September 8, 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

September 8, 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E—— a». .8 Irun zaptedilirken havada kollar,bacaklar gövdeler uçuşuyordu Mitralyöz ateşi kızgın bir sel gibi Yağıyor, mezbuhane harp oluyordu. Irin sırtlarında asiler şehre doğru ilerlemeye çalışıyorlar Ispanya sivil harbinin en kanlı sahnelerinden biri de İrun önlerinde cereyan etti. Buradaki muharebeyi yüz metro kadar bir mesafeden gözleriyle safha saf- ha takip eden “Deyli Ekspres” gazetesinin muhabiri, bu boğuşma hakkında gazetesine şu telgrafı çekiyor: Briyatu (Jrun'un tam m) Bu hâdiseyi eşsiz bir manzara ta- hudut üzerinde) — İrun âsilerin eli-| kip etti. İki taraf ta hudutta nehir De geçiyor. Muharebenin cereyan et-| üzerindeki gümrük dairesinin üzeri- tiği yerden yüz metre mesafeden kan | ne saldırdılar. hı hâğiselere şahit oluyorum. 6,5 püs| (İki tarafın döğüştükleri yerden 80 Uk toplar şehri bir cehenneme çe -| metre ötede idim. Gün müthiş sıcak- Virmiş bulunuyor, İki taraf ta haya-| tı. Muharipler birer ifrit gibi harbe- & ve herşeyi istihkar eden, insana) diyorlardı. Asiler kuvvetlerine güv dehşet verici bir cesaretle döğüşmek | nerek, Halkçılar mezbuhane bir gay tedir. Fakat iki tarafım o küvvetleri| retle döğüşüyorlardı. arasmda. sayı bakımından pek büyük) Asilere ait beş zirhlr otomobil güm bir fark var, Asilerin her yirmi kişi-| rük dairesine doğru ilerledi. Fakat #ine mukabil hükümetin bir tek ta- birinin makinesine bir mermi isabet Yaftarı döğüşüyor. Ve âsilerin top-| etti ve durdu. Ötekiler mitralyöz a- ları en müstehkem yerleri ufalaya-| teşi altında ilerlediler. Tak berhava ediyör. İki taraf ta tam bir cehennemi- Öğleye doğru âsiler şehre 300 gül-| çinde idi. Mitralyöz ateşi bir sel gibi le yağdırmışlar, Punta mevkiini bi" beyaz köpükler saçarak akıyordu. harabeye çevirmişlerdi. Müdafiler | yeme nisan almağa vakit Hülazniyor den bir tekinin bile hayatta kalmış yo olmasına imkisi've#Mtiminl YoKtüHU | du Çünkü daha evvel ate gden'için kümet kuvvetlerinin buradan çekilip | kurtuluş imkân: vardı. Zırhlı otomo Bittiğine inanıyordum. Fakat öyle ol| biller gümrük dairesinden 100 met - madı, Hükümet kuvvetleri ölümün! re mesafede durdular ve bu sayede Pehçesine cesaretle yeniden atıldılar | halkçılar yirmi dâkika nefes almağa Ve âsiler piyadesinin ielrilemesine| imkân buldular, Fakat vaziyeti kür- mâni oldular. tarmak ümidi sönmüştü. Halkçıların Nihayet buraya gönderilen kuvvet | dayandıkları kum çuvalları kan için- İerin hepsi de katliâm edildi. Fakat| de yüzüyordu. Bunun Üzerine hükü. Üsiler bombardımanm arkasmı kes -| met kuvvetleri gümrük dairesini ber mMediler ve ancak hükümet kuvvetle-| hâva ettiler, Ve ortalığı kapkara bir Yinden bir İz bırakmadıklırına emin | duman kapladı. Birkaç dakika sonra olduktan sonra bu mevkie ilerliye- | âsiler ilerlediler ve eğilmiş süngüler- Tek bayraklarını çektiler ve “Yaşa-|le gümrük dairesine doğru yürüdü - 8in İspanya!” diye bağırdılar. ler. — Halkçılar, küm çuval - Tam bü smada Halkçdar, ayni; larmı sökerek İrun şehrinin içine gö Mevkie birkaç mermi isabet ettirme- | türüyor.ve şehrin evlerini müdafaa- e muvaffak oldular ve bu mermile-| ya hazırlanıyorlardı. Birçokları yol- Fin infilâki çok ağır zayiata sebebi-| da yere düşüp ölüyordu. Asiler vazi- Yet verdi. Asilerin bayrakları parça | yete hâkim olmuşlardı ve İrun şehri lanmış ve âsiler çekilmeğe mecbur ol| sukut edecekti, Müşlardı. Fakat havada çelik miğ -| Hükümet kuvvetleri ümidi kestik ferler, &, kol, bacaklar uçuşuyordu. | leri için köprüyü geçerek Fransa bu Çok geçmeden âsiler hükümet top -| duduna sığımıyorlar ve silâhlarını larının Şerini keşfettiler ve iki taraf | birlikte götürüyorlardı. Yeni bir top düellosuna başladılar. | Şehir baştan başa yanmakta idi. Bir haftalık tarih rüklemeye teşebbüs etti. Avusturya ve Macaristandan sonra Romanya ve Yugozlavyayı da elde etmek lâzımdı. Bükreşte Faşist teşkilâtı Almanya- m bu maksadını temine çalışıyordu. Nihayet Romanya Eralinin tesirile hükümet Almanya tarafını tutmıya karar verdi ve Titülesko kapı dışarı Şimdi Yugoslavyanm da Roman- yayı takip etmesinden korkuluyor. Si Rusyada K omşumuz Sovyet Rusyada Zi. noviyef ve Kamenefin kurşu- na dizilmesinden sonra çikan riva- yetlerin hiçbiri tesir etmedi. Ne dahilde isyan, ne ordu içinde hoşnutsuzluk, ne de şeflerin birer bi- rer ortadan kaldırılması mevzuu bahis. Stalin hilkümeti, ortalığı temizle- dikten sonra mutat faaliyetine de. vam ediyor, Dahilde silkün ve huzur İeesslis etmiştir. Troçki göz altıma a- lmdığı için hariçte propaganda da durmuştur. Almanyada mrivaki siyasetinde muvaf- fak olan ve bugünkü Avrupa siyasi şartları içinde siyasi muvaffa- kiyette emrivakli yegâne âmil — te- lâkki öden Almanya Nuremberg top- lantısı için hazırlanıyor. Bu toplantı iki mühim karara ge bedir: Biri Alman hududu haricinde kalan Almanların vatan hudutları içine elınması, diğeri Almanyaya j müstemleke verilmesi. Geçen hafta Alman matbutı, Sov. yet Rusyaya karşı hücumlarma de vam etmek suretile, efkârrımumiye- yi bu kararlara hazırladılar. Alman- ya, Avrupaya musallat olan Sovyet Rusyanm ani bir hllcumuna uğra- mamak için bütün davalarını hallet. 1spanyada halk Kuvvetlerinin Başı rmda da muvaffak olduklarmı iddin ediyorlar, Madrit ise buradaki Asile- rin teslim olmak Üzere olduklarmı bil diriyor. Madrit ayrıca Tellaverada hükümetin muvaffak olduğunu ve Granada civarmda âsileri sıkıştırdığı nı söylemektedir. Hükümet kuvveti Kordova etrafın- da âsilerin birçok müfrezelerini dağit muştar. Barselondan bildirildiğine göre, halk mahkemesi tarafından mahküm edilen kumandan Tore Nekuel ile Mü- i lâzım Amâdon ve Arduengo kurgü- na dizilmişlerdir. Madrit, 7 (A: A.) — Dahiliye na- zırı bildiriyor: Hükümet kuvvetleri» nin elinde bulunan bütün vilâyetler Madridin iaşesini temine devam. et mektedirler. Kordu vilâyeti mühim i i i i İ miktarda zeytinyağı, Mursi vilâyeti de patates, un, çikolata 've milislere verilmek üzere birçok ayakkabılar getiren mühim bir kafile göndermiş tir. Madritteki İngilizler Londra, 7 (Radyo - Tan) — İngil. baü Madrit konsolosu bütün İngi- ai İİİ 1 ağ San Sebastiyan kanlı bir harp başlıyor liz tebaasının şehirden ayrılmalarını | ZAN Fransa, Alman- yanın ittifak siyasetine karşı taarruza geçti (Başı 1incide) Verilen malümata göre, Fransa | Hariciye Nazırı Delbos bugünkü ka- | bine içtimamda Lehistan Başkuman danı General Rldz - Smigli'nin, Leh - Çek hududunda istihkâmlar yapmak plânmı terkettiğini ve bunun Üzerine iki memleket arasındaki gerginlik ta mamile zall olduğunu bildirmiştir. Malüm olduğu üzere Çekoslovak - ya, Sovyet Rusyanın müttefiki oldu. Zu ve Lehistan, Sovyet Rusyanın ken disine karşı niyetlerinden şüphelendi. Zi için bu ittifakı hoş görmüyor ve Çekoslovakyaya karşı tahkimat plâ- nı tatbik ediyordu... Lehistanm bu plânı tatbik etmek- ten vaz geçmesi'de Fransa ile wttifa- kmm canlanması deliilerindendir. Bu hâdiss Aimanyaya akseder et- mez, Almanya devlet şefi Hitler, Pa. ris sefiri Kont Ve'cozek ile atasemi- literi General Kontal'i Berline çağırt- mıştır. Hitlerin Fransa — Lehistan münasebetleri de Fransa — Rusya misakı hakkında malümat alarak nas yonal sosyalist kongresinde buna gö- re idarei kelâm edeceği söylenmekte- dir. General Ridz Smigli Pari#ten hare ket etmiş, Frawsa Milli Müdafaa Na- zırı ye Paris kumanlanı ile bir çok siyasi zevat ta.9fından teşyı olun- muştur. — am ma mek ve dahilde kuvvetlenmek mec- buriyetindedir. Onun ( halledilmemiş iki davası da diğer devletlerdeki Al man ekalliyetlerile, müstemleke me-| selesidir. Hitler dün Nuremberg top- lantısımda ihtimal bu iki meseleden bahsedecek ve verdiği kararları anla- tacaktır. | Dün başlıyan Nuremberg toplantı. | #1 bu İtibarla çok mühimdir. . 0 de onun a dsilere karşı bir erileyişi Birincide ihtar etmiştir. Çünkü şehir ile hudut arasındaki son irtibat kesilmek Üze- redir, Pariste bir nümayiş Paris, 7 (A.A) — Bium, Luna Parkta yapılan sosyalist toplantısin- da, İspanya işlerine müdahale etme- menin en iyi yol olduğunu söyledik- ten sonra demiştir ki: Biz bu teklifi, yakmlığı ve vahim. liği gözümilzden kaçmıyacak olan beynelmilel ihtilâtların önüne geç- mek için yaptık, Arzumuzun hilâfma olarak geçen müddet zarfında başka- ları asileri beslemeye devam eder- ken, biz elleri bağlı bulunuyorduk. İşte sizleri de bizim gibi elemlen- diren şey budur. Şimdi vaziyet o he- dir? Kanaatime göre, beynelmilel mu kavelenin kabulündenberi, sözünl bo. zan bir tek hükümet mevcut değildir. Vaziyetimizi ve imzamızı bozmaklığı. miz isteniyorsa, dün olduğu gibi bu gün de vereceğim cevap şudur: Ha- yır.. İmzamiızr, geri almak Gesaretini göstermeden bozmak (istemiyoruz. Halen, Avrupada neticelerini tahmin etmek zor olan bir buhran tevlit et- meden, başka türlü hareket imkân- sızdır.,, ” hikâyesi Çok garip bir adam | & Tayyare Groydon meydanmdan daha henüz kalkmamıtşı ki onun se- sini - ilk defa olarak - duydum. Gü rültü, patırtı eden şamatacı, ağzı kâ- labalık bir adama benziyordu. Tah- ta masaya kuvvetli bir yumruk in - direrek; bu kör olası memlekette de canımın çektiği zaman neden içki bulamıyor. muşum...,, diye haykıri - yordu. ; Kırmızılaşmış etleri kösele gibi yüzü ve çok uzun boyu ile tam, belki de maruf haddi aşan bir İngilizdi. Kuşaklı geniş şayak pultosu ve bir ucu yana yatmış yumyumuşak bir şapkası vi Pasaport memuruna homurdandı: Amma da cenabet yer.. dedi. Bir polis memuru omuzuna doku- narak, tayyareye binmeden evvel Jütfen purolarinızı yanınıza alma - ymız, İhtarında bulundu. Sanki, mukaddes bir şeye sövmüş- ler gibi, gene homurdandı ve puro - larmı atlı. Tayyarede de hiç tek durmadı. Üfa- cık, el arabası gibi kompartımanda bir aşağı bir yukarı dolaştı, can kurtaran yelekleriyle oynadı; gaze - teleri buruşturdu, yırttı, onunla bu- nunla konuşmak için behaneler ara- di; hiddet, asabiyetle kaşını yi ü çattı, bir ara kendi yeri ile ( meclisten dışarı) apteshane arasmda mekik doludu. Ve nihayet Amstorda ma yetiştiğimizde kompartımanda ışıklanan “Bitte Anschnallen” işare» tini görünce, kulağımın dibinde: “Söyle, yahu, köpoğlusu tayyare parçalanıyor mu?.,, diye haykırdı. Amsterdamda canın çektiği ber içkiyi buldu. Artık keyfine diyecek yoktu, Gevezeleşmişti de. Brandiyl, viskiyi habire yuvarlıyor, ve gar - sonia garip garip şakalar yapıyor - du, Derken içkisini kaptığı gibi, da- vet filân beklemeksizin, masama geldi, çöktü. “Tabii, elelâde konuşurken, tram- pet çalmıyormuş gibi oluyordu... — Berline mi gidiş?... diye böğür- di: , “Buğmr “sultadırm; *- v <- — İlkdefa olarak mı?,, Gene: — Evet dedim. Bilgiç, bilgiç baktı. Gece klüpleri filân varmış orada. Yaşanacak yer- miş, diyorlar. Hiç cevap vermedim. — Iş İçin mi, yoksa keyfe mi?.. — İş İçin. dedim. Inanmadı, Fikrince, böyle bu ka - dar genç, aptal bakışlı bir insanın Berlinde işi olamazdı asla. Bana inanmadığını göstermemek için, karga gibi sesler çıkardı ve ben sırf gezmek, eğlenmek İçin gidiyo - rum, dedi. Derken heriçfi oğlunun şaka damarları kabardı Farkma va- rıyordum. Berline keyif için gitmeli azizim. Vallahi böyle çikar bunün ta- dı.. diye şahlandı. Kendi kendine bir yumruk attı. Neredeyse bir tane de bana İndirecekti. O kadar keyiflen- mişti ki, bir brandi do bana ısmar- ladı. Şöyle küçük bir mezuniyet; ka- çamak dedi, dili yarı argo ,yarı da Amerikan şivesine çalıyordu. Bütün iş patırdısından, dağdağadan uzak bir hayat. Neymiş adamım, satıver işin, binbir türlü düşüncenin ana sını. Zevkine, eğlencene bak. Bir brandi daha almâz misin ustam?. Teşekkürlerimle reddettim. Adeta incindi. İşin içine içmeliy « din ,yahu. Senin tatlı canma yemin dik yahu, Senin tstli canma yemin ederim ki, kabul etmeliydin. Dedi ve bir gözünü hafifçe kırparak: İş. Iş ha.. diye söylendi. Adeta kaçarcasına tayyareye dün! düm. Lâkin o da bana yetişti. Bu se | fer yerini değiştirerek geldi, tam yanıma oturdu. Arifane: Icap eder - #e, yani kusacak olursak, san benim kâğıt torbamı, ben de seninkini tir tarım, dedi, Bu fikri sadece sözde kaldı ve hemencecik uykuya daldı. Kıranta saçları dibinden kesilmiş ve gayet pahalı esansla kokulu başı omuzuma düştü. Hanovere gelince uyandı, Ve bit- lendim adamım.. dedi. Tayyareden indik.Üniformalı bir adam önümüzde iğildi. Pasaportlarımıza “baktı. Bizi selâmladı ve nezaketle “Danke,, de- di. olacak, Her yerde, her işinize polis burnunu sokmasa olmaz... diye fikir yürüttü. Derken yolculuk arkadaşla» rından biri bize doğru geldi, ve bir sürü şeyler söyledi. Galiba da bir su- al sordu. . Zaten kıt olan almancam işe ramıyordu. Manalı manak gülün yerek, affedersiniz dedim. Yanımda o dağ gibi vücudiyle yükselen yoldaş, Nokimpri, Nokom- pri.. diye gürledi. O arkadaşlığımızı şöyle anliyordu. Fikrine ya « ik. ikimiz burada gizli bir yabancı ağa düşmüş İki İngilizdik. Yapayalnızdık ta. O - nun için bizler biribiimize destek olmalı, ve bu ağın deliklerinden bir an evvel kurtulmak için biribirimi. ze yardım etmeliydik. Tayyareden indik. Herifin kolu lu kolunda değil mi?.. Artık ne bir yalan, atlatma, beni bu vatandaşı » mm bağından asla kurtaramazdı. — Biribirimizi buluşumuz p dar da iyi oldu. Taliimiz varmış be adamim, diyordu. O benden ferah ferah otuz .yaş büyüktü. Meküsen mütenasip bir çift teşkil etmiştik. Bendeniz, ctlız, yerden yapma, hirpâni, sessiz bir tiptim. O coşkun taşkın ve heybetli bir insandı. Tayyare meydanmdan şehre kadar ayni otomobile binme « Wi, ayni otele inmeli, birlikte de tes- cil olunmalıydık, O bunlara pek e « hemmiyet veriyor, adeta ısrar edis yor, ve muamelelerde bitince mu - hakkak ve muhakkak birer brandi de çekeceğiz, diyordu. Kolumdan yakaladığı gibi beni bara soktu. “Bar” m bir iyiliği de gu, diye haykırdı. Dünyanm her ye rinde “bar” bardır. İçerde, tezgâs hin etrafında fırdolayı çevrili uzun iskemlelere oturduk .Tezgâh başmda duran adamm ingilizce bilmesi bizim adamım hoşuna gitti. Brandileri hep o ısmarlıyor, bardağın yarısını yu « varlarken, bu işinin şerefine, gerisi. hi de sineye çekerken, bu da benim zevkimin, keyfimin şerefine deli « kanlı, diye bağrıyordu. Lâkin zevkimin, keyfimin gerefine derken, sesinde öyle acı bir eda var« dı ki, hiçbir şey söyliyemedim, sus- tum. Ve her şerefe deyişinde sessiz- © içtim. Adam hoşuma gitmiyor, o- nunla konuşmak bile istemiyordum, O bana emniyet etmiş, arkadaşlık göstermişti. Ama ben hiç te kabul taraftarı değildim. Yazılacak mektuplarımı, yapıla « cak işlerimi behane ederek ayrıldım, Bankoya bir yumruk daha indirdi ve keyifli keyifli elini salladı, Yavaş yavaş sarhoş olmıya başlamıştı. Pek Mâ delikanlı, git te İNİ Yapa diye homurdandı ve barcıya adeta hırlıyarak bağırdı: Bana bir karan- lik oda.. Ben buraya eğlenmeye gel- dim.. Muhakkak isterim.. . İnsan oğlu ne gariptir? Pek te gör mek istemiediği bir adama, o da de rede, Berlin gibi muazzam bir şehir. de her zaman raslarsa bik tuhaf o- luyor. Ve kaderin bu oyununa şaşı» yor. İşte bu ilkbaharm hafta sonu ta- tilinde bendenizin tam Trgiliz yolcu luk arkadaşım heryerde bitiyordu. Bazan otelde, loğ dehlizlerde uzıyan hiddetli ve dik sesini duyuyor, bazan da barda kavga naraları arasında bağırışmı işitiyordum. Zevallı tez- gâhtar el'iman demişti bizim yoldaş- tan... Tesadüfen yabancı bir Ingiliz bara düşmeye görsün, artık bizim yoldaşa şikâr oluyor ve onun Berli- ne dair bitmez tükenmez tenkitleri- ni dinlemek mecburiyetinde kalıyor- du. — Ne memleket, Ne memlekete Beni burada soydular, soğans çevir« diler.. Allahım, neredeyiz. Fred, bir brandi daha yavrum. Halbuki bunla» rı söylerken şehre geleli daha yirmi dört saat bile olmamıştı. Burada -her gey ateş pahasma.. Üç marka bir taksi.. Yemekte bir iç- ki beş mark. Bir de her şeye vergi de caba.. Fred oğlum şerin kaça?. Yüzü yuvarlak bir listiğe benzi- yen Fred, kuvvetli bir Amerikan şi- vesiyle içkinin fiatmı söyleyince bi- zim arkadaş homurdandı. Yahu bu ne, bizim memleketten Uç misli da- ha pahalr diyordu. (Sonm yarın) Çeviren: İbrahim Hoyi "Arkadağım, cenabet memleket ne

Bu sayıdan diğer sayfalar: