3 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

3 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 3.6 533 IT AN Gündelik Gazete TAN'ın hedefiz Beyde temir, kartin Haberde, fikirde, samimi olmak, olmıya — çalışmaktır. her. dürüst, gazetesi ABON NE "BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 200 Kr, 80 Kr, SAy 1500 Kr, 406, Er, 3 Ay 800 Kr. W0 Kr, HAr 200 Er, Metlerarası posta ittihadına dahil ol- Miyan memleketler için 80, 16, 9, 3.3 lira Abone bedeli peşindir: Adires değis- Tirmek 25 kuruştur. Cev: ra 10 şluk pul flâveri lâzımdır. GUNUN MESELELERİ Davamızın En Büyüğü Nüfus Meselesidir. Yazan: M. ZEKERİYA Yunanistan ve Yugoslavyayı baş Ümran ve refah eseri gördük. Bütün Arazi işlenmiş, dağlar bile yüze gü- len birer bahçe gihi görünüyor. Tar- lalarda çalışan köylüler beyaz göm- lekleri, temiz kıyafetlerile huzur ve #ervetin canlı birer nümunesi gibi görünüyorlar. Türkiye hududunu aşar aşmaz Mmânzara değişiyor. Trakya nüfusu &n kalabalık olan yurt parçamız ol- duğu halde demiryolu boyunca yüz- lerce, binlerce dönümlük işlenme - Miş arazi görüyorsunuz. Derhal köy ler arasındaki mesafeler büyüyor, Bü fus azlığı göze çarpıyor. O vakit farkına varıyorsunuz ki, bu memleketin en büyük davası nü- fus meselesidir. Filhakika, Yugoslavyanın arazisi 96.206 mil murahbar, nüfusu 15 milyondur. Rumanyanın arazisi 113,886 mil murabbaıdır, nüfusu 20 milyon. Bulgaristanın 39,814 mil murab- hat topraklarında 6 milyon nüfus ya- şar. Yunanistnn 50 bin mil murabban arazisinde 7 milyon nüfus vardır. Türkiyenin genisliği 305 bin mil murabbaıdır. Bu: arazide 17 milyon ini Na — Dernek ki, bizim #anraklarımm genişliğine nazaran, komşularımızda ki nüfus kesafeti bizimkinin üç mis- lidir. Yani Türkiye nüfusu elli mil - biz bugünkü Bal erecesinde nüfus Yona vardığı zamat kan memleketleri sahibi olmus bulunacağız. Davayı böyle koyduğumuz zaman bürüklüğü önünde korku duyma - mak mümkün olmuyor. Düşününüz ki, biz üzerinde yaşa- dığımız toprakların ancak yüzde on üçünü ekip biçebili Büyük bir servet kaynağının üze. i işletecek kollardan mahrum bulunuyoruz. Et li milyonluk Türkiyeyi bir hayal e- diniz. O vakit varabileceğimiz refah, servet bolluğunu bir gözönüne geti- Tiniz. İnsan sevincinden sarhoş olur. Onun için bence memleketin en rindeyiz, fakat bu serv büyük davası nüfus meselesidir. * Davayı bu suretle koyunca onu hal Yollarını aramak zarureti karşısın - da kalırız. Nüfus davasınm halledil- mesini istilzam ettiği birçok mese - Teler vardır, Bunların başında mühr- cir meselesi gelir. Bugün takip edi- len mühacir siyaseti bu mühim me- seleyi kökünden halletmiye kâfi de- gildir. Nüfus meselelerinden biri de sıh- hat meselesidir. Doğan çocukları ö- İümden kurtarmak lâzımdır. Bunun İçin de geniş mikyasta teşkilâta ih- tiyaç vardır. Bugün için ne Sıhhiye Vekiletinin, ne Çocukları Koruma cemiyetinin faaliyeti kâfi değildir. Fakat bu meseleler hakkındaki düşüncelerimi ayrıca yazmak niye - tindeyim. Bugünlük davayı ortaya koymakla iktifa ediyorum. aaa azer eraz Bu da Bir Fikir : A çi * ; İyi ve muvaffakıyetli bir ma- #inizin olmaması, istikbalinizin iyi ve muvaffakıyetli olmaması İçin bir sebep teşkil edemez, Th. Dreiser * Fikirlerinizi o beğenmiyorum, hattâ bunlardan nefret ediyo - Tum. Fakat bu fikirlerinizi ser - bestçe söyliyebilmeniz için ha- Yatımı vermiye razıyım. l spin. ri ik Voltair 2 TAN Türkiyede sanat mekteplerinin bulundukları yerleri gösteren harita Ankara San'at Sergisinde karada açılmış olan sanat A mektepleri (sergisinden bahsetmek İstiyorum. Bu sergi için zevk ve maharet kelimeleri al dığım intibaları en güzel ifade &- debilen vasıflardır. Evvelâ sergi evinin kapısından içeri girerken insanın göğsünü iftiharla kabarta- cak bir manzara ile karşılaşılıyor. Uzerinde her köşesine ışık saçan sanat mekteplerinin — bulunduğu yerleri işaret eden vatanın bir ha- ritası... Bu haritanın önünde insan derin derin düşünüyor. Bir sanat yuvası bir medeniyet nüvesi de- İ mek değil midir? Böyle vatanın bir çok noktalarında birden uyar nan genç kabiliyetler acaba bize neler gösterecekler? Bu kadar az bir zamanda bizi memnun edecek eserler vücude getirebilmişler mi- dir? I şte bu düşüncelerle sergi- nin asıl kapısından içeriye mm nazarı Sersinin umiirmi manzarası. Biliyordum © rasını tanzi medenler hep Türk sa- natkârları idi. Bundan dolayı da- ha çok iftihar duydum. O kadar güzel sade ve ahenkter manzara irae ediyordu ki içim sevinçle dol- du. Hele renkler hususunda göste- rilen zevk ve incelik beni büsbü- tün memnun etti. Sıra ile İlerliyo- ruz: Güzel tanzim edilmiş odalara girerken bir tanesi bilhassa maza- n dikkati celbediyor. Ceviz kap- lama yazı masası ve koltuklar, en modern ve en dikkatli bir tarzda işlenmiş. Odanın bir köşesinde Di- yarbakır İsmi okunuyor. Bir yan- İışlık olmasın diye orada izahat ve- ren terbiyeli bir gence sordum. Meğer hakikatmış. Bunlar Diyar- bakırdaki meslek mektebinde imal edilen eşya imiş. Hayrette kaldım ve ne kadar sevindim. Sıra ile vilâyetlerimiz birer za- rafet köşesile temsil ediliyor. Döv- me demir kapılar, şamdanlar, bun- ların burada yapıldığını bilmiyor- dum, Pek beğendim. Lüboratuvar İ takımları, yatak odaları, bahçe İs kemleleri, temiz mutfaklar, zarif çocuk odaları, hepsi güzel hepsi zevkli, Gözü rahatsız edecek hiç bir şeye tesadüf edilmiyor. İkinci bir salona giriyoruz. Burada genç kızlarımızın maharetli ellerile ya- pilmiş ev ve kadın eşyalarile do- İu vitrinler, Onları uzun uzun tet- kik ettim. Asırlardanberi damar- larımızın içinde akan sanat kebi- liyetleri meğer korktuğum gibi kurumamış Latent bir halde duran o kabiliyetler yeniden cevelân et- mek için ufacık bir teşvik bekli- yorlarmış. Müteselli oldum. Saç kılı kadar ince ipeklerle nineleri- mizin işlediği emsalsiz nakışları taklit etmeğe çalışan bugünkü ço- cuklarımız beni sevindirdi. O sa- natı tekrar yaşatabilmek imkânı olduğuna kanaat getirdim. Yeter ki yanlış yollara sapılmasın. Bugün- kü gençler, ocedlerimizin o iz- leri üzerinde yürümekle muhak- kak bir zafere erişeceklerine emin olsunlar. Ve yine eski an'anemize esas İttihaz ederek yaratacağımız sanat eserlerinden belki eskisi gibi başka milletler bizden tekrar feyiz almak istiyeceklerdir. Yazan: Melek Celâl ettim. Bir köşeyi Odönerken ken dimi birden bahar veçiçek do- lu bir bahçede zannettim! Fevka- lâde güzel. Tuhaftır ki her mek- tepten memleketin her köşesinden gelen çiçekler ayni derecede mü- vaffakıytli. Sanatkârlarımızın çi- çeği orijinaline benzetmekte gös- terdikleri bu maharet, şarkın çi- çeği sevdiğine en büyük delil de- gil midir? Biraz ileride. sağdan, soldan zi- yanın altında parlıyan sırma işler (sirmacılar rağbeti bitmiş olan sa- hatlarının yeniden ihya edilmiş ol- masına kim bilir ne sevinirler!) arasında pek güzel olanları var. Fn en salonun o köğeelmde, bir yo çay örtüleri bir urada teşkir edilmiş. Bunların arasindan seçip almak lâzım gelse, insan bir hayli tereddüde düşer, hepsi de güzel. Üst katın diğer bir kısmında hali oluma devam işleri ve saire... Sira alt kata gel- di. Gürültüyü hiç sevmem. Lâkin işliyen makinelerin ve dövülen de- mirlerin çekiç sesleri pek hoşuma gitti. Her tarafı ayrı ayrı dolaş- tım. Kadınları pek alâkadar etmi- yecek olan bu kısmın hanım ziya- retçisi çok. Tuhaftır ki ayni alâka- yı erkekler de çiçek ve işlemelere gösteriyorlar, Nihayet bir torna ve daha bilmem ne için kullanılan bü- yük bir makinenin önünden geçe- —— Herkes kendisinin başkaları tara» fından çok sevildiğini zanneder, Fa- kat muhakkak ki bazı insanlar ken- dilerini daha çök sevdirmesini bi- lirler. Bu gibiler her tarafta aranır ve sevilirler, Kendimizin ne dereceye kadar se- vildiğinizi anlamak İstiyorsanız aşa- iıdaki sualleri bir tetkik ediniz. Ne kadar fazla numara alabilirseniz o kadar çok seviliyorsunuz demektir. En yüksek numara 61 dir. Insanla- rın ancak yüzde onu bu dereceye çi- kabilir. Umumiyetle sevilen bir ada- mun aldığı en fena numara 56 dır. Umumiyetle sevilmiyen bir adamın aldığı numara, 36 dır. Şu on sualden evet cevabı verebil- diğiniz her biri için kendinize üç nu- mara veriniz? 1 — Verdiğiniz söze güvenilebi- lir mi? Sözünüzü tutar mısınız? 2 — Başkalarına yardım etmek için kendinizden gönülle fedakârlık yapar mısınız? 3 — Sözlerinizde mübalâğadan çe- kinir misiniz? 4 — Alaycı olmaktan çekinir mi siniz? Bir ödül dönerken kendimi ii bahar ve çiçek dolu bir bahçede zannettim. Fev- kalâde güzel! Tuhaftır ki her mektepten, memleketin her köşesinden gelen çiçekler ayni derecede muvaffakıyetli. Sanatkâr- larımızın çiç, eği orijinaline benzetmekte gös- #erdikleri bu maharet, Şarkın çiçeği sev- diğine en büyük rek sergi binasını hiç yorgunluk © hissetmiyerek terkettim. andık dolusu memleketin dört tarafından gelen eşya- ların hepsini orada teşhir etmek imkânı olmadığından bir kısmını da İsmetpaşa Enstitüsüne koymuş İâr. Onlari da gördüm. Her İki ta- #âfı bir kaç defa ziyaret ederek tetkik ettim. Duyduğum gurur pek büyüktür. Beni her şeyden fazla memnun eden şu nokta oldu: Zev- kimiz düzeliyor. Güzeli çirkinden tefrik etmeğe başlıyoruz. Bu sanat âleminde en büyük bir muvaffa- kıyettir. Biri anlatıyordu: Almanyada (Ştütgartta) gayet garip bir ser- gi açılmış adını (Zevksizlik meş- heri) koymuşlar. Ne kadar çirkin ve zevksiz eşya bulabilmişlerse ©- rada teşhir etmişler. Halkın gözü- mü terbiye etmek için güzeli gös- tererek değil, çirkinliği tebarüz et- tirmek usulünü takip etmişler. Bu da bir fikir! 5 — Bilginizi göstermekten çeki- nir misiniz? 6 — Kendinizi tanıdıklarınızn ço- Bundan küçük görür müsünüz? 7 — Sizin memurunuz olmıyan kimselere Âmirlik etmekten çekinir misiniz? 8 — Hoşunuza gitmiyen bir şeyi yapan kimseyi muahaze etmemezlik / edebilir misiniz? 9 — Arkadan başkalarile alay e - der misiniz? 10 — Başkalarına hâkim olmak- tan çekinir misiniz? K Evet cevabı verebildiğiniz. uşağıki #ullerin her biri için kendinize 2 numara veriniz: 11 — Elbisenizi temiz tutar mısi- nız? 12 — Küstah ve sinirli olmaktan çekinir misiniz? 13 — Başkalarının hatalarına gül memezlik edebilir misiniz? 14 — Muhalif cinse karşı hattı ha- reketleriniz kabalıktan âri midir? 15 — Her günlük hayatta bir çok hatalar bulmaktan çekinir misiniz? delil değil midir? Şunu * söylemekten o maksadım (zevk) denilen şeye ne kadar e- hemmiyet verildiğini ounlatmak içindir. Medeni âlemde güzelliği halka telkin etmek Için her çareye baş vuruyorlar. Binaenaleyh yu- karıda söylemiş olduğum veçhile bu son açılan sergide bir asırdan- beri boğulduğumuz zevksizlikten artık kurtulduğumuz ve felâh yo- Iuna doğru gittiğimiz anlaşılıyor. Zevkimizin bu kurtuluşu karşısında duyduğum sevinç pek büyüktür. Sergiyi ziyaretim esnasında al- mış alduğum notlara baktım. Be- ğendiğim eşyaları ve gönderilen mektepleri kaydetmiştim. İşleme kısmından bahsedeceğim. Notları- mın içinde en çok tekerrür eden isimler arasında başta İsmetpaşa Enstitüsü olmak şartile, Beyoğlu Akşam Mektebini ve Bursa Neca- tibey enstitüsünü buldum. Memle- ketimizin en uzak bir köşesinden gelen zarif ve pek güzel yapılmış muhtelif eşya üzerinde Elâzığ ke- Tarkan: Sayfa 6, sütun 4 te) K#MUVAEFFAK İY YOLMANI ETRAFINIZDAKİLER SİZİ SEVERLER Mİ? * 16 — Başkalarının hatalarını dü- DAYİ Gül Hırsızı 3.c.35 Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Sabahi şafak sökerken, &vlerin i- çindekiler mışıl mışıl uyurken, Mo- da bahçelerinin önünde, elinde ma- kas gül çalan bir kadın hırsız var, Bu kadın cürmümeşhut halinde ya- kalandığı zaman, çiçeği bu kadar s0- ven, gülün ve çiçeğin hatırı için hir sızlığı göze alan bu bedii hırsıza a- cumıştım. Fakat bunları satmak için kestiğini öğrenince, merhametim, tiksintiye inkı etti, Bunu para ih tiyacıyle yaptığını kabul etsek bile, çalmak, hiçbir şekilde mazereti ol- mıyan bir ahlâk düşkünlüğüdür. Di- lencilik bunun yanında çok daha yüksek bir iştir. Hiç olmazsa, arz ve talep açıkta geçen bir hâdisedir. Amerikaya son gidişimde, etrafı ormanlık, deniz kenarında bir say - fiyede oturuyordum. Bir gün kızım la bersber ormanlarda geziyorduk. — Annie, susadım. Dedi. — Ormanda sana su nerede bula- bilirim. Zaten yanıma para da ak madım. Başları göklere vurmuş sık ağaç < ların arasında gezerken uzaktan kül. çük baraka gibi bir dükkân gördük. İ Yaklaştık. Dükkânı içinde kime, yoktu. Burada gazoz, çikolata, siga- ra, bir küçük bakkal dükkünmda bu; Tunabilecek muhtelif eşya vardı. Dükkünn önündeki geniş tahtanın üstünde bir tas, içinde avuç dolusu para gördük. Tasın içinde bir de kart vardı: “Size itimadımız var. Bu radan istediğinizi yer, içer, parasını bu tasın içine bırakabilirsiniz... Biribirimizin yüzüne baktık. Bu insanın moraline karşı gösterilen ne harikulâde bir itimattı. Buradan gelip geçenler, yemişler, içmişler parasını lasın içine bırakmışlar. Çalmak, akıllarına bile gelmemiş. Susuzluktan dudakları kuruyan kızım, Gazoz şişesine hasretle baktı: — İçemiyeceğim, dedi. Bana iti- matları var. Senin yanında para yok. 3 Bu yüksek moralin tesiri üzerim- de, ilerledik. Kizim: — Anne dedi, sana bir şey anla- tayım. Ben İstanbulda, mektebe gi- derken, bazan vapur pasomu evde unuturdum. Fakat paso bileti al - maya alışkın olduğum, pasomu unut tuğumun farkında olmadığım gün » ler biletçi gelir, benden ceza keser - di. Ben de pasomu unuttuğum, gün - er, biletçiden köşe bucak kaçardım. Çünkü o benim elimde mektep çan- tam olduğu halde mektepli olduğu» ma, pasomu evde unuttuğuma ilimat etmezdi, Beni aşağı yukarı bir hır- sızlığa sevkederdi. Fakat bu adam bana itimat ediyor. Ben burada su- suzluktan nefesim kesileceğini bil. sem, bu dükkândan bir yudum su içe- mem, Bu hikâye, bizim zihniyetlerin haz medemiyeceği, hattâ inanamıyacağı kadar fazla bir itimat tecrübesidir. Fakat ayni zamanda itimadın yük » selttiği ahlâk seviyesini gösterir. — —— ni tekrar etmelerini ister misiniz? 29 — Muhavereyi devam ettirmek için sual sormaktan çekinir misiniz? 30 — Başkalarından bir şey iste- mekten çekinir misiniz? zeltmeden geçer misiniz? 17 — Başkalarına kolaylıkla ari- yet şey verir misiniz? 18 — Dinliyenleri (o gücendirecek fıkralar anlatmaktan çekinir misi- niz? 19 — Başkalarının işine aldırma- mazlık eder misiniz? 20 — Sinirlerinizi dalma kontrol eder misiniz? 21 — Münakaşadan kaçar mısı- nız? 22 — Bol bol tebessüm eder misi- niz? 23 — Mütemadiyen konuşmaktan çekinir misiniz? 24 — Başkalarının işine burnunu- zu sokmaktan çekinir misiniz? * Evet cevabı verebildiğiniz aşağıdaki guallerden her biri için kendinize 1 numara veriniz: 25 — Modern fikirlere karşı sabur- hı masınız? 26 — Başkalarını metihten çeki- nir misiniz? 27 — Dedikodudan kaçar mısınız? 28 — Başkalarının söyledikleri 31 — Başkalarınlı ıslaha çalışmak- tan çekinir misiniz? 32 — Kendi derdinizi kendinize saklar mısınız? 33 — Tabii misiniz, yoksa fazla ağır mı? 34 — Umumiyetle neşelimisin!z? 35 — Heyecanlı mısınız? 36 — Muntazam konuşabilir mi- siniz? 37 — Başkalarına şüpheli bir na- zarla bakar mısınız? 38 — Tembellikten hoşlanmaz mi- siniz? 39 — Ariyet eşya almaktan çeki- nir misiniz? 40 — Başkalarına vazifelerini ha- tırlatmaktan çekinir misiniz? 41 — Başkalarını kendi inandığı- nız şeye İnanmağa teşvik eder misi- niz? 42 — Çabuk konuşmaktan çeki- nir misiniz? 43 — Yüksek sesle gülmekten çe- kinir misiniz? 44 — Başkalarile yüzlerine karşı alay etmekten çekinir misiniz? Psikoloğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: