26 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

26 Mayıs 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SR «s.o DENİZCİLERLE" BASBAŞA—- 4 TAN Çanakkaleyi Yirmi iki Torpille NASIL KAPATTIM? Ve enizciler arasında de- bütün milletçe tanm - ii bir gemi vardır: Nus- F mayin gemisi idi! Ma delâlet ettiği mânaya, Yİ bigi Uygun başka bir ge - Mile Eml gösterilebilir mi? Türk m 18 Mart deniz zaferini ayin yl bu küçücük Nusrat si karsısında Peth'-2 lerin Avni . d Necmi *v) an Mui - rin adi; a a yek “sönük kayaş Sa lık gecede Çanaki Ne ya ç l oluyordu. Kendisini söyl Kind en Ürüdi kesince, tslebe- tm, © Mebus) Kaptana rica et- yi Nazmi Ka Yamayı ptanm yaptığı kah- Biriz, ça yakından takip etmiş- diy, olmazsa, sizi dinliyelim.. Mp Kaptan beni kırmadı. iz ia” Anlattıkları : a larta geçmezden evvel, Yeriiği deniz harbine nasil kâ- Ve anlaş ii size birkaç kelime Dizing, YU: İngilizler, Şimal de- Vettiye, Alman donanmasını mah- anma ara, Çanakkalenin zor- E karar verdiler, Üsii $, Plânmı, Adalar Denizin- İZ filosu kumandanı A- hi en hazırladı, Bu pllnla, " levletlerin takip ettikle- iğ Selimi yolyle Bul Düma;, (rinde müessir bir rol oy- Bük, “Pİdİ kalmamıştı. Buna Yüyong” Türkiye Masır üzerine yil- 2 asyada Rusya Üze- in gi vet bir tazyik yapılmak tk Kapi Seferi terkettirmek, hem Mak, ç, aiyadaki tazyikr azalt him çı,” Hunların hepsinden mü- Nihde, , © Rumlara deniz cephe öniyaşi? mâlzemesi sokmağı Büley tina almak lâztmdr. isim merkezi hükümet. ihtimali vardı. Al ya ÖN hingyr ufindaki ihata çemberi ta gg, nur derecede daralmak- . i ben harp şürasınm, Ça» Dağ, | “kaleye bir tecaviz yap- İea ayi ir. Yermesindeki beye İN çembe Pir yandan bu iha Yandan a daraltmağa, o bir Kong hn Bulgaristanm omer Me çş Kümetlerie © birleşmesi olmağa O matuftu, 1 tayyar emek için ilk z yapılacak tay döşenen sahayı ni Dahi, kadar Çanakkale ve Kilit- “ei 2 tat oan İstihkâm sileile- ek, torpli sahası ta - gimaza, sonra, pek te giç bir iş Sin kayı” Mavin tehlikesi orta Halay, düşman donanması Ya denizi larmaraya Eececek, ve ılu â, sine fis yaparak İs- ik devamlı surette elinde bu- Yazan: Salâhaddın Güngör kalede 5 — 18 Mart muharebesinde batan İngiliz gemilerinden Triyomf lunduracaktı. Bu tasavvurla İngi- we-Amireli Karden 5 Şubat 1015 te Çanakkale harekâtına başladı. Bir sistem: altında, istihkümlar, günlerce bombardıman edilmiş, mayinler taranmış ve Seddülba- hir . Kumkale istihkâmları sukut ettirilmişti. sıralarda, İngiliz filosunda denizden boğazı geçmek U- mitleri çok kuvvetli idi. Birtakım hâdiseler de, İngilizlerin ümitleri. ne hak verdirmekte idiler. Müttefik devletlerin donanma ee (Genç Kızları Baştan kânı, Boğazın bir gün nasıl olsa, geçileceğine şüphe etmiyorlardı. Ancak, bu teşebbüsün gününü ta, yin etmek meselesi kalıyordu. İngilizler, bu sırada, İstanbulda- ki Ajanları vasıtasile Çanakkale istihkâmlarınn artık mukavemet edecek halde bulunmadığına dair birtakım haberler almıslardı. Bu haberlerden başka, mahiyeti kati olarak tesbit edilemiyen bir şeyin da ortalıkta dolaşıyordu. Bu sayi- aya göre, Almanlar, Adalar Deni- ine bir denizaltı gemisi gönder. mek Üzere idiler. ( Ingilizler, bosuna geçirilecek her günün İn- giliz filosu hesabma, zararir ola cağmı hesap eğerek, Çanakkale- ye, 18 Mart günü denizden umumi bir taarruz yapılmasına, kati su- rette karar verdiler. #ngilir Amirali Karden, taar- İm birkaç gün evvel Yastalandığma dair bir hekim rar poru alarak işbaşımdan çekildi ve yerine muavini Amiral Dorebek geçti. Küin Elizabet, Agamemnon, Lort Nelson, Enfleksibi, Osin, ir rezistibi, Vencens, Albiyon, Svift- şor, Kaynupus. Majestik, Triyonf, Kornvil, Prens Jorj İngiliz hattı harp gemilerile, Fransızların Buve Sufren, Goluva, Şariman zırhlıları, Boğaz önünde, hücuma kalkmak için emir bekliyorlardı. Taarruza başlamazdarı kısa bir zaman evvel, müttefik donanması, birçok balıkçı ve mayin tarayıcı gemilerle geceli gündüzlü çalışa- rak. mayin hatlarını bozmağa mu- vaffak olmuşlardı. Fakat, düşmanm bu faaliyeti bi- zim de gözümüzden kaçmıvordu. Hasım donanmasının tedbirleri © Eri, Nazmi Kaptan. Bu vazifenin ne karşı, biz de icap eden tedbirle- ri almaktan geri kalmıyorduk, Boğazın zorlanacağını kati su - rette biliyorduk. Taarruz günü kati olarak kestirilemiyorum da, bunun pek yakm olduğuna şüphe edilmiyordu. Üimmalı müdafaa hazırlıkla. rı ile geçen bu günlerin bi- rinde, Çanakkale Müstahkem Mev ki Kumandanı Miralay Cevat Bey (Emekli Orgeneral Cevat) mayin kumandanı Binbaşı Nazmi Beyi yanma çağırdı. Bir eliyle omuzunu tutarsak. 5- teki eliyle, kaptanm elini sıktı. Binbaşı Nazmi Kaptan, vaziyet al. muşta — Buyur kumandanım Miralay Cevat Bey, heyecanmı gizleyemediği bir sesle: — Hoşgeldin Kaptan... dedi. Arada kısa bir süküt oldu. Söze, yeniden Cevat Bey başladı: — Kaç torpilin var, Kaptan?.. — 22 torpilim var, kumanda - nım., Cevat Bev: doğrudan doğruya maksada giristi! — Sana ağır bir vazife verece - bakkiyle vapılması senin mahare tine bağlıdır! Yalnız unutma ki... azmi Kantanm gözlerine ba- karak ilâve etti: — Bu işin sonunda ölmekte ver Nazmi Kaptan, övle adamdır ki, hissiyatını hiç belli etmez. Bu se fer de, gene son derece soğukkan- hı davrandı: — Mademki askeriz, dedi, vatana olan borcumuzu hayatımız baha - sma da öderiz kumandanım.. Cevat Revin gözleri yaşarmıstı: — Berhürdar ol Kantan.. dedi. (Arkası var) Çıkaranlar Nasıl Ceza Görecekler? (Başı 5 incide) eder ve evveloe ceza hükmolunmuğ- sa çektirilir.,, Görülüyor ki, bir kızı alacağım di- Ye kandırıp kızlığını bozduktan son- FA evlenmek, cezanm tamamen orta” dan kaldırılmasma kâfi gelmez. An- cak, evlendikten sonra beş sene müd- det geçmişse hükmolunmuş ceza ve hukuku amme davası ortadan kalkar. Kanunu koyan, bu hususu çok İyi düşünmüştür. Çünkü hepimiz biliriz ki, boşanmak evlenmekten daha bile kolaydır. Eğer evlenmekle ceza orta- dan kati surette kalkmış olsaydı suçu İşliyen, evlenir, birkaç ay evli kalır, sonra da karısma: — Artık senden bıktım. Mahkeme ye müracaat edip boşanacağım der ve boşanacak ta olursa, hapisaneden kurtulmuş ve böylece aile nizamı & leyhine İşlediği bu eürüm de cezasız kalmış olurdu. İşte, bu iğrenç hare- ketin cezasız kalmamasını temin için (423) üne maddenin mevcudiyeti şarttır. Türk ceza kanununun bu maddesi, hayata atılmamış ve hayatım kötülük lerini bilmiyen genç, saf kızları, gü zel vaitlerle iğfal eden namussuz 8- damların vicdansız hareketlerine kar- şi himaye eder, (İstanbul Barosunda Avukat) İsmail Kemal ELBİR 7 ———— Bugünün genç kızı Üniversitede, yarının âlimi olmak için böyle çalışıyor... ÜNİVERSİTEDEN RÖPORTAJLAR HAYAT SIRLARINI ARIYAN ENSTİTÜ Türk Sencinin Kuvvet ve Zaafı üleymaniyede yeni kurulan Hayvanat ve Nebatat Eng- titüşüne gidiyorum, Eski Maliye Nezareti yanından saptım. Bir müddet eski Seraskerkapısının yüksek duvarı boyunca gittim. Sol taraftaki - bir kapıdan Evkaf Müzesinin güzel bahçesi gözlerimi okşadı. Biraz daha gidince yüksek duvarda diğer bir açıklık var. Bu- raya sapımca göz, Evkaf Müzesinin bahçesine benzer bir manzara bek- Miyor, Bu manzard”'yerine birden bire kocaman bir kübik bina ile karşı- laşıyorsunuz. Acaba bu sürpriz tatlı mı, tatsız mı? İnsan birden- bire kestiremiyor. İlmin mühim bir şubesi namina büyük, bol işikli, mükemmel bir yapı kuru'muş ol - ması İnsanı sevindiriyor. Fakat Süleymaniyenin gölgesinde yapılan bu binayı mimarlik bakımından muhite uydurmak mümkün değil miydi? Üsküdar sahilindeki antre- po. Üsküdarın güzel hattımı ne ka- dar bozmüşsa, Hayvanat Enstitü- sü de Süleymaniye civarınm Haliç. ten görünüşünü o kadar çirkinleş- tirmiştir. Plân sırf kâğıt üzerinde hazırlanmış, bu binanın hangi mu- hitte yükseleceği ve o muhitin â- hengine ne dereceye kadar uyaca- &ı biç hatıra getirilmemiş. inanm İçerisine girdikten sonra İnsan bu düşünceleri unutuyor. 450 kişi alır güzel bir anfiteatr, daha küçlik lâboratuar- lar, ders yerleri, profesör ve asis- tan odaları, hayvanat kolleksiyon- ları ve nebatat nümuneleri hep bir arada çok âhenkli bir kül teşkil e- diyorlar. Her köşeda candan bir alâka ile çalışan insanlar var, Bi- yoloji ilmini tetkik için dünya yü- zünde kurulan en mükemmel mü esseselerden biri, İstanbul Üni sitesinin bu yaman enstitüsildür. İnsan derhal kanaat getiriyor ki burası bir öğretme yeri halinde kalmıyacak, yakm zamanda dünya bilgisine küçük zerreler olsun kat- mağa başlıyacak. Türk milleti, bilgiye ömürlerini vermek İstiyen çocukları için bü- yük bir fedakiirlığı göze almış, bu- rada mikemmel bir çalışma ve a- raştırma yeri yaratmıştır. Muhiti- mizde böyle fırsatlardan istifade etmeğe ve bilgiye ömrünü verecek ilim adamları yetiştirmeğe karşı gok fazla mukavemet var. Ölçüsüz para kazanmak yolları için analar, babalar her teşviki gösteriyor, mü. cerret bilgi mesleğine girmek iste. yenler bunun aksi olarak itiraz - Tarla karşılaştyorlar. ühim bir mevki sahibi bir mühendisimizden (birkaç gün evvel şu sözleri işittim : Nelerdir? Yazan: Ahmet Emin ,. YALMAN Prf, Heilbronn — İki oğlumu mühendislik tahsi Hi için Almanyaya gönderdim. Bi- rinde büyük musiki istidadı var. Mühendislik tahsiline devam et - mesi için diplomasını aldıktan son- ra musiki tahsil ettireceğime söz vermek lâzımgeldi. Bütün boş vak- tini musikiye veriyor ve büyük is- tidat gösteriyor. Diğer oğlum da biyoloji ilmine merak sardırdı. Bü- tün emeli. tanınmış bir Türk âlimi olmak, bilgi sahasında Türk ismini duyurmak... Çocuklarını çok seven bu baba, iki çocuğu da para kazanmağı ilk hedef diye kabul etmediği, ideal gü yeler arkasmdan yürüdüğü için is- tikballeri için üzüntü duyuyordu. İnsan etrafında gördüğü diğer misallerden de anlıyor ki yeni ne- silde hayata sırf maddi ölçü İle bakmıyanlar zannedildiğinden çok- tur. Maddiye doğru teşvik daha 3i- yade öski nesilden gelir. Enstitüde evvelâ İspenciari ne- batat profesörü Heilbronn ile tanış- tım. Halice bakan güzel, ferahlı 0- * dasında karşı karşıya oturduk. Bu muhit içinde yalnız ilimle meşgul olarak hüküm sürmek ne kadar tatlı birşey olacak... 3 Bu düşüncenin tesirile profesöre sordum: — Bilgi «alâkası bakımından asis tanlarınızı nasl buluyorsunuz? Cevap verdi : — Bilgi hayatma kendini vakfe- den Türk asistanlarını bundan ev. velki faaliyet sahamda rastgeldi - ğim asistanlarla karşılaştırmeca su neticeye varıyorum ki Türk asi. tanlarm üstün oldukları vasıflar da var, geri bulundukları noktalar urada asistanlar da, talebe de çok çalışkandır. Dersle- Te büyük alâka gösteriyorlar. Re- sim hususundaki kabiliyetlerine hayret ediyorum. Talebe arasında sanat istidadı gösterenlerin nisbeti büyüktür. Bizim burada vücude ge tirdiğimiz fenni resim kolleksiyon« ları kadar güzel, temiz, itinalı re- simlere hiç bir yerde tesadüf edile- mez, Buna karşı Türk asistanlarda iki nevi gerilik vardır ki ikisi de kendi ellerinde olmıyan birşeydir. Istanbul Üniversitesinin çalışmala TI İçin henüz fenni snaneler kurul. mamıştır. Bu ananeler mutlaka lâzımdır, Fakat yok diye kimse ten kit edilemez. Bir zaman meselesi karşısmdayız. Ikinci noksan, lisenin daima kes miyete kıymet vermesi ve kalite - Yİ, inkişafı, görüş kabiliyetini ve bilgi merakını boğmasıdır., Liseler çok fazlasmı öğretmek iddiasmda bulunuyorlar, Bundan dolayı ma « lâmatın hepsi sathi kalıyor, ilim.» ler arasındaki münasebeti talebe kavrıyamıyor. Ezbereilik zarureti en canlı alâkaları ve bilgi tecessli- sünü öldürmeğe kâfi geliyor. u sistemin neticesi şu olu. B yor: Talebeye bir vazife ve. rilince hepsi dikkatle yapıyorlar, çok çalışıyorlar, Fakat çoğundaki meyil, cisimleri bir kü! diye oldu- Zu gibi kabul etmektir. İçinde ne olduğu, nicin öyle olduğu hakkım. da canlı bir meraka tesadüf edil- miyor. Bunun aksi olarak Türk tas lebe, her öğrendiklerinde pratik fayda arıyorlar. “Bunu öğrenir. sem ne işe yarar? düşincesi, il- mi merakı azaltıyor, F akat dediğim gibi ortada bir istidat ve zekâ mesele- si yoktur. Ancak lise tahsilinin tar. na ait meseleler vardır. Gerek ev ve gerek mektep terbiyesi çocukta daha iptidadan görmek, sormak, araştırmak meyillerini inkişaf et» tirecek yolda olmalıdır. Ezbercili « ğe dayanan bir imtihan, çocuktaki taze merak ve alâkayı - öldürecek birşeydir. Profesörün bu dikkate değer sözlerinden sonra odasının yanm- daki sere geçtik. Burası ayni 28- manda nebatatm bir ameliyat o « dası... Nüveler üzerinde tecrübe - ler yapılarak yeni yeni cinsler ye tiştiriliyor. Bunlardan bazılarile doçent Bayan Sara Akdik, Rejene- rasyan hakkmdaki tezi için meşgul oluyor. Ameliyat odasında et yi « yen nebatların bir, iki cinsi de llre- tilmiştir. Bu nebat, havassında nitrat olmiyan yerlerde vetişi- yor. Yaşayabilmek için tabiat bu- na bir ağız vermiştir. Ağız civarma gözle farkedilmiyecek ka- dar küçük hayvancıklar gelince nebat bunları yutuyor ve temeseül ediyor. Profesör Heilbronn memleketi « mizde halk arasında yapılan ha - bati ilâçlar hakkında büyük bir a lâka gösteriyor. Bunlar hakkında geniş ölçüde tetkikler hazırlan « maktadır. Profesörle beraber asistan odala rmı görmeğe çıktık. Her odada kendine mahsus bir araştırma âle ti gördük. Bunlardan gelecek ya « zıda bahsedeceğim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: