15 Mart 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

15 Mart 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Sizden şefaat istemiyorum. Şu çadırlarda Susuzluktan ciğerleri kuruyanlara acıyınız. Masum bir yavru şimdi taş emiyor,, b beni sevenler. Ey, bugün oniki can vermek İstiyehler!.. Bini bap rm, barbe hazırlandılar. Pakağ, liyorlar, Biz de hazırlanalım. kikaya itidal ve sükünetimizi son da- HA kadar muhafaza ederek, Rayı biz sebep olmuyalım.. Yâ, « Sen, arkadaşlarmla bera» Rah 8 cenahta bulunacaksın... Yâ, Me. Sen de, sol cenahı tutacak- ar Kardeşim, Abbas!. Sen de, San Muhafızı olacaksın... Ben, yal Ör Örlerin karşınna gideceğim. © Y& askerine son sözü söyliye - er “Cenabıhak, hepimize hayırlı k pe İhsan etsin. İyi Atını mahmuzlıyarak, tek 3 düşman safları karşısına iler Dümen hakları karşısında... kari, seyin) in bu cessurane hare - hi, İşman safları arasnda takdir mırıltı husule getirmişti. Bü dü Sözler; koyu bir toz bulutu önün | ei U$ gibi uçan atınm üstünde, esa Yaygz Dahlük gibi yükselen (Hüse- aş erimiş. ag YİN); sözlerinin, düşman saf yice duyulabileceği kadar iş, esaleye geldikten sonra; birden ln dizginlerini çekmiş; orada v f etmişti. (1) & yumruğunu kalçasma da mk Üzengilerin üzerinde kahra- bir tavır aldıktan sonra: x EY, Müslümanım, diyenler! Ma, lukammad :Fesuhullab; ın üm- Mine iddia sedenler!.. Beni üğ, vin. Size, birkaç söz söyliyece - * Biliyorum ki; bu sözlerimle, si inne en küçük bir tesir bile taç 9 Bttiremiyeceğim. Ancak şu ni, bir gün gelip te, Rabbilâle - ai Allahın buzurunda sizinle & karşıya geldiğim zaman; ora-| kağ e mllrafaa olurken, bu söz- » İ bir hüccet ittihaz edeceğim... Yezide tâbi olanlar!.. Ben, sene. “ köşesine beri Mekkede ve Medinede in- iy ve ne de sirin aleyhinizde en | * — çekilmiştim. Ne efen - | Bi bir harekette bulunmayı bile| ndan geçirmemiştim. Ve eğer, iniz tarafından bana cebir isti- Sdilmemiş olsaydı, son nefesime n vim hayatımı bu derin sükün kiş, Siva içinde geçirecektim... Fa - ik, ; Sİendiniz Yezit, hilâfet makamı kg r etmer, beni şiddetle ta- a, , * İazyike başladı. Kendisine bi- hı, Hirmek için, adamlarını başıma lat ederek, beni biran bile ra - tik X huzur içinde brrakmadı... Ar- hp şiittete karar verdim. Ehli beyti tip parma toplayıp Türk illerine ge Yaş Etmek istedim. Fakât yollarda, dllerin taarruz ve tecavüzlerin Nİ İ O devrin harp usulleri, böyle >» İki taraf kuvveti, harbin başlı- hah vakit ve saati, biribirlerine verirler; o saatte, biribirinin ,Msında, saflarını düzerlerdi. Son. ka VVelâ bir tarafın en namdar bir ra i ânı vayahu kumandanı, düş- saflarına kadar ilerler. Orada, sebep olan mesele hakkında bir söylerdi. Ve bu sözlerini ikmal Mi e sonra da, mevkiini karşısın. dara arafın söz söylemesine terke - ta, Eğer mukabil taraf bu sözlere hi, ” Vermek isterse, tekrar ortaya at, gelir; mes'uliyeti diğer ta . Nişgi Atfetmek için mukabeleye giri. » Bu merasim hitam bulduktan yg artık iki tarafın kahraman —irer birer ortaya atılırlar; kab Tama &ilelerinin, şahıslarının kah mL "ti liklarını anlatırlar: d; 'arpişacak, adam istiyorum. Yag 29 bağırırlardı.. Bu suretle, ev- h,, ker teker çarpışırlar.. Artık Biri reze kızışınca, toplu olarak terinin üzerine atılırlardı... Şu İİ yin Vermekten maksadımız; (Hü. a Mi) İn bu suretle ortaya atılmasını bir haravat almak üzare göster den çekindim. Yardım için dostlara haber gönderdim... Gönderdiğim ha- ber, (Küfe) de büyük bir tesir yap- tı. Artık, Küfe eşraf ve âyanından mektuplar yağmıya başladı.. Bu mektuplarda, Emevilerin zulüm ve seyyiatından, hilâfet iddiasmda bu lunan Yezidin (kitap) ve (Sünnetli ayaklar altında çiğneten sefahat ve icraatından şikâyet ediliyor. “Yâ Hüseyin!.. Hilâfet ve İmamet, senin hakkındır... Gel!.. Başımıza geç. Bi- zi; ve ceddin (Muhammed) in dini- ni, bu felâketten kurtar... deniliyor- du... Eğer bu mektuplar; bir, beş, on olsaydı; ehemmiyeti yoktu. Fa- kat kısa bir zamanda gönderilen bu mektupların adedi, yüz yirmiyi bul - muştu, Ve bu yüz yirmi mektupta da, Küfede yirmi bin kişinin, bize bi- at etmiye hazır olduklarına dair te- İminat veriliyordu... Bu mektupları, kimler göndermişti?... Ey, şu anda karşımda düşman #ıfatile saf bağlı - yanlar... Ey, beni katletmek için şu anda karşımda kılıçlarına ve ok yay larına dayanıp duranlar! versenize, bu mektupları kimler gön dermişlerdi?.. Niçin susuyorsunuz... Niçin kızarıyorsunüz ?. Mademki #iz Cevap | YAZAN: ZIYA ŞAKIR cevap vermiyorsunuz; şu belde size ben söyliyeyim... Ey; şu anda silâh - larile etrafımı kuşatan ve iki gün - denberi masum ehli beytimi bir kat re suya hasret birakan ordunun #er. dari Ömer!.. Beni davet edenlerin bi ri de sen değil miydin?. Sonra.. Sen, ey İbni Hacceaç. Sen, ey Nasır bin Mikâp. Sen, ey Seyit bin Rebi.. Ve sen, Sem'an!.. Yüzlerce ve binlerce tevabünizle bana biat etmiye hazır ve nâzır olduğunuzu yazan sizler de-| gil miydiniz?, Bu davet ve istirham. | larmizla, beni ve ehli beytimi bu ıs. siz çöllere kadar sürükledikten son- | ra, ne çabuk fikirlerinizi tebdil etti. niz.. Ve ması oldu da bana, ve ehli beytime karşı Amansız birer düşman kesildiniz? o Emiriniz, ve efendiniz olan Yezit ibni Muaviyeye hoş gö - rünmek için mi Hüseyin sözlerine devam ediyor (Hüseyin), süküt etmişti. Üzengi- lerinin Üzerinde dimdik durarak, he. | yecandan parıl parti parlıyan gözleri | ni, düşman safları üzerinde gezdir - mişti... Bu saflar arasında, birçok baş lar, öne eğilmişti. Kulaktan kulağa dolaşan, birtakım fısıltılar işitilmiş. ti... (Hüseyin), daha gür bir sesle sözüne devam eylemişti: (Arkası var) SAGLIK ÖGÜTLERİ Kadın Şekil ve vücudün işlemesi ba- kımından kadınla erkeğin bir ol - madığını söyledikten sonra, bir ta raftan da, tabiat içindeki kiymeti bakımından kadının erkeğe müsa vi olduğunu yazmıştım, Şimdi bu nu izah etmek lâzım, Tabiat içinde herhangi bir fer- din kıymeti nesli, cinsi devam, tirmek için hizmetinin derecesile ölçülür. Bu bakımdan kadınla er- keğin arasında hiçbir fark yok - tur. Vâkıa, insanın yetişmesini buğ- day ekinine benzeterek, insan to- bumunun yalnız babadan geldiğini ve ananın sadece bir tarladan ibi ret olduğunu sananlar yok değil- dir. Bu zanda belki Havva anamı. zın Adem babamızın eğe kemiğin den hâsıl olduğu efsanesinin de dahli vardır. Ona bakarak bir er- keğin, ldzumunda yalnız başına olarak neslini devâm ettirebileceği ne inanılmış olmasa gerektir. Halbuki insan buğday gibi ye - tişmez; yumurtadan hâsıl olur de mek daha doğ-u olur. Bu yumurta da ham anadan, hem babadan hâ sıl olur. İnsan yumurtasının teşek külü için baba nekadar lâzımsa, ana da o kadar lâzımdır. Hattâ ikisinden gelen hücreleri ölçerse- niz, babanın hissesini haylıca da- ha küçük bulursunuz, â Daha iyisi var: Bazı hayvanlar- da, meselâ arılarda, dişi hayvan yalnız başına olarak yumurta ve yavru çıkarabilir. Tabiatin bazı hayvanlara hasrettiği bu usulde nesli devam ettirmek, arılardan daha ehemmiyetli hayvanlarda da tecrlibeyle tatbi edilebilmiştir. Bu tecrübeler —teşbihte hata olmaz— Isa Peygamberin babasız olarak yalnız Meryem anadan doğduğu itikadını hatırlatır. Ancak tecrübe henüz insanlara kadar tatbik edile mediğinden o itikat şimdilik h bir efsane sayılır ve şimdiki halde ndeki kıymeti babasız a- na olabilmek derecesine kadar çi- karılamaz. Tabiat içinde bir ferdin kıymeti bir de devam ettirdiği nesline bi- Erkeğe Müsavidir memesi LOKMAN HEKİM Içtimal hayatta olduğu gibi, çocuk la: skiden han ve hamam şim - Apartıman bırakan anaların, babaların kıymeti elbette daha bü yüktür. Bu bakımdan kadının kıy » meti erkeğin kiymetinden « bâzı ilim adamlarının fikrine göre - bir parça. yirmi dörtte bir, fazladır bile, Bunun sebebini anlatmak bu yazıya sığamıyacak kadar uzun o lacağından, isterseniz o ilim adam larının sözlerine İnanır, kadınlara yirmi dörtte bir fazla kıymet ve rirsiniz, istemezseniz kadınla er - kek arasında yalnız müsavatı ka» bul edersiniz. İçtimai kıymet, yani insanın ka rakterleri de tabiat dışarısında de gildir, Bu bakımdan da kadın er - keğe müsavi değilse bile ona mua dildir, Vâkıa erkekte bazı karak - terler daha ziyade belli olur. Me- selâ cesaret, dikkat, belüigat hassa. ları daha büyüktür, Fakat buna karşılık kadında merhamet, hayal ve sabır hassaları daha büyüktür. Bunlar da biribirlerine karşılık ge lirler. Akıllılığa gelince; vâkıa erkeğin beyni kadın beyninden daha bü - yüktür, Aklın yeri beyin olmakla beraber aklın derecesi beynin bü- yüklüğile ölçülmez. Bütün vücu » dün tekmil ağırlığını ölçerek bu »- lacağınız sayının cezri murabbal ile beynin ağırlığını karşılaştırır. sahız kadınla erkek beyni arasın- da hiçbir fark bulamazsınız. Sözün kısası, ilim dönüp dola - Şip yine Eflâtun feylozofun dedi şeye geliyor: Tabiat ilkin kadınla erkeği bir vücut olarak yaratmış- ti, Sonra bunu beğenmediğinden ikisini biribirinden ayırdı. Aşk de- diğimiz şey ayni vücudün iki ya sının biribirini araması demekti Başka tabirle, kadınla erkek bi- ribirina müsavidir. İkisi de ayni vücudün birer yarısıdır. Araların- daki şekil farkı, vücudün işlemesi farkı, ikisi de tekrar birleşsin, yi pe bir vücut olsun nesli devam et- tirsin diyedir, Kadın için olsun, er kek için olsun tabiatte, içtimai ha yatta en büyük vazife nesli davam a amm in bakm Aİmitir. Egenin tertemiz Beldesi: Şirin İzmir YAZAN: üzel Izmir, üzerine bir bay- rak gölgesi gibi düşen “Ke- malpaşa” dağlarının etekleri dibin- de, uzaktan beyaz bir şerit gibi se- çildi. İçimde derin bir hasretle hatırlıyorum: Onu görmiyeli tam yedi yıl oldu. Yedi yri içinde Izmi- rin bu kadar değişeceğini, bu ka- dar güzelleşeceğini doğrusu ummu- yordum. Rıhtıma ayağımı atar atmaz anladım ki: Izmir, sahipsiz bir belde değil.. Burada, tuttuğunu koparır, sözünü yürütür bir beledi. ye var, Kurucu ve koruyucu bir zihniyet, şehre baştanbaşa hâkim. Çoktanberi Atatlirkün kutlu adi- le bezenen Birinci Kordonda, bir zamanlar, çanlarmı öttürerek ge- çen sıska beygirlerin sürüklediği tramvayların yerinde, konforlu, bü yük, otobüsler görüyorum. Cadde- ler, son derece temiz... Adım başında bir belediye me. muru gözüme İlişiyor. G eniş bulvarlar, gehrin man- zarasmı değiştirmiş. Ata- türk enddesine baştanbaşa veni par ke taşı döşetmişler. Nereye bak- sam hoşuma giden bir yenilik gö- rüyorum: Meselâ, Izmirde derde derman diye arasanız, bir tek se- merli hamal bulamazsınız. İzmir belediyesi, Dahiliye Vekâletinin em rini dahi beklemeden sirt hamallı- ğını yasak etmi: Istanbulda gürültülerile kafa şiren seyyar satıcılar, burada gü rüküsüzce işlerini görüyor ve öy- le umarım ki, alış verişlerinden de pek bir şey kaybetmiyorlar, Arabacıların bile, esl gibi “Varda... Destur... Savul!” diye ba- ğırmadıklarına dikkat ettim. ere tülkürmek, o kadar şii- detli surette yasak ki, Iz- mirdeki tanıdıklarımın bana ilk ver dikleri öğüt gu oldu: — Aman dikkat et, yere tükü- reyim deme! İlk dofasında bir lira, ikinci defasmda beş lira ceza ve- rirsin!”* Yere tükürmek âdetim değilse de, bunu hatırlatmaları yine fay- dalı oldu. İnsan hali bu.. Ne olur, ne olmaz. İzmirde kaldığım beş gün içinde, bir tek cenazeye rastlamadım. A- caba, koca şehirde, hiç ölen olma- dr mı? Sordum. Anlattılar: — Izmirde, bütün cenazeler, be- lediyenin kendi vasıtalariyle nakle- dilir. El üstünde tabut taşımak tari Şehrin köşe bucağını dolaşırken, daha evvelki gelişimde mezarlık olarak bulduğum birçok yerlerin, park ve çocuk bahçesi haline geti- Güzel İzmirden Iki Görünüş SALÂHATTİN GÜNGÖR rildiklerini büyük bir sevinçle gör- düm. Türkiyede, dirilerle ölülerin ayrıldığı ilk şehir, Ankara İse, ikin- ci şehir de İzmir oluyor demek! Sokakların nasıl olup bu kadar temiz tutulabildiğini de keşfetmek te gecikmedim. Sokağa çöp atan- lardan belediye memurları, para cezası alıyorlar. Bütün bu yasakla» rı, istisnasız ve bütün ciddiyetiyle tatbik ettirebilmek için belediye re- isi Behçet Salih Uz'un ne kadar uğraştığını kolayca tahmin ediyo- Tum, * zmire vardığım gün, şubat | sona ermişti. Fakat İzmirin şubatı İle İstanbulun şübatı arasin- da, büyük fark var. Çandarlı a- çıklarını geçer geçmez iklim der- bal değişiyor. İstanbulda ancak mayıs ayı içinde hava bu kadar & lık olabilir. Sırtımda palto ile, do- laşırken, etrafımdakilere bakıyo - rum: Yüzde yetmişinde ince par - desüler.. Geri kalanı ceketle, hat - tâ bir kısmı yeleksiz dolaşıyorlar. Rıhtım boyunda bir lokantada ö silme çerez makammda bir koca marul getirdikleri zaman hayret et- tim: vi — Ay... Marul çıktı mı? Hayret etmek Sirası hu sefer, garsonda idi — Aman ef. Marul çikali bir ay oldu, demez mi? Yemek listesine göz gezdirdi Taze bakla, taze enginar, taze bes zelye... Badem ağaçları, daha on gün'ev- vel çiçek açmışlar. Sade çiçek aç- makla da kalmamış, bazıları yep- Taklanmışlar bile... eldiğimin ikinci günü hava bozdu. Gök yüzünü, sim- siyah bulutlar kapladı. Arkasmdan da elâ gözlü bir yağmur! Temmuz ayında imişiz gibi, gökler gürlüyor, şimşekler çakıyor, hele, neyse ak- sama doğru bulutlar dağıldı. Yağ- mur sağanağı, geçti baktım: Caddeler yine piril piri &nnra, kendi kendime en ufak bir yağmurda göl haline göen bizim | Emihönl meydanını düşürdüm, Iz- mrin bütün caddeleri, parke taşı ile döşenmiş olduğu için, yağmur burada ıslak bir sünger vazifesini görliyor. Çamuru aramak için, Esdifekaleye, Tepecik sirtiarına ka dar çıkmalı. #zmirin baymadırlık vaziye- I tinde de epeyce değişiklik var. Şehir hudutları, yeni yapılan evlerle gitgide genişliyor. Belediye, şehir meclisinden ka- rar alarak, Çatalkaya yamaçları Tnelirak tına kadar geniş bir mıntakayı şe bir hudutları içine slm Şimdi Ismet İnönü caddesi olan Güzelya- lı, gerçekten Güzelyalı olmuş. E- ere, tâ. Geçtiğim yerlerde, top tup ağaç lar görüyörüm. Şehir, bir sistem altında ağaçlandıriNar” “Hele, yes ni imar plânmın tatbik edilmekte olduğu sahada, bu ağaçlandırma bir kat daha g çarp. in bulvarlara iki saral, hareket yor. Bi gölge vi i Semt, semt yeşit palı lar, bahçeler, çocuklar İçi eğlence yerleri vücuda Bahribaba parkı, bile ben gür li epeyce değişmiş, ağaçlar dikmişler. parke edi sene evvel, kücük fidan. inde bıraktığım çam- m en büyük ziyneti lar lar, şimdi par olmuşlar! günü, mümkün geçirmemiye çalışt nin bende bıraktığı izleri, ka mektubuma saklıyorum. bir baş , Karadenizde Yeni Bir Ada Çıktı Kırımın cenubu şarki sahillerinden biroz ileride Karadenizde yeni bir a- dacık peyda olmuştur. zunluğunda ve 30 metre kadar geniş İliğinde bulunan bu ada, deniz sathın. dan 5,5 metre yüksektir. Uzun zamanlar tesiri ile yüksek sa hil burada sular tarafından aşmarak rihayet deniz altından muazzam bir kaya parçası halinde çökmüş ve sad» menin tesiriyle de deniz dibinde top» rak ivicaçları hâstl olarak bu yeni & da meydana gelmiştir. | le 1500 Lirayı Kim Çalmış Beyoğlunda Sakızağacında Patyos apartımanmda oturan Ali adında bir tecir, evvelki gece dairesinin kapısmı açık bırakarak uykuya dalmış, uyan dığı zaman portmantoda asılı olan ceketinin cebindeki 1500 liranm yerin de yeller estiğini görmüştür. Alinin hizmetçisi tahkikata Şüphe Üzerine Anastasiya yakalanmış, başlanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: