11 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

11 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 11.10.935 Me Futbol Kampında Bir Gün Ruslarla Yapacağımız Maçtan Evvel Futbol- | cülerimiz ve Kamp Direktörü Ne Diyorlar? Sovyet Rusyada genç kızlar geçit resmin Dost Sovyet Rusyanın sporcuları bir iki gün sonra şehrimizde olacak- lardır, Muhtelif fırsatlar ile, yaldığı- Miz gibi, burada, Ankarada ve İzmir- de misafirlerimizin sporcularımızla karşılaşacakları branşlar, güreş, fut- İ, eskrim ve tenistir. Dünkü nüshamızda, Güreş Fede rasyonu üyelerinden Sey ürk - Sovyet güreş tema da ne düşündüğünü yazmıştık. Bugün, futbolcülerimizin bazıları le görüştük ve bir yâzıcımızı öğle- Cen sonra futbolcüler kampına gön- Gerdik. Yirmi gündür açılmış olan Moda kampında çocukların vaziyetle- YİNİ gören oyazıcımız gördüklerini Söyle anlatıyor: — Modanın en havadar bir yerinde, mükemmel bir konforu baiz olan Ma- ne Pinsiyonu futboleülerimizin kam- Pin: teşkil ediyor. Ben oray. rna Zi EE dum. Kimi, elinde bir gazete, oku- yor, kimi de uyuyordu. Uyanık olan- İar ile, öteden beriden konuştum ve asıl maksada girerek hepsine ayrı ây- rı şu üç suali sordum. 1 — Antremanınız nasıl? 7 — Yemeklerden memnun mu tunuz? Bir şikâyetiniz var mı? 3 — Kamp müdürü ve geçirmek olduğunuz rejim hakkında ne dersi Biz? Ne dersini verdiler. Çok memnunuz, bize, İyi bakıyorlar ve ni di ir, Hepsi de ayni cevabı gök Bu sözleri, büyük bir spor bayra- mı arifesinde işitmek peni olduğu ka- dar da, bütün efikâr: umumiyeyi de Memnun eder sanırım, EN Hakikatten hiç ayrılmamak için, konuştuğum futbolcülerin söyledik- lerini aynen yazıyorum: Galatasaraydan müdafi Lütfi 1 — Antrenemanın nasi? ğer iyiştim ve iyi oyun çıkara- cağım. ZU Yemdklerinizden o memnun #usun? — Yemeklerimiz kusursuzdur. Hiç etim yok. Yalnız bir tek mokta- ya ilişeceğim. Antrenemanlarımızı ta Kin ha'inde yapmıyoruz. Yalnız ko şuyor ve ferdi çalışıyoruz ki, biz bu- nu kendi kendimize de yapabilirdik. 3 — Kamptan, kamp müdüründen Memhun musunuz? ai — Şimdiye kadar, bu kadar iyi bir idareci görmedik. Yegine temen- nim de her zaman bizim başımızda bulunmasıdır. şikây Güneşli Rasih — Formumdayım. Yalnız bir nar- ça dizim ağrıyor. ' Bunun maça &&- dar geçeceğini umuyorum... — Yemeklerden memnun değilim. Cünkü çok nefis... Bundan dolayı ben de çok yiyorum. Alayı bırakalım da doğruyu söyliyeyim. Yemeklerimiz çok mugaddi ve mebzul. Bize son derece iyi bakıyorlar. — Bir tanedir. Ben sahsen spor idarecileri arasında bu kadar mükem- iel bir adam tanımıyordum. Benim görüşüme gör€ müdürümüz, 1940 mo del bir spor idarecisidir. Fenerbahçeli sağ açık Niyazi — Rek iyiyim, Sakatlığım filân yek ma ayağımda hâlâ Bulgarlardan Ye dizim tekmelerin ileri var. Hunlar da geçince daha iyi olacağım: — Mükemmel... — Eşsiz bir ada sanımız topla çok Men son oyunda al bu idi. m. Yalız tek mol oynamıyoruz. Esa- iksıyan tarafımız da tam formumuzda- | Beşiktaşlı Feyzi — iyiyim, hiçbir şikâyetim yok. — Yemekler fevkalâde... — Kamp müdürümüz, çok centil men ve dürüst bir adam. Çok mem- nünüm. Beşiktaşlı Faruk — Antrenemanım gayet iyi, Yalnız siki çalışmıyoruz. — Yemeklerden ziyadesile mem- nunum. — IMdarecimiz çok iyi olduğu gibi bize de fevkalâde bakıyor. Güneşli Faruk — Çok im. Şayet oynarsâam çok iyi oyun çıkaracağım. — Yemeklerden pek memnunum. Ağız tad: ile yiyor ve tam gıdamız: alıyoruz. — Kamp mi Çok memnunuz. Fenerbahçeli Necdet — Antrenmanın” iye ve tam for mumdayım. — Yemeklerden çök memnunum. Mükemmel bir rejim geçiriyoruz. — Kamp müdürümüz kadar iyi adam görmedim. Fevkalâde bir rejim içindeyiz. ümüz çok iyi adam. Galatasaraylı Necdet — Antrenemanım çok iyi, — Yemeklerden memnunum, hiç şikâyetim yok. — Kamptan çok memnun olduğum gibi müdürden fevkalâde memnu- num. Hepimize bir ağabey muamele. si yapıyor ve çok dürüst davranıyor. Beşiktaşlı Şeref — Herkesin olduğu gibi benim de antrenemanım İyi, — Yemeklerden hiçbir şikâyetim yok, memnunum. — Kamptan memnunum, Müdüre gelince; o olmasa zaten bizi burada zor zaptederler. İşte Işstenbıyun o muhtelif kulüçle. rine mensup ve kamptaki İutoolcüle- rin «öy'ediileri... Hepsi antrenemanlarımız çok yerinde olduğunu, iyi gıda aldıkların: ve iyi bakıldıklarını söylüyorlar. Şu bale göre takım çalıştırılmış ve idareciler kendilerine düşen vazifeyi yapmış oluyorlar. Takım kaptanı Pikçetle de o, uykudan kalktıktan sonra konüş- tum. Bana şunları söyledi: — Kamp neticesinde umumü vazi- çi İ dığı zaman hiç kimse anlaşma mese- ii İ yetiniz nedir? — iyidir. Yalnız müsabaka kabi- liyetimiz bir parça noksan. Ruslar ile yapacağımız oyunda beraberliği | te- min edebilirsek takım muvaffak ola- caktır. Bununla demek istiyorum ki, biz hepimiz teker teker iyi oynuyo. tuz, Ancak o gün takımı teşkil eden oyuncular biribirlerile iyi anlaşabi- lirlerse galibiyet muhakkaktır. Nefe- simiz çok yerindedir. Eğer bu kamp bir parça daha uzun sürseydi ve bu arada Levski ile olduğu gibi, maçlar yapabilseydik bu ihtimali de ortadan kaldırır ve salâhiyetle galip geleceğiz diyebilirdim. Nitekim Levskiye karşı oynadığı mız iki oyun bunu ispat etti, O gün bir evvelkine nisbeten çok iyi oyna- dık, Kampın umumi vâziyetinden | hiç şikâyetim yok. Fevkalâde memnu num. Hepimiz de bu maçlarda galij gelmek Si butür Kabiliyeti oyun oynıyacağız. Bir de, kamp müdürü ve idareci Nüzhetin düşündüklerini, öğrenmek istedim. Kendini, odasında birtakım şeyler yazarken buldum ve maksadı m: söyledim. Aldığım cevabı aşağı yazıyorum. — Kampta her şey yolundadır. Ço» cukların arasında çök mükemmel bir samimiyet vardır. Kamp ber mâ: sile muvaffak olmuş denilebilir, Bu- günkü takım: teşkil edecek olan oyun- cularımızın nefesleri çok mükemmel ve her zamankinden çok üstündür. Antrenemanlarımızı zamanında ve biç aksatmadan yaptık. Kazanmama- mız için sebep yoktur Ancak, işin en mühim tarafı, o gün takım oyuncularının biribirlerile an- laşabilmesidir. Dünyanın her tara- fında, böyle muhtelit takımlar yapıl. lesi için evvelden bir şey söyliyemez. Ben de bunun için bu nokta etrafın. da bir şey diyemiyeceğim. O ancak | sâhaya çıkıldıktan sonra görülebilir. | Hülâsa etmek lâzımgelirse: Türk futbol takımı tam formunda- dır. Kazanman Jâztindır. Yalnız futbolde kat'iyet yoktur. Ben bunlar re çalışmamızın neticesi olarak söy- lüyorum. Her halde bir darbrmesel vardır. “Önümüze düştüğü zaman göreceğiz.” Başka ne diyeyim? Sovyet Rusyada Voleybolcüler TAN İ Istanbulda Jâyik oldukları Progamın Son şekli , Dost Sovyet sporcuları cumartesi günü, şehrimizde olacaklar. Bu mü nasâbetle, alâkadar teşkilât, pek b yük ve önemli bir program hazırla. muştır, Artık bu, programın en son şekli olup bir daha da değişmiyecek- tir, Sövyet sporcuları 49u erkek ve biri kadın olmak üzere 50 kişilik bir kâdro ile şehrimize gelmektedirler. Son alınan haberlere göre de, yola gıkmış bulunuyorlar. Misafirlerimizi veçhile tertibat ağırlıyabilmek için, bütün şimdiden alınmıştır. Cumartesi sabah: saat sekizde Çi- gerin vapuru ile İstanbul rıhtımma gelecek olan, Sovyet sporcuları, Pe- rapalas Oteline | götürüleceklerdir. Sovyet sporcuları ilk maçlarını ayın on üçünde yapacaklardır. Progcamı aynen aşağıya yazıyoruz. 13 Birinciteşrin pazar günü saat 1l de abideye çelenk koyma, Saat 12 de Fenerbahçe tenis kort- larında tenis. Saat 14,30 ta Fenerbahçe stadında futbol maçt, Saat 20,30 ta Maksimde eskrim. 14 Bitinciteşrin pazartesi Cümhuriyet Halk Partisi tarafından şölen ve şehiri gezme. Akşam saat 20,30 ta Maksimde gü- reş. 15 Birinciteşrin salı günü saat 12 de Güneş Kulübü kortlarında tenis. Saat 15 te Taksim stadyomunda futbol, Sant 20,30 ta Maksim salonunda eskrim. 16 Birinciteşrin çarşamba günl sa- bahleyin Yalovaya gidiş ve dönüş. Akşam saat 21 de Maksim salonun» da güreş, 17 Birineiteşrin perşembe günü 14,50 de Ankaraya hareket. Ankarada 18 Birinciteşrin cuma günü Anka. raya varış ve akşam 16,50 de Halk- evinde çay şöleni. 19 Birinciteşrin cumartesi günü saat 9,30 ta abideye çelenk koyma. Saat 10 da Ankara tenis maçlı Saat 14,30 ta Ankara Gücü sahasın- da futbol, Saat 21 de Halkevinde eskrim. 20 Birinciteşrin pazar günü gün- düz bir şey yoktur. Gece saat 21 de Halkevinde güreş. 2i Birinciteşrin pazartesi günü sa- at 15 te Ankara Gücü sahasında fut- bol. Saat 21 de Halkevinde eskrim 22 Birinciteşrin salı. günü 1 0 ta w leni. Saat 19,45 te İzmire hareket. İzmirde 23 Birinditeşrin çarşamba günü 21,10 da İzmire varış. 24 Birinciteşrin perşembe günü sa- at 11 de abideye çelenk koyma, Saat 16 da Halkevinde çay şöleni, 25 Birinciteşrin cuma günü saat 14,30 ta Alsancak stadyomunda Fut- bol, 26 Birinciteşrin cumartesi günü saat 14,30 ta Karşıyaka kortlarında tenis, Saat 21 de güreş, 27 Birinciteşrin pazar günü saat 14,30 ta Alsancakta futbol, Saat 20 de Parti Başkanı tarafın dan şölen. 28 Birinciteşrin pazartesi tekrar A 4 hareket, © 29 Birinciteşrin salı günü Ankara» ya muvasalat ve redimi geçitte hasır lunmak, Kiz te Istanbula avdet irinciteşrin çarşamba günü sa- at 12.30 ta ln İd e Sant 14 te İstanbulda şölen. Saat 17 de akşam Rusyaya hare- günü günü | ” asmmmmz Bu mehtaplı ağuston gecesinde, yalının geniş taraçamna kurulan râ- kı sofrasının etrafına beş arkadaş toplanmıştık. Işığa taraçanın mermeri üzerine sarı, keskin bir mustatil çi- zen salondan, Bedianın tatlı parmak- lari altında ddeta inliyen, hıçkıran pi- yanonun sesi geliyordu. Ve her no- ta, Kanlıca sırtlarında daha demin do ğan ayın denize döktüğü izinde esen kıvılcımları yakıyordu. Şopen'in noktürnü, ruha akması için, bundan daha uygun bir kadro bulamazdı. Bir ara piyano sesi durdu; ışık kı- ldı. Denizin, rıhtımı yalayışından madı. Sonra bir şir- ket vapurunun düdüğü, uzaktan, öt- tü. Refik dedi ki: bu vapurla gelir, İçimizden bi çarşafa sarılsa, onu bahçe kapısının arkasında beklese ve mehtapta karşı- sma şöyle bir dikiliverse! Biraz alay ederiz: Gülüştük. İçimizde fikri pek par- lak bulanlar oldu. Yalnız Sami gük medi, Çok ciddi bir tavırla: — Sakm böyle bir şey yapalım demeyin. Böyle şaka olmaz, dedi. Ve bir kadeh rakı yuvarlıyarak anlattı: — Ben de eskiden bu kabil şaka- lara bayilırdım, Çarşaflara sarılarak merdiven başlarından fışkırır arkadaş tarın yataklarına ölü kafaları saklar, İ balonlara kas, gör yaparak alaca kas ranlıkta,mezar-taşlarına. bağlar, in- vi a, damarsal. api basmak isis Bu “muziplik, bina pek pahalıya mal oldu, çünkü, şimdi size anlats- cağım hâdiseden sonra hayatımın sonuna kadar sürükliyeceğim bir vie- dan azabını benliğime aşıladı. Sami biraz durakladı. Ve içini sa- ran heyecanı sanki biraz bastırmak için bir yudum rakı içti, Sonra anlat. u: — O tarihte talebeydim. Büyük bir Avrupa şehrinde, benim gibi tah- sillerini yapmakta olan birkaç vatan» daşla küçük bir otelde oturuyordum. Burada kurduğumuz koloni, yabancı ülkelerde duyulan yalnızlık, bikeslik hissinden bizi kurtarıyordu, İçimizde felsefeci, hukukçu, edebiyatçı ve res sam vardı. Ressam olan Hayrettin çok egoist, çok çekingen, ay- ni zamanda çok hisli, romantik bir | çocuktu, Biz brice, pokere, tavlaya kendimizi verirken o, san'at kitapla- rına dalar, yahut odasına çekilip 8€s- siz sessiz resim yapardı, Odasına girmemizi hiç istemezdi. Pek titizdi. Kitaplarına, resimlerine, gramofonu- na, plâklarına el sürülmesine taham- mül edemez, masasının üstündeki bir kurşunkalemin bile yerinden oyna» ması ona hakiki bir rahatsızlık verir- di. Bu huyunu bilen arkadaşlar ina- dına odasına girerler, kitapları altüst eder, cigaralarını yerlere siker ve —— ——— Güneşin antrenörü! Geliyor Güneş Kulübünün hem icabında takımda oynamak ve hem de futbol. cüleri çalıştırmak Üzere İngiltere Futbol Federasyonu Genel Sekreteri delâletile bir antrenör getirtmekte ols duğunu yazmıştık. Dün İngiltere Federasyonu Genel Sekreterinden kulübe gelen mektup- lara göre hareketi için antrenöre ta- Hmat verildiği, antrenörden geles bir telgrafta da bü ayın on altısında İs- tanbulda bulunacağı bildirilmektedir Şu halde bir hafta sonra Güneş | Kulübü futbol takımı da iyi bir am trenöre kavuşacak demektir. Genel Sekreter Rous, bu antrenör hakkında verdiği ( izahatta isminin Donneliy olduğunu, son zamanlara kadar Ingiltere liki birinci kümesinin kuvvetli takımlarından Blakbörn Ro- vers'te oynadığını, Avrupada antre- nör'ük ettiğini, bu itibarla masaj yapmasını da bilen iyi bir oyuncu ve antrenör olduğunu yazmaktadır. Bu sene birinci küme lik maçlara iştirak edecek olan Güneş futbolcüle- rinin, böyle bir antrenörle, şimdiye kadar olduğundan fazla, muvaffaki- yet göstermeleri beklenebilir, Korku — Nakleden Mİ -FA çocuğu deli ederlerdi Hayrettin çok zayıf ve çelimsizdi. Ona verem diyenler vardı. Vücudun- da diri olan, gerçekten yaşıyan yegâ- ne şey İri, siyah, pırıl pırıl yanan gözleri idi, Hayrettinin bu marazi halini na- zarı itibara alıp onu rabat brrakma- mız gerekirken, bilâkis bu zâfından istifade ederek onu rahatsız etmek» ten, üzmekten çirkin bir zevkalıyor- duk. Bir gece Hayrettin odasını ki- Hitlemiş, operaya gitmişti. Biz de toplanmış, tavla, iskambil oynuyor - duk. Birdenbire dedim ki — Çocuklar, canım Hayrettine bir oyun oynamak istiyor. Öyle bir oyun ki bu geceyi ona rahat geçirtmesin! Tavla şakırtısı, iskambil | hışırtısı hemen durdu. Millet, kulak kesildi. Emrime amade bir durum takındı. Hayrettine oyun oynamıya gelince herkes fitl Dışarı çıktım. Aşağısını dinledim. Kapıcı yoktu. Bir fare hafifliği ile indim, Hayrettinin anahtarını asılı olduğu yerden aşırdım ve yukarı fire ladım, Çocuğun odasına usulca gir- dik, Ben zaten ne yapacağımı çoktan tasarlamıştım. Duvarda Bethoveen'in alçıdan bir kalası vardı. Çanlı, est raplı bir kafa, Hayrettinin yatağını açtık, kafayı yastığı yerleştirdik. Sonra kendi yataklarımızdan aldığı» mız yastıklar, battaniyelerle bu kafa- ya bir vücut şekli verdik ve yorganı örttük. Sonra Hayrettinin boya kutu sundan biraz boya alarâk heykelin yanaklarını haliiçe boyadık. Sopra ie ti çekilerek esetimizi seyrettik. Tri. taf edeyim ki o dakikada hafif bir tereddüt geçirdim. Çünkü manzarat her nedense, korku verecek mahiyet- teydi. Yatağın içine uzanmış bu do- huk yüzlü, cam bakışlı adam bir ka- davra tesiti veren nahoş bir manzara idi. Sonra içimden: “Adam sen de, Hayrettin bunun Betbooven'in hey- keli olduğunu elbette anlıyacak,, de; Elektriği kapadık ve pencertyi aç“ tık, Pencerenin iki metro ötesinde gaz lâmbası yânıyordu. Ve bu lâm- banın neşrettiği donuk ışık doğrudan doğruya yatağa çarpıyor heykele bir hayalet kadar korkunçluk veriyordu. Hayrettinin yanında olan odama çe kildik ve bekledik. Anahtarı yerine asmıştık. Saat on ikiyi vurdu, merdi- venden bir ayak sesi işitildi ve uzun bir öksürük, Hayrettin anahtarı deliğe soktu ve kapıyı açtı. Hepimiz, nefesimizi tutarak me- rakla bekliyorduk. Hayrettin odaya girdi. Kapının şiddetle kapandığını duyduk. Ve sonra, bir müddet, her şey sustu, Daha sonra bir hışırtı, yox re düşen bir cismin kör sesi. Bekle- dik, ses yok, gürültü yok. Biri: — Oğlan hayretinden dona kaldır dedi, z Birkaç dakika daha geşti. Birden, fırladım, yan odanın kapısmı İttim. Oda karanlıktı. Kapının arkasından Hayrettin, boylu boyunca yatıyor» du, Kaldırdık, yatağa götürdük, hey- kelin başmın yanına arkadaşımızın sapsarı başını koyduk, ve kalbini dine ledik. Hayrettin korkudan ölmüştü. — amaaan Belediyeler kongresi neler yapacak > Belediyeler kanunu belediyelere mâ him işler tevdi etmektedir. Fakat ba- #1 belediyelerde bütçe darlığı bu işle rin tainamen görülmesine engel ok muştur. Yakında toplanacak olan Türki- ye belediyeler kongresinde konuşula- tak işlerin en başında bu mesele gel mektedir, Üç yl evvel hazırlanıp mec Tse verilemiyen yeni belediye vergi ve resimleri kanunu kongrede müza- kere edilecek ve bundan sonra Ku- rultaya verilecektir Kanun Kurultay dan çıktıktan sonra derhal tatbikine geçilecektir. Limanda yine sis vardı Dün sabah limanda gene kesif bir sis tabakası vardı. Bu yüzden Akay ve Şirketi Hayriye vapurlarınn Pk seferleri hayli teahhörle yapılabil- miştir. Sis saat sekire doğru hafifle- miş ve vapur seferleri intizama girmiş tir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: