19 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

19 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 - 10 - 86 İse TÜRK DÜNYA MATBUATINDA| GÖZUMUZE İLİŞENLER İZLANDAYA “TURK. AKINI RE AcıHakikatler — Yazın ; Kadircan Kaj: Hasan Göğsünün Sağını Gösterdi Ceketinde Bir Kurşun Deliği ve Delikten Sıza rak Pıhtılaşan Kanlar Vardı. Diyerek sol eliyle sağ kolunu tüt- tu ve kılıç elinden düştü. Sakar Ali homurdandı: — Bize kafa tutuyorlar, hal. Palasımı kaldırdı ve: .— Yoldaşlar, çabuk olun. cum!.. Diye bağırdı Bir boğa gibi yukarı fırladı. Adalılarda on böş kadar tüfekten başka bulunabileceğini #anmiyordu. Onlar yeniden dolduruncıya kadar bastırrvermeliydi. Tki yüz levent birden palalarmı 'si- yırarak saldırmışlardı Murat Reis diğer leventleri de'yol- lamakla bersber tüfek ateşinin Oçık- tığı yere prova toplarile üç gülle sa- vurdu. “Tepede bir kargaşalık ve bağrışma lar oldu. Beş altı tüfek daha patladı. Sakar Aliden daha öne geçmiş olan Dertli Hasan olduğu yerde sendeledi. Ali onu tuttu: — Ne var? — Yaralandım. Fakat ziyan yok. İrkildi. Sağ elindeki palayı 80l eli- ne aldı ve ileri atıldı. Fakat ancak üç adım atabildi. E -| Zer Sakar Ali tutmasaydı sirtüstü dü| şecek, yirmi otuz adım aşağıdan ka- yalıklara yuvarlanacaktı. — Yaran nerede? Hasan göğsünün sağını gösterdi.| Ceketinde bir kurşun deliği ve delik-| ten sizarak pi şan kanlar vardı, Sakar Ali Sen geri dön... Diyerek en yakınmdaki iki lev. çevirdi: — Hasanı geri götürün, yaralan, Dertli Hasanm gözleri ilerdeydi — Geri gitmem... Kuvvetim Diyordu. Fakat gittikçe de kuvvetini kayDe- Bü. — Olur. Giderim. Geri dörm'm ben... Önü bulmalıyım. — Onu ben bulurum Tanımazsın. — Adada nekadar kız varsa hep- sini sürüp getireceğim, Daha diye- ceğin var mı? Haydi... — Ali, kardeşim, ben de geleyim, — Olmaz diyorum. Bana güvenmi- yor musun? İki levende: — Götürün! Emrini verdi. Hasan pek bitkindi. Durmadan kan kaybediyordu. Bu-| pa rağmen ileri yürümek için uğra. gıyordu. Dertli Hasandan başka iki yaralı daha vardı. Uçü de kıç kasaraya, Murat Reisin her zaman bulunduğu yere yetırılmışlardı. Geminin cerra- hı hemen geldi. Hasanın göğsüne gi- ren kurşun, ©ie gömülmüş ye bir kaburga kemiğine rastlıyarak orada kalmıştı. Kurşun çıkarılâ. Yara hemen sa- rildi. ; Hasanın gözleri hep karadayı. — Artık gidebilirim. Kurşunu çı. kardınız ya... Artık kan akmıyor. Diye söyleniyordu. Murat Reis çıkıştı: — Çok söylenme. Ben bilirim o. i Tüccar Bagge İle adamları “kaç- mışlardı. N j Kaptan Hanrik hemen limandaki gemiye koştü. Onu kıyıya bağlıyan ipleri kesti; su deliğini açtı. Tekne- ye su dolmaya başladı. Kendisi de hemen bir sandalı binerek karaya çıktı. Adanm içlerine doğru uzak- laştı. ii Halk, Türklerle döğüsmek — icin gidenlerin kaçtıklarmi görünce mal- larmı gizlemiye, kendileri de saklan- maya başladılar, Bir kısmı adanın İç taraflarına, tepelere kaçtılar. Bir- çokları da balık mağaralarıma gitti- ler, Bagge silâhlarmı parçaladı, Evine koştu. Fakat kasaba gibi evler de boşalmıştı. Gerek kızı ve gerek İki küçük çocuğu ile karısı orada yok- tu. En son kalan bir komşu kaçar. ken haber verdi: — Onlar, balık mağaralarma git- tler. Oraya saklanscaklar. Türkler sizin hepinizi öldürdü, demişlerdi. Bagge çılgın gibiydik Evden çıkar- ken — Heeyyt.. Beni buradan artık... Size yardımım olur, Diye bağıran bir ses duydu. An - cük o zaman evin bodrumuna setmiş olduğu Anskarı hatırladı. Dö- nüp bir ir oskti: A , genin yerin burasıdır re batsin yardımin? Diye bağırdı. Koşa koşa uzaklaştı. Vestman adaşmın balık mağarala- rı delen yetmiş seksen ayak yilk- sekte ve. yalçın kayalıkların içine oyulmu; rlerdi. Asırlardanberi ku- va balıfları depo etmiye yarıyan bu verler şimdi halkin saklanmasma ya- rdu, Bazılarmın kapıları ve ki - tleri de vardı. Türklerin bunları görmelerine imkân olmadığından her halde kurtulacaklarmı san:yor- lardı, Bagge yalçın kayalar arasmda - ki incecik yollardan, taşların kena- rından geçerek ve tırmanarak ma- ğaraları dolaşıyordu. Fakat aradık- larmı bulamıyordu. Uçünelü mağara hepsinden gizli ve büyüktü. — Karım, çocuklarım burada mı? Diye sordu. Ki er ona kızdılar. İçlerinden bir ih! çıkıştı — Dışarda dolaşıp durma. Türkler görürlerse bizi de tutarlar. Içeri gel. — Fakat ben çocuklarımı ariyo - ım, Karımı ariyorum. Mağaradakiler büyük bir taşı ma- çıkar | ğaranın kapısına. yuvarlamak. için, çalışıyorlardı. Daha geride olan ve uğraşmak- tan ter içinde kalan bir başkası #0- luk soluğa ve homundanır gibi: — Onları gördüm. Daha” aşağıda- | ki mağaralardan birisine girdiler. Dedi. Bagge, söylenilen yere gidecek ol- du. Fakat deminki ihtiyar adam onu kolundan tutup çekti: — Be adam, başımıza dert mi ağa- Gaksın! Içeriye gir diyorum. Diye haykırdı. Zorla içeri çektiler. Türklere karşı bir iş beceremedi- Zi için zaten ona ve arkadaşlarına kızgındılar. Bu sırada Ferhat Reis ve levent- leri tiç kısma ayırdı. Her üçü de ön- lerinde kirmizi bayraklar dalgalana- rak bağıra bağıra adaya yayıldılar. En büyük grup Ferhat Reisin ku- mandasındaydı ve Sakar Ali de on- larm elebaşılarındandı. Bunlar halkım evlere saklandıkla- rinde yalm palalar olduğu halde kü- cum ettiler. Fakat orada hiç kimse- yi bulamadılar. — Vay canma, burada in cin top atıyor. Ferhat Reisin de, leventlerin de canları sıkılmıştı. Bu sırada öteden bir levent ba- — Burada bir adam var... Ferhat Relsle Sakar Ali oraya rinden daha güzel, daha süslü bir evdi. İki kattı ve duvarları kalm ol- duğu gibi sivri damları da arduvaz ile örtülmüştü a — İşte, burada... Burada... Burası o evin bodrum katıydı. Leveatler bir yüklenişte kapıyı parçelâdılar ve içeri daldılar, Sakar Ali en öndeydi. Kendi ken- din, — Halkın nereye gittiğini bundan öğreniriz. Sarı kız da elbet onların arasındadır, ) Diyordu, Bodrumdaki adamın elleri ve ayak )ları bağlıydı. Bir vuruşta onun bağ” | ları kesildi ve yakapaça Ferhat Rei- sin karsısına getirildi. (Arkası varl -İdan çıkarak, hortlak halinde katille. İsimlerle maktulün elbisesi srsemdaki rını sanıyorlardı. Hepsi birden elle.| koştular. Burası büyük ve diğerle -| e a Altı yüz sene evvel öldürülen adam İsveçin garp sahilinde küçük bir şehir olan Bocksteu da ağzı tamamile yosunlar tutmuş bir kuyunun içinde 600 sene evvel öldürülmüş bir insan bulunmuştur. Üzerindeki elbise, aradan bu ka- dar zaman geçtiği halle hiç bozulma. mıştır. (Vauberk) müzesine konulan bu elbise, o zamanm giyiniş usulünü gösteren güzel bir nümune teşkil et. mektedir. Elbise sahibinin avlanmaya çıkmış | asil bir aileye mensup biri olduğunu! tahmin ettirmektedir. Vücudu iki büyük kazık ile yere mılılanmış © - lan adamın üzerinde hicbir kıymetli esya bülunamamıstır, Kaxklar o za. manm âdetine göre, ölünün mezar, rini dünyada muzlarip etmemesi için konulmustur. Yosunlar . vücudun ve elbisesinin bozulup dağılmasına mâni olmustur. 1374 senes'nde yarılmış bazı o re- müşahehet katlin © senelerde yapıl. dığını göstermektedir. Günde kaç kilometro yürüyoruz? Bir Macar âlimi, profesör Jozef Teriveld, muhtelif mesleklere men. sup kimselerin hergiin kaç kilometre yol yürüdüklerini gösteren bir ista - tistik yapmıştır. Bu âlime göre, bir sokak adamı, yani sokakta iş yapmak için dolaşan bir adam, vasali olarak günde 18098 adım atmaktadır ki, bu 13 kilometre demektir. Bir ev ka- dınm fanliyeti bu hususta çok fazla dır. Günlük meşalesinin bir ev ka dınma 22.000 adımdan az adım attır dığı nadirdir. Bu da, günde ?0 kilometre ve sene- de 8000 kilometre demektir. Bir garson ise, günde 50 kilometre yaya rekoru tutmaktadır. Çünkü, en çok yürüyen zannettiğimiz bir posta mü. verzi, günde 35 kilometre yürür. Çift çiler ise, bilhassa iş zamanı çok yü- Bugünkü program Türk musikisi: 12,50: Pifikla hafif müzik; 1325 . plik seşriyatı Aksam neşriyatı — Sant, 18€0: Çay sa ati dans reusikisi; 19,30: Konferans! D; Ali Şükrü tarafmdan: 20: Rifat ve ark dasları tarafından “Türke mas şarkıları; 2030: Vedin Rıza ve arkarlaslar tarafından Türk musikisi ve halk çarkıla 21: Sole pliklar; 21,30: Orkestra | — Sehümen: (Cenoveva) wv: 2 — Sirmsss: (Viyana Ormanı Masal ları) vals. eslei: (ci Ispanyol Dansı). (Mnenr havaları üzerine paratraz) 5 — Dvorak: (Siâv Derat No: ” 2150: Ajans haberleri; 23: Son. Çocük neşriyatı; 7.30: onfernma; 8,25: Konrer; 9., ; 9,55: Komser; 10,30 Konser, * Günün program özü Serfoniler: 19 Paris PT. Ts Senfonik konser (Pitelbere İdaresinde), More va 1049 Prag k artar; Hafif musiki; 18 Bükreş: )9.15 Bükreş: Radyo or- İnneşte: Salon orkestresi; 2010 Prag: Hafif musiki: 21 Varsova: Yügen'ar musilesi: 2245 Rükreş: Orkeş era; 23 Stokhnlm: Hafif muniki; 23,20 Vi. Yana: Eğlenceli mutki, 20 25 Viyana: Rossininin (Barbier de Se wille) eperesi! Zİ Belgrat Opersden ma kil: 21,10 Budapeşte: Lü (Mukaddes Hhzabetin Efsanesi) operası in musikisi; 20,30 Varsova: Kuartet konseri (Smeta. na): 2425 Bükres: Oda musikisi; 71.40 Ro ma: Oda musikisi 1180 Yaryeva: Çit va; Saksfen trio; 2 Hino ile sonatlar: 2210 Prag: Zan Fora: Sanatlar; 24 Prag: Ore sikisi (Bach) 18.15 Var- T: mu 24: Varan (pik); 45: Viyana €plâk), kilometre, bir hastane doktoru 30 ki- lometre, bir talebe 25 ve bir moda mankeni 2 kilometre 300 yapar. Bir rüper ve 10 kilometre vanarlar Birkaç rakam daha: Bir polis 3? dansöz ise yalnız | kilometre 500 ya- par Vücut sağlığı için acaba hangi” si ürtündür? Vakıü, ilk bakışta. bi tarafta iri vücutlu, al al yanaklı köylü dayıyı, bir tarafta da cılız. soluk benizli şehir çocuğunu BÖ” ünse böyle bir suale belki gülers'- niz bile. Fakat biraz düşününce sualimi haklı bulacaksınız. Köy hayatı sağ” lık için daha üstün olsaydı, oralar- da da doğanların ölenlerden fazla olm»-, köylerin de büyüye büyü! ye hihayet birer şehir, hiç olmaz” $a birer kasaba olması lâzımgelir” di Halbuki şehirlerin on çoğu dur” dukça büyürler, oralarda | ahâli gittikçe fazlalaşır. Köyler ise h8- men her memlekette oldukları gibi kalırlar. Büyüseler, ahalileri çoğa” sa bile, pek az büyür, pek az çoğ bır. Demek oluyor ki şehir ahalisi ölüme karşı, köy ahalisinden da” | ha ziyade mukavemetlidir. Şehir- lerde bulaşık hastalıklar, verem hastalığı çoktur, derler, Şüphes? öyle, Fakat bunlar köylerde Yok mudur? Şehirlerdeki bulaşık ba*- talıklar, verem hastalığı daha Zİ- yade inceleniyor da onun için çok görünüyor. Köylerdeki bilinmiyor da ondan az sanılıyor, Köylerde hastalık azsa, köy ahalisi neden çoğalmıyor? Bizim, şehirlerde gördüğümüz köylülerin gürbüz, güçlü ve Kuv - vetli olması, köylerde ancak do * ğuşlarından daha mukavemetli ©- lan çocukların / yaşıyabilmesinden ileri geliyor. Mukavemeti az olan- lar daha çocuklukta gidiyorlar. Biz yalnız mukavemetli olanları büyü- dükleri vakit görüyoruz da köylü- lerin hepsini öyle sanıyoruz. Şehirlilerin daha mukavemetli olması, şüphesiz, vedikleri yeme - m Yazan: Şehircilik ve Köye GM SAGLIK ÖGÜTLERİ LOKMAN HEKİM .... ülük ğin daha besleyici olmasındandır. Köylerde, sıtma veya başka bula- şık bir hastalık olmadığı © vakit, hava daha temiz olmakla beraber, yalnız hava bel gıdanın yerini tu - tamıyor. Köylülerin ölüme karşı daha mu- kavemetsiz olmalarında o mühim bir sebep daha vardır. Köylüler ev- lendiği vakit, çok defa kendi kö- yünden, yahut yanıbaşındaki köy- lerden kız alır. Böyle böyle bütün köy halkı yavaş yavaş hisim akra- ba olurlar. Hısım akraba arasında evlenmelerin, doğacak çocukların Sağlık bakımından, hiç te iyi bir #ey olmadığı ötedenberi malümdur. Halbuki şehirlerde evl ve erkekler çok defa zak yerlerden gelmişlerdir. Meselâ Istanbulda Gümülcüneden gelmiş bir ailenin kızı, Kayseriden gelme bir ailenin oğluna varır. o Uzak memleketlerden — gelen gençlerin &vlenmelerinden daha gürbüz, da: ha sağlam çocuklar dünyaya gelir. Böyle toptan mülâhazalardan başka, şehirliler ve köylüler birer birer mukayese edildikleri vakit te $ehirlilrin üstünlüğü meydana çıkmıştır. Acele yapılan işlerde $8- hirlilerin daha ziyade meharet gös- terdiklerini herkes bilir. Fakat ş6- hirliler hamal oldukları vakit bile köylülerden daha ağır yük kaldı- rabilirler, İstanbulda şahirlilerden hamallık eden pek çok bilinmezse de. başka şehirlerde, meselâ Pa- riste en ağır yük kaldırabilen ha- malların en çok defa Parisli olduk- larına dikkat edilmiştir. Köylünün daha kuvvetli olması bir hakikat olmaktan ziyade bir kuruntudur. Zaten, öyle olmasay- di medeniyetten vazgeçmek o lâ- Zımgelirdi. Medeni hayatın her bi kımdan elbette üstün olması gı rektir. 3 — Spinelli: (Alçak Kapı) operasından Siçkhelm: (Rizet, Mscdovel); 23 Varşova: | :İkaputluk kumaş yapılması tecrübe - İNKILÂB) No, 78 Kadri usta bombaları; demirle ka-| layı karıştırarak vücuda getirdiği bir halitadan imal etmi, İçine koydu- | Zu infilâk maddesi de sadece (ka ra barut) dan ibaretti, Bu muvaffa. kıyette amil olan kuvvet, Bu Türk sanatkârın zekâ kudret ve kabiliye- ti idi. Tabii bu da büyük bir. takdir levazımı müteahhitliğini ifa eden (Demircilik ve Marangozluk Şirketi) ne, Ordu tarafından (10 bin bomba) sipariş edilmişti, 10 bin bomba. .. bunu yapmak ko. lay değildi... İptidai maddeleri bul. mak şu tarafa dursun; ilk müşkülât döküm kalıplarını yapmak için lâzım | olan (kum) da bas göstermişti, Ve nihayet “İstanbuldan, kaçak suretile dört cuval (döküm kumu) getirtilmiş bu çetin işe girişilmişti. Ve. girişilen bü işte, - himmet ve ezim sayesinde. muvaffakiyetle ikmal edilmişti, Sonra,. Mitralyöz şiritleri.. Bu da çok eksikti. Ve İstanbuldan getirt. mek te artık pek fazla müşkülleşmiz. &. (Demircilik ve marangozluk şirke: ti) nihayet buna da çare bulmuş, tah. | tadan 500 mitralyöz şarjörü yaparak bunda da muvaffakiyet göstrmişti. Ordu efradının, elbise ve kaput ih- tiyacı... Bu da çok mühim bir işti » Şehrin ve kasabaların dükkân ve ma- ğnzalarında askere yarayacak kumaş tükenmişti. Bir taraftan (Sıvas) ta yeni baştan kurulan ( Sanayi mı tebi) nde askere mahsus caketlik ve lerine davam edilirken, diğer taraf - tan, kaput biçiminde kalın pamuklu hırkalar diktirilmiş; günden güne büyüyen Ordunun ikmal efradına, bunlar tevzi edilmişti. Vakıa bunu gi yen askerler, bir az da (Buhara) or- dusu efradıma benzemişti. Fakat: hiç «lmazsa, askerin bu büyük ân, bu suretle telâfi edilmişti. ihtiyacı | ile karşılanmış... Artık Ordunun harp| Yazan : Ziya Şakir Memleketin Umumi Yokluğu İçinde Yaratılan Varlıklar, Dışarıdan Ba- kan Gözlerde Hayret Uyandırıyordu ve şerefsiz bir hayat içinde sürüm sü. rüm : sürünen asker kaçakları artık hakikati idrak etmişlerdi. Bun. İlar, üçer beşer toplanın ar; kasa. İbalara ve şehirlere iniyorlar; asker. lik şubelerine dehalet ediyorlar... Bu (büyük ve mukaddes harb) in gere. Fine iştirak için cephelere gönderil. İ melerini rica eyliyorlardı. (Şakavet) 'te bir haylı eksilmişti, öeazen şakilerin müğevvikleri ve ha. mileri, (eşraf) sıfatını takman takım (müteğalibe) den ibaretti, Mit hükümetin (müsavat) esasma imüstenit olan prensipleri; ve bilhaz. sa İstiklâl mahkemeleri, bu muzir unsuru da birer birer tepelemiş. Hâ. miden majirum kalan şakilerde ar. İk tutunamayacak hâle gelmişlerdi. İşte bütün bunlar; Mili hüküme, tax dahili mevki ve vaziyetini Kuvvet ler.dirmiş; halkm maneviyatı, ve Mil, ümete olan emniyet ve iti. madu. tamamiyle yükseltmişti. : . Bu sırtân, İstanbulda da mühim hâdiseler vukua gelmiş Damat Ferit paşa, aleyhindeki ga- leyanın şiddetine mukavemet edemi- yeceğine kanaat getirmişti. Çünkü, taraftarları bile artık bu adamı m dafaa edemiyecek hale gelmişler- di. Padişah Vahdettin ise, her ân İs- tanbulda da bir isyan ve ihtilll zahur edecek, tac ve tahtınm tehlikeye uğ- Taması ihtimalleri karşında titre mekte idi z (Sevr) muahedesinin kabulü eley- hinde Padişah Vahdettine müteaddit mektuplar gönderen (Veliaht Mecid) efendi, son bir lâyiha daha gönder- miş: Dâmat Ferit Paşa sadâret mev- kiinde bulundukça, memleketin felâ- ketten kurtulamayacağını padişaha bildirmişti. (Koca bir millet, böyle bir mecnu- Da feda edilemez. Bu adam, yalnız Hiç unutmam.. o esnada (Amerika Şarkı Karip Hey'eti) nin Umumi mü. fettişi ( Mister Cekvit ) Srvasa gı mişti. Bu hey'etin Sıvas şubesi mii - dürü (Mister Torbur) ile şahsan dost olan, (Sıvas Sanayi Mektebi) ni n kuran zat; bu iki Ameri - tebe davet etmiş; yapılan işleri göstermişti. Memleketin umu- mi yokluğu içinde, yaradılan varlığı gören Mister Cekvit; Mektep kapı- sından çıkarken yokluk içinde, bu işleri idare eden zatm elini yakala - mış; hayret ve takdirlerini izhar et - mekte idi... Fakat, birdenbire sözü- mü kesmiş, gözlerini oradan geçen İ'i piyade meferine çevirmişti. Ve bu iki neferi, gözlerile bir müddet! İbağını çevirmiş: — Türkler, hiç korkmamalıdır.. Hiçbir hükümet, hiçbir millet; yok- luk karşısında askerlerini bu suretle giydirmeyi aklından geçirmemiştir. Her müşkülât ile bü derece pençele- şen ve muvaffakıyet eseri gösteren bu milletin; yakında harikalar gös - termeye başlıyacağma katiyyen ka- naat getirdim. Demişti. Fikir ve iş inkılâbı, artık her saha- ya intişar etmişti... Fakat İnkılâbm ©n büyük eseri, milletin umumi mef- kitresinde başgöstermişti. ( Yurd ve” millet muhabbeti), en hücra köşelere kadar girmiş, en basit dimağlata ka- dar hulül etmişti... Kıtalarda bubinan askerler, artık niçin harp ettiklerini rdi. Ve bu öğrendiklerini de, izinli gittikçe ve mektup yazdık-| Şa, kendi köylerine de öğretmizlerdi. Daha dün, (ya, şehit. ve yahut, ga- zi) olmak için düşman saflarma a - tılanlar bugün: — Ah, Izmir. ah, Bursa... Diye yanıp tutuşuyorlar.. arka çan. Diye, kalplerinden ve mefkf-oj, | rinden dogan kısa bir cümle yazıyor. lardı. Bu his; yavaş yavaş dağlardaki asker kaçaklarıa kadar sirayet et . mişti, Bir takım dinsiz ve ahlâçe İların sözlerine uyarak dağ bazların. da, mağara kovuklarında aç, sefil! takip ettikten sonra gülümsiyerek! "" makamı saltanatmızı mahvetmekle kalmayacak; ihdas ettiği felâketler hanedanımızm istikbalini de tehlike. ye sokacaktır.) ; Demişti, ve; Veliaht Mecid efendi- nin bu fikrine, Şehzadelerden bazıla. rı da iştirak etmekte ve Padişaha böy 1ece haberler göndermektelerdi, Aynı zamanda, İngilizlerde Damat Ferit paşadan yilz çevirmişlerdi, Çün ki; (Sevr) muahedesini imza ettiren Damat Ferit Paşa, bu muahedenin tatbikatma dair bir çok hazırlıklarda bulunduğundan bahsettiği halde, İn. Rilizlere karşı bunlardan en küçük bir nümune bile gösterememişti. İnçilizler; artık bir ucu Bahr haysiyetsiz, düzenbaz ve bilhassa en. tirikac: bir şebekenin, kendilerini de iğfal ettiklerini görmektelerdi. Çün- kü Damat Ferit paşa, hiç bir vadini ifa edememişti. MiNi hükümet, bütün İsyan ve ihtilâlleri bastırmıstı. Yu. Manlıların bütür taarruzları da mah- dut bir sahaya münhasır kalmıştı. (Ankara) yı hiç bir kuvvet sarsama, İ Puştı, İngilizler, yalnız bol bol dolan. dırılmakla kalmışlardı. Ve bundan ie acı bir nedamet duymaktalar arı “ leri - Abdürrahim Şerif E ii Annenin kitabı Dr. O. Nami Bitkiler bilgisi Lütfi Arif 60 Edebiyat bakaloryazı Murat Uraz ———— Tk okul programı Tik okul tarihi V YENI KITAPI Türkiyenin umumi ea Kitap #iparişi alır ve gönderir. Kitaplar hakkında mektupla iza hat verir. Istanbul: Ankara cad- desi No, 85

Bu sayıdan diğer sayfalar: