17 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

17 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© ARAKLILI KAŞARA S ANAMA KATAR AA ALİZE TELL O AAANANALLERİZZ İNŞA 171-4938 TAN Gündelik Gazete TAN'ın bedefi; Haberde, fikirde h toyda temiz, dürüm, samimi ak, Karllm — gazetesi olmıys çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Er, 1 Sene 200 Er. 1 Kr GAy 1500 Kr, <0 Ke Bay s0 Kr, 180 Kr, 1 Ay 400 Er. Milletlerarası posta Hihadına dani) ol- iıyan memleketler için 30, 16, 9. 8.8 Bra Sır. Abone bedeli peşindir. Adres depis Hrmek 28 kuruştur. Cevap için mektup İnen 16 ürünleri gul Mâvesi iridir GUNUN MESELELERİ İstilâ Ordularına Benziyen Yabancı Tesirler Yazan : M, ZEKERİYA “Yabancı filmleri ben istilâ ordula- Tına benzetiyorum. Uzun müddet ya- bancı filmlerin tesiri altında kalan memleketler istiklâllerini kaybetmek tehlikesine düşerler. “Bana diyorlar ki, müfrit milliyet- Silik siyaset sahasında kâfi derecede Zarar vermiştir. Bunu sanat ve ede- biyat sahasına da teşmil etmiyelim. Sanat milli hudutları aşar. Milli hö- kimiyet fikir hürriyetini tahdide ka- varmamalıdır. “Bu muahezelere karşı ben lâkay- dim, Harbe girip te mağlüp olursak hayatımızı ve topraklarımızı kaybe- debiliriz. Fakat milliyetimizi değil. Harpte mağlâp olmuş olan Alman- #skisinden daha Almandırlar. Fs- kat bir milleti çelik kuvveti ile de- ğil, yabancı fikriyatı, yabancı sanat ve edebiyatı ile esir ettiniz mi, o mil- tten hayır kalmaz. O vakit yabancı tesir altında dilimiz bozulur, edebiya- imiz bozulur, düşüncemiz bozulur, Ve milli karakterimiz tanınmıyacak Dir bal alır. “Konuşmada, selimda kefidi milli letleriniz yerine Gönebileri taklide | İlkimgir, tetrtikeli rüzgürların hangi aş netten estiğini göstermiye ya- “ tikirlerin bir memleketten diğer 'mlekete geçmesine mini olmak ta- Mitarı değilim. Sıhhat için serbest İtin Tzım olduğuna kaniim. Fakat ncı nüfuzunun bizi esir etmesine Mhalitüm, , » Si sözleri söyliyen, bu satırları ya Ke Mısırlı, bir Hintli, bir Çinli, bir İspanyol değildir. Bu isya- ng yan ve ifadeye lüzum gö adam bir İngiliz muharriridir. Şi- İeetereri istilâiya başlıyan 1 filmlerdendir. satırları okuyunca düşündüm: rettiğimiz filmlerin hepsi ya- » We bunların çoğu propagan- mr En masumları bize bir milletin moralini aşılar. i bunlar içinde doğrudan doğ- # muayyen fikirleri telkin etmek yele yapılmış ve gönderilmiş vardır. » mizin okuduğu mecmua İlan çoğu tercümedir.Onlara Mae yabancı cemiyetlerin telâk- Mirai telkin eder, Mektep kitapla- e mevzuların bile çoğu ter- a biyatımuz yabancı nüfuzdan he- 4 Mürtulamamıştır. Maça miz henüz üzerine Türk Bay i Yuramamıştır. Bileşen haricinde muhtelif ka - Tad, 9 memleket dahilinde propa- Yapan yabancı ajanlar vardır. " Mayç ve sol neşriyat ile bizi fik- e m sokmak arzu ve jddi- te yaka ir Türkiyede olup bunları tahmin edebilirsiniz. muharriri haklıdır. Bir Ve fı, Karakterini sanati, edebiyatı arak zatı tayin eder, Mütarekede Yabay, , Smızdan bir kısmına giren bozmuş, OTdular, Türkün karakterini Vi Karay Pozamadı, Bilâkis onun mil- di, “erinin gebarüzüne vesile ver- Müz ç Di P, Müzügat Jabaneı propaganda bizi iL etk, ya evi edebilir, kı Kötü, ge öret maddi esaretten da- ap Saba tehlikeli ve dahn kor- hı, Yükarki satırları yazan İngi-, 9 vakit onun isyanındaki| Y Yanık oy, APanct telkinlere karşı W maliyaz, Meşhur Rus mugannisi ve dünyanı TAN en yüksek Basosu ve opera artisti Feodor Çalyapin üç gün evvel Pariste öldü. Gemicilikten opera artistliğine yükselen bu büyük sanatkârın hayatı, macera- larla doludur. Bu yazıda Çalyapin'in bir portresini bulacaksınız. Meşhur Muganni ÇALYAPIN Nasıl Yetişti ? 883 senesi. Feodor Çal- 1 yapin, Rusyada Ka- zan'da bulunuyor ve on yaşın- dadır. Memur olan babası, maaşını ayın yirmisinde aldığı için her ayın yirmisinden otu- zuna kadar sarhoş yaşıyor. Sarhoş bulunduğu zaman, çeh- resi hoşuna gitmiyen ilk tesa- düf ettiği geçiciye yaklaşıyor. Onu nezaketle selâmlamaktan başlıyarak cemilekârane bir lisanla konuşmıya başlıyor. Geçici, en nihayetinde: “Ne istiyorsunuz?,, diye soruyor. Feodorun babası: — 'Ben,'niçin domuz gözlerine benziyen gözleriniz olduğunu anla- mak istiyorum, diyor. Öteki güceniyor ve yumruklar biribirini takip ediyor. Çalvapin gözleri şişmiş, elbiseleri parçalanmış giriyor. Karısım ve oğlunu, yerde hareketsiz kalıncaya kadar dövüyor. Sonra, yere oturu- yor ve kendi sesi değilmiş gibi, ka- dın sesine benziyen yüksek bir ses- le şarkı söylemiye başlıyor. A- henkleştirdizi sözlerin, dünyanin hiçbir lisanında manası yok. Çalyapin, bir müddet sonra, 0- mukadderatına hükmedecek esra- rengiz bir kudretin mevcut oldu- ğunu, şöyle böyle, hissetiği için kendinden utanacak bir derece- evine, Çalyapin, bri müddet sonra, 6- turdukları Katın üstündeki apar- tımanda, kilise şarkıları (iâhiler) işitiyor. Buraya bir kü ibadet- hane mualliminin yerleştiğini inde şarkı talimleri yapıldığını öğrenince hemen yukarı koşuyor ve kendisinin de muganni olarak kabul edilip edilmiyeceğini soru- yor. Muallim, çocuğun istidadını farkedince kendisini muganniliğe kabul ediyor. Az sonra da her pa- zar kilise dualarında tagannl ede- rek ayda bir buçuk rüble kazandı- ğını görüyoruz. Bu para ile Ka- zandan geçen tiyatro turnelerinin verdikleri temsillere gidiyor. Fa- kat, onun tiyatroya ve taganniye. karşı hayranlığını babası hiç hoş karşılamıyor: — Sen, hizmetçi olmalısın! Ti- yatroyu şeytan slsin. Ancak hiz- metçi olarak dişlerinin arasına koyabileceğin bir parça ekmek bu- , Jabillirsin, diyor, radan seneler geçiyor. Çal yapin, 19 yaşına geldiği ze man onu, Volga nehrini şimalden cenuba inerek ve seyahatlerinin masrafını çıkarmak için gemi tay- falarının önünde şarkılar söyliye- rek, hikâyeler anlatarak, cambaz- hıklar yaparak bütün Rusyada ser- seri serseri dolaşırken görüyoruz. Nihayet, bir operet ve opera tru- puna korist olarak (giriyor. Bir gün, (Galka) piyesinde büyük eşanson rolünü oynıyacak olan ak- tör, hastalandığı için, Çalyapinin sesine dikkut etmiş olan rejisör, rolü oynamasını ona veriyor. Çalyapin, artık sahnede, fakat son derece korkü içindedir. Bazı hareketler yaparak kendini teşçi suretile şarkısını söylüyor. Birden- bire kollarının çok ağırlaştığım ve onları ancak dirseklerinden bilek- lerine kadar oynatabildiğini hisse- diyor. Onları, ustahkla, birer bi- yer açıyor ve tavırlarına heybet vermek için pamukla doldurduğu karnının üzerine koyuyor. Sahne bitiyor. Müthiş bir alkış tufanı. O, bu alkışların kendisi için olup ol- madığında hâlâ mütereddittir. Or- kestra ti: e ale Allah müstahakını Dünyan e yüksek Burosu Versin, selâmla! diye mırıldanıyor. Çalyapin, geriye çekilirken, her taraf), istical ile selâmlamıya başlı- yor, Fakat bir koltuğa çarpıyor ve yere düşerek dört ayağı havada kalıyor. Bu sefer, kesilmek üzere olan alkışlar iki misli artıyor. Çalyapin, şarkısının mı, yola düşüşündeki tuhaflığın mu alkışlar dığını bir türlü anlıyamıyor. B» hâdiseden bir müddet son- ra, Kazana geliyor. 'Tam di- ğer bir serserinin müracaatı sıra - sında bir operet kumpanyasının müdürüne başvuruyor. Sesinin din ve opera artisti Çalyapin lenmesine karar veriliyor. Çalyapi- nin sesi ve tagannideki bilgisi ga; rikâfi sayıldığı için. arkadaşı işe lıniyor: Bu adamın ismi: Maksim Gorkidir. Çalyapin sergüzeşten sergüzeşte atlıyarak Kafkasyada Baküye ge- liyor. Parasızlıktan — psrdesüsünü Sattığı için, yırtık elbiseli insanlar- la dolu bir izbe meyhaneye gidi- yor. Boğaz tokluğuna şarkı söylü- yor. Bir gün, arkadaşlarından bir grup, gece karardığı zaman sirk meydanına gitmeye ve dalma ya- malı elbiselerle gezdiği halde bü- #ün parasını elbisesinin astarı içine diktiği söylenen bir tüccarın boğa- zını kesmeye karar veriyor o ve Çalyapin pusu kurmaya memur 6- diliyor. O bu teklifi reddetmiye ce- saret edemediği için korkudan ka- çıyor ve bir daha meyhaneye dön- müyor. Bu suretle son yaşama im- kânını da kaybediyor. Çalyapin, bir müddet sonra Pe- tersburga geçiyor. Artık, onun İ- çin bir muvaffakiyet devresi baş- lamıştır. Fakat, her yerden ziya- da Rusyada münakaşaları yapılan Rimski - Korsakof'un, Glinkanın, Borodino ve Mosorgskski'nin &- serlerini teganni etmek cesaretini gösteremiyor. Onun şöhretini, Mi- lan, Paris, Nevyork, Londra tur- neleri temin ediyor. Harp ve ihti- lâl, muvaffakiyetlerini azaltmıyor. 1922 de Sovyetlerle arası açıldı- ğı için menfaya gidiyor. Aktörlük liyakati kadar takdi- re şayan lâtif gür sesi de Çalya- pin'e büyük şöhret temin ediyor. Muazzam konpozisyanlar vücude getiriyor. nun sahnedeki tehevvürü, dehşetli hiddetleri, tiyatro hayatında, o darbımesel hükmüne geçmişti Çalyapin, haddi zatında, muva- zenesiz bir adamdı. O, hiçbir şeyi diğerlerinin gördüğü gibi görmü- yordu. Meselâ, yarım düzine göm- lek, bir düzine elbise ısmarladı- ğı çoktu. Kızlarını çok sever, Pariste bu- lunduğu zamanlar, çocuklarını ya- nında görmek İsterdi. Yekpare gü müşten takımlarla örtülü yemek masası, en büyükleri Lidyayı, Bo- risi, Marfayı, Marinayı, hattâ bu- gün on altı yaşında olan “bebek,, Basyayı etrafında toplardı. Bir gün, küçük Marinanın çe- nesini tutmuş, ve gülerek: — Bunu çirkin buluyorsunuz ha? Size, onun güzel olacağını ha- ber vereyim. Zaten o benim tam portremdir, Demişti. Marina, o zamandanberi, Sssf güzelliği ve sarışinliği ile, “Rusya Misi,, ünvanını kazandı. Konser günleri, bütün apartı- man altüst bulunuyordu. Çalya- pin, daha şafak sökerken: — Ben teganni edemiyeceğim. Sesimi kaybettim. Bit; bu defa artık bitti, Sözlerini tekrarlardı. Bütün küçükler, korkularından odaları na kâpanırlardı. Arasıra bir san- dalyenin uçtuğu, bir yemek kabi- nan fırlatıldığı işitilirdi. Gece ise, sahnede zarif ve iri Çalyapin, tem- sil ettiği rolü, bütün ateşi İle can- landırırdı, Dikkatli seyirci, sa- rışın saç örgülerini, penbe yanak- lara yaş akıtan dikkat o kesil- miş mavi gözleri görebilirdi. . Bu göz yaşları, bugün, zarif ve eziz bir babaya ağlıyanların ıztırap yaşlarıdır. Sanatında dâhi, hayatında ti- tiz olan eski küçük serseri, zama- nımızın yegâne romantik aktörü idi, PAZARDA Pazar Günleri Ne Yapılır ? sta İda kötü havalı bir Pazar. Va vaa yavaş Londra pazarlarına döne- cek. Pazar günü U. 03 bir şehir man zarası arzeder. Sokaklar boş, dükkânlar op, kahveler Boy ve slnemalar altıya kadar kapalı olduğu için boştur. İstanbulda bir pazar günü ne yapabi- Hirsiniz? Sporcu İsenlz bir enteranan mag #eY- retmekten başka şansınız yoktur. O da har zaman bulunmaz, Kahvelerimiz Avrupada şimdi, bizde sakiden olduğu Gibi muayyen bir züm- reyi tonliyan mev'ama bir klüp değildir Kl gidi a Sp dost birkaç kafa gen» glyle hoşbeş edesiniz. Sinemalarımız. Pazarları bir mahşer aluyor, Ne yer bulmak, ne de bulduğu yarda rahat etmek kabili Müzikhel, varyete gibi yerlerimiz de yek. Sokakta aylak ayink dolaş ne mânası var? Bir ahbap evir dip Pazar günü ço- luğu ile çocuğu ie oturacak olan biçare adamı, haftanın tek tatli gününde tadir- gin edemeyiz. Hava da iyi değil ki; göy- ir kıra gekasınız. — E na yapmalı? diya sormayın, bil Kr ; YAZAN: ç BURHAN FELEK 7 "resi va boş zamanlarında kabristanların mazar tatl günü ne yapılacağı bilinmiyen bir bop zamandır ve ekserimiz bundân do- tayı muztaribiz. a adetleri gitgide | çoğı her hafta tatilini hoşça geçirmek fir. #atlarını bulurlar. Ne mutlu onlaral Bizim * Fe om günlerde tafiim açıldı. evin etini kasaptan muttasıl ben aliyorum, Bu yüzden hayli meleke pey- da ettim. Zaten şimdi et fiya! ve me vileri sabit of an et almak wekisi kadar hüner sayılmıyor. Gerçi hayatımda kasap dükkünna bi. rimel defa alarak girmiyorum amma, eskiden gözüme İlişmiyen birşey ga sin rada pek ziyade dikkatimi celbetti, ZARA olan olmaz mı? diyer. LA- Kafanın, hele beynin mak- bul olmadığı hallerden birisi. Kuzular Kafasız olsa alan da satan da memnun olacak! * Ü g aksnrıktan sonras — Havalar böyle giderse sen değil, Dikilitaş bile nezle elur, dediler, Neğlenin sebehin! bizim üstat Lok. man Hekime sordum! — Kim ne derse babet nezle hakk yapamamıştır, dedi — Neden? Suailme dez — Çönkü nezleden kimse Bimez ki; ötopsi yapıp sebebini araştırsınlar! Ce- vabını verdi. Gerçi nezleden kimsenin 81 memesi bir tenslildir; Lâkin insanın ba- sm davula çeviren bu müziç hastalık ta gekilir şey “deği! yanit İngilizler nezle oldukları zaman ka- tiyen mühim bir iş müzakere etmez, kimse İle pazarlığı girişmezlermiş Fe na fikir değil. Çünkü mezleli bir kafa buğuda pişen bir koyun başi halini yor, Benim en ziyade sinirime dakunan #6y nezlenin sirayetidir. Bir mezlelinin yanında olsanız, elini gıksanız, ağrına imal Çünkü tax uzun tetkikat $ arr GÖRÜŞLER Yeni İstanbul ,, IE Yazan : SABİHA ZEKERİYA Şehrin imar plânını yapmak üze- re getirtilen mütehassıs Prost'un ha- İzarladığı nâzım plân neşredildi. Şeh- rin tarihi güzelliklerini muhafaza e- derek, medeni ve modern bir şehrin ihtiyaçlarını hesaplıyarak yapılan bu plânın kusurlârı var mı, yok mu, an- lama. Yalnız plânı gözden geçirdikten sonra, geniş asfalt yolları, köp- rüleri, tünelleri, parkları, hay- vanat, nebatat bahçeleri, meydanlari- le modern bir şehir gözümün önün- den geçiyor. Câmi, çeşme, bütün ma- zinin sanat âbideleri, modern şehrin haşmetli bir silüeti olarak baki. Btra- fı açılmış, meydana çıkarılmış, yeni yapılan modern şehrin ötesinde beri- inde bunlar “İşte Türkün orijinal Isanatımı, benliğini, şahsiyetini Oben bekliyorum,, diyorlar, Modern şehir telâkkisinin içinde, hüviyetini kay- betmiyen, bir şehir, * Yeni İstanbul gözümde canlanıyor. Bu geniş enddelerin üstünde yedi, sö- kiz katlı büyük mağazalar, sıhhi şera- ite göre yapılmış, tanzim edilmiş bak kaliye mağazaları, kooperatifler, cad- delerin üzerinde elektrikle seyrüsefe- ri tanzim eden İşaret kuleleri, tünel- in, icabı halinde yapılacak yer altı kenarlarındaki cici bici t leşhir eden küçük dükkün- lar, geniş, büyük istasyonlar, büyük sanayi merkezlerini, fabrikaları ay- ni yerde teksif eden Haliç, münaka- le ve rabıtayı kolaylaştıran tren, © tomobil, otobüs servisleri, ticareti artmış bir liman... Yeni İstanbul, tat lı bir hayal gibi gözlerimden geçiyor gözlerimde tütüyor, * Istanbul değişiyor. Fakat bir şeh- rin zarfı değişir değişmez mazrufu da değişir mi? Mevki, kendi hüviyet ve otoritesini empoze eder, derler. Me- deni bir şehirde, haşmetli bir otelde yere tüküremezsiniz, Doğru... Fakat yere tükürmeyi aklmızdan geçiriyor- sanız, bu ancak meykiin size verdiği bir meeburiyottir ki, bu icbar zail 0- lunca siz bu fiili yapmıya hazırsınız. Meselâ düşününüz, yeni yapılmış, geniş asfalt caddeler, çöp, kâğıt, her türlü müzehrefat içerisinde, belediye tanzifat memurları güpegündüz, hal- kın karınca gibi caddelerde kaynaş- tığı sırada tozu toprağa katarak 80- kakları süpürüyor. Üzeri açık çöp kamyonları, her sarsıntıda içindeki- leri yeni İstanbulun suratına tükü- rüyormuş gibi etrafa saçarak geçi- yor, * Allah saklasın... Hayalimde yep yeni, tertemiz, mazinin yadigârlarını şehrin üzerinde bir hüviyet ve şah- siyet beratı gibi saklıyan, modern Türkiyenin, modern şehrini, Allah bu kötü akıbetten saklasın, Bunun için, şehri değiştirirken, halka temiz- lik, ve sıhhat telâikkisi, vermek, dev- letin, milletin, herkesin malı olan yehre, sokağa karşı lâübaliliğini gi- dermek, içtimai seviyesini | yükselt- mek lâzım... Bu da bir kültür propa- gandası meselesidir. Yoksa kültür parkını çekirdek kabukları icinde ei. rürüz. —— Hariçten Getirilecek Taktir Aletleri ispirto ve İspirtolu içkiler in- hisarı kanunu mucibince taktir ölet- lerinin memlekete sokulması ve memlekette yeniden yapılması için | inhisarlar idaresinden müsaade &- mak icap etmektedir. Son günlerde bazı gümrüklerden inhisarlara s0 rulmadan taktir âletlerinin, kazan ve imbiklerin memlekete sokulduğu görülmüştür. Gümrüklere tedbir a- Unması İcin tebligat yakın geşseniz, bardağından sw içseniz hemen yapışır. Arma iyi bir geçmez işi Poliste bulunmuş bir ahbabım var, kılıraa bir şehirde nezle göğe” iş'alelik szalirmış, Çünkü, vaki İz Miksiririm. yakayı ele veris rim diye, mirsziar" nazi glmeztermiz olunca VİNE Demek marlenin de rı aydamı V; ler öğrentceğizi om

Bu sayıdan diğer sayfalar: