18 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

18 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 18.8-936 No, 18 “Anlıyorum.Bu sefer de dalgalara kapılır, belki de İ Bununla beraber yanık olanlar Yalnız onlar değillerdi. Bütün Bes Sastadır halk: başta vali Holger Ro- Yenkrans olduğu halde kasabanın et- Tafına derin bir hendek kazmak, ka- Yık çakmak, duvar ve çit örmekle uğ- Yaşıyorlardı. Yeryer yakılmış olan kocaman ateşlerin alevlerinde gölge- er bir anda büyüyüp küçülüyor; bu akarışık dev ve cüce gölgeleri rasında kılıç, balta, kazma, kürek, #atır, bıçak parıltıları görülüyordu. Anadoludan Cezayire gelerek bü- tin Akdenizi titreten, sonra dünya- »m bir ucuna kadar ilerliyen su bir vuç Türk, binlerce insanı dağlara kaçırıyor, binlercesini de yaman bir dar uykusuz bırakıyordu , —1T— Gece yarısından sonra ortalık büs- kararmıştı. Bundan başka ak- Şamdan Seri bir meltem gibi esen Tüzgür daha sert esmeye başlamış- İ. Deniz de oldukça kabarmıştı ve dalgalar karaya oturmuş olan kadir- Eanm gövdesine çarptıkça onu hafif hafif sallıyordu. Güvertedeki nöbetçi leventlerden i söyle konuşuyorlardı: — İster misin, rüzgâr şimdi Oka. “irgayı saplandığı yerden çeksin ve ASU Ha — Olmaz şey değil,. Zaten boşalm- €a hafifledi. Akşam da deniz biraz muldanıyordu, fakat geminin kıl kadar kımıldadığı yoktu. — Elbet... Ağzma kadar yüklü bu- luyordu. — Fakat geminin saplandığı yer - Ün kurtulması da bizim için bis Yütiy, faydalı değildir. > Anlıyorum. Bu sefer de dalga- Kapılar, belki bir kayaya çarpa- İRİ parçalanır. belir: da'kıynda “Dizi bekiiyen düşmanın eline geçer... — Evet... — Evet ama, biz burada neciyiz? *plandığımız yerden kurtulduğumu- anlaymca açıklara gidecek şekilde vra yaparız. — Bunu Tosuna hatırlatmalı... >— Sen git, söyle... . 'endin biri kıç kasaraya doğru Maklastr. Bu, Dertli Hasandı. Bu sırada Recep Reisin bulunduğu mide vardiyalardan başka herkes, 1 kollarının arasma alarak iyorlardı. Recep Reislo başlıca leventler'de © kasaranm sedirleri üstünde, ya- hiz erde birer keçe, birer örtüye | Tünerek uykuya dalmışlardı. alnız Anskarın gözüne uyku gir - a, Hatt rüzgürm ipler ve küpeşteler Setede onun gözleri her zaman- ÜMN'daha açık, daha parlaktı. Yaktığı yerde yavaşça başımı kal - Ür, Önce sağma, sonra soluna, (daha KASE da önüne ve arkasma bakinde. du ve oturdu. Göz, ucuyla her tarafa baktı: Ondan başin doğrulan, hattâ kr 0 Yan yoktur. iin halde hepsinin de derin bir uy- “lduklarma şüphe etmemeliy- ie bu sırada birisi birdenbire: daş Hecey!, Uyanm... Silâh başı - veyide bağırirsa güverteyi dolduran day, erin hepsi de bir ucu vidaların kurtulan birer zenberek gibi ftr- huş atlar, kumandaya göre ne yap - p,, 2imaa yapacaklardı. Bm st birisinin kalkıp da böyle ba- Mig İçin şimdilik hiçbir sebep taylıkar gündüzdenberi Şapı Musta 0" *den kaçırmamıştı. kün, SİNİN alt katma ve Estridin Bini 28MA n çan Mustafa h..*Biruy, Man ince bi iki defa oraya uğra- belindeki kemere bağ- T urgunın ucunda ka - korku ile ürperiyor, sabahlara ka - | de hafi? hafif zelik çaldığı bu karan. | kapıda bizi bekliyen düşmanın genç kiza verdiriyordu. Anskar Şaşı Mustafanın belindeki kemeri, oraya bağlı sicimi ve anah- tarı iyice bellemişti. Herhangi bir zamanda bu iriyarı leventle karşılaş- mış olsa bir saldırışta anahtarı avuç- lamak ve bir çekişte sicimi koparm da onu ele geçirmek mümkündü. Lâ kin bu İşi bu şekilde yapmaktan şüp- hesiz hiçbir fayda hâsıl olmazdı, Işte bunun için geceyarısına kadar beklemiş, geceyarısından sonra ye - rinde doğrulmuştu. Önce güvertede, küpeşteye doğru yürüdü. Oradan denize baktı. Bu ak- şam karaya oturan kadirgaya gi gelmek için kullanılan sandal yerin - den kımıldanmamıştı. Bunu denizin yakamozları arasında kolayca sezdi. — Yazan ; Kadircan Kafı — eline gecer! Için için söylendi: — İşler yolunda gitmeye başladı, Sevindi. Omuzundaki kara pelerini düzelterek daha iyi bürlindü. Sonra geriye döndü. Yolunun üs - tündeki leventlerden en derin uyku - da olanın belindeki küçük bir bıçağı yavaşça aldı ve eski yerine doğru yü- İrüdü, Gözlerini uğuşturuyor. biraz salla. niyor ve uyku #ersemi olduğunu zan- nettirmeye çalışıyordu. Şaşı Muştafanm yerini de ezberle- niş bulunuyordu. Ona yaklaştı. Biraz ötesine Uzanacakmış gibi oturdu. (Arkan var) Dün sabah, Lângada Hisardihi ceddesinde korkunç bir cinayet ol - | muş, Kirkor isminde bir dülger, ü - vey kızını yaralamış, kaynanasını öldürmüştür. Bir muharririmizin va- ka yerinde yaptığı tahkikata göre hâdisenin tafsilâtı şudur: Lângada Arap Mehmet sokağında oturan Kirkor, dülgerlikle geçinen bir adamdır. Dikranuhi isminde bir karısı, Garpis ve Abraham adlarm- da iki çocuğu vardır. Dikranuhinin eski kocasından olma Asganos adın- daki üvey kızı da Kirkorun yanında oturmaktadır. ! Dülgerin kazancı bir ailenin te - mini maişetine kâfi gelmediği İçin | Dikranuhi de gündelikle bir fabrika- da çalışmakta ve kocasma yardım etmektedir. Kirkor, ötedenberi evinde bulu - nan üvey kızma göz koymuş, birta - kım hareketlerle bunu kıza ihsas et- miş, fakat kızdan her defasında gid- detli bir mukabele görmüştür. Uvey evlât, bu eve dört yaşmda gelmiştir. Kışın mektebe gitmekte ve da tatil zamanlarında dikiş dikerek para kazanmaktadır. Uvey babasi- nm kendisine karşı beslediği fena te- mayülleri sezen Asganoş bunları bi: rer birer annesine açmakta gecik - memiş, bütün hâdiseleri sırasile, taf silâtile söylemiş, anlatmıştır. Dün sabah Bütün hayat zorlukları devam e- dip gelirken kocasmın bu hallerin - den çok müteessir olan Dikranuhi, evvelki gece kendi kendine ayrılma kararını vermiş ve bu kararın tat - bikatma dün sabah geçerek kiralık bir oda bulmak için evden dışarı çık mıştır. Sabahın saat beş buçuğunda oda- #inda karısınm bulunmadığını gören dülger, bunu güzel bir fırsat bile - rek, sözde karısınm bıraktığı 3 lira yı almak İçin, üvey kızı Asganoşun odasma gitmiş, yatağmda uyuyan kızm karyolasna yaklaşmış ve her şeyden bihaber uyuyan gencin Üze- rine hücum etmiştir. Asganoş, bir - Yoz, kil gata vardı, Onu çıkarı- be şike Yor, kapıyı araladıktan a çfikte durarak beraberinde gi- even #lindeki yiyecekleri denbire uyanmış, bağırıp çağırma - ya başlamış, gürültüyü ayni odada Bir dülgerin feci cinayeti kadar Kirkor, elindeki biçağr üvey kızı Asganoşa iki defn saplayıp çı - tan sesi kısılan Kayana damadın üzerine atılmış, fakat gözleri dönen katil ihtiyar kadını da biçaklıyarak yere sermiştir. Asganoş ve Kayana aldıkları de - rin yaraların acılarma katlanarak, kanlar içinde dişarı fırlamışlardır. Büyük ana Kayana ancak sokak ka- pisina kadar yürüyebilmiş ve kapi - nm eşiğinde düşüp ölmüştür. Uvey çocuğun koştuğunu gören Kirkor, onu takip etmek İstemiş, merdiven” den aşağıya inerken ayağı takılarak yere yuvarlanmış ve bu esnada elin deki biçak kendi karnına da saplan- mıştır. Kirkorun komşusu anlatıyor Kirkorun komşularından yazmacı Artin hâdise hakkında bir muharri- rimize şü İzuhatı vermiştir: »— Stat 5,30 da uyandım. Dışar- dan birçok sesler duydum, Bağırma lar, çağırmalar, gürültüler oluyordu, ben, ihtimal, dedim, komşulardan bi risi karısını döğüyor, Giyinerek ka- pıya çıktım. Bu sirada karım, sokak ta bir kadınin ölmek üzere olduğu- nu haber verdi. Yerde kanlap içinde inliyen kadınm yanma koştum. Bu, Kayana idi. Kollarmdan tutarak kul dırmak istedim. Olüyordu. Fazla zor lamadım. Polis karakoluna koştum. Asganoş ta orada idi. Beni görünce “Büyük annem öldü mü? diye sor. du. Gördüklerimi anlattım. Polisler- | le beraber vak'a yerine geldik, Biraz | evvel yarı ölü halde bıraktığım Ka- yana ölmüştü. Üvey çocuk ne diyor? Yaralı kız da şunları söylemekte - dir: “— Kirkor üvey babamdır. Bana göz koymuştur. Fena maksadını ö - tedenberi seziyordum. Her defasm- da mâni oldum, Nihayet dün sabah, annemin evde bulunmadığı bir sira- da üzerime hücum etti. Bağırmaya yatan kaynana Kayana da duyarak gözlerini açmıştır. Fakat bu zamana başladım. Büyük annem de yanımı- za geldi. Kavga şiddetlendi. Uvey di TAN Jiçin hastaneye kaldırıldı —i Kaynanasını vurdu, üvey kızını yaraladı karmıştır. Korkudan ve bağırmak -| b Hayat böyledir Suadiyeden L, imzasma: Mektubünuzu okurken sarsıldığımı | n söylerşek hiç te hayret etmeyiniz. İ Hayat - birtakım “anlaşamamazlıklar zinciridir. Insanlar, kendi kendileri »e, hislerinin, arzularının, temayülle- rinin önlerine birer mânia çekmişler ve buna içtimai kayıtlar ismini ver- mişlerdir. Eğer cesaretiniz var, bun- ları aşabilir ve neticede de gülünç va- siyette, daha doğrusu kimdeyo müh- taç vasiyette kalmazsanız, saadet de. nilen tutulmaz şeye sahip olabilirsi- nis, Aksi takdirde Veyi mağlüplara! | Size tavsiyemiz şu: Şahsi servetiniz varsa manileri aşı nis. Yoksa, biraz daha ağlayınız, ve UNUİUMUZ, .s.. Fazla otorite D.C. M. B. kmzasına; Yanlış hareket ediyorsunuz, Fazla Jofgrite isyan hazırlar. Herşeyi tadın. İ da birakmak gerek. Sonra karı kooa | arasında tahakküm değil, anlaşma ol mak gerektir. Yoksa; iş tahakküm | kuvgasıma gider ve bunun sonu ayrı. hk, soğukluktur. Ve hem biliyor mu- ; İsumuz ki, asıl tahakküm tatlılıktadır? Hissettirmeden, “yapma, etme” de - meden tahakküm etmesini bilenler ha yatta muvaffak olurlar. Karımz olacak bir kadına karşı lüzumsuz gurur da beslemek doğru değildir. Mahreminizle eliliven koya- rak mı Konuşacaksınız, Insan saafla. | rem sevdiklerine gösterir, Veyahut iz zeti nefsi bu kadarma kadar ileri gö- türecek kimse hiç bir zaman evlen - memelidir. Poliste Bir çocuk altı metreden düştü Ağır surette-yaralandığı b e, Seyit Muhtar mahalle. sinde oturan on iki yaşındaki Münire, altı metre yüksekliğindeki apartman penceresinden düşmüş, ağır surette | yaralanmıştır. Yaralı hastaneye Kal | dırılmış, hâdise etrafında tahkikata başlanmıştır. Karpuz pazarlığı ederken Küçükmustafapaşada oturan Selim Kaptan ile arkadaşı Mustafa, karpız Pazarlığı yüzünden kavgaya tutuş - muşlardır. Kavga esnasında ikisi de bıçakla biribirlerini tehlikeli surette Yaralasuşlardır. Domatesli lâpa yüzünden Beşiktaşta Köyiçinde Şair Veysi sokağında oturan otuz beş yaşındaki Cavide, yediği domates lâpası yüzün- den tesemmüm alâimi göstermiştir. Müayenesini yapan belediye doktoru kadmın hastaneye nakline zum göstermiştir. Hâdise etrafında tah- kikat yapılmaktadır. Kuyuya düşen çocuk Halıcroğlunda oturan Muallim Sa-| minin İki buçuk yaşındaki oğlu Eğir, misafirliğe gittikleri evin sekiz met- ze derinliğindeki kuyusuna düşmüş- tür. Çocuk, derhal kuyudan çıkarıl. miş, tedavisi yapılmak üzere hasta- neye kaldırılmıştır. Yanlış bir haber Emniyet Didektörlüğünden: 17.8- 936 tarihli haber gazetesinin ilk say fasmda Cerrahipaşa caddesinde Nu- ri İsminde bir fırıncmm resmi de ko nulmak suretile (Fileri, kolları bağ- lanarak bin lirasının alındığından) bahsedilmektedir. Bu vak'a gazete - nin Yazdığı şekilde cereyan etmiş | değildir, Gazetede isimleri geçen fi- rıncının Nuri ile Hulüsi bir mahalle halkından ve ailece tanışık olup ala cak meselesinden dolayı aralarmda ihtilâf çıkmıştır. Bu sebeple fırında karşılaşarak kavga etmişlerdir. Me- sele bundan ibarettir, ———————— babam, cebinden çıkardığı biçaklâ hem beni yaraladı, hem de büyük anemi öldürdü.,, Yaralıların sıhhi vaziyetleri Katil Kirkorla İlvey kız Asgano. şun yaraları çok ağırdır. Kaynana - nın cesedinin gömülmesine İzin ve- rilmiştir. Tahkikatla nöbetçi müd - v No. 18 Yazan: Steffan ZWELİG gün biraz daha çılgıncasına yükselen ve adeta birer binayı andıran saç tu valetlerinin şöhreti Viyanaya kadar gitmişti. İmparatoriçe Mari 'Terezden kızına mütemadiyen ten » kitkâr mektuplar geliyor, Fakat kra- Tiçe bunlar hiçbirisine ehemmiyet vermiyordu. Günün üçüncü derdi ve meselesi de almas düşüncesiydi. Günde değiş- tirilen elbiselere uygun elmaslar tak mâk ve bunları mütemadiyen değiş - tirmek lâzım mı, değil mi? Bir kra- liçenin inci, pırlanta ve zümrütleri ö- teki saray erkânmm elmaslarından şüphesiz diha büyük ve mühteşem olmalıdır? Viyana sarayından evlenirken al - dığı hediyeler On beşinci Luinin ka - salar dolusu hediye ettiği Fransa ha- nedanma âit elmaslar Mari Antuva- nete yetişmiyordu. Bir. kraliçe her gün yeni ve'daha güzel mücevherler- le #üslenmezse kraliçe olduğu ne- reden anlaşılır? Mari Antuanetir en büyük zaafı elmas ve mücevher idi.. Almanyadan hicret etmiş yahudi kuyumcular kar- şısma çıkıp kadife mahfazalar için» de kendisine nefis milcevherler gös - terince dayanamıyor, derhal her şeyi satmalmak istiyordu. Bu kurnaz ve gök bilmiş esnaf Fransa kraliçesine kolaylık yapıyor, parayı derhal iste- miyordu. Bu suretle bu kıymetli taş. lar esasen yüksek olan fiatlarının de- Zerinden birkaç misli fazlasma satılı yordu. Farkına varmadan gırtlağına kadar borçlanan kraliçe bir aralık ge liyordu ki, ne yapacağını gaşırıyor - tiren kocası İmdadma yetişiyordu. Viyanaya akseden israf haberleri ü- zerine Mari Terez birçok mektuplar yağdırıyor, fakat hiçbir fayda hâsri olmuyordu. On altıncı Lui, tahta çıkar çikmaz zevcesinin cep parasını iki misline çıkarmıştı. Fakat gene daima karsı- sında cebinde on parasız bir kadın gö- rüyor, fakat hayret etmiyordu. Çün- kü genç ve güzel kraliçenin ne dere- ce müsrif olduğunu biliyordu. Mari Antusnet bu müsamahaya rağmen bazan kocasından para iste - meye sikiliyor, başka bir çareye baş- vuruyordu. Meselâ şeytana uyarak çok kumar oynuyordu. O zamana ka- dar sarayda kumar mahiyetine vap. mamak şartiyle zararsız. oyunlar oy- nanırdı, Kralın kumarı meneden kat- i emirleri vardı, Fakât kraliçe vari- datını arttırmak için yeni yeni oyun- lar ortaya atıyor, ve tabil herkes te buna göz yumuyordu. verilmiyordu, Krala haber Hattü kraliçenin hususi salonların da yeşil örtülü kumar masaları faa- Hiyetteyken kral gelecek olsa kapıda bekliyenler derhal evvelâ içeri haber veriyorlar ve her şey ortadan yok ö- Juyordu, Kralin kısa ziyaretini müetakip ge ne kâğıtlar ve fişler ortaya çikıyor- du. Ve herkes zavallmm arkasında, “Atlattık?,, diye kahkahalarla gülü- yordu. Kraliçe daha çok para kaza - nabilmek için tanımadığı para sahip- lerinin de saraya gelip oynamasına Erleri Kâşif meşgul olmakta- müsaade ediyordü. Bu suretle saray birtakım hilebaz kumarbazlaria dolu- | Bu beyinsiz kafalarm zerine her jyordu. Hattâ kraliçenin du. Bereket ki her sözünü yerine ge- | 9 MARI ANTUVANET... ROMONL Çeviren: Rezzan A.E. YALMAN Mari Antuvanet bütün müsamaha- alra rağmen adamakıllı sıkılıyordu bulunduğu masalarda bile hile yapıldığı bütün şehirde dedikodu halinde duyuluyor, herkes bundan bahsediyordu. Yalnız kraliçenin bu dedikodulardan haberi olmuyor, duymuyor, yahut daha doğ rusu duymamazlıktan geliyordu. Ku- mar iptilâsı o kadar gözünü bürü - müş ki, bundan vazgecemiyor, gece- leri sabahlara kadar, gündüzleri ak- gamlara kadar yeşil örtülü masadan kalkmıyordu. anadan gene mek - tup mektup üzerine geliyordu. İhtar- lar, tehditler yağıyordu. Fakat bey- hude... Bütün ömrü giyinmek, süslenmek ve kumarla geçen kraliçenin eğlen - meye de vakti kalıyordu. Ata bl yor, uzun uzun gezintiler yapıyor, hattâ bazan eğlenmek için eşekle ge- ziyordu. Kışmi buz Üzerinde kızakla dolaş « mek üdetti “Köriserler, tiyatrolar, Jasasiar velhami-her-türlü eğlenceler kraliçe İle dostları için.. Kraliçe hiçbir akşam elinde bir kitapla kocasınm yanında birkaç sa- at geçirmiş değildir. Mütemadi hare- ket zevk ve safa... Fakat her türlü eğlenceden çabuk bıkıyordu. Her ar. zusu tipki saman alevi gibi bir yanıp bir sönerdi. Yalniz hiç bıkmadan yaptığı ve hiç usanmadığı eğlenee maskeli balolardı. Çünkü buralarda kraliçe olduğunu gizliyor ve eğlen « mek istiyen alelâde bir İnsan gibi ya- gıyordu. Tehlikeli oyunlara girişmek yarım saat için beğendiği bir erkekle istediğini konuşmak,. krali vanının menettiği şekilde eğlenmek o na en cazip bir şey gibi geliyor. İ Sonraları kraliçenin oromanmda büyük bir rol oynıyan asilzade Axel de Fersenö de kendisini çok beğendi- ği böyle bir balo akşamı, maske ar- kasımdan söyliyebilmişti. Bütün bu hoppulıklar halk arasma yayılıyor ve olduğundan daha geniş bir ölçü alıyordu. Viyanadan valide- sinden gelen mütesddit mektuplara ve halk arasındaki dedikodulara rağ men kraliçe bildiğinden ve istediğin- den şaşmıyordu. Adeta kendince bütün bu pek tabii addettiği şeylerin başkalarına nedan bu kadar gayrimakul göründüğüne hayret ediyordu. Hayat, eğlence ve zevkten ibaret değil miydi? Annesi tarafından gelen ve kendisine nesi - hat etmek istiyen sefire şü cevabı vermiştir: — Annem benden ne istiyor? Ben hayatta iç sıkıntısmdan başkâ bir şeyden korkmuyorum. İç sıkıntısı, o asrm bütün aristok- ratlarmın en korktuğu şeydi. On sekizinci asrın sonu tamamiyle eğlence ve zevkle geçmiştir. Fakat birdenbire ihtilâlin karşısında kalın- câ ve tehlike önünden kaçmak imkâ- mi kalmayınca iç sıkıntısı korkusu yerine birdenbire başkü başka kor » kular başgöstermiştir. (arkası var) ———————— Meşhur İngiliz müsteşriki geliyor Hükümet tarafmdan Dil Kurul tayı müzakeratında hazır bulunmak üzere davet edilen meşhur İngiliz müsteşriklerinden Sir o Demmifoş

Bu sayıdan diğer sayfalar: