afyon komisyonu genel toplantısmı bi tirmiş ve bazı esaslar tesbit ede rek bir rapor hazırlamıştır. Bu rapor, müsteşarlardan mü - rekkep bir heyet tarafından tet- kik edilecektir. Afyon inhisarı genel müdürü Ali Sami dün An- karadan şehrimize gelmiştir. Biga asliye mahkemesi hukuk dai- resinden : İzmirde Kardiçeli Hüse- yinin harında Sadika, Biganın Çan- nahiyesinden fırıncı Hilmi ve- ili avukat Niyazi tarafından aleyhi- nizde İkame olunan alacak davasının icra kılınmakta olan muhakemesin- de: ezgayri istifa alacağı olduğunu iddia eylediği (587) lira 82 kuruş ekmek bedeli ia subut sebep- leri olmadığından ve bü itibarla id diasını İsbattan izhar aczetmesine binaen hususu mezkür hakkında müd del vekili tarafından yemin teklif e dilmiş olmakla mezkür yemini kabul ve ila için duruşma günü olan 27 Ha- ziran 935 perşembe günü saat 9 da Biga asliye hukuk mahkemesine ge- liniz Aksi halde yeminden imtina et- miş addolunarak davaya sabit na- zariyle bakılacağı ilânen tebliğ olu- nur. (12152) Üniversite rektörü kongreye gitti Brükselde toplanacak olan ârsru « lusal sosyetesi müzaheret kurumları kongresine memleketimiz onâmınâ üniversite rektörü Cemil, Ankara hukuk fakültesi dekanı Fevzi ve Gi- resun saylavı General İhsanın iştira ki kararlaşmıştı. Brükselden gelen haberlere gö“ kongre haziranın 15 inde de Şından delegelerimiz dir a#şam Ro- manya vapuru ile Köstence yolu ile gitmişlerdi” Dün rektör Cemil ile görüştük. Muharritimize dedi kiz — Arsulusal sosyetesi müzaheret kurumunun çok eski üyelerindeniz. Bütün dünyadaki müzaheret kurum” ları senenin muayyen aylarında top- lant: yaparlar. Bu seferki toplantı Brükselde olacaktır.,, Öğrendiğimize göre, delegelerimiz müzaheret kurumlarının bundan son» raki toplantsının İstanbulda olmasını teklif edeceklerdir. Teklif kabul edil- diği takdirde kongre Yıldız sarayın» da toplanacaktır. —— İmamların kılıkları Kıyafet kanununun tatbik vakti yaklaştığı için müftülük ve evkafç yapılan tamimlerden sonra hocaların sokakta gezecekleri kıyfet te tesbit edilmiştir. Bir çok imamlar ve dersi âmlar kılıklarını çıkarmışlardır. Nu” ruosmaniye ve Hasköy Kızılminart camileri imamlar: kılıklarmı şimdi den değiştirenler arasındadır. İstanbul asliye birinci ticaret mah“ kemesinden : Temelin malik olduğu Türk sancağını hamil ve Mustafs kaptanın süyar olduğu “İmdad"i" simli motörlü geminin 24 Mayıs 939 tarihinde Steaua Romana ( şirketin€ ait (Baionci) kaptanm süvar olduğU (Principle Barbu Stirpey) isimli v8 purla Yeşilköy feneri açıklarında 08“ dis olan müsademeden dolayı raporunun tasdilki İmdad gemisi kap” tanı Mustafa tarafından talep miş olmakla Deniz Ticaret kanun” mun 1065 inci maddesi mucibince Dİ işle alâkadarın her kesin raporu” alınması için tayin edilen 17-6939 pazartesi günü saat 14 de mede bülunabilecekleri 1412150). ilân olunüf.

Bu sayıdan diğer sayfalar: