23 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

23 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milli Reasürans Türk Anonim “Türkiye Milli,, ve ”Feniks dö Viyen,, Sigorta Şirketleri nezdinde sigortalı olupta hükümetimiz tarafından ittihaz edilen karara ve Anadolu Ajansı tarafından ne- jir ve ilân edilen esaslara tevfikan sigortasına devam suretile zararda nkorunmak istiyenlerin 3 İkinciteşrin 1936 tarihinden itibaren Yenipostahane arkasında Türki- ye hanmda 12 numaralı idarede bu maksatla MİLLİ REASÜRANS tarafından teşkil olunan büroya bizzat veya taahhütlü mektupla müracaat etmeleri lüzumu ve TÜRKİYE MİLLİ esat edebilecekleri ilân Şişhanedeki Faciasının Muhakemes'ne Başlandı Şahitler Neler Anlatıyor? olusur, Şubatın yirmi altıncı ge- Facianın suçluları mahkeme BUGÜN Matinelerden başlıyarak sinemasında Filme ilâve olarak: 1 — Paramount dünya havadisleri gm > Hizar) aınız AŞ, | “> CHARLIE Şirketinden: Şirketinde sigortalı olanların nihayet 24/10/937 ve FENİKS dö VİYEN Şirketinde sigortası olanların da 12/6/1937 tarihine kadar mü - Unutulmaz ESKİMO filminin UNUTULMAZ yıldızları MALA ve I P> E K LOTUS tarafından YARATILAN MÜTHİŞ ve MUAZZAM gazetesi 2 — DEFİNE ARAYICILARI: Renkli 3 kısımlık komedi BUGÜN MATİNELERDE BAŞLAR — Gece için numaralı biletler satılır, Müj insan Avcıları Görülmemiş derecede güzel — Duyulmamış derecede heyecanlı kelimelerin anlatamıyacağı kadar kuvvetli de! Müjde! Geçen sene hünerlerini bayret ve takdirle seyretti. ğiniz Türk san'atkârı “EHAPLIN cesi Şişhanede bir tramvay 2 | faciası oldu. Vatman Fah - - (ŞARLO) rettinin idare ettiği 122 nu- z " pek yakında maralı araba yoldan çık- SAKARYA tı, bir apartımanın alt katı 5 SARAY nı yıktı ve kendisi de devril- Sinemalarmda birden di. Bu devriliş bir facia oldu. ASRi !â <4 Pr.ZATi SUNGUR BUYUK PROGRAMILE: Hurikulâde heyecanlı Manyetizma, İpno- tizma, Fakirizma, Spirtizma ve İllüzyonizma tecrlibelerine başlıyor, 24 Birinci Teşrin CUMARTESİ AKŞAMINDAN itibaren "Taksim'de M A K Ss i M Varyete tiyatrosunda a Küydilkm Üç kişi öldü ve 30 kişi de ya- ralandı. Dün bu facianın bir kucak dolduran tahkikat ev-| “ve andı. 1 km m İm i i rakı Ağırceza mahkemesin - de tetkike başlandı. Mahkemede suçlu olarak Fahri ile şirketin kablo muayene me- muru Lokman ve İsmail İbrahim bu- lunuyordu. (30) davacıyı da liç a: kat temsil ediyordu Suçluların hü - viyetleri tesbit edildikten sonra, reis hâdise hakkımda muhtelif ehlivukuf heyetlerinin raporlarını okuttu. Arabanm 1914 yılı kânunusanisinin dokuzunda servise çıkarıldığı, 22 se nedenberi de 915, 916, 921, 923 ve 936 yılma kadar da on defa tamir e ddiği, şimdiye kadar 16, re yol yaptığı anlaşılıyordu . Fen heyetinin verdiği rapordan da kazanın elektrik kablosunun kop: S1 ve elektrik freninin tutmaması y zünden çıktığı anlaşılıyor ve bu iğde yatmanın sun'u taksiri olmadığı, kab- lo rabıtalarmı yapan müstahdimlerin ihmal ve teseyyüpleri bulunduğu an- laşılıyordu. Havanm yağışlı, yer meyilli olması ve vatmanm bir âm tarafmdan meşgul edilmiş olması y Zünden yanlış ve mânasız bir ma- nevranm yapılması yüzünden de bu kazanm doğabileceği tasrih ediliyor. du. Kablo muayene memuru Lokman: “Ben kablo yapmam, yalnız muayene ederim. dedi. İsmeil İbrahim de ayni gekilde itiraz etti. Bundan sonra lis- kilomet- — Sun'ullah, hâlâ, o eski Telâl Ha- nım, zannediyor. — O, hülyada giderse, çabuk şapa oturur. — Birşey değil, nispet vereyim derken, Fofoyu sahiden kizdıracak, bu sefer Fofo, büsbütün elden gide- tespihini hiddetle koymuştu: — Bırak şu Fofoyu.. mükemmel... Çalışkanlığna söz yok. Iyi arkadaş. Ve lâkin, öte tarafin! bırak... Sun'ullah Beye muhtaç, onun için yüzüne gülüyor.. Menfasti ol- masm, vallahi Sun'ullah Beyin dönüp | yüzüne bile bakmaz... Hınçla homurdanıyordu * — Sun'ullah Beyle evlenmez. Fofo, kendi milletinden başka erkekle dün- yada evlenmez.. Mevlüt ta tasdik ediyordu: — Hele o, halası. — O, göstermelik, canım... Kime Çocuk muyuz? o martavalı... yutturuyor, onu... Sun'ullah Bey yutar, Zaten, çok akıllı, çok kurnaz geçi - Benden kork... Mevlüt gülmeğe başlamıştı: — Doğru #öyledin.. vatman! cebine İ Şahit kunduracı Burhanettin gör - düklerini ve bildiklerini şöyle anlat - ti: '— Araba Altmbakkalda hafif bir sarsıntı geçirdi, Ben içerideydim. N: şından ayrıldıktan sonra araba ilk ta- vakkuf yerinde duramadı. Fazla bir ür'at hissedilmiye başlıyordu. Sahanirkta duranlar: ela tı yaptı, Biti SOYU Kara Biletçinin anlattık Biletçi Şevket de $ tü “— Araba Altmbakkalda sarsıntı yaptı. Vatman Fahreddin “fren tut - madı,, diyordu. Müfettiş muavini Ni- | yaziyi çağırdı. O frenleri sert bir eda ile bağırarak muayene etti. Ve fren- lerde bir şey olmadığını söyledi. Vat- man, ben bu frenlerle aneyoku- şunu inemem, beraber İnelim, dedi. Niyazi, vatmanm yanmda idi. Tepe - başından aşağı tramvay kaçarken de azi yanında idi. Hattâ bu aralık paltosunu bile raylerin üstüne atma- ğa çalışıyordu. o Ben bu srabaileo gün altı sefer yaptım. Hiç birisinde de bir arıza görm Bundan #onra bile hakkında bir şey bil Yarısı Mahmut y 55440 Bilâl, coşmuştu: — Sun'ullah Beye sorarsan, Bal- kanlarda bir tanedir.. Balkanların tenoru odur.. İclâl Hanım, onun aş kından ölüyor, bitiyor, deli divane 0- lüyor... Bütün varmı yoğunu, Sun'ul lah Beyin ayaklarınm altına döke - cek... Sonra, Fofo, bu sevgiyi, serveti kıskanacak, oda Sun'ullah Beye ağuş açacak... Telâl Hanımdan Artistliği (alman paralarla Yunanistandan, Vi-| Iyanadan baletler, varyete numaralrt | gelecek... Oyunlar, alıp yürüyece! Gişe, cayır cayır, cayır cayır işliye- cek, Mevlüt, kahkaha ile gülüyordu: — Omürsün vallâhi Bilâl! Bilâl, gülüyordu: — Sun'ullah Bey, vallâhi böyle dü şünür... Ben, onun kafasmı bilirim. Aç tavuk kendini arpa ambarında görürmtş... Bugünlerde iş biraz doğ ruldu, üç beş kuruş hâstlat yapiyo - ruz ya, ona gör, bütün keramet ken disindedir... Başı havada, kendine gü venerek geziyor... Hele ayağı bir ta- şa takılsm da, nasıl tepe taklak yu- varlanır, görürüz... Bizde onunla beraberiz ama, ne ) Insa- İnm içi dayanmıyor. Ne düşünüyor- ladım ki bir felâkete gidiyoruz. He -| “ “İzek frengi yaralarını i Hem çalar Hem hesap den olduğunu bilmiyorum. Tepeba -| Vermezmiş! Dün meşhut suçlar müddelumumi liğine 14 hâdise gelmiştir. Bunlar - altısı mahkemelere : ştir, Suçlular arasmda İbra - him isminde bir de delikan'ı vardı, Bu zlik suçlusu, müddelumuminin aldıktan sonra : — Mama kak. hane meikeldanmamni ben kimsaden kormam. Ben frengili deliyim. , ri de“Ke - sap verm or ğını aça- gösteriyordu İbrahim hezeyanlara devam eder - ken suçlarını da şöyle itiraf ediyor - — Evet, Torosun dükkânma gir - İ dim. Yavaşça bir saatini cebime in - dirdim. Bana çok lâzımdı. Polis, İbra- himin cebinda üç şişetrmak cilâ- #1 ve elinde de 3 kilo kadar badem şe- keri bulmuştu. İbrahim bunlarıda çalmış. Fakat yerlerini göstermiyor- du. Müddetumumilik, bu cezadan korkmayan suçluyu © Sultanahmet sulh üçüneli ceza mahkemesine ver- di, ve tevkif ettirdi . mediğini söyledi, Ş mr gelmemişti. Bunlarm da .çağrıl- ması için muhakeme talik edildi , Jsa, sonu kof çıkacaktır... Fofo, üç di yor, beş demiyor: kazandığından ar tırdığını bir yana topluyor; günün hirinde sahneden çekilip evlenecek.. Iclâl Hanıma gelince; o da gözleri: ni açtı; pek kolay kaptıracağa ben - zemiyor. Mevlüt, geriliyerek durdu: — Yalnız, bir şeyi ünutuyoruz. — Neyi? — Ya Ielâl Hanım, Sun'ullahı se- viyorsa? Bilâl, cevap vermedi, gözlerini si- lerek baktı. Mevlüt, tekrar etti; orsa? O zaman işin de rengi deği- ir; hesaplar da deği: Bilâl, cebinden tesbihini çıkardı, bir avucundan öbür avucuna atıp tu- tuyordü:. — Sevse de, sevmese de, benim aklımın erdiği şey, nedir bilir misin? Sun'ullah Bey, geç kaldı... Hem çok geç kaldı.. Geçti Bolunun pazarı, anlıyor musun, Mevlüt Efendi evlâ- dım? Atı alan Usküdarı geçti!... A partımandan çıkılıyor... Düğün, an - nenin evinde olacak... Yani, Sun'ul - lah Bey, iç güveysi oluyor... Bu, hiç çaktırmadan halkayı buruna tak - maktır. Alık yarim, farkında deği İ Doğrudan doğruya eve, ailenin ara - nımdaki kurnazlığa bak... Apartıma» — İclâl Hanim, Sun'ullahı sevi -| İsma giriyorum;k aleyi içinden fethe-| diyorum, sanıyor. Sonra, lelâl Ha- ZAMANLAR filminde görünecektir. YILDIZ SINEMASI Sinema sevenlerin istilâsına uğrıyor. Çünkü: 30 kuruş gibi tenzilâtlı fiyatla: “DUY UK rar ev POMPEİ'nin Son Günleri Fransızca sözlü şaheserini görüyorlar, ii — —e — ŞEHİR TIYATROSU TEPEBAŞI DRAM KISMI Bu akşam sa? 20 de BIR KADINI HAYATI FRANSIZ Tiyatrosu OPERET KISMI Aksam 20,30 d. DUDAKLARIN İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu - nı büsbütün dağıtmıyor... Yeni apar trman tutulacak... bizim de, hepimizin ağzıma bir par - mak bal... Biz de şikâyet'etmiyoruz... Eğer bizim canımız sıkılırsa, belki Sun'ullahın kulağını bükerir, gözünü açarız. Halbuki şimdi, ortalık süt Wi- maanlık.. Apartımanm önüne gelmişlerdi. Mevlüt, kapıdan girerken, kapıcı - nın odasına baktı, ışık göremeyince merdivene doğru yürüdü: — Bizim kapıcı, mahallenin kâh- yasıdır. Apartımanda durduğunu bir gün görmedim, Bilâl, sordu: eki, ne yaptın? Anahtar onda ; mıyd — Hayır... Sabahat geldi mi? diye soracaktım, Hiç, benimkisi de buda” lalık! Kaptet, apartımanda durmuyor, girenin çıkanın farkında mı olacak? Sonra, Sabahatin evde olduğu da muhakkak... " Önden çıkıyordu; başmı döndür - dü, güldü: — Kusura bakma birader, sabah- tan ters kalktım, artık yarın saba - ha kadar gider , Bilâl, gülüyordu: — Bu gece, sabahlıyacak miyiz? — Hiç şüphen olmasın. Uçüncü kata gelmişlerdi, Mevlüt sahanlıkta durdu; Bilâlin kulağına eğildi: Sun'ullahın da, (lâ Baya TÜRK Sümeni MODA ÇILGINLARI Moda — Güzellik — Müzik — Raks William Powel Bette Davis Reginald Owen BAYANLAR: Bu filmde Paris modalarının en son ve güzel nümü- pelerini 200. GENC ve Mulen Rujda zevkli ecekler ve BAYANLAR GÜZEL -KIZIN rakıslarına hayran olacaklardır. Tepebaşı GARDEN'i Temaşa merakiilarmm hücumuna maruz kalacak! Zira: Sinema ve müzikhollerin en meşhuru “BOUBOUL,, ve BEDAVA- CILAR ŞAHI, LâAkablarile tanmmış Georges MiLTON Bu akşam müntahap programla numaralarına başlıyor. Bu temaşa hâdisesi ,ancak 3 Sofraların — evvelden gün devam edecektir. aldırılm ası, Telefon: 48880 Bilâl, gülümsedi: — Piyazı kısa kes... Çabuk söyle.. — Demin konuştuklarımızı kim - seye çaktırma. — Çocuk musün yahu! Ne münase bet? — Henl, sarhoşlukla filân, yine boş bulunup ağzından kaçırma... Ken dini idare et. Sun'ullaha söylesek, dinletemeyiz. Bizi budala yerine ko- yar, güler... Telâl Hanıma, söyliye - meyiz. — Hem, ne söyliyeceğiz, canım? Sen, gözünü! açtın; artık, enayi gi- bi kendini bize soydurmayorsun mü, diyeceğiz?.. Hem kadıncağızın, bize karşı nezaketinde, iltifatmda bir noksanlık, eksiklik mi var? Mevlüt, sesini yavaşlatmıştı: — lelâl hanımı gücendirmek, bizim işimize gelmez, arkadaş... Sun'ullah, ayağımı denk atam. .Fofoyu, kendi- sini düşüneceği kadar düşünüyor; onu düşünmek, bize düşmez... Eğer, biz de gözllmüzü açarsak, hiç te zi- yan etmeyiz. Bildi, düşünüyordu: — Ne demek istediğini anlıyo * rum... — Anlıyorsan, ona göre davran, Sabahat, işlerin gidişatı önceden çıktıda mı, paşa parolayı hazırladı? Yoksa, boş attı, dolu mu tuttu? Sabahı yi görü dehşetli kurnazdır. Boşa koz kır -| maz, Mevlüt, cebinden anahtarı çikar” mıştı: — Allah vere de, öyle olsa... Kapıdan girdi, fısıldadı — Ben, Sabahati görür, işi anla « rım... Aman Bilâlciğim, falso vana « yım, deme... Bilâl, bir solukta: — Senin bir plânın mı var? diye sordu. — Plânı filân yok... Estiği ka * dar tozar.. Günümüzü gün edelim. İclâl Hanımın suyuna gidersek, ziyanlı çıkmayız; sen, bu Sö, bana atı Bilâl, başını salladı: — Pekit Dedi; hemen mutbak tarafma gi“ den Mevlüdun arkasından baktı, «© cır gibi güldü: — Bunu, biraz akıllı sanırdım #* ma, buda nafile imiş... Tesbihi parmağında çevirerek sağ" daki odaya yürüdü: — Geç kaldınız, yavrum!.. Sun'ul lah Bey de &€ç kaldı. Sende ref kaldın... —18— ilâ), tiyatronun arka kapısmdafi girdi, eski tahta sandıklar, kırık d€” kor tahtaları arasından geçti, bir İ# kemle buldu, kenarlarmdan sulsf (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: