11 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

11 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 -6 - 935 ee ÖZ DBIL TA N ——— ——— 7 GUÜNLER BOYUNCA Sükün lüzumu Anlaşmak ne kadar da iyi Şeydir... Öteygün Peyami Safa, lmez izer mesclesinde, kendi dedikleri ile benim dediklerim Srasında bir ayrım olmadığını, ikisinin de bir kapıya çıktığını anlatıyordu; bunu okuyunca doğrusu çok sevindim. Anlaş- Mak iyi bir şeydir, o kadar ki Üstüne iyilik olmaz. Ama insan oğlu bir yol anlaş- Mağa başladı mı, artık istiyor fardı arası gelmesin. Oldu Olacak, bir de şu güzel izerin doğmasına elverişli çağlar işin- de anlaşsak... Söylediklerini kavrıyabildim- Be Peyami Safa sanatın, geliş- Mek için, süküna ihtiyacı oldu- Bunu söylüyor. Şimdiye kadar Cok kişilerin tekrar edegeldiği bu sav da doğrusu beni pek kandırmıyor. Bu savın doğrulu- Bunu göstermek — için başbaş Pransız devrimi çağını anarlar Ve; koca Ch&nier'yi “bir gül ile bahar olmaz!,, diye bir yana atarak, o çağın büyük şair yes tiştirmediğini anlatırlar. -— Hadi öyledir diyelim, başka “türlü demek de doğrusu pek kolay değildir, Şu kadar var ki bircok büyük sanat, fikir harc- leri karışık zamanlarda ol- Müştur. Renaissance - çağı ol- Sun, Atina'da Perikles'in hü- küm sürdüğü çağ olsun, Rus- Ya'da Dostoyeveki'lerin, Puş- kin, Tolstoy'ların yetiştiği çağ şlıun, her ne kadar ölmez izer- S Yetiştirmi &ee Gğmağihi yi Mak istiyeceği çağlar değildiş. ayır, devriminde ni- Çin büyük şairler yetişmediğini Balt böyle sanatın süküna ihti- | Yacr olduğu teorisi ile anlatma- $» kalkaçanların sözünü hiç de kandırıcı bulmuyorum. / Sükün, kilr kırk yararak dü- Sünmek istiyen, ancak bir türlü Okur, ditiler, seyireder için, yani Yü “Elite,, denilen ahondlar sı- Tufı için çalışan sanat adamına izumludur. Belki bir Goethe, bir Wilde, bir Valöry çalışmak İÇin çevrenin gürültüsüz olma- Amr ister, “Un grand calme M'Ecoute ol j'öcoute V'espoir.,, akat unutmamalı ki birçok bü- Yük şairler de, bir Dante, bir Shakespcare, dışarının gürültü- / İeri, homurtuları, dövüş sesleri İinde çalışmış ve umudu onun /— İÇinden dinlemişlerdir. Bilmem Peyami Safa ile bun- “da da anlaşabilecek miyiz? An- j başka bir diyeceğim — kalmaz. N. ATAÇ x Vo. 23 YOSMA! BB Etem İzzet BENİCE hhıİıemı' içinde günlerim geçi- Yordu. Banka bir buçuk yıl ı;âıı ı"ly vermişti. Para bizde de Tükenmişti. Babalığım bir yol ha bankaya gitti. Dükkânı Şittılar. İki borç ödendi, üste 1 da kendisi aldı. Bircok | üîı'. de böyle geçirdik.Rakıyr akmıyor ama biraz biraz iyi- İtşiyor, ilk yıllardaki — hoyrat- dıı' sinirliliği yavaş yavaş gi- Yordu. Evi bir gez daha kar- ş:;k koydu, para aldı. Onu da n lik. En son evi sattılar. Geri- * kalan para ile bir iki yıl ge- Stdik. On sekiz yaşıma girmiş- 'ğıh— Demek ki ev, dükkân beş hı:üi geçindirmişti. Komşular bayılıyorlardı: ikleri vakit gözleri k'ü kül edecekler gibi baktyor- H l. Babalığım bu deyiş ve ba- ların hiçbirinden hoşlanını « ile yor, beni boyuna korkutuyor, KILAVUZ | iÇİN DERSLER -30— Havayici zaruriye — Yaşatık Hükümet şeker ve tuz fiatlarını indirirken, halkın yaşatığı işlerine ne kadar ilgilenmekte olduğunu bir da- ha göstermiştir. . Hasta, varsanılar ve görümsüler içinde bir deliye döndü. Geçmişe yazıklanmaktan ne çıkar? Geleceğini hazırla! Siz bu işi üstenize almakta bir çe- kinek görüyor musunuz? Ben kimsenin korunuğu değilim. Mısır, Büyük Britanyanın korum- caklarından biridir. Bir önsezi ile, başıma böyle bir felâket geleceğini anlıyordum. Duyganlık iyi bir şeydir. Fakat duymacıklı adamları hiç sevmem, Saylav arkadaşlarımız son Rusya gezi'sinden pek iyi duyuşlarla döndü- ler, Son Fransa hâdiselerinin iyi bit özetini hazırlayınız. Açık deniz pislik, uyanık kafa sa- nıka tutmaz. Bütün öğretmenleri oğlunuzun uüz- gidiminden hoşnutturlar. En büyük sıkınçlar içinde bile kimseye boyun eğmedim. Halk işlerinde hiçbir zaman asığ- çıl olmayınız. Iralr adam, en çetin düşküleri gü- lümseyerek kabul eder. Bu misallerdeki kelime karşılıkla- *yarsanı — Bersam hallücinatıön Görümsü — Hayak Yazıklanmak — Hayıflanmak, te- Jehhüf etmek Köken, çıkağ — Menşe Bu son ekonomi fakımınm köken- deri hakkında bilgilerinizi söyler mi- siniz? Eski zamanlarda en büyük devlet adamlarının çıkağı, Enderundu. Bir devrimci öldüğü zaman, ar- kasından ağıt söylenmez: onun bü- yük harekette boş bıtaktığı yer dol- durulur. Ağıt — Mersiye göz dağı veriyordu. Ondan tir tir titriyordum. Nedense bir yol ödümü patlatmıştı. Şimdi de öyle değil miyim?. En son bü- tün paraları bitti. İki ay kadar bakkala, kasaba, kömürcüye, meyhaneciye, şuna buna borç- landı. Ama, bunun da sonuncu çabuk geldi. Kimse eski borçla- rı ödemeden yeniden ödüncüne bir kıymık bile vermez oldu. Bahalık çok daraldı. İki elini koynuna sokuyor: — Kız Safiye ne yapacağız?. Diye düşünüyordu. Yapıla- cak hiçbir şey yoktu. Para ol- mazsa, ödünç veren bulunmazsa ne yapılabilirdi?. Hele bakkal rakı vermeyince babalık deliye döndü. İki üç akşam ekmek bi- le bulamadık, O ekmekten cok rakı arıyordu. Evdeki gaz oca- ğmm ispirtosunu bile içmişti. Bir gün kalktı, giyindi: — Safiye, bunun sonu gelmi- yecek?.. Diye çıktı, gitti. Akşama doğru idi, geldi. Sabahleyin ITANJIN ÖYKÜSÜ (HİKÂYE) İyi Adam *« Genç kiz mektubün . sonü- na gelince düşünmeğe başladı. Bir yıl önceleri.. bir gün, akşam Üstü karşı kıyıdaki evine dön- mek için vapura binmişti.. Üze- rinde yeni diktiği bir elbise, ba- şında biçimini bozarak giydiği, kaç yıllık eski şapkası vardı.. Buna; bu düz giyimine değin birçok kimselerin gözü üstünde idi., Sert bir esiti esiyor, ince elbisesini biçimli bedenine ya- pıştırıyordu.. Eski şapkanın tit- reyen kenarları altında güzel yüzü ve bukleli saçları kuvvetli bir çekim (cazibe) le bakışları kendine çekiyordu. Genç kız bunu biliyor, yüzünde belirsiz, tatlı bir. kurum vardı. Günün gşheıgledgnuıdhğı yüzünden, iyi yordu.. İçli, temiz yüreğinde bü- yük bir bekleyiş dolu, gelecek güzel günleri — düşünüyordu.. Esin öyle sertleşmişti ki; genç kızın şapkası az kalsın başın- dan uçuyordu. Bu korkuyla şapkayı başmdan çıkardı. Buk- leli saçları uçuşuyor, güzel yü- zünü vakit vakit örtüyorlardı... Karşısında oturan erkeklerin içinden biri ona öyle içten bakı- yordu ki; genç kız da ona baktı. | Bu temiz giyimli, otuz beş yaş- larında görünen, sevimli bir .| adamdı.. Vapur iskeleye yana- şınca genç kız kalabalığa karış- tı. Sonra kendi evinin yoluna saptı. Sokakta kimseler yoktu. Arkasından yaklaşan ayak ses- leri duydu. Biri ona gesleniyor- du: — Küçük bayan!.. Küçük ba- yan!.. Genç kız dürdü. Bu biraz ön- ce vapurda bakan adamdı. — Sizinle tanışmak istiyo- Tum.. Diyordu. Genç kız ona sert bir sesle: — Ben sokaklarda kimseyle konuşmam.. gitmişti. Akşam güler yüzle geldi. — Safiye, giyin kuşan!. Dedi. Azıcık olsun fırsat ver- miyordu. Çarçabuk giyindim, kendisi de giyinmeme yardım ediyordu. — Bak on sekizine kadar se- ni yedirdim, icirdim, büyüttüm, dünya güzeli ettim. Artık benim çalışmaya gücüm kalmadı. Şim dicek bana bakma Ssırası da senin!. Diye evden beni aldı, çıktı. İstanbul'a indik. Karaköy'de bir bankaya gittik. Akşam ka- ranlığı basıyordu. Banka ka- panmıştı. — Direktörün yanma çıkaca- ğız.. Dedi. Direktör bizi bekliyor- muş. Odasıma girdik. Babalığım öndeydi. Ben arkasında, direk- tör: — O, gel bakalım Bay Hüse- yin, Neyse çok bekletmedin. Diye babasığımı karşıladı. Babalığıma bu lâfları ederken gözleri ile beni süzüyordu. Bak- ters, bumburuşuk bir suratla | tıkça, süzdükçe gözleri 1şıl ışı! Dedi, Koşarcasına evine doğ- ru yürümeğe — başladı. Ertesi gün kapı çalındı. Açtıkları va- kit, karşılarında o bir gün ön- ceki adamı gördü ana kız.. O, kızın annesine: ir — Sizinle konuşmak istiyo- rum; Dedi. Ve saatlerce anlattı. Üç dört yıl önce karısı onu al- datarak, sevdiği adama varmak için ayrılmış, bir küçük kızı var- mış, şimdiye kadar hiç evlen- meyi düşünmüyormuş, fakat; küçük bayanı vapurda gördük- ten sonra bu düşüncesinden caymış.. Kazancı bir evi rahat geçindirecek kadarmış.. Sözleri- nin en sonunda: — Yalnız, dedi. Bir dileğim war. Küçük hayanla evlenmeden birkaç ay görüşelim, anlaşalım. Ana kız bunları dinlemişler ve bu birkac ay görüşmeyi de tasarlamışlardı.. Sıcak kanlı bir adamdı. Kendine alıştırdı onla- rı.. Evine çağırdı. Gittiter. Bu göz alıcı yuva, genç ktzı adama bağlamıştı. Nişanlı gibi olmuş- tular. Biribirlerine gidip geli- yorlar... ve anlaşmışlardı... Fa- kat; bir ay iki, iki ay üç, üç ay dört oldu. Bir türlü adam artık evlenelim demiyor, genç kızın ve anasının yüreğini kötü duy - gular kemiriyordu... Günün bi - rinde anladılar ki; bu adam on- ları aldatmıştır. Onlara söyle - diği sözler, tatlı birer yalan... Genç kız tâ yüreğinden yara - lanmıştı. — Aldanmık - istirabr. (türkçedir) içine bir ateş düşür- müştü... Bir daha onun yüzünü görmek istemedi. İyi adam di- ye, kocası olacak diye, onu ra- hata kavuşturacak diye, — dört elle sarıldığı erkek, birdenbire gözünden düşmüş, dünyanın en kötü insanı olmuştu genç kı - Z.. Bütün bunları, bu bir yıl ön- ce olan, iç sızlattcr kötü macera yanıyor, yüzünün etleri gerili- yordu. Şişman, göbekli, kırk- İık, orta boy bir adamdı, Baba- hığım: — Safiye.. Dedi, beni tanıştırdı. Onun da adımı söyledi: — Bay Haldun.. Haldun: — Çok kıvanç duyduni gö- rüştüğümüze.., Dedi, Bana yer gösterdi. Son- ra, babalığımın yüzüne sevinçle baka baka; — Hemen bir yere gidelim değil mi?, Dedi. Y — Gidelim. Şimdi yirmi bir yaşındayım. Demek tam üç yıl önce bir ak- samdı. Bahalığım, ben, Haldun Karaköy'den bir arabaya bin- dik, Beyoğlu'nda bir büyük lo- kantarım önünde indik. O gün gectiğimiz yolları, önünde dur- duğumuz lokantayı, fında oturduğumuz odayı, bura- nın neresi olduğunu, adlarını bilmiyordum. Şimdi hepsinin kurdu oldum., Gittiğimiz yer arka tara- | dun GA AAA N EGM N AAA Hergün 5 Söz YİRMİ DÖRDUNCU LİSTE 1— Refah — Genlik Örnek: Bizim davamız sı- nıf değil, halk genliğidir. 2 — İslâh etmek — 1 - Yeğrit- mek; 2 - Arıtmak Eski kitaplarda “suımzk: söylemekten yeğdir” gibi sözleri hatırlarsınız. Y:_ğ— ritmek kelimesinin kökü iş- te bu “yeğ” dir. Örnekler: 1- Bu kurumu yeğritmek, onu yıkıp yeni- sini yapmaktan daha zor - dür. 2 - Yıllardanberi bizdeki at cinsiyetini arıtmağa çalışı- yoruz. 3 — İslâh, İslâhat — 1 - Yeğri- tim; 2- Â Örnekler: 1- Tanizmat Av- rupa korkusuyla baş vurul. muş bir yeğritim hareketi idi; bir devrim değildi. 2 — İslâhı cinsi - feres — we At cinsinin yeğritimi. 4 — Salâh bulmak — Yeğrimek Salâh — Yeğrim Örnekler; Dünyada ekono- mik durum, henüz hiçbir ' yeğrim beldeği (alâmeti) göstermiyor. 5— Sâlih — Yarar, elverişli Örnekler: 1-Bu evi bu işe yarar bulmuyorum; 2 - Bu evi oturmağa elverişli bul- muyorum. Bir düzelime Dün okuyucularrmıza sunduğumuz 23 üncü 5 söz listeşinde: İktifa etmek — Yeter bulmak Şeklinde eksik kalmıştır. Hakikat- te : İktifa etmek — Yeter bulmak, yet- sinmek. Şeklinde ve tam olarak yazılmak lânmgelir, *« Genç kızın gözleri mektu- bun yazılarında... düşünüyordu. Bunu niçin yazmıştı?.. Onu boş üzdüğünü, ağlattığını düşüne - rek duyduğu yürek acıları yü - zünden mi?.. Genç kız artık ara- larından hiç bir bağ kalmayan, o adamın bu mektubu niçin gön - derdiğini bir türlü anlamıyor - du... Mektubun sonlarında: — Ben, en iyi adamlarında - num dünyanım... diyordu. Genç kızın gözleri yaşlanımş- tı. Yurdunun kendi gibi taze kızlarına, paralarının kuvvetine dayanarak, saldıran yaşlı erkek- leri düşündü... Bu erkekler ki; arda (aile) yuvalarına: — Kızınızla evlenmek istiyo- rum... Diye sokularak, onları para - nın verdiği rahatlıklara alıştıra- rak, sonra da: — Kızmızı bana parayla sat- “Kafe Ruf” un ayırt edilmiş bir odası idi. Gece yarısına kadar orada oturduk., Babalığım sağa sola bakmadan yedi, içti. Hal- dun da rakı içiyordu. Bana da likör içirdiler. — İç. Diye babalığım da zorluyor- du. — İç şekerim. Keyiflenirsin.. Diye Haldun da zorluyordu. İçtim. Epeyce içtim. İlk önce birazcık baş dönmesi verdi. Son- ra sonra açıldım, gülmeğe, kah- kahalar salmağa, eğlenmeğe koyuldum. Gece yarısı Haldun: — Gidelim mi C Dedi. Babalığım: — Siz gidin. Ben kalırım.. Karşılığını verdi, döndü ba- na: — Bay direktör ile gidersin. Sözünden sakın dışarıya çıka- yam deme. Sonra karışmam!, Diye bir gözdağı verdi. Hal- — Siz kalacaksanız.. Diyerek elini para çantasına | BuULMACA | Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- limizin boş gözlerine karsılıklarını yer leştiriniz. Yedi gün arka -. kaya bul> macamızı doğru çözülmüş olarak göne derenler arasnıda kurga çekiyoruz. Armağanlar veriyoruz. Bulmacalarıe mızı istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün arka ar« kaya çözülmüş olsun. Karşılıkları “Is- tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız, Birir : Gümüş ssat. Im Hım?:n bir cüzdan. Üçüncüye: Bir stilo. Dördüncüye: (Tanjın bir senelik abonesi. Beşinciden onuncuya kasar: (Tan) in altı aylık abonesi armağan edile« cektir. 19023943678 01011 SOLDAN SAĞA 1 .— Taşmış (6). 2 — Kapan (2), Boru (4). 3 — Açıkgöz (6), Az değil (3). 4 — Kırmızı (2), Kısa değil (4): 5 — Yokuş (3), Yumuşak şeker. 6—İsimleri kıyast — sıfat yapan edat (2), Bir rakam (4), Ra- bit edatı (2). 7 — Şart edatı (3), Nota (3). 8— Taş (4), Refik (2). 9— Yama (2), Lezzet (3), Ayı vası (2). 10 — Valide (3), El şakırtısı (5). 11 — Bir deniz adı (4), Lâhim (2). YUKARDAN AŞAĞI 1— Fiyaka (4), Bir mektep (4). 2— Mahdum (4), Duman leke « Bi (2), Bir kümes hayvarır (3)4 3$— Yama (2), İşte (2). 4 — Bir Hintli (5), Cüz'etkâr (4), $ — Bir vilâyetimiz (5). 6— Cet (3). 7— Millet (4), Nota (2). N &— Yet (2), Meşhur hir Yunan artisti (4), Beyaz (2). 9 .— Soluk (4), Rabıt edatı (2). 10 — Misafir ($), Cam (4). Vi — Nota (2). aa ae ada aa eee e e manızı istiyorum. Evlenmek kö- tü bir nesne, ne olacak... Bağsız yaşamak daha güzel... Diyecek kadar sert yürekli, kötü adamlar... Genç kızın yaşlı 101: gözleri elindeki mektupta... İçinde yur- dunun kendi gibi kızları ve ka- dımları için de, bir — diş bileyiş vardı... Yangınlı bir gülüş du « daklarında dolaştı: — Eksik olsun böyle iyi a - damlar!.. Diye mırıldandı kendi kendi- ne... Cahit UÇUK — Yarın sabah saat onda kü- Ççük bayanı otelden alırsınız.. Diye yüz lirayı uzattı, baba- hığımın dudakları en gerilere kadar sarktı, bütün dişleri kı- vancından meydana döküldü. âıin ne olduğunu çarçabuk anla- ım, Babalığım beni sattyordu. Bu gece Haldun'un olacaktım. İçi- me bir sızı düştü. Yüreğim di- dikleniyor, parçalanıyor, ezinti. den kıvranıyordu. Düşünmeden dilimin ucuna geleni söyleyi- verdim: — Ben gitmem!. Bu sözüm babalığımın kulak- j larına yıldırım gibi indi. Gülen, sırıtan, kıvançtan gerilen yüzü birden buruştu, asıldı, gözleri büyüdü, yerlerinden fırladı, bi leklerimden yakaladı: — Çabuk bay direktörün önü- ne düş. Şir tek söz daha söyler, bir terslik edersen gebertirim seni! Diye bileğimi koparacak ka- götürdü, Çıkardı. İki ellilik lira | dar sıktı, omuzuma da kuvvetli verdi, Bi TArkası var)|

Bu sayıdan diğer sayfalar: