9 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

9 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 9-2-933 TAN Gündelik Gazete —e— TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- peyda tamiz, dürüm, amimi ölmök, kariin gazetesi olmiya çölışmaktır. yagi ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 &r. 1 Sene dev 5» 6Ay 1509 0» 3» 40 180» 1» 30 » Miletlerarasi porta itikadına dahli öi- Miyan memleketler içini 80, 16, 9, 3,5 W- Fatır. Abone bedeli peşi Adres dex iştirmek 25 kuruştur. Cevap için mek tuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi kâzımdır. İsönex MESELELERİ İ Harp Hazırlığı Ne Demektir? (Yazan: M. Zekeriya) Milletler harbe hazırlanıyorlar. Boğazlarına kadar silâhlaniyorlar. Jâponya 40 bin tonluk harp gemileri yaptırıyor. İngiltere ve Amerika dö- nanmalarımı artırmıyâ katar vetiyor- lar. Hergün bü, ve buna betirer haber- ler okuyoruz. Fakat harp hazırlığının »e demek olduğunu anlıyor muyuz? Bu hazırlığın milletler için ne ifa- de ettiğini anlatmak üzere size bura- da birkaç rakam verebilirim: 1930 senesindenberi, hiçbir harp i- lân edilmediği halde, milletlerin harp hazırlığı için sarfettikleri para- nın miktarı 75 milyar Türk lirasını bülmuştür. Mülletler yalnız 1937 yılı içinde hafp hazırlığı için 15 milyar delâr sarfettiler. Bu masraf 1938 te 20 mil. yarı bulacaktır. Bu suretle sene $0- nunda sekiz yıl içinde milletlerin harp hazırlığı sarfiyatı 100 milyara yaklaşacaktır. Bu masrafın eh mühim kısmı! ye- di büyük devletin sırtına yüklenmiş- tir: Amerika, İngiltere, Fransa, Al manya, İtalya, Rusya ve Japonya. Bu milletler amasraflarım son beş sene içinde yüzde 80 artırmışlar. dır. Harp hazırlığı için Amerika nü- fus başına 10 lira, diğer milletler $ lira sarfetmektedirler, Bu müthiş rakam, yalnız harp büt- çelerine konulan masraflardır. Bir de harp için bilvasıta yapılan hazırlık- lar vardır ki, onlar sarfedilen paralar bu rakama dahil değildir. Meselâ, Almanyada askeri maksatla yapılan yeni geniş yollar, Fransada İn şa edilen ve zararına işliyeh askeri demiryolları ve diğer masraflar he- sap edilmemiştir. Cihan Harbinde milletlerin beş se- ne içinde sarfettikleri pata 590 mil yar liradır. Bugün harp hhsırlığı i- gin srfettikleri para, bunun beşte bi- #idir. Demek ki, harp harırığı bir millet için küçük bir harp kadar mas raflı bir iştir, 2 : i Almanyada Değişiklik Almanyadaki son hâdiselerin ha- kiki sebepleri henüz anlaşılınış değil dir, Dolaşan muhtelif rivayetlere i- manmak ise doğru olmaz. ilan değişiklik, aşağı yu- karı kati şeklini almış gibidir, Şim- diye kadar yapılan değişiklik şudur: 1 — Hitler, ordu ile Nazi Partisi Arasındaki anlaşamamazlığı bir gi- hayet vermek istemiştir. 2 — Memleketin dahili ve harief #İyasetini kendi elinde toplamak, bü- tün müdafan kuvvetlerinin başına Geçmek istemiştir. 3 Nazi liderleri arasinda mevcut ilâfa bir nihayet vermek istemiş» tir. Bu üç noktanın tahakkükü için de şu tedbirleri almıştır: 1 — Hitler, ordunun yüksek kü- Mmandanlığını eline almıştır. Ordu. Duh başına da itimat ettiği General Keitehi getirmiştir. Memleketin bü- tün müdafaa kuvvetlerinin idaresin- de bu general onun başmüşaviri va- zilesini görecektir. 2 — Gizli bir kabine konseyi vü- ende getirmiştir. Bütün harici mese leler bu konseyde münakaşa ve mü- zakere edilecektir. Bu konseyin ba- Şra da Hariciye Natırı Baron Fon Nöurathı', getirmiştir. , Roma, Tokyo ve Viyana sefirlerini değiştirmiştir. Harici siyasetin idaresini bu su- #etle eline almıştır. Rayiştağı da 20 şubatta içtimaa ça- TAN Yalovada aşılan yeni otele Otel Termal adı verildiği bir ajans tebliğinden anlaşılmıştı. o aralık İstanbulda çıkan bir gazete bunun beynelmilel bir kelime olduğu yolunda bir mütalea serdetti. Gerçi Termal kelimesi beynelmilel olmuş bir sözdür. Fakat otele bu ismi verenler Termal nün sedece beynelmilel olduğunu düşünerek değil, bilâkis kelimenin orijini türkçe olduğunu bilerek ona bu adı vermişlerdir. Bu hakikati tanıtmak lüzumuna kani olan Türk Di- li Kurumu kendi azalarından Gaziantep saylavı Dektor Mehmet Ali analizleme vazifesini tevcih etmiştir. Doktor Mehmet Ali Ağakaya'nın bu mevzu hazırladığı kiymetli yazıyı aynen aşağıya koyuyoruz: hermal tâbirinin çıktığı ITherme? sözünü, klâ- sik ekol çok basit bir şekilde izah etmek iddiasındadır. Bütün etimoloji kitaplarında bu hususta görülen izahat şöy- le hülâsa edilebilir: «Therme» grek dilinde asicak ıkı demektir. Bu sözün Hint - Av. rupa dil grupu içinde mütenazır. lari şunlardır: Lâtince (formos) Gotca (Varma; Rusça ( i; esk Hintçe (pharmaâs); İrlanda dilimde (gorim); V.S. Bailly (iherme) yi (ther-) teması. ia kadar irca eder. Walther Prell witz bu sözlere kaynak diye ökor halinde olmak» mânasına (ghetö) geklinde bir prototip gösterir. (Therme) sözünün dil Alemi için, deki yeri bundan ibaret ise Prell witz, bir prototip yaratmak içir boşun& yorulmuş. Çünkü onu, hiç bir zahmet sarfetmeden türkçöde bulabilirdi. Dilimizdeki (kor) ke Mimesi sayın müellifin bulduğu (ge ro) dan farklı bir söz değildir. Bir kelimenin orijinini tayin et- miye, Klâsik usuller kâfi gelseydi bü kâdarcik bir araştırma, (termal) sözünün türkçeye nisbetini meyda mâ çıkarmış olurdu. Takat Güneş- Dil metodunun âçtiği kat kât ufük- lara gözü alışan Türk ekolü, bu dar sahâda kalamaz; o, pek açık olarak sezer ki (termal) sözü, ne (kor) veya (gero) gibi bir kelime- den çıkmıştır, ve ne de anlamı Sa- nıldığı gibi, sadece usıcaklıkı tin ibarettir. rekçede wsıeakn mefhumu Bü ifâde öden daha başka Me iy Ae rna rr YAZAN: Dr. Mehmet Ali Ağa Kaya (GAZİANTEP MEBUSU) / , , , rr ai sözler varken kaplıca suları için (termos) kelimesinin tercih edil mesinde acaba, hiç bir sebep yok mudur? Bitkilere gecenin . werinliğinde çığ halinde dirim verdiği için su- ları, kaynak ve irmakları, gölleri himayesine âlan; sinirlerini diriit- mek için sık Sık bu sularda banyo törenleri tertip eden, tarımcıların yardımcısı Tanrıça Artemis'in ta- sıdığı (Thermala) ünvanı sıcaklık» tan mı mülhemdir? Yoksa termos! ve /termala) ke- Imelerile tavzif edilen mefhum- YOLMANIN'SIRRI- © OMAHCUP MUSUNUZ? Dün bir okuyucumdan bir mek- tap aldım. Sıkılganlığından şikâ- yet ediyor. “Bir yere davet edil sem, gitmeden evvel sanilerce 0- nun szabin çekerim. Bulurluğum yerlerde lâf söylemekten çekini. rim. Çekingen, sıkılgan ve utan- gaç bir halim var. Bundan çok mustaribim,” Geçler içinde bu genç gibi in- #anlar pek çoktur. Bizim mühiti- miz sani sikilgan yapar. Çekin. gen ve sikilgan olanlar hüyatta daima mustarip olmuya mahküm- durlar. Orun için genç yaşta iken bü zAftan kurtulmanın çaresini ara- mak lâzımdır. Bu gibilere birkaç nasihatim var: 1 — Söyliyeceğiniz şeyi baş- kalanı saçma bulur korkusile söz söğlemekten katiyen çekin- meyin, Kendi konuşmanız hal kında bu kadar sert münekkit 0- İncek yerde birakınız, başkaları #izi tenkit etsin. O vakit anlıyo- caksınız ki konuşmamız zathet- tiğiniz kadar kötü değildir. Mu- hataplarınızın sizden istedikleri şey sadece nazik olmaktan ibo- rettir. Birmıştır. Siyasetini orada iztih ede- cektir. O vakte kadar bu değişikliklerin bakiki mânasini anlamak belki de mümkün olmıyacaktır. Almanya ye. ni bir yol mu tutacaktır. Yoksa şid- detli bir siyasete doğru mü gdecek- tir? Bu suallerin cevaplarını hâdise. ler verecektir. 2 — Daima mütebessim olu- nur, Sizin tebessümüz karşmız- dakileri de mütebessim olmıya setkeder ve aranıtda bir sem- | pati cereyanı uyandırır. 3 — Sual sorumuz. Herkes kendisine sorulan suallere cevap vermeyi sever. Bilhassa bu su- aller muhatabınızın şahsını alâ- kadar ederse. 4 — Uzun bir süküttan son- ra, küstahça söze başlamayınız. Meselâ : “zannederim ki hepiniz şimdi. ... düşünüyorsunuz.” de- yince herkesi şaşırtabilirsiniz. 5 — Bası kimseler vardır ki sizi datma sıkılgan vaziyete dü- şürürler, yahut tam açıldığının zannettiğiniz ende tekrar sizi gerilemiye mecbur ederler. Bu kabil vaziyetlerde bilâkis sıkıl- müyimiz. Sıkılmak muhatabine- xa düşer. Sıkılganlığın iki sebebi vardır. Biri kendinizi çok beğenmeniz, ve mahcup olmak ihtimali karşısında gururunuzun ezİlmesinden kork- mak; yahut küçükten alinan siki ve tazyikli terbiye neticesi olarak şahsiyetini kaybetmek. Bu iki sebep te geçicidir. Ken- dinizi anlamıya ve sıkılganlığın bir kusur olduğunu takdir etmiye başladıktan sonra bu hal ile mü- tadele edebilirsiniz. Mücadele yu- karıda yazdığım şekillerde yapılır. Bunu tecrübe ediniz. Muvaffak ol- duğunuzu göreceksiniz. Yalovadaki asri Ote! Termal. MUVAFFAK XX | Psikoloğ ların dirim ve tarımla olan alfika- #ına bukarak, bunları (therapia) ve (theros) İle ilgili saymak mi İzm? İşte birtakım sorular ki ancak Güneş « Dil'in ışığı aitında aydın-. lanabilir. ermal, sözünde ilk eleman mevkiinde gördüğümüz (t), hâkikatte (0ğ--et) tir. Bu Iki un sur kaynaşarak ve vokal değişti- Terek (et. at. it. ot, öl, ÜL) gibi şe killer alabilir, Bunlar bir ana kök ile bir dina mizm elemanından birleşmiş olduk larına göre şöyle bir fikir uyan- dıran sözler olmak icap edef: si- caklık, hayat veya kudretin bir ob- Je Mizerinde solmuş olmasın. Filhakika bunlardan (at, et, it) gibilerinin hayat mefhumu İle o- lan ilgileri meydandadır. (otit) Kazan, Çagatay ve baş- ka lehcelerde “yakinak” mânasına gelir. Bizim kullandığımız (ütü) ve (ütülemek) sözleri de bunlardan ayrı değildir, (Ot) ise, yukarda geçen ana mef- hurların hepsini nefsinde topla- miş, çok anlamlı bir kelimedir Ot — 1. Ateş 2. Nebat 3. Deva (Ot) sözünün türlü istikâmetler- de türettiği şekil ve anlamları bir arada incelemek, ilgimizi önemle çekecek bir konu olur, Ancak, araş tırmayı düğıtmâmak için biz yal niz (termal) sözünün gösterdiği is- tikamette yürüyeceğiz. ermal sözünü meydana ge tiren elemanlardan ikinci” ek İV.) dır. Ana kökün taşıdığı anlam (V.--8) ile bir obje Üzerinde yapıldıktân sonrü Başka bir ob- jede tekarrürünün (iadesi olan bu (V. 58) elemanını (ot, od) sözü- ne ekliyecek olursak, bugün dili mizde bulduğumuz (otar.) ve (odır-) kelimeleri meydana çıkar ki birincisi «otlatmak» (LO); & kincisi de «bir şeyi yakmak, tu- tuşturmaku anlamındadır. (Rad. «Tel». Bu iki kelimenin arasında görü- len anlam ayrılığının, mörfolojile- rindeki hafif farktan değil de âna kök anlamının her birinde başkâ başka olmasından ileri geldiğini söylemiye hacet yoktur. (Ot) sözüne, takarrür unsurunun eklenmesile (odırs) ve (otar-) şekil leri geliştikten başka, kelimenin başındaki vokalin Ağakaya'ya üzerinde “Thermel,, Sözü Üzerinde Dil Bakımından Araştırma şekli de çıkar. Bunun anlamı «di- namik bir sıcaklığın takarrür et- miş olduğu obje» olmak icap eder. Filhakika Sagay ve Koybal lehçe- lerinde «barut» bu sözle HMHade &- dilir, (Rad. ID. ğer (termal) sözünün da- yandığı (terme) kelimesi ve (ter) teması sadece (sicak) mef- humuü ile ilgili bulunsa idi bunu, doğum ve gelişim safhaları gözü- müzün önünde cereyan etmiş gibi açık bulunan (tar) örneği ile bir tutar ve bu suretle kelimenin ori- jinini tayin edecek bir tip elde et- miş olurduk. Fakat yukarıda birer soru şeklin de de saptamış olduğumuz mülâ- hazalar buna imkân bırakmıyor. Şu halde kelimeyi, Güneş-Dil metodu ile ve (ot) sözünün flham ettiği ana mefhumları hesaba ka- tarak analizliyelim: (e (2) (8) (8) (5) Terme: eğ-et-ertemteğ 1) Eğ: Güneşin sıcaklığı ve bu sx caklığın taşıdığı hayat ve kildret, Dinamik bir halde Takarrür ediyor. Bir objede 5) Eğ: O öbje isimleniyor. Görülüyor ki (terme) kelimesi, bir kaplıcanın en güzel tarifini, ha yat ve kudret veren hassalarınm i- fadesile birlikte kendi yapılışında taşıyor. Esasen hayat ve kudret anlamla- rına olan türkçe (tirim) ve (tirem) sözleri de (terme) den ayrı şeyler değildir. Hcalarla “tedavi” mefhumu arasında mevcut sıkı alâ- ka düşünülünce, (terme) ve (tirim) arasında görülen yakınlığı (tera- pia) kelimesine de teşmil ötmek mecburiyeti hâsıl oluyor. (Terapia) nın mânası fddia edil- diği gibi “hizmetçilik” fikrinden doğmuş olamaz. Bu kelimeyi kul- lanan insanların hizmetçi sahibi oluncaya kadar tödavi hakkında hiç bir fikre malik olmadıkları na- sıl düşünülebilir? Ayni temayı taşiyan ve tedavi fikrinde birleşerek (terme) fle (te- rapia) gibi iki sözden birini kor; diğerini hizmetçilik o mefhumüuna vermek anlaşılması kolay olmıyan bir lojiktir. Bizim reel vakalardan çıkardi- ımız söhüç şüdür! (Terme) sadece “sıcak” anlamı- na bir kelime değil. O, (terapia) ile birlikte, türkçe (dirim) sözü- nün dayandığı prototürk orijinden kâynamış bir kelimedir. DE: 3) Er: 4) Em: (Termal) sözünde de (dirimel) in | başka bir fonetik şekli apaçık gö- rünüyor, KONYADA: Manastır Belediye Binası Konya, (TAN) — Manastır nahi. yesinde yeni bir belediye binası yap. tırılmış ve içinde çalışlmıya bagla, ndmuştır. Karapınarda Şarbondan Ölüm Konya, (TAN) — Karapmarda bir adam şarbon hastalığından öl müştür, Kaza merkezi kordön #itna alınmiştır. İki Hrsz Tutuldu Zara, (TAN) — Yenlenmi mahalle- sinde Hüseyin kizı ve Talip karısı Fat Kırılmaz Cam Marifeti Vesaire... (Yazan: Aka Gündüz) Adı: İsmail Lefkeli. İşi: Çifte mirasyedilik. Adresi: Şişlide, Osmanbey cadde: sinde Küreoğul apartımanı No. 4. Bu okuyanım (okuyucu yanlıştır) yukarıdaki ad ve mdresle bana bir mektup göndermiş. Mektubunu ala- franiga tabitile enteresan buldum. Ayni zamanda ibret verlciliği de var. “adımı adresimi sakla” demediği ve mektubunda pek samimi, açık kalpli davrandığı için saklamadım. Yalnız babasının adı sanı için “yazma” di- yor. Mektubun özü şudur: (G..Ben bir çifte mirasyediyim. Babamdan da kaldı, anamdan da, Ya- bana atılır bir para değildi. Beş al- tı yıl har vürüp harman savurdum. Dalkavukluk ve dalkavuklar bakkın- da pek otraflı malümat ve ihtisas €- dindim. Meteliksik kaldığım gün - e- Zer tavassut ederseniz - bildiklerimi ve hâtıfölatımı Tan gazetesine sata- bilirim, Beş altı sene sonra bir gün baktım, paranın yarısından fazlasını eriimi- sim. Her nedehs& icime bir korku düştü. Merhüm Übeydullah Efendi babamın pek dostu idi, o da bana na- sihat verdi. Biraz akıllanır gibi ol- dum. Tahsilim az değildi. Memur ©- labilirdim. Fakat düşündüm ki ço- cukluğunu şımarık, gençliğini ver patlasın geçiten benim gibi birisi mes, mut olup a çok kayıt altına gire mez. Benim için elimde avucumda ka lan para İle ticaret yapmaktan baş- ka çare yoktu. Betmeleyi çekip başı Tadım. Babamın seksen yıllık, dede. den kalma işi olan yapak, tiftik, af- yon işine girdim. Türedi açıkgözler sayesinde kazıklandım. Tuvalet müs tahzaratına sermaye koydum. Me ğer kediye yükletmişler. Odacılara palto taahhüt etmek istedim, baskın rakpiler çıktı. Beykozdan şişe alıp satmak istedim, param yetişmedi. Allem ettim, zarar oldu, kallem et- tni ziyan oldu. İki üç yıl da böyle geç ti. Şimdi elimde yedi bin lira var, Sa- na hayatımı olduğu gibi anlattım. Her gün köşene kurulur, şuna buna gatarsın, şuna buna küfür edersin. şuna buna akıl öğretirsin. Ne olur, bana da bir akıl öğret te elimde ka- lan şu yedi bin liralık son fişeği de havaya atmıyayım.) Mekttbun aslı bu değil, özti bu. B. İsmail, İşi, altı kocaman sayfalık bir Mmektüpla uzatmış. Enteresan mektup değil mi? Ben de işte cevabımı ve- tiyorum: ç Azizim Bay İsmall Lefkelit Madde bii Mirasyedilik ettiğin için seni tebrik ederim. Hele çifie mitasyediliğini candan kutlarım. Ya, sen mâagallahı tanlâ cimri, bir adam olsaydın da anadan babadan yani ha- vadan kalanın üstüne kırk düğüm daha vursaydın ne olacaktı? Birkaç yüz bin vatan lifosı güme gidecekti. İyi ki mirasyedilik ettin de paraların millet. esnafın arasında dağıldı, Sa na öğüdüm olsun, bir gün sen de bir mirasyediye rastgelirsen olmuya ki nasihat veresin, bilâkis kışkırt, teş- vik et ki paraları, paraya müstahak olanlara geçsin. Madde iki! — Ticaret işi bildiğimiz işlerden değildir. Hele şu asırda, Tüe- cr demek; etten, kemikten ve biraz İazlaca dimağdan yapılmış, canlı ha- rometre demektir. Kazancın ne taraf. tan gelmekte olduğunu vaktinden ön- <e sezebilmelidir. Sana bir misal söy lyeyim, sen eğer bu yedi bin İira- mı he yapayım? dediğin günlerde ga zeteleri okusaydın sana en az otuz bin lira kâr vardı azizim, Evet, ben tearetter, hösaptan, kitaptan anla. imam amma, biraz gözümle biraz iza- nim vardır. mışlardı: Muhterem, mud2zet, sayın halkımızın sıhhatlerini ve kazadan uzak kalmalarını temin için bütün otomobillere kırılmaz cam takılacak- tir, Anladın mı marifeti Bay Lefkeli? Eğer sende asri ticaret marifeti, asri tüccar kafası olsaydı, hemen pa- çalarini sıvardın. Şehirde mevcut kı- rılmaz camları birer pey akçesi ile kapatırdın. Çekoslovakyadan da beş bin tirafık kırılmaz cam sipariş eder- din. Her otömebil altışar camdan, her cam üçer beşer liradan... Bırak Allah aşkıma! Nah kafa sende! Asri ti caret budur işte. Barometre gibi olup e ye ; Gazeteler şöyle bir havadis yaz. iğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: