16 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

16 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hocanın Fıkrası Gibi... Paraları Kimin Çaldığına Hayret Ediyormuş i Hikâye meşhurdur. Nasrettin Hocanın bir gün canı hıyar miş, birisinin bostanına atlamış, hıyarları yolmuş ve torbasına da | koyduktan sonra yakalanmıştır. ları koparmıya birer sebep bulmuş, fakat hıyarların torbaya mesi meselesinde kendisinin de hayrette olduğunu söylemiştir. Meşhut Suçlar Müddeiumumiliği dün buna benzer bir hâdise- nin tetkikine el koydu. Sirkecide Hüdavendigir caddesin- de aşçılık yapan Salih şikâyetini şöy- Je anlattı: — Ben dün gece dükkânmda ya- tıyordum. Dükkânımın kapı sürgüsü çivi İle açılır. Bu suçlu Ali evvelea benim yanımda çalışmıştı. Dün gece saat yirmi dörtten sonra bir çivi ile 'dükkânrmı açmış, içeriye girmiş. Be- nim hiç birşeyden haberim yok. Dük- kânda benimle beraber bir de çırak yatıyor. O, uyanıkmış. Alinin içeri girdiğini görmüş ve hiç sesini çıkar- mamış, Ali aşıracak birşey aramıya başlayınca hemen çırak dışarıya fır- lamış, kapıyı kapatarak (polis!) di. ye bağırmıştır. Biraz sonra polis ve bekçi geldi. Ben de uyandım. Dükkâ- bm ve arkasındaki bahçenin her ta- rafını aradık, kimseyi bulamadık. Fakat bir aralık karanlıkta kanape- nin altında iki gözün parladığmı gör- düm. Hırsız orada idi, Polis kulağm- dan tutup çıkardı. Bu, Ali idi.. Duvar da âsılı duran pantalonumun cebinde 31 lira vardı. Onu almış. Üstünü ara- dirk, bulamadık, Onu kanapenin altı- Kendi de le- Hoca duvardan atlamiya, hıy: Silâhı Polis Çekince.. Sıddik oğlu Mehmet adir bir genç || dün sabah hırsızlık suçundan yakala- narak Alemdar karakoluna gönderil. miş, karakolda bulunan polis Osman | Ayâın, suçlu Mehmedin kaçmak i8- tiyerek, fırsat kolladığını sezmiş,ne- | zarethaneye atmak İstemiş. Mehmet || oradan kaçamıyacağını anladığı için gitmek istememiş, Osman Aydma ev velâ çıkışmış ve karakolda yalnız ol duğunu anlayınca da üstüne atılarak tabancasını almak istemiştir. Meh- met oradan geçen bir çöpçünün yar. | dımiyle nezarethaneye konmuş, fa- | kat bir yolunu bularak buradan kaç- mıştır. Osman Aydm da peşinden koş Muş, sokakta epeyce bir kovalama- Köllümeli Fesile Gezmiş / Möşhut Suçlar müddelumu- misi Hikmet Sonel düm bir “fes giyme, suçunu tetkik etti, Ka- ragümrükte oturan eski tulum- bacı ağalarından 207 doğumlu Ismail oğlu Hüseyin evvelki | gün Taksim Stadyomunda ya- plan itfaiye törenine iştirak etmiş ve orada eski tulumba- cıhasılık rolünü aldığı için de başma külhanbeyi! püsküllü bir mor fes giymiştir. Hüseyin tö- renden sonra Istanbul tarafma, geçmiş ve akşam da yine fesli olarak Şehzadebaşımda bir si. nemaya gitmiştir. Polis Hüse. yini orada şapka kanununa rx. halefet suçuyla yakalamış ve dün de müddelumumiliğe ver. miştir, Hüseyin kendisini şöyle mildafaa ediyordu: “.— Ben tören elbisesiyle 24 saat gezilebilir sanmıştım. O- nun için sinemaya gittim, Bu püsküllü belâyı sevdiğim için değil, tezyif maksadıyla ve ro- lüm icabı olarak giydiğimi tö- rende bulunanların hepsi bilir. ler Bunda katiyyen bir kastım yoktur, Beni affediniz.,, Suçlu mahkemeye gönderil | Tepinmiş Vurmamış Meşhut suçlar emüddelumumiliği dün Recep adlı bir genci asliye mahkemesine gönderdi. İddieya gö- İtüm. Annemle Manhnattans'da bir Güzel yildizlar arasmda endam. nm cazibeğiyle ayri bir şöhret kazan Miş olan Ginger Roger sinemaya nâsıl intisap ettiğini şöyle anl: yor: “Tam.on yıl oldu, halk önüne ilk defa Fort Warth'ta açılan bir “Çar- liston müsabakası, nda çıktım, Dans | | tuvaletimi ennem bütün bir gece u- || yumayıp &endi eliyle hazırlamıştı. Tuhafı şurası ki annem, bir gün ev- || veline kadar bu müsabakaya girme. me asla razı değildi. Dansöz olmıya benim de zaten hiç niyetim yoktu. Bir mektepte muallim olmayı dü- şünüyordum. Sonra piyano konser- leri vermiye heveslendim. Aylarca durmadan çalıştım. Çaldığım birkaç parça pek beğenildi amma nedense bir daha piyanoya yanaşmadım. Yalnız danstan bıkmak bilmiyor. dum. O gece müsabakayı kazanınca başka bir şehirde bir müsabakaya çağrıldım. Ve muvaffak oldum. Bun dan sonra dans teklifleri biribirini j takip etti. Nihayet bir defasında tek | başıma şurkı söylememi, dansetme- mi İstediler, Daha sonra tiyatroya dans ve şarkı söylemiye çağrıldım Bu arâda ilk defa Parmountla kon- turat yaptım. “Brooklyn” de bir seh. | yor, sabahları da saat dokuzda öteki kontratım için Nevyork'ta bulunu- yordum. Bu çalışmadan yorgun düş köşke çekildik. Bulunduğumuz yeri herkesten gizledik. Fakat nasrl oldu bilmem adresimi yine buldular. Beni orada da rahat bırakmadılar, Bu de fa Los Angelos'tan çağrılıyordum. O gün bugün bâlâ sinema şeh gösterip: n- Dans Sahnesinden Sinema Perdesine Ginger Roger hede günde dört temsile iştirak edi-İmek zamanı otomobiline atlayıp bir antikacı dükkânma uğrar. Onun arkasmdan mağazaya bir kadın müşteri girer. Eddie'yi tanr- madığı için dükkân sahibi Kıymetli bir antika vazo ismarlar. İve Bddle'nin üstündeki “Siz, Kaltforniyalılar rerikli şeyle. rine kadar seviyorsunuz, 16. 8-937 EA Günün programı — istanbsl ÖĞLE NEŞRİYATI: yi 1230 Pik Türk mask Havadis. 13,05: Muhtelif P riyatı, 14,00: Son. Akşam Neşriyatı: i yi 18,30 Plâkla dans m ski e Afrika av bütraları; S: tin Gihanoğlu tarafınadı. 2Ü fat ve arkadaşları tarafınd? musikisi ve halk şarkıları Omer Riza tarafından ar” lev, 20,45; Safiye ve a rafından Türk musikisi VE. şarkıları (Saat ayarı). 217 kestra, 22,15: Ajans ve ve berleri Ye ertesi günün o 22/30: Plâkla sololar, oper# ret parçaları, 23,00: Son. . Günün program özü SENFONILER 16,20 Romu kısa dalgasi: “8 nik konser (Molinari'nin Senfuni de). 20,25 Viyana, Graz: 45 Nİ) orkestra (Operalardan), 22 Senfonik konser. HAFIF KONSERLER 710 Berlin kısa dalgas" yi celi musiki. (8.15 Devami” Paris kisa dalgası: Plâk im! 8,30 Berlin kısa dalgasi: 'rogravar, Paris kısa © Plâk musikisi. 10,30 Paris XX gası: Plâk. 11 Berlin kısa Alman marşlirr. 12: ( , devamı). 11,50 Paris kısa “5g Piâk, 13: Feza, 13 Bükreğ; 13 Berlin kısa dalgası! musiki, (14,15: Devami). Paris kiss dalgası: Konser, za, 16,30: Orkestra, şarki. Berlin kısa dalgası: KarısiX Sf program. 19 Bükreş: Radyo, » 4” sanar, *re, Viyolonsel val ları. 20 Paris kısa deri dan konser nakli: 20 rans: Karışık musiki, 20 ) Van “ Orkestra konseri, 20,30 Deli Musikil eğletice! ypzig: Ori eu bariton. 214£ Viyana, Gras elbiseleri dalgası: Dükkân Wi |, | sahiplerinin şu gerip giyinişlerine bakınız!,, der, re, Recep evvelki gün gece'arkadaşı Hasiple beraber Sirkeciden geçiyor. deyim.Ben yalnız bir dansöz di danseden bir artist olmayı istiyor- keri musiki. 22 Kolonya na atmış." tra, 22 Roma; Hafif sai TEA ca oyunundan sonra polis üç defa dur , Suçlu Ali bu'iddiaya karşı: ” — Ben Salihi tanırım. Gece sokak- İa üşüdüm. İçeriye yatmıya girmiş- tim, dedi. emri vermiş ve sonra da tabancasma * “Holivudı, ta herşey gib! hizmet- Berin kıza dalgası: Eski hel sarılmıştır. Mehmet vaziyetin ciddili. ğini anlayınen durmuş Ve ellerini ke- lepçeye uzatmıştır, Mehmet dün meş- larmış, sokakta kavgaya tutuşmuş» | lar. Daha evvel de kafayı çekmişler. Bir aralik Recep © civârdeki halesi. lere: . — mn ” dum. Önce yarı musiki, yarı dram tarzmda filmler çevirdim. Fakat bu Anime inknliğime eek Hemenmelte bie rol sahibiyim. Bu:yeni: filmde de bir mmm» eni nın kulağına eğili çi meselesi de hiç bir yere benzemez. sikisi. Navy bandosu. 23 Milno, Florags; Varyete "İ Bu, olmuş bir şeydir. Bu izin isti- iğim, Çünkü: Radyoda şarkı söylemi. ye mecbürum,, diyen bir hizmetçiye “Holivud., tan başka yerde rastla İner mi? J hut suçlar müddeiumumiliğine verildi kisi, Birkaç defa tıbbı adli müessesesinde müşahede altına slmdığını söyliyen suçlu kendisini şöyle müdafaa etti: — Karakolda beni döveceklerdi. Ben kaçmadım. Dışarıya komiseri â- ramıya çıkmıştım. Hattâ çıkar çık- maz da komiser diye bağırdım. Müddelumumi tahkikat yapmakta- dır. dans sahnesi var, Fakat diğer sahne lere nazaran ikinci üçüncü derecede İ kalıyor. Bu filmi düşündükçe sevin- cime son yok.., Ginger nedense herşeyden bahset- halde bir türlü ne birinci kocası Jak Pepper'den, ne de ikinci kocası Lew Ayres,, ten hiç bahsetmek iste- miyor. Holivud Dedikoduları * Yeni çevrilmekte olan (Ali Baba şehre dönüyor) filminin baş artisti Edâie Cantor geçen gün başındaki sarığı, üstündeki renk renk esva- — Yahu, siz imam mısınız, sirik gibi duruyorsunuz? demiş. Bekçiler bu mütecaviz genci kara- kola götürmek (isteyince de Recep bekçi Rasime tekmeler indirmiştir. Recep dün müddeiumumilikte: — Ben tekme atmadım. Karakola götürmesinler diye tepindim. Beli 6 sırada ayağım bekçi Rasime dokun- muştur, Mahkeme kararını bugün verecek- tir. ——— yana birâhanesinde içerken birdenbi- ire sinirlenmiş ve yanındaki masada oturan Reşadın suratma çantasını a- tarak yaralamıştır. Jozefina hakkin. Bundan sonra Müddelumumi Hik- sual ve cevap devam gın (93 yim Paris Sergisine) Bu, olmuş birşeydir. Bu izini İsti SON SEYAHAT al yen “İren Dunne,, un hizmetçisidir. İğ, Yırca Venedik, Prag, Vİ Radyoyra gitmeden evvel de ev sa- Buda; B | hiplerine ve misafirlere güzel sesini peşte, Bükreş iyice dinletmiştir. 26 gün otel yemek dabi * “Culver City, nin adı “Jean Har Sürprizler 5 low,, ün hatırasmı taziz için “Har ile iyo vapuru lowood,, a çevrilecektir. yele Giyen p * Joan Crawford son haftalarda reket edilecektir. “Kırmızılı gelin, adımda yeni bir film a N ATT 1 Gel çevitmekle meşguldür. Bu filmde| “Tonn,, m bütün giyindiklerinin. fi-| ll derhal tutan — Peki.. Niye kanapenin altına girdin? — Kanapenin altına girmedim. İs- kemlenin üstüne yattım, — Paraları neye kanapenin altma sitm? — Vallahi Bay middelumumi ben de onu düşünüyorum. Bundan sonra suçlu Asliye dördün . cü ceza mahkemesine verildi. Mah. Sinirlenmiş keme derhal Aliyi tevkif etti ve #ö-| Beyoğlunda Telgraf soküğmda 20! hitlerin celbi için muhakemeyi beşka (numaralı evde oturan Madam Jo26- İçtikten Sonra güne bıraktı, — Affet, müdü- bey, alimallah hatırdan çıktı. Buyurunuz, şu tarafa, sandalya var.. — Hayır, ben yüzbaşının yanına oturacağım, onu rahatsız edeyim de haber Vermediğinin cezesini çeksin Refik Tekinle Erdenin arasına bir sandalya koydular, müdür telâş ve iştahla otururken, bir ara- lık, gülüşmelerden karışıklıktan istifade ederek yüz- başım kulağına dedi ki: — Mühim havadis var, yemeği çabuk bitir. Yüzbaşı sormak isterken, mildür seri ve sert bir hareketle (sus) diye dizini dürttü. Yemekten sonra herkes havuz başma sıralandı. Kahveleri söylemek bahanesile yüzbaşı çiçeklerin srasma girdi. Müdür de: — Oof! amma da yemişim. Diyerek gezinmeğe başladı ve den gitti. Refik telâşla sordu: * — Hayrola? — Hayırlı değil! — Çabuk söyle, — Toptan on dakika evvel bir şifre aldım. Vilâyet şifresi, Malüm ya, vilâyet şifrelerinin anahtara lüzu- mu, yok, bütün mahlölleri aklımızda. Kanıksadık artık, Rakamları görmeden mânasını okuyoruz. — Tafsilâta lüzum yok, Ne var? — Vilâyet, kaymakamlığa diyor ki, Dahiliye Ne- zaretinin mahrem emirnamesi mucibince mektepli Wr denin divanıharbe verilmesi mukarrer olduğundan hömen ve mahfuzen yola çıkarılması ve esnayı rah- te takyidatı şedide Ittihazı... — Ya, — Dur, Işi telâşa verme! Sonra tantuna gittiğim gündür. Hattâ doğrudan doğruya Erden Beye bile #öylemedim de saha koştum. Yoksa ne karnım açtı, ne de oruclu idim, Seni evde aradım, burada oldüğu- nu söyle yüzbaşınm peşin- fina, dün beğen Asmalımesçitte Vi- da takibat & takibe yoplmaktaaır — Demek karşılaşıyor. — Ne karşılaşıyor? — O halde ben de söyliyeyim. Bugünkü postadan binbaşıya bir tahrirat çıktı. Ahziasker kalem reisi bazı tebligatı şifahiyede bulunmak üzere benim he. "men merkeze gelmemi bildiriyor. — Bunlar ne iş, ne gidiş yahu! — Orasını düşünecek sıra değil müdürüm, Biz ken- di işimize bakalım. Kadı, bu telgrafı aldı mı? — Daha #lmamıştır zannederim. Çünkü bir çok telgraflar daha var, Müvezzie teslim ederken bir şey söylemedim. Ehemmiyetsiz bir tavırla verdim, Ma. lüm ya Allah selâmet versin bizim müvezzi şehadet- nameli tenbellendendir. Şimdi iftar zamanı diye gö- türmez. Sonra teravihe gider, eğer aklına gelirse dörde, beşe doğru ancak.. Belki de tahrirat kâtibine verir, O açacak, okuyacak, şifre varsa halledecek te neden sonra, o da mühim bir şeyse kadıya götürecek. — Evet, birkaç saatlik zmanımız ver. Iyi düşüne- biliriz. — Kadı, bundan iyi fırsat bulamaz. Ona göre dü- şünlip karar verin. Alimallah telgrafı almca Erden Beyi tevkif eder. Ister misin takyidatı şedide emri var diye yarm elâlemin gözleri önünde ellerine ke- lepçe vursun da göndersin. — Yapar mı, yapar kerata! — Allaha ısmarladık, Fazla durmıya gelmez. Söz ben deeişeeiye vakit bulamaz. Ye — Merak etme, Müdür, ötekilere Vedaa lüzum görmeden sivıştı. Kahvelerden sonra Yüzbaşı Erdenle vergiciyi alarak çıktı, giderken binbaşınm kulağına bir geyler söyledi. Binbaşı (Peki!) diye başını salladı, Doğruca Refiğin evine geldiler. Erdenle vergici me- raklarmdan çatlıyacaklardı, Odaya çıkmea meseleyi öğrendiler, Erden, hiddetle ayağa kalktı: — Gitmem, dedi, şimdi Sarut yaylâsma çıkar, ora- dan, Bulgar dağı üzerinden aşarım, Bulabilirlerse.. — Yok.. Bu çocukça bir şey olur. O zaman ellerin- deki pamuk ipliğinin ucunu zincir yapmış olursun. İşte asıl o zaman hakli çıkarlar, bu hareketin doğru- dan doğruya isyan demektir. Dur bakalım, mesele nedir? Bana kalsa müdürün evvelki verdiği malümet, Yani hakkında vilâyete yazılan tezvirat... — Peki arpma, bunlara boyun mu eğmeli? — Haksız hıyanet töhmeti altında kalmaktansa gitmeli, Elbette dert anlıyacak birisi bulunur. — Gitmeli'mi? Kelepçeli, jandarmalı öyle mi? Hiç- bir suçum, günahım yokken buradan rezaletle çık- mak vilâyetir çarşısından, pazarından yakalanmış tavuk hırsızı gibi geçmek.. Deli misin yüzbaşı?! Vergici bu dakikaya kadar düşünceli idi, bu söz ü- zerine lâfa karıştşı: — Gürültünün zamanı doğü Erden. Hele yüzbaşı, yatı beş doları Me ; ne düşündüğünü söylesin. Bu İş müzakere, gre ile olur, Refik, fikrini, kararını söyledi. Pp — Mademki, ben de gidiyorum, Bunun kolay” ys Bir iki saate kadar hazırlanırız. Buradan sulara ği yınca çeker gideriz. Şayet seni soran olursa Kİ, cakları şüphesizdir. 4Iftardan sonra guliba yap çiftliğe gitti) derler, Seni ancak sabaha karş! te arayacaklar, Buraya gelmedi deyince aşağı çe cekler, değirmenlere uğrıyacaklar ve tâ yarın a iftardan sonra bulamadıklarını kadıya ee cekler, Tabii bundan kimse şüphelenmiyeceği ramakta devam ederler. Bahusus sana birşey pr kaçırmamak için de bu aramayı mümkün olduğu KE w dar telâşsız, gürültüsüz yapmak isterler. Obü” şam üzeri de biz vilâyete girmiş bulunuruz. — Arkamızdan firar etti diyemez mi? — Deze no lâzım gelir? Biz oraya gider gitme* doğruca ahzlasker relsine gidersin, beni divanib* ten aramışlıı dersin. Oradan kendi ayağmia caat edersin. Bu daha mertçe, daha akıllıca olur” — Reznletin de önüne geçilmiş olur. — Şüphesiz. Bak vergici senden daha makul de ranıyor, a Birkaç dakikalık bir düşünceden sonra Erden oldu. Iş tertibata kalıyordu. Yüzbaşı ona da çare b du. — Sen buradan bir yere çıkma, Bir kâğıt el yaz bakayım, iki kat çamaşır, çorap, mendil, gibi sâzım olan şeyleri.. Heyben var mı? — Çoo..ook! ii — Bunları bir heybeye güzelce yerleştirirler. kısrağa yükletilir. Sana da kırı kapatırlar, — Doru niçin? — Bekir de gelmeli, Atlara kim bakacak” tirecek? Haydi bakalım. gi Kim #* CArkeası ef) | İ d | i gi Pp pa” İl 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: