25 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

25 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi » «Kli kurbam etmişler, fm gö- ANAN 2 2.10.9086 — TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman iz Haberde, fikirde 0 lefiz 0, . : ER e dürüst, samimi olmak, karin gazetesi olmaya tır, a | Günün Meseleleri) sinek davasi d8 İstanbul halkını ve hele ri celâllendi! Atalarımız, fennin bugün son dere- ilkeli bulduğu, kültürlü insan - ce tehli ii meklerimize sokulmasına bir müsas-| dekârlik mahiyetindelir. Fakat. sim- di ne fark, Sinek mevzuu, ispanya atmak istidadımı göstermiye basladı. Diyarbekirde bakkal da sineklerin okadar söylerlerdi ki, güya, bir ni, pirinç mi, fasulye mi NY farketmek için onlarm Sk haşere örtüsünü kışlayarak #97 lazımmış. Bu tarihi şehrimizde sinek bolendir ama o dedikleri kadar da de- Sineklere karşı boğucu e kürme usulünün keşfinden TA di lerde ve di egr fak oldu, lâ - lerini korumaya MAY mn bir kes- kin, herkes mmı bu menfi mileadeleye b i bol olduğunu .uyalda şeker H. Hilmi a pmemeağ teşekkü- lündeki Zâfı Sad- razam Sait Paşa da sezmi- yor değildi. Sait Paşa esasen gok na zikti, merasime fazlaca ri- ayetkârdı. Dostlarma kar- şı nekadar müveddet gös- terirse, sevmediklerine kar şı da hislerini saklamaz - dı. Hele izzetinefsini ve haysiyetini müdafaa mak- sadile hasımlarına muka- belede çok ileri giderdi. Meclisi Meb'usan ile ilk telâki günlerinden birin - de, muhaliflerden birine bir münasebotle ŞU sözleri söylemişti “Herkesin, bü- tün vatandaşların izzeti - nefsine kemalile riayet €- derim. Fakat benim de iz- zetinefsime riayet olunma sını isterim aksi halde her suretle ve nasıl istenilirse vemete hazırım.» Ml Şevket Paşayı hare tanımış ve sevm Güğüm istemiyordu. Ayni za- manda, sabik vükelâdan, yeri ka- bineye eski nazırların karışmama - arı fikrini ileri sürenleri de sevis yor ve sözlerine bak veriyordu. Es ki kabine âzslarınm ekşeriyetin- den ibaret bir yeni heyetin mecli- si meb'usanda itimat reyi alması alişküllâü. Kendileri yüzünden Sa- it Paşa da birçok hücum ve tariz. lere cevap vermek mecburiyetnâ3 kalacaktı. sırada Meclisi Meb'usanm muhalif zümrelerile on'ara mensup gazeteler, halkı, göz dol duracak eski büyüklere ( imaleye çalışıyorlardı. ? Sait Paşa, dostlerınm samimi ihtarlarma. siyasi muarızlarının halk arasında hususi maksatlarla yaydıkları fikirlere lâkayt kalına- dı. Sadaretin ikinci veya üçüricü gü nü idi, Italyanların Tarablusgârp dır. Çöplüklerin sinekler indinde birer lüks lokanta ve asri doğum evi oldu- Zu muhakkaktır. Çöplerin denize dö- külmesi ,sahilleri ve plâjları pislete- rek halkı iz'aç ettiği için pek mü- kemmel bir üsul değildi ama, Zahir, ehveni şermiş. Bu tabir bana bir me- celle hikâyesini hatırlattı * Eski hukukumuzun temeli olan me- cellei ahkâmı adliyede: “Şerreynden| ahaffı iltizam olunur, diye bir Çet - ©e imkân varken ve onların en ma - kul ve zarifini intihap mümkün iken, bu işi tedvin etmiş olan zatı muhte - Yem, ihtimal ki çok mizah düşkünü olduğundan, son derece neayip bir mi. ürdi: e e lam gerektir? ve yapi Sir köyde, sakalı Urun, Vaktiyle, üyük ve aklı gayet yufka bir sağı büyük bahsettiğimiz fakat başın Müptem bir teh çikarıl ş Tünce kadıya mürnenati ? 0 yy ne dese bekenir siniz? “Yahu me akılsız adamlarınız. a Ni Denizi çöplerin şerrinden kurtar - Mak icin birçok masraflarla mnAzzanı ve havalisine karşı yaptıkları isti. iâ hakkında fikirlerini sormak ve teşekkill edecek yeni kabineye İş tiraklerini istimzaç etmek maksa- âile eski sadrazam Kâmil ve Hüse- yin Hilmi Paşalarla Gazi Ahmet Muhtar Paşsyı birer tezkere ile Babıkliye davet etti. > Bu davete fik icabet eden Gazi Ahmet Muhtar Paşa oldu. Sait Pa- iel Kamyomlâr a alındı, Bunların da mahut kar tec ie kamyonu kiralayarak Ya- pılsa ve alınacak meticeş ni harekete geçilse ili daha İyİ onlar tamamen kül haline olur. Zannedersem bu, tetkike değer bir çaredir . Ya o zaman sinekler ne olacak diye sorabilirsiniz. Onlar da külde oynar” vücutları batmasın. Mrhi Di Paşa TAN Sait Paşanın Rakipleri Kâmil Paşa işti, Kabinesin © Sai? Paşanın hem Fikrini sorduğ u, hem de dinlemediği Müseyin Hilmi Paşa ça, sağaret odasında kendisini biz- gat kabul etti ve konuştu. Nazırlar meclisi vükelâ odasında teticeyi pekliyorlardı. Salt Paşa, kendileri- ne mülâki olunca dedi ki” — Ahmet Muhtar Paşa Italyan. lara karşı mukavemet hareketini siyasi bir cinayet addediyor. Ken- disile fikir ve meal arkadaşlığı mümkün değildir. vuke- LE B lânın içtima halinde bulun © duğu bir sırada Hüseyin Hilmi Pa- şanın geldiğini sadrazams haber verdiler. Bu esnada çok garip bir t'etı ruhiyeye şahit oldum: Sait Paşa, bizim yanımızda 2€- vahiri kurtarmak maksadile Ol- sun, Hüseyin Hilmi Paşaya karsı saygı göstermediği gibi davetine icabetinden de memnun görünme” ag Hilmi Paşayı kendisi davet etmiş, davet fikrini kendisi ortaya atmiş, ve davetnameyi de bizzat imzalamış olduğu halde s8 daret odasmda beklemekte (Olan Hüseyin Hilmi Paşa ile görüşmek istemedi. Sabık adliye ve dahiliye nazırlarına hitaben dedi ki: — Efendim, Hüseyin Hilmi Paşs Hazretlerinin teşriflerini haber ver diler. Davetten maksat malümü â- lileridir. Lütfen gidip kendisile gö” rüşlir müsünüz? Bu teklife muhatap olan pazir- lardan biri cevaben: — Hüseyin Hilmi Paşanm dave* ti tarafı devletinizden vaki olduğu" na göre yine zatı samilerinin £ö” rüşmeleri daha muvafık olur. Mü- taleasmda bulundt. . Sadrazam Salt Paşa, bu muks- beleden memnun kalmadı. Bunun- la beraber mütekabil teklifi ma” kul bulduğu için olacak ki menfi cevap ta vermedi. Yalnız halindö bir tereddüt eseri vardı. Bulunduğu Meclisi Vükelâ ods #sından kalkıp Hüseyin Hilmi Pa şanın bulunduğu odaya kadar git” mek lâzım idi. Sait Paşanın bu 1 reddüdüne sebep ne idi? Dave'ie rağmen Hüseyin Hilmi Paşa ile kendisini (esasen müstağni addetmesinden mi? Yok sa sevmediği bir adam İle böyle en mühim mevzular üzerine görül mek istemediğinden mi? Herhelde kendine nisbetle çok küçük bul- duğu bu zatm bulunduğu odaya ka dar kalkıp gitmeyi kendisi için kü- çük ve öteki için çok fazla buldu- Hundan mı? Takdirime göre bence bunların her üçü de vardır. ihavet Hüseyin Hilmi Paşa N ile görüşmek üzere istemi» ye istemiye kalkıp sadaret'odasına giderken adliye ve dahiliye nazm- larının da birlikte gelmeleri arzu. #aunu gösterdi. Bu suretle sadaret odasında Hüseyin Hilmi Paşa ie görüşme pek az devam etti. Avdetinde Suit Paşanın yüzün. U “ Bi " diğer rüfeka mülâkat neticesini anmak içi ndört gözl ebekliyorlar- dr. Suit Paşa bu mülâkatı bir iki cümle içinde telhis ederek hemen aynen şöyle dedi: — Biz Hüseyin Hilmi Pasadan ders almak ihtiyacında bulunma- dık. Tarablusgarp ve bavallsinin GÖRDÜGÜM SEYLER Trablusgarp Harbı zamanında kabinede bulunan bır nazırın hatıralarından coğrafi vaziyet ve tarihini ondan öğrenecek te değiliz. Devletler ara ssindaki münasebetlerin derecele- rini az, çok bilenlerdeniz. Bize bunlardan bahisle yüksek bilgi gös termek istiyen bu zat o hatırımda kaldığma göre galiba ikinci sada. reti mzamanında büyük vatanper. ver Namık Kemal Beyin bir tav. #iyenamesini bana ( getirmiştiler. Gençliği ve istidadı cihetile hima. yeye lâyık » olduğundan bahisle bulunduğu Midilli sancağı tapu me murluğundu ndaha bir münasip memuriyete nakliyle taltıfini mer hum bu mektubunda benden rica ediyordu. Efendim, zaman ne ga rip tecellileri oluyor! Şimdi bu za- tın bize vermeye kalktığı siyaset dersi dinlenir mi? Arkadaşlardan hiç biri bu hu. susta bir mütalen dermeyanma kalkmadı ve artık Hüseyin Hilmi Pasanın ismi de bir daha gecmedi, E* sadrazam Kâmil Paşaya gelince, Abdülhamit dev- rinde Sait Paşa ile sadaret maka- mında biribirlerine hulef ve selef olan bu iki zat biribirlerini pek iyi bildikleri için bu hâdisede Kâmil Paşa daha uyanık O davranmışu. Hareketinde samimi bulmadığı Sa- it Paşanm davetini kabul öderek Babıâliye gelmediği gibi davet tez- keresine cevap bile vermemiştir. . Bundan sonra Sait Paşayı altısı Hakkı Paşa kabinesinden © kalan yeni kabinesile Meclisi Meb'usan huzurunda görüyor ve bundan son raki vukuatı meb'us sıfatile Mecli- si Meb'usan müzakereleri sstrasm- da takip ve kaydediyorum. re lemizlik, Süs ve Güzellik Onu yüzden gördüm. Kaşları ctm- bızla çekilmiş gözleri rimelli. Dudak- ları Con Gravford'a benzesin diye çe- Besinin ortasına ve burnunun hemen hemen tâ altına kadar böyalı.. Belli ki genç bayan, saçlarını al - nin Üstünde su İle halka, halka ya- tırmış, kaşlarını böyle hilâle ve kir - piklerini de Kupidon'un elindeki yay- dan fırlamış oklara çevirmek için ay anın karşısmda saatlerce kalmış. Dudakları Con Bravford'a benzi - yor demiştim, Kaşlarına dikkat etme- mişim, saçları da tıpkı Marlene Dit - rih ve gözleri Cin Harlev... ... Yüzünü seyretmekten yorulan göz in Genesinden aşağıya doğru kay- Üstünde siyah ve aman Allahım nekadar buruşuk bir elbise var... Siyahtan daha fazla kırçıl diyebile. <eğimiz bu elbise belki de başka bir Tenkte imiş te sonra boyanmış ve ip- te kurur kurumaz da üste giyiliver miş, > bakıyorum... Tirnak pk a Si Ayaklarına bakıyorum. Bu Yağmış yağmurların hepsinden bip © (asıyan ten rengi ipek çorapları ve ökçeleri çarpık iskarpinleri var, | AYNI kaldırımdan i Fm geliyor. Ve Sriğarier, a “m Kala başını yana çevirerek bir vitrinin önünde duruyor, Ben yanından gederken ona bakı- yorum. Kısa saçlarının tamamile a- çık bıraktığı ve üstüne pudrâ sürme Ğİ unuttuğu ensesi dalga, dalga kir- Kk. See Güzelleşmek için evvelâ temiz ol - mak lâzımdır. Güzellik de medeniyet gibi temizlikle başlar. Süs temizliğin mütemmimi olduğu zaman kadına gü zellik verir, Nekadar isterdim ki fakir Türk mahallelerine artist resmi rimel, du. dak boyası, ve pudra sürmeden ev vel sabun, diş fırçası, ütü girsin. Suat DERVİŞ 9 <A rihi Dedikodu Siz Dışardan, Biz İçerden. gibi çevirmek için düveli nazariyeler icat ediyordu. “Milletler mazariyesi, diye tarih ve siyaset kitaplarında mevzuu bahsolan nazariye, Üçüncü Naponlyonun kafasından çıkmadır, İ Üçüncü Napolyon “Hocai âlem,, lik İ davasında bulunacak kadar ileri git. miş, “Giridi Yumanistana terkedin” sözünlü hotbehot Sultan Azize söyl varmıştı. imparatorun vükelâsi ve vüzerası da hep simarmışlardı. Avrupa buzlin olduğu gibi imparator Üçüncü Na - polyon, Çar Aleksandr zamânmda da içim icin kaynıyordn. Ali Pasa fırtınanın kopacağını xö- Fivor ve kopmadan evvel siyaset ge- misinin yelkenlerini toplamak, dev » sirmek istiyordu. İste, rahatını terk- etmemek, bir kuzuyu karavanasına doldurup bir oturusta mideve yuvar. lamak, abani takkesini basma, gece. İlik entarisini sırtına geçirerek köse minderine yaslanmak, en baslıca zev- İki olan Sultan Abdülâzizi yerinden kaldırmak, uzun ve müskül bir sevn hate cıkarmak kolay bir iş değildi. Nihayet. Ali Pasa, Ahdülüzizi kan - dırmağa muvaffak oldu. Ve Paris seyahati yapıldı , Ru seyahatin en mühim adamı, ma- zul Sadrazam Funt Pasa di. Marul Sadrazam Funt Pasa, Ahdiilâzize her seyahatoinde refakat ederdi. Nite - kim Mısır seyahatinde de beraber bü- tundu, Fuat Pasa Abdülâziz için, hem bir Sadrazam. hem bir Serasker, hem bir Hariciye Nazırı olmaktan ziyade ea yet cevherli, gayet kıymetli bir nedim idi. Sultan Azize sövlemedik, frsat düştükçe sarfetmedik niikte kalmaz- dı. Keçeci zade Fuat Paşanm niikte - danlığı çok ise yaramıs, çok büyük siyasi meseleleri bir lâtife İle halle divermiştir. Compte de Monttauban de Pali. kau (Palikav okunur), Üçüncü Na » polyonun veziriazamı, başvekili idi, Üzerinde seraskerlik vazifesi de var- dı. Abdülâzizin Paris seyahatinde iktidar mevkiinde bulunuyordu. Görünürde Sultan Azizin Paris se- yahati Üclincü Napolyonun açtığı 1284 - 1285 sergisini ziyaret içindi. | Al Paşanm ve Sultan Azizin mak- isadı baska, Üçüncü Napolyonun, Kompte de Monttauban de Palikau- inun maksadı da başka idi, Üçüncü Napolyon, Süveyş kanalını açtırmak, Giridi Yunanistana verdir. mek istiyordu. Ali Paşa ve Sultan A- ziz ise bittabi ikinci maksada muhalif bulunuyorlardı » Kompte de Monttanban de Palikan. ile Fuat Pasa arasında mühim siya- *i görüşmeler, konuşmalar oldu. Nİ. yet bu siyasi görüşmeler arasmda bir iin Kompte de Monttauban, Fuat saya ; “— Neye beyhnde Israr ediyorsu- nuz? Hangi kuvvetinize güveniyorsu. nuz? Osmanlı hükümetinin ne dere. ce râfa düştüğünü görmüyor musu- nuz?.,, dedi , Fuat Paşa derhal mukabele etti; “— Hayır Kont! Hayır!.. Türkiye hiçbir zâfa düşmemiştir. Bütün kuy. A DUNYA MATBU ATINDA | vetini muhafaza ediyor, ve edecektir. GÖZÜMÜZE İLİŞENLER EL ai Yeni bir Sovyet spor tayyaresi Tanmmış Sovyet tayyarecilerinden Piontkovski, 540 kilo sikletinde ve “Air - 12,, tipinde hafif bir spor tay- yaresile Moskova-Sivastopol - Har. kov yolu üzerinde 2000 kilometrelik bir mesafeyi hiç yere inmeden 10 s8- katetmiştir. atte Bu yeni tip hafif tayyaresi, mühendis Yakovlev tarafında yüce, da getirilmiş 100 beygirlik bir “M— MW. motörünü havi ii kisilik tek satıhlı bir tayyaredir. Tayyarenin azami sürati 230 kilometredir, Tayyareci Pinotkovski, uçuşuna başlarken bu tayyareye, tayyarenin sikletinden daha fazla mikdarda ben- Türkiye en o kuvvetli, en da; devletlerden biridir. Üç yüz piriz, siz dışardan, biz de içerden yıkmağa çalıştığımız halde bir türlü yerinden sarsamadık!.. ,, Kompte de Monttauha, mez kahkahayı salıverdi, ee Girit meselesi bir nükte ile halledil - miş bulundu . Vak'a, on bir defa Üçüneti Napol yon huzuruna heyeti sefaret ile bir. Wikte » bilği vilâdet için « çıkmış olan Paris sefateri seniyesi Üçüncü kâtihi Antuvan Manas Efendiden dinlenme. tir. H Abdurrahman Adil EREN ——m.. zin, yağ ve salre olarak hamule yi letmiş, fakat buna rağmen tayyar gayet kolay bir surette yerden ayrı larak havalanmıstır. X3

Bu sayıdan diğer sayfalar: