6 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

6 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— « MEMLEKETTE TAN On iki yumurta beş kuruşa satılıyor Kars, 4 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Küçük iskelelerden cc- nebi memleketlere' yumurta ihracatı menedildikten sonra bura- da yumurta bolluğundan geçilmez oldu. Yumurtaları, yumurta ihracına müsaade edilen iskelelere gi satmak ta çok mas- rafa bağlıdır. Rodos, Meis, Sömbeki ve diğer adalara ihracat y_ıpılırk:n altı yumurta beş kuruşa satılıyordu. Şimdi, on ikisi- ni beş kgnışı köylüden alan bulunmuyor. Son günlerde sadeyağ fiyatları da ucuzlamıştır. Tuzsuz sığır yağı 40-45, keçi ve koyun yağları da 35-40 arasında satılyor. Çoruma düşen yıldırım Çorum, 4 (Husust muhabirimiz bildiriyor) — Burada bir yıldırım düşmesi hadi- sesi oldu. Herkes yağmur yağacak diye beklerken şimşek gürültüleri ara- sında şehrin ortasına bir yıldırım düştüğü anlaşıldı. Yıldırım Alay Beyi mahallesinde Bayburtlu hamal Nâzımım evine düşmüş, fakat zayiat olma. mıştır. Nâzımla görüştüm. dedi ki: “— Ben bahçede cıgarâ içiyordum. Birden patlayan gökgürültüleri ara- sında bacanın ikiye bölündüğünü gördüm. Hemen içeri koştum. Duman- dan göz gözü görmüyordu. Misafir odasında beyaz bir alev duvardan du- vara çarpıyordu. Biraz sonra bu alev kayboldu. Karım korkudan bayılı» Büuük bir hal uapıldı verdi.” Ayıntap, 4 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Belediye 17 bin lira sar- federek bir sebze ve et hali yaptırmıştır. Halde yirmi sekizi sebzeci olmak üzere 73 dükkân vardır. Topdancılar kısmının inşaatı da yakında tamamlanacaktır. Giresun 'bayındırlaışıyör Parklar açılıyor, caddeler geniş- letiliyor, yeni binalar yaptırılıyor Giresunda elli metre murabbar daha genişletilen park Giresun, (Hususi muhabirimiz bil- diriyor) — Şarbaylık;ı geçen yıl bir kısmı yaptırılan Atatürk caddesinin parke ile döşenmesine yeniden baş- lanmıştır. Bu yol sinema binasına ve oradan da Sokak Başı Şepmesine ka- dar uzatılacaktır. Fevzi Paşa cadde- Si ile vali konağından hükümet evine kadar olan yollar da parke ile döşen- miş olacaktır. Takelenin çılaş yerin- denAhmet oteline kadar uzanan cad- de de mükemmel bir hale getirilmiş No, 45 Wğsarı Bal) Bürhan CAHIT © hayatın programımı yerine ge- tirir gibi yaşanılan münasebet- leri anlatıyordu. Bu aradz! gene şimdi hatırladığı, bazı filmler vardı ki hep böyle küçük, tabit münasebetlerden doğan büyük maceraları gösteriyordu. Nadya böyle bir vakanın kah ramanı olmak istiyordu. Yoksa bu kadın, yaradılışta, erkeklerle pençeleşmek isteyen fatale bir mahlük muydu? Şahin şimdi, sinirlerine hâ - kim olmağa çalışarak bu arka - daş, meslektaş — karısına bakı - yordu. O, masum ve kahır çekmiş bir güzel kadın ıstırbat ile, gözleri yerde anlatıyordu: — Benden kaçtığımnıza inan - dıktan sonra burada zaten fena eçen hayatım büsbütün zehir i, Etrafım maddi, kaba mah H uei Ç bulunuyor. SN Cümhuriyet meydanı genişletilmiş, yıktırılan hanm enkazı tamamen kal- dırıldıktan sonra bu meydanın da parke ile döşenmesine * -şlanacaktır. , Şarbaylık parkın bitaz büyütülme- &i için park ile liman dairesi arasında elli metre uzunluğundaki çukur ki- sım da doldurulmağa - başlanmıştır. Bu boşluk tamamen doldurulunca pı;:' elli metre daha büyümüş ola- caktır. l_ük_hrlı sarıldı. Halbuki benim içli, asil bir sevgiye, ince ruhlu bir duşe ihtiyacım var. Öyle bir arkadaş istiyorum ki, benim vü cndıım_n -değil kalbimi kazansın, Şahinin başı kendiliğinden göğsüne indi. n Bu geçen fikirlere karşı kuy- Kursa giren muhtarlardan bir grup- Giresun muh- tarlarına ders Giresun, (Tan) — Halkevin- de köy muhtarlarına bir kurs açıldığını L'ldirmiştim. Kursta 312 muhtara ders verilmiştir. Halkevi tarafından sinemada kendilerine t bir film gös- terilmiş, Parti üyelerinden Do- ğan'ın Altı Ök mevzulu söyle- vini dinlemişlerdir. Kurslar bit- tiği için muhtarlar köylerine dönmüşlerdir. Antalyanın Su derdi Antalya, (Husust muhabiri - miz bildiriyor) — Antalyanın su derdi henüz halledilememiş- tir. Halkın içtiği su, sahil sevi- yesine çıkan bir kaynaktan alınmaktadır. Fakat toprağın altından geçen bu suya pis su- lar da karışmaktadır. Bu yüz- den tifo hastalığı da zaman za.- man baş göstermektedir. İçme suyu mikroplu olduktan başka fazlaca kireçlidir ve bu yüzden de sıhhate uygun değildir. Su derdinin halli için Çare aranı - yor, —a İKÜÇÜK TELGRAF | HABERLERİ | * Kirşehir, (Tan) — Değer- li Türk şairi Aşık Paşa Kirşe- hirde yatmaktadır, Mezarı ilba- yımızın emeğile güzel bir hale konulmuştur. 9 Haziran Aşık Paşa günü sayılarak tören yapı r. * Kiırşehir (Tan) — At ko- şuları başlamak üzeredir. Ku_m- şu vilâyetlerden birçok at gel - miştir. Tribünlerin hazırlığı bit miştir, * Tekirdağı, (Tan) — Sebze ve meyvecilerle kasapları bir a- | raya toplayacak bir hal inşası kararlaşmıştır. Belediye bu iş için bütçesinden tahsisat ayıra- cak, kabil olmazsa ödünç para alacaktır. Halin bir an evvel bi- tirilmesini bütün Tekirdağlılar bekliyorlar, * Sivas, (Tan) — Tayyare piyankosundan 12 bin lira kaza- nan onda bir biletin sahibi Rifat rissesine düşen 1200 lirayı alır- ken 60 lirasını hava kurumuna hediye etmiştir. mak istediğime de nasıl ihtimal verirsiniz ki, bugün karşınızda bulunuyorum. Size ve meslekta şıma yüksek bir saygım vardır. Fakat biliyorsunuz ki, buradaki işlerin hemen hemen et yorucu- | su benim üzerimdedir. Günler oluyor ki, işçiler gibi akşamdan vetli bir inanışın ifadesi idi, Nadya devam etti: — Buradaki ahbapları tanı - dığımdanberi bana arkadaş ola- | cak ideal insanın ancak siz ol - | duğunuza inanmıştım. İyi kalp- | li görünüyordunuz. Ne yazık ki, siz benden hoşlanmadınız. Ben den kaçtinız. Öyle geliyor ki, beni fena bir kadın gördünüz. Arz üzerinde eşleri pek çok olan o fena kadınlardan birini aranı za girmiş zannettiniz.. Büti bu ters düşünüşlerin, sakat gi rüşlerin kurbanı ben oldum. Tar lihsizliğimden şikâyet etmekte haklı değil miyim. Şahin sıkılmıştı. Doğruldu. Ağır ve ciddi: vi — Hakkınızda düşündüğünüz gibi fikir edinmediğime emin o- lunuz. Sizden kaçmak, uzaklaş - serilip kalıyorum. Bu imkânsız - Tıklar içinde ziyaretinizde gecik miş olmamı mazur görürsünüz zannederim. Şu noktada yanıldı Bınızı söylemek isterim ki, sizi sık sık görmeğe gelemeyişimde yorgunluktan başka hiç bir se- bep yoktur. İşlerim hafiflediği anda ki, bunu yakında ümit edi yorum... lâelâkınlı sustu. adya onun yarı u yarı beceriksizlikle butl::dıîarul-ııı: raretli özür dileyişinden hem se vinmiş hem de ümide düşmüştü. Coşkun bir haz icinde elini uzattı. Şahin parmaklarını ok - şayan bu yumuşak ellerin sıcak lığını pek derinden hissetmişti. Nadya gözlerinden taşan bir sevinç heyecanı içinde: — O halde aradığım, bekledi TAN Erkek olan kız! . ae , ce AAA Cemil komşunun kızını gözüne| “Raşısıda çıktı .. LAŞT Z İi T Ai Cemil kızlığının son hâtırası uzun saçları iİle hastahane karyolasında Cemile isminde bir genç kızın Haseki hastahanesinde yapılan ameliyat sonunda erkek olduğu nu haber vermiştik. Bir muhar- ririmiz dün hastahnedet Cemil ile görüşmüştür. Ve ihtisasları- nr sormuştur. Delikanlı anlatıyor Yeni erkek bakınz, neler an- latıyor: “— Malatyanın Kağırdiz kö- yündenim, Babamın adı Niyazi, annemin Cemiledir. Daha dört beş yaşında iken bende gayri ta bit bir vaziyet sezmişler ve mem leket hastahanesine göndermiş- ler., Dotkorlar: “— Bu çocuk kız değil, erkek tir. Yalnız ameliyat yapılması için 15 yaşını bulması lâzımdır.,, demişler, Tabii ben bunları ha- yal meyal hatırlıyorum, Gel za- man, git zaman büyümemi bek- lemişler, Fakat, benim erkek ol duğumu da kimseye söylemiy rek gizlemişler. Bu gizleyiş yü zünden ben tâ on yedi yaşıma kadar kızlarla arkadaşlık ettim, ev işlerile uğraştım ve her za - man erkeklerden kaçtım. Mü - kemmel yemek pişirirdim. Ka - dınlık işlerinde anamdan hiç geri kalmadım. Fakat kendimde hissettiğim gayri tabiiliğin son zamanlarda tahammül edilmez hale gelme - si, muhtelif şikâyetlerime yol açtı. Babamla tekrar Malatya - ya indik. Ameliyat için İstanbu la gitmemiz tavsiye edilince durmadan buraya geldik. Yeni vaziyetimden, erkekli - ğimden çok memnunum, Sevin- cimi artıran bir başka sebep da- ba var: : Köylen ayrılmadan önce, meliyatla erkek olacağımı işi - den bir. komşu kadın benimle alay etti: “Boşuna uğraşıyorsu- nuz, ne yapsanız erkek olamaz- sın !,, dedi. Ben de “erkek dönüp kestirdiğini İ anlatıyor senin kızını almazsam bana Ce- mil demesinler.,, cevabını yapış tırdım. Şimdi köye dönünce hep sini şaşırtacağım. Komşu kızını almağı kurdum.,, Yeri değiştirildi Cemile Cemil olduktan sonra hastahanede kendisine başka bir oda hazırlanmış ve kadın hasta- ların bulunduğu koğuştan çıka- rılarak buraya yatırılmıştır. Ye- ni erkek, hastahanede kendisine takılan genç kızlardan hiç biri ni beğenmemekte: “Siz İstan - bul kızları çok serbestsiniz. Ben ne olursa olsun komşumun kızı- nı alacğım.,, demektedir, Cemil, babasının kendisine bir kat er - kek elbisesi hazırladığını, hasta haneden çıkacağı gün uzun saç- Jarını kestirerek bu elbiseyi gi- yeceğini ilâve etmektedir. Operatör ne diyor? Ameliyatı yaparak Cemileyi erkekleştiren operatör Avni de dün bir muhrririmize şunları söylemiştir: “— Ameliyatın birinci kısmı | muvaffakıyetle — itmiştir. Bir haftaya kadar ikinci bir ameli - yat yapacağız. Bu ameliyattan sonra Cemil tam bir erkek ola - caktır.,, HAKYERLERİNDE Kadın kocasını Davadan vazgeçti Karıst — Ümmiyeyi — yaralamaktan suçlu Fahreddinin dün birinci cezada duruşması yapılmıştır. Kucağında üç aylık bir çocukla mahkemeye gelen Ümmiye, duruşma başlangıcmda bir istida verdi. Bu istidada, nasılsa bir kazadır olduğunu, yaralama hâdise - sinde kocasını mes'ul tutmadığım, ar larının açılmasına atinesinin sebef nlq duğunu T ve davaşından yaz- geçtiğini bildiriyordu. Mühkeme, ya- Tanın ehemmiyetsiz olduğunu hesaba katarak — Fahreddir-«leyhinde açılan davanın düsmesine karar verdi. ğim yakın, samimi dost-meVki- ni kabül ediyorsunuz, Bana ce - saret verecek, yaşamanım zevki- ni tattıracak arkadaş olacaksı * nız. Şahin narin ve ateşli parmak lar arasında kalan elinin sivri tırnaklarla tatlı tatlı hırpalan - dığını hissediyordu. Bir kanar - ye gagasının mini mini hırçın - lıklarına benziyen bu ufacık dar balar bir azemetli makineyi ha - rekete getiren elektrik pilleri gibi bütün varlığını titretiyor - dü. Bir söz gelişi bir özür dileyiş yolunda kullandığı kelimelerin ona böyle bir ümit vereceğini ha tırına bile getirmemişti. Nadya delikanlının elini bı - rakmavarak devam etti. — Artık bedbahtlıktan şil yet etmeğe hakkım yok. Beni is tediğiniz zaman görmeğe gele - bilirsiniz. Hayvanla yaptığım gezintilerde beni yalnız bırak - Mazsınız. Oh bu benim için en tatlı saadet! Nadyanım sevinci delikanlıyi © kadar şaşırtmıştı ki, maksadı- nın böyle telâkki edilişini düzelt meğe dili varmıyordu. O, adeta kendisini emrine âmade bir se - yis, bir yol rehberi yerine koy - muştu. Nadya dudaklarındaki o tatlı tebessümü ve avcundaki eli bı- rakmıyarak ilâve etti — Şu halde beraber gezmeğe çıktığımız zamanlar bana taban ca atmasını da siz öğreteceksi - niz değil mi? Nadya, bu lâkırdısının ma- nasını anlatmak ister gibi deli - k_anımm yüzüne bakmıştı. Ve Şa hin yakın bir tesadüfün kafasın da tazelendiğini hatırladı . Bir kaç gün önce Gökderenin yukarı ormanlık tarafında Ergu van kendisine tabanca talimi yap tırirken biraz Uzaktan geçen Nadya onları görmüştü. Ve şimdi Nadya onun bu ha- tırasını silmek ister gibi yakla- şarak gözlerinin içine bakarken mırıldanıyordu. — Arkadaş olacağız, dost ola cağız. Dedikodulara ve kıskanç lıklara rağmen!.. Delikanlı bir gıcıklayıcı koku — 6-6-935 SAĞLIK OĞUTLERİ Çıktı ama, yanımna yaklaşılır gibi değil. Fiyatını soranlara, manavlar başlarını çevirmeden cevap veriyorlar. Kayısı- nn ucuzlaması da pek umul- maz. Galiba, kayısı her zaman böyle pek nazlı bir yemiş oldu- ğu için, hekimlerin arasında piyasası hiçbir vakit yüksele- memiştir. Eski zaman hekim- lerinden yalnız Galien (Calinüs hakim) kayısıyı sever ve mide- yi kaynatmadığını söyliyerek hastalarına sağlık verirdi. Sonra gelen hekimler ondan pek çok fikirler aldıkları halde, kayısıyı beğenememiş- lerdir. Meselâ Hakim Razi ka- yısımın ancak mideden gelen ağız kokusuna karşı faydası bu- lunduğunu, bundan başka her vakit zararlı bir yemiş olduğu- nu söylemiştir. Hele on yedinci asırda bir Alman hekimi Ledelius kayısı “İyen bir çocuğun sıtma hasta- «alNa tutularak ölümden zorla kurtarıldığını, edebiyat yapa- rak, güzel bir tasvir ile ar.lat- tıktan sonra kayısı büsbürür. suçlu bir yemiş olmuştu. Bu he- kimin anlattığı hastalığın kızıl hastalığı olduğu anlaşıldıktan sonra bile zavallı kayısı yine hekimlerin gözünde yüksele « memiş ve ona hiç kimse herhan- gi bir hastalıkta fayda bulama- mıştır, Fakat, bundan dolayı kayısı- yı zararlı bir yemiş saymağa da Küzum yoktur. Çocuklar her. hangi yemişi çok yerlerse, mi- deleri bozulur, ateş gelir. Kayı- sının bu işte başka yemişlerden fazla kabahati yoktur. Ancak buna karşılık, kayısı« nım insana yazın pek güzel bir serinlik verici bir hassası vare dır. Yaz günlerinde ikindi vak- , bir dilim ekmek ve iki kayı- sı ile akşam kahvaltısı yapmak pek keyifli bir şey olur, Bu ka- darla kalıtırsa kayısının, başka hiçbir yemişte bulunamayan o güzel kokusundan insana sade keyif gelir, mide bozulmaz. Bu kadarını da ille tam olmuş hal- de yemek şarttır. Kayısı tam olmamış ise turp yemek gibi bir şey olur. Fazla olgun olduğu vakit te onu “sirke içinde ezile :niı tahta kurusuna,, benzetir- ler. Bazı mideler çiğ kayısının iki tanesinden bile rahatsız olur - lar. Bir tane çiğ kayısıdan mi- de sancısına tutulan kimseler görülmüştür. Bazıları da bsi- sıdan kaşınmağa tutulalar. Bunlara meydax vermemek için en iyisi kayısıyı taze olsun, kuru olguu reçel içinde kayna- tilmış yemelidir. Kayısı reçeli- ne-badem içi de karıştırmak âdet olduğundan bu, altm üze- rine fildişi ile işlenilmiş güzel bir san'at eseri gibi hem gözle- re keyif, hem de kayısının gü- zel kokusu ve lezzeti zevk ve « rir. Lokman Hekim ile sersemlediğini hissediyordu. Ergüuvanın ceylân gibi genç ve kıvrak hayali gözlerinden silin di, Şimdi ellerinden, parmakla- rından kemiklerine kadar işle - yen bir ateş vardı. Şuuru dalga lanmış gibi kafasında ışıklar sö nüp aydınlanıyordu. Bu arada okuduğu romanların meşhur Fatale kahramanlarını hatırla * yabiliyordu. Buradan, bu koku- dan, bu ateşten kaçmak istiyor- du. Ayrılmak için ona elini uzat tı. Fakat o sivri tırnaklı parmak lar onu tekrar zaptettiği zamani bırakmadılar. Nadyanın gözle « rinden etine ve tırnaklarına ka- dar kaynayan dişi bir ateş bif lâv gibi, alev gibi onu sarmışti. Artık şuurlarımnı kaybetmişler di. Nadyanım gözleri soruyor V€ onun yalnız dudakları cevap V? riyordu: — Evet, evet! Ve bu sabah ziyaretinin son dakikaları hep böyle geçti. LArkası vari ğ c—se uT .s —a a aa TF Y a vi x Üü Te delĞRüE

Bu sayıdan diğer sayfalar: