4 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 14

4 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m 24 - Çubuk Ovasından Fışkıran Şehir... İstanbulun bir tarih kıymeti taşıyan büyü san'at eserleri vardır. Başlı başına bir tari olan Ankara, modern arşitektür albümü almıstır Ankaranın büyük bir şehir olabi- leceği nmak mümkündü ama, bundan on beş yıl önce Ankaranın ü Ankara kılığı leceğini söylemiş olsalardı böy- le bir iddia karşısında dudak bükmi- yenler parmakla gösterilecek kadar âz olurlardı Ankaranın Türkiye Cumuriyetine rkez olacağı anlaşılınca: — Böyle şey mi olur. z, susuz bir kalmakta ne İstanbul cehen- mâna Diyenler ve hi İnkılâp hükü metizin İstanbula göç etmesi için salışanlar henüz unutulmamışlardır. Bunlar, İstanbulun tam beş asır i- çinde hükümet merkezi haline gelebildiğini, Ankaranın büyük bir şehre benzeyebilmesi için ise yonlar sarfetm. ğini € olduğunu ileriye sürüyorlar ve id- dialarında realist gözüküyorlardı. Halbuki bugün Çubuk ovasının yanıbaşında, çorak topraktan fışkı- yepyeni ve son derece mo- bir şehirle karşılaşmış bulunu- x. Ve geçen her gün biraz daha işlenen, biraz daha kemmelleşen bu şehir yalnız de merkezinin tiyaçların: temin etmiş olmuyor, nci sınıf bir dünya şehri vasıf. mı kazanmağa. doğru adım adım yor. Ankarada elektrik meselesi su meselesi, sağlık meselesi, yol mese- lesi kalmamışt Altı yedi yıl evveline gelinceye kadar temsil vazifelerini görmek i- çin kence odasına girer gibi Ankara istasyonunda | trenlerinden en ccnebi sefaretlerin memurları şimdi yaz tatillerini bile Ankarada geçirmekten çekinmiyorlar. İstanbulun bir tarih kıymeti tası- ik binaları vardır. Yapılışı başlıbaşı Ankara i- se büyük nı ârşitek- tür'ün bir albümü almıştı Bilhassa General İsmetin adını ta- şıyan Kız enstitüsü aşağı yukarı ar- srulusal bir anıt kıymetine yüksel miş bulunuyor. Bu yazımızdaki resimlere bakınız. havuzun Ankarada bulun bilmemiş olsanız, bu resmin : Avrupa şehrinin yazlık ndan birinin bahçesinde çe- ğunu tahmin etmez mi bu uzun halini saraylar kilmiş ol halini ŞTEETELL Ku un bir Çubuk baraj Onuncu yıl bayramında Ankarayı görenler geceleri, asfalt yollarında | Yanam yer limbalarma bakarak ken- İ dilerini bir Cenubi Amerika şehrin- de dolaşıyor sanmışlardı, Aradan yirmi iki ay geçti. Bu yir- İ mi iki ay içinde Ankara denilebi İ ki bir misli daha güzelleşmiştir. Çu- buk barajının yapılışı, Ankara bira- smın birinci sınıf şehirlerimizde bi- le rakipsiz bir muvaffakiyete ulaş - Metlis Bahçesinin güzel bir görünüşü le Ankara yal kl, belli- doğuşunu Bız b başlı bir gezi yerinin de gösteren delillerdir. Bu gidişle “on yı Ankara büyük tiyatroları, çok ulkışlanan ar- tistleri, büyük parkları, gölgeli 69 kakları ve modern fizyonomisi ile seyyahlara büyük sürprizler hazırla n bir büyük dünya şehri olacak dersek yanlış bir tahmin yap- mış olmayız. sonra geçirmektedir. E: Jaşılıyor. | yüklüğü ve göğ son derece hassastır. Bobby Berlin Hayvanat Bah- İ çesine Afrikadan 15 kiloluk İ munis bir hayvanken getirilmiş- tir, Şimdi on yaşında ve 238 ki- lodur, Kafese kimsenin yaklaş- masma asla tahammül edeme- mektedir. Bobby'ye altmış ya- şında bir ihtiyar bakmaktadır. Evvelleri Herr Liebetrcu'yu ka- 4-3 -935 eri Berlin Hayvanat Bahçesinin 238 - Kiloluk Georili : Hayvanat bahçelerinin en cesim gorili Bob- by Berlin Hayvanat Bahçesinde elemli günler saretin ne acıklı bir akibet ol- duğu yüzündeki acıklı ifadeden de kolâyca ar Bobby dalgın gözlerle boşluklara bakarken elindeki kâğıdı yavaş yavaş yırtmaktadır. Kafesinin dışında Bobby'yi alâkadar eden bir vak'a cereyah etmektedir. Adalesinin bü- nün genişliğini gösteren bu ve buna benzer resimleri almak çok güçtür. Çünkü Bobby resmini aldırmamak hususunda nin şu resminde Tüyor. fesinin içine girmek hususunda serbest bırakan goril, şimdi ona da itimat etmemektedir. Şimdi girse üzerine hücum edeceğini muhakkak addediyorlar. Bun - dan birkaç gün evvel Herr Lie- betreu mezun bulunduğu bir za- manda başka bir bakıcı bilme- den kafesin içine girmiş ve aya- ; Resim alanlara katşı beslediği kin Bobby nekadar açık bir surette görü» ğı takılarak yere düşmesi üze rine Bobby derhal onun üzerine hücum etmiş ve zavallıyı 1sır « mıştır. Canı acıyan bakıcının açı acı bağırması üzerine Bob- by de yanlış bir iş yaptığını ani» lıyarak onu parçalamaktan sar- fı nazar etmiştir. Diyebildim mi, diyemedim mi bilemiyorum, bir takırtı oldu. | Pupayelken giden sandal Bel- İ vü'nün önündeki yosunlu taşla- ra çarpınca havalanıverdik, Ha- muleden acı bir vaveylâ yüksel- di: — Amanın! batıyorumuz! Fakât Allahtan olacak, dün- miş bir mucize oldu... Yoksa olacaktık, Evet... Bir mucize ol- muştü. Sandalm kıçmda otu - ranların ağırlıklarmdan burun biraz kalkmış olacaktı, omurga- alınca kâyaların yosunları üze- rinde kayıvermiş ve öbür tarafa alabura olmadan düşebilmişti. Yani sandal, tıpkı Okyanus'un uçan balıkları gibi denizin içinden fırlayıp havada bir uzun atlama rekoru kurduk- tan sonra tekrar denizde yüzme- ge başlamıştı. Tabii... dostların akılları baş- larma gelmişti ama, nedecen sonra... Nasri, epey heyecanlı bir ma- cera değil mi? Bunu da geçelim. Ve gelelim Moda'nın asıl manası üzerine. gullarmın kudurma nı körükliyen ve okşt- Moda, güzelliklerile insanı kudurtan ve insanın kudurma ihtiyacına her bakımdan cevap veren eşsiz bir İstanbul parça- sıdır. Ve buranın zevkini çıka- ranların başında anasının kar- nından kuduz olarak çıkmış ve Bizans tetmı başına geçirdik. ten sonra büsbütün kudurmuş | dal âlemleri, Kalamış koyunun yelken ya gemicilik tarihinde görülme- | sandal | yüzde yüz batmış ve boğulmuş| mış koyunda dolaşan gümüş nm demiri kayaları makaslama | sıltılarla ulaştırabildiğini sez- İ na, (BAŞI SEKİZİNCİDEJ olan İmparatoriçe İrena gelir. Mozayikli duvarları yalıya - rak kilise kubbelerine tırmanan günlük dumanları arasında or- todoks papazlarının gözlerine canlanmış bir Madonna gibi gö- züken Vasilissa, mukaddes İre- O, Moda'nın katırtımağı ko- kan havasmdaki şiiri anlamış ve aylısbahar gecelerinde Kala- rekli galerlerin pembe meme- kadın kulaklarma, kıvırcık bi. yıklı taze erkek dudaklarından en azgın canlanışları en ılık fr- yenin İmparatoriçe Teodora | için Fenerbahçeye bir saray yaptırmış olduğunu hatırlayanlar, belki bu söz- lerimize dudak bükmek isterler Lâkin biz ısrar ederiz ki Bizans Mo danın tadımı ancak onun, yamalı yel- kenleri bir tarih kasırgasile şişmiş u- yuz bir beylik galer içinde menfasra Sonra, Vizas'ın Sarayburnundan Bo- yollandığı güne kadar anlayabildi. onra, Vizas'ın Sarayburnundan Bo- çine ahmak gözlerle baktığı gün- n bu güzel kadına kadar süren kötü lâkaydı gene ininden çıktı ve Dıra- ga oğluKostantinin Bizans macera- sını taribe unuturacağı güne kadar Kalamış unutuldu. Modadan bahsederken, Kalamışın ve Fenerbahçenin dilimize dolaşması- na hayret etmemelidir. Moda dediği- miz enda biz, Üskildarın İhsaniyesin den başlayıp Moda burnunu kıvrıla» vak Kalamışı kucakladıktan sonra Fe- merbahçeye ulaşan kıyıların anlaşılma | sını istiyoruz, Zira Mukaddes İren'in Orjilerinde şiirin bu öz ülkesine verilen coğrafi | hudut böyle idi de ondan. | Modanın tarihinden bahsederken Osman oğulları imparatorluğunun yı- kılma devrine bir hisse ayırmamak in- salsızlık olur. Kurbağalderenin san- Moda, Kalamış, Fener, ihsaniye... li eğlenceleri, muş gezintileri ve hele Fenerbahçenin o câaanım faytonlü turu unutulur eğlencelerden midir? Itiraf etmeliyiz ki fayton, lando v€ birik Istanbulun başlıbaşma bir gü * zelliği idi. Faytonu bir sür'at vasıtas olan otomobille yanyana koymak iste- diğimi zannetmeyiniz. Fakat otomobil sürmek isteyen komisyoncuların rek” lâmlarında kulak aşıp “şehir-içi” ge" zintilerinde de bu motörlü kaplum* bağaları kullanmağa mecbur oluşt* muza sinirlendiğimi söylüyorum. Bâ* na hak veriniz! En sür'atli denir motörlerinin des nizlere indirildiği bu devirde sandal“ dan vazgeçmeği düşünüyor muyuz Kİ faytonu inkılâp hudutlarınn dışma fırlatmakta bir tereddüdümüz, bir #53 layan içimiz olmuyor? *. Şimdi, yirmi yıllık bir ayrılıktan sonra, yuvasına dönen bir redif neleri gibi, zevk, neş'e ve hayat isteyen id” san benliğimiz içimizde teprenmeğö başlamış bulunuyor. Umumi harbın mayinli, tahtelbahir” li denizinden irkilenlerle mütarekenif direktnotlu marmarasından tiksinen * ler 922 denberi tertemiz olan Türk denizlerinin şiirini 935 de ve nihayet hatırlayabildiler. Artık Modada san * dallar, kikler, kotralar, motörler ço * galdıkça çoğalıyor. Karada kolkola gezen âşıklara,ç0f dallı ve bol yapraklı ağaçların çer瀔 vesinden,uzun zaman,çivit dökülmüs bir çamaşır teknesi suratı gösteri Kalamış yeni bir parlayışın arifesi” de bulunuyor. Artık bir kotranın #önbüli bir bay3” da yorgun bir martı gibi dinlenişini. iki baltabaş teknenin arasından ay99 bir gümüş servi gibi uzanışmı vefi bir kotra kümesinin direklerinde? gözlerimizin yarattığı bir sonbal ormanı içinde güneşin batışını sey?” debileceğiz. Ben milâdın bu 1935 inci yarınd? Vasilişsa İrenin ruhunu şâd edeti bir yeni deniz âlemleri sevgisinin İ kokularmı seziyorum. İnsanlaşıyoruz. Nizamettin NAZİF

Bu sayıdan diğer sayfalar: