19 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

19 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9.T.37 — ca Ky ARNA m FABRİKALAR Me. DİYARI o 2 paigg cuma... Capo Faro Na- bariş pç Sama kalkacak, bu İli. Nürey, “Sabah vaktimiz, müsait, düşü, Edelim diye uzun boylu Ponapej e de hacet yok. Gidip ye ka ğe ini gezmeli, Şim- ektim, as, birkaç defa Nüpoliden Ürün be at bu ziyareti yapmıya ağir “amadımdı. Bu defa bunu Ümiz > gelmez. Dilini bilmedi- Bntilei « memlekette bu gibi ge- tire PE in Yapmak için başlıca tiği topl ini bürolarınm tertip et- irak gizi Bözintilerden birine iş- Mika ektir. Biz de öyle yaptık, ie di Sıkımca doğru Çit seya- Tile ama gittik. Memur bize ki Ne verirken: “Bu sahah- Anima a Şnünliz sıra yola çıktı, dakik, ç28 trenin hareketine on Biz,n ç af. onlara yetişebilirsi- ki. By ze Yanımıza bir adam Sümvesyyı ta8YonA gönderdi. Cir- ana dedikleri ve Vezliv kü mi etrafını dolaşan hat- da; Onu orâya yakınmış. Beş ika İçinde oraya Del Gi Harak ln trende klavuzu bu- tç Be Ona teslim etti: Sürüye amma Sip Artmış oluyordu, sü. zeki diğer püyelar han Tren acaba ? hi, SOK Kalaba, gp, Yabancılar, Yolcular a. Yeri "2 bulabil ie “wer Beraber- Gezelim ; Ni Pen elektrikle işliyor, hem dönen, PEK te hızlı gidiyor, hele ki e insanı o kadar sar. bip iŞ her saniye yoldan çıkıp Tüm, jı, * İlrlayıvereceğiz sanıyo- Niçele,y arafta partakal ve limor Ein bağı ârasında köşkler, zen Yünüy,, a: arasıra fabrikalar gö- Bümuz Yu, ymızda oturan kılavu- Mr ola, anlarım makama fabrika yada Uğunu söyl li iyledi, Napoli civa- Da lardan Yüz kadar varmış. . eye dikkat ettim: Yol- en si ettim: iiygletlerini yoklamak için Mer, arkasından tiç kontrol Vin, iğ Bld, İlk gelen zayif bir Yök, yi, kasında bir gerit vardı, toz, ma $onra ikinci bir kon- künygi TY bü tılenazca biri, şap- Sy Biti ET8 Şerit var.. derken Bu ağa bir üçüncüsü göründü, a Şişman biri idi. Şap- dı, Berk Üç sira sırma şeridi var ti Bi Versin hak oyunu üç- beiy, © Yoksa kimbilir biz Pom- ro; ciya kadar daha kaç al biletlerimizi uzatacak« t an bura trenlerinde bi- ler gol bizim tramvaylardaki Ves ik Sikt.... sini el artık iyiden iyiye yak- ik UUyoruz, yanardağın &- iz, Daş öyler arasından geçiyo. vi, tepesindeki beyaz yı- met MU yoksa kraterden :Enlâr ma gi, ilrbi ty u diye dürbünlim Balay » Galiba ikisi de var Sular ing *A8yonunda birçok yol. Tez Sie bunlar Vezüvün te- , Kadar gc turistlerdi.. Krate- “oi hak p, > Yamacma tırmanan ye düne aradan başlıyor. Üç du ap, biz de p, Sü sa MİR çö ompciye vardık. de isla, FK Yeni bir istasyon “My, Üstüne “Pompej Maya Yatapin mpei, Villa 16 tal i diye yazmışlar... Bek- N ve Mi şefdögarın öda- Alimi, “*deki bütün mobilye- Yümdan Yapılmış... İsim kafile TR tile on bir &işiden de gi, klayurumuzun et- Ye BŞ kaç « toplandık, Aramızda alay £. harabeleri gezmi- Aş karda, arkalarındaki blüz- Ar. Tuhaf sey, bunlar ları *Sirtları yarı bellerine bi eye un ep MC MORE CA : Akdeniz Kıyılarında İ Pompei'den bir görünüş Meşhur Pompei Harabelerini Hep ! YAZAN: Faik Sabri Duran Harabeler arasında... kadar açık, Ayaklarında pijama tertibi pantalonlar var, Bir İslav dili ile konuşuyorlar. Arasıra birer &igara tellendiriyorlar... Yaşları 18- 19 olmalı... İsin garibi, kafilemiz. de Üç te papas bulunuyor. Ellerin- de incilleri, başlarında geniş siyah şapkaları, arkalarda siyah düz ceketleri var. Fransızca konuşu- yorlar, fakat kıyafetlerinden pro- testan papazları oldukları aniş- şılıyor, klavuzumuzun peşi &ıra kafilemiz sağa (o Sola koşarken arasıra, OoObu Yirminci O esen protestan papasları çıplak kızlarm yanlarma düşmekten, yahut arala. rmda kalmaktan Ürkmüyorlar... Germe esnasında kizim bir sıra- sını getirdi, bü çıplak Sırtlı kızlar. la konustu. Bunlar Polonyalı imiş- ler. Daha oOgenç görüneni bu seyahati doğumunun dönüm yı. k hediyesi olarak yapıyormuş. Ba- bası ona: “Bu sene yıldönümünde sana ne hediye alayım, Yeni bir el. bise mi istersin, yoksa bir mücev. ber " diye sormuş. Kız “ne o- nu isterim, ne bunu, beni seyaha- te gönder.” demiş. Kendine bir de arkadaş bulmuş, beraber Var. şovadan çıkmışlar. Budapeşteyi gezmişler, oradan Dubrovnike in. mişler, sonra Bariye geçerek bu- raya gelmişler... Napoliden sonra Romayı, Floransayı dolaşarak Vi- A © arasmda bulunmuş ev eşyalarını, TAN , 4 | , v yana yolu İle miş. evlerine dönecekler. pvr gezintisi çok merak- li amma insanı pek yoru- yor... Önce ktlçük bir müzede vol- kanın kızgın külleri altında iki bük lüm olmuş bir köpeği, sırt üstü ya tap kalmış bir esir kadını ve küller | kömür haline gelmiş ekmek, meir, üzüm gibi yiyecekleri gördük, son- ra şehrin sokakları arasma gire- rek en meşhur yerlerini dolaştık. İşte şehrin Forumu, işte Apollo mabedi, İşte raoşhur İngiliz roman cı İytton'un 1534de yazdığı “Pompelnin Son Günleri, nde Glaucus'ün evi ojarak tasvir etti- ği yer, İşte Vettilerin, Menandro- larm ve diğer Pompei kibarlarınm çok iyi muhafa- za edilmiş köşkle- ri. İşte sarraf Ce cillus Tages'in e- Vİ.. Bakmız kimse girmesin diye ka- pının arkasına da- lmış olan ka- Im sopa hâlâ ora- da duruyor, kia- Yuzumuz bize al- tın küplerini gös- teriyor ve bunla- rın boş bulundu. ğunu anlatıyor, sarraf tehlikeyi hissedince paralarmı toparlamış ve bahçe kapısından kaçmış. İşte dar sokaklarda sıralenan dükküün- lar, hanlar ve hamamlar... Duvar. Yardaki yazılar hiç bozulmamış, Ki- minğe belediye intihaplarma nam- zetliklerini koyanların isimleri ya- zi, kimi meşhur gladiyatörlerin yapacakları oyunlarm ilânları... Bir köşede kırmızı boya ile yazıl. mış lâtince yazılar gördük. Rehbe- rimiz bunları bize tercüme etti: “Reylerinizi hep Claudius Rufusa veriniz, onu şehrimiz namına Se- natoya göndermenin tam zamanı. dır..." diye yazılı İmiş. Acaba Pom peililer Claudius Rufusların kül ol. madan önce Senatoya gönderebil- mişler miydi? Kimbilir... İşte mey hanelerin raflarına dizili şarap tes tileri, bir masa Üstünde taş haline gelmiş ekmek somunları... İşte bu 20,000 nüfuslu şehrin 20,000 kişi alacak kadar büyük amfiteatrosu... Bütün Roma şehirlerinde olduğu gibi halkın eğlencesine, gladiyatör oyunlarına burada da bu geniş ye- ri ayırmışlar. Bu amfiden başka şehrin biri beş bin, biri bin beş yüz kişilik iki tiyatrosu daha var... ompeinin en iyi muhafaza edilmiş kibar evlerinden birinde klavuzumuz aramızdaki kadınlardan özür diledi: “Siz biraz şurada bahçede istirahat ediniz, mösyölere birşey göstereceğim...” diyerek yelniz erkekleri evin hu- usi bir dairesine götürdü, Pom- pei Roma zenginlerinin eğlence ve sefahat yerleri idi, Zenginlerin e- vinde bu gördüğümtz salon gibi odalar vardı. Burada tavanlara ka- dar her tarafa apaçık resimler ve ince minyatürlerle birtakım tablo- )ar yapılmıştı. Köşelere dizili hey- keller ve bu resimler değil kadın- larm, erkeklerin bile yüzlerini ki- artacak şeylerdi. Daha sonra baş- ka bir sokakta yine kadınları dişa- Tıda bırakarak Pompeinin umuma açık evlerinden birini gezdik, bün- lar bize Pompelnin felâketi esna- sında halkım ahlâkça ne kadar düş kün olduğunu pek İyi gösteriyor. du. Zaten Pompeinin başına gelen diz e izi Fevzipaşadan S onra Tren Bizi Daha Şarka, | Malatyaya Götürüyor rtık Torosları geçecek, Ulu dağları aşacak, Şarki Ana- doluya atlıyacağız. Tren, bütün hr- ziyle ve zinde bir kuvvetle koşu- yor. Karanlıkları yararak ilerliyo- ruz. Adananın ışıklar içinde parlı- yan yüzünü artık göremiyorsunuz. Adanalmın tahtlı damları, gözden kaybolmuştur. Tepeleri karlı Torgalar, gecenin bu sakin sessizliği içinde ne kadar haşmetli... Etrafı pek az görebili- yoruz. Mehtap, kısmen başları bu- lutlar içinde kaybolan dağları can- landırabiliyor. Bazan uzaktan işit- tiğiniz bir kağnı sesi, düz bir top- rakta ilerilediğinizi, trenin birden- bire artan keskin tekerlek hırıitıla- ri yüksek dağlarm altından Diyar. bekir yaylasına doğru kaydığınızı anlatıyor. Etrafı göremediğiniz da kikalarda trenin solumıya baş'a- masi bir rampayı tırmandığınızı, birdenbire hızlanması da bir iniş- ten aşağıya doğru indiğinizi hisset- tiriyor. evzipaşa... Burası öyle bir is tasyon ki, Cenup, Şark, Şi- mâl ve Gari Anadolu parçalarınm bir transit iskelesi halinde... Ak- tarma, indirme, bindirme faaliyet- leri trenin hemen yoluna devam et. mesine imkân vermiyor. öy, 15 « 20 evlidir. İstasyonun arkasındadir; Sabahleyin, istas- yon, âdeta seyyar bir büfe manza- “ rTasmı arzediyor. Fakat bu büfenin servisçileri, İstanbuldaki beyaz ön lüklü, saçları taranmış, eli yüzü düzgün garsonlar değildir. Çocuk, delikanlı birçok köylüler, kompar- tımanmızm penceresine kadar 80- kuluyor ve bağırıyor: “— Sahlep istiyen... Kahve, çay da var...” Trenin hareket etmesi endişesi, müşteride olduğu kadar satıcılar» da da var... Ekspres iş görüyorlar ve nihayet, kompartıman pencere- lerinden fincanlar uzatılıyor, bar- daklar almıyor, Suriye yolcularını burada birak- tık. Aktarma işleri 1,5 saat kadar sürdü. Bu milddet jçinde sabah kahvaltısını ettikten başka derin bir uykuya dalarlar bile oldu. iyimi yaylasınm kapı- sında, Torosların hafif il- tivalı eteklerindeyiz. Köylü, Ada- nadaki gibi, bağ ve bahçelere, yük sek yaylalara çıkmamıştır. Çünkü Fevzipaşa, Toroslar tarafından tu- tulan rüzgârların tesiriyle serindir. Diyarbekir - Haydarpaşa seferi- felâketten başka bir şöhreti yoktu. Burası ne bir sanat şehri idi, ne de bir ilim yuvası. Yalnız Roma kibarlarmm sefahat yatağı id. Şehri pek eski devirlerde buralara gelen Yunanlılar kurmuşlardı, fa- kat Romanm yeni zenginleri bu es ki şehri kendi emellerine ve heves- lerine uygun şekilde yenileştirmiş. erdi. Kalan değerli birkaç bina da, milâdm 79 uncu senesindeki o müt biş felâketten on altı sene evvel vukun gelen bir zelzelede harap 0- lup gitmişti. Sonra aradan geçen bu kısa müddet içinde şehir yeni- den kurulmuştu. İşte 79 indifam- da küller altında kalan ve 1748 de tesadüfen meydana çıkarılan Pom. pei bu yeni şehirdi. Görülüyor ki onu yeniden kuranlar gösteriş ve Alâyiş budalası birtakım sonradan görmelerdi. Paraları çoktu, fakat zevkleri yüksek değildi. Malatyanın uzaktan görünüşü © YAZAN: | ; LâtifErenel ) Göşmenler Fevzipaşa istasyonunda Harput ni yepan katarlarda vegon resto- ran olmayışı, cidden bir eksiklik... Küçük istasyonlarda çok defa ay- ran, gazoz, su ve emsali meşrubâ- tı, kahve ve çayı bile zorlukla bu- labiliyorsunuz.: Zaten, tren yolcu- larının da seyahat başlangıcında alâka ile takip ettiği gey, iyi su ve yiyeceğin nerede bulunabileceği- dir. Iyi su...da vardır. Diyorlar. Artik bâhtmiza.. Tre nin orada kaldığı bir, iki dakika i- çinde gişenizi, matranızı, termosu- nuzu doldurabilirseniz ne âlâ.. Ak- si tekdirde büyük istasyonlara ka- vüşmâk zorunu, İştiyakla duyarsı- renin kalkmasına saat vardı. Bulgaristan güç menlerini Fevzlpaşaya getiren ka- yarım tarm düğüğü işitildi. Marşandiz vagonlarmda yuva kuran, salınca- ğndan mutfağını kedar her geyi hazırlıyan göçmenler indiler, Bunların arasmda kucağında kl çük yavrusile bir kenarda oturan Süleymanla konuştum. Yüzünde ; uzun bir yolculuğun derin yorgun- luk çizgileri, gözlerinde ana vata- ; na kavuşmanın büyük sevinci vars | dı. Süleyman hükümetin kendile- i rini rahatça seyahat ettirmek yo- lunda aldığı kararları, gururla an- Yattı ve : “.— Diyarbekire © yerleşeceğiz. dedi, Yerlerimiz de hazırmiş. Da- ha ne isteriz. Biz, göçmen adam- larız. En büyilk saadet, bizim için, bu eşi bulunmaz memlekete kavuş mak olmuştur.,, Göçmen katarı kalkıyor. Kam- fazin söyliyemesi"Yanındakt'arka. daşları da toplandılar. İçlerinden y biri : “— Resmimizi al da gazeteye koy.. Bizim için .hâtıradır., dedi. a : 3 7 Ma yorucu, ezici geçis yor. Malatya yolduları ,ek çok. Bunlarm hemen hepsi, Ada» nadan dönen rençberlerdi. Kimi ça pa İşleri bittiği, kimi sıcağa daya. namadığı için Malatyaya gidiyor. Malatyaya yaklaşıyoruz. Pence» re önünde iki genç kız konuşuyor. Biri Muallim mektebinde, diğeri Erenköy kız lisesinde talebe. İkisi- nin de Malatyada inecekleri anl& şılıyor. Muallim namzedi, memleketine kavuşmanın neşesi içinde, liseli bir âz daha küçük, hesretin acisi pek duymamışa benziyor: — “Vallahi, diyor, Malatyaya yaklaştıkça üzülüyorum. Bu yolcu luk bitmesin istiyorum.,, “— A, doğrusu ya... Ben özle- dim. Hem çok, pek çok... i ppi « Malatya yolunda yeni doğmuş bir kasaba var, İsminden de anlıyacaksmız: Doğanşehir. Burası, güzel bir na- hiye merkezidir. Küçük bir şehir. cik halinde olan kassba, yemyeşil bir vadi içinde kurulmuş, yeşil tar. lalarla, bahçelerle süslenmiş ve sırtını Torosların bir koluna daya» mıştır. i Şimal istikametindeki geniş ova da atlı bir bayan, treni uğurluyor. Mendil sallıyor. l Doğanşehir, bende doğu illerinin çok şirin bir köşesi intibamı bı. raktı, Hat boyundaki memur evle. ri, uzakta görülen nahiye konağı ve muntazam yuvalar, caddeleri gölgelendiren akasyalar, bu güzel. Niği arttırıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: