1 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

1 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünkü Yıldönümü Müsabakalarda Galatasaray Güreşte, Yunanlılar da Memleketimizin en eski klüplerin- den olan Galatasarayın 33 üncü yıl. dönümü münasebetile tertip edilen kutlama merasiminin ilk kısmına dün Taksim stadında atletizm ve gü- reş müsabakalarile ve Bebek denizci- lik şubesinde de deniz yarışlarile Jandı. Taksim sağl olta ları, saat 16 da atletizm federasyo- nu başkanı Vildan Aşir kısa bir söy- Jevle açtı. Müsabakalara Yunanistandan da- vet edilen atletlerle Galatasaray, An kara, İzmir ve Bursa atletleri iştirik ediyordu. Alman dereceleri sırasile yazıyoruz, 100 metre kızlar üç seri Üzerinde yarış yaptılar ve üç seride birinci ge- Jen Vecihe, Sayyat, Malike finale kaldılar, 800 metre koşuya dört atlet İşti- râk etti. Bu müsabakaya giren Yu- nanlı Yorgopulos Balkan şampiyonu idi. Neticede rahat bir koşudan sonra Yunanlı atlet birinci geldi. 1 inci Yorgopulos 2,4,4/10 M'inci Galip (Ankara) 2,5,1/10 YI Mehmet (İ. 8.) Uzun Atlama “Uzun atlama müsabakasma Yunan lar iştirak etmediler ve müsabaka dört atlet arasında yapıldı. 1 inci Faik 6,60 “1 inci Vasfi » Dİ üncü Enver « 110 metre münlalı «Bu müsabakaya iki atlet iştirak etti, Ve sıkı bir mücadeleden sonra son mânlaya kadar rakibinden iler- de giden Faik son mânada Yunanlı- Din birinci gelmesine mâni olamadı. 1 inci Skiyatis 15,9/10 Ti inci Faik 5000 metre « Atletizmde Kazandılar se de vakit tamam oldu. Ve neticede Sallis sayı hesabile galip geldi. 66 Kilo: Faik — Mikropolos Dür.xü güreşlerden bir intiba Atletler müsabakayı bik iyerler Bu müsabakaya beş atlet iştirak et| Orta hakemi Yunan kafile başkanı 4. İlk turlarda ilerde giden Beşiktaş ! yan hakemleri Sadullah ve küçük Hü dan Artin son turlarda yorulduğun. | seyin. Faik kuvvetli bir güreşçi olma dan Yunanlı Kusudis birinci geldi. Ar | sma rağmen daha henüz acemi, Rs- tin ikinel oldu, Derece 16,422/10 klibine çok açık verdiğinden oyun tat 100 metre bik etmesine mâni olamıyor ve bu Bu müsabakaya beş atlet iştirak | yüzden puvan kaybediyor. Yedinci etti. Ve Balıkesirden Raif Yunanlıla | dakikada Yunanlı bir oyun tatbik et rm en iyi atleti olan Lâmbroyu sıkı | mek İsterken alta düştü. Sanki Faik bir koşudan sonra mağlüp etmiye mu Yunanlının alta düşmesini bekliyor. vaffak oldu. muş gibi bütün kuvvetini sarfetmiye 1 İnci Raif (Balıkesir) 141/10 | ve Yunanlıyı yerden yere vurmıya TI inci Limbro (Yunan) başladr. Bir Salto ile yere çaldığı Bu son yarış ile atletizm müsaba- | Mikropolosun sırtımı yere gelmekten © Kaları nihayet buldu. Ve güreş mü. | ancak gonk kurtardı, Ve ilk on daki. i sabakalarma başlandı. kanın son saniyelerinde Faikin yap- 2 e tığı birkaç oyun ilk devreyi faikiyet- Güreşte Neticeler (Hi imenn yardım etti. 56 kilo: Kenan — Biris İkinel on dakika Faikin İsteğile Orta hakemi Yunan &afile başka- | yerde devam ediyor ve Yunanlı tuş- ht id. Kenanın rakibi Yunanlıların |la mağlün olmamek için bütün ener. en namdar ve sergi münasebetile Pa | jisini sarfediyordu. Müsabaka bu va- riste yapılan müsabakalarda finale | ziyette nihayetendi ve Faik sayı he- kadar yükselmiş kurnaz bir güreş) sabile galip geldi. gisi. 72 Kilo: Marko — Demirkan © — Düdikle beraber hücuma geçen gÜ| Orta hakemi Yunan kafile başkanı © reşçiler biribirlerine nefes aldırmıyor | yan hakemleri Sadullah ve Kemal, © ve çok hareketli bir güreş yapıyor” | Müsabaka çok sert başladı. Yunan- © Jar. Tam birinci dakika 41 inci sani: | ların bu siklette yeni yetiştirdikle- yede Yunanlı bir kafa kol kapmak is terkon Kenanın daha kurnaz bir ha- reketile alta düşerek köprüye geldi. Ve bu köprüden kurtulamıyarak Sir tmı yere bıraktı Kenan için bu galebe çok parlaktır. 61 kilo: Basri — Salli Orta hakemi Sadullah yan hakem- Jeri Yunanlı ve Seyfi Cenap. Müsaba- ka şiddetli başladı. Her iki müsabık biribirlerine kuvvetli suldırışlar ya-| pıyorlar. Bir defasında biribirine sa- rılarak minderden dışarı bile fırla- dilar, Yunanlı, Basrinin kolaylıkla ye nilemiyeceğini anladığından temkin- Mi güreşiyor, Sallis'in birkaç salto te gebbüsil boşa gitti. Manmafih Yunan r hâkimiyeti elinden bırakmıyor. Ni- tekim ilk on dakikayı Yunanlı hük- men gelip bitirdi, İkinci on dakikayı Salis'in isteği üzerine ayakta güre- şiyorlar. Yunanlı faikiyetini muhafa- xa ediyorsa da fazla bir oyun tatbik edilmiyor. Ortada itişip duruyorlar bu o kadar uzun sürdü ki, nihayet ha kem kendilerine ihtar vererek siki güreşmelerini istedi, Bu ihtar tesirini #österdi. Bir iki sıkı harçket gördük- . ri ve çok ümitvar oldukları Marko daha ilk saniyede kuvvetli bir saldı. rışla Kandemiri göğüs çaprazına ala- rak minder dışma attı. Kandemir bu fırlatıştan kızmış olmal ki, o da ay- nı vaziyette Yunanlıyı dışarı attı. Ve bu atışta hukem kast sezdiğinden Kandemire bir ihtar verdi. Güreş bun dan sonra asabi bir hava içinde geç- miye başladı. Ve ilk on dakika berabere ilân e- dildi, Güreşin son dört dakikası ayakta devama başladı. Ve neticede Kande- mir exerivetle galip ilân edildi . 79 Kilo: Adnan — Kabafli Orta hakemi Kemal yan hakemle. ti Sadullah ve Yunan kafile başkanı Adnan faik bir güreş tutarak hasmı na oyunlar tatbik etmiye basladı. Müsabaka cidden zevkli oluyordu ve güreşçiler oyundan oyuna geçiyor lsrdi. İlk on dakika Adnanın hâkimi yetile nihayetlendi. İkinci devrede Yu nanlı güreşçi mütemadiyen minder kenarma kaçtığından müsabakanın biç heyecanı kalmadı. Adnan tatbik etmek istediği oyunlarda Yunanlınm 57 A | e kaçması yüzünden bir türlü muvaf- fak olamıyordu. Neticede Adnan sa- yı hesabile müttefikan galip geldi. Ağır Siklet: Çoban Mehmet — Çardis, Orta hakemi Sadullah yan hakemi Yunan kafile başkanı ve Kemal, Ço- banm rakibi çok hafif, Uzun boyuna rağmen Çobanm yanında çocuk gibi kalıyor. Çobanm bir iki el ensesi Yunanlıyı adamakıllı sarstı. Belin- den kavrıyarak yere savurduğu Yu- nanlınn üstüne bütün kuvvetile çul- lanan Çoban rakibinin kolunu aerttı- ğrdan Yunanlıya bir dakika istirahat verildi, Tekrar tutuştukları vakit Çoban aman vermiyen bir saldırışla Yanan. ıyı tekrar altma aldt ve yavaş yavaş bükerek sırtını yere getirdi. Netice. de 4 dakikada Çoban tuşla galip gel. di, Bebekteki Yarışlar Taksimde atletizm ve güreş müsa bakaları yapılırken Bebek denizcilik şubesinde de saat 16 da bütün sporcu ların iştirakile deniz yarışlarına baş- landı, Klüp ikinci başkanı Suat Hay- ri kısa bir söylevle klübün 33 senelik deniz hayatını anlattı, Müsabakalar. da alman dereceleri yazıyoruz: Dingiler: Mümtaz birinci Şarpiler: Bürhan birinci. Bayanlar arasında kürekte kırmı. zt takım kazandı. Küçükler arasında 80 metre yüzme yarışında Yılmaz 14 İ yaşındakiler arasında Mehmet birin. ci geldiler, Galatasaray, Beykoz kü- tasaray 0-9 galip geldi. Skifler arasında yapılan yarışlarda İ birlikte Fethi, ikilik skifte Kemal, İFethi ekipi, dörtlük #kif yarışında Fahamettin, Tevfik, Feridun, Ertuğ- Tul ekipi birinci geld. Sıra günün en mühim müsabakasına gelmişti. Bu Beykozlu - Galatasaray arasında su topu maçı idi, Bu maça Galatasaray: Oğuz, Ke- mal, Orhan, Halil, Semih, Suat, Mah İ mut şeklinde çıktı, Buna mukabil Beykoz şu kadro ile oynuyordu. Vedat, Niko. Bülent, Mekin, Saf- fan, İskender, Ali Galatasaraylılar Ik dakikalarda hâ kim idiler. Bu strada Semih, Galata- sarayın ilk gölünü yaptı. Fakat bu mag için çok iyi hazırlanmış olan Bey İl m bi ğndüll. Sanat Uçurumu ÇEVİREN : BEYZA BİRSON 2 ohn Brown, o akşam çok ne şeli idi, Lokantanım en zen- gin müşterilerinden biri ona sev- diği bir parçayı çaldırmış ve o ka- dar beğenmişti ki, — Bravo John Brown, &en bir gün istikbalin en meşhur virtüoz- larından biri olacaksın, diyerek ©- line sarı bir İngiliz lirası sıkıştır- muştı. Ona, idare ettiği orkestra heyetindeki arkadaşları da hep ay- ni şeyi söylemiyorlar mıydı: — Senin istikbelin açık John Brown, hiç korkma, John Brown, korkmuyor ve ar- tık kendi sanat, kabiliyet ve mu- vaffakıyetine arkadaşları kadar çükleri su topu müsabakasımda Gala kendi de inanıyordu. John Brown her gece- kinden daha büyük bir coşkunluk o ve o daha derin bir duyuşla kemanını çalarken göz leri ile de masalara servis yapan güzel Maggy'yi takip ediyordu. Maggy ile dün nişanlanmışlardı. Bir haftaya kadar da evlenecekler di. Göz açıp kapaymcıya kadar g€- çen bu bir haftayı ne güzel ve me #ut günler takip etmiş fakat evlen dizlerinden altı ay sonra bu mesut yuvanm saadeti ortasında bir fe- lâket bombası,patlamıştı. Lokanta bir başkasına devredilmiş, yeni patron orkestrayı çıkararak yerine &endi orkeştraşmı getirmiş ve Jobn Brown genç karısı ve birkaç ay sonra doğacak olan çocuğunun gama, gel ünsi — cısı ile işsiz, güçsüz ve Döş parasız ortada kalmıştı. İlk zamanlar, “ne ehemmiyeti var”, diyordu. “Bende bu Sanat varken belki eskisinden daha iyi bir iş bulurum.,, Fakat bütün ümit ve hayalleri hayatın acı ve sert ha kikatleri karşısında birer birer &r rılmış ve bir akşam John Brown, eve bir lokma ekmek getirebilmek için kemanını omuzuns dâyiyarak sokaklarda çalmıya çıkmıştı. Bir- kaç sy evvel en büyük saadetleri yakında doğacak olan bu küçük yavru iken şimdi onu ne büyük bir korku ve endişe ile bekliyorlar- dı, Amma kimbilir belki bu küçük yavru onlara uğur getirirdi. Küçük Biliy'nin getirdiği uğur sadece hayırsever bir zenginin, hal lerine acıyarak onlara açtığı bu kü çük kemancı dükkünma münhasır kaldı, Ve talih buna mukabil Mag- gy'yi ellerinden aldı. illy, kemana olan ilk heve- sini yedi yaşında iken gös- terdi ve babası ona ders vermiye başladığı gündenberi aralarmda git tikçe derinleşmiye başlıyan bir u- gurum açıldı. Billy'nin dünyası sa- dece ahenk ve melodiden ibaretti, O artık yalnız musiki için yaşıyor, her sese uyanık kulakları musluk- tah damlıyan sude bir melodi, sen rüzgârda bir ahenk seziyordu. John Brown, oğlunun kendinden uzaklaşmasma müteessir olmakla beraber “zarar yoz," diyordu. E- ğer böyle devam ederse benim eri- şemediğim şöhret ve muvaffakı- yete o erişecek, Billy bir dâhi ola- cak," Bir gün dükkâna bir ecnebi müş teri geldi. Halinden çök zengin ol- duğu anlaşılan bu adam bu eski dükkâna bir şey almıya gelmiş o- AM Di kozlular biraz sonra açıldılar, ve üst üste yaptıkları üç golle ilk devreyi 3.1 galip bitirdiler. İkinci devre he- nüz başlamıstı ki, oyuncular arasm- da bir ihtilâf baş gösterdi. Hakem, Galatasaraydan Halili dışarı çıkar- dı. Bu esnada seyirciler de İşe karış- mak istediler, Bü anlaşamamazlık bir iki dakika içinde bertaraf edildi. Ve hâdise yatıştırıldı. Neticede Beykoz 3.2 galip geldi. Klüp tarafından ma- çın galibine verilecek kupayı aldı. e HiKA Y E İ-7 ( lamazdr, Billy yukarda kemana ça- hşıyordu. John Brown, sorgu do- lu gözlerle; — Buyurun, dedi; Ne arzu edi- yorsunuz? Adam bir müddet bir şey dinler gibi sustuktan sonra: in Bu kemanı kim çalıyor, de- — Oğlum, — Kaç yaşında? — On iki. — Bravo, bravo, şayanı hay- ret! Kendisini görebilir miyim? Biliy'yi aşağı çağırdılar ve ona bir kere, bir kere, ve bir kere da- ha çaldırdılar. Hâlâ ismini bilme- dikleri bu meçhul adam, dükkânm karanlık bir köşesine çekilmiş, göz lerini kapamış dinliyordu. Niha- yet: — Müsaade eder misiniz oğlu- nuzu Polonyaya götüreyim, dedi. Kemana fevkalâde istidadı var. Fa kat dahâ ders alması lâzım, Göre- ceksiniz oğlunuz bir gün dünyanın en meşhur kemancısı olacak, illy gitti, ve üç sene sonra Varşovada ilk konserini verdi, Fakat ismi artık Billy değil Pablo olmuştu. Bütün gazeteler bu genç dâhiyi alkışlamışlar resim lerini basmışlardı. John Brawn da müşlerisiz dük- kânmın her yanımı gazeteden kes- tiği bu resimlerle doldurmuştu. vi —— a 525 Fakat John Brawn oğluna gü- cenmiyordu. Artık mektuplar da seyrekleşmişti. Şehirden şehire do- laşarak her konserinde şöhret mer diveninin bir basamağını daha çi- kan bir san'atkâr eski bağlar ve eski sevgilerle fazla alâkadar ola- cak zaman bulamazdı. Aradan beş sene ânha geçti. Ve bu zaman zarfında gene bütün Av rupa gazeteleri Pablodan bahsetti, Ebeveyni Rusmuş, babası ihtilâl- de vurulmuş, annesi sefâletten öl- müş, dendi, Ve nihayet bir gün bu meşhur kemanistin Londraya ge leceği ilân olundu. Bir vakitler John Brown'un hayalinde hep ken di ismini gördüğü büyük tiyatro binasının salonunda kocaman ve kırmızı harfler şimdi “Pablo Ra moff,, yazıyordu. Jahn Brown ne yapıp yapıp bir bilet tedarik etti. Acaba kendisini dinlemiye geleceğini oğluma bir mektupla bildirmeli mi idi? Hayır sürpriz yapmak istiyordu. iyatro hıncahınç dolmuştu. John Brown ne kadar gu- rur duyuyordu.! Haklı değil miy- di bu gururu duymakta? Bütün bu şöhretine, bütün bu yükselişine, herkesin kendisini bir Rus bilmesi- ne rağmen onun oğlu, onun sevgi- li çocuğu idi, (Bütün seneler zar- fında Billy babasmı hatırlamadı ise bu onun kabahati değil, yaşadı ğı hayatın icabatı ve etrafındaki- lerin tesiri idi. Konser fevkalâde muvaffakıyetle bitti, Sonu gelmi- yen alkışlar bütün binayı çınlatı- yordu.. Ve her alkış baba Me oğlu biribirinden biraz daha uzaklaştırı- yordu. Şimdi herkes bu genç dühiden bir imza alabilmek için beşma Ü- şüşmüş, programlarını uzatıyor. lardı. Jahn Brown'un içinde oğlunu bir kere olsun yakından görmek için yenilmez bir ihtiyaç vardı, Hem bu onun hakkı değil miydi? Programı nı göğsüne bastırarak kalabalığı yara yara oğluna yaklaştı. İste o- nun, uzatılan programlara işlek ve büyük harflerle “Pablo Ramoff, imzasmı attığını ( görebiliyordu. “Pablo Ramoff?,, 1-8. 937 j Pyar Jin Brown, eği yaklaşmak için attığı adımın kendisini ondan bira? go” uzaklaştırdığnı hissediyordu. gi Iy için bütün dünya musikiden b“ retti. Ve bu kadar yükselen ys” larm içinde eski sevgilerin bir tırası bile olamazdı. a» Oğlu, artık kendisine değil fınr saran bu zengin ve şık İİ lara mitti. » Pablo Ramoff, titriyen bir £. yar elinin uzattığı programi ken başını kaldırdı ve biran ©. oğul gözgöze göldiler. genci. mın yüzünde en ilak bir a "içkisi ia alma ai Bir tekim. oturma” bir #REtE taht yıkılmadıkça bir ilâh os ta devam edecekti. Program& — çabuk bir şeyler yazarak iad€ ti ve başkalarına döndü. John Brown gözleri Yi kalabalığı tekrar yara yars ” geceye çıktı. Boğazmda hıç! g lar düğümleniyor. yüzünün he”. gisi ayrı bir teessürle titriyor Oğlu kendisini tanımamış, in mamıştı. Hiç olmazse oğlunun zısımi görmek için programi “ ne kaldırdı, ve gözlerinden “e nan yaşların perdesi arkaki şu imzayı okudu: “Billy Bros”, Amerikalı | Doktor Meğer Çıldırmış! Bir iki giin evvel bir nir mütehassısınm hiküyesini “yö tık. Bu mütehassıs oğlunun si talığına şifa bulmaz bir hast&. ye teşhis kondurmuş, çocuk © oldukça işkence çekmesin diye - Wi ne bir tabanca çekmiş, Kendi. fi yat yükünden kurtarmak iğ bulunmuştu. Sinir mütehassıs doktor E“ tesadilfen karşılaşmış ve bu w hakkmda fikrini sormuştuk. 1 reddüt etmeden şu cevabı VELfİ* gi — Del olan oğul değil, 9 Bugün erkenden bunamak bile, olduğu halde her nevi akli hi da şifa ümit ve ihtimali vardi. sinir mütehassısnın “şifa ”. diye oğlunu öldürmesi, asıl y ıldırdığıma bir delildir. - ş iğ e teleri Dün gelen Amerika göz€' tor Kenanm tahminini doğr” mıştır, Ayni şehirde yaşıyan “yi hastası çocuğu tedavi etmeli gf nan sinir mütehassrsları İf kararı vermişlerdir; “Öldürlilen gencin hastaliği bulmaz neviden değildi. GÜLÜ, iyileşiyordu. Babanın kendi © / öldürmesi, sonra kendi e kazaya maruz bırakarak © yeli | göçüp gitmesi ancak bir Iâlet eder ki, o da meşhur tehasarsının kimse farkmd8 birdenbire çıldırmasıdır.»

Bu sayıdan diğer sayfalar: