9 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

9 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN 98-935 re Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler MUMHACERET BAŞ.ADİ ———— —— Türkler Gidiyorlar! Lindependano: Roumaine ga:aete- si Romanya'daki Türklerin sx yur da göçmeleri dölayısil yukarı aki begin yazdığı Bir yaxıdidiyor ki: İnanılmıyacalk şey, vapurlar “ken. dilerine borçlu umuz. bütün bak ve imtiyazlardan istifade ederek n3em leketimizde yallardanberi oturrna kta olan sakin ve intizamsever bir Asills taşımakla meşgul. Onderleri Atatürkün yaratıcı. deha 8 tarafından kendi yurdlacına (diyet olunan Türkler gidiyorlar. Hidecini, barklarını ve tarlalanını. bırakıy orlar ve bütün malların: yanlarma a'lurak yurdlarının sakin. yolunu tutuyealar, Bu ayrılişım kendileri içim okadar misabrsever olan Romanya topr gğr - na verdiği tecssürü de beraberlerii»de göt z. Burada kimse onları Rameiva toprağını terke icbar etmedi, sev- dikleri w toprağı hi yeni Wu.kıye Cumuriyetinin yeni yuvalarını kur dukları zaman dahi unutamıyaca kir. Dobriçe'nin Türk ahalisi. yüz yl - Tardanberi toprağında Otur maktadır. İstilâ ile buraya yerli sen bu ahali kanaatkâr, çalışkan ve Tğo » men kanunlarına hürmetkâr olark tanınmıştır. Biş aile hayatını setver iyi huylu halk Romen ulusu ile ddi- ma iyi geçinmiştir. A Şunu ilâve etmek lâzem gelin ki| Türkler gerek umumi, gerek hususi SUPHİ TANRIÖVER bayatlarımda tam bir istiklile mal ik bulunuyorlardı. Her türlü kanunlarına Rürmetii ir olanı Romen ulusüi, Türklerin, Bay: it saade etmiştir. Çünkü müsamaha an» anesine sadık kalan Romanya devle ti Türklerin istedikleri adetle r rejimine hiç bir engellik etmemiştir. Yukarda iinizden başlın t12 barüz ettirilmesi İâzmgelen bir nok - ta da, asıl kendi vatanında yaşamalk üzere bu halkın kendi isteği ile giti» idir. Yani Türkiyenin mükemmel teşkö lâtr ve önderinin kurucu dehası bak». kında herkesten ziyade malüimattar olan bu Türkler, kendi vatanlarında vücmde getirilen bütün terakkilerden istifade etmek için gidiyorlar. Yeni Ankara'nın devlet adamları, bütün Türk ulusunun minnettarlığırır kazanmışlardır. rültü etmeden ve can sıkıcı propagan: dalar yapmadan dünyanın bu köşe » sinde yeni bir medeniyetin ilk mem- lcketi olmak için kurtuluş yolunda ilerliyor. Memleketimizin. Türkleri, giderler- . No. 101 İOKIRMIZI VE SIYARI yemekte bulunacağı akşamlar, bir iş gıkarıkp Juhien'in konaktan uzaklaş tırılmasını, kocası n a önergele di. Marguis: — Ben bu denemeyi sonuna kadar götürmek istiyorum, dedi. Abbâ Pi. rard, yanımıza aldığımz kimselerin unurunu kırmakla hiç iyi etmediği- mizt söylüyor. Atalarımız da, “An- cak dayanıklı olana güvenilir” deme- miş mi? Hem bu delikanlının sofra- da aykırı düşmesi, sadece tanınmış bir yüz olmamasından ; yoksa ağzını bile açmıyor. Julien: “Bu salona gelip giden- lerin adlarını, huylarmı bir kâğıda yazayım da şaşırmıyayım., dedi. En başa, konağa her vakit girip gıkan ve Julien'i marguis | kevesine uyup pek seviyor sanarak, ne olur ne olmaz diye ona da yaranmağa ça- lişan beş altı, kişiyi yazdı. Bunlar, Az çök gönülsüz, yoksul, zavallı a- damlardı; şu kadar ki — bugün &- okrat salonlarında tasgelinen bu adamların hakkmı yememek için söyliyelim — herkese karşı bir derecede gönülsüz değillerdi. İçle- sinde öylesi vardı ki marguls'nin ken, kendilerine katşı her zaman için dostluk besliyen Romen ulusunun sa TATARESKO mimi teessürlerini de beraber götür. mektedirler. İN Ga Brest'te çıkan kanlı grevler Fransız Gazetelerinden: Gazeteler, (ayaklanma), (ihti » lâl) ve Çihtildlci hareket) gibi baş- Uklar altında Brest hödiselerine sayfalar dolusu yazı tahsis etmekte dirler, Bu hâdiselere önayak olan- lara karşı ciddi tedbirler alınması nı isteyen Matin gazetesi, diyor ki: “Brest hareketi, âni bir aksülâ- mel olmayıp, komünist ve sosyalist politikacılar tarafından hazırlan - MEŞİN Ayni fikirde bulunan “Jour” za» zelesi, gerek Brest ve gerek Tou - lon'da çıkan hâdizelerin, gündelik- lerinin arttırılmasını isteyen bir a- | mele mücadelesi olmadığını, fakat bir ihtilâl başlangıcı sayılabilecek ve inceden inceye hazırlanmış siya sal gösteriler olduğunu yazmakta. dır, Genel iş federasyonu neşretti- ği bir kararda Brest gösterilerini “Humanite” gazetesi, harışıklıklarda ölenlerin gömülme» diği ek amlı Sn tatbik edileceğini yazmakta » e en ingilterenin yapa- cağı yeni gemiler Daily Telegrapk'tan: Hektor Buywater, “Daily Teleg- Taph” gazetesinde bu yıl için tasar- lanan deniz yapılarınm şu şekilde taksim edileceğini bildirmektedir: “Bu yıl içinde hükümet tersane- sinde yalnız bir kruvazör, bir deniz altı gemisi, ve iki ganbot yapılacak- tır. Programın en büyük kısmını Ö- sel sosyeteler bayaracaklardır. Bu programa göre, 9000 tonluk iki kruvazör, 1,475 tonluk bir filotilla kondoktör gemisi, 1,350 şer tonluk sekiz torpito mubribi, 1,850 ve 670 tonluk ilki denizaltı gemisi, bir de- niz altı levazım gemisi, 4 ganbot ve bir hidrografi gemisi yapılacaktır. Buywater, kruvazörlerdeki müret- tebatın çoğaltılmasına ve her sınıf « tan eski gemilerin yerine yenilerinin yapılmasına ait programın 1937 yı - ndan İtibaren tatbikine başlanaca- ğını tahmin etmektedir. STENDMHAL her hakaretine razı olur da madame de La Mole'dan sertçe bir söz işitse isyan ediverirdi. Kibir ve içsrkımtısı, bu konak © fendilerinin ta mayasına karışmıştı amlar, içsıkıntılarını gidermek için bukaret etmeğe o kadar alışmışlardı ki kendilerine hakiğ dost edinmele- rine değil, bunu ummalarıma bile imkân kalmamıştı. Fakat yağmurlu günlerle pek seyrek olan © yırtıcı içsakıntısı anları bir yana bırakılır. sa, terbiye ve nezakette kusur ettik” leri olmazdı. Fulien'e babaca bir dostluk gös- teren o hatırsayar beş alt: kişi de La Mole konağından ayaklarını ke- secek olsa, merguise bunaltıcı bir yalnızlığa düşüverirdi: © durumda kadımlar için de yalnızlık, dayanıl- maz İir ıstırabdır, çünkü gözden düşme beldeğidir (alâmetidir). 'Marguis karısma çok iyi bakar, salonunda her vakit İstendiği kadar adam bulunmasına dikkat ederdi; ama senato arkadaşların: Okonağına pek çağırmazdı, çünkü onları ne dostluğuna İayık görecek kadar asil bulurdu, pe de hizmetine almağı is | Himalâyalarda 7580 Metreye ÇALDARIS"IN DiYEVİ Çıkan Heyetin Reisi Anlatıyor | Yunanistan Ve Komşuları Paris « Soir'dan: Geçen sene Himalayanın en yük- sek tepelerine çıkan on iki kişilik heyetin başkanı Zürih O Üniversitesi profesörlerinden o Dyhrenfürtk bu fevkalâde seyahati hakkında gazete» mize izahat vermiştir. Profesör bu sene Ouetn Mary ve Golden Throne isminde iki yüksek tepeye çıkacak- tır. Profesör demiştir ki: $ İçin herşey (hazırlanmıştı, Fakat o zamana kadar gayet iyi gi- den hava birdenbire bozdu. Mütema diyen kar yağıyordu. Bir saat zarfın da çadırlarımızın üstü bir buçuk metre karla örtüldü, Nagra Parbat'- ın idaresindeki Alman heyetine de felâket kardan gelmi: Kar beş gün devam etti, Bunun üzerine Selle de Conway'i tahliye ettik, zira çığlar- dan korkuyorduk. Hava hâlâ yağışlı | idi. 9000 metreye yükselecek zaman değildi. Bütün ümitlerimiz mıştı, Fakat her şeyden evel, film almak lâzımdı. İşte bu maksatla, 30 temmuzda Ertl, Hlöcht, ben ve karım, 7 numarslı tebeye çıktık. Buradan 7009 metreye taarruz edecektik, Bulunduğumuz yer bir buzluktu. fırtınası alıp vetiyordi. Gökten kar değil âdeta buz yağıyordu. Ça - dırımızın üzerine yine yığılmıştı. İpler kopacak derecede gerilmişti. Nihayet bir tarafı koptu. Acaba bu- rada durabilecek miydik. Duramaz - sak aşağımız 2000 metre derinliğin de Kondus Glasiye'si idi, Uzaktan çığların sağır gürültü » lerini duyuyorduk. Belki yüksek te- pelere tırmanmak sevdası bizimle beraber sönüp gidecekti, Herkesin yüzünde müthiş bir korku okunu - yordu, Soğuk müthişti. Kalm bat - taniyeler altında ayaklarımızı ısıt » imanın imkânı yoktu. Çadırımızın içinde hararet tahtessıfır 11 di. Dr» şarda 20 ye kadar iniyordu . Ertesi günü iyi bir sürprizle kar şılaştık. Hava gayet parlaktı. Aca - ba uyurken mükemme| bir frrsat mr kaçırmıştık? Hayır! Kar henüz taze iken bir çığla beraber yuvarlanmak tehlikesi daha çoktur. Bugün yüksek bir tepeye tırmanacaktık. İki grup olarak ilerlemeğe başladık. Ağır a- ğır gidiyor ve her adımda iki defa nefes alıyorduk. Çueen Mary'nin tet- pesine çıkmak için takip edilmesi lâ zim gelen yol, çığ tehlikesinden u - şâktı. Fakat buna mukabil başka tehlikeler de vardı, öndeki arkadaş” İarımız sarp bir tepeye tırmanıyor- tiyecek kadar eğlenceli, Julien bütün bu sırları, çok sonra anladı. Burjuva evlerinde her dsim, erkede (mevkii iktidar) bulunanla- rm sözü edilir ama marguis'nin si- mıfındeki adamların evlerinde o söz, ancak başları pek sıkıldığı zaman açılırdı. ,, Bu içsikentisina tutulmuş asırda bile eğlenmek ihtiyacının, insan oğ- lu üzerinde öyle bir hükmü vardır ki şölen (ziyafet) günleri bile, mar- | avis salondan çıkar çıkmaz, herkes sıvışmağa bakardı. Allah ile, rabip- lerle, kralla, erkede bulunanlarla, sarayın koruduğu sanat adamları ile, öteden beri sayılan âdetlerle eğlen. memek; Böranger'yi, karşmlık (mu- halefet) gazetelerini, © Voltaire'i, Roustcau'ya, biraz toksöze kalkış mış hiç kimseyi övmemek; hele si- yasa sözünü hiç açmamak şaztile herkes istediği gibi fikir yürütmek te özgün (serbest) idi. Böyle bir salon fermanına karşı koyabilmek için ne yılda yüz bin li- ra geliri olmak para eder, ne dedün- yanın en büyük nişanları. Bir par- çacık canlı bir fikir oralarda bir ka- İk sayıltrdı. Herkesin terbiyeli, son derece nazik olmasına, hoşa gitmek arzusuna rağmen her yüzde bir can- sıkıntısı görülürdü. Oralara ödevle- ridir diye gelen delikanlılar, bir söz açarlarsa düşündükleri, yahut yasak edilmiş bir kitabı okudukları mey» kırrl - | lardı. Bu gece orada kalacak, ertesi günkü çalışmayı baz Bugün hava gayet enfesi Glasiye'sinin, 7700 metreye kadar yükselen tepeleri, garip şekiller ala- rak gözümüzün önünde uzanıyordu. Fotoğraf makinelerimizi metrelyoz gibi. işletiyorduk. Bulunduğumuz tepe, Çucen Mazy dağlarının arasın- da kayboluyordu. Tırmanış daha zor, daha feci bir hale gelmişti. 7100 metreye geldiğimiz zaman, bugün - lük kâfi dedim ve inmeğe başla - dım. Dün yaptığımız iz inişimizi kolay laştırıyordu. Maksadım biraz aşağı da olan karımı alıp tekrar 7000 met reye çıkmaktı, Çünkü kadın rekoru, 1905 senesinde Keşmir'de Nun-Kun dağlarında, Misis Bulloch Work - man tarafından 6.932 metrede tesis olunmuştu. Karım 7000 metreye yükseldi. Alpinist şerefi kurtarıl- muş ve 30 senedenberi devam eden rekor kırılmıştı. Cenubu garbiden müthiş bulutlar i; üzgâr © Sazlalaşmıştı. Bir aralık müthiş bir sis bastırdı... Yine mütemadiyen ilerliyorduk. Sel zik tir game e Yaşli mak müşküldü. Çevrildik: Ve ya başladık. Yine her adımda bir defa duruyor iki, de- fa nefes alıyorduk. Bu esnada arka- daşlarımın bir kısmını gözden kay- bettim. Neden sonra o gürültü es- basında düdükler duyduk. Bir de baktık, Öbür arkadaşlardı. Hep be- raber yürümeğe başladık. Altimetre'ye baktım. 7.312 metreyi gösteriyordu. Acaba İşlemiyor mu İdi? Fakat aşağıda da bunu ayar et- miştim. Nibayet 7246 metreyi bul « duk. 1912 de neşredilen Bulloch Çucen Mary Pcak'e varmıştık. De- | mek altimetrede bir noksan yoktu. Kar çoktu. Belimize kadar gömülü İ yorduk. Arkadaşlardan Erti ile | Höcht mütemadiyen ilerliyorlardı. | İki tepeden batıdakine doğru yol | alıyorlardı. Son enerjilerimizi ve kuvvetlerimizi kullanmak zamanı gcİmişti. Nihayet tepeyi bulduk. Ar tık zaferi elde etmiştik , Fırtına dinmişti. Bulutlar yırtıl. mış, önÜMÜZde muliteşem bir man- zara açılmıştı. Erti muttasıl fotoğraf makinesini işletiyordu. Altimetre 7,580 metreyi kaydet - mişti. Neden sonra kar fırtınası tek- rar başladı. Artık durmak tehlikeli Yavas yavaş inmeğe basladık. dana çikiverir korkusu ile, O Rossini veya o günkü hava üzerine zarif bir iki söz söyledikten sonra susuverir- let rdi. Julien dikkat etti, herkesin su- sup konusmanın kesilmesini önli- yenler, M. de La Mole'un “Emigrö” İlk yıllarında tanıştığı iki vicomte ile beş berondu. Her birinin yılda altı binle sekiz bin arasında geliri olan bu bayların dördün Önoti- dienne'der. üçlü de Gazette de Pran- ce'tan yana İdi. Biri her çün saray- da gördüm, duydum diye bir şey an- İatır ve bunu iylerken enfes, hari- kulâde kelimeleri esirgemezdi. Juk ien bu adamın tam be: nığanı olduğuna dikkat etti ürlerininki- ler üçü pek geçemiyordu. Sofada, Üstleri başları tertemiz on uşak durur; bunlar, bütün akşam, her çeyrek saktte bir ya dondurma, ya çay getirirlerdi; gece yarısı o lunca da sofraya oturulur, yemek yenip Şampanya içilirdi. Jellen baran sonuna kadar her- kesle oturması da kep bu yemek İ- çindi; ihtişamla yaldızlarmış bu sa- | londa konuşulmak âdet olan şeyle- rin elddiyetle dinlenebilmesini bir türlü aklı almıyordu. Bazan, söyle- dikleri şeylere acaba kendileride gülmüyor mu diye konuşanlarm yü- züne bakardı. İçinden: “Bizim M. de Maistre'in benim ezbere bildiğim yazıları bu adamların sözlerinden Politika'dan; Yunan Başbakanı Çaldaris, son gin | lerde tedavi için Almanyaya gitmek İ üzere Yugoslavyadan geçerken Bled- de Kral Naibi Prens Paul ve Başba- kan Stoyadii ile görüşmüştür. Başbakan Çaldaris bu seyahati csna- sında kendisi ile görüşen Politik- ga zetesinin bir muharririne Yunanista. nın iç ve dış siyasası hakkında şunla- rı söylemiştir; — Kralın dönm<:* ihtimali etrafm- da yapılacak Kamoy, en kanuni x en serbest bir şekilde icra edilecektir. Ulusa, rejime değişmesi işinin geniş bir halk konsültasyonu somucuna bağ kı bulunacağı hakkında söz vermiş bulunuyoruz. Rejimin değişmesi için kâfi addedilec :k kamoy yüzdesine ge lince, bunun hakkında müspet bir ra. kam veremiyeceğim. Çünkü benim tarafımdan değil, fakat bütün hükümet üyeleri tarafından halledile bilecek bir iştir.,, Yugoslavya İle Yunanistan arasın. daki ilgiler hakkında da şunları söyle miştir: “Dost Yugoslavya Italyada bulun maktar pek ziyade bahtiyar olduğu» mu söyliyebilirim. Memleketinizde KRAL Z0GO Bled'de bu kısa bulunuşum esnasm- da gerek Kral Naibi Prens Paul, ge- rek Başbakan Stoyadinoviç ile tanış- mak eği er lecektir. Bu konuşmalar &snasında ne gibi İşlerin görüşüleceği hakkında muhakkak olan birşey varsa o da bu konuşmaların iki memleket arasında» ki dostluk bağlarını kuvvetleştirecek- si yüzkat iyiidir, ama o da haylı canar- karş, Bu salonda insanın ruhunun bu- naldığını farkeden yalniz Julien de- gildi. Bir kısmı üst üste dondurma yiyerek kendilerini avutur; bir kıs- mı da, kapıdan çıkar çıkmaz: “Şim- di marguis de La Mole'dan geliyo- rum, orada işittiğime göre | Ruse diyebilmek için bu sıkıntıya katla mardı. Julien, onun yüzüne de gülen beş alü birinde madame de La Mole'un, yirmi yıldan beri bu kona- ğa gelen ve krallığın tekrar kurulu. Şundan beri ilçebaylıkta kalmış o- Jan za baron Le Bourguignon'u, gösterdiği sadakate bir ödev olsun diye, altr ay ilbaylığa yükseltmiş ol. duğunu öğrendi. Bu büyük, bütün o baylarm gay- retini bir kat daha artırırdı; altı ây önce en ufak şeyden gücenmelerine İmkân vardı; şimdi ise hiç bir şeye darılmıyorlardı. Marguis ile karısı na, konuklarma açıkça savgıda ku- sur ettikleri pek nadirdi: fakat Julien sofrada onların kendi arala- rında oturanlar için hayli zalimce şeyler fr ıstıklarını duymuştu, Bu kibar kişiler, zalım arabalarına binmiş kimselerin sulbünden gelen- lerden başka herkese karş r ta içle- rinden gelen bir bafifseme hissi beslediklerini gizlemezlerdi. Julien dikkat etti, ancak haçlılar harbi sö- şimdilik birşey söyliyemem. Fakat | Açık sözlülük i — Atfedersipiz, sizi görmedimdi. tir. O bağlar ki, gittikçe kuvvetleşen Balkan paktı ile başlamış ve bunu imza edenlerin karşılıklı iyi münase- betlerine dayanmış bulunmaktadıf. BULGAR KRALİ BORİS Yugoslavya ile Yunanistanın müna « sebetlerini tam ve iyi bir nizama koy mak için Bled'de iki memleket dele- geleri arasında son günlerde yapılan konuşmaların muvaftakıyetle bitece - ine inanmaktayım. Elen Başbakanı, Yunanistan ile Bulgaristan arasındaki münasebetler hakkındaki soruya şu csvabı vermiş - tir: “Neuilly” muahedesinin imzasından beri iki memleket münasebetleri ga- yet dostçadır. Vakıa, en önemli kasını ekonomik olmak üzere arada hal'edil memiş bazı meseleler kalmıştır. Bun ların da bir gün halledileceğine büyük ümidim vardır. Fakat ekonomik me- seleleri halletmek için daha evvelden öteki meseleleri konuşmak daha iyi bir hareket olacaktır. Başbakan Yunanistan ile Arnavut- Juk arasındaki münasebetler hakkıne da da demiştir ki: “Her iki memleket arasındaki mü- masebetler iyidir. Arada halledilme - miş olarak kalan kültürel ve dinsel mahiyette birkaç meseledir. Bunlar hakkında La Haye hakem mahkeme #i kararını vermiştir. Yunanistan, şim di Arnavutluğun bunları tatbik etme nini e Başbakan diyevinin.. sonunda Al - manyaya sırf sıhhati için yaptığı se- yahatin Yunanistandaki rejim işi ile ilgisi olduğu ve Almanyada eski Kral Yorginin tek bir degelesi ile buluşa- cağı hakkındaki şayiaları yalanlamış» tır. — Niçin bu kadar hızlı gidiyorsunuz. zü geçtiği vakit onların yüzünde, saygı ile karışık derin bir ciddiyet beliriyordu. Her zaman gösterdikle- ri saygıda İse, tenezzülü andıran bir şey vardı. Julien bütün bu ihtişam ve içsi- kıntısı arasında, M. de La Mole'dan başka bir şeye ilginlik göstermiyor du; bir gün margpis'nin o Le Bowr- guignon zavallısmın ilerlemesi işin- de kendisinin parmağı olmadığını söylemesini duyunca pek sevindi. Marguis'nin bu sözü, karısını mem- nun etmek içindi: Jülien işin aslını abb& Pirard'dan öğrenmişti. Bir sabah abbö, kitab - odasında, Julien'le berabet o uzayıp giden Frilair davası işine çalışırken bir- denbire Julien: — Mensicur, dedi, her akşam madame la marguise'in sofrasında bulunmak benim burada m 1 zmgelen işlerlen biri midir? Yok” sa bana edilen bir iltifat mıdır? Böyle bir soruya &deta kızan abb&: — Hem de ne blytik bir fitifat! dedi, O akademi üyesi M.N... o" beş yrldanberi buraya gelip yüz sü yu döktüğü halde, yiğeni M. Tar beau için böyle bir iltifat koparı" madı. — Bana sorarsanız, monsiaur, İsi” min €n zahmetli tarafı, akşamları TArkası varı N, ATAÇ e e m Ma

Bu sayıdan diğer sayfalar: