11 Nisan 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

11 Nisan 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——s5 * Trianon Muahedesinin feshine doğru Macarlar askersizlikten dert yanıyor, muahedeyi yırtmak çarelerini arıyor Gömbös'ün Roma seyah > TAN SAĞLIK ÖĞÜTLERİ Çocukalara süt Çocuklar memeden kesildikten son ra da iki üç yaşına kadar süt içerler. 28 çok iyi olur, Bunu herkes bilir. Fa kat sonradan, büsbütün büyüyünce. ye kadar onlara #fit vermeli mi, ver- memeli mi? Büyücek çocuklara sü faydası hakkmda ihtilâf yoksa da, mutlaka lüzumu hakkmda, ihtilâf değilse bile, bir ayrılık vardır. Bazıları büyücek çocuklara süt içir. meyi ihmal ederler, olmasa da olur, derler. Amerikalı bir hekimin, Mac Col - lum'un yaptığı güzel bir tecrübe bu| 1.4-06 —İ HERGUN BiR ROPORTAJ imi inni me a Servilerin tepelerinden korkunç çığlıklar geliyor! İhtiyar iki servinin düşmemek iğ a li aa mo man san. lümen omuz omuza verdikleri bir gölgelikt& atinden sonra söyledikleri içirmenin “Neşter Lloyd”den: “Alınan neticeye hayret etmemek lâzımdır. Zira seçmenler ne siyasal bir alternatif, ne de mühim bir karar karşısında bırakılmış, bunlardan sade ce bütün Alman halkımın en derin arzuşunâ cevap veren bir meselede fi kir beyan etmeleri istenmiştir. Al manyanın içinde veya dışımda nasyo- nal sosyalizmin siyasal tarafı hakkın da ne düşünülürse düşünülsün, şura- #ı muhakkaktır ki Adolf Hitler, 7İ Martta aldığı kararla bütün Alman | milletini kendine bağlamıştır... Avusturyanın mecburi askerlik hizmetini ilân edşine gelince, Avus- turyanm kararı, ilk bakışta sanıldı kadar cüretkâr değildir. Zira, 70 milyonluk bir halkın birdenbire si - Jâhlanması — nazari olarak bir teh- Uke ifade ettiği halde, . eğer. bütün. dünya Versailles muahedesinin Al - manlar tarafından çiğnenmesini ka - | bul ettiyse, küçüklüğü ve kuvvetsiz. liği dolayısiyle barışı hiçbir zaman tehdit edemiyecek olan Avusturya -| nın mecburi askerlik hizmetini ilân etmesinden zerre kadar heyecanlan- mamast lâzimgelir. Macaristanm bu kararı nekadar doğru bulduğunu ilâveye bile lüzum yoktur. Avusturya ile ayni vaziyette bulunan Macaristana, Trianon mus hedesi mücibince ancak 35.000 kişilik bir orduya izin verilmiştir ki, bu kuv- vet, değil hariçten yapılacak herhan- gi bir faarruza mukavemet etmek, hattâ memleketin asayişin! temin ey lemek için bile kâfi değildir. Macaris- tanda da bu vaziyeti daima bir zillet telâkki etmiş ve Cenevrede protesto- da bulunmuştur. Avusturyanm bu - gün yaptığı şey, her helde Avrupa barışma faydalı olacaktır. Küçük ve müdafaasız bir memleket, tırnakları. | ba kadar silâhlı olan konışularınm| daima iştihasmı tahrik eder, Avustur ya ve Macaristan mevcut muahedele- rin nekadar mukaddes olduğunu her zaman takdir etmiştir. Fakat medeni bir milletten, başını, barış muahede- lerinin söel boyunduruğu içine sok - masmi istemek, büyük bir haksızlık- tır.,, Gazeteler bundan sonra bu hadise | nin muhtelif memleket basmlarmda | uyandırdığı akisleri mevzuubahs et - mektedirler, İalâkadar hükümetlerin Romanya Kralı geçit resminde Roma seyihatinden dönen Başbs- kan Gömböş, istasyonda kendisini karşılıyan gazetecilere demiştir ki: “Biz Romada yeni bir yol aramak, ancak bundan iki yıl önce tesbit olu- nan esasları derinleştirdik. Romada 60 milyon insan beraberce çalışmak suretiyle Avrupanm ta ortasında bir barış adası meydana getireceklerini ve bu suretle hem Avrupanm ve hem de kendilerinin akıbetlerini doğru yola sevkedeceklerini anlamışlardır. Başka memleketlerin de bizim örne- #imizi taklit etmelerini temenni ede- riz; çünkü onlarda günün birinde anlıyacaklardır ki, hakiki barış, an- cak hak birliği yolunda bulunur. Vittorul'den: “ Avrupanm çapraşık meselelerini iştiraklerini temin etmeksizin paktlar ile hal et- mek gayrı mümkilndür.Avusturya ve Macaristan hükümetleri murahhas- larmm iştiraklerile bir kaç zaman- danberi ara sıra Romada yapıla ge- len toplantılarda, söylenen nutuklar ne kadar heyecanlı olursa olsun, ca- zip ziyafetlerde ve resmi kabullerde selâhiyettar hariciye nazırlarınm be yanatları nekadar tantanalı ve deb- debeli olursa olsun, hakiki vaziyeti temin etmek için gayri kâfidir, Tuna havzası bir rejim birliği is- Macar Başbakanı Gömböş ? temektedir. Bu paktı meydana ge tirmek ve kuvvetlendirmek için mut. | Klüp merkezine gelmeleri. Kral Karol bayrak veriyor İAlman veyahut bir İ hal formülü, ancak vaziyeti hazira- meseleyi hem de kat'i bir surette hal tediyor. Bu hekim bir çocuk pansiyonu gö- rür. Orada 236 t çocuğunu on iki yasına kadar büyütüyorlarmiş, Güzel bir cotuk hakım evi, temiz, ge- riş, etrafında bahçe ve ağaçlık, Çocuk lara bakanlar da gavretli kimseler, Yalnız, evin büteesi dar olduğundan çocukların yem iraz krt. Arna ile yapılmıs koyu bir corba, kuru bezel- ye. patates, bu kadarla dovmazlarsa pri kadar ekmek yor. Bu yömeklerle klar bü- 'emiyorlar. Doktor bunlardan kırk sekiz tane. sini alır. Dörtle on yaş arasında zen- ci cocukları. Hensi tar hovlarını ölçer. resimlerin" erkartır. Sonra bun ları 24 kisilik iki kısma sym. Her iki kısımda vni yastan, avni boy» dan, ayni ağırlıkta birer çocuk bulhu- nur, Bir kismma hakım evinde vefikle. ri yemeklerini avnini verir. Öteki Is mma da ayni yemekleri verdikten son ra her cocuğn «ünde bir litre tnze sü- de bedel olacnk kadar slit h verir, Süt hülüsasında vit İsa da, yakmda bir bakkal bi lâka alâkadar devletlerle umumi bir anlaşma yapmak lâzımdır. Yoksa bir Fransız sureti yı idame ettirebilir. Hatta belki de ağırlaştırır. Bir çok menfaatlerin te- haltiflerine sebep olan bu Tuna pak- tı nasil temin edilebilir; Bugün İtalya ile Almanyanm bu havza meselesinde takip ettikleri si- yasetler birbirlerine uymamaktadır. Avusturya ile Macaristanm menfaat leri de bir tezat teşkil o etmektedir. Viyana, Alman nufuzuna karşı istik- lâliyetini korumak için; yardım is - temek hususuna sit noktai nazarını muhafaza ettikçe Roma akordu tam bir akord sayılamaz. Macaristan ise, mevcut munhede- leri yırtmak bir reviziyonist si- yaseti yani Alman siyasetini takip etmektedir. Romada imzalanan ve İ- | lerde ilâveten daha da imzalanacak olan protokolların hiç biri diğer mil letlerin menfaatleri icabı takip ettik | leri yollara bir mani teşkil edemez.” | diyor. Konğreye davet Altmordu Spor klüp Genel Sek - reterliğinden: Idare heyetimiz, gördüğü lüzum ü- zerine 26 Nisan 936 pazar günü saat 15 te klüp binasmda fevkâlede bir kongrenin toplanmasını kararlaştır- dığından Üyelerimizin ayni günde zulmuş llmonların! diye ettiği için vitamin de böylece te min edilmiş olur. İki kısımdaki zenci çocukları da büyürler ama, süt içmeyenlerin büyü meleri pek misi birden bire yüzde elli artar, bazı s yüzde doksan, hemen iki misli ar- ehemmiyetli türi ti la aramaz Ve. | arın hocaları ih ederse de hekim yaramaz olanları daha ziyade beğe-| nir, çiinkü bunlar daha gürbüz olur. On beş ay sonra öteki çocuklara, ilkin sütten mahrum brakılanlara da, süt verilir, Kısa bir müddet içinde on lar da'daha çabuk büyümeye başlar- lar, gürbüz, sevimli ve yaramaz ol lar. Insanlar #zerinde höyle rübe her vakit görülemez. Amerika- mayesiz bir mal iyle teerü #benin neti cesinden herkes istif: etmelidir. Çocuklarmızın iy büyümelerini miskin, piarık kalmamalarma, akil ve sevimli olmalarmı isterseniz onla- ra bülshiltiin hüyüyünceye kadar her gün süt içiriniz, Lokman HEKİM Olur şey değil 60 yaşında bir kadın sevdiği adama kaçtı (Hususi muhabirimiz bildiriyor) Kandıra, 10 Kardıranm Sucahlı köyünden ölü Mustafâ karısı altmı ında Fat- ma, ayni köyden Tahir oğlu Emrul- lah tarafından kaçırılmıştır. Yapılan tahkikata göre, hadisenin zahiri sebebi şudur: Fatmaya ve Em rullaha hisımlarından bazi emlâk kalmıştır. Fakat, bu mallar hisseli ve karışık olduğu için,, her ikisi mal- larmı birleştirmeği düşünmüşler ve bu karar üzerine Emrullah Fatmayı kaçırmıştır. Fakat, Fatma, müstantiklikte ver- diği ifadede “Ben kendimi bildim bi- ldi, Emrullaha yangmnım!,, demiştir, Göçmenlere arazi ve para veriliyor Kandıra, (Tan) — İlçemizde ko- nuklamış ol oturan - göçmenlere bu hafta içinde skin komisyonu marifetiyle para dağıtılmıştır. Bir ata sahip olan göçmene 960 . İşiyiz.. | | Karacaahmet | Bundan çok değil, on sene evvel, si ze: — Kadıköyünden Bağlarbaşma ka- dar şöyle bir gezinti yapıp döndüm! diyecek olsam, hemen bana soracak - tanız: Otomobille mi gittin, arabayla İmi? Çünl o tarihlerde Kadrköyü, A - nadolu yakasının hiçbir yerine bağlı de Şoförler, daha kısa yollar i - çin bile, yolcudan analarının nikâhla- | rını isterlerdi. Halbuki geçen gün Kadiköy - Bağ-| larbaşı yolculuğu, bana yalnız yirmi | kuruşa mal oldu. Iskele başından atladığım bir tram arabası, beni rahat rahat Bağlar irdü. Bu yolun bir iyiliği varsa; tenhâ- tığı... Ne adam çiğnemek korkusu var ne İramvayın devrilmek tehlikesi!... Kadıkövünden kalktıktan sonra, et rafıma bakındım. Vatman, biletçi, ben!... Koca trramvay'da yalnız üç ki- Arabamız, « tek yolcu göre, buna arabam da İşimin ikale vi olduğuma diyebilirim - örer ortasinda buldu Uzun zaman, kr havasma hasret kalan bir adam ne yaparsa, ben de o- nu yapıyorum: Bol bol nefes alıyorum... Inee bir rüzgârın, çiçeklerden toplayıp getir- İdiği karışık koko ile adeta sarhoş gi- biyim. Fakat bü sarhoşluktan çabuk ayıl- dim. Selimiye kışlasınm ilerisinden #- en Karnenahmedin korkunç ser- Â başgösterdi. Kaçmak için yaptığımız her hare - ketle, ona doğru, yaklaştığımız ölüm. hepimizin sonu olan ölüm, bu devril- is taşların altında iskeletten gözleri zi seyrediyor gibi İdi. Fakat bu ne geniş bir mezarirk idi ki, on dakikadan fazla Var hızımızla önünden geçtiğimiz hal tip tükenmek bil İki ihti; ar servinin düşmemek icin, verdiği bir gölgelikte iki iskemleleri atmış karşılıklı tavla oynıyorlardı. Tarif edilemeyecek kadar neşeli idi ler, Kırik bir mezar sandıkası, arala- rinde masa vazifesi görüyord Baktım: yanlarmda birer küçük şi şe ds var. Belki bir yandan demleni- yorlar. İlkin. bü pavıtsızlıklarma İ- çerler gibi oldum. Fakat sonra düşü- nünce hak verdim : “Ömer Hayyam” m dediği gibi; ya rn onların da mezarları üstünde çi İmenler bitecekti. Şimdilik, madem ki #lmenlerin altına girmiş değiller, bu firsattan niçin istifade etmesinler?... Mezarlığm bir başka köşesinde İ ten bir görünüs Koca tramvayda yalnız üç kişiyiz M taşları siper alarak (o saklambif oynuyorlardı. Birisi, uzaktan bağırdı: — Olduuuu?.. ranı, kan ter içinde aramağa başl8f mıştı. j işündüm ki,smansız ölüm,bir gö rinin belli. olmıyan bir İsiminde, bu çocukları da, kis kıyraNi yakalayıp birer çukura fırlatacak. O zaman, yeni yetişen başka ç0$i) cuklar, bir zaman bunların saklamii baç oynudığı köşede yine böyle: — Oldu!.. Diye bağıraşacakları Mezarlık aralarında yetişmiş t otlardan keçisine ziyafet çeken çobana, acı acı baktım. Ru yedirdiği otlar, belki bir dilber kızın mezarınd işti. Servilerin tepelerinden, arasıra Kö ar geliyor: Hevenk haliff” de karga sürüleri, var. Kalkıp kalkfi hep bir arada yine bonuyorlar, Nihayet mezarlıkların sınırmı tik. Biletçi seslendi: — Pazar başı Kendi kendime: — Acaba burası bir pazar yeri idi? diye düşündüm. Şimdi: cinlerin rit oynadığı bu durak yerinde in! açlıktan ölecek olsa, bir simit hi bularanz. Biletçiy sordum? — Nasıl pazar yeri burası” Gülümsedi Ben pazar kurulduğu zamanı mem, Ama, eskiden çok alış veriş Jurdu. — Ne üzerine? Yine gülümse ii; — Ne üzerine olacak. Sevda UÜ rine... Nihayet Bağlarbaşmıdayız. Hey $ di Bağlarbaşı. Tocukluğumda bir : pi” o ki kü çocuğa rastladım. Yosun- — — --——— kuraş, elinde sığırı bulunanlara sığır | başına 480 kuruş, koyun sahiplerine | de koyun başına 90 kuruş olmak üze: | re İâşe masrafi Verilmiş! Ayrıca| büyük göçmenler ikişer lira küçük| göçmenler birer lira yardım görmüş- İlerdir. Bu hafta içinde iskân komis- yonunun dağıttığı paralar mecmuu bin altı yüz lira tularındadır.. Diğer taraftan göçmenlere tevzi e- dilmek üzere boş arazi taharrisi işine başlanmıştır. Kaymakam Şekip Yur- dakul Salmanlı nahiyesi dahilinde ve Karadere köyü civarında dört bin dö- nim miktarmdaki metruk fakat ha- len mevkii bilinmiyen arazinin tahar- risiyle bizzat mesguldür. Ayrıca tapu | senediyle eshasm sahip oldukları yer | lerden bazrları da dönümü ikişer lira hesabiyle hükümet tarafından satı- İnalmacak ve göçmenlere verilecektir. kere gelmiştim.Gayet iyi hatırla: Şu sik ağaçlar bah ikiye ayn wi lardı. Bir yanda erkekler bir vd kadınlar... Kadınlar bulunduğu de, sirasıra tahta parmaklıklı k leri, Bir yandan çalg” çalar, bir yanii bokkabazlar, raarifetlerini göste, Bir yandan d. piyasacılar, aşağ! karı dolaşırlardı. Bağlarbaşı, eski kafes ve teri inin baslıca eğlenti verlerinİği bi Hatırmmda şöyle bir mısrff le kalmış : “Zült zincirin beni bağladı Bağl başmı Şimdi nerede o Bağlarbaşı” yır, nerede Pağlarbaşı değil larbaşı yine yerinde duruyor o zülüflerin ucu le “üftade' p» veri bağlayar dilberler?.. Asıl, onlar MÜ danda yok. yi Salâhaddin GUN

Bu sayıdan diğer sayfalar: