May 17, 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

May 17, 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sıvas Baytar Müdürü Akif Telli betmiştir. Hayvan Sayısı Artıyor Sivas (TAN) — Vilâyetimiz için - de 936 da hayvan mevcudu 1635270 iken bu sene 1798630 a çıkmıştır. Hususi muhasebe tarafından, hay - Yılda : 3 Milyon Kara Bez Adanadaki Mensucat Fabrikası Genişliyor Bir Yıl Sonra, Hazırlanan Programa Göre Iyi Netice Elde Edilecek Adana, (TAN) — Bankalarımızın iştirakile kurulmuş olan Malatya bez ve iplik şirketinin buradaki fabrika- $i, 939 yılında 3 milyon metre bez İ- mal edecek bir şekle sokulmaktadır. Bu müessesenin imalâtı son aylar içinde hem fazlalaşmış, hem de malla rının kalitesi güzelleşmiş ve büyük bir müşteri kütlesini kendisine Fabrika, tip 14 ve tip 2 üzerine bez imalâtında bulunmakta, 500 memur ve müstahdem kullamimaktadı. kaç ay evvel fabrikanın müdürlüğ ne tayin olunan Osman Akçam, essesenin çalışma sistemleri Üzerin- de büyük bir inkişaf temini için de- ğerli mesai göstermiştir. sistem 120 makine kurulmaktadır. edilebilecektir. cel- Bir kilodur. Birçok tüccar, elbiselik bez yapmak için yeni ve son 936 senesinde ıkmali muhakkak o- lan yeni fabrike de çalıştığı takdirde bugünkü imalât üç misli artmış ola- cak, yılda 3 milyon metre bez imal Fabrikada, bezden başka, kânunusa- ni, şubat, mart aylarında 29372 pa-| ket 4 ve 12 numara iplik yapılmıştır. Fabrikanın bizzat istihlâk ettiği mik- tar buna dahil değildir. Bir paket 4.5 mutavassıtları or-! tadan kaldırmış ve doğrudan doğru-| ya fabrika ile temasa geçmiştir. Bu sayede hem fabrika ve hem de top- tan alıcılar büyük bir istifade gör- Mevcut fabrikanın arka kısmında iş. yanların ıslahı için köylere dağıtıl-| sems - > aş olan boğalar baytar müdürlüğün | SINDIRĞIDA ; ERZURİ A ce her zaman kontrol edilmektedir. | GIDA : JERZURUMDA Bu yıl vilâyet dahilinde altı aşım Bir tar Mahkemeye durağı açılmıştır. Bilhassa at'nesli - nin ıslahına ehemmiyet verilmek - tedir, İlkbahar at yarışları hazırlık» larına başlanılmıştır. Yarış meydanı civarında bir stadyom yapılmakta - dır. Bir müddet evvel çıkan hayvan hastalıklarının önü tamanlen alın - mıştır. ei ——— Sındırgı, (TAN) Mektepler Verildi | Sındırgı, (TAN) — Yeniköy muh- tarı arazi tahriri komisyonuna, ziys- fet vermek gibi lüzumsuz masraflar | için köylüden para toplamak suçu ile müddelumumilikçe mahkemeye ve- Manisa Valisinin Ziyareti Bir Park Yapılıyor Erzurum, (TAN) — kıflar umum müdürlüğünden tahsi- sat İstenilmiştir. çin seyahate çıkan Manisa si Lüt- — Akhisar - Sın Yaptınlıyor Sıvas, (TAN) — Suşehrine bağlı güzel ve mamuf nâhiyelerden biri olan Ezbiderde bir sıfat istasyonu yapılmaktadır. Aşağı Ezbider köyünde bir köy o- dası yaptırılmıştır. Agrokos köyünde geçen sene bâş- lanılan ilkmektep binasının bitiril - mesi için vilâyetten yardım istenil - miştir. Bu maksatla köy bütçesine de tahsisat konulmuştur. * Sıvas, (TAN) — Yıldizelinde bü - yük bir Halkevi inşasına başlanıl - mıştır. * Sıvas (TAN) — Yumurta bollaş - miştır. Piyasanın durgunluğu base- bile İstanbula ve diğer yerlere ihra- amaktadır. vaz ğa tlar ığd ALARA “HAYVANLARIN ISLAHI: Muğla merkez nahiyesine bağlı Pisiköyünde damızlığa elv: edilmektedir. Resimde böyle bir ameliyat gö Şehrimizin en güzel yerinde bulunan Lalapaşa ca- İmlinin otrafı bahce haline getirilme- sine karar verilmiştir. Bunun için va- fi Kırdar kasaba'nıza gelmiş, bir kaç .. . | Köylerde Yeni dırgı yolunu ve yeni ikmal edilen Sın | saat kaldıktan sonra Akhisara gitmiş dırgı - Akhisar telefonunu tetkik i-İtir, ERZİNCANDA: Fırat Nehri Her Sene Zarar Veriyor Erzincan, (TAN) — Dağlardaki kar ların erimesi yüzünden Fırat nehri taşmış ve mecrası civarındaki köyler kısmen su altında kalrhıştır. Büyük ve küçük Kadaganlar, Küpesi, Hancı çiftliği, Deniz damı, Karadiğin. Bali- beyi, Külüce, Kerküze, -Mahmutlu köylerinin arazisi tamamen, Kara- kilise, Semiz Ali, Süleymanlı, Şıhlı, Çalhasa, Ganifendi çiftliği oköyleri- nin arazisi de kısmen bataklık hali- ni almıştır. Büyük ve küçük Kadaganlar kö- yünde sular evlere de girmişse de yalnız birkaç hayvan boğulmu Vilâyet, bu köylerdeki vazi bit ettirmek Üzere jandarma kuman- danı ile ziraat müdürünü göndermiş, hayvan sayımının evvelâ bu köyler- de yapılmasını da defterdarlığa em- retmiştir. Ayni zamanda, felâketzede halka yardım edilmesi ve bu senelik arazi vergilerinin affı hakkında An- karaya müracaat eylemiştir. Fıratın mecrası üzerine evvelce yaptırılmış olan setler çok eski ve şimdiye kadar tamir edilmediği çin hemen her sene böyle bir felâket olmaktadır. Bu setler yaptırılacak olursa, teh- dikenin önü alınacağı muhakkaktır. Vali Fahri Özen, derhal ovanın bu günkü halini tesbit eden fotoğraflar alınmasını, ıslah plânının tanzimini su İdaresine emretmiştir. . Ayni işte su idaresi mühendislerinden başka demiryolu mühendisleri de çalışmı- ya başlamışlardır. Vali, Dahiliye ve Nafia vel lerine de müracaat ede- rek, bataklığı kurutmak için açılan , İkanalların dolması ve şimendifer yo- lunun bozulması neticesinde yapıla» Suk masraftan daha az bir para ile Girmiş ve bunun teminini rica eyle” miştir, Halk, setlerin tamir edileceği ümi-| dile sevinmektedir. ADANADA 4 Amele Duvar Altında Kaldı Adana, (TAN) — Abidinpaşa cad- desinde, Salih Bosna tarafından yap- tırılacak asri fırın yerinin hazırlan- ması için eski binalar yıkılırken ani bir inhidam olmuş dört amele duvar altında kalmıştır. Cemal ismindeki a- mele ölmüştür. Arabacı Ethemin ya- rası çok ağırdır. Diğer ikisinin yara- ları da ehemmiyetlidir. (BAŞMAKALEDEN MABAT) Londrada Varılan Neticeler (Başı 1 incide) ane İk yüksek bir sahada de- vam ediyor. serübeli Türk şilepçisinin kö- mür havzamızda liman olma- masından aci acı şikâyetini dinledik- ten bir hafts sonra Londradan bir haber geliyor: Kömür havzamıza sit liman işinde bir anlaşmaya va- rılmış. En modem tesisata sahip bir liman yapılmasına en yakın bir z4- manda başlanacakmı$... Iktisadi hayattaki uyanıklık nis- betinde Türk vatandaşı da uyandı. Yurdun hepimiz için bir ikti kül teşkil ettiğini kavradı. Her vatandaş şunu kolayca anlıyor ki yurdumu- zun vapur gibi, liman gibi, yol gibi teçhizatının artması, hepimizin var- lığına alt kaynakların zenginleşmesi, umumi hayatımızın seviyece yüksel- mesi demektir. Bu itibarla kömür havzasına ait limanın ve diğer bir limanımızın ya- pılmasına ve üç senelik maden plânı- mıza ait techizatın tedariki imkân- larına dair Londradan gelen baber- ler memleketimiz için büyük bir müjde sayılır. Bu sayede toprak servetlerimiz para edecek, Türk vatandaşı yeni ve geniş geçim imkânları bulacak, ar- tan servet yeni kıymetler yaratacak, gidişimizin hızı her gün bir gün ev- velkinden yüksek bir nisbette arta- cak... xi mühim Ilmanın yapılabil mesi ve üç yıllık maden plâ- nının tahakkuku imkân gibi güzel hedeflere kavuştuğumuza sevinmek- le beraber bu dehefe İngilizlerle iş beraberliği şeklinde varmamız da memleketimizde ayrıca memnuniyet uyandıracaktır. İngilizlerle esaslı menfaat birliklerine ve karşılıklı emniyete dayanan bir dostluğumuz yardır. Vi asal 2Peepğeki e mahiyette olan * her'yeni dostluğa kuvvet verir ve yeni yeni! iş beraberliği imkânları hazırlar. En çetin iş, Karabük işinde ilk adımın atılmasında idi. Karabük işi program dahilinde ilerlemek istidadım göste- rir göstermez, yeni iş beraberliği im- kânları doğdu. Bu imkânların iki ta- rafın karşılıklı menfaatleri namma gittikçe artacağına şüphemiz yoktur. Londrada varılan neticeler, hükü- metimizin taahhütleri tutmak esası- na dayanan ve daima uzağı gören mali ve iktisadi siyasetinin bir mah- sulüdür. Bu neticeden dolayı hükü- meti tebrik etmeği, tatlı bir vazife sayarız. Ayni zamanda Londra mü- zakerelerini idare eden Bay Muam- mer Eriş'le arkadaşlarını da tebrik ederiz. Iki taraftaki iyi niyetlere rağ- E Tbyyyet, adimi bu | nir ve asabi buhranlardan kurta" ır. İNGİLTERE: | Harp İçin İhtiyat Erzak Kalmadı Londra, 16 (A.A) — Deyli Ek pres gazetesinin bildirdiğine görü” muhtemel bir harp için İhtiyat ols” rak, yalnız buğday, şeker ve belini yağı satın almakla kalmamış, fakat âyni zamanda üç milyon İngiliz iri lık ta et siparişi vermiştir. Mili dafaa Nezareti levazım dairesi, bu #” parişleri, Cenubi Amerikaya, yeni Zelândaya ve Avustralyaya vermif” tir. Chamberlain hastalandı Londra, 16 (A.A) — Hafi Obi damla buhranından mustarip. ola Chamberlain bugün odasından dışa” rı çıkmamıştır. Bu akşam Dunde'y# gitmesi mukarrer olan mumalleyhif bu seyahati tehir edilmiştir. ——— e — — HEYECAN VE NEŞE YARATMAK Doktorlarımız tasdik eder ki, hastalıklarımızın çoğu ruhidir. Zaaftan, cesaretsizlikten, kor” Ikudan, melânkoliden, ümitsizlik» İten doğar. Menşei ise heyecam İsizlık ve neşesizliktir. Bugün hastaneleri boşaltacak yegâne ilâç: Heyecan ve neşedir. Bir hastaneye gidiniz, hastala rın elemlerini, endişelerini gülef bir yüz ve itimatla kaldırınız, derhal yataklarından kalkarlar ve evlerine koşarlar. İşte insan makinesine bu kuv” 'vetleri vermek, hayatı saadetler" le geçirmek her teşebbüs ve # zimde muvaffak olmanın sır dır. Bu da her mevsim değişmesin” de kanın küreyivatı hamrasın! ip çoğaltmakla olur. Bir şişe (FOSFARSOL) bu hayat kuvvetlerini bir hafta içinde te min eder. (FOSFARSOL) kan, ve imtehayı artırır. Lâzım 5.1938 rır, uykusuzluğu fena düşüncele- ri, muannid kabızları giderir, vü- cudu daima genç, dinç tutar. Maddi ve manevi yorgunlukları alır. Bilhassa belgevşekliği ve a- demi iktidarda büyük rol oynar. Çünkü daima uzviyetimizde ne- şe ve heyecanlar yaratır. Her ec zanede bulunur. ——— men halledilecek çetin teknik işler vardı. Heyetimiz büyük bir sabır ve sebatla bunların her birile meş gul olmuş ve bu çok mühim müza- kerelerin idaresinde şerefli ve mu- yaffakıyetli bir imtihan geçirmiştir. Ahmet Emin YALMAN Bir gün benim, hepimizin, bütün milislerin mağlüp olacağımızı, bu suretle intihar ettiğimizi, İiberaliz- min de, idenlizmin de intihar etme vaziyetinde ol- duğunu tekrarlayıp duruyordu. Kendi fantazismine hıyanet eden bir inatla tek- rarladı: — Yarın öleceksiniz. Yâbancının yanıldığına inanmakla berâber zeki bir adam olduğunu anladım. Onun kör bir kindar - lığa geçtiğini görünce ben de ayni tonla ona cevap verdim; — Belki ben yarın öleceğim. Fakat bu söylediğin senin için daha doğrudur, sen benden evvel gidecek sin. , Ben hiç hararetlenmeden konuşuyordum, o yüzü- me baktı: — Bunu söylediğinize mmenün oldum, dedi. Siz - ler insani bir nezaketle dolusunuz. Bu sebepledir ki biz sizi kolaylıkla mağlüp edeceğiz. Siz hayatı çok seviyor, ve ona kıymet veriyorsunuz, bunun içindir ki kaybedeceksiniz. Sizler dinsizsiniz, bu sebeple, belki de yalnız bunun için hayata dindar bir hisle bağlısınız. Hayat sizin için mistik bir idealdir, bu sebeple buna bağlanır ve bunu korursunuz. Sizi za- yıf düşüren budur. Onun bu sahada devam etmesine taraftar değil - dim. Kendi suallerime döndüm. Ona, heye yandaki €vlerden birine girmeyip te, benim evime girdiğini sordum. O bana polis istasyonunun tam karşısında olan evlerin damlarını geçtikten ve son evin damın- dan benim evime girdiği hikâyesini anlattı. Onun hikâyesine göre geceyi parkta geçirmiş, parka girip çıkanlara ateş ederek kendini kurtarmıştı. — Şimdiye kadar, belki de herşeyin artik benim için bittiği bu dakikaya kadar, beri hisseme düşeni yaptım. Belki efendilerim buna lâyik or im kat ben w — Bu müşkül vaziyette yanımda kâğıtlarımı ta- Şıyacağımı mı sanıyorsunuz? a —400— “Ben vazifem! yaptım,, cümlesini, onun da kendi ga « yesi uğurunda bir mutaassıp olduğunu gösteriyordu. Ona bu hareketinin biçbir mâna ifade etmediğini, bü- yük bir ümitsizliğin tezahüründen başka birşey ol- ymadığını söyledim. — Bunu böyle düşünmeyiniz, dedi. Ben bir daki- ka bile sükünetimi kaybetmedim. Şimdi bile saki- nim, görüyorsunuz. Biz harbi kazanacağız, kana kar- fi alâkasız olduğumuz için kazanacağız. İnsanlar da- ima vahşi hayvanlar olduklarını, hatırlamalı ve 80- nuna kadar böyle kalmalıdırlar. Bizim tarafta da her kes bunu böyle kabul etmiyor. At cambazhanelerin- de aptal edilmiş vahşi hayvanlar da vardır, ehlileş - tirilmiş hayvanlar da. Kendi vâkiamda kullanmayı itiyat edindiğim ah- lâk aksülâmellerini kullanarak, belki de onun canını sıkmış olmak için, ona, böyle bir insan telâkkisinin ancak gururdan doğduğunu söyledim, Hepimiz bu kadar kötü, bu kadar vahşi insanlar değiliz. Gurur zayıfların hayatına girer, ve onları ölüme kadar gö- #ürür, dedim. Sarışın arkadaşim odaya girip tam onun karşısın. da bir koltuğa oturduğu dakika o, bana cevap ver- mek üzere idi. Arkadaşım onunla tamam karşı karşı ya gelmemek için koltuğun kol dayanan kenarına oturmuştu. Yabancı, arkadaşımı görünce başile se- lâmladı, ve bizi rahatsız edip etmiyeceğini sordu. Ona rahatsız etmiyeceğini söyledim, fakat ari EİN İNME e dağ) sz a şımın vücudü bahsimizi değiştirdi. Arkadaşım sade- ce, ihtiyatlı bir tavırla; — Belki... dedi. Fakat istenmiyerek söylenen bu sözde, onun için- de duyduğu ifratı sezdim. Arkadaşıma baktım. O ya- bancının vücudünden son derece şaşırmıştı. Bunu ba- na pek çok kereler görmeğe çalıştığım jestlerile ih- sas ediyordu. İçime birdenbire bir hissi kablelvuku geldi. Sokak kapısını kilitlemek bahanesile, rovelve- rimi elime alarak dışarı çıktım, birkaç dakika onları yalnız bıraktım. Gitmezden evvel sarışın arkadaşı- mm gözlerine baktım. Gözlerinde hâlâ bir hayretin çizgileri vardı. Eğer benim gidişimden istifade ede- rek konuşurlarsa, bu gözlerine biriken hayret gide « cek, ve bunu ben avdetimde görebilecektim. Birkaç dakika dışarda kaldım. Dönüşümde onda hiç bir de- Zişiklik görmedim. O, eskisinden daha fazla telâşlı idi. Gözleri elektriklenmiş, herşeye görmeden bakis yordu. Bu gözlerin, yabancı ile konuştuktan, cismani bir ürpermeden sonra mübhemiyetini kaybedecekleri ni ümit etmiştim. Yabancı adam: — Kapıyı kilitlediniz mi? dedi. Buna lüzum yok- tu. Oturdum, eğer varsa bana hüviyet cüzdanını, ve» .sikalarını vermesini söyledim. Cebinde ne bir kâğıt,“ne de para olmadığını söy- ledi. İsyan başlıyalıberi, nasil yaşadığım sorduğum zaman, cevap vermemek için özür diledi, başkaları- na da zarar vermemek için tek bir kelime bile söylü < yemiyeceğini bildirdi. -— Siz belki bunu yanlış, telâkki edersiniz. Benim kendi tarafıma minnettar ve sadık kalmamda, belki kuvvetli sebepler bulmazsınız. Fakat ben söylemek- te mazurum. Bu, onun kim olduğunu anlamak, farkına vie» madan onu söyletebilmek için iyi bir mevzudu. Onu gayet nezaketle sıkıştırdım: — Ekseriya başkalarından çok şeyler beklemek, batâdır, dedim. O nefret eder bir tavır aldı, ve bu nefretini bek- lenmiyen, ve beni hayrete düşüren bir cümle ile izah etti: — Onlar bir kuğukuşu sürüsüdür. Derilerini dahi yüzseniz, yine bahtiyar olurlar. Bu adam birçok günlerini konuşmadan geçirmiş olacak ki, şimdi konuşmak için büyük bir iştiha gös- teriyor, hiç kimse ile anlaşmıya temayül etmiyordu. — Onlardan tek bir fert sağ kalmazsa memnun ©- lurum, onların ölümünü, başka bir maksatla değil, çocuklarına öğretmemek için sağ kalmamalarını is- tiyorum. — Çocuklarına neyi öğretmemelerini?. — Ölümü. Bu bir parça romantizmdi. Yabancının bu garip görünüşüne karşı beslediğim şüphenin hiç bir teme- li olmadığını düşünerek arkadaşıma baktım. Bu son sözlerile şiiphem iflâs ediyordu. Yabancıyı söyletme- ğe çalışıyordum. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: