14 Nisan 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

14 Nisan 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞAiRi AZAMIMIZ iÇiN... ÜYÜK ÖLÜNÜN SON DEMLERİ Doktor Besim Ömer Şunları Söyliyebilmişti: .. Paure Humanite" 'Yvah, kaldı! H âmidi ölümün kucağı: s., P& sanki bir bah; balinde verdik. Bu yıl, pi atl yılıydı; bu yıl ka- - Onu toplu, renkli görme- Bn. . on gün evvel, rdüğüm akşam, sıhha- bahsettik; "Nazar değ- » diye ellerimizi masa- enârma vurduk ve Hâ- beraber bep gülüştük. geldi, diye geçen yaz gibi 1331 da yine Erenköy civa- tik Seçirmesini tavsiye et- beş a san'atkarımızı, on < olmasa bile hiç olmaz- Tebilme. beş yıl aramızda gö- Dün Yi ümit ediyorduk. ii ak, alacakaranlıkta Hâ- öğ peni İstanbul ufuklarını ve eşi yok; aza. b li 85 yıldanberi kendisi. defe doğan tabiat güneşini ilk * «bedi olarak yalnız bıraktı. Ee seksen beş yrl kâh bora, Kreş, me sükün, kâh volkan, kâh ka h seylâp, kâh tevekkül, me Halihde . carpınp. du - tam md Susan bir kâinat; ae ine yakışan bir Yor ir işık gibi eriyip. sönü, Li Siçek gibi boynunu büke- tanı 'uyor.. Güzel ve. büyük ö- Ü #tünü örten renkli örtüyü , Güz, lar... Meri Eüzel, sarı bir mer - bağa Da karşılaştı. Son yolen- ırlanan 85 yıllık bir fani, Aba, bigi; güzel ve sakin ola- 1 > sanat dehasının büyük gil- © büy am VE yaşatmış olan di pm 1 ellerimle okşadım; gü- lay, Si Mermer almına dudak- ia Bötürdüm, Göz yaşlarım, ü- Bigi gekilen örtüyü ıslattı; Hâ - artik göremiyecektim, Pe oldu? biltün bir kışı an- ı Sak ufak tefek rahatsızlık- Rüni Sesirdikten, tehtilceli günleri an sonra... Bahara çıkar- Bi yi beklerken. da dâhi sanatleirrmız hâlâ, Dong an canlı, heyecanlı; hâlâ bir zel, Ka adamt.. HALA gü- ee nir; kli 5 - İ görür... eee gi ” ei zamanlarda bile sevgi- w aye onu bu hareketten, an güçlükl, ei likle menederdi, si ii Hâmidi sık sık rahat. e me a; İn halde klübe gitti; lâkin er. berirmi li; otomobilde bir fenalık me olmalı ki, şoför, yakası. Düştü, 8 Eöğsünün düğmelerini çöz ne yer, ne yör Mitle İyi bu tuğ Şirince büyük kadife kol- Yi yy izde oturdu ve bir zaman I koyana sevirdi.. o Bayan . emen #ezmişti; Hâmidin bali ESMbeyaz renkaizdi.. Hâmit Nİ tam va dan, belki de Lilsya Tüzün mke ai için solgun R amk böyle başladı. LA- ta; Bini fevkalâde bir şey yök. Börüyüyo tirahat etti; yiyor ve k hs Abravaya ty Yapald viye başladı; vilkan. 1: Hâmide en inymetli Rüyy, *vaplar verebildi, Pazartesi sabahı iyice gö- a.a Yazan Şüküfe Nihal E ...... Hâmil son nefesini verdikten sonra ölüm yatağında Büyük üstadın yüzünün rüntiyordu, yataktan İnebildi; kah. valtı etti; Jâkin ikiye doğru lize. rine derin bir uyku Yorgunluğu çökmeğe başladı; bu dalgmlık kor. kolu idi. Doktorlara telefon edildi; Cerrahpaşa bağdoktoru Bay Rüştü geldi; midede bir gaz tazyiki var. dı; kauçuk borularla gaz almadı. Saat yedide General Besim Ö - mer, Doktor Marko ve daha bazı do'gorlar geldi; konsültasyon ya pıldr; doktor Marko hastayı (mit siz buldu; General Besim Ömer du. daklarmın arasından: —“ Pauvre humanitö! — Zaval. lı beşeriyet!,, diye yeisle mrrıldan. maştı. Hâmit sönlüyordu!. anşiyon (19,9)... Gözler bu- k ve yarı açik.. Yalnız o #rada yanma giren torunu Bay Fa- hiri tanıdı ve “Anneni neden getir. medin?,, diye sordu. Bir aralık, tedavisiyle uğraşan dohtor Bayan Suadı da tanıdı; ya- vaş ve hazin bir fısıltıyla dudakları kıpırdadı: “Beni kurtar!,, Büyük ölünün etrafını saranlar- dan istediği tek yardım sözü bu ol- du, ......... Hastalık son haddini bulmuştu. Lâkin son bir ümit: Sol koldan bir bardak kan alm- Gr; birkaç dakika için renk pembe- leşti; lâkin ümit kısa sürdü... Hâmidi ölüme sürükliyen sebep bir Broncho pnomoni idi, Son bir ümitle ağzma «rk sık oksijen veriliyor, vilkanfre yapılı- yordu. Nabız 100 den 95 e düştü. Hâmit bilsbütün daldı; hiçbir şey söylemiyor; ıstırap yok; ihtilâç yok.. Yalnız arasıra mırtlti halin. de, kısık sesler ve bunların arasm- da (Lüsyen, Lüsyen!) Bir saat evvel urtık bütün Ümit. ler tükendi, yüz sa rarâr; obeyazlaştı, nabız damla dam- Ja durd Bir o dünyadan bir dünyaya göç - me; bu kadar va- kur, bu kadar ses- siz ve hezin oldu... kşam, yine uğradım, Hâmit bir sırma örtü altında ar - tik bize daha ka- palı ve daha uzek.. Odusu dağılmış, ya tağı bozulmuş. O- nun kadar bizler de donmuşuz!, Bir şey söyliye- meden karşısında bakıyoruz.. Dudak larımdan ancak şü tek mezra döküldü: hâlü heyecanla iş- Hiyen, hâlâ sanat wolunda zevk ve neşe bular büyük şairimiz ; odeha geçen yü bir piyes yazmakla meş - guld; o piyesin içinde sevdiği M8 raları ara sira tekrar ederdi; gu birkaç parçayı daha on gün evvel defterime yazmıştım: Tat yok gecesinde, gündü- zünde; Ben neyleyeyim bu yeryü” zünde. . Tatlıdır ruzii şebi dünyanın; Tatmıyorsan o senin noksa- nan Tek ve güzel bu cihan yok tur anın saniyesi; Sanki yektalığı teşmil ediyor bâniyesi... Şu iki bey te son yazıların: dan sevdiği parçalardı: ”Gerçi ecram içindedir tah- dım; Gecelerden siyahtır bahteme» * ”Bir ismi Celâl olsa gerek namı tabiat; Ayatı İlâhiyedir ilhamı ta- biatırışy “.reaseeireeeereeeeaeee, .... Sevmişti ..... Hâmidin Yanında En Son Bulunanların Hatıraları, İhtisasları O, Son Nefesine Kadar Güzeli ve Güzelliği YAZAN: SALÂHATTİN GÜNGÖR M ithat o Cemal'le birkaç gün evvel görüşüyor- duk. Büyük şair Abdülhak Hâmitten söz açıldı. Ben, bir aralık sordum: — Nasıl... Büyük üstat çok ihtiyarladı değil mi? Mithat Cemal, içini çekerek cevap verdi: — Ihtiyarlamıyan © yalnız kafası var. Kafasından başka işliyen tarafı kalmadı... Ve sonra, acıklı bir sesle ilâve etti: — Tabii yağı tükenmiş bir kandil gibi yavaş yavaş sönü- yor! Sönen, o büyük kandili, dün görmeğe gittim. Beni, içinde işaret. Ie konuşulan bir odaya aldılar, Kö. gede siyah bir karyola.. Makberle. rin, Eşberlerin, Fintenlerin şairi, bizim en büyük şairimiz Abdülhak Hâmit bu siyah karyolada yatıyor, Yüzü o kadar sarı ki,buna “lâ- yemut., şairin mumyası da denile- bilir. Gözleri, hem kapalı, hem çok derinde., Onları görmüyorum. Yal. niz, 86 yılm bile büsbütün ağarla- madığı #açldrı, genis alımın üze rinde, henüz taranmış gibi duru - yor. N iz yanma girdiğimiz zaman heykeltraş Nejat, Güzel Sa, natler Akademisi için. yüzünün si. Gıdan kalıbını alıyordu. Kalıp el. ilnün halinde, le acıklı slimivet seziyorum ki, bakar. ken yüreğim parca parca oluyor, Basmı sağı, sola cerprtivorlar, yil. #line her türlli ilâçlar sürüyorlar, burun deliklerine pamuklar tıkıyor. lar. Başurunda genç bir adam var, Gövleri ağlnmaktan kıpkırmizr.... Sarırvarum: — Hususi şoförüvüm! kldoryan., a kendisini son de- fe ben götürmüştüm. Sonru anlatmağa baslıyor: - Geçen perşembe gecesi idi. İ Her zamanki Ebi kolundan tuta- rak otomobile bindirdim. Gayet şen görünüyordu. Serkldoryana getin- ce yine elimle asansöre koydum. Yukarı çıkardım. Fakat. orada, Ü- zerine, birdenbire fenalık geldi. — Kemal! Yetiş! diye haykırdı- ğını işlttim. Hemen koştum, Üst katta baygın, yatıyordu. Elle göğ- sünü tutuyor: — Aman.. Nefesim darlaştı! di- yordu. Biraz sonra, paltosu is » tetti, Giydirdim, Otomobille eve döndük, İşte ilk hastalığı böyle başladi. ziz ölüyü, rahat döşeğinde yalnız bırakarak içerki sa- Jona giriyorum. Büyük şairin sterk ve canlı hatıralarını hâlâ taşıyan geniş iskemle gözüme ilişiyor. U. zun çubuğuna taktığı ergarasmdan dumanlar savurarak, bana, çocuk- Yuk hatalarım anlattığı günleri düşünüyorum. Dedesi Abdilhak Mollanın, geniş kavuklu resmi, san» ki karşıdan; salondakilere soruyor: — Hâni, nerede 0... Nereye kal- dırdıniz onu? Ayaklarımın ucuna basarak, or- talığa sinen matem bavasını dalga- landırmamağa çalışıyorum. Büyük şairin bütün yakın dostları bura « da.., İsmail Hami Danişment, bu yakm dostlarm en başmda geliyor. Ona sokuluyorum: — pri ARA | < Huy iş, dir Ası e 3 Şairiâzamın en son yazdığı satırlar Arkada bıraktığı hatıralardan: Evinde çalışma köşesi ve... — Bayan Lüsyeni görebilir mi- yim? Bir baş İşarotile cevap veriyor ve beni slip, içerde küçük bir odaya götürüyor. Bayan Lüsyene başsağlığı dile. yerek, boşalmış bir iskemleye çö- küyorum. Büyük üstadın, #on ve ebedi sevgilisi Lüsyen. yatağında yatıyor. Gözleri yarı kapalı. Ko - nuşuyor, fakat öyle “harap bir hal- de, o kadar perişan konuşuyor ki, onu daha fazla rahatsiz emeği, doğ Tu bulmuyorum. B ayan Lüsyen, bu arada, yal. nız, başucunda asılı bir lev- hayı gösterebiliyor bana: — Okuyunuz!. diyor, işte hepsi orada yazılı... Ve ben, mavl bir göz tesirini ve. ren gök rengi levhada, Ahdillhak Hâmidin şu meşhur mısralarmı he- celemeğe çalışıyorum: Var ol Lüsyen ,tavaf et ey nar. Ey âharı ömrümün baharı... Veçhinle tenevvlir etti çeşmim, Çeşmim kapanmca nuru kalsın ! Ben levhaya göz gezdirirken, Ba- yan Lüsyen de yatakta hıçkırıyor: — Bitti, her şey bitti. Benimi şim bitti artık... Sonra kesik kesik söyleniyor: — Böyle bir günün geleceğini bi- Erdim. Fakat bilmek değil, hatır. lamak bile istemezdim. — Öleceğini, çok yakında ölece- Şini biliyordu, Fakat bunu süyle- mekten korkuyordu. Dışarı çıkma» sına milsaade et » meler diye... Cuma günü, ete rafındakilere; gü - lerek: — Çocuklar! de- Mişti, ben artık öl“ miye karsr Ver » dim! — Aman, Allah etmesin.. diyenlere de şu cevabi vep- di: Ondan ayrı ya « şamak, arık. OR görmemek... *Ve elile kordi - yal şişesine uza * dıyor; — Hiç uyuma « Arma! Uyuyamıyo « rum da.. Bu gece de, yarın gecede üyuyaumıyacağım.,.. sesns kadı « nı büyük matemlle başba « şa bırakarak, dışa rı çıkarken düşü » nüyorum: — İnsan, bir ke en kaybedebilir, bir evlât kaybedebilir. Bir baba kaybedebilir. Bayan Lüsyen ize, bunların üçünü birden, ayni günde, Abdülhak Hâmitle birlikte kaybet miş oldu. Bu kadar büyük bir te- essir duymakta elbette hakkı var. dr. Salonda, yokluğu aramızda act Acı hissedilen büyük adama âit ha- tıraları, paylaşmağa çalışıyoruz. Bir nile dostu anlatıyor: — Yok!, Yok. Artık za manı geldi. Ölmeliyim! Ben bir aralık sordum: — Ölümden korkar mı idi? — Hayır, dediler, korkmazdı, f8- kat ölüme karşı, çekingen davra - mirdr. Nasıl karşılanacağını bilme» diği bir misafirliğe giderken his sedilen bir çekingenlik... i Son aylarda, sözü dönüp dolaş» tırıp ölüm bahsine getirirdi. Dilin- den düşürmediği mısralardan biri de'şu idi: “Bir ismi Celâl olsa gerek namı tabiat, Ayatı ilâhiyedir, ilhami tabiat?.,, | “Tat yok gecesinde, gündüzünde, İkide bir, bunu tekrar ederdi, Kendisi dindardr. Büyük ve mukad- des bir kuvvetin varlığa Inanır. dı, Hattâ bundan bir kaç sene eve vel bir temmuz ayı, rüyasmda “Ak İah,ı, görmüştü. Allah, kendisine rüyada, milyonlarca yıldızm bir &s raya toplanışı şeklinde görünmüş. (Arkası Sa, 10 Sü, 1 de)

Bu sayıdan diğer sayfalar: