5 Eylül 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

5 Eylül 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T AN &.9.95 e Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler SOVYET RUSYADA Ahlâk Ve Aile Telâkkileri Europe Nouvelle'den: Ailenin ve çocuğun korunması için yapılan savaşm yanıbaşında da, ço- cuk düşürmeye karsı yapılan savaş vardır. Çocuk düşürmeyi kanunlaştı- yan kanunun değiştirilmesi düşünül- müyorma da, hasta urt larında ve kliniklerde gocuk düşürmek için gittikçe daha çok güçlükler yapılmakta ve operas- yon, ancak kesin lüzum görüldüğü Zaman, yani kadının hayatı tehlikede olursa, yahud da bir karı kocanın ihtiyaçlarma yetişemiyecekleri kadar farla çocukları olursa . yapılmakt dır. Moskovada anne ve çocuk mi zesini gezdim ve bu müzenin iç dü- zenine hayran kalmakla beraber, ço- &uk düşürme hakkındaki formüllere de şaştım. Açıkça görülüyor ki bu formüller kadınları, çocuk düşürme Operasyonunun ağır, hatta ölümle bi ten sonuçları hakkında korkutmak için bulunmuştur. Öte taraftan, ga- etelerde de tanınmış doktorlar, ay- ni yolda şeyler yazmaktadırlar. Ha- aç gün ara ile Moskova- , bundan çıkan bütün kompli- Kkasyonları sayıp döküyorlar ve öte- ki doktorlara, çok ihtiyatlı davran- malarını ve hele genç kadınlara, on- larca istenilen operasyonu yapma- malarını tevsiye ediyorlardı. Çok de- | fa çocuk düşürmenin sonu kısırlık olduğundan, birçok kadınlar sonra- dan çocuksuzluk yüzünden eseflen- yoektedirler. Başka bir doktor, ço- cuk düşürmenin “sosyal bir alet, olduğunu söylemekten çekinmemek- $e ve bu işe, bele gizli çocuk düşür- melere karşı, daha enerjik bir savaş | istemektedir. Bu yıl, kanun! öperas- yonların güçleştiği nispette gizli ço- cuk düşlrmelerde. de bir fazlalık kaydedilmiştir. .. Birkaç zamandanberi mücadele edilen bir şey de, kadınlara gebelik sırasında ve doğumdan sonra birkaç hafta izin verdiren ki layi baz: iş sahipli lara iş vermemek yolunda gösterdik- leri temayüldür. Son temmuz ayında gazeteler bu yüzden birçok şe de ve hele Arhangelsk'de bu yüzden n skandalları yazmışlardır. Bah- settiğimiz. şehirde, gebe olmadığı hakkında bir belge getiremiyen ka- dınlara İŞ vermemek bir kural haline girmişti. İş sahiplerinin bu istekleri tabiatiyle kanuna uygunsuz oldu- ğundan, bunlara karşı kanuni taki- bat yapılmaktadır. Ana ve babaya saygı Bu sıralarda sık sık gazetelerde, çocuklarını sokakta başıboş bırakıp bunların serseri olmalarına sebep ©- lan anne ve babalara karşı “takibat, yapıldığı haberi okunmaktadır. Buna karşı da, iki nesil arasında sıyasal veya dini alanlarda anlaşmazlık ol- duğu zamanlarda bile, çocuklarda anne ve baba sevgisinin uyandırıl- masma çalışılmaktadır. Komünist gençliklerin organı olan bir gâzete- nin, fabrikada çok iyi çalışan, fakat aile içinde çok kötü hareket eden Çerniçef adlı genç bir işçi hakkında açtığı anket, bu bakımdan, çok ma- nalıdır. Gazetenin, neşrettiği cevap- ları seçiş tarzı, gençlere anne ve ba- baya saygı inin isten- diğini göstermektedir. Bir. genç “koi- i şunları yazıyor: “Genç komtinist Çerniçef hakkm- daki mektubu annemle babama gös terdim. Utanıyordum, çünkü bu mektup benim halime de uyabilirdi. “Sen benim bir şeyden anlamadığı- mi sanıyorsun, kşna bir tek kelim- bile söyletmiyorsun, kardeşlerini saymıyorsun ve onlara okumaların- da yardım etmek istemiyorsun.,, Ba bam da söze karı “Evet, senin bu hareketin, genç bir komüniste yakışmaz... Böyle Sözler işitmek benim hoşuma gitmiyordu ama, hak- İr idiler. Bir aile toplantısında, â- detlerimi değiştireceğime, dersleri- işmryan ve bezen arkadaşlari- içen erkek kardeşime Ogöz kulak olacağıma, kızkardeşlerimin okuldaki çalışmalarile yakından il gileneceğime ve gerekirse onlara yardım edeçeğime söz verdim. Ben, bizim oradaki komünist gençlikler kurumunun şefiyim. o Sözümü tut- maz, tavırlarımı düzeltmezsem, ale- iâde kornünistler bana ne derler? Onlara örnek vermek bana düşüyor. Bir Sovhoz köylüsü de, i fin hareketini beğenmediği leme küzedir : “Fakat komünlet gençlikler ku- Türkiyede Kamâlizmin Yeni | Bir Eseri : Çubuk Barajı , Bund Abardbistt (Bern)den: İstanbuldan yazılıyor: Ankaradan birkaç kilometre vzak- | ta Çubuk vadisinde yapılmakta olan | Barajın inşası bitmek üzeredir. Yeni | Türkiyenin hükümet merkezi olup birkaç yıl içinde en modern şehirler- den birisi olacak olan Ankaranın bâ- 14 bir derdi vardır: Susuzluk, Eğer kâfi mikdarda ve muntazam tevzi edi | len su mevcut olsaydı bu takdirde şeh rin etrafmdaki vâsi çöl hemen mezru bir arazi hı alır ve Ankara sokak» larının toz ve çamurları hemen kay- bolurdu. Bunun içindir ki 10 yıldan- beri su meselesi şehir için en büyük solü oynamıştır. Çubuk Barajında işe 1929 sonbaha nnda başlanmıştır. Ankaranın hükü- met merkezi olmasını mütcakıp der- hal mütehassıslar marifetile içme su- yu tetkikatıma başlandırıldı, çünkü sü ratle büyüyen bir şehir için suyu dai- ma fıçılar ve damacanlar içinde İs- tanbuldan getirtmek akla sığmazdı. Bir Italyan mütehassısının raporuna göre Ankaranın birkaç kilometre $i- malinde bulunan Çubuk vadisinde bir baraj kurulmasına karar verildi. Bu- | mun için de iptidada 2,324,299-Türk lirası masraf tahmin edilmişti, Fakat sonradan bir Holandalı mütehassıs - ki elyevm buradaki inşaatı bu adam idare etmektedir - nehir yata» 10 metre değil, 22 metre yük inde olması lâzımgeldiğini isbat edince inşaat masrafı 4,775,000 Türk lirasma çıkmıştır. Baraj havuzunun su istiap kudreti 13,500,000 metre mikâbı olacak ve ayni zamanda 18 milyon metre mikâbı su istiap etme- ğe de elverişli bulunacaktır. bu mik- dardan 6 milyon metre milkâbı hükü- met merkezinin içme suyu olacak ve geriye kalan 12 milyon metre mikâbı da sulama işleri için kullanılacaktır. İçme suyu, bugün ancık 60 bin nüfu- su olan Ankara 200 bin nüfuslu bir şe hir olunca nüfusu başına 200 İifre su düşecek derecede hesap edilmiştir. Barajın su biriken sahası 6 kilometre olacak ve bu suretle 18 kilometre mu rabbar bir satha malik bulunacaktır. Barajın özlü bir toprağı olan yeşil bir vadide bulunması sayesinde burasi Ankara ahalisi için yeşil bir tenezzüh yeri olacaktır. Ka — Bir saattir dikkat ediyorum. Karşıki hizmetçi boyuna dal- Ea geyiyor — rumunun da bu durumun sorayın - | da payı olduğunu söylemeliyiz. Biz hiçbir zaman toplantılarımıza anne- lerimizle babalarımızı çağırmadık. Olar bize hayatlarını anlatabilir - ler ve çocuklarının hayatlarının na- sıl olmasını istediklerini söyliye - bilirlerdi... w Orada iken kendim de gördü- üm üzere, uzun zaman küçük gö- rülmüş değilse bile ihmal edilmiş olan ahlâki âdetlerin yeniden kur rulması için yapılan büyük hareket bü yıl başlamıştır. Yönetmenler, Sovyet vatandaşlarının belki de gü nün birinde elde silâhla müdafaası gerekecek olan “Sosyalist yurdu" Dun sevgisini öğrenmeleri için, daha önce aile sevgisini öğrenmeleri lâ- | zim olduğunu anlamışlardır. Kısa- ca, Stalin'in devrimci okmaktan faz- la ulusal bir siyasa gütmeğe başla- dığı gündenberi, buna benzer sey- ler görülmektedir: Siyasal ve eko- nomik hayatm durlaşması ve mor- malleşmesi ile beraber, her medeni memlekette görülen eski ahlâka dö- nülmektedir. No, 49 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE Gökyüzü masmavi... Emperme- abi kolumda, çanta elimde acele a- ele yürüyorum. cum. Hesperidaya gidiyor Cebimde alay kumandanının telg- rafı, sanki orasını yakıyordu: “Der- bal kıtanıza iltihak edini Derhal! Maryse'i bir daha görme- den ve onları hududa kadar götür- mek için verdiğim vadi yerine getir meden... Vakit kaybetmeden Tulona ulaş- mak, ilk trene atlamak, çılgınca sevdiğim kızın yüzünü daha birkaç saat olsun görmekten vazgeçmek, hayır, bü benim kuvvetimin üstün - de bir şeydi. Hava, ısman ağaç yapraklarının bıraktığı kokularla ağırlaşmağa baş lamıştı. Kalbim çarparak, acele yü- rüyordum. Ya gittilerse ? Otomobil, beni evimin kapısma bırakalı bir 83t geçmişti, ben daha simdiden, yukarda, köşkte vahim hâdiseler çıkmış olmasından korku- yordum. Polis pek âlâ Hesperidanın kapı» sma dayanmış olabilir. Lâuffen adir yabanet bir Almanın köşke geldiğini sanki polis bilmiyor mu? Bunu hem istiyordum, hem istemiyordum. Maryse'i Fransada alıkoymak için, biricik çare bu değil miydi? Fakat ben de ne kadar hodbin adammışım. Birden kendimden utandum. Hesperidaya geldim. Bahçede kim eeler yoktu. Çimenler Tenrnuz gü- neşinin altında bakımsızlıktan sa » rarmışlardı. Son çiçekler de solmak üzereydiler. Görünmiyen (Ağustos böcekleri uzaktan, yakından ötüy.r- lardı. Metrük bahçede sandalyalar, hâ- Wi son oturup konuştuğumuz Yaci yette idiler. Derhal Aviatik'e bine- ceğimiz gün, gözlerimin önünle canlandı. Möcwe işte şu sandalyade oturuyordu. Ah, insanlar istikbali daha evvelden bilmiş olsaydılar.. Demir pancurlar kapalı idi. Gi - rerken şoförle karşılaştım, koşuyor- du. Onüne geçtim: — Nereye gidiyorsun? — Garaja gidiyorum, arabayı çi karacağım. — Framond, Möewe mı? Çabuk söylet — Onlar mı? Hayır efendim, on- lar çöktan gittiler. Bu gece saat bir- de hareket ettiler, — Ötekiler? K — Ötekilerin hepsi salonda sizi bekliyorlar. Acele hareket etm lâzım. Onun için hemen idip ara- bayı çıkaracağım. buradalar “Şoför koşup gitti. Sıçrayarak köş kün peronuna vardım, bole girdim. Ayaklarımın sesini duyan Werner Golovine salondan çıktı. Sapsarı ke- silmişti * — Ah, siz misiniz? Öyle korktuk ki.. İçerde oturuyoruz, dişariya bak- mağa cesaretimiz yok. — Neden? — Evet, Tulondan köşkün kapı- cısma telefon etmişler. Her halde emniyetli bir dostumuz olacak. Teh like pek yakın deye ha- ber göndermiş, Başka bir şey bildiğimiz yok. Acaba ora- dam bizi tevkif etmeğe gelenler mi ver? Ne yapacağımızı şaşırdık. An- laşılıyor ki hemen yola çıkmak lâ- zrm, Onun için kapıcı ile size haber göndermiştim. — Rastlamadım, belki öblir: yol- dan indi. — İşte otomobil garajdan çıkı yor, siz de tam zamanında geldiniz. Ah, ne kadar sevindim. Geç kalacak sınız diye ümitsizleniyordum. Sonsuz bir heyecan kalbimi sekr yordu. Nabızlarımın attığını Âdeta duyuyordum. Eğer birkaç dakika geç kalsaydım, demek ki köşkü bom boş bulacaktım. Maryse'i bir daha göremiyecektim. Ah, benim aziz a- İay kumandanım, sen büyük kalpli- sindir bilirim, beni affedersin, za- ten beni çileden çıkaran da senin telgrafın oldu, — Dünyanın en çok Satılan gazetesi Gazete satışları hakkında arasıra çok mübalâğak rakamlar neşredil- diğini görüyoruz. Her nedense ga- zeteler en çok İngiltere ve bilhas- sa Londra'da müthiş bir sürlim te- min etmektedirler. Sabahları kah- valtı masasında gazete okumak, bir İngiliz için bir ihtiyat değil, müb- rem bir ihtiyaç halini almıştır, Ay- ni zamanda halkım yüzde doksanı evine tek bir. gazeteden başkasını sokmâz, fakat bu gâzttede de iste diğini bulacağına emindir, İngilterede havadis hususunda ta biri marufile “atlatılmış,, bir gaze te bulmak kabil değildi Daily Herald Londraja doğma #n malı gibi bir şeydir. Julius Elias ismindeki bu yahudi kendi kurduğu Adham neşriyatçı- lık müessesesinin başında'im. Bu müessesenin neşrettiği o gündelik gazete, yani Daily Herald satış hu- susunda 8On on sekiz ay zarfında daima iki milyonu aşmıştır. Hafta lık mecmualardan John oOBull “ir a Maryse gitseydi, ben onu bir daha göremeden kalsaydım.Ne olur» dum scaba ? Fakat bayır, Maryse oradaydı. kapının arkasında, salon- da oturuyordu. Kapıyı itip içeriye girdim. Evet, oradaydı. Her zamankinden (o daha güzel. Yüzüne çöken hüzün güzel- Tiğini büsbütün arttermiş. Üstünde bir seyahat tayyörü, başında İsveç derisi şapka, eldivenlerini geçirme- ğe uğraşıyordu. Üç bin sene yaşasam unutamam. Beni görür görmez kollarını açtı, bana doğru koştu: — Ah. siz misiniz? Ne saadet, ne saadet | deye bağırdı. Elini, daha yarısı geçirilmiş el- divenin Üstünden bütün ruhumla, bütün hürmetimle öptüm. — Maryse, öyle korktum ki, siz gittiniz diye.. Sevinçle gözlerime baktı: — Dost insan, dedi. Fakat çenesi ile de, salonun kö- şesinde bir koltuğa oturmuş, eski bir mecmua karıştıran Lauffen'i işa- ret etti. Salona girerken onu görmemiş » tim. Pek perişan bir hali vardı. O da ayağa kalktı. Bir şeyler söy“ İemeden, başına bir İngiliz kasketi geçirdi. Eline çantasını aldı. Tam o sırada Hermann içeriye girdi. O da yol kıyafetinde idi. A- çık kalan pencereleri srkt seki ka » SUVEY5i KAPAMAK Bir Mukaveleyi Bozmaktır Yazan: Stöphane Lauzann? Matinden: Cenevredeki, Londradaki adamlar gayet büyük bir soğukkanlılıkla, eğer İtalya Habeşistanla harbe gi- rerse, Süveyiş kanalını İtalyaya karşı akpamayı tavsiye ettiler. Acaba bu adamlar. biraz zahmet edip te bu hu- sustaki arsrulusal hukuka, arsıulusal mukavcelelere baktılar mı? Mukavele basit ve sarihtir. 1888 senesinin 29 Teşrinievvelinde Ingil- tere, Avusturya, Macaristan, İspan - ya, Fransa, İtalya, Holanda, Türkiye ve Rusya tarafından İstanbulda im- za edilmiştir. Birinci maddesi şudur; Süveys, bahri kanalı, harp zama nında olduğu gibi sulh zamanında da, hiç bayrak farkı olmaksızın, bütün ticaret ve harp gemilerine açık bulun durulacaktır. Binaenaleyh tarafeyni âliyeyni ökı deyn, gerek yarış zamanında ve gerek savaş zamanında serbestçe kullanılmasna mümansat etmemek hususunda mutabıktırlar. Kanal asla blokus hakkımın istima- Ene maruz kalmıyacaktır. İşte kanun. İşte mukavele, * Mussolini 1904 de, RuseJapon har- bi devam ederken, mukaveleye riayet olunduğunu ve Rus donanmasının, | -İngilterenin müttefiki olan - Japon ik işin kalan” çelenislerinde, saldır: / tadır. Bu doğrudur. Mussolini 1911 senesinde de Türkiye - İtalya harbi devam ederken, bir Italyan filosunun kanalı geçerek Türkiyeye saldırdığını Halbuki Mısıtın o esnada Türk hâki- miyeti alunda bulunduğunu da hatır- latabilirdi, Fakat Londrada ve Cenevredeki adamlar size derler ki: — Bütün bunlar çok eskidir. Hep- si Genel savaştan ve bu savaşın neti- cesinde elde edilen kovönan'dan ev- | veldi. Bugün bir tek arsiulusal kanun vardır.O da Uluslar Kurumunundur. Bu hepsinin fevkindedir. Ve ondan mm m buçuk milyon, The People iç bu - çuk milyon satış yapmaktadır. Bu üç gazeteden müessesenin bir sene zarfındaki safi kazancı aşağı yuka- rı üç buçuk milyon türk lirasıdır. 13 yaşındayken sokaklarda gaze- te satmakla işe başlıyan şimdiki direktör Elias, elini hangi işe at- sa para çıkarır bir teşebbüse çevir- mek kudretinde olan bir İnsandır. Müesseseyi kurduğu (vakit 15 memur kullanan Elias şimdi 8 bin kişi çalıştırmaktadır. Dans bizle rin başına diyelim mi ? pâttı. Koca salonun içerisi gölgeyle doldu. Mobilyalar, koltuklar, tablo- ların altın çerçeveleri, aynalar, ba- bilar, hulâsa salonun içi birden bire acayipleşiverdi. ii) Hermann bütün pencereleri iyi den iyiye kapattıktan sonr: — Otomobil hazır, dedi, vakit te geldi, eğer matmazel önden teşrif ederlerse. Otomobil, peronun önünde dur « muşti. Artık hepimiz dışarda idik, Lauffen kapıdan çıkarken — Adiyö Hesperida! dedi ve eli- le köşkü selâmladı. Kapma önünde evvelce birçok gezintiler yaptığımız. koyu mavi, altı kişilik koca mersedes arabasını tanıdım. Werner Golovine bavulların ve valizlerin yerleşmesine nezâret e- diyordu. Arkamızdan Hermann köşkün a- ğır, demir kapısını çekip kapattı. şoför direksiyona geçmişti. Wemer Golovine otomobile bin- meden evvel, önümüzde açılan koya, sırtlara, ormancıklara, bütün bu gü- zel dekora karşı kolun açtı: — Ne güzel memleket! dedi, bir daha seni acaba ne zaman görece- &iz? Allah verse de, şu muharebe u- zZun sürmese ve çabuk bitse! Ben de gözlerimle koyda bıraktı- evvel yapılan bütün mukaveleleri mektedir. ii Hayır. çünkü - 1888 senesinin Teşrinicvvetinde imzalanan muah”” nin tamamiyeti Genel Savaştan son” dört muahe de ileVersay,Senet Triyanon ve Lozan. muahedeleri resmen tanınmıştır. Bunların hi kovönan'da'ı sonradır, Hayır, zif8« beş senedeniberi, kovönan'ı imza ve lerden biç biri, 29 Teşrinievvel 18 İstanbul muwahedesine hiç bir 88'ü, itiraz etmeriişler, ve bu muahede" Kovönan arasmda aykırılık oldı dair, birşey: söylememişlerdir. . a fazlası var. 1924 de, I44 bul muahedesine müracaat edem. kendi politikasının bir esası olark gösteren bir devlet vardır. Bu deni İngilteredir. Unutulmuş olan burf diseyi burada hatırlatalım: 1924 de Mısr, Büyük Britanyafiğ Süveyş kanal: üzerindeki an'anevi! miliğini bıtrakması, bu vazife” Uluslar Krrumuna verilmesini ini O zaman Ramsy Mac Donald me” iktidarda âdi. Verdiği cevabe tanya gernilerine açık esasıdır. Kanalda 4 bestçe seyrüsefere sit olan 18881 vasıta idi, Binaeneleyh, hiç bir ya bülüneti. bir müttefikin İşte 1924 de İngiltere, Si w nalın, şulh zamanımda olduğü harp zarganmda da, büyük Britâff, gemilerine açık bulundurulması yi tiyor ve bunun muhafazasmı UÜ Kurumuha vermeği reddediyordü. 4 nalbilindliği gibi bir İngiliz kani ğil, belk$ arsıulusal bir kanaldır yes kanal, hisrp zamanında Ingiliz £“f« lerine aşık bulundurulursa, ediy talyan giemilerine açık bul acaktır? Ve eğer, 1888 rm 1024 de mer'? bir mukavele dine, den 1935 de meriyetten düşmüit” ” İsrar etmiyelim. Mesele aris tır. İşin: en feci, arsıulusal bir velenin iharicine çıkarıldığı #öfgeK ateş püşküren adamlar, bugün #T kanlılıkla, bir başka mukaveleyi *. mağı teklif ediyorlar. Hukuk, onu Tirazlara ve efil lere göre değiştirerek, ve bilhaffiyg nu ayalşlar altma almayı telki rek hâkim kılınmaz. ğımiz Aviatik'i aciyordim. Yat da yoktu. Birden hafif bir armiştm. Denizin s$i ğ mü ünür görünmez, beyi 4“ nokta halinde Aviatik almış 8 yordu. (Kaçıyordu. i Werner Golovine: ardi — Etet, dedi, bizi çık Td sonra fazla beklemedi, Her, iy Adiryatiğe, Avusturyaya doğ diyor. > W Bunış söyledikten sonrâ, otu bile bisdi, kızımın yanına O cf Lauffes ve ben karşılarında 7” dik. Herşaann da şoförün f atladı ve Mersedes yola çıkt” çgi” Arısalı yerleri yavaş yav 5 şoseye' çıktıktan sonrâ, iyor” döndütücü bir süratle gidi”. yarabbi | gi” İlk dekorlar, hep tanırdı er mi uyutmağa çalıştığım —. böl Çok geçmeden bütün 1 si arkada kaldı. “ Guliba akşam saat yedi Bir ormana daldık. Öbür çıktığımız zaman, güni başlarıştı. Werner Gülerine: Di — iMe dersiniz artık şimdi hiç bir şk? madan gidebilecek miyi£ verdi va) Mahzun mahzun ce iv pe

Bu sayıdan diğer sayfalar: