16 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

16 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Se, gş TAN ŞEHİRDEN RÖPORTAJLAR: Gelecek Yıl İstanbula Daha Lâyık Bir Sergi Kurmalıyız! Yazan : Ziya Şakir İkinci Bayezit, Donakalmıştı! ei Bayezii Yezit, bülsbüçi ural, But ün durala ann yüzüne ba- Balay Rah tir elan, birkaç saniye mâ- Mine gün, “SSümle yadisabm - M8 dey, , “öedikten sonr ama onra, sözü- Böğe kadar emi- kahramanı tak- rm vi Basil için için ti Türk aşi irk asilzadesinin Kalı. üne de Kerbelâ şe çinde ELLİE sözlerden ri ona 5, Salinıştı. Eğer bu Sayar, time başkası söylemiş ol- EN Ml ki başka suretle dav- kri 1 İNİN uğ iş Beni, Gi m teşevvüşten ser İS Söyle b Sah, birdenbire orta- e, SUR Atmaştı: âlim» 0 Sen ne fikirdesin ali .B rn, ollan, hafifçe kaşla İİ Boran Setmiştı. Kendikine bu aday, ola Meslek sahibi bir hü- u İçin, bu suali çok — kilde karşılamıştı: Z İrikaş er Padişahım!, Ben, bir Me sans tlbiyim... Her tarikatin » dı der mesleğin bir sır “edir Mi behim tarikatimin Sline, ee, Ür. Bu sar da, ancak i mâ açılır... Zati şaha- Ş veye kadar, tarikatimi- iğ (muhabbi) idiniz. Fa ikiniz, ai İtibaren artık bir m de ir dervişimiz oldunuz, Bep, Sakamlı, ve Ali efkâr- Sem giy, Un içün buu serra ih. fa 5 TİMİ, sizden saklamak İAYdayı e bunu ifşa etme- İlan; addederim.... Sul- rap Hlammış., bana ne? ak iğ. bana ne? Ben, Ni ie ve idrak ararım me rim olan insanları a- ka 8 fili anin kahramanlığı, Slâr, | haksız yene dökülen Beni Di hiç alâkadar etmez. İma, ancak kendi v Kana Kendi vartığımm ucu y "ilen, peiletime dayanır. Eğer aa, buna, Put yapmak icap edi- Arar kendi milletimin için aj ir noktada, ben Şah — maz berim Arapların he m istilâsmın önüne A Seir en de gizli bir mü- İstag isim. Nitekim, pi- day, Jim Hacı Bektaşı Ve bürgy aksatla Horasandan Ya geldiğine kar ânaati kabul ettikti Pm Şah İsmall ile dava ? Saracak bir sebep kalır LR ak, & li my, Bayat, artık tama- iy Yaya kalmış. Alelâde Diri etinde olan bu ta- vas © büyük bir siyaset ve Artık anlamıştı. Sta, oca milletin mukad- ay al eden bu sözler wi ik #ersemliği geçer geç hi Seümgi Balim Sultanın elleri- ta Sultan m, Müm!, Diye < yl n rldanmaştı “ çaş, “Ütün, kaşlarını biraz öRiy, “iten, 2 iy İL. Sesi; biraz daha &- N İhandım.. iman zi! Ne Şah İsmailden, ÖN bir kimseden, zerre N MA... Yalnız, bir şeyden ve çim... Halka, zulme pıemurtarma zulmettir- ». Allah, zulme razı Senin ahı, kimsede kal- ti bug ek te budur. sultan- ar, ye NE, birdenbire de- Cay, Elimi, e dan, bir anda hare - e, a Meydanda bulunan- hu * diş al İki diz üzerine ge- Mila, Dağ dizlerinin üstüne koy Smi hürmetle önleri- zlarm ve çökürle- n nağineleri arasmda, ha- zin bir sesle, şu nefes yükselmişti Gönül!, Ne gezersin?, Seyran yerinde. Alernde her geyin, Var olmaymca. Olur olmaza Bir ahdine bütün, Yâr olmayınca. Yürü sofi, yürü!. Varıp her dükkâna, Metam satma. Yanmda mürşidin, Kalktı, Gönlünün kuşu Kavga, gıybet etmek, Kötünün işi, Ustadın tanımaz, Bunda her kişi. Onun mürşidi, Er olmaymea, Varıp bir kötüye Sen olma nöger (1) Çarhma değer de Tolunu döğer. Ne, Hudadan korkar; Ne, hicap eder. Bir kötüde n Ar olmayınca, “Şah Hatai,, m, Edem bu sırrı beyan. Kâmil midir, Cahil sözüne uyan. Bir baştan ağlamak Omredir ziyan. Iki baştan muhip, Yar olmayınca... ultan Bayazıt, ellerini geniş Ss yenlerinin içine sokarak ba- şmı derin bir hürmetle kalbinin üz. u eğmişti. Ve bütün bu tüne doğ ği (cankulağı) en derin ti, (Şah Hatai) kelimeleri geçerken, — meydanda bulunan diğer canlar gibi — o da, sağ elini göğsüne ko- yup başmı yerlere kadar eğerek bu isme hürmet, ermişti. Saz- ların ve çökürlerin çoşkun nhen gi arasmda nefes bittikten sün ra, birkaç suniye süküt etmiş- ti, Ve sonra, başını Balim Sultana çevirerek, dervişane bir eda ile, öylece söylenmişti. çiz Hak.. sözü de, nefesi de, hak. Şah Ismail (2), şu nefes ile bizi ir- şat etti... Pekâlâ, Onun dediği ol- gun, Tki baştan muhip ve, yâr ola- lm. Balim Sultan, gülümsiyerek, şu kısa cevabı vermişti: — Eyvallah, Sultanım... Kanlı Bir İntikam elim Sultan, — bir rivayete | nazaran dokuz gün, diğer bir rivayete nazaran kırk gün Osmanlı hükümdara misafir k diktan sonra, avdet etmişti. Yine yüzlerce top atılmış., (Batın padi- | (1) Hizmetkâr. (2) Bu (nefes) Şah Ismailindir. (Hatsi), (Şah Hatall), onun mahla- sıdır, şahı), büyük hürmet ve merasimle pi edilmişti. . bektaşi tarikinin kine a Istanbuldan uzaklaşma- denilen zümre bulunuyordu, Bütün katleri — ve bilhassa tarikat ımı — kendilerine müthiş ve korkunç bir rakip addeden bu züm. re, etrafa steş püskürüyordu. Bü- na meclislerinde; — Bu, ne güna yolsuz iştir? Ha- len tahtı saltanatta bir gel i âli tebar oturup dururken, yaba abdal bir dervişine (Batın Padişahı) deyu asker düzüp top attırmak ne demektir? başlıyan dedikodu, devam ediyordu: — Bahusus bu derviş; bir zın- dık, bir rafazidir. Ayini, batıldır. Bektaşiyim, deyip gezer amma, Ha cı Bektaşm kim olduğunu bilmez... Hacı Bektaşi, meclislerde saz çal. dırmamıştır, Avrat ve oğlan oy - natmamıştır.. Halbuki bu derviş, Istanbula ayak bastığı gündenberi, sarayı hüümayunun hali bir hoş ol- muştur, Padişahı zişanm etrafı, de birtakım (âbaş ve kallaş) larla dolmuştur. (Arkası var) (Yerli mallar sergisi kapamalı iki gün oluyor. Arkadaşımız Suat Derviş, sergide muhtelif gezintiler yapmış, gördüklerini ve intibaları- ni bu yazısında toplamıştır. Oku- yucular, muharririn düşünce ve te- bu satırlarda bulacak- G slatasaray Yerli Mallar Ser- gisini üç kere dolaştım. Bi. rincisinde, bütün İstanbullular gi- bi, bir kere görmek, ikincisinde kendi bütçeme göre yapacağım a- hş veriş hakkında bir fikir edin- mek için, üçüncüsünde bir gazete. ci olarak... İik ziyaretimde Liba şu oldu: “Sergi güzel değildir, hattâ fenadır da.,, İkinci -ziyaretimde bende hâsıl olan kanaat te şü idi “Alış verişi yalnız yerli melları- mızdan yapacağım. Çünkü pek mü- tenevvi olan ihtiyacıma elverecek kadar yerli istihsalâtımız vardır... İlk ziyarette bende bu kadar menfi bir intiba bırakan bü sergi- nin ikinci ziyaretimde verdiği müs- pet kanaatin mânası me idi? Bunu merak ettim, Ve bunun İ- çin üçüncü defa bir gazeteci hüvi- yetile, bir gazeteci dikkatile ser- iyi dikkatle dolaştım. eliniz, şimdi sizinle beraber bir kere daha ayni işi ya- m; Kapıdan giriyoruz. İ numaralı pavyon o Sümerbank O pavyon Zengin ve güzel. Karşıda geniş bir loca... Sümerbankım fabrik; ve onların memleket içinde y eren bu tablo kalbe rahlık veriyor. Şimdi, bu'fabrikaların istihsalâtı önünde duralım. Dokuma fabrika- larının işleri çök mükemmel, Ne kaliteleri, ne de çeşitleri Av. Tupanmkilerden geri kalıyorlar. Yün battaniyeler buna misal... Dün- yanın hiçbir yerinde görülmiyecek bir nefasett, azillinin basmaları ve Beykozun derileri harikulâde. Merinos fabrikasının işleri enfes. lü kumaşlara benzetememişiz. Bi- zim işlerimiz belki, belki doğil mu- ie | Yüzdeki Çiller Yine 11 tarihli mektuplardan bi- Tİ de Kıziltopraktan S. F, imzasile geldi. Okuyucumuz yüzdeki çillerin ne İle geçeceğini soruyor... Doğrusunu isterseniz bu okuyu- cumuzu sorgusunda hiç te haklı bulamadım, Çünkü, benim fikrim- ©e, yüzdeki çilleri çeçirmiye hiçbir lüzum yoktur, Bilirsiniz ki, çiller kırmızı saçlı, süt gibi beyaz derili Küzellerde olur. O saçlarla bu deri- nin şanı da çillerdir. Çiller olmaym- ca kırmızı saçlar parlaklıklarını kaybederler, süt gibi beyaz deri de donuk bir renk alır. Kırmızı saç - larla çevrilmiş, beyaz deri üzerin- de cilli bir yüz — Zaten pek te çok olmadığından — her yerde ve her devirde makbul olmuştur, Bu mak- bul yüzde çilleri kaybedince tabia- tinden kırmızı saçlar görenlere ki- na İle boyanmış gibi gelir. Kınalı saçlar da, vaktile hosa gidermiş, Şimdi bize büyük asnelerimizin an. nelerini hatırlatır. Sonra da kırmızı saçlı, beyaz de- rili ve çilli vücudün kendine mah- Sus ve başka, her türlü güzel koku- dan ayrı olduğu için adı kullanıla- mıyan güzel bir kokusu vardır. Bi- İlesiniz ki, esmerlerin kokusu aba- noz kokusuna, donuk sarışmların kokusu misk veya amber kokusuna, kestane renginde olanların kokusu menekse kokusuna benzer, Kırmızı saçlı çillilerin kokusunu erbabı ö- teki güzel kokuların hepsinden üs- tün tutar ve ona ancak çil kokusu diyebilir. Çilleri yok etmekle onla- rn vücutte bıraktıkları güzel ko- ku kaybedilemez, bu kokuyu hisse- debilenler onunla birlikte çilleri gö- remeyince o güzel kokunun sahibi- ni ayıplarlar, Daha sonra, yine bilirsiniz ki, süt gibi beyaz derinin istidadında olan çilleri güneş meydana çıkarır. Güneş çiçeklere, otların güzelliğini artıran renklerini verdiği gibi, kır- mızı saçlı, beyaz derili insan güzel lerine de çil rengini vererek onla- rm güzelliğini artırır. Tabiatin ver- diği bu lütfu hissedemiyenler, an- Uuyamıyanlar, çiller güneşten hâsıl olur diye çile istidadı olan derileri güneşten saklamıya çalışırlar... Bunda muvaffak olamıyaalar, çilleri kaybetmek için bin bir tür- lü ilâçlar icat etmişlerdir. Bunların sayısı bile hiçbirinin kati bir çare olmadığını gösterir. Hele oksijenli su İle çillerini kaybetmek için güzel ve ince derilerini hırpalıyanlara ne kadar acınır! Çiller güzel bir yüzde olunca 0- num güzelliğine halel vermez, Yüz zaten çirkinse çiller kaybedilmekle çirkinlik kaybedilemez. Çilleri büsbütün geçirmek imkân- sızdır. Onları göstermek istemeyip te kapamıya çalışanlara da her- hangi beyaz krem bu arzularını ye- rine getirmek için yetişir. Neler Yapabiliyoruz? Neler Yapamıyoruz? Iktısat Vekilimiz sergide tetkikler yapıyor "ra bale Yazan: $ : ? Suat Derviş akil hakkak ki, dayanıklılık kat yüksek... nü aldatamr rupa kumaşı kadar okşayamıyor. Acaba, biraz da işin sanayiden da- ha fazla güzel sanate kaçan bu ci- heti düzeltilemez mi? tanınmış ları için yaptığı i- lemez, Otedenberi bizde mevcut ol ipekçilik, bizi bütün ecnebi malla- rından kolaylıkla müstağni kıla - buhranı kla ba arlarda mute- acak güzelliktedir. Camiş, kısa hayatıma bre çok güz, bilmiş. Şekeriş, Kömüriş grafikleri kalbe gurur verecek bir inkişaf gös Fakat burada da yün men- mak, güm yünlüler hakkında söylediğim şeyleri burada da tekrarlamak is- tiyorum, ilk yerli erdiğimiz. iptidailik var. Dü bulunan memleketimizde yünlü mensucatın çok daha güzel olması pek ufak bir himmetle kabi! olur, satan model mağ amekânlarında teşhir edilen yün elbiselerin nekadar harikulâde olduk larını göstermek için üstlerine şöy- le bir etiket konulduğunu görmüş- tüm: “Halis Ankara yünündendir.,, Serginin diğer yonları tabij İş Bankası ve Sümer Bank pav- yonlarının güzelliğinde değil... U- mumiyet itibarile yünlü mensuca- tımız zevksizdir, Hele küçük fabri- kalarm teşhir ettiği kadın elbise. lerine mahsus olan yünlüler yüz kere yıkanmış hissini veriyor. Hal- buki yine yünden yapılan battani- yelerimiz, di n hiçbir tarafın- da, eşini görmediğimiz kadar gü- zel ve nefis. Dericiliğimiz, çok ilerlemiş. Va- kat çantacılıkta zevkimiz geri... Fab rikalarımızda ressama, dekoratöre kıymet verilmediği, sanat elema - nmın elzem olduğu anlaşılmadığı, çantaların zevksizliğinden belli. erli bez ve dokumalar güzel, Fildikos ve trikotaj güzel, Jerseler ve ipek çoraplar (eğer da- yanıklı iseler) güzel. İstanbul kunduracıları nedense bu sergiye iştirak etmemişler. Yal- nız terlikçiler var sergide. Bunlardan bir tanesile görüştüm. Bu zat, memleketimizin en meşhur terlikçilerindenmiş. Esasen bizim lel şöhretlermiş. Geçenlerde Mısır hükümdarının kız kârdı Fran. saya terlik sipariş etmişler, Fran. sız firması da esasen daimi müşte. risi olduğu bu Türk firmasma racaat ederek bu terlikler k kumaşın en güze pan fabrikalar henliz emprim makta muvaffak olamıyorlarmış., Burada kuma r için Avrupaya ancak kur a benek şeklinde baskı yas pılıyormuş. Asıl rulölerle yapılan çok renkli emprimeler için kumaş. lar Avrupaya yollanıyormuş. Em- nelerin burada yapılan desenles rinin yerli sai ara yaptırılıp yaptır! “— Ekseriya yaptırılmıyor. Av» mi sordün rupa küm ından kopye edili « natler Akademisi Tezyini San: Şubesine giden gençlerin nikbinli ne hayran oldum. Tezyini sanati n binini bu ii mazsak nerede kullanac: Z mak ivler, Vatalar, çiviler gibi ımalâ. tamız âz ve mahdut olmakla bera- ber bizde memnuniyet ndıracak fena teş- smâ rağmen çok güzel olduğunu kaydetmek istert Karyola, demir möble ve im güzeldir. Itriyat ve tuvslet yonlarında henüz tekâmlll et dir. Bilâkaydüşart ve en güzel pay. yon da odur. İnhisarlar, Tetanbul halkının zev. ve onun karşısı ergiyi tekrar gezdikten sonra şimdi kendime şunu soruyorum: “— Sergi güzel midir?,, İstanbul hemşerilerine lecek seviyede bir sergi yapıl dır. Yazımı başma neler yapamıyoruz ha koydum. İşte bunun cevabını yor. Biz sergi yapamıyoruz. Fakat bu şeraitle de bundan iyi sergi ya- pılamıyaca; iliyoruz. İstanbula dalmi bir sergi bi lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: