21 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

21 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DENİZCiLiK MÜSABAKALARI Dün Yapılan ilk Yarışlar Çok iyi Oldu Müsap. Deniztilik heyetinin tertip et- tiği yüzme müsabakalarının bi- rinci kısmı dün Moda deniz ha- vuzunda yapıldı. Bu yarışa Galatasaray, Fener bahçe, İstanbulspro, Beykoz ku Tüpleri iştirak ettiler, Program tam bir intizam için- de tatbik edildi. Programın sonunda İl yaşın- daki küçlikler arasında yapılan müsabaka pek enteresan oldu. Bu küçükler ağabeylerine tehli- keli bir rakip olmaktadırlar. Programın ikinci kısmına bu» gün saat 14 te başlanacak, pu- van neticeleri ona göre tayin e- dilecektir. Bisiklet turnesi başladı Denizli, 20. A.A. — Batı illerinde büyük bir turne yapacak olan Halke evi bisikletçileri dün sabah yola çık- . Bisikletçilerin ilk konak ye Tİ 129 kilömetre olmak üşre Dinardır. Gn eğ Çankırıda bir maç Ankara, 20 (Hususi muhabiri bildiriyor) — Gençler birliği ile AY a ilk atılı , X Dünkü yüzme müsabakalarından Çektirdiğimiz resimlerden tınordu spor klüpleri bir müsabaka Yapmak Üzere yarın Çankırıya gide- seklerdir, giren yüzücüler Yunanlıların Balkan Olimpiyat- larına Girecek Beş Atleti TATINA HUSUSİ Atina, 18 — Evvelki gün buraya Amerikadan beş Yünan atleti geldi ve derhal stadyumda antrenemanları- na başladılar. Çünkü bu atletler bu sene İstanbu'da yapılacak olan Bal- kan Olimpiyatlarına gireceklerdir ve bu sebepten Amerikadan getirtilmiş. lerdir, Atletlerin isimleri ve derecele- ri şunlardır: Gülleci Teodoratos - de- recesi 16,05 metre, 110 mania koşucusu Fatseas - de- recesi 18 saniye. Koşucu Fatacas - derecesi | 100 yarda 9, 3-10, 200 yarda 22 saniye, Kleuzos serikla yüksek atlama de, recesi 4,04 metre Sirakos 400 yarda derecesi 49,6-10 saniye. Bu beş atletle Yunan atlet ekipinin ne dereceye kadar kuvvebi olacağını tahmin etmek güç değildir. Nerede kaldı ki, meşhur koşucu Mandikas, Sillas ve daha diğer atletle; formla, ntın en iyi vaziyetindedirler ve mü. temadiyeh müsabakalara girmektedir Mas. Yukarda isimlerini saydığım iki İ mek istemiş, Bu MUHABIRIMIZ YAZIYOR) atlet İngiltere şamşpiyonalarına işti. tak ederek çok iyi dereceler aldılar. Yalnız, bütün mesele, Amerikadan ge tirilen beş Yunan atletinin Balkan o- yunlarna girip giremiyecekleridir. Çünkü bu atletler aslen Yunan olmak la beraber, Amerika tebası oldukla. rından, Balkan oyunlarına girmeme- leri lâzımdır. Netekim, geçenlerde bu- rada yapılan Balkan dekatlon ve ma- raton oyunlarında. maraton koşusuna Yunanlı, fakat Kıbrısi; olduğundan İngiliz tebası Silen bir atlet gir. igarlar, Romanyalı lar ve Yugoslavlar kabul etmemişti, ve bu koşucu maraton yarışına açık» tan iştirak etmişti, Amerikadan getirilen bu beş atle - tin de ayni vaziyette İstanbul Balkan oyunlarına girebilecekleri şimdiden tahmin edilebi ir. Hoş, bu hususta karar verecek, Balkan devletlerinin fe derasyonlarıdır. Bizim federasyonun da şimdiden nazarı dikkati çekmeğe bir vazife bildim. Fikret ADİL Müzelere Müdür Değil, Konservatör Lâzımdır Bir iki ay evvel İzmir müze. sinin bir memuru eski para ko- leksiyonları arasında, eline içi peynirle dolu bir kiler teslim edilmiş bir sıçan gibi dolaşmış ve tarihi kıymetleri bilenlerin, | eski eser meraklılarının, sey - yahların, talebelerin takdir ile seyredecekleri eski paraları avuçlayıp avuçlayıp tanıdığı sarraflara satmıştı. Bu mevzu etrafında fikrimizi söylemiş ve bilhassa sarrafla. rın “bu işte yalnız suçsuz alış veriş yapmış saf vatandaş rolü oynamış bulunmalarına” akıl erdiremiyeceğimizi yazmıştık, İki üç gün evvel İzmir gaze- telerinde bu kötü hırsızlığın ak- yeri önüne çıktığını okuyunca davanın safhalarını bildiren ha- berleri dikkatle okuduk. Ve Müze Müdürü Kantarağası o”. | lu Salâhaddin'in bir cüm' üzerinde durduk. Kıymetli Türk arkeoloğu di- yor ki: “Ben aylık teftişimi yapar. ken eski paraların eksildiğini farkettim ve tahkikat bizi am- bar memurunun Obunları alıp alıp sattığı neticesine vardır. dı.” İşte bu ifade üzerinde birakç söz söylemeğe lüzum görüyo- ruz. Bir kere müzecilik bize garp- tan gelmiştir. Güzel silâh, kıy- metli mücevher veya mücevher- li çubuk, sırmalı altın kesesi gi- bi eşyayı koleksiyon etmek me- rakı dedelerimizde ve dedele; mizin dedelerinde vardı ama, müzeyi bir türlü akledememiş- tik, A efendim. i müzeyi müze ; kelime: kullanarak, malüm tasnif kaidelerine uya- rak kurmuş bulunuyoruz. Ne- den bir müzenin başma geçirdi- gimiz bir vatandaşa direktör adını veriyoruz. Dünyanın her tarafından müzelerin direktör - leri değil konservatör (Conser- vateur) leri yani muhafaza edi- cileri vardır. yi Bu kelime bir müze müdürü- nü teslim aldığı malların bir ne- vi sahibi haline sokar ve o 28“ man nizamnameye uyarak HAf- tada, ayda, yılda bir, bir teftiş yapmakla okonservatör rahat yaşıyamaz. Bir müze her an bir zabıta vak'asının olması bekle” nilen yerdir. Görülüyor ki İZ - mir Müzesinde konservatörlÜk vazifesi ine ine bir ambar ME murluğu şekline girmiştir. AY- da şu kadar, bu kadar para ala- cak bir memurun eline beberi yüzlerce, binlerce, on binlere€ lira kıymetinde eşya teslim edi” “ie Manisa'nın belediye işleri artık ya: vaş yavaş bir şehrin özel işi olmaktan çıkıyor ve biz yeni bir memleket işi yüklenmek zorluğu karşısında bulu- nuyoruz. Zira Manisa gibi bir şebri daha uzun müddet bugünkü şartları içinde bırakmak, bugünkü belediyenin bir be ediyeden beklenen bütün fev- kalâdelikleri başarmasını beklemek, büyük bir insafsızlık olur. Burada birçokları ndan seçti- Bimiz iki mühim mesele üzerinde du- tacağız: 1 — Elektrik, 2 — Ekmek. Manisa bugün elektrik ziyasındar mahrum bulunuyor. Düşününüz bir kere şu Manisa'yı ki, Türkiye harita- sm üzerine eğilen her baş onun bu- lunduğu yeri gösteren noktaya ba- kar bakmaz eğer Manisa'ya hiç git- memişse mutlaka bir büyük şehir vehmeder. Ve böyle zannedilmemesi iğ Alama san anin lag büy şey yoktur. Koskoca bir tarihi vardır bu şeh- rin, Etrafı dünyanın en zengin bağ- larile çevrilmiştir. Yıllar. danberi önünden demiryolları geçer, Ege'nin en büyük limanı burnu di. bindedir. Ve üzüm etrafımda yapılan her takdirde mutlaka akla gelen odur. Çünkü Eze demek üzüm mıntakası demekse, Üzüm mıntakası demek te Manisa demektir. Ve Anadolu'nun dördüncü sınıf bir nahiyesi bile elek- trik meselesini hal etmişken bu M nisa bu gidişle ebediyen elektriksiz kalmağa mahkümdur. Nneden? Çünkü belediyenin geliri yoktur. Ve bu iş Manisa'da döne dolaşa be- | lemez. Böyle mühim kıymetler | viden değeri olan bir vatandaş. lediyenin üstünde kalmıştır. Gelelim ekmek Biz burada Manisa un piyasasını elinde tutan fabrikanın ikinci nevi un çıkarmamasından bahsetmiş ve bu mevzuu bütün delilleri ile ortaya koy- duktan sonra Manisa belediye aza a rının neşriyatımızı doğru bulan di- yevlerini de göz önüne koymuştuk Ve anlaşılmıştı ki belediye un mese lesinde, ekmek meselesinde tıpkı bi- £im gibi düşünüyor, fakat fabrika ile mücadele edebilecek bir mali vaziyet- te değildir. O halde ne olacak? Bu belediye parasız kaldıkça halk un fabrikasının istediği ka itede un- dan yapılmış ekmekleri yine bu fab- rikanın istediği fiyatta mı yiyecek? Tabi ne Manisa gözden çıkardığı- mız bir şehir ve ne de Marisa'lılar 80- kakta bulduğumuz Közumsuz birta - kım vatandaşlar oldukları için bu işi devlet derhal balledecektir Filvaki bu bir yük olacaktır. Ama şehri adam ettiği gün devlet Manisa- ya karşı olân alâkasının mut aka kar- şılığını görecektir. | başladılar. Manisada imar faaliyetlerinden: Büyük çarşıda vücuda getirilen havuz | 7 rm i ,Aydın Hattı Devlet işletmesine Geçtikten sonra Eski işletme Kadrosunda Bir Tasfiye Yapılacak mıdır ? Ne Manisa Gözden Çıkarılmış '.Bir Şehirdir, Nede Manisalılar Sokakta Bulunmuş Bir Takım| Vatandaşlardır Müstemlekeci İstismar Zihniyeti Aydın hattının devlet işletmesine geçtiği gündenberi, devlet işletmesi sistemi halkın lehine olan tezahürle- tini birer birer ortaya atıyor. Ode- miş'ten aldığımız bir mektubun Şu parçasını okuyunuz: “Bir haftadanberi İzmir'den bura- ya ve buradan İzmir'e gidip gelen katarlarda yüzde yüz bir değişiklik oldu. Birinci, ikinci ve üçüncü mev- &i arabaların her kompartımanındaki her kanapeye hiç çekinmeden, üm başım çık renk elbisem kömür kapkara kesilecek” demeden otura- siliyoruz Düne kadar her açılışlarında bir saşka perdeden ıslık ça an lâvabola- tm muslukları da, bilinemez ne sihir- dir ne keramet, şar şar su akıtmaya Şimdi. navlunlarmn öir parça ucuzlaması bekliyoruz. o Ve imkân bâsl olduğu anda bu ucu manın kendi kendine yapılmış olac ğını da bildiğimiz için istasiyona her gidişimizde ağır bir yükten kurtulan her insan gibi rahat bir nefes alabi- tiyoruz.” Diğer taraftan Buca'ılarla Kısık çullu'da oturanlar da bize gönderdik. leri mektuplarda: *Banliyö hattınm birdenbire kendilerini memnun «der bir çalışma tarzına başladığını” bil- dirmiş bulunuyorlar. Ege mıntakasının en çalışkân © ve memlekete faydalı vatandaşlarla dolu olan bu bo münde sekiz on gün için- de bu kadar umumi bir sevinç doğu- ran çalışmasile Bayındırlık Bakanı kendisinde bulunduğuna inanılan kıy- metlerin verimini bir daha ispat ct- miş bulunuyor. Şimdi ortaya mühim bir mesele çıkıyor. Ayd hattı devlet işletmesi” ne geçtikten sonra eski işletme kad- rosunda bir tasfiye-“yapacak mfflır? * Yaparsa bu, hangi bakış zaviyesinden yapıları bir tasfiye olacaktır? Bize kalırsa, kıymetlere bakarak değil, keyfi hareketlere ve gerek halk, Manisa'dan bahsederken Manisa bağlarının her sene bir parça daha asaldığını da kaydetmeliyiz. — Ne oluyor bu bağlar? — Ne olacak, söküyorlar. — Niçin? — Tarla yapmak için... — Tarla yapınca ne oluyor? Mil yonlar mi kazanıyorlar ? — Hayır ama, mal onun değil mi? Ne isterse yapar? Manisa'da böyle muhavere'er sk sık olagan şeylerdendir. Bu gidişle on sene içinde, Manisa bağları bir masal olacaktır. aa i aa gerek mem'eket hesabına zaman 2â- man zararlar vererek ispat edilmiş bağlılıklara ve kazanılmış dostlukla- ra göre yapılmış olan bu kadronun radikal bir kıymet ve zihniyet tasti. yesine tâbi tutulması doğru olacak- tir, İzmir'de herkes bilir ki, Aydın hat» tnın büyük rütbeli bir memuru hali Be yükselmenin düne kadar kötü bir tarafı vardı: Müstemlekeci bir istismar zihni tini benimsemek ve pipolu, İngiiz benzeri levanten şybe Amirlerinin bi- ter ikişer maaş nisbetinde rüşvet ve- rerek gözlerine girmek. Ve sonra ay- Bi manevrayı kendi emirleri altında ancak öyle bir vatandaşa tes- | tır. Altınların başına bekçi ve | çalışanlara tatbik ederek bol bol siz- lim edilebilirler ki, o vatandaş belki yaşamak için para alır, lâkin muhafazası altındaki bir tarihi kiymet kaybolduğu za man yalnız vazifesinde lâkay lık göstermiş bir memur sıkm- tısı çekmez, müthiş bir iç sızısı duyar, Ve Kantağağası bu ne ambar memuru konulabilecek bir ahlâk devrinde değiliz. Böy- le kıymetleri ancak idealist ilini adamlarına emniyet edebiliriz. Bunun için müze müdürleri ni kaldırıp müze konservatör - lükleri teşkil etmek zamanı gelmiştir sanıyoruz. Türk demiryonarında Turk işletmesi bu, dizim değişmiyecek olan' şiarımızdır?! —— — — — —ğ—ğ—— Düzce ve Geredede Atatürk günü Bolu, 20. A.A, — Oteygün Düzce ve Geredede Atatlirk günü balkın çoşkun gösterisi ve büyük şenlikler içinde geçmiştir. Bu iki kasabada ber taraf taklar ve bayraklarla süslen- miş, gündüz pehlivan güreşleri, g©c* de müsamereler verilmiş, büyük fe- ner alayları yapılmıştır. Bir gün ve bir geceyi büyük bir bayram olarak yaşıyan Düzce ve Ge- redeliler, en büyüklerine karşı derin saygılarını ve bağlılıklarını bir kere daha göstermişlerdir. Şarbaylık bütçesi geliyor Şarbaylık bütçesi Ankarada onay» Tarmıştır. Bütçenin Pazartesi günü İstanbula bildirilmesi bekleniyor. Iç işler Bakanlığı yeni bütçede büyük bir değişiklik yapmamıştır. Bütçe ge- ince, bu yıl içinde tamir edilecek yol ların yapılmasına hemen başlanacak» Z Kiş gelmeden bu işler bitirilecek- ir, ——— Belç.ka on büyük elçisi Paris, 20 (A.A.) — Be çikanın Pa ris büyük elçisi bugün 13,45 de evin- de ölmüştür. Kendisi saat 13,30 a ka. dar sefarethanedeki bürosunda çalış Başta, Sırtlan sesi Budapeşte, 20 A.A. Havas ajansı bildiriyor: Macarlstanın eski Viyana elçisi Ambrozy, Pester Lloyd gazetesinin baş yazısında şöyle diyor: Macaristanda gizli yapılmakta © - lan pancermanizim propagandası, â- deta bir sırtlanm sesidir. Şöyet bu siyasa devam edecek olursa Macaris tan ile Almanya arasındaki iyi müna sebetleri bozacaktır, Çünkü Macaris tanda Alman azınlığı ile Macar ulu- | sunu birbirine düşürmek siyasasını takibeden bu. propaganda, resmi kay | naklardan elde edilmiş delil bulunma masına rağmen, hiç şüphesiz Alman yadan gelmektedir. dırmak. Bu hatta çalışmış olanların topuna birden böyle bir kabahati tev- cih etmek hatası bizden uzak olsun. Fakat mutlak olarak şuna kaniiz ki, Bayındırlık Bakanlığı Aydın hattıma teknik ve intizam yüksek iği verirken ydın işletmesinde bu zihniyette ve imparatorluk yarı müstemlekesinden miras olarak kalınış kimseler var ise onları uzaklaştırmalıdır. Suriye ve Lübnanda Fran- sanın durumu Marsilya, 20 A.A, — Fransanın Su siye ve Lübnan yüksek komiseri Kont dö Martel Marsilyaya gelmiş - tir. Kont, senelik iznini Fransada ge şirirken yakın doğuyu ilgilendiren ekonomik meseleler hakkında hükü- metle görüşecektir. Dö Martel Havas ajansına diyevin de Suriye ve Lübnan iç durumları nm normal olduğunu söylemiş ve Türkiye, İrak ve İran ile olan durum- ların iyiliğini anlattıktan sonra de- miştir ki? Irak Dış Bakanı Nuri Paşa Saidin Cenevreye giderken Beyruttan geçi- Bi yeni anlaşmalara fırsat vermiştir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: