1 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

1 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ | ŞA e ve e AV. a Sİ Melesi li MA is. Âsya İSTANBUL - MOSKOVA - TAHRAN Yollarda Avrupalı yolcular Yorarumuz çok sakin ve çok layyı yah bir denizi © yararak Peri Hep güvertedeyiz.. Ha- verm sen rüzgâra başlarımızı Yazıp Göce pek tik... Mosko- Deniz yenii burada kalmadı... deni arnda doğmuş olanlar için Miyaz büsbütün başka hir mâna- mx, Ben sühile geldiğimdenbe- Bayatta olduğuru hissediyorum. Bir ah gökte ne çok yıldız var. bana Ayak sesi duyuyorum. Birisi Almanca hitap ediyor; İŞ Saöüize Frar, Alı kaldırıyorum, Karşımda Eş bi, ellerinden bir genç var... T #ey mi istiyorsunuz? diye O, kı “vap Veriyor: hep kendi lisanmda <ej ve Söcirmek niyetinde imişler. A- kı çö Gİ, Estonya genç Akşam, bep akya bukukçuyu bü “tmişie, AB8r sarap İçmiye davet Masayı, VE banada gelmişler. Hepej pi, Sitemi rica ediyorlar. İçlerinde gçiırafa gideceklermiş. türü, Köye za makineleri mon- Yil #melösi, tren yolu a- arada gidin 5, Hepa. bir. başi m Avrupalılara bir aka, Arada bulunduğumuz vü tr, ta daveti kabul etmek istemi Yüya p inkü pek yorgunum uyu- Müthiş, N ihtiyacım var. ia, € Dü ara Viyanalı çift yanı. Yeti Yorlar, Ve genç işgilerin da. Yatağı“ detmemizin doğru olmı- Viyana beni ikna ediyorlar, Ve Bateri Madam büyük bir tevazu Mika ine emin olarak işçilerin k 8 Oturuyor. #ap içiliyor, hele Almanlar va yarka . içiyorlar. iş eri ldıkça rh Matan e biraz daha le rindenbiri bir şarkı söy. ka hı, Sİ oldukça müstehcen olan da niçin intihap ettiler... Kiş Avusturya madamın ma. tag üşaklarmin sofrasmda iyi elman bir asil kadın tav- Ony —Srüşu mu canlarmı sıktı. Yok tarz etmek istiyorlar, bir salon adamı olan Pete, k avukatın fazla ifrat- İster, hezaketi ve Seremonyal Li Mİ sinirlerine dokundu.? böyle eği il i bili- Yor, ÖYİR eğlenmesini mi bili Ser Bilmem ki... P içildikçe şarkıların sözleri İN Yedi tülü gibi birer, hi- Öle Yine ayni zevkte nük” Oyle Yllyorlar, İCAP etti, Ben bildiğim AL he,“ Uuttum. Fakat kocası. İng olan Avusturyalı ma- böy, yi, “SİZ pek nadir gördüğü Bibi e Beşeli mecliste bir çocuk ki, “Diyor. Oyle içten gülüyor n Açılı Bim İçlerinden birisi başını S ; Büy Şimdi hepimiz sıra le kendi Arup ainizi söyliyelim, dediler. İtin *Yalı madam içinde act bir — dol bir sesle: Skar pi Dava mı dedi.. Fakat ço- Yana, SİMİYOR musunuz. Siz AL Mil vermediniz mi?. Biz ON değiliz biz size tabiiz.. e 0 ekin... lk ği A SEYAHAT NOTLARI : /g Yazan: Suat Derviş; j MA A ar ar arar ar arar vi Le İİ Baküdan Hazer denizine bir bakış Siz söyleyiniz biz size iştirak ede- riz. Bilmem genç işçiler bu cevabm ne demek olduğunu anladılar mı? Bir ara bilmiyorum hâsıl oluyor sofranm üstüne Almanca bir ga, zete geliyor. Moskovada çıkan D. D. Z gazetesi... Yine Viyanalı ka. dm bunun sayfalarmı karıştırıyor ve birdenbire Alman gençlerine dönerek: — Bakımız diyor burada ne ha- vadis var. — Ne havadis var? Viyanalı kadın bir serlâvha oku. yor: “Almanyada hoşmutsuzluklar'» ” Sofrada oturan gençler olmıya- cak birşey işitmiş gibi kahkaha. larla gülüyorlar. Ve bütün bu genç amele grupu. nu idare eden cidâ! bir genç; — Saçma diyor Almanyada hiç. bir hoşmutsuzluk yoktur. Alınan. yada herkes memnundur. Yalnız bütün bu gençlerin İçinde bir tane var... O da fazla şarap iç- miş... Şaraptan mahmurlaşan göz. lerle masanm üstünden bize bakı. yor ve eliyle göğsünü iştret ede, rek: — Doğru bir havadis diyor. Doğru... Meselâ, ben... Ben mem. nun değilim! Ykadaşlarının hayret ve hid- detten büyümüş gözleriyle gözleri karşılaşmca birdenbire san- ki ağlıyor. Ihtiyatsızlık ve kaba- hat işlediğini anlıyor ve sözünü he- men değiştirerek: — Bu benim menhus tabiatim diyor. Ben hiçbir zaman hiçbir yerde memnun olamam... Hiçbir şey beni tatmin edemez... Bu arkadaşların içinde en neşe. Jisi görünen Renli bir delikanlı ar- 49 kadaşının omuzuna vuruyor ve bir gözünü kırparak: — Dünyada hiçbir şeye aldırma arkadaş diyor bir kere düşün bu dünyanm yüzünde ne kadar kala- caksın, felsefe ile vakit geçirece- gine... Olünciye kadar iki günlük ömrünü kadmla; şarkı ile, keyifle ve şarapla İyi geçirmiye bak... Ö- tesi sana Viz gelsin... Yaşadığımız günleri bahtiyar geçirmek şerefi» ne içiyorum. Haydi çocuklar kal- dırın kadehlerinizi, Kadehler kalkıyor... Şimdi sıra ile herkes kendi en sevdiği şarkıyı söylüyor. N en çok yorulmuştum. Bir an ayrılmak bahanesiyle sof- radan kalktım, kamarama girip yattım. Onların hâlâ kadmı, şara- bı aşkı ve neşeyi metheden şarkı. larını dinliyordum. ÇİN - TAN HERMİS KAMPINA GİDERKEN. ersimi gezmiş, dolaşmış, E- Mizize yeni gelmiştim. Bu- Yutsuz, açık ve o nisbette #icak bir günün sabahı idi. Otelden henüz çıkmamıştım. Elime bir telgraf tu tuşturdular, Gazeteden gelen tel grafta şu emir veriliyordu: Mardin petrol aramalarını da gö- Dersimdeki tetkiklerim bitmek üzere idi, Birkaç gün sonra Elâziz Mardin - Diyarbekir yolundaki Killet köyünde bulgur döven * den ayrdabilecektim, Mardin pet “X” 2 z Sri köylüler ia Ek o A Bu yolculuk, man» Diyarbekir Yaylâsı >: nn Günesin A Yün Diyar we Güneşin Altında > i xx İcin İci Ee un İçin İçin Yanıyordu 5 Tunu geçtikten son saat kadar güneş ra sarih malümatı Mardinde bula- bileceğimi düşündüm. Elâzizden Diyarbekire geldim. Diyarbekir yanıp tutuşuyordu. Bir gün bir gece misafirlikten son ra otomobile Mardin yoluna çık- AN JAPON ML NİZ Yazan: a Lâtıf Erenel! var aramar nara HARBİ DEVAM EDEDURSUN!.. erçi harp, hukuku düvele güre birtakım tesrifata u- yularak ilân edilen muhasamanm adıdır, amma bu tarzı harbin artık bilhassa Uzak Şarkta modası geç- miştir, Onun için diplomasi Âlemi tuzu biberi yerinde bir harp saymasa bile şimdi Çin ve Japon devletleri arasında filen harp olduğunu ka- bul etmek mecburiyetindeyiz, Doğ- rusunu söylemek te lâzımsa böyle merasimsiz harp etmek daha de- mokrafik ve daha sadedir, Uzak Şarktan gelen haberlere bakılırsa Japonlar mazlüm ve mağdur bir haldedirler ve mutta- sil Çinli kıtaatın taarruzlarma uğ: ramakta bulunuyorlar. Bir taraf- tan takviye edilen bu mazlüm ki- taat Çinde gürültüsüzee ilerlemek te ve Çin kıt-atı da ricat etmekte dir. Mazlüm Japon kıtaatına men sup harp tayyarelerinin de birte- viye Çinlileri bombardıman ettik- leri anlaşılıyor. Bu harpte Japonya tarafınm ri. vayeti şudur: Japonlar Çinlilerin gadrine, zulmüne ve tecavüzüne uğramakta ve bu yüzden kendile- rini müdafaaya mecbur olarak Çin de bir takım şehir ve kasabaları zaptetmektedirler, Çin turafınm ifadesi de büsbü- tün ayrıdır. Japonlar Çini istilâya kalkmış- larsa da Çinliler müstevliyi mağ lâp etmiş ve aldığı yerleri istir. dat eylemişlerd'r. Bir taraftan Tokyoda Japon kıtaatının ileri hu reketinden dolayı memnuniyet iz har edilirken diğer taraftan Şang hayda Çinliler Japonları yendikle rinden dolayı bayram yapıyorlar. Şu halde iki taraf ta memnun. Bi 26 söz düşmez., İSPANYA demi müdahale komitesi is mimdeki müessese Ispan- yol işlerine karışmadıysa bile ba gün artık tarihe karıştı; ba onun için iyi bir nasiptir, Çünkü bu ko- mite kuruldu kurulalı Ispanyaya muttasıl ecnebi mühimmatı, ec nebi gönüllüsü gidiyor, komite de Yazan: B. FELEK bunlardan bir türlü haberdar ola- mıyordu. Zaten bu komitenin göçmesi, va- ziyette bir değişiklik husule y- tirmişe benzeniyor, Ispanyol tebliğlerine göre her iki taraf ta muzafferdir ve yine o tebliğlere göre her Iki taraf kar $ı tarafın büyük zayiata uğradı- ğını söylüyor. Zaten her harpte tebliğler dal- ma galiptir. Lâkin bu tebliğlerin ne risbette hakikat ihtiva ettiği. ni bilmek için Ispanyaya kadar gitmekten başka çare yok, Ona da şimdi mevsim müsait değildir. Bekliyelim! Elbette ili taraftan birisi galip gele gele bitecek, © zamun iş meydana çıkacaktır. DİLENCİLİK: u dilencilik bizde tanzi- mattanberi kaldırılan bir meslektir. Bu defaki te şebbüsün hangi nevi dilendiiği kaldıracağını tevatürlerden anl yoruz: Büyük caddelerde, tiyatb ro, sinema kapılarında dilenilmiye cek, Güzel tedbir. Lâkin nerede di- lenileceği musarrah olmadığına göre dilenci esnafınm şikâyete hakkı olsa yeridir. Gazetelerin verdiği habere gö- Te memmnuiyet hilâfına bu gibi yer lerde dilenenler olursa birincisin- de tecziye edilecek, ikincisinde memleketlerine gönderilecekler - Sılaya gitmek istiyenler için be dava seyahat yolu bulundu de- mek, Son zamanlarda dilencilik o ka. dar tekâmül etti ki, sinema Icapi- tarımdaki sefillerin pek yerinde o- lan kaldırılmaları ancak kötü bir manzaranm gözönünden silinme- sinden başka semere vereceğinde bihakkin şüphe edilebilir, Şimdi, piyasada beş, on, elli, luk şeyi yüz kuruşa zoraki sat- mak suretile dilencilikle ticareti mezeedenler var, Asıl kaldırılma» sı lâzım bunlar amma, bunlar da önünde ve polisin eli altında değil RADYO ÜCRETİ Y eni çıkan radyo kanuna göre her radyo makinesi için on lira senelik ücret verede- giz. Eskiden radyo şirketine öde- diğimiz bu parayı şimdi posta isl- graf idarelerine vereceğiz, Demek para bakımmdan değişiklik yok. Bunu öğrenmekle vaziyetimizi tes pit etmiş oluyoruz. Yalnız henüz öğrenemediğimiz nokta bu ka- wunda parazit yapanlara karşı a- bnacağı yazılı tedbirlerin ne 70 man tstbik sahasma geçeceğidir. TİFO VE TERKOS Yonun iyiliklerinden biri de terkos suyuna indel i- tibar ettirmesidir. Eskiden eli. mizi yıkamayı düşündüğümüz bu su simdi zemzem oldu. Şerbetçi. lere, dotndurmacılara bunu tavsi- ye ediyoruz ve bu suyu kullan- mıyanları ceza İle tehdit ediyoruz. Gerçi geç oldu smma bu mazhari- yet terkos gibi emektar bir suya çok değildir. Eskiden terkos su- yu ile yapılmış şerbetleri satan- lar, sorduğumuz zaman: — Hamidiye suyu derlerdi, | Şimdi belki de Hamidiye suyu ile yapılmış şerbetlere: — Terkos suyu ile. Diye iftira edecekler. Belediyenin eli deymesile ter- kos suyunun tallinde görülen ber- raklık, tifo vakalarının artmasi- le göz kamaştıracak hale geldi. Tifo terkosu yükseltirken, aşi- lar ve temizlik tertiplerinin de #ifoyu eksilttiğini memnuniyetle görmemek mümkün değildir ve e- fer bu inhitat çizgisi şimdiki meyli le İnmede devar, ederse İki hafta sonra Istanbulda tifo vakası kal. mıyacaktır. O zamau ne yapaca- fiz? Şehirliği temizliğe sevk için ne ile korkutacağız? altında kaldım. Yolun tam yarısm da, sıcaktan otomobilin iç ve dış lâstiği param parça olmuştu. | Şoför Kıriko ile bir tarafı yük. seltilmiş otomobilin içinde oturma mı söyledi, Geniş yaylada gölge- sine sığınacak tek bir ağaççık, ai-| tında bir parça nefes alacak bir köprü bile yoktu. Otomobilin gölgesi de yoktu. Öy, leya... Güneş tam tepemizde... Ye» re basamıyordum. Kumlu, kırmızı, ince toprak sanki kızgın yangik külü halinde idi. Şoförün sözüne uyup otomibilde oturmak lâzımdı.. Ne ise, eline çabuk bir adammış. İç ve diş lâstiği tahminimden ere ken tamir etti. Biraz mütedeyyin bir Mardinli olduğu anlaşılan 50» för muavininin güzel yolculuk dus) alarr arasında tekrâr yola çıktık. tomobilin pencere çerçevesi! he dokunamiyorsunuz, ya kıyor. Şoför, sıcaktan öyle bunak miş ki, gözleri kapanıyor. 3 saniye uyuyor, 5 saniye gözlerini açık bü-. lundurabiliğor. Yani kısa kısa kes-' tiriyor, Ne yapıyorsun, diye sorüs yorum, İ “— Azıcık, azıcık uyuyorum... Diyor. | Aksiliğe bakm ki, otomobilin başma böyle bir felâket daha ge lirse, yarı yolda kalmak tehlikesi de var, Çünkü yedek yok. Diyarbekir - Mardin yolunda kül çük, az nüfuslu köylere tesadüf ediyoruz. Akpmar nahiyesinden sonra Barbari, Şeyh İlyas, Şihef- tan, köylerini geçtik. Hanik nahi- yesine geldik. Jandarma karako- lunda bir pârça soğuk su içmek mümkün oldu. Köylere bakıyorsunuz. Kerpiç © ten yapılmış evlerin önlerinde, pencerelerinde tek hareket yok. Sanki ber sey ve herkes sinmiş, korkmuş, yılmış bu sıcaktan... Bü- tün yayla, hareketsiz. Yolda kaş- ketile başı arasına ızlak mendil &i- kıştırmış Jandarma devriyeleri do- laşıyorlar. Önde giden süngü takmış, onu takip eden diğer iki jandarma, dai- ma tetikte ve bir istikamete muh- || telif kollardan ilerliyorlar, ta #şte Akgevir nahiyesi... Ce- | nup illerinin oldukça büyük nahiyelerinden biri. Biraz yiyecek arıyorum. Şoför: “.- Hayır, diyor, şimdi yeşillik bir köye geleceğiz. Orada püzel kır yemeklerile karnmızı doyurur. sunuz.,, Hakikaten 15-20 dakika sonra bir köye vürdik. Otomobil, sık sö- ğüt ağaçlarınm süslediği bir &r lokantasmm önünde durdu. Bura- Şeyhan'dı. Şeyhan kır lokantasında benim için güzel mevzular çıktı, Orada, yüzlerinde döğme nakışlar ve bu- runlarında Hızma denilen altın hal kalar bulunan cenuplu bir kadn kafilesinin arasına girdim. Lokan- tanm 70 tik bir garsonu var; Me- te kadm. Sen, neşeli, güler yüzlü (Lütfen sayfayı çeviriniz) ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: