2 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

2 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a 5.5.6 TAN Sıcaklarla aranız nasil? Sinir Doktoru Fahreddin Kerimle son sıcaklar etrafında hararetli bir mülâkat Sıcakların zihin melekeleri üzerinde tesiri vardır, sıcaklar yüzünden) fikir bağlanışı güçleşir, zihin faaliyeti ağırlaşır ” Su, kafamızın içinde beyninizi | aynatacak kadar sıcak, bunaltıcı Bünde, okuyucularımıza hafif ve se Tinletici bir yazı mevzuu düşünüyor- | dum. Buldum ve matbaadan fırla-| dım, Elimde mendil, alnımdan şakır şa- kır akan teri sileri i yokuşu- Mu tırmandım. Vi akıl hastalıkları Bör Fahreddin Kerimin m me girdim. ş Rüştiye mektebinden arkadaşım | lan Fahrettin Kerim, masas: et Tafmı çeviren içki aleyhtarı gençler- | Ve bu pazar Çamlıcaya yapacakları Bezinti üzerinde konuşuyordu. Eliz - de mendil, alnından borum boram #- teri silerek bana takıldı: — Gazeteciler, akıl hocalığı ya- Parlar, Şu sincklara ne çare düşü Büyorlar? Dedim ki: — Serin ve hava! bir anket. Ve konuşmağa başladık! — Sicakları sever misiniz? — Alelitlak her şeyin sıcağı soğu- Zundar! iyi ise de yazın sıcağına ta- bammil pek güç. — Yaz mı güzeldir, kış mı? — Bu işler, mizaç meselesidir; kat ben yazı, kışa tercih ederim. — Sıcak günlerde ne düşünürsü- düz? — Sıcakların zihin melekeleri üze- Yindeki tesiri, fikir bağlanışı me kesinin güçleşmesi, bir kelime ile zi- hin faaliyetinin ağırlaşması şeklin - delir. Binaenaleyh sıcak © günlerdö fa-| Bir bardak soğuk fikir ve beden işçisi için en iyi dü- sünülecek şey, ya bir dağ başı veya- but deniz kenarında bir ay her türlü İşten uzak olarak beden ve ruhu dinlendirmenin lüzumunu düşünüyo- Tum, P — Peki; o halde bunu niçin tatbik etmiyorsunuz da, burada yanıyor - sunuz? — Aşağı, yukarı tatbik edenlerde- Bim. Lâkin kusurlu tatbik ediyorum ve'bu kabahatimi itiraf ederim. Bu- ba göre yetiştirilmemek ve muhitte ber zümrenin, herkesin bunu tatbik * etmemesi neticesidir ki, benim proğ- Pamımı'da alt üst ediyor. — Ne yemeli? — Yaz günleri yenecek geyler; Mümklin mertebe mevsimin harare-| tina uygun fazla sıcaklık vermi: mideye oturmıyan hafif yemekler. bilhansa yağı az bol sebzeler, hafi£| *tler ve meyvelerden mürekkep ol - Malıdır. — Mazhar Osman, haftalık yemek Mstesi tertip ederdi? di si — a Sıcaklardan manzaralar : Sıcakla yok asım bağırını açan bir vatandaş — Ah bir bardak dondurma olsa — veya- hut denizde uzanabilsek... — Ustadın bu husustaki tecrübe- sine diyeceğim yok. Bence bu iş k.- se ve ayrı bir zevk işidir. — Domateste vitamin cidden inanıyor musunuz? Bu hüsusta hiç şüphe yok, Vi- tamin meselesi her gün yeni bir ye- nilik gösteriyor. C vitamininin akıl| inkişafına bile hizmet ettiği anlaşılı-! yor. — Peki, bu C vitamini nerede bü- lunur ? Ihtiyac: olanlara tavsiye ede- | lim, — Bu asid askorbikten ibarettir. Meyvelerde, kırmızı biberde, limon- da, portakalda, lihanada, domates- te, marulda, ıspanakta, karnıbahar - da, az olmuş Üzümde, elmada, buz- da bulunur, İnek ve dana südünde de vardır. Hulâsa vitamin, henüz mo- dasmı kaybetmemiştir. — Hıyarda vitamin yok mudur? — Hıyarın hatır kalmasın ama, cacığı ve salatası herkesin hoşuna gitmekle beraber, vitamini hakkında bir şey diyemiyeceğim. — Ya gu sarmısağa ne buyrulur? — Sarmısaktan medet umanlar pek çok. Gençleşmek için baş sarmı- sakları yutanlara tahammül için va- purun güvertesini tercih ediyorum. — Yazın günde kaç kilo su içme- i? — Sarfiyata bağlı. İyi terliyen ve vücuttaki su muvazenesini idare €- denler, tahammülleri derecesinde iç- sinler, Bunu da mu ölçüye koyalım? umu ve buzlu şeyleri sever olduğuna | ; gmisini: — Buzun şekli güzeldir. Fakat Bıcaklarda sokaklarda soyumup dökülenler. Bir parça şekerleme her geyin ifratı zarardır. Bilhassa mide ve barsağı zayıf olanlar, hele böyle mevsim ishallerinin alıp yürü- düğü zamanlarda buzdan, buz gibi soğumalıdırlar, — Denize girerek kumda marsık 'anları nasıl buluyorsunuz? — Denize girmeği anlarım. Dört tarafı denizle çevrili şu şehirde bun- dan istifade etmemek büyük bir gü nahtır. Ancak ölçüsüz bir şekilde! moda olsun diye renk değiştirenlere! doğrusu acırım, Belki onlar da kışa! hazırlanıyorlar, | — Ya, mayo hakkındaki düşün-! | ceniz? j — Onu ancak moda çıkaranlara | ve hanımlara sormalı, i — Sıcakta hangi içkileri tavsiye edersiniz? | — Güzel, soğutulmuş ayran, visne jsurubu. Bunların hepsinin üstünde güzel bir bardak su, — Iyi ama, güzel ve gölgeli ma, gölgelik bir | bahçeli gazinoda akşamları bir iki ! duble bira içilmez mi? | — Onu, içenlere sorunuz! — Sıcakların sinirler. üzerindeki | tesir nasıldır? saklar; gevşeti #lelümum sinirleri ve sinirliliği arttırır. Büna a bol bol su dökünmeli, serin e gidilmeli — Dondurma yer misiniz? — Severim. Fakat teri kurutup | inin başma çıkarak akıl hastalıkları j hastanesi (Tımarhane) müdürü ordi- ta yiyecek zamanı bulmalı.. — Şehir kıyafetlerimizi nasıl bu- luyorsunuz?. — Erkeklerin, yaz krş değişmiyen, bugünkü şehir kiyafeti tamamiyle gayri sıhhidir. Yeleği atabildik. Sı-İ ra cekete geldi. Bence hafif ve açık! renkli bir keten gömlekle pantalon Yaz için ideal bir kıyafettir. Kadın-| larımızın, giyinmeleri yerindedir. — Sicaklarda konuşmalı mı, ko - nuşmamalı mı? — Süküt, dalma hayırdır. Galiba biz de fazla konuştuk. * Fahrettin Kerimden sonra cadde- maryüs profesör Mazhar Osmanm muayene evine gittim. Profesörün meşhur Habeşli (Lala) sı beni karşt- 1. Ceketi atmış, beyaz gömleği i- çinde kuzguni teni parlıyor. Yüzü- ne ayrı bir güzellik veren inci gibi Yazan; Stefan ZWELLG e Muğlâk protokol meseleleri Diplomatların işi zahiren bitmiş gibi görünüyordu. Fakat hakikatte asıl iş bundan sonra başlıyordu. Habsburg'lerin Bourbon'ları biribir- lerine dost yapmak, Marie Therese ile On Beşinci Lowis'yi barıştırmak. Bunlar gayet basit şeylerdi. Asil müşkül iş, Avusturya ve Fransa hanedanmın bu düğün merasiminde alacakları mevkii tesbit etmekti. Düğün merasimine ait protokol İş- leri bir senede halledilemedi. Bir müstakbel Fransa kralı bir irapara- toriçe kızı ile evleniyordu. Iş mü- himdi. Bir sene gece gündüz saray İerkânı bu mesele ile uğraştılar. Bir- çok defalar memleketten memleke- te adamlar koşturuldu. Teferruat ile meşgul olundu. Protokole muha- nikâh me- nde hangisinin ismi daha ev- redilecek ? Imzayı kim evvel ? Ne hediyeler Ye- rilecek? Prensese kim refakat ede- cek? Kaç hizmetkâr, ne miktar müu- kaç tane doktor, kaç berber ve uşak beraber gelecek? Bütün bu ince teferruat ile bir çok kimseler uğraştığı halde bir 86- halledemediler. Eğer On Beşinci Louis düğünün tarihini paskalyada tesbit etmemiş olsaydı, bu Iki hanedan ailesi biribirile belki de hâlâ evlenmiş olmıyacak, Büyük Fransa Ihtilâli ihtimalki vuku bul- miyacaktı. Gerek Fransa, gerek A- vusturya İçin iktısada riayet etmek ve az para harcetmek lâzımdı. Buna rağmen her iki taraf ta bü. yük debdebe ve tantana ile hareket ettiler. Ne Habsbourg'lar Bourbon- lardan, ne Bourbön'lar Habsbourg- lardan geri kalmak (istemiyorlardı. ya ki: Fransa sefareti küçük addedilerek on beş bin kişiyi alabile- cek büyüklükte yeni binalar yaptı - rıldı, Versay sarayma da yine on beş bin kişiyi alabilecek bir merasim salonu ilâve edildi. Prensesi karşı - Iamak için On Beşinci Lowis iki mü- pdep araba ısmarladı. Bunların içi kadife döşenmişti. Kaplamaları i Marie Therese kızının cihazına nadi- | Bir kadeh dondurma © © beyaz dişlerini göstererek dedi ki: — Efendiyle görüşmeğe geldin sa- nirım ama, o Avrupaya gitti. Ve sö- Züne devam etti: — Bu sıcaklar da çekilmiyor ki! Hele bak, oturduğum yerde şıpır, gi- pır ter döküyorum. — Öyleyse, sıcaklar için şünüyorsun? — Ustadın (Lala) sı, ne dü. tecrübeli en kiymetli ve nadide ağaçlardandı. Genç prensese süslü elbiseler yap- tırıldı, O zamanın en büyük pırlan- tası şapkasma takıldı. Diğer taraf İde danteldlar ve kıymetli İşlemeler ilâve ediyordu. Altışar at koşulmuş ikirk sekiz arabadan mürekkep , bir i kafile, yüz on yedi uşak, hepsi ayni irenkte ve şekilde giyinmiş olarak İBütün bunlar Avusturya hazinesine * üç yiz elli bin dokaya mal olmuştu. İMerasim ve eğlence gayet muhteşem l İbir tavır takımarak: — Soyunmalı, dökünmeli, gölgede uyumalı, dedi ve bir kahkaha koyu- verdi, » Oradan dönerken viliyete uğra- dım. Va muavini Hildat Karataban, fazla buzlu su içtiğinden midesi bo- zulmuş, doktora gitmiş. Idare heye- tinin odasına girdim. Azadan Ferruh ve Knver, ceketlerini çıkarmışlar, bozulan telefonu yapan telefoncuya bakıyorlar. Ferru! di ki: — Görüyorsun ya, #icaktan tele- fonun kablosu bile erimiş... Fakat re isimiz Sâbri kurnaz çıktı. Bir ay izin aldı. Ne ona veo gibilere! ! Tevfik Necati KOZOL mutlu MARI ANTUVANET.. ROMEN Çeviren: Rezzan 4. E. YALMAN Gerek Fransa, gerek Avusturya için iktisada riayet etm ek icap ed iyordu xN Jolmuştu. Uç bin kişilik bir balo, İ bin beş yüz kişilik yemek ziyafeti ve İnihsyet Fransa Veliahdine vekâlet İeden Dük Ferdinand İle resmi karşt- laşma,.. Kilisede nikâh ve ayın yir- İmi birinde veda merasimi... Marie Antoinette kendisini . almağa gelen mükellef arabaya güleryüzle bindi. Merle Therese kızından ayrılırken çok müteessir olmustu. Bu yorgun ve bezgin kadm senelerce bu izdiva- cr beklemişti. Hababourg hanedanı - nın selâmetini bunda buluyordu. Fa- kat gönlünün arzusu yerine geldik- İten sonra kalbinde bir sıkıntı pey- da olmuştu. Imparatoriçenin haya» tı ve mektupları iyice tetkik edilecek olursa tacın kendisine pek ağır bir yük olduğu anlaşılır. Hükümdarlık külfetini bin zâhmet ve meşakkatle taşımıştı. Şimdi Fransayı kendisine müttefik yapmış olduğu halde içi rahat etmemişti. Bir felâket arife. sinde olduğunu iptidadan hissedi- İ ! İ atoriçenin evlâtlarm« İdan hiçbirisinde ümidi yoktu. Ken- dinden sonra memleketin parampar- ça olmasından korkuyordu. Seneler« ce verdiği emekleri oğlu az zamanda heba edecekti. Buna emindi ve bun- dan dolayı da müteessirdi. Küçük kızı Marie Antoinette'in saadeti hakkmda da ümidi yoktu. Kızın birçok iyi tarafları vardı, Kal- bi çok temizdi, Derin zekâsı, parlak anlayış kabiliyeti vardı. İnsanca duygulara malikti. Fakat kızınn kusurlarını da pek İyi biliyordu: Ol- gun değildi. Hatifmeşrepli, düştünce- siz ve havai idi. Bu beyinsiz çocuğu elddi bir kratiçe yapabilmek için iki ay müddet onu odasında yatırmıştı. Başbaşa uzun uzun konuşarak yük- sek mevkiine alıştırmak istemişti. Fakat ayrılmak saatleri geldikçe kraliçeyi, daha çok endişe kaplıyor- du. Kalbinde tehlil edemediği bir #ikinti ve ıstırap vardı. İlerdeki fe lâketi vukuundan evvel duyuyordu. Ayrılmadan evvel Marle Antoi- nette'e hareket tarzı hakkında bir cetvel verdi. Bunu her ay okuması- nı havai kıza tembih etti Bundan maada On Beşinci Louisye de hususi bir mektup yazarak henüz on dört yaşında olan bu çocuğun yapacağı hafifliklerin affini diledi. Daha Ma- ri Versay sarayına varır varmaz ken dişine nasihat dolu bir mektup gön- derdi. Herkes düğün eğlencelerile meşgul iken ihtiyar İmparatoriçe dua etmek için kiliseden çıkmıyor. du, Kızımın başma gelecek olan fe- lâketi hissetmiş — gibi. çırpmıyordu. 340 beygirden mürekken kocaman gelin alayı Avusturya ve Bavyera» dan geçmişti; Fransız hududuna yaklaşıyordu. Ren nehrinin adala » rından biri üzerinde yapılan gerip bir bina ile karşılaştı. Versay ve Sehâmbrun saraylarınm merasim naşırları uzun münal ra rağmen gelinin kabul resmi Fransiz toprağında mr, yoksa Al man toprağında mr yapılması lâztm- geldiğine bir türlü karar verememiş- lerdi. Nihayet içlerinden birisi bir zekh ve dirayet eseri göstererek Fransa ve Almanya arasındaki kü- çük adalardan birinde bir köşk ya- pılmasını teklif etmişti. Bu suretle kabul resmi ne Fransada, ne de Al- manyada olmıyacak, tamamile bita» raf bir mmtakada yapılacaktı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: