26 Mart 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

26 Mart 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mam 4 Mahkermelerde Aç kaldığı için hırsızlık eden genç mahküm oldu Polis dün meşhut suçlar müddefumumiliğine elleri kelepçeli esmer bir genç getirdi. Dudaklarının morlü ğunda ve alnmın derin çizgilerinde sefalet ve ıztırap okunan bu genç, biraz sonra Sultanahmet sulh üçün- cü ceza hâkiminin önüne çıkarıldı. Davacı yerine de şık giyinmiş genç bir bayan geç- ti: Sirkecide Dervişler sokağında oturan Madam Atina... Hâkim İhan, suçluya ilk suallerini sordu. O, derin bir saffetle anlatmıya başladı: — Bursalıyım. Adım Celâl.. İki gün evvel İstanbu- Ja bir iş bulmak için geldim. Bursada yalnız bir an- nem var, Geçen sene kaçak et satarken yakalandım. Belediye bana (50) lira para cezası kesti. Vereme - yince “hapiste yatacaksın., dediler. Otobüs Şoförleri Mahküm Olidular A sliye üçüncü ceza mahkemesi, bayramın ikin- ci günü Mecidiye köyünde Konyalı jandarmı Bektaşın ölümüne seböp olan kamyon şoförleri Ca- fer ve Mihalin muhakemelerini bitirmiştir. Mahke- me, her iki şoförün de suçunu sabit gördüğü için ssâsen mevkuf olan şoför Mihal; bir seneye ve gay ri mevkuf olan şoför Caferi de (8) ay hapse mah- küm etmiştir. Cafer de, derhal tevkif edilmiştir. Ben serbest iken kendimin ve ana-f— mm boğazını zor çıkarıyorum. Bir de elli gün hapiste kalırsam. Sonra an- pem de, ben de aç kalırdım, İstanbula kaçayım da para kazanayım, hem borcumu vereyim, hem de hapisten kurtulayım, dedim. YANGIN YERLERİNDE Üç gün evvel İstanbula geldim, Baş vurmadığım yer kalmadı. Her yer mermer olmuş. Arı mermerden ne a- lirsa, ben de İş sahiplerinden onu al- dım. Lânga taraflarında yangın ye- rinde kovukta iki gece geçirdim. Sır- tımdaki ceketi on beş kuruşa sattım. Parasile iki gün ekmek aldım. Sata- cak bir geyim ve tanıdığım yoktu. Aç kaldım. Ot yiyecektim. Fakat alışma» dığım için midem kaldırmadı, kustum. Artık gözüm dönmüştü. Dün öğleye kadar baygınlıklar geçirdim. Dilene- yim diye yola çiktrm. Bu madam ora» dan geçiyordu. Kendisinden on kuruş Nişanlanma Şartına Uymıyan Damat Dün kızlarını yeni nişanlamış bir aile yeni damatlarile beraber suçlu, davacı ve şahit olarak Sultanahmet sulh üçüncü ceza hâki- minin önüne çıktılar. Suç ve iddia yaralama ve nişanlama şartına riayet etmemekti. Suçlu yerinde bulunan tüccardan Bay İzzet, da- vacı iskemlelerinde oturan kızı Fatma ile nişanlısı Satılmışı gös- tererek anlattı: — Kızmı bu Satılmış istedi. Mukaddermiş tık. Fakat nişanyaparken bir şart , verdik. Nişan yap- koştum ve: — Nikâb yapılmcaya kadar kat'i- r Arzuhalci Mah- yen evime gelmiyecek ve kızımı gör küm Oldu Dün Sultanahmet sulh üçüne'i ceza miyeceksin dedim. Nişan yaptığımı » zın ertesi günü de evlenme kâğrtları- Bi astırdım, Fakat geceleri evin alt katmdaki odadan bazı sesler kulağı- TAN istedim. Vermeyince hemen elindeki çantayı kaptım ve kaçmıya başladım. Fakat açlıktan dizlerimde fer ve me- m A Yakalanacağımı anlaymca da çanta- yı attım. Sonra da yakaladılar, Davacı madam, burada suçlunun Madesini kesti: — Hayır Bay hâkim, benden para filân istemedi. Arkamdan geldi. Çan- tamı kaptı ve kaçtı. Ben bağırdım. Arkasından yetiştiler .Yakalanaca » ğini anlayınca da çantamı yere atlı, dedi, . ŞAHİT ANLATIYOR , 1 "Hâkim, bundan sonra Manok İs - mz hikemesi, iki meslekdeş kavgasının. nıwhakemesinı bitirdi. Arzuhalci Ha. san Tahsin ile Hayri arzsında Sir ar- suni yüzin melekle Kavga eu m.ğ'er. Hasan Tahsin Hayriyi sövmüş mohkeme hekareti sabit gö'aüğ i in #üylu 3 gün hapse ve bır wra ağır pa- ra cezasına rahküm « Tutun, diye bağırdım. Arkadan dev- riyeler çıktı. Yakalanacağını anlayın ca çantayı attı, aldım, sahibine ver - dim. Bundan sonrâ hâkim, suçluya Üç ay hapis cezasi verdi. Çantayı attığı için cezayı iki aya İndirdi. Çantanm ma çalınır gibi oldu şüphelendim, Fa kat ben sokaktan ve yahut bitişik komsudan geliyor sanârm, Dün gece kulağıma ayni sesler gelmiye başla» dı, şüphem arttı. Hemen kendimi #- gağıya attım. Meğer bizim damat ya- tağmmı bizim eve nakletmiş. Kapıyı a çarken kızım Fatma kapınm arkasın da imiş, sinirle kapıyı sert açlığım için kafası duvara sıkışmış, hafif ya- ralanm” “Oövdüm de oldr” diyor. lar. Dövmedim. Meğer bizim refika Emine nişan olur olmaz hemen dama dınevine gitmiş ve yataklarını kendi: si yilklenerek evimize getirmiş. Ka- bahat damatta değil. Bu akşam . Fransızca 4 STEFAN ZWEİG” iPE ES sinemasında Aşk yüzünden katlanılan fedakârlıkları - Ölüm tehlikelerini en hissi - en canlı - ve en hareket li, harikulâde bir mevzu KARANLIKTA UÇUŞ Baş rollerde: MİRNA LOY.KARY GRANT zlü Paramount filmi Ayrıca Paramount dünya havadisleri gazetesi - Yerlerinizi evvelden aldırın Talafon: 44289 sn sa —— 26-3.937 içinde gösteren “KORKU "romanından muktebes #9 | GUNAH GCESi|LEK-N'E GABY MORLAY'in parlak bir zaferi olacaktır. Pek yakında SAKARYA Sinemasında sam Bugünkü program 4 | Istanbul: Tütün tüccarlarından Bay Yordan ile Bayan Annanın nikâhları, Be- yoğlu evlenme memurluğunda akted ilmiştir..Sandetler dileriz. Saat 12,30 Plâkla Türk mesikisi. 12,50 HE vadis. 13,05 Muhtelif pliz neşriyatı. 1s Son. ç Saat 1830 Plikla dans musikisi, 1930 SP9 Musahebeleri: Eşref Şefik. 20,00 Türk 20,30 Ömer Rıza tarafmdaf, 20,45 Vedia Rıza ve arka ları tarafından Türk musikisi ve balk g9" ları: Saat ayarı, 21,15 Orkestra; 229 A ins ve borsa haberleri ve ertesi günü programı 22.30 Plâkla sololar, opera v€ peret parçaları, 23,00 Son. . Günün program özü Hafif Konserler: 18 Bükreş: Hafif musiki konseri, 16,15 B9 ma: Şarkılı enstrumantal konser 18,30 Met kava! Konser. 19 Hamburg: Koğre Tefal tile erg konseri. 19,5 Budapeşte: Orkestri (Bach, Haydn, Brahma, Berlicz ve.) 20 cağ, Roma, Milâno: Dini musiki 210) Konigsberg: Plitzner, Roğer, Rerhove” 21.45 Hamburg: Orkestra, koro. 27 Ari” va: Bach'ın eserlerinden dini muşiki, 2200 Paris P.T.T.: Vagnerin eserlerinden”. 28: Hambarg: Eğlenceli musiki, 23,50 Münih Gece musikisi, Operalar, Operetler: Operalar, Operetler 20 Berlin; Büylk of* ŞEHİR TIYATROSU DRAM KISMI) Bu akşam saat asa 20,30 da ni m? KRAL LİR iL İİ SON HAFTA m Yazan iu ü W. Shakespeare) © ÖLÜM HABERLERİ ÖLÜM Çarşiikebir maliye sabık tahakkuk memurlarından elyevm komisyoncu- etmekte bulunan Veli efendi ça- radan: Vagnerin “Parsifalis operası. Bükreş: Massenet'nm “Verther” opers$k Oda Musikisi: 20 Frankfort: Yeni oda musiki eserleri edn. 22,30 Kolonya: Oda musikisi komsefi Resitaller: 18,15 Paris P.T.T. Piyano konseri 2019 Münih: Alman halk şarkıları. 20 35 Kösiğ” Kızı Fatma: Türkçesi: Seniha Bedri Göknil ŞEHİR TIYATROS! mmavot bramı an kn 20.30 da | Mi ii SAZ-CAZ Yazan: Ekrem Reşit ii Besteliyen: Cemal Reşir "ll — Bayan, deri, bu, senin koncan. Istersen şahadet etmezsin! Emine şahadet edeceğini söyledi ve: — Nasıl olsa evlenecekler dedim. Damadın yatağını ben getirdim. Ke yırı sahibi İbrahim Özgiden dünkü gün fücceten vefat etmiştir. Cena - zesi bugün Bakırköyünde Asma köp rü karşısındaki hanesinden kaldırla rak Bakırköy camiinde namazı kılın- dıktan sonra Bakırköy mezarlığına defnedilecektir. Terbiyede tenkidin rolü Dün akşam, İstanbul radyosunda Haydarpaşa lisesi tarih muallimi B. | Eminön Reşat tarafından “Terbiyede tenklidin |” rolü,, bakkında bir konferans vermiş! Seim, Şebremi tir. B. Reşat, konferansında bugünkü İ sosyetenin istediği tiple, dünkü tip a- İrasında bir mukayese yapmış, aile ve Solist programı. NÖBETÇİ Kürkeiyan, Yeniyol, Musta! ECZANELER Bu gece nöbetçi olan eczaneler şanlardı! inönü: Nisasan Alemdar; Abdülkadir, B# rük Fuat, Samaty#i İ, Halil, ayi berg Brahıns'ın ağır şarkdarılarından. 2 Post Parizyen: Şarkılar. 21,45 Budapeşte, listler tarafından konser, 23,00 Stokheli? Aksari Hamdi, Fener: Vital, B yüp: Defterdar eczaneleri. Beyoğlu: Galatasaray, Markoviç, Taksit! z Zaliropulos, Ertuğrol, Galstif li oğlu, Barbat, Kasımpaşa: Vasıf ecsanele” > Asım, Hajii mektebin tesirlerinden bahsetmiştir. Beşiktaş: Nail Halit, Ortaköyde Ortaköf minde bir şahit dinledi. Manok dedi ki: — Ben sokağın köşesinde duruyor. dum. Bu madam heyecanla yanıma sokuldu. Şu kaçan adam çantamı kap tı, dedi. Hemen arkasmdan koştum. kıymeti az olduğu için de ceza 20 gü- ne indirildi. Fakat, suçlu tevkif edil- medi. Mahküm Bilâl yorgun argın mahkemeden çıkıyordu. — Keşki tevkif etselerdi, hapisba ede ekmek veriyorlarmış, diyordu. Babam beni dövdü. Onun için ya. ralandım. Kapıya #kişmiş değilim. Diyordu. Emine şahit olarak gelmişti. Ha - üni Necip, Mahmudun en eski arkadaşıdır. Onlar ev velâ işe çırak olarak beraber girdiler. Senelerce he * men, hemen ayni yerde çalıştılar... Necip hâlâ ayni işte çalışıyor. Onlar iki kardeş gibi sevişirler... — Girmiyecekmiş içeriye... Zor. Kulübenin kapısını açıyor. Arkadaşının yanma gi- derek onun kolunu geçiriyor: — Haydi, haydi gel bakalım. *»... Pencerenin önünde bir karış yüksekliğinde bir ke- revet var, Bu kerevetin üstünde bakır bir sini sini, nin içinde hazırlanmış bir rakı takımı.. Mezeler; kar. 'puz, biraz beyaz peynir, biraz pastırma... Ve boş bir sardalya kutusu. Necip; sarhoş ve mübalâgalı misafirperverlikle arkadaşma ikramlar yapıyor, kadmlara emirler ve. riyor: — Bir karpuz daha kesin, ekmek kalmamış, ekmek getirin. Fakat o kadar içmiş ki, iri bir boyun üstündeki biraz ufakça ve dar alımlı başmı dik tutamıyor... Evet, hiç bükülmez hissini veren bu boyunda, bu ufacık başı bile dik tutacak kuvvet kalmamış. Bunun için başı kâh sağa, kâh sola, kâh arkaya, kâh önedü. şüyor... Ve sanki gözleri bu müvazeneyi bozmamak ister gibi başın kaydığı istikamete doğru süzülüyor. Jar, Hele göz kapakları! Bu göz kapakları kurşundan daha ağır; onları da açik tutamıyor. Mahmuda: “Gecenin bu saatinde nereden çıktım ?,, diye sormuyor bile... Onun böyle birdenbire araların. da bulunuşunda bir fevkalAdelik görmiyecek ve bir sebep aramıyacak kadar başı durgunlaşmış. Yalnız onda atıl olmıyan şey, misafirperverlik duygusu... O, bir misafirperverlik veya bir ikram makinesi imiş gibi mütemadiyen Mahmutla meşgul: — İç Allah aşkına... Şerefine içelim.. Şerefine! — Şerefine... — Ulan böyle içilir mi.. Hepsini, hepsini birden dik.. Yoo,. yoo olmaz.. Darılırım, hepsi birden içile- No. 15 cek, bizim Kara kızın şerefine, hepsini birden içecek- sin... Hayriye, gel buraya, Fıtnat teyze. ne dutuyor. Sun, gel sen de.. — Hey ömrüne bereket aslanım. — Kız Hayriye, sans söyledim.. — Ha — Sana söylüyorum, gelsene.. — Benim başım dönüyor... Beni fena tuttu bu ak. şam. Her halde sıcaktan olacak... Amma sizin hatırı. niz için zehir bile olsa içeceğiz... Kırıtarık geliyor, vücudunu Necibin omuzuna ve bir dizini kerevetin üstüne dayıyor. Yüzü ne kadar güzel, incecik kaşlarından birinin ucu biraz daha kalkık. Bu, onun iri, çekik gözlerine hafif bir gurur mânası veriyor, Rengi © kadar koyu #iyah değil,. Muhakkak ki o, tam bir zenci değil, bir melez olacak, esasen ince kanatlı uzun butnu yüzün- de beyaz ırkın bir zaferi, fakat dudakları çok kalm, parlak beyaz dişlerin yanındaki bu kalın ve şişkin dudakları, kızgın çöllerin içinde yetişen vahşi zenci- lerin bir mirası, Bu dudaklar, vahşi bir iştahım ifadesini veriyor. lar gibi... Elleri yüzünden daha siyah, âdeta simsiyah ve kıp, kırmızı bir İakle boyanmış olan tırnakları, bu siyah ele uygun kızıl alev çıkaran bir zebani eli gibi hem korkunç yapıyor, hem şimdiye kadar düşünülme. miş, tahayyül edilmemiş bir hususiyet veriyor.. Fakat simsiyah yüzünde kadife gibi yumuşak his. sini veren aklarının ortasmda ışıldıyan güzel gözle. rinin, tâ İçinde çok insani bir ıstırabım izi var gibi. Bu gözlerle Necibe tatlı, tatlı bakarak; — Haydi şerefine, diyor. amın hiç kabahati yok. Fakat Bay bunu anlamış ve dün gece kızımı döv) müş, dedi. | Kizm raporu kat'f değildi. Hakim| muayene için muhakemeyi talik et. KAYI Yazan; SUAT DERVİŞ İhtiyar Frtnat dişsizlikten; alt dudağı, bir devenin alt dudağt gibi sarkmış olan ağzımı hep sapırdatarak rakı sofrasına biraz daha sokuluyor: — Hani benim kadehim boş.. Bana yok mu — Aman acüzem benim, diye Necip şaka ediyor, gel... Gel, işte kadehini kendi elimle dolduruyorum, . Zaten bu akşam bize senden hayır kal, madı ki. — A benim oğlum, insen keyif olmayınca mızrap parmağa kaç çeki gelir... Bir de sen, gel de onu Fit. nat teyzeye sor?.. Ah ne bilirsin sen, ben ne diye böy. le içerim, herkesin gönlünde bir aslan Yatar, oğlum.. — Yoksa sen de mi sevdelısin ?.. — Sevdalıyım ya!1., Hem de ne sevdali... — Öyle ise senin sevdanm şerefine içelim., — Bırak benim sevdayı Necip, onu Karıştırmıya. Im bu akşam.. Nene lâzım senin, biz sizin sevdanızın şerefine içelim çocuklar... Kadehler biribirine çarpıyor. Sonra hepsi kadehlerini ağızlarma Sötürüyorlar. Mahmut kendisine verilen kocaman kadehi bir yu. dumda içti. Aç midesi kuvvetli, kuvvetli yanıyor, Fitnat sonuna kadar içtiği kadehi tepsiye bırakır bırakmaz: — Amanın, içim yanıyor. Diyerek bir karpuz dilimine atıldı. Hayriye yüzünü buruşturarak: — Artık rakıyı içim almıyor, diye başmı iki tarafa sallıyor, pek tiksindim vallahi, Necibin boynu sanki biraz daha yumuşadı, başı hangi tarafa bükülse daha aşağılara doğru sarkıyor. Bu boyun onu hiç tutamıyor. Mahmudun olanca karı bir anda basma hücum et. — Ziraat E şubesinin 3494 sayılı kumbara cüzda- nım kaybettim. Yenisini #lacağım - dan hükmü yoktur, Arnavatköyde Miltiyadi, Bebekte Merk geraneleri, Büyükdere: Asaf, Tarabya, V8 liköy, Boyacıköy, Rumelihisarı eczaneleri. Kadıköy: Esp İskele caddesinde “B$ yük” Yeldiğirmeninde Üçler, Usküdar: 8 miye eczaneleri. Büyükada: Şinasi, Bakırköy: Merkez ©© ganeleri kaşı İstanbul Hafize Yesiroğlu ti. Yüzü ateşler içinde yanıyor ve kulak zarları bin bir tokmakla vurulan davul karınları gibi uğuldu- yo Bir anda başı döndü.. Gözü mezelerin üstünde do. Jaşıyor ve eli pastırmaya doğru uzanıyor. Elini pas - tırmaya doğru uzatırken dişlerinin dibinde fışkırı « veren salyeleri bütün ağzın: doldurdu. Pastırma kâğıttan ağzına gidinciye kadar, o, yere tükürmek ihtiyacmı hissetti. Ve tükürmemek için biraz evvel de pencerenin önünde yaptığı gibi; yut kundu ve sonra pastırmayı ağzına attı. Bu pastırmanm lezzetini o, başka türlü tahmin ete mişti. Fakat iki gündür açlıktan paslanmış olan ağ * zına bu pastırma bir an evvel tahmin ettiği zevki yermiyor, Ve bir köseleye dönmllş, bir kösele kadar ağırlaş- miş olan dili bu pastırma parçasını ağzında âdeta zahmetle oynatıyor. Paslanan dimağı ondan en ufak bir lezzet almıyor. Hele çiğnemek için kıpırdattığı çe- nesine yapışan ağzıda ne kadar müz'iç... İçindeki üçlık bile bir anda garip bir mide dolgunluğuna, âde- ta bir bulantıya dönüverdi. Dili tamamiyle karışan Necip: — Bir rakı daha, diye bu defa bir su kadehine bo şalttığı rakıyı ona uzatıyor. O: — Demin birden içtim, diyor amma, bu makul red. de, eli iştirak etmiyor, Bilâkis eli; rakı bardağına doğru uzanıyor ve bir anda dolu bardağın yarısıni içiyor. Ve ağzma bir pastırma parçası daha alıyor. — Sen bugün pek keyifsize benziyorsun, Mahmut! — Ben mi? Gülmiye gayret ederken ilâve ediyor: — Yok canım!.. Biraz yorgunum o kadar... Necip yanında oturan kadınım sırtını yumruklu yor: — Hayriye kız!,, Eğlendir bakalım Mahmut ağa beyini, Mahmut ağabeyini eğlendir.. Eğlendir.. Ap İryor musun? — Ben onun maskarası mıyım ?.. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: