17 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

17 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vatandaşla ME YEN Dünkü maçtan bir enstantane DÜNKÜ MAC Viyana Takımı İstanbul Muhtelitini (YAZAN: E Dün Taksim stadında İstanbul muhteliti First Vienna takımına 3—i yenildi. Misafirlerin kazandık- Jarı iki gol farklı galibiyet dünkü oyu nun haklı ve tabli bir neticesidir. Maçın iyi dakikalarını hücumde ge- giren Istanbul takımının bir golden fazla çıkaramaması talisizliğe ham- ledilemez. Vakıa gayretli ve canlı oy nadılar. Fakat karşılarındaki rukip, cemi ve ferdi oyun itibarile ekseri- ya hâkimdi Oyunun başlangıcında İstanbul takimi takatinin ve iktidarının bü- tün gayreti ile parladı. Nitekim o parlayış esnasında da rakıbini şaşır- tarak bir gol çıkardı. Yalnız o ilk hız, yüzmeyi istidadile öğrenmiş bi- rinin, metodla yüzen ve kuvvetini ayarlı sarfeden talimli bir rakibe kar gi İlk metrelerde “aldığı avantaja benziyordu. Mesafe uzadıkça, vakit geçtikçe, Viyanalılar çarpıştıkları o- yuncuların kolaylıkla uyamıyacakla- rı bir tarzı sahaye yerleştirdiler, On- dan sonra da hâkimiyeti almış oldu- Jar. Meselâ, Viyananın sol müdafii Şmavs Istanbul takımı merkez mü- haciminin pek seri ve gergin olduğu- nu anlar anlamaz müdahalelerini de- Biştirdi. Topları yerden karşılamak- tansa, havadan alıp Melihin önüne Büşürmemeyi bildi. Bu şuurlu mü- dafaayı dağıtıp şaşırtacak şekilde hü- cüm besleyişleri yapabilmek kolay bir iş değildi. Dün aksi olarak, bâ- zı maçlardaki gibi tali hâkim tarafın âleyhine cilveler kırmadı. İki takım için adilâne ve bitarafane davrandı. Oyun iki devresinde de seri idi. Viyanalılar sürati topu çabuk sev- ketmek suretile devam ettirdiler. Bizimkiler ise ekseriya topla beraber koşarak o sürate uydular. Bunun nc- ticesi olarak Istanbul takımı daha evvel yorulmıya başladı. Şuurlu bir tebiyeyi tagyir ederek oynamaktan fazla gelişigüzel ve dalma gayrtle işlerini başarmak istiyen Istanbul o- yuncularının yorgunlukları arttıkça karşı tarafın rahatlığı üste koydu. Misafir takımın hücum hattı biraz daha gergin, bir parça daha müesiir davransaydı, gol adedi yükselebilir. di. Fakat onlar fazla gollü galibiye- te pek sldırmıyorlardı. Bir gol fark- la da olsa maçı bitirip Ankara tre- nine yetişmek arzuları zihinlerinde sayı çokluğundan ziyade yer tutmuş- tu. Nitekim birinci devre sonunda sahadan çıkmadan, bir dakika istira- hat etmeden ikinci devreye devam etmek için hakeme teklif yaptılar. Istirahate ayrılan on dakikayı otel- lerinde eşyalarını toparlayıp çanta- larına koymıya hasretmek istedikle- rini böyle de belli ettiler. İstanbul takımı nasıldı? Istanbul takımında Beşiktaştan alınabilecek © oyuncuların eksikliği farkolundu. Sağiçte Hakk: sürükleyi- &1, gürbüz oyunile Niyaziden daha müessir olabilirdi. Soliçte de Şeret dünkü Haşimden daha canlı bir rol oynıyabilirdi. 3-1 Yendi ŞREF ŞEFİK) gi Viyana kalecisinin nefis bir kurtarışı zanırdı., gibi bir hüküm yürütmek mümkün değildir. Dünkü rakiplerin müdafaası kolay kolay bozulamıyar- du. Yerlerini iyi muhafaza eden mu- avinlerle müdafiler arasında fazla İolarak İngilizleri bile hayran bırak» mıya muvaffak olmuş Şmavs gibi bir sol müdafi mevcuttu, Istanbul muhtelitinin merkez mü- hacimliğini yapan Melihin Güneş te- kımındaki kadar parlak oynıyama- merının ilk sebebi rakip müdafuanın İşuurlu çalışması ise, ikinci sebebi de, pas tevziatının Melihe uygun ge- lecek tarzda tanzim edilemeyişinde aramalıyız. Istanbulun birinci devredeki mu- avinleri mevkilerini (doldurdudar, Merkez muavin ilk kırk beş dakika- da iyl idi. İkinci devrede, bilhassa çarpışıp yere düştükten sonraki da- kikalarda biraz tesadüfi besledi. Hücumun sağaçığı, fırsatlarda içe İci kıvrılıp gol tecrübesine girmemek- İle beraber, mükemmel indirişler yap ta. Hücum hattının rakip nısıf saha- ya geçmesine çok yardınu dokundu. Sağiç yüzlerce fırtına geçirmiş, tec- rübeli muavinler karşısında kolay vaziyetlerde topu kapamadı. Merkez mühacim yukarıda anlattığım gibi, şuurlu müdafileri arkasına takacak gibi paslar alamadığından Güneş ta- kımındaki gibi müessirliğini göstere- medi. Soliçte Hâşim mecalsizdi. Yorgun oyununu hâkim kılamadı. Birinci devrede solaçık Rebii, pek ölçülü top kontrolü sayesinde vazifesini başar- dı. İkinci devrede solaçığa geçen Fik ret te az beslenmiş olmasına rağmen iyi idi, Kaleci Cihat, fevkalâde gün- lerinden birinde olmamakla berober yine birinci sınıftı. Maçın tafsilâtı : | kadro ile çıktı: İstanbul takımı ilk devreye şa Cihat — Salim, Reşat — M. Re | AASLAKTA: ürüyüş Müsabakası Bugün Yapılıyor Beyoğlu halkevinin tertip ettiği yü rüyüş müsabakası bugün Yapılacak - tır. Müsabakaya saat 9 da halkevi ö- nünden başlanacak, tramvay yolu ta- kip edilerek Taksim Cümbüriyet â- bidesi etrafında bir tur yapıldıktan sonra, Şişli tramvay deposundan ge- çilerek, Maslak jandarma karakoluna İ varılacaktır. Avdette ayni şose takip edilecek, yarış tramvay deposunun ö- nünde nihayetlenecektir. Mesafe 25 kilometredir. Hata yapmadan yarışı birinci ola- rak bitiren atlete bir kupa, birinci, ikinci, üçüncü çıkacak takımların at- letlerine de madalya verilecektir. Mü sabakanın kaydı bu sabah sast 8 de kapanmış olacaktır. Futbol : Fener - İstanbulspor Karşılaşıyor Bugün Fenerbahçe stadında Fener bahçe ve İstanbulspor takımları sa - at 16 da biribirile karşılaşacaklardır. Saat 1,30 da da Güneş takımı Fener- yılmazla bir mâç yapacaktır. Hakemlerin İmtihanı İ İstanbul hakem komitesi tarafın - İdan geçen imtihanda muvaffak olamı | yanlarla yeniden kursa devam eden hakem namzetleri arasında mıntaka | merkezinde yeniden bir imtihan yapıl mıştır. İmtihan evrakı Ankaraya gi- decek ve yeniden hakem olacak nam zetler evrakın tetkikinden sonra bel- li olacaktır Barutgücü Sahasında İ Barutgücü alanında, pazar günü ya pılacak maçlar: Barulgücü ve Yedek rutgücü 1 inci genç ve Rum A takım- ları saat 12 de Barutgücü 2 nci genç takımı ile Rum genç takimi Sat 10 da karşılaşacaklardır. | e kaan Bisiklet : Bugünkü Müsabakalar istanbul bisiklet ajanlığı tarafın- dan tertip edilen seri bisiklet müsa- bakalarına bugün yine Şişli, Maslak, Büyükdere yolunda devam edilecek. | tir. Müsabakalara sabah sant 8,30 da! başlanacaktır. Niyazi, Melih, Haşim, Rebii Hakem Bay Ahmet Adem idi. Ilk beş dakikada Istanbul takımı | ateşli hücumlarla rakiplerini tazyik- leri altında bulundurdular. Birdenbi- | re başlıyan coşkun oyun karşısında | İViyaanlı müdafilerin biraz şaaşladık ları sanieyelerden istifade ederek bi- rinci golü atabildiler. Birinci gol: Beşinci dakikada topu ortadan sağaçık Necdete geçirdiler Necdet kale hizalarına ortüladı. VI yanalılar sağa doğru iade ettiler.| Tekrar kapan Necret kaleden çıkmış kaleciyi aşıran bir vuruşla topu ka- leye daldırdı | Bu golden sonra Viyanalılar her beş dakikada bir derece daha oyun- larını tutturarak hâkimiyeti ekseriya | kendi taraflarında bulundurdular. Viyanalıların beraberlik golü : i Devrenin yarısından sonra soliçin yerden ve köşeyi bulan şütile Vi- yanalılar beraberliği temin ettiler. Kırkıncı dakikaya yakın çapraz ortalanan topu Viyanalı merkez mü- hacim fevkalâde isabetli bir kafa vuruşile kaleye oturttu. Viyanalılar birinci devreyi 2—1 galip bitirdiler. İkinci devrede biraz lâkayt ve e- min oynadılar, Fakat sistemlerini iyi birleştirdikleri için hâkimiyeti kap- tırmadılar, Viyananın üçüncü golü : Maçın bitmesine beş dakika kala, sağaçıktan sola doğru anl aktardıkla- r topla solaçıkları demarke bir vazi- yette kaldı. Böylece üçüncü golü de kaydederek İstanbul Muhtelitini $— 1 yenmiş vaziyette sahadan çıktılar Viyanalılar sahayı terkederken, Mamafih “takım böyle çıksaydı ka- | şat, Muhterem, Fikret — Necdet, İhalkı Hitler selâmiyle selâmladılar. Subay A takımları saat 15,30 da Ba. |recefi dersler ve ders saatleri müf. redat programı Mardindeki Mektepler Mardinden Sadri Yılmaz imzalı bir okuyucumuz yazıyor: “Mardinde Türkiyenin her ilinde olduğu gibi ilk okul beş sınıflıdır ve müfredat programı ideal gayesinin peşindedir. Fakat; Mardindeki öğret- men bunların hepsinden uzak ve sa- dece dil öğretmek derdindedir. Mar- din ilinde birinci sınıfa gelen ço- cukların yüzde sekseni bir tek keli me türkçe bilmezler, öğretmen sırf bu İş için bir tedris yılının dört a; nı feda eder ve türkçe öğrelmiye mu valfak olur. Bu çocuklar biraz da kırant yapa- biliyorsa, altmış kişilik birinci sınıf. tan kırk beşini ikinci sınıfa geçirmek mecburiyeti öğretmen için farz olur. Ve bu suretle tevali eden sınıflarda bozuk şiveli Türk çocukları yürür gi der. , Bu şeklin tedris tekniği bakımın- dan en büyük mahzuru çocuğun an- ladığını anlatamaması ve bildiği ke- ç < Timelerle hakkile cümle teşkiline mu vaffak olamamasıdır. Çocuklar orta okula, yani daha zi- yade ifadeye lüzum hissedilen sınıf- lara gelince şaşırır, bocalar ve kısmı âzamı da tahsile nihayet vermiye mee bur kalır. Hiç bir yurt çocuğunun kültürsüz kalmasına kudretli rejimimizin göz yummıyacağı muhakkaktır. Bu derdin en ampirik tedavisi; bu muhitte eski ana mekteplerine mua- dil en az iki yıl olan ve düzgün Türk dili sunan yuva kurları teşkil etmek- le kabildir. Bu yuva kurları çocuğun diliyle hayati bilgilerini müvazi o- larak-inkişaf ettirdikleri takdirde bu bölgeni ilk okullarını daha verimli bir şekle sokacakları âşikârdır. İlk öğretmenimizin müfredat prog ramı, çocuk muhitini Ankara, İstan- bul, İzmir ibi muhitlerden alarak tes pit etmiştir. Meselâ hayat bilgisi der sinde taşıma araçlarını verecek bir öğ retmenin İstanbulda ve Mardinde ve. mucibince aynidir. Halbuki bu çocukların görüş ve teş- hisleri ayni seyri takip etmez. ede- pig vapuru görerek öğrenen çocukla, öğ- relmenin ders materyallerinde göre- rek öğrenmiye savaşan çocuğun ara- larındaki bariz farkı izaha lüzum yoktur. Bu görgüsüzlüğe ve kıt mu- hite bir de noksan dil bilgisi ilâve edilirse o öğretim ve öğretimden ne | beklenebileceğini pekâlâ takdir ve| tayin edebiliriz.” gara İ OKUYUCU Mektupları Aşı Olmak Lâzım Sihhiye Müdürlüğü şunları Yazıyor. Nizanlası ve civarında uzun müddetten- beri tifo tesbit edilmemiştir, Estsen sı lar zarfında vilâyetimiz hudutları içinde titoyn pek ender rastlanmaktadır. Müdür- Tügümüz gerek tifo, gerek diğer bütin bu- Jaşıcı hastalıkların intisarını. önlemek için #ntbikile vazifeder bulunduğu gerekli tet- birleri almıştır. Tifoya karsı taheftizde aşı e sahsi vikaye m0 Bu bakımdan okuyucumuza her hangi bir belediye mevki hekimine miraeaatla aşılanmasını tavsiye etmeniz Tica olunur Hariçte: “ Romen Takımı Almanya İle Karşılaşacak mı? Rumahya futbol federasyonu Al - manya futbol federasyonuna müraca at ederek iki milli takım arasında bir maç yapılmasını teklif etmiştir. 938 senesi içinde yapılmasını tek- Mf ettiği bu karşılaşmanın tarihini Alman federasyonun bırakmıştır, İki millet arasında son karşılaşma 935 senesinde yapılmış ve Almanya 2—4 galip gelmiştir. Apollon Şampiyon Atinada devam edilmekte olan şam piyona maçlarının finali geçen pa - zar günü yapılan Enosis - Panatinal- kos karşılaşmasile rihayetlenmiştir. Bu maçı Enosis 1-2 kazanark ikinci olmuştur. Mâcların neticesinde klüp- ler şu sırayı âlmiştır. Apollon birinci, İ rümekte idi. Herhalde buna u, arkadaşım Geörfe Tar- Iyon'un (o bir hikâyesidir. George cesür bir adamdır. Yalan- cılıktada herkesten aşağı kalmaz. tuhaf bir âdeti vardır. Geceliyin Lansdowne geçidinden kabil de- Bil geçmez. Yüzünüz morarıncıya kadar onu kandırmıya | çalışınız. Yahu orada ne var, emin eminlik yer diyiniz. Gülümser, dediğinizi kabul eder de yine yapamam, zim, yapamam, geceliyin oradan bir türlü geçmem. Çünkü korku- yorum, der. Peki neden korkuyor sun?. Diye soracak olsanız, orada bir kadına Fastlamaktan çekiniyo- rum, diye cevap verir. Şaşarsınız, zira, George, dev yapılı bir adam- dır. Değme insanlardan korkmaz. Bütün hayatı harplerde, vurmak, vuruşmakla geçmiştir. Böyle, âle- Yâde bir kadından korkmasın: hiç- bir şeye yoramazsınız. Onun İçin merakınız artar. ve: — Kuzum anlat deseniz. Eşref saati ise, anlatır. Yoksa dutyemiş bülbüle döner. Lansdowne geçidi, tarihi yerdir. Vaktiyle iki dıvar arasında yapı larmış. Bugün, hiç te öyle değil, dağlar yok olmuş. Devonshire köş- kü metruk bir halde son gününü bekliyor, Lansdowne malikânesi de bir nevi kışla gibi kullanılıyor. Yalnız o iki dıvar daha hâlâ yük- seliyor. ünya güya sulbe kavuştuk- ten tam bir sene sonra, bi- zim George Dover — Street'ten şöyle garp istikametine doğru yü bir sebep te olacaktı. Hay - hil'den a- şağıya indi, Berkley Street'ten de geçerek Lansdowne geçidine girdi. Gecenin, geç vakti idi. Etraf se- rindi. Tuhaf, boşa giden bir karan ık vardı, Gecenin sessizliğini, yak laşan sabahta ilk uyananların yap tığı gürültüler yamalıyordu. Bu Mayıs gecesinde, bu pasaj dan geçen dostumuzun ayak ses- leri, birer gölge gibi uzanan dıvar larda neşeli neşeli aksediyordu. Dostumuz yarı yola gelmek üzere idi ki, önünde birisinin yürüdüğü- nü farketti. O da kendisi gibi ay- ni istiksmtete gidiyordu. Buna gi- diyor, yürüyordu, denemez. hayalet gayet ağır ilerliyor, kâh bir dıvarın, kâh öbürünün dibine sini yordu. George dikkatle baktı, ve bunun bir gece kuşu, $#izin anlıya- cağınız bir orta malı olduğunu an- ladı Aldırmadı, ve onu geçti. Yüzü- ne bile bakmadı. Derken arkasın- dan bir lâf atıldı. Ürkek, acemi bir lâf atılıştı bu. George yine ehem- miyet vermedi. Yürüdü. Bir iki a- dım daha attı. Bu sefer kadın da- ha yüksek bir sesle onu çağırınra, Georjre hiç te nazik olmıyan bir ta vırla döndü. Bu gibi gece kuşlarının atacak- ları lâfları bilirsiniz. George ise, böyle şeylerden asla hoşlanmaz. Çünkü, aşkın bu çeşidinden müt- hiş sürette nefret eder. Hem efen- dim, kendi muhitinde oldukça sük se sahibi bir insandır. Fakat kadının: Canımın içi! di- ye lâf atışında hiç te bayağı, aşafı- lık bir ifade, bir ahenk yoktu. Bi- lâkis sesi gayet yumuşaktı. Tam bir “hanımefendi., edasını taşıyor- Enosis ikinci, Panatinaikos üçüncü ol- muşlardır. du. Bu seste, bir zevk, istek âlemi- GÜNLÜK HİKÂYE ONUŞKAN KADIN azan: Michael Arlen — Çeviren: İbrahim Hoyi . gm "a EEE ARABAN A ERA DUA DERAD A EAAA BASRA AURİS ARAMA DEAAMA EE ERAAS ADADAN ip PT ne çağırış yoktu. Bundan ötürü de, George geri döndü ve: — Ne istiyorsunuz, der gibi ka- dına baktı. Sonra da hafifçe şapka sını elledi. Alişkanlık, ne olursa olsun kadına hürmet... Kadın, ağır ağır ona doğru geldi. Kısa boylu, narin yapılı, orta yaşlı, sade ve süssüz giyinişinden orta tabaka- dan olduğu anlaşılan bir kadındı bu. Amma, gayet sakin bir edası vardı. Üstünden “hanımefendilik,, akıyordu. ir elinde bir parça büyükçe Çanta tutuyordu. Dolu olu- şundan çalıştığı yerden bütün gün izinli bulunduğu anlaşılan bir mü- rebbiye veya hastabakıcı hemşire diyebilirdik ona. Çitipiti kadın in- sanın göz bebeklerini tutuşturan bir gülümseme ile gülümsedi. — Ne istiyorsunuz? Diye sor- du. George, — Bir ricam vardı. Bu pasajdan Yalnız başıma geçmiye korkuyo- rum. Om. için Curzon — Street sonuna kâdar Birm-refakst eder- seniz. çok memnun öleceğim, Rahat bir nefes alan delikanh, — Şüphesiz, Madam... Diyerek — —iz. eimidelere başladı. Fakat kadın o kadar ağır adım atıyordu ki; George sönuö- da, adımlarını ona uydurmak mec buriyetinde kaldı. George Tarlyon Aiye konuştu: — İyi amma, mademki korkü- yorsunüz, böyle tenha, ıssız bir yer de herhangi bir yabancıyı çağır- maktan daha fazla çekinmeniz lâ- zım gelmez mi' Zira sizin gibi minnacık bir bayana birşeyler ya- pabilir, değil mi?.. Genç kadın. ustaca gülümsedi: — Yanımdan geçerken yüzünü- zü gördüm ve anladım. Siz, bir kadın için salonlarda tehlikeli o- labilirsiniz. Amma, burada Lans- döwne geçidinde değil. “Tanıdı ğwm bir çok erkeklerin aksine ola rak... Çok yavaş yürüyorlardı. Daha yarı yola bile ( gelmemişlerdi. George, kadını lüzumundan fazla hassas bularak: — Biraz bhızlansık mı, diye medi lâkırdı olsun (Sonu Yarın) İZMİTTE: Abdülhak Hâmit Gecesi İzmit, (TAN) — Halkevi tarih ve edebiyat komitesile temsil komitesi, 21 nisan gecesi verilmek üzere şaif Abdülhak Hümit için bir müsamer€ hazırlamıştır. O gece, büyük şairin hayat ve © serleri hakkında muhtelif konferan” lar verilecek, “Tarık, ve “Eşber,,de? de birer tablo temsil edilecektir. Dil, tarih ve edebiyat şubesi, ZiY3 Gökalp, Namık Kemal, Mehmet A kif, Tevfik Fikret, Süleyman Nazif: Nef'i, Fuzuli, Nedim ile İzmitin taribi ve kıymetli simalarından olan SW Paşa için de birer gece tertip etm kararlaştırmıştır. amma akmak "... marn * Çocuğun neşesi sıhhati” ; dir. Hastalıklı çocukları” çokluğu milleti inkıraza sü R rükler, Karara ar rr rr

Bu sayıdan diğer sayfalar: