31 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

31 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜSÜNDÜKCE HABEŞİSTAN VE 30 AĞUSTOS Habeşin Türkten ve Habeşis- tan imperatorunun Atatürkten alabileceği ders, bizim 30 Ağus- tosumuzun mânası içindedir. Derece farklarile hemen he - men ayni hal: İki yüzlü medeni lâboratuarlarda bilgi ve İyelerde güzel sanat, şehirlerde milyonlarca elektrik cihazından fışkıran hareket, ışık ve ses tufanı, salonlarda espri ve zarafet, zaman içinde de sürat halinde belirirken, bütün, Paris, üçte bir ve çeyrek müstemleke- lere bomba, gülle, kurşun ve bo- ğucu gaz yağdıran bir ölüm sal- dırışı halinde görünür. Ajansla- rın son verdikleri habere göre, gönüllü olarak İtalyan - Habeş hududuna giden telsiz telgraf mücidi ve büyük fen adamı Mar koni kadar, medeniyetin bu iki zıt mizacını kim temsil edebilir? Biz, medeniyetin bugün Ha- beşistan karşısında iki süngü. gi bi çatılmış kaşlarile niyetini if. şa eden bu ikinci yüzünü tam on üç sene evvelki 30 Ağustosa kâa- dar iyice görmüştük. Türk ve Atatürk, yalnız ulus- lar arasında değ! tün canlı varlıklar arasındaki davaların hemen daima kanlı bir imtihan geçirmeğe mahküm olduğunu bildi ve diplomasinin yeşil ma- sası otrafında istiklâl pazarlığı- na girişmenin bir batakhanede kumar şansı aramaktan başka birşey olmadığını anladı. Bu, ezeli ve ebedi bir kâinat dramıdır ki en küçük hü- ceyreden en büyük müs- temlekeye Okadar hiç biri- ne kavgasız bir kurtuluş imkânı bağışlamaz. Emperyalist yahut anti emperyalist, kapita- list, yahut anti kapitalist, sağ ve sol, aşağı veya yukarı, geri veya ileri bütün medeniyet ide- olojileri, kuvvetin tekit etmedi. ği bir hak fikrinin : kokmuş bir; kelime leşi olduğunu biliyor ve dişlerinden tırnaklarına kadar silâhlanma yarışma giriyorlar. Mirkoniyi lâboratuardan cep- heye gönderen ve fen adamında kahramanlığı teşvik eden psiko- loji, hep o ezeli ve ebedi dramın kanlı mizanseni içinde, bir kâi- nat oyunu olarak mütalea edil- melidir, ami SAFA “Bizans eserleri Bölgesi ,, Haber aldığımıza göre, Süka- nahmette Arasta sokağında mey- dana çıkarılan çok kıymetli mozâ- | ikler üzerinde İncelemelerde bulü- nan profesör Bakster, baştan başa eski, tarihsel izerlerle dolu olan bu mıntakanım bir “Bizans eski eser- Yer bölgesi,, olarak ayrılması fik- rindedir. Italyada “Eski Roma eserleri bölgesi, gibi Istanbuda vücuda ge- 3irilmesi düşünülen bu mıntaka, Büyük Ayasofya, Sultanahmet ca- mii ile Küçük Ayasofyanm arka- sındaki yangın sahası yani Çatla- dıkapı ile Sarayburnunu birleşti. zen çizgiyle deniz arasında kalan parçadır. z Burada en değerli tarihsel izer- ler bulunduğu için mıntaka dahi- Jinde yeniden inşaat yapılmaması, yapılmış olanların dahi istimlâk edilerek bu kıymetli eski eserlerin meydana çıkarılması için çalışma- lara hız verilmesi çok yerinde gö- rülmektedir. Bunun için gereken masrafın yalnız gezginlerden alınacak duhu- İiye ie karşılanabileceği ve pek yüksek bir tahsisata | ö miyeceği umulmaktadır. Arasta'da çıkan mozayiki muhafaza için tedb'r alınıyor Arasta sokağında bulunan çok kiymetli mozaik üzerindeki incele- meler sürmektedir. Mozaikin mu- hafazası için icap eden tedbirleri waktinde almak ve bu tarihsel de- ğerdeki izerleri görmek üzere ge- den arkeolog Dr. David Russel'in âşürakile dün Arasta'da kazı ye- «inde büyük bir toplantı yapılmış- $ır. Bu toplantıda eski anıtları ko- cuma komisyonu ve şarbaylık fen kurulu üyelerile müzeler idaresi yar direktörü Arif ve profesör Ba- ster, komiser Necdet bulunmuş- *ur, Görüşmeler, bulunan | izerle- cin muhafazası üzerinde olmuş ve birçok kârarlar verilmiştir. Bu ka- rarlara göre, eserlerin etrafına çe- kilmekte olan duvarlar o yükseltile- cek, suların nüfuz etmemesi için mozaiklerin etrafına kanallar açı- lacak ve ayrıca duvarların üzerine çatı yaptırılacaktır. —— Ekmekler yine karışık ve bozuk çıkıyor zamanlarda, bazı mintaka- İarda, fırınlarsarası bozulduğu nazarı dikk tür. Alâkadarlar arasında, buna sebep olarak, ekmek fiyatizrnın yeniden indirilmesi ve fırınların fiyatı narhtan aşağı düşürerek biribirle- rile çok asırı rekabete girişmiş ol- malları gösterilmektedir. Gerek şarbaylık memurları | ve gerekse ilçebaylrklar mühtelif mın takalarda sıkı kontrollara . ba #ışlardır. Belediye talimatnamı ne aykırı hareket edenler cezalan dırıdacaktır. r İ Bir fıkra vardır. Hiç görmemiş bir patlıcan göstermişler: — Nedir bu? diye sormuşlar. — Gözü açılmamış sığırcık yav- İ rusu... demiş. İ Bizim İstanbul Tecim Odas | —Allah kimin varsa bağışlasın — | tenis kortları hakkında böyle bir karar vermiş. Jstihlâk Vergi Ka- nunu mucibince eğlence yerle: ne idüğünü kesip atmak tecim ! (ticaret) odalarına aitmiş. Tenis | kortları hakkında da sorulan suc İle: — Dans salonu kabilindendir, di İ ye cevap vermiş. Şimdi oralardan kapı hasılat İ nn yüzde doksan: nisbetinde ver- gi alınacakmış. i İ Bizim Istanbul Tecim Odasında — Allah kimin varsa bağışlasın — her halde tenis nedir? bunu bi- lenler vardır. Bu oyunun bir spor olduğunu, bir federasyonu bulun- Ecnebi doktor profesör- | lerden alınacak vergiler Vereçekleri meslek vergilerine esas olmak üzere Etibba Odası Yönetim Kurulunca, İstanbul Finans Mürakip- liğinin emrine dayanarak, kendilerine sirküler gönderilen profesör ecnebi doktorların hemen çoğu henüz Av- rupadadır. Dönenlerden üçü, odaca sorulan suallere cevaplarını vermiş- ler ve yönetim kurula göndermişler» dir. Kürul, sirkülerler üzerinde ince- lemelerini yapacak ve bu ecnebi dok tor profesörleri de muhtelif meslek | vergileri için sınıflara âyıracaktır. Henüz hiçbir ecnebi doktor profe- sörün sınıfı tayin edilmemiştir. —— Romanyadan gelecek ay içinde yerleştirilen göçmenle - rin sayısı üç bine yakındır. Bunla rm büyük kısmı Romanyadan gel —— —— Ne Dersiniz? — TENİS KORTU DANSIG duğunu da elbette işitmişlerdir. Bir gün zahmet edip şöyle en ka- | labalık sandıkları tenis kortların- dan birine girip baksalar. Acaba | kaç kişi var?., Ondan sonra bir te- | nis kortunun idame ve tuvalet masrafı nedir? bir münasebet olmadığın da — Allah rizası için ve kimse duy- Biz bu meseldyi (gazetelerde okuduğumuz zaman hayrete tük ve bizde sporun neden hâlâ inkişaf edemediğini anlar gibi ol- dul eğlencedir. Tenisi hükümet hima- Bunların ikisini bir şeydir. Biz böyle düşünüyoruz. Siz ne dersiniz ? ir saymak aykırı Birinci mıntaka sicil muhafızlığı Istanbul Birinci Mmtaka Tapu S cil Muhafızlığı yakında Emini kazası dahilindeki bütün gayrimen- kul emvalin tasarrufları işleri üze- rinde tetkiklere başlıyacaktır. Birinci Mıntaka Tapu fızlığı, Eminönü Mintakası cil Muhafızlığı unvanını alacaktır. Muhafızlığın kadrosu genişletilecek, bulunduğu daireye bir oda daha ka- lacaktır,. Kadroda muhafızlığın bir muavinliğine ilâveten ikinci bir mu- avinlik daha ihdas olunmuştur. Ay- rıca bir de kâtip ilâve edilecektir. —ş— Kayıkçılar sulardaki pislikten şikâyet © Öğrendiğimize göre, bazı kayıkçı- lar son zamanlarda Boğazda ellerin- deki kayıkları berbat bir şekilde kir. leten mazotlardan şikâyet etmekte ve bu mazotun geceleyin yıkanan gaz miştir. Bununla beraber parça par- da üşmen ça Ve sek mektedir, Romanyadan: büyük: göç» men kafileleri Eylülün ortasından sonra .gelmeğe başlıyacaktır. —a— Memurlar projenin lashihini istiyorlar Oda medlisinde kabul edilen oda memurlarının tekaüt sandığı ni zamnamesi, tasdik için bugünlerde, Ekonomi Bakanlığına gönderil - miştir, Verilen malümata göre me- murlar. kendilerini tatmin etmiyen | bu projenin tashihi için Bakanlığa ve icap ederse mahkemeye müraca- edeceklerdir. dybalarından denize akrtıldığını ileri #sirmektedirler, Gerçekten şu günlerde bütün san- dalları pisleten, kayıkhaneleri kirle- ten ve yalıların rıhtımlarını tanınmı. yacak bir hale sokan mazot, bir ga- zetenin yazdığı gibi, Ortaköy önle- rinde batan bir mazot gemisinin mey- dana getirdiği bir şey değil, bilâkis ötedenberi, sik sık görülen bir pis- liktir. Haber âldığımıza nazaran, kendi ibmallerinden doğan bu mazot çirke- fini yapan kumpanyalar çok sıkı şe- ide takip olunmaktadır. Xİ Onu öğrenseler, | sonra tenis ile dans arasında hiç- | Tenis bir spordur. Dans bir | ye eder, dansla alâkası yoktur. | 27 KUÇUK HABERLER * Müddelumumi Başmuavini Sa- lih, dünden itibaren yıllık iznini kullanmağa başlamıştır. © Türk Maarif Cemiyeti tara- fından 928 senesinde o Kadirgada açılan yurdun bahçeleri park hali- ne getirilmiş, gençlerin spor faa liyetlerine imkân vermek için bir jimnastikhane yaptırılmıştır. Ha- len, Üniversitenin muhtelif fakül- telerinde okuyan (200) genç bura- du himaye altındadır. * Fransız sefareti tecim mümes- i Georges Pessereau Pariste oto- mobil endüstrisi sendika direktör İİ ürüne tayin edildiğinden Türki- yeden ayrılmış ve evvciki akşam ailesile beraber Parise gitmiştir. Pessereau 16 sene memleketimizde bulunmuştu. Şehrimizdeki Fransız kolonisi kendisini samimi surette teşyi etmiştir. © Elektrik işleri etüt idaresinin teşkili hakkındaki kanun ilbaylığa biğjirilmiştir. Buna göre hükmi şahsiyeti haiz olmak ve bütün mu- #melelerinde bu kanun ile hukuku husnsiye ahkâmna tâbi bulum-| mak üzere Ankarada bir elektrik | işleri etüt idaresi kurulan İ Elektrik işleri etüt idaresi tca- | ri usullere göre idare olunur. * Kırklareli ilbayı Faik, Trakya- nın dejenere olmuş tekli) tohumla- | run kısa bir zamanda değiştiril- mesi ve çiftliğe ait işlerde göster- | diği iş canlılığından ötürü Tarım Bakanlığınca takdir edilmi * Liman genel direktörlüği raç edilecek yumurta sandıkların- İ dan yarım rıhtam ücreti alınması imkânr olup olmadığını tetkike | başlamıştır. Bu hususta hazırlana” | £ak rapor, Finans Bakanlığına gön» | derilecektir. © Belediye menba sularını ıslah etmek ve halka emniyetle temiz i- yi su içirebilmek için, yeni bir teş- | *ilât yapmağa karar vermiştir. Bu hususta hazırlıklara başlanmıştır. İ Yeni bir teşkilârla bütün memba suları İstanbul belediyesi dan idare edilece! yıla kadar tatbik edilebilecektir. —— Arsıulusal Tecim odaları kongresi Arsrulusal tecim odaları Türki- ye milli grupu kongresi Birinciteş- rin başında toplanacaktır. Ulusal esl ladığı raporu arsıulusal koniteye göndermiştir. Ulusal grup kongre- sinde tecimenlerimizin beynelmilel teşkilâttan faydalanmaları için bir galışma programı kararlaştırılacak- ur, —— Üsküdar Kızılay sünnet düğünü Üsküdar Kızılay şubesi tarafın - dan Üsküdarda Kizkulesi parkında Eylülün beşinci günü akşamı sa-| baha kadar devam etmek üzere bir sünnet düğünü yapılacaktı ! | le alâkadar olanların vergilere İ ilgilendi.» İ alâkadar etmemektedir. 91.8.935 — NK İKİ SATIŞ İLANI Dün okudum. Bir ana bir g& zeteye baş vurmuş. Demiş Kİ: — On bir yaşındaki oğlum Orhanı geçindirmekten âciz ok duğum için bir hayır sahibi yanına evlâtlık olarak verme” istiyorum. Kendisi terbiyeli açıkgöz ve babadan yetimdir. Bunu gazetenize yazınız. . Dün okudum. Bir diş macunu gazetelere aşağı yukarı şöYİ€” ir ilân vermiş: gibi beyazlaşır.” nu sıhhidir, kokuludur ve en t€* miz lâboratuarlarda hazırla” mıştır.” . Gazetelerde çıkan bu iki satı$ * | W ilânını dün okudum. Gazeteler” | de neler okunmaz ki... Z Orhan SELİM ğ Doktorların Kazanç vergileri Bazı gazetelerde dört sınıfa aY5, sılan bazı doktorlarm verecekleri” sınıf vergilerinin maliye şubel&” rince çok az görüldüğü ve şubel& rin bu şekillere itiraz ettiği yazfi mıştı. Yapılan itirazlar, finans (& hakkuk şübelerince İtirazları Ki" zanç tetkik komisyonuna gönderi miştir. Son zamanlarda Etibba odasi ca tayin olunan meslek vergi mik tarlarına doktorların ve finans ş belerinin itiraz edip edemiyeceki€” ri üzerinde bir tereddüt hâsıl ©l muştur. Bazı maliye memurları,. kazan$ vergisi kanununun bazı maddel€t rine dayanarak her mtikellefin ©iX duğu gibi maliyecilerden de bu İP. raza hakları bulunduğunu ileri si mektedir! Halbuki ür 4 bba odası a olunan mükelleflerin, one hakkuk şubelerinin itiraz ede! yeteğini iddia etmektedir. i Bu hususta kendisinden etreflt izahat istediğimiz Etibba odası ba$ iyor kiz yönetimi sınıflara 9© de finans 18“ yin olunan sınıfa ni ne.de finans şubelerinin — #tirs” hakları olmasa gerektir. Belki pe | zanç kanununda vardır, Madem sınıflara karşı olan itirazlar Şi Ü di kazanç tetkik komisyonların intikal etmiştir, o halde, bu komis” yonun vereceği kararı bekleme lâzımdır. Bununla, işin o hakikâ! anlaşılmış olacaktır. Mamafih İt sazlar yapılmış olsa dahi, bu, Pİ Yönetin kurulumuz, vazifesini yaptığı ina”, No. 14 Cumbadan Rumbaya! Server BEDİ Ha... dur ayol dur... Bana lâkırdımı unutturdun... Töbe.. Ha.. Aklıma geldi... Ben miskin insandan hiç hoş- lanmam. Aksi gibi annem, hele Şa- Linde miymınta mr mıymıntıdırlar... Ağızlarma vur, lokmlarını al... An - rem biraz inatçıdır, Şahinde hem saf, hem de uysaldır, Senin baban galiba çok açıkgöz... Allem etmiş, kallem etmiş, kirayı dokuzdan sekize indir- miş, Sizden evvelkiler dokuza oturu- yorlardı. İşte ben bunlara kızarım. Mesele kira meselesi değil, olmuş bir kere... Benim demek istediğim pısırık sdamlardan hoşlanmam. Ben evi bir biçimine getirip kaza imiş gibi tutuş- turayım da kumpanya parayı verme» sin ha?.. Breh, breh, breh... Vallahi onun damını başına geçiririm, gider bütün kâtiplerinin kafasına hokkala- tnt atarım, kıyametler koparır kaldı. rırım, bütün müşterilerini kaçırırım. Bak yapayım da gör. , Sen miskin miskin uzaktan seyret. Ben kendime yardımcı başka bir delikanlı bulurum. — Oyle ise biz babamla şimdiden başka bir ev arayalım. — Acele etmeyin... Ben size ba- ber vetirim. Selim lâtife için söylediği şeye bu ciddi cevabı alınca, kızın bu işi iyice #klima koymuş olduğuna hükmetti, , Karagümrüğ'e kadar yürüdüler. mahalleye girerken eve ayrı ayrı gitmek için biribirlerinden ayrıl mışlardı. Cemile evin önüne gelince İçeri de bir gramofon sesi, bir el şakırtı- 41, bir âcaip gürültü işitti. Yemek odaşma girince ne görsün? Masa- yı kenara çekmişler, “gramofonu kurmuylar, Hafize. Hamdune, geli- ai, kocası Fethi, golukçocuk, kimi sandalyeyi kapmış, kimi biribirine sarılmış, dansediyorlar » Şahinde Cemileyi görüme koştu: — A... Gel, gel, dedi, bak Fethi Bey bize dans oynatıyor. Ben de biraz öğrendim. Onlar da, Hafize teyzem de baloya gelecekler. Ne olursun, şu senin Tahsin Beye söy- dc de bize biraz bilet göndersin. Cemile birdenbire i le abla- sını eteklerinden yakaladı, çeke geke, bağırta bağırta mutfağa ka- dar sürükledi, orada da saçlarına yapışarak başını bir tas çalkalar igibi salladı, salladı: — Ayol sen ne aptal seysin, de- di, Tahsin Bey meselesini uluorta elâleme ne Yayıyorsun? Bu fitne #ücurları evin içine ne dolduruyor- sun? Baloya bü çingene sürüsü gi- der mi? Fare deliğine sığmamış, kuyruğuna kabak bağlamış. Za- &en Altayı da baloya götüreceğim diye tutturdun, Ortalığı biribirine kattın... Şimdi kucağındaki piç ye- tişmiyormuş gibi bütün Karagüm- rüğü sırtına vurup da baloya m gideceksin? — Neden sırtıma vurayım ayal, Tahsin Beyin otomobili var, — Tuh, Allah cezanı versin.. Tahsin Beyin otomobili babanızın malr mı? Bugün yaptığınız rezalet neydi? Sesimi çıkarmadım da yüz buldular. Kabahat bende. Tavansü. | pürgesini alıp hepsini otomobilden koğmadım. — A... Fena mr oldu ayol, gül dük, eğlendik, biraz hova aldık. — Hava yerine zift alsmlar... — Bak ama Fethi olmasaydı ben dans bilmiyecektim. i — A budala sen yarım saatte dans öğrendim mi sanıyorsun? Öğ- #ensen de orada çocuğu kime bıra- kacaksın? — Büyük annesine vericim, sa- ba veririm... — Bana'mı? Bana mr?.. Vallahi öyle bir rezalet yapayım deme, pi- gi tutar, pencereden aşağı atarım. — Ablasını arkasından iterek bağır dı: — Haydi git, o Sulukule ordusu” Bu köv.. Yoksa Oben geliyorum. Haydi!.. Açlıktan öleceği — Nasıl kovayım ayol?... Hem İ biz yemek yedik. Sen de şu oca- ğın kenarında yeyiver. Cemilenin « öfkeden olduğunu görünce etti: — Yahut da sen odana çık... Ben sana tepsi içinde yensğini hasır | dar, getiririm. Cemile bu sefer de sabretmeğe | ikarat vererek, söylene söyleneş merdivenlere doğru yürüdü. Gra- #nofon seslâri ve el şakrrtiları onu canavarlar gibi kovalıyordu. ke Tahsin Beyin teklifi Cemile ertesi gün saat ikide, otomobili tenbih ettiği yerde elile kıpkırmızı tatlrlıkla ilâve koymuş gibi buldu. Ha şöyle!.. Geniş marokenin üs- tüne, yayıla serpile, rahat rahat, bacaklarını uzatarak oturdu. Ney- di o dünkü hengâme?.. Piçler aya- ğına basar, karılarm ağzı sarmısak kokar, onun bunun dizi dizine çar- par... Bak gördün mü şimdi?.. Vü- cudu öyle hafif, hafif ki adeta kol larına birer kanat takmışlar da u- şuyor. Ah şu zenginlik! Cemile bu otomobilin üstüne ada- makıllr oturmuya ne zaman muvaf- fak olacağını düşündü: “Bakalım herifin söyliyeceği nedir? Acele acele çağırdı, yarın olmayıp da bu gün beni görmeyi neden İstiyor?, diyordü: o Öndeki strapantenlerden birini çekerek bacağını üstüne koy- du ve çoraplarını iyice gerdi. Son- ra çantasından aynasını çıkararak yüzüne baktı; Pudra ve boya sür“ meğe hiç ihtiyacı yoktu. Tahsin Bey onu yazıhanede, ayakta bekliyordu. Cemileyi görür görmez iki kolu- nu birden yukarı kaldırdı: — Hah, dedi, sizi tez bekliyor- dum. Gelmezsiniz diye telâş itti- dim. Ehemmiyetli bir mesele ko- nuşacağız. Yazıhanenin kapısını kapadı. Ce- mile onun karşısmda durarak yü- üne dikkatle bakiyor: — Merak ettim, neymiş o mese 1e2.. diye soruyordu. Tahsin Bey hafifçe onun bir ko- luna girdi. bir bahçede geziyorlar- mış gibi onu odanın içinde ağır e yürüterek omuzuna doğru i — Bizim garıyla bozuştuh! de- di, Cemilede ses yok. Hiç renk ver- miyor. Ey... Dur bakalım... Bizim Kayserili ne yumurtlıyacak... Tahsin Bey devam etti: — Boşıyacağım gayrı onu... Ben öyle. “glâi zihniyette | ga dınla beraber idemiyeceğim. Avu- hata virdim. Gayrıh bugünden son- ra da eve gitmiyeceğim. Şimdicik sizi akıl danışmaya çağırdım, Ce- mile Hanım... — Ben görgüsüz bir kızım, sana girk bir ke-| fıldır fıldır parım ben. Cemile burada İnanmış ve ma sum görünmenin ©sasli kiymetini anlıyordu. Küçükken yalan söyle. diği zamanlar, masum (tavrı takı. nırken yaptığı gibi kaslarını kal- dırdı ve ağzını yarı açarağ: — A. Ne aklı istiyorsunuz ben: dedi. in Bey onun iki elini birden tutmuştu: — Bah, dedi, Cemileciğim.. Be- nim ötedenberi" hayalımdır: Bö- den , yani yeni biçimde, ci$” — Anladım. Bir apartıman! g bir guş lâzım. Yenide! evlenem diyorum, emme, rehi boşanma gararı virinciyedek nemem. Sen ne dirsin buna? Cemile şaşırmış ve düşünceli Bö” rünüyordu. & Tahsin Bey kızı hafifçe kolW” dan tutup kapıya doğru çekere$”. — Hele ondan evvel bir Bö?” apartıman var, Tahsimde, onu b” raber yezelim bir... Bey e Erime kef © evi”. Otomobile bindiler. Tahsin evlilik hayatında bahtiyar si dığını anlatıyordu. Taksimde Y' yapılan büyük bir apartımana Bi5 diler, Cemile şaşırıp kaldı: melere basınca kapılar kendiliği, den açılıp kapanıyor, pervani işleyip rüzgâr veriyor, gizli Bİ” ve rengârenk ışıklar yanıp SÖR yordu. Aman yarabbi 1. Cemil€ lerine inanamıyordu, apartrmsi dikleri bu mudur? Her apart; böyle midir? Tahsin Bey Cemile, burada mı oturtacak? Cemile Ede gündüz bu peri sarayınm “ mi yağıyâğak? Buraya mss ği » dayanır? Parayı Tahsin mi V€> cek? O kadar zengin mi bü 4“... Ne zamana kadar sürer bu “, 5 nat? Moderenlik yaşıyanla” “ay Böyle yerlerde mi oturuyor!” şt camları buzlu. yusyuvarlak Ar pı kenarda duran şey " $u ne? Dolab mı? Böyle dola? ve mu?.Ay bu odanın kapısı PT Ay di? Çemilenin tersi mi döndü”. bu ne biçim pencere? Nasıl 8$ Ay bu Tahsin bey sahi mi ş yor? Niyeti nedir? Cemiley' yük ikramiye mi çıktı? api Meğer Tahsin Beyin kizi © ver. götürmekte hakkı varmış, ÂPL iy manın Cemilede uyandırdığı nt ret ve arzu, onur bürün PiĞi ege *#olaylaştıracak bir şiddet le! < i yük, zârif, “gubih" bir apartman tutacağım. Gubil de nedir ? İ sindeydi. Kız kendi kendine vay i : » Tarkası veri ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: